Check out the new design

Qurani Kərimin mənaca tərcüməsi - Qurani Kərimin müxtəsər tərfsiri - kitabının Türk dilinə tərcüməsi. * - Tərcumənin mündəricatı


Mənaların tərcüməsi Surə: Yunus   Ayə:
۞ وَٱتۡلُ عَلَيۡهِمۡ نَبَأَ نُوحٍ إِذۡ قَالَ لِقَوۡمِهِۦ يَٰقَوۡمِ إِن كَانَ كَبُرَ عَلَيۡكُم مَّقَامِي وَتَذۡكِيرِي بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ فَعَلَى ٱللَّهِ تَوَكَّلۡتُ فَأَجۡمِعُوٓاْ أَمۡرَكُمۡ وَشُرَكَآءَكُمۡ ثُمَّ لَا يَكُنۡ أَمۡرُكُمۡ عَلَيۡكُمۡ غُمَّةٗ ثُمَّ ٱقۡضُوٓاْ إِلَيَّ وَلَا تُنظِرُونِ
-Ey Peygamber!- O yalanlayan müşriklere, Nuh -aleyhisselam- kavmine şöyle dediği zaman ki haberi ver: Eğer benim (aranızda) durmam ve Allah'ın ayetlerini size hatırlatmam ve size vaaz-u nasihatte bulunmam ağır geldi ise ve sizler beni öldürmeye azmettiyseniz ben sizin bana yapmak istediğiniz şeyi boşa çıkarması için yalnızca Allah'a dayanıp güvendim. Siz de yardım etmeleri için ilahlarınızı çağırın. Sonra sizin tuzağınız bir sır olarak kalmasın. Ortaklarınızla beraber toplanıp yapacağınızı kararlaştırın. Sonra (vereceğiniz) hükmü, bana uygulayın ve bana bir an da olsa mühlet vermeyin.
Ərəbcə təfsirlər:
فَإِن تَوَلَّيۡتُمۡ فَمَا سَأَلۡتُكُم مِّنۡ أَجۡرٍۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَى ٱللَّهِۖ وَأُمِرۡتُ أَنۡ أَكُونَ مِنَ ٱلۡمُسۡلِمِينَ
Eğer siz, benim davetimden yüz çevirirseniz, biliyorsunuz ki ben, Rabbimin mesajını/davetini size tebliğ ettiğim için sizden bir ücret talep etmedim. Siz iman da etseniz inkâr da etseniz, benim sevabım Allah'a aittir. Yüce Allah, bana taat ve salih amel ile kendisine boyun eğmemi emretti.
Ərəbcə təfsirlər:
فَكَذَّبُوهُ فَنَجَّيۡنَٰهُ وَمَن مَّعَهُۥ فِي ٱلۡفُلۡكِ وَجَعَلۡنَٰهُمۡ خَلَٰٓئِفَ وَأَغۡرَقۡنَا ٱلَّذِينَ كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَاۖ فَٱنظُرۡ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلۡمُنذَرِينَ
Kavmi onu (Nuh -aleyhisselam-'ı) yalanladılar, onu tasdik etmediler. Biz de onu ve onunla birlikte gemide bulunan Müminleri kurtardık. Onları kendilerinden öncekilere halifeler kıldık ve onun getirmiş olduğu ayetleri ve delilleri yalanlayanları ise tufan ile boğduk. -Ey Peygamber!- Nuh -aleyhisselam-'ın kendilerini uyardığı, iman etmeyen o kavmin sonunun nasıl olduğuna bir bak!
Ərəbcə təfsirlər:
ثُمَّ بَعَثۡنَا مِنۢ بَعۡدِهِۦ رُسُلًا إِلَىٰ قَوۡمِهِمۡ فَجَآءُوهُم بِٱلۡبَيِّنَٰتِ فَمَا كَانُواْ لِيُؤۡمِنُواْ بِمَا كَذَّبُواْ بِهِۦ مِن قَبۡلُۚ كَذَٰلِكَ نَطۡبَعُ عَلَىٰ قُلُوبِ ٱلۡمُعۡتَدِينَ
Sonra Nuh -aleyhisselam-'dan bir müddet sonra kendi toplumlarına peygamberler gönderdik. O peygamberler, ümmetlerine ayetler ve deliller ile geldiler. Daha önce peygamberleri yalanlamalarındaki ısrarları sebebi ile zaten inanma istekleri de yoktu. Allah da onların kalplerini mühürledi. Tıpkı önceki peygamberlere tabi olan kimselerin kalplerini mühürlediğimiz gibi her zaman ve mekânda Allah'ın sınırlarını aşan ve O'nu inkâr eden kâfirlerin de kalplerini mühürledik.
Ərəbcə təfsirlər:
ثُمَّ بَعَثۡنَا مِنۢ بَعۡدِهِم مُّوسَىٰ وَهَٰرُونَ إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ وَمَلَإِيْهِۦ بِـَٔايَٰتِنَا فَٱسۡتَكۡبَرُواْ وَكَانُواْ قَوۡمٗا مُّجۡرِمِينَ
O peygamberlerden bir zaman sonra Musa -aleyhisselam- ve onun kardeşi Harûn -aleyhisselam-’ı Mısır hükümdarına ve onun kavminin büyüklerine gönderdik. Bu ikisini -aleyhimesselam-, doğruluklarına dair deliller ile gönderdik. Bunun üzerine onlar, ikisinin (Musa ve Harun’un) getirdiklerine iman etmekten büyüklendiler. Onlar, Allah’ı inkâr etmeleri ve Allah’ın peygamberlerini yalanlamaları sebebi ile günahkâr kimselerden oldular.
Ərəbcə təfsirlər:
فَلَمَّا جَآءَهُمُ ٱلۡحَقُّ مِنۡ عِندِنَا قَالُوٓاْ إِنَّ هَٰذَا لَسِحۡرٞ مُّبِينٞ
Firavun ve onun kavminden olan büyük kimseler geldiklerinde Musa ve Harun -aleyhimesselam-'ın getirdiği dindeki, Musa -aleyhisselam-'ın doğruluğuna delalet eden ayetler için şöyle dediler: "Elbette bu, apaçık bir sihirdir. Bu gerçek değildir."
Ərəbcə təfsirlər:
قَالَ مُوسَىٰٓ أَتَقُولُونَ لِلۡحَقِّ لَمَّا جَآءَكُمۡۖ أَسِحۡرٌ هَٰذَا وَلَا يُفۡلِحُ ٱلسَّٰحِرُونَ
Musa -aleyhisselam-, onları kınayarak dedi ki: "Hak size geldiği zaman, o sihirdir mi diyorsunuz? Hayır! O sihir değildir ve ben biliyorum ki sihir yapan kimse asla iflah olmaz. Ben nasıl olur da böyle bir şeye el uzatırım/bununla teamül ederim?"
Ərəbcə təfsirlər:
قَالُوٓاْ أَجِئۡتَنَا لِتَلۡفِتَنَا عَمَّا وَجَدۡنَا عَلَيۡهِ ءَابَآءَنَا وَتَكُونَ لَكُمَا ٱلۡكِبۡرِيَآءُ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَمَا نَحۡنُ لَكُمَا بِمُؤۡمِنِينَ
Firavun'un kavmi, Musa -aleyhisselam-'a şöyle diyerek cevap verdiler: Sen bize, din hususunda babalarımızı bulduğumuz yoldan bizi çevirmek için ve mülk senin ve kardeşinin olsun diye mi geldin? -Ey Musa ve Harun!- Biz sizin ikinizin bize gönderilmiş elçiler olduğunuzu kabul ediciler değiliz.
Ərəbcə təfsirlər:
Bu səhifədə olan ayələrdən faydalar:
• سلاح المؤمن في مواجهة أعدائه هو التوكل على الله.
Düşmanı ile karşılaştığında (yüzleştiğinde) Müminin silahı, Allah'a tevekkül etmektir.

• الإصرار على الكفر والتكذيب بالرسل يوجب الختم على القلوب فلا تؤمن أبدًا.
Küfürde ve peygamberleri yalanlamakta ısrar etmek, kalplerin mühürlenmesini ve iman etmemeyi gerektirir.

• حال أعداء الرسل واحد، فهم دائما يصفون الهدى بالسحر أو الكذب.
Peygamberlerin düşmanlarının durumu birdir. Onlar, hidayeti daima sihir ve yalan ile vasıflandırmışlardır.

• إن الساحر لا يفلح أبدًا.
Sihir yapan kimse asla iflah olmaz.

 
Mənaların tərcüməsi Surə: Yunus
Surələrin mündəricatı Səhifənin rəqəmi
 
Qurani Kərimin mənaca tərcüməsi - Qurani Kərimin müxtəsər tərfsiri - kitabının Türk dilinə tərcüməsi. - Tərcumənin mündəricatı

Tərcümə "Quran araşdırmaları Təfsir Mərkəzi" tərəfindən yayımlanmışdır.

Bağlamaq