Check out the new design

ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌߘߊ - ߟߊߘߛߏߣߍ߲ ߕߙߎߞߌ߫ ߘߟߊߡߌߘߊ ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐߦߌߘߊ ߘߐ߫ * - ߘߟߊߡߌߘߊ ߟߎ߫ ߦߌ߬ߘߊ߬ߥߟߊ


ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌ߬ߘߊ߬ߟߌ ߝߐߘߊ ߘߏ߫: ߤߎ߯ߘߎ߫   ߟߝߊߙߌ ߘߏ߫:
وَيَٰقَوۡمِ لَا يَجۡرِمَنَّكُمۡ شِقَاقِيٓ أَن يُصِيبَكُم مِّثۡلُ مَآ أَصَابَ قَوۡمَ نُوحٍ أَوۡ قَوۡمَ هُودٍ أَوۡ قَوۡمَ صَٰلِحٖۚ وَمَا قَوۡمُ لُوطٖ مِّنكُم بِبَعِيدٖ
Ey kavmim! Bana olan düşmanlığınız, sizi; benim getirdiğimi yalanlamaya taşımasın. Nuh kavminin veya Hûd kavminin yahut Salih kavminin başlarına gelenler gibi size de bir musibet getirmesin. Lût kavmi de sizden zaman ve mekân olarak uzak değildir. Muhakkak ki sizler, onlara isabet eden şeyin ne olduğunu bilmektesiniz. O halde ibret alın.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
وَٱسۡتَغۡفِرُواْ رَبَّكُمۡ ثُمَّ تُوبُوٓاْ إِلَيۡهِۚ إِنَّ رَبِّي رَحِيمٞ وَدُودٞ
Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra da günahlarınızdan dolayı O’na tövbe edin. Muhakkak ki Rabbim, tövbe edenlere karşı çok merhametlidir. O, kullarından tövbe edenleri çok sever.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
قَالُواْ يَٰشُعَيۡبُ مَا نَفۡقَهُ كَثِيرٗا مِّمَّا تَقُولُ وَإِنَّا لَنَرَىٰكَ فِينَا ضَعِيفٗاۖ وَلَوۡلَا رَهۡطُكَ لَرَجَمۡنَٰكَۖ وَمَآ أَنتَ عَلَيۡنَا بِعَزِيزٖ
Şuayp -aleyhisselam-'ın kavmi O'na şöyle dedi: Ey Şuayb! Senin getirdiklerinin çoğunu anlamıyoruz ve gözüne isabet eden rahatsızlıktan ve körlükten dolayı da seni, içimizde cidden zayıf (aciz) olarak görüyoruz! Eğer senin aşiretin bizim milletimizden olmasaydı seni mutlaka taşlayarak öldürürdük. Sen bizden üstün değilsin ki, seni öldürmekten korkup sakınalım. Biz seni ancak, senin aşiretine karşı olan saygıdan dolayı bıraktık.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
قَالَ يَٰقَوۡمِ أَرَهۡطِيٓ أَعَزُّ عَلَيۡكُم مِّنَ ٱللَّهِ وَٱتَّخَذۡتُمُوهُ وَرَآءَكُمۡ ظِهۡرِيًّاۖ إِنَّ رَبِّي بِمَا تَعۡمَلُونَ مُحِيطٞ
Şuayb -aleyhisselam- kavmine şöyle dedi: Ey kavmim! Size göre benim kabilem Rabbiniz olan Allah Teâlâ’dan daha güçlü ve değerli mi ki, Allah'ın size göndermiş olduğu peygamberine iman etmeyerek O'na arkanızı döndünüz? Şüphesiz ki Rabbim, yapmakta olduklarınızı çepeçevre kuşatıcıdır. Yaptıklarınızdan hiçbir şey O'na gizli kalmaz. O, sizin bu (kötü) amellerinizin karşılığını dünyada sizi helak ederek ahirette ise sizi azaplandırarak verecektir.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
وَيَٰقَوۡمِ ٱعۡمَلُواْ عَلَىٰ مَكَانَتِكُمۡ إِنِّي عَٰمِلٞۖ سَوۡفَ تَعۡلَمُونَ مَن يَأۡتِيهِ عَذَابٞ يُخۡزِيهِ وَمَنۡ هُوَ كَٰذِبٞۖ وَٱرۡتَقِبُوٓاْ إِنِّي مَعَكُمۡ رَقِيبٞ
Ey Kavmim! Kendiniz için yapmayı tercih ettiğiniz her yöntemi deneyin. Elbet ben de tercih ettiğim şeyleri yapacağım. Kendisini zelil edecek azabın kime geleceğini ve bizden iddia ettiği şeyde yalancı olanın kim olduğunu öğreneceksiniz. Allah'ın vereceği hükmü bekleyiniz. Elbette ben de sizinle birlikte beklemekteyim.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
وَلَمَّا جَآءَ أَمۡرُنَا نَجَّيۡنَا شُعَيۡبٗا وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مَعَهُۥ بِرَحۡمَةٖ مِّنَّا وَأَخَذَتِ ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ ٱلصَّيۡحَةُ فَأَصۡبَحُواْ فِي دِيَٰرِهِمۡ جَٰثِمِينَ
Şuayb -aleyhisselam-'ın kavmini helak edeceğimize dair emrimiz gelince, Şuayb'ı ve onunla beraber iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. O'nun kavminden zulmedenlere ise helak edici korkunç bir gürültü (ses) isabet etti ve öldüler. Yüzüstü düşüp kaldılar ve yüzleri toprağa yapıştı.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
كَأَن لَّمۡ يَغۡنَوۡاْ فِيهَآۗ أَلَا بُعۡدٗا لِّمَدۡيَنَ كَمَا بَعِدَتۡ ثَمُودُ
Üzerlerine Allah'ın cezasının inmesinden sonra sanki orada hiç yaşamamış gibiydiler. Yüce Allah üzerlerine gazabını indirip Semûd kavmini rahmetinden uzaklaştırdığı gibi Medyen kavmi de üzerlerine Allah'ın intikamının gelmesiyle Allah Teâlâ'nın rahmetinden uzaklaştırıldılar.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا مُوسَىٰ بِـَٔايَٰتِنَا وَسُلۡطَٰنٖ مُّبِينٍ
Musa -aleyhisselam-'ı Allah'ın birliğine delalet eden mucizeler ve onun getirdiği şeyin doğruluğuna delalet eden apaçık deliller ile gönderdik.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ وَمَلَإِيْهِۦ فَٱتَّبَعُوٓاْ أَمۡرَ فِرۡعَوۡنَۖ وَمَآ أَمۡرُ فِرۡعَوۡنَ بِرَشِيدٖ
Onu, Firavun'a ve onun kavminin ileri gelenlerine gönderdik. Fakat o ileri gelenler, Firavun'un Allah'ı inkâr edip küfretme emrine uydular. Hâlbuki hak hususunda isabet etmediği için Firavun'un emri uyulacak bir emir değildi.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
ߟߝߊߙߌ ߟߎ߫ ߢߊ߬ߕߣߐ ߘߏ߫ ߞߐߜߍ ߣߌ߲߬ ߞߊ߲߬:
• ذمّ الجهلة الذين لا يفقهون عن الأنبياء ما جاؤوا به من الآيات.
Peygamberlerin getirdikleri mucizeleri anlamayan cahiller kınanmıştır.

• ذمّ وتسفيه من اشتغل بأوامر الناس، وأعرض عن أوامر الله.
Allah'ın emirlerini terk edip insanların emirleri ile meşgul olan kimse kınanmış ve akılsız sayılmıştır.

• بيان دور العشيرة في نصرة الدعوة والدعاة.
Davete ve davetçilere destek olması bakımından akraba ve insanın kendi kavminin rolü beyan edilmiştir.

• طرد المشركين من رحمة الله تعالى.
Müşrikler, Allah Teâlâ'nın rahmetinden uzaklaştırılmışlardır.

 
ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌ߬ߘߊ߬ߟߌ ߝߐߘߊ ߘߏ߫: ߤߎ߯ߘߎ߫
ߝߐߘߊ ߟߎ߫ ߦߌ߬ߘߊ߬ߥߟߊ ߞߐߜߍ ߝߙߍߕߍ
 
ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌߘߊ - ߟߊߘߛߏߣߍ߲ ߕߙߎߞߌ߫ ߘߟߊߡߌߘߊ ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐߦߌߘߊ ߘߐ߫ - ߘߟߊߡߌߘߊ ߟߎ߫ ߦߌ߬ߘߊ߬ߥߟߊ

ߡߍ߲ ߝߘߊߣߍ߲߫ ߞߎ߬ߙߊ߬ߣߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߕߌߙߌ߲ߠߌ߲ ߝߊ߲ߓߊ ߟߊ߫

ߘߊߕߎ߲߯ߠߌ߲