ترجمة معاني القرآن الكريم - الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم * - فهرس التراجم


ترجمة معاني سورة: الشورى   آية:

سورة الشورى - Sûretu'ş-Şûrâ

من مقاصد السورة:
بيان كمال تشريع الله، ووجوب متابعته، والتحذير من مخالفته.
Yüce Allah'ın göndermiş olduğu şeriatin mükemmelliği ve bu şeriate uymanın farz olduğu beyan edilmiş, ona muhalefet etmekten de sakındırılmıştır.

حمٓ
Hâ, Mîm. Ayn, Sîn, Kâf. Daha önce bu kesik harflerin açıklaması Bakara suresinin başında yapılmıştı.
التفاسير العربية:
عٓسٓقٓ
Hâ, Mîm. Ayn, Sîn, Kâf. Daha önce bu kesik harflerin açıklaması Bakara suresinin başında yapılmıştı.
التفاسير العربية:
كَذَٰلِكَ يُوحِيٓ إِلَيۡكَ وَإِلَى ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِكَ ٱللَّهُ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
Ey Muhammed! Sana gelen bu vahyi ve senden önce gelen Allah'ın peygamberlerine vahyedilenin aynısını vahyeden Yüce Allah, düşmanlarından intikam almada çok güçlüdür. Yüce Allah, yaratmasında işleri çekip çevirmede hikmet sahibidir.
التفاسير العربية:
لَهُۥ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِۖ وَهُوَ ٱلۡعَلِيُّ ٱلۡعَظِيمُ
Göklerde ve yerde bulunan her şey bütün mâhlukat, bütün mülkler, bütün düzenlemeler ve yönetmeler O'nundur. O kendi zatında, takdirinde ve her şeye galip gelmesinde çok yücedir ve en üsttedir.
التفاسير العربية:
تَكَادُ ٱلسَّمَٰوَٰتُ يَتَفَطَّرۡنَ مِن فَوۡقِهِنَّۚ وَٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ يُسَبِّحُونَ بِحَمۡدِ رَبِّهِمۡ وَيَسۡتَغۡفِرُونَ لِمَن فِي ٱلۡأَرۡضِۗ أَلَآ إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلۡغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ
O büyüklüğüne ve yüksekliğine rağmen neredeyse gökler yeryüzünün üzerinde Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'nın azametinden çatlayacaklardı. Melekler Rablerine hamt ederek tenzih edip yücelterek boyun eğerler. O'nu yüceltip tazim ediyorlar ve yeryüzündekiler için de Allah'tan bağışlanma dilerler. Yüce Allah, kullarından tövbe edenlerin günahlarını bağışlar ve onlara karşı merhametlidir.
التفاسير العربية:
وَٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُواْ مِن دُونِهِۦٓ أَوۡلِيَآءَ ٱللَّهُ حَفِيظٌ عَلَيۡهِمۡ وَمَآ أَنتَ عَلَيۡهِم بِوَكِيلٖ
Yüce Allah'ı bırakıp da putlara ibadet edip, kendilerine Allah'tan başka dost edinenlere gelince, Allah Teâlâ onları daima gözetlemektedir. Onların yapmış oldukları amellerini kaydetmektedir. Onlara yapmış oldukları bu amellerinin karşılığını verecektir. -Ey Resul!- Sen onların amellerini kaydetmekten sorumlu değilsin. Onların yapmış oldukları amellerinden asla sorulmayacaksın ve sen sadece tebliğcisin.
التفاسير العربية:
وَكَذَٰلِكَ أَوۡحَيۡنَآ إِلَيۡكَ قُرۡءَانًا عَرَبِيّٗا لِّتُنذِرَ أُمَّ ٱلۡقُرَىٰ وَمَنۡ حَوۡلَهَا وَتُنذِرَ يَوۡمَ ٱلۡجَمۡعِ لَا رَيۡبَ فِيهِۚ فَرِيقٞ فِي ٱلۡجَنَّةِ وَفَرِيقٞ فِي ٱلسَّعِيرِ
-Ey Resul!- Senden önceki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Biz sana Arapça bir Kur'an vahyettik. Böylece sen Mekke ve çevresinde bulunan Arap şehirlerindeki insanları ve sonrasında da bütün insanları uyarıp, insanları kıyamet günüyle korkutasın. Yüce Allah, o günde öncekileri ve sonrakileri hesap vermeleri için hepsini bir alana toplar. O günün gerçekleşeceğine dair hiçbir şüphe yoktur. Kıyamet gününde insanlar iki kısma ayrılacaklar: Bir kısmı cennetteler, onlar da Mümin olanlardır. Bir kısmı da cehennemdedirler ve onlar da kâfirlerdir.
التفاسير العربية:
وَلَوۡ شَآءَ ٱللَّهُ لَجَعَلَهُمۡ أُمَّةٗ وَٰحِدَةٗ وَلَٰكِن يُدۡخِلُ مَن يَشَآءُ فِي رَحۡمَتِهِۦۚ وَٱلظَّٰلِمُونَ مَا لَهُم مِّن وَلِيّٖ وَلَا نَصِيرٍ
Yüce Allah dileseydi onları İslam dini üzerine bir tek ümmet kılardı. İslam dini üzerine tek bir ümmet kılardı ve hepsini birlikte cennete sokardı. Fakat O'nun hikmeti, dilediğini İslam dinine ve cennete girmesini gerektirdi. Küfür ve isyanlarla kendi nefislerine zulmedenlerin, onlara sahip çıkacak hiçbir dostları ve Allah'ın azabından kurtaracak bir yardımcıları yoktur.
التفاسير العربية:
أَمِ ٱتَّخَذُواْ مِن دُونِهِۦٓ أَوۡلِيَآءَۖ فَٱللَّهُ هُوَ ٱلۡوَلِيُّ وَهُوَ يُحۡيِ ٱلۡمَوۡتَىٰ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ
Bilakis bu müşrikler, Allah'tan başka dostlar edinip onları severler. Hâlbuki gerçek hak dost Yüce Allah'tır. O'ndan başkası ise ne fayda verir ne de zarar verir. O, kıyamet gününde hesaba çekmek için ölüleri tekrar diriltir. O her türlü noksanlıktan münezzehtir ve O'nu hiçbir şey aciz bırakamaz.
التفاسير العربية:
وَمَا ٱخۡتَلَفۡتُمۡ فِيهِ مِن شَيۡءٖ فَحُكۡمُهُۥٓ إِلَى ٱللَّهِۚ ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبِّي عَلَيۡهِ تَوَكَّلۡتُ وَإِلَيۡهِ أُنِيبُ
-Ey insanlar!- Hakkında ayrılığa düştüğünüz dininizin aslında veya furûunda herhangi bir şeyin hükmünü vermek Allah'a aittir. Bu durumda ya Allah'ın kitabına veya Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetine müracaat edilir. İşte bu sıfatlarla vasıflanan benim Rabbimdir. Bütün işlerimde yalnız O'na dayanırım ve tövbeyle O'na yönelirim.
التفاسير العربية:
من فوائد الآيات في هذه الصفحة:
• عظمة الله ظاهرة في كل شيء.
Yüce Allah'ın büyüklüğü her şeyde apaçık görünmektedir.

• دعاء الملائكة لأهل الإيمان بالخير.
Melekler, iman ehline hayır dua ederler.

• القرآن والسُنَّة مرجعان للمؤمنين في شؤونهم كلها، وبخاصة عند الاختلاف.
Kur'an ve sünnet, Müminler için bütün işlerinde ve özellikle de anlaşmazlığa düştüklerinde başvuracakları kaynaklarıdır.

• الاقتصار على إنذار أهل مكة ومن حولها؛ لأنهم مقصودون بالرد عليهم لإنكارهم رسالته صلى الله عليه وسلم وهو رسول للناس كافة كما قال تعالى: ﴿وَمَآ أَرسَلنُّكَ إلَّا كافةً لِّلنَّاس...﴾، (سبأ: 28).
Uyarıda sadece Mekkeliler'in ve etrafındakilerin sınırlanması Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in risaletini inkâr ettiklerinden dolayıdır. Zira Yüce Allah'ın buyurduğu gibi o bütün âleme rasûldür: "Biz seni ancak bütün insanlara, ancak bir müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.'' [Sebe Sûresi: 28]

فَاطِرُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۚ جَعَلَ لَكُم مِّنۡ أَنفُسِكُمۡ أَزۡوَٰجٗا وَمِنَ ٱلۡأَنۡعَٰمِ أَزۡوَٰجٗا يَذۡرَؤُكُمۡ فِيهِۚ لَيۡسَ كَمِثۡلِهِۦ شَيۡءٞۖ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡبَصِيرُ
Yüce Allah, göklerin ve yerin geçmişte benzeri olmaksızın yaratıcısıdır. Size kendi cinsinizden eşler yaratandır. Sizler için develerden, sığırlardan ve koyunlardan da çiftler yaratmıştır. Onlar hep sizlerin yararı için çoğalırlar. Sizi de sizin için yaratmış olduğu eşler ile evlenmeniz yoluyla yaratır. Yaratmış olduğu hayvanların etlerinden ve sütlerinden sizleri istifade ettirir. Yarattıklarından O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O kullarının konuştuklarını işitendir, yapmış oldukları fiillerini görendir. Yarattıklarından hiçbir şey O'nun elinden kaçmaz. Onlara yapmış oldukları amellerinin karşılığını verecektir. Hayır (zannederse) hayır (bulur), şer (zannederse) şer (bulur).
التفاسير العربية:
لَهُۥ مَقَالِيدُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۖ يَبۡسُطُ ٱلرِّزۡقَ لِمَن يَشَآءُ وَيَقۡدِرُۚ إِنَّهُۥ بِكُلِّ شَيۡءٍ عَلِيمٞ
Göklerin ve yerin anahtarları yalnız O'nundur. Kullarından dilediğine rızkı bol verir ki, onu imtihan etmek için şükür mü yoksa kufür mü edecek ona bakar. Dilediğine de rızkını kısar ki, onu da imtihan etmek için sabredecek mi yoksa Allah'ın kaderine öfkelenip gücenecek mi diye bakar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir. Kullarının faydasına olan hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
التفاسير العربية:
۞ شَرَعَ لَكُم مِّنَ ٱلدِّينِ مَا وَصَّىٰ بِهِۦ نُوحٗا وَٱلَّذِيٓ أَوۡحَيۡنَآ إِلَيۡكَ وَمَا وَصَّيۡنَا بِهِۦٓ إِبۡرَٰهِيمَ وَمُوسَىٰ وَعِيسَىٰٓۖ أَنۡ أَقِيمُواْ ٱلدِّينَ وَلَا تَتَفَرَّقُواْ فِيهِۚ كَبُرَ عَلَى ٱلۡمُشۡرِكِينَ مَا تَدۡعُوهُمۡ إِلَيۡهِۚ ٱللَّهُ يَجۡتَبِيٓ إِلَيۡهِ مَن يَشَآءُ وَيَهۡدِيٓ إِلَيۡهِ مَن يُنِيبُ
-Ey Resul!- Sana vahyettiğimiz ve dinden meşru kıldığımız gibi Nuh'a tebliğ etmesini ve amel etmesini emrettik. İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tebliğ etmesini ve amel etmesini meşru kıldığımız gibi Allah size de meşru kıldı. Hülasa, dini ikame edin ve onda tefrikayı ve ayrılığı bırakın. Fakat müşrikleri kendisine davet ettiğin Allah'ın tevhidi ve O'ndan başkasına ibadet etmeyi terk etmelerini davet etmen onlara zor gelmiştir. Allah, kullarından dilediğini kendisine seçer ve onu kendisine ibadet etmeye ve itaat etmeye muvaffak kılar. Onlardan günahlarından tövbe ederek kendisine dönenleri de hidayet eder.
التفاسير العربية:
وَمَا تَفَرَّقُوٓاْ إِلَّا مِنۢ بَعۡدِ مَا جَآءَهُمُ ٱلۡعِلۡمُ بَغۡيَۢا بَيۡنَهُمۡۚ وَلَوۡلَا كَلِمَةٞ سَبَقَتۡ مِن رَّبِّكَ إِلَىٰٓ أَجَلٖ مُّسَمّٗى لَّقُضِيَ بَيۡنَهُمۡۚ وَإِنَّ ٱلَّذِينَ أُورِثُواْ ٱلۡكِتَٰبَ مِنۢ بَعۡدِهِمۡ لَفِي شَكّٖ مِّنۡهُ مُرِيبٖ
Kâfirler ve müşrikler ancak Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in gönderilmesiyle onların üzerine delil ikame edildikten sonra ayrılığa düşmüşlerdir. Ve bu ayrılıkları da ancak zulüm ve haksızlık sebebiyle olmuştur. Eğer Allah'ın ilminde daha önceden belli bir süreye kadar onlardan azabı kıyamet gününe ertelemesi vaadi olmamış olsaydı, mutlaka Allah aralarında hükmederdi. Allah'a küfretmeleri ve resullerini yalanlamaları sebebi ile onları çabucak azaplandırıldı. Şüphesiz Yahudilerden sonra Tevrat'a ve Hristiyanlardan sonra İncil'e varis olanlar ve müşrikler Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in getirdiği bu Kur'an'ı gerçekten yalanlayarak şüphe içerisinde oldular.
التفاسير العربية:
فَلِذَٰلِكَ فَٱدۡعُۖ وَٱسۡتَقِمۡ كَمَآ أُمِرۡتَۖ وَلَا تَتَّبِعۡ أَهۡوَآءَهُمۡۖ وَقُلۡ ءَامَنتُ بِمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِن كِتَٰبٖۖ وَأُمِرۡتُ لِأَعۡدِلَ بَيۡنَكُمُۖ ٱللَّهُ رَبُّنَا وَرَبُّكُمۡۖ لَنَآ أَعۡمَٰلُنَا وَلَكُمۡ أَعۡمَٰلُكُمۡۖ لَا حُجَّةَ بَيۡنَنَا وَبَيۡنَكُمُۖ ٱللَّهُ يَجۡمَعُ بَيۡنَنَاۖ وَإِلَيۡهِ ٱلۡمَصِيرُ
Bu dosdoğru olan dine davet et ve Allah'ın sana emrettiğine uygun şekilde sebat et. Onların asılsız arzularına asla uyma. Onlarla mücadele ve tartıştığında onlara şöyle de: "Ben Allah'a ve resullerine indirdiği kitaplara iman ettim. Allah bana sizin aranızda adaletle hükmetmemi emretti. Ben bizim Rabbimiz olan Allah'a ibadet ediyorum. Bizim amellerimiz ister hayır ve ister şer olsun bize; sizin amelleriniz de ister hayır ve ister şer olsun size aittir. Bizimle sizin aranızda delil apaçık ortaya çıktıktan sonra ve yollarımız da belli olduktan sonra artık aramızda bir tartışma yoktur. Yüce Allah hepimizi toplayıp bir araya getirir ve kıyamet gününde dönüş O'nadır. Hepimiz hak ettiklerimizin karşılığıyla muamele eder. O zaman sadık olan ile yalancı olan, haklı olan ile haksız olan ortaya çıkar.
التفاسير العربية:
من فوائد الآيات في هذه الصفحة:
• دين الأنبياء في أصوله دين واحد.
Peygamberlerin dini, asıl itibariyle tek dindir.

• أهمية وحدة الكلمة، وخطر الاختلاف فيها.
Söz birliğininin önemi ve bu konuda ihtilafa düşmenin tehlikeli olması beyan edilmiştir.

• من مقومات نجاح الدعوة إلى الله: صحة المبدأ، والاستقامة عليه، والبعد عن اتباع الأهواء، والعدل، والتركيز على المشترك، وترك الجدال العقيم، والتذكير بالمصير المشترك.
Yüce Allah'a yapılan davetin başarılı olmasının dinamiklerinden bazıları şunlardır: İlkelerin doğru olması ve onun üzerine dosdoğru devam etmek, arzulara uymaktan uzak durmak, adaletli olmak, ortak paydada olan şeye odaklanmak, kısır ve boş mücadeleleri terk etmek, ortak geleceği hatırlatmak.

وَٱلَّذِينَ يُحَآجُّونَ فِي ٱللَّهِ مِنۢ بَعۡدِ مَا ٱسۡتُجِيبَ لَهُۥ حُجَّتُهُمۡ دَاحِضَةٌ عِندَ رَبِّهِمۡ وَعَلَيۡهِمۡ غَضَبٞ وَلَهُمۡ عَذَابٞ شَدِيدٌ
İnsanlar Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e indirilen bu dine icabet ettikten sonra, batıl delillerle bu dinde mücadele edip münakaşa edenlerin delilleri hem Rableri ve hem de Müminlerin katında kalıcı değildir ve değersizdir. O delillerin hiçbir tesiri de yoktur. Küfürleri ve hakkı kabul etmemeleri sebebi ile Allah'ın gazabı ve öfkesi onların üzerindedir. Onlar için kıyamet gününde de kendilerini bekleyen şiddetli bir azap vardır.
التفاسير العربية:
ٱللَّهُ ٱلَّذِيٓ أَنزَلَ ٱلۡكِتَٰبَ بِٱلۡحَقِّ وَٱلۡمِيزَانَۗ وَمَا يُدۡرِيكَ لَعَلَّ ٱلسَّاعَةَ قَرِيبٞ
Kur'an'ı, içinde hiçbir şüphenin olmadığı şekilde indiren Yüce Allah'tır. İnsanların arasında insafla hükmetmek için adaleti indiren de O'dur. Bunların yalanladıkları kıyamet saati yakın olabilir. Bilindiği gibi her gelecek olan yakındır.
التفاسير العربية:
يَسۡتَعۡجِلُ بِهَا ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِهَاۖ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مُشۡفِقُونَ مِنۡهَا وَيَعۡلَمُونَ أَنَّهَا ٱلۡحَقُّۗ أَلَآ إِنَّ ٱلَّذِينَ يُمَارُونَ فِي ٱلسَّاعَةِ لَفِي ضَلَٰلِۭ بَعِيدٍ
Ona (kıyamet gününe) iman etmeyenler, onun çabuk kopmasını isterler. Çünkü onlar hesaba, sevaba ve de cezaya iman etmezler. Allah'a iman edenler ise oraya dönüşlerinden ve orada olacakların sonucundan korktukları için ondan korku içindedirler. Kesin olarak biliyorlar ki, gerçekten onda hiçbir şüphe yoktur. Bilesiniz ki kıyamet hakkında münakaşaya kalkışanlar ve meydana gelmesi hakkında şüpheye düşürmeye çalışanlar haktan uzak bir sapıklık içindedirler.
التفاسير العربية:
ٱللَّهُ لَطِيفُۢ بِعِبَادِهِۦ يَرۡزُقُ مَن يَشَآءُۖ وَهُوَ ٱلۡقَوِيُّ ٱلۡعَزِيزُ
Yüce Allah, kullarına karşı çok lütufkârdır. Dilediğini rızıklandırır ve ona rızkını genişletir, lütfu ve hikmeti gereği dilediğinin de rızkını daraltır. O hiçbir kimsenin mağlup edemeyeceği çok kuvvetli ve güçlü olandır. Düşmanlarından intikam alan Azîz, güçlü ve kudretli olandır.
التفاسير العربية:
مَن كَانَ يُرِيدُ حَرۡثَ ٱلۡأٓخِرَةِ نَزِدۡ لَهُۥ فِي حَرۡثِهِۦۖ وَمَن كَانَ يُرِيدُ حَرۡثَ ٱلدُّنۡيَا نُؤۡتِهِۦ مِنۡهَا وَمَا لَهُۥ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ مِن نَّصِيبٍ
Kim ahiretin sevabını isterse ve yapmış olduğu amelini de onun için yapıyorsa, onun sevabını bir iyiliğine karşılık on katına ve hatta yedi yüz katına ve daha fazlasına kadar artırırız. Kim sadece dünyayı isterse, biz ona dünyada kendisine takdir edilen nasibini veririz. Dünyayı ahirete tercih ettiği için artık onun ahiretten hiçbir nasibi yoktur.
التفاسير العربية:
أَمۡ لَهُمۡ شُرَكَٰٓؤُاْ شَرَعُواْ لَهُم مِّنَ ٱلدِّينِ مَا لَمۡ يَأۡذَنۢ بِهِ ٱللَّهُۚ وَلَوۡلَا كَلِمَةُ ٱلۡفَصۡلِ لَقُضِيَ بَيۡنَهُمۡۗ وَإِنَّ ٱلظَّٰلِمِينَ لَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ
Yoksa o müşriklerin Allah'tan başka ilahları mı var da; onlara Allah'ın kendilerine izin vermediği şirki ve helal ettiğini haram, haram ettiğini helal kılıyorlar? Eğer Yüce Allah, ihtilaf edenlerin arasını ayırmak için vermiş olduğu hükmü ahirete ertelemiş olmasaydı, muhakkak ki kendilerinin arasında olan bu hükmü aralarında hükmetmek için ertelerdi. Şüphesiz Allah'a şirk koşarak ve isyan ederek kendilerine zulmedenleri, kıyamet gününde bekleyen elem verici azap vardır.
التفاسير العربية:
تَرَى ٱلظَّٰلِمِينَ مُشۡفِقِينَ مِمَّا كَسَبُواْ وَهُوَ وَاقِعُۢ بِهِمۡۗ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ فِي رَوۡضَاتِ ٱلۡجَنَّاتِۖ لَهُم مَّا يَشَآءُونَ عِندَ رَبِّهِمۡۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلۡفَضۡلُ ٱلۡكَبِيرُ
-Ey Resul!- Kendi nefislerini şirk ve günahlarla helak edenleri işlemiş oldukları ve kazanmış oldukları günahların azabından korkan kimseler olarak görürsün. Azap mutlaka başlarına gelecektir ve kesinlikle bunda en ufak şüphe de yoktur. Tövbeden soyutlanmış ve bomboş olan korku onlara kesinlikle fayda vermez. Allah'a ve resullerine iman edenler ve salih amel işleyenler ise, cennet bahçelerinde bolluk içinde yaşıyorlar. Onların Rableri katında kesintiye uğramayan çeşitli nimetler vardır. İşte bu lütuf kendisine yaklaşılamayan büyük lütuftur.
التفاسير العربية:
من فوائد الآيات في هذه الصفحة:
• خوف المؤمن من أهوال يوم القيامة يعين على الاستعداد لها.
Mümin kimsenin; kıyamet gününün dehşetinden korkması, onun için hazırlanmasına yardımcı olur.

• لطف الله بعباده حيث يوسع الرزق على من يكون خيرًا له، ويضيّق على من يكون التضييق خيرًا له.
Yüce Allah kullarına karşı lütuf sahibidir. Zira kul için geniş rızık hayırlı ise ona rızkını genişletir, rızkının az olması hayırlı ise ona rızkı daraltır.

• خطر إيثار الدنيا على الآخرة.
Dünyayı ahirete tercih etmenin tehlikesi beyan edilmiştir.

ذَٰلِكَ ٱلَّذِي يُبَشِّرُ ٱللَّهُ عِبَادَهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِۗ قُل لَّآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ أَجۡرًا إِلَّا ٱلۡمَوَدَّةَ فِي ٱلۡقُرۡبَىٰۗ وَمَن يَقۡتَرِفۡ حَسَنَةٗ نَّزِدۡ لَهُۥ فِيهَا حُسۡنًاۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ شَكُورٌ
İşte bu, Yüce Allah'ın, Allah'a ve resulüne iman eden ve salih ameller işleyen kullarına resulünün eliyle müjdelediği büyük müjdedir. -Ey Resul!- De ki: "Sizi hakka çağırmama karşılık, sizden herhangi bir ücret istemiyorum. Ancak faydası size dönen bir karşılık istiyorum. O da benim size olan akrabalığımdan dolayı beni sevmenizdir." Kim bir iyilik yaparsa, biz de onun bu iyiliğini artırırız. Bir iyilik on misliyle artırılır. Şüphesiz Yüce Allah, kendisine dönüp günahlarından tövbe eden kullarının günahlarını çok bağışlayıcıdır. Kendisinin rızası için yapmış oldukları amellerinin karşılığını verendir.
التفاسير العربية:
أَمۡ يَقُولُونَ ٱفۡتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبٗاۖ فَإِن يَشَإِ ٱللَّهُ يَخۡتِمۡ عَلَىٰ قَلۡبِكَۗ وَيَمۡحُ ٱللَّهُ ٱلۡبَٰطِلَ وَيُحِقُّ ٱلۡحَقَّ بِكَلِمَٰتِهِۦٓۚ إِنَّهُۥ عَلِيمُۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ
Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in bu Kur'an'ı uydurarak onu Rabbine nispet ettiği görüşü müşriklerin ileri sürdüğü bir iddiadır. Yüce Allah, onların bu iddialarına cevap vererek şöyle buyurmuştur: Şayet kendi içinde yalan uydurmak hususunda bir düşünce geçirirsen mutlaka senin kalbini mühürler, iftira edilen batılı da imha ederim. Hakkı güçlü olarak bırakırım. Durum bu şekilde meydana gelmeyince bu husus Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sadık olduğuna ve Rabbi tarafından kendisine gerçekten vahyin geldiğine dair bir delil olarak ortaya çıkar. Şüphesiz O, kullarının kalplerinde olanı bilir. O konuda hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
التفاسير العربية:
وَهُوَ ٱلَّذِي يَقۡبَلُ ٱلتَّوۡبَةَ عَنۡ عِبَادِهِۦ وَيَعۡفُواْ عَنِ ٱلسَّيِّـَٔاتِ وَيَعۡلَمُ مَا تَفۡعَلُونَ
O, Allah Subhanehu küfürden ve isyanlardan tövbe ettikleri zaman kendisine tövbe eden kullarının tövbesini kabul edip işlemiş oldukları günahlarını bağışlayandır. Yapmış olduğunuz her şeyi bilendir. Yaptıklarınızdan hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Buna göre size karşılık verecektir.
التفاسير العربية:
وَيَسۡتَجِيبُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَيَزِيدُهُم مِّن فَضۡلِهِۦۚ وَٱلۡكَٰفِرُونَ لَهُمۡ عَذَابٞ شَدِيدٞ
Yüce Allah'a ve resullerine iman edip salih amel işleyenlerin duasını kabul eder ve O'ndan istemedikleri şeyleri de kendi lütfundan artırarak verir. Allah'a ve resullerine küfredenler için ise kıyamet gününde kendilerini bekleyen kuvvetli bir azap vardır.
التفاسير العربية:
۞ وَلَوۡ بَسَطَ ٱللَّهُ ٱلرِّزۡقَ لِعِبَادِهِۦ لَبَغَوۡاْ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَٰكِن يُنَزِّلُ بِقَدَرٖ مَّا يَشَآءُۚ إِنَّهُۥ بِعِبَادِهِۦ خَبِيرُۢ بَصِيرٞ
Eğer Allah, bütün kulları için rızkını bollaştırsaydı, yeryüzünde muhakkak ki azarlardı. Fakat O, rızkını dilediği ölçüde genişletir ve daraltır. Çünkü O, şüphesiz kullarının bütün hallerinden haberdardır ve görür. Bir hikmete binaen verir ve yine bir hikmete binaen men eder.
التفاسير العربية:
وَهُوَ ٱلَّذِي يُنَزِّلُ ٱلۡغَيۡثَ مِنۢ بَعۡدِ مَا قَنَطُواْ وَيَنشُرُ رَحۡمَتَهُۥۚ وَهُوَ ٱلۡوَلِيُّ ٱلۡحَمِيدُ
Kulları ümitlerini kestikten sonra yağmuru indiren ve bu yağmuru her tarafa yayan ve yeryüzünde bitkileri filizlendiren O'dur. O, kullarının bütün işlerinin yapandır. O, bütün halleriyle övülmeye ve hamt edilmeye layık olandır.
التفاسير العربية:
وَمِنۡ ءَايَٰتِهِۦ خَلۡقُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَثَّ فِيهِمَا مِن دَآبَّةٖۚ وَهُوَ عَلَىٰ جَمۡعِهِمۡ إِذَا يَشَآءُ قَدِيرٞ
Gökler ve yeri yaratması ve bunlar içinde çeşitli ilginç canlıları var etmesi Yüce Allah'ın vahdaniyetinin ve kudretinin sonsuz olduğunu gösteren delillerindendir. O, dilediği zaman onları toplamaya ve yaptıklarının karşılığını vermek için haşretmeye gücü yetendir. Nasıl ki, Yüce Allah'ın onları ilk yaratması O'nu aciz bırakmadı, tekrardan yaratması ve bir araya toplaması da aciz bırakmaz.
التفاسير العربية:
وَمَآ أَصَٰبَكُم مِّن مُّصِيبَةٖ فَبِمَا كَسَبَتۡ أَيۡدِيكُمۡ وَيَعۡفُواْ عَن كَثِيرٖ
-Ey insanlar!- Nefislerinize veya mallarınıza gelen her musibet, sizin kendi elleriniz ile elde ettiğiniz günahların yüzündendir. Böyle olduğu halde Yüce Allah, çoğunu affeder ve sizi sorumlu tutmaz.
التفاسير العربية:
وَمَآ أَنتُم بِمُعۡجِزِينَ فِي ٱلۡأَرۡضِۖ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِن وَلِيّٖ وَلَا نَصِيرٖ
Rabbiniz sizi cezalandırmak istediğinde O'nun cezasından kaçarak kurtulamazsınız. O'ndan başka sizin işlerinizi üstlenecek ne bir dostunuz, ne de sizi azaplandırmak istediğinde üzerinizden azabı kaldıracak bir yardımcınız vardır.
التفاسير العربية:
من فوائد الآيات في هذه الصفحة:
• الداعي إلى الله لا يبتغي الأجر عند الناس.
Allah yoluna davet eden kimse davetinin karşılığını insanlardan beklemez.

• التوسيع في الرزق والتضييق فيه خاضع لحكمة إلهية قد تخفى على كثير من الناس.
Rızkın genişletilmesi ve daraltılması insanların çoğunun bilmediği ilahi bir hikmete bağlıdır.

• الذنوب والمعاصي من أسباب المصائب.
Yüce Allah'a karşı işlenen günahlar ve yapılan isyanlar, musibetlerin sebepleridir.

وَمِنۡ ءَايَٰتِهِ ٱلۡجَوَارِ فِي ٱلۡبَحۡرِ كَٱلۡأَعۡلَٰمِ
Denizde yükseklik ve yücelik bakımından dağlar gibi olan gemilerin akıp gitmesi Allah'ın kudretinin, birliğinin ve vahdaniyetinin delillerindendir.
التفاسير العربية:
إِن يَشَأۡ يُسۡكِنِ ٱلرِّيحَ فَيَظۡلَلۡنَ رَوَاكِدَ عَلَىٰ ظَهۡرِهِۦٓۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّكُلِّ صَبَّارٖ شَكُورٍ
Yüce Allah, gemileri denizin üzerinde yüzdüren rüzgârları durdurmak isterse durdurur. Böylece denizde hareket etmeden durup sabit kalırlar. Şüphesiz gemilerin yaratılması ve rüzgârların da onları hareket ettirmeleriyle görevlendirilmesinde ve başına gelen bela ve sıkıntılara sabredip Allah'ın kendisine verdiği nimetlere şükreden herkes için Yüce Allah'ın kudretine apaçık deliller vardır.
التفاسير العربية:
أَوۡ يُوبِقۡهُنَّ بِمَا كَسَبُواْ وَيَعۡفُ عَن كَثِيرٖ
Bütün noksanlıklardan münezzeh olan Yüce Allah, o gemileri helak etmek isterse fırtınalı rüzgâr göndererek insanların kazandıkları günahlar sebebi ile onları helak eder. Kullarının bir çok günahlarını da affeder ve onları günahları sebebi ile de cezalandırmaz.
التفاسير العربية:
وَيَعۡلَمَ ٱلَّذِينَ يُجَٰدِلُونَ فِيٓ ءَايَٰتِنَا مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٖ
O gemilerin gönderilen fırtınalı rüzgâr ile helak edildiği zaman Allah'ın ayetlerini iptal etmek için mücadele edenlerin kendileri için helak olmaktan kaçıp kurtulacakları hiçbir sığınaklarının olmadığını anlarlar. Allah'tan başkasına yalvarıp dua etmemeleri gerektiğini ve O'ndan başkalarını da bırakıp, terk etmeleri gerektiğini anlarlar.
التفاسير العربية:
فَمَآ أُوتِيتُم مِّن شَيۡءٖ فَمَتَٰعُ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۚ وَمَا عِندَ ٱللَّهِ خَيۡرٞ وَأَبۡقَىٰ لِلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَلَىٰ رَبِّهِمۡ يَتَوَكَّلُونَ
-Ey insanlar!- Size mal veya şöhret, mevki veya evlat ne verildiyse hepsi bu dünya hayatının geçimliğidir. O ise çabuk geçer ve kesiktir. Devamlı ve kalıcı olan nimetler ise, Allah'a ve resullerine iman edenler ve bütün işlerinde yalnız Rablerine itimat edenler için Yüce Allah'ın cennette hazırlamış olduğu nimetlerdir.
التفاسير العربية:
وَٱلَّذِينَ يَجۡتَنِبُونَ كَبَٰٓئِرَ ٱلۡإِثۡمِ وَٱلۡفَوَٰحِشَ وَإِذَا مَا غَضِبُواْ هُمۡ يَغۡفِرُونَ
Büyük günahlardan ve çirkinliklerden uzak duranlar ve kendilerine söz veya fiil ile kötülük yapanlara kızdıkları zaman onların hatasını affederler ve onun sebebi ile onu cezalandırmazlar. Eğer bunda (bu affetmede) bir hayır ve maslahat var ise, bu af kendilerinden bir lütuftur.
التفاسير العربية:
وَٱلَّذِينَ ٱسۡتَجَابُواْ لِرَبِّهِمۡ وَأَقَامُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَأَمۡرُهُمۡ شُورَىٰ بَيۡنَهُمۡ وَمِمَّا رَزَقۡنَٰهُمۡ يُنفِقُونَ
Rablerinin kendilerine yapılmasını emrettiklerini yerine getirmeye ve nehyettiklerini terk etmeye icabet ederler. Namazlarını eksiksiz en kamil şekilde kılarlar. Kendilerini ilgilendiren önemli meselelerde aralarında istişare ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah'ın rızasını kazanmak için infak ederler.
التفاسير العربية:
وَٱلَّذِينَ إِذَآ أَصَابَهُمُ ٱلۡبَغۡيُ هُمۡ يَنتَصِرُونَ
Eğer kendilerine zulmeden kimse affedilmeyi hak etmeyen kimselerden ise, onlar bir haksızlığa uğradıklarında kendi nefislerine ikram etmek ve itibarlı kılmak için yardımlaşırlar. Özellikle de kendilerine zulmedeni affetmelerinde herhangi bir fayda yoksa bu yardımlaşma haklı bir yardımlaşmadır.
التفاسير العربية:
وَجَزَٰٓؤُاْ سَيِّئَةٖ سَيِّئَةٞ مِّثۡلُهَاۖ فَمَنۡ عَفَا وَأَصۡلَحَ فَأَجۡرُهُۥ عَلَى ٱللَّهِۚ إِنَّهُۥ لَا يُحِبُّ ٱلظَّٰلِمِينَ
Kim hakkını almak isterse alabilir. Fazla olmadan ve haddi aşmadan sadece hakkı kadar alır. Kim kendisine kötülük yapanı affederse ve o kimsenin yapmış olduğu kötülükten dolayı onu kınamaz ve kendisi ile kardeşinin arasını düzeltirse; bu kimsenin sevabı Allah katındadır. Çünkü O; insanlara, mallarına ve ırzlarına zulmeden zalimleri sevmez, hatta nefret eder.
التفاسير العربية:
وَلَمَنِ ٱنتَصَرَ بَعۡدَ ظُلۡمِهِۦ فَأُوْلَٰٓئِكَ مَا عَلَيۡهِم مِّن سَبِيلٍ
Kim zulme uğradıktan sonra nefsini müdâfa edip hakkını alırsa, işte böyleleri haklarını aldıklarından dolayı kınanmazlar.
التفاسير العربية:
إِنَّمَا ٱلسَّبِيلُ عَلَى ٱلَّذِينَ يَظۡلِمُونَ ٱلنَّاسَ وَيَبۡغُونَ فِي ٱلۡأَرۡضِ بِغَيۡرِ ٱلۡحَقِّۚ أُوْلَٰٓئِكَ لَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ
Şüphesiz kınama ve ceza, insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde isyan ve günah işleyenleredir. Onlar için ahirette acı veren bir azap vardır.
التفاسير العربية:
وَلَمَن صَبَرَ وَغَفَرَ إِنَّ ذَٰلِكَ لَمِنۡ عَزۡمِ ٱلۡأُمُورِ
Kim başkasının kendisine yaptığı eziyete karşı sabreder ve onu bağışlarsa, şüphesiz gösterilen o sabır hem kendisine ve hem de topluma hayır getirir. Bu, övgüye layık bir davranıştır. Ancak hayırda büyük nasibi olan kimseler ona muvaffak olurlar.
التفاسير العربية:
وَمَن يُضۡلِلِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِن وَلِيّٖ مِّنۢ بَعۡدِهِۦۗ وَتَرَى ٱلظَّٰلِمِينَ لَمَّا رَأَوُاْ ٱلۡعَذَابَ يَقُولُونَ هَلۡ إِلَىٰ مَرَدّٖ مِّن سَبِيلٖ
Yüce Allah kimi haktan saptırıp yüzüstü bırakır, hidayetten alıkoyarsa, ondan sonra onun işlerini üstlenecek kimse yoktur. Nitekim küfürle ve isyanlarla kendilerine zulmedenler, kıyamet gününde azabı gördüklerinde temenni ederek şöyle derler: "Dünyaya tekrar dönmek ve Allah'a tövbe etmek için bir yol yok mu?"
التفاسير العربية:
من فوائد الآيات في هذه الصفحة:
• الصبر والشكر سببان للتوفيق للاعتبار بآيات الله.
Sabır ve şükür, Yüce Allah'ın ayetlerinden öğüt almak için iki önemli sebeptir.

• مكانة الشورى في الإسلام عظيمة.
İstişare etmenin İslam dinindeki yeri çok önemlidir.

• جواز مؤاخذة الظالم بمثل ظلمه، والعفو خير من ذلك.
Zalim kimseye ancak yaptığı zulüm kadar kınama ve ayıplama yapılması caizdir. Onu affetmek ise bundan daha hayırlıdır.

وَتَرَىٰهُمۡ يُعۡرَضُونَ عَلَيۡهَا خَٰشِعِينَ مِنَ ٱلذُّلِّ يَنظُرُونَ مِن طَرۡفٍ خَفِيّٖۗ وَقَالَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِنَّ ٱلۡخَٰسِرِينَ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ وَأَهۡلِيهِمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِۗ أَلَآ إِنَّ ٱلظَّٰلِمِينَ فِي عَذَابٖ مُّقِيمٖ
-Ey Resul!- Bu zalimler zelil ve rezil halde ateşe arz edildikleri zaman, ateşten aşırı korkularından dolayı başlarını öne eğmiş, göz ucuyla insanlara gizli gizli baktıklarını görürsün. Allah'a ve resullerine iman edenler ise şöyle diyeceklerdir: "İşte hakiki olarak ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini Allah'ın azabı sebebiyle ziyana sokanlardır." Kendi nefislerine küfür, günah ve isyanlarla zulmedenler hiç kesintiye uğramayan devamlı ve ebedî bir azap içerisindedirler.
التفاسير العربية:
وَمَا كَانَ لَهُم مِّنۡ أَوۡلِيَآءَ يَنصُرُونَهُم مِّن دُونِ ٱللَّهِۗ وَمَن يُضۡلِلِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِن سَبِيلٍ
Kıyamet gününde onları Allah'ın azabından kurtaracak hiçbir dostları yoktur. Yüce Allah'ın haktan saptırıp yüzüstü bıraktığı kimseyi hidayete ve hakka götüren bir yol da yoktur.
التفاسير العربية:
ٱسۡتَجِيبُواْ لِرَبِّكُم مِّن قَبۡلِ أَن يَأۡتِيَ يَوۡمٞ لَّا مَرَدَّ لَهُۥ مِنَ ٱللَّهِۚ مَا لَكُم مِّن مَّلۡجَإٖ يَوۡمَئِذٖ وَمَا لَكُم مِّن نَّكِيرٖ
-Ey insanlar!- Geldiği zaman onu uzaklaştıracak bir şeyin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce Rabbinizin emirlerini yerine getirip yasaklarından uzaklaşın ve bunu ertelemeyi bırakarak O'na icabet edin. O gün sığınacağınız hiçbir yeriniz yoktur. Dünyada yaptığınız günahlarınızı inkâr etmeye kalkışırsanız, sığınacağınız hiçbir bahane de bulamazsınız.
التفاسير العربية:
فَإِنۡ أَعۡرَضُواْ فَمَآ أَرۡسَلۡنَٰكَ عَلَيۡهِمۡ حَفِيظًاۖ إِنۡ عَلَيۡكَ إِلَّا ٱلۡبَلَٰغُۗ وَإِنَّآ إِذَآ أَذَقۡنَا ٱلۡإِنسَٰنَ مِنَّا رَحۡمَةٗ فَرِحَ بِهَاۖ وَإِن تُصِبۡهُمۡ سَيِّئَةُۢ بِمَا قَدَّمَتۡ أَيۡدِيهِمۡ فَإِنَّ ٱلۡإِنسَٰنَ كَفُورٞ
-Ey Rasul!- Eğer benim onlara emrettiklerime karşı yüz çevirirlerse bilesin ki biz, seni onların amellerini tutup denetleyen bir koruyucu olarak göndermedik. Sana düşen sadece tebliğ yapmanı emrettiğim şeyleri tebliğ etmendir. Onların hesabı ise Allah'a aittir. Şurası muhakkak ki biz, insana kendimizden zenginlik, sıhhat gibi bir rahmet tattırdığımız zaman, ona sevinir. Eğer beşerin başına yapmış olduğu günahlarının sebebi ile bir musibet ve bela geldiğinde şüphesiz o zaman insanın tabiatı Allah'ın nimetlerini inkâr edip şükretmemek ve Allah'ın hikmeti gereği takdir ettiğine hoşnutsuzluk duymaktır.
التفاسير العربية:
لِّلَّهِ مُلۡكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۚ يَخۡلُقُ مَا يَشَآءُۚ يَهَبُ لِمَن يَشَآءُ إِنَٰثٗا وَيَهَبُ لِمَن يَشَآءُ ٱلذُّكُورَ
49-50 Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah'ındır. Dilediğini erkek veya dişi veya o ikisinden başka bir şey yaratır. İstediğine nesil olarak kız çocuğu verir ve onu erkek çocuklardan mahrum eder. Dilediğine erkek çocuğu verir ve onu kız çocuklardan mahrum eder. Veya dilediğine erkek ve kız çocuğunu birlikte verir. Dilediğini de kısır kimse yapar ve hiç çocuğu olmaz. Şüphesiz, var olan her şeyi ve gelecekte var olacak şeyleri çok iyi bilir. Bu O'nun ilminin tam ve hikmetinin kamil olduğuna delildir. Hiçbir şey O'na gizli kalmaz. O'nu hiçbir şey aciz bırakamaz.
التفاسير العربية:
أَوۡ يُزَوِّجُهُمۡ ذُكۡرَانٗا وَإِنَٰثٗاۖ وَيَجۡعَلُ مَن يَشَآءُ عَقِيمًاۚ إِنَّهُۥ عَلِيمٞ قَدِيرٞ
49-50 Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah'ındır. Dilediğini erkek veya dişi olarak yaratır. İstediğine nesil olarak kız çocuğu verir ve onu erkek çocuklardan mahrum eder. Dilediğine erkek çocuğu verir ve onu kız çocuklardan mahrum eder. Veya dilediğine erkek ve kız çocuğunu birlikte verir. Dilediğini de kısır kimse yapar ve hiç çocuğu olmaz. Şüphesiz, var olan her şeyi ve gelecekte var olacak şeyleri çok iyi bilir. Bu O'nun ilminin tam ve hikmetinin kamil olduğuna delildir. Hiçbir şey O'na gizli kalmaz. O'nu hiçbir şey aciz bırakamaz.
التفاسير العربية:
۞ وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ أَن يُكَلِّمَهُ ٱللَّهُ إِلَّا وَحۡيًا أَوۡ مِن وَرَآيِٕ حِجَابٍ أَوۡ يُرۡسِلَ رَسُولٗا فَيُوحِيَ بِإِذۡنِهِۦ مَا يَشَآءُۚ إِنَّهُۥ عَلِيٌّ حَكِيمٞ
Allah'ın bir beşerle karşılıklı konuşması ancak vahiy yoluyla veya başka şekilde olur. (İnsan) O'nu görmeden söylediği sözlerini duyar veya ona Cibril'i elçi olarak gönderir. Cibril Yüce Allah'ın izniyle beşer olan resule Allah'ın kendisine vahyetmesini dilediğini vahyeder. Şüphesiz her noksanlıktan münezzeh olan Allah zatında ve sıfatlarında pek yücedir, üstündür. Hükmünde, takdirinde ve şeriatında hikmet sahibidir.
التفاسير العربية:
من فوائد الآيات في هذه الصفحة:
• وجوب المسارعة إلى امتثال أوامر الله واجتناب نواهيه.
Allah'ın emirlerine uymak ve yasaklarından sakınmak farzdır.

• مهمة الرسول البلاغ، والنتائج بيد الله.
Resulün vazifesi tebliğ etmektir. Neticeler ise Yüce Allah'ın elindedir.

• هبة الذكور أو الإناث أو جمعهما معًا هو على مقتضى علم الله بما يصلح لعباده، ليس فيها مزية للذكور دون الإناث.
Erkek evlat, kız evlat veya erkek ve kız evlatları birlikte vermek kullarına faydalı olacak şekilde Yüce Allah'ın ilminin gereğine göre gerçekleşir. Erkek vermesinde kız vermesine göre bir üstünlük yoktur

• يوحي الله تعالى إلى أنبيائه بطرق شتى؛ لِحِكَمٍ يعلمها سبحانه.
Her noksanlıktan münezzeh olan Allah Teâlâ, kendisinin bildiği hikmetler gereğince peygamberlerine çeşitli yollarla vahyeder.

وَكَذَٰلِكَ أَوۡحَيۡنَآ إِلَيۡكَ رُوحٗا مِّنۡ أَمۡرِنَاۚ مَا كُنتَ تَدۡرِي مَا ٱلۡكِتَٰبُ وَلَا ٱلۡإِيمَٰنُ وَلَٰكِن جَعَلۡنَٰهُ نُورٗا نَّهۡدِي بِهِۦ مَن نَّشَآءُ مِنۡ عِبَادِنَاۚ وَإِنَّكَ لَتَهۡدِيٓ إِلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ
-Ey Resul!- Senden önce gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana kendi katımızdan Kur'an'ı vahyettik. Önceden sen resullere indirilen semavi kitaplar nedir ve iman nedir bilmiyordun. Fakat biz bu Kur'an'ı kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle hidayet edeceğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz sen insanları dosdoğru yola iletiyorsun. O da İslam dinidir.
التفاسير العربية:
صِرَٰطِ ٱللَّهِ ٱلَّذِي لَهُۥ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِۗ أَلَآ إِلَى ٱللَّهِ تَصِيرُ ٱلۡأُمُورُ
Bu yol Allah'ın yoludur. Göklerde ve yerde bulunan her şey yaratma, mülk sevk ve idaresi bakımından tümüyle O'na döner. Bütün işler takdir ve idaresi bakımından yalnızca Yüce Allah'a döner.
التفاسير العربية:
من فوائد الآيات في هذه الصفحة:
• سمي الوحي روحًا لأهمية الوحي في هداية الناس، فهو بمنزلة الروح للجسد.
İnsanların hidayet bulmalarındaki öneminden dolayı vahye ruh adı verilmiştir. Vahiy aynı bedenin ruhu gibidir.

• الهداية المسندة إلى الرسول صلى الله عليه وسلم هي هداية الإرشاد لا هداية التوفيق.
Resul -sallallahu aleyhi ve sellem-'e isnat edilen hidayet etme, irşat edip, yol gösterme hidayetidir, muvaffak kılma hidayeti değildir.

• ما عند المشركين من توحيد الربوبية لا ينفعهم يوم القيامة.
Müşriklerin kabul ettiği rububiyet tevhidi kıyamet gününde onlara hiçbir fayda vermeyecektir.

 
ترجمة معاني سورة: الشورى
فهرس السور رقم الصفحة
 
ترجمة معاني القرآن الكريم - الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم - فهرس التراجم

الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم، صادر عن مركز تفسير للدراسات القرآنية.

إغلاق