Check out the new design

ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌߘߊ - ߟߊߘߛߏߣߍ߲ ߕߙߎߞߌ߫ ߘߟߊߡߌߘߊ ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐߦߌߘߊ ߘߐ߫ * - ߘߟߊߡߌߘߊ ߟߎ߫ ߦߌ߬ߘߊ߬ߥߟߊ


ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌ߬ߘߊ߬ߟߌ ߝߐߘߊ ߘߏ߫: ߛߎߘߐߛߣߍߡߊ   ߟߝߊߙߌ ߘߏ߫:
وَإِذَا مَسَّكُمُ ٱلضُّرُّ فِي ٱلۡبَحۡرِ ضَلَّ مَن تَدۡعُونَ إِلَّآ إِيَّاهُۖ فَلَمَّا نَجَّىٰكُمۡ إِلَى ٱلۡبَرِّ أَعۡرَضۡتُمۡۚ وَكَانَ ٱلۡإِنسَٰنُ كَفُورًا
-Ey müşrikler!- Denizde başınıza bir felaket, bir aksilik geldiğinde ve helak olmaktan korktuğunuz zaman, Allah'tan başka ibadet ettikleriniz hatırınızdan kaybolurlar. O vakit sadece Allah'ı hatırlar ve yalnız O'ndan yardım istersiniz. Yüce Allah size yardım ederek, korktuğunuz şeyden sizleri emin kılar. Tehlikeli durumdan kurtarır ve ardından karaya çıkarır. Ama siz O'nu birlemek ve O'na dua etmekten yüz çevirir tekrar putlarınıza ibadet etmeye geri dönersiniz. Zaten insan, Allah'ın nimetlerine karşı çok nankördür.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
أَفَأَمِنتُمۡ أَن يَخۡسِفَ بِكُمۡ جَانِبَ ٱلۡبَرِّ أَوۡ يُرۡسِلَ عَلَيۡكُمۡ حَاصِبٗا ثُمَّ لَا تَجِدُواْ لَكُمۡ وَكِيلًا
-Ey müşrikler!- Sizi kara tarafına doğru kurtardığında (sizi karaya çıkardığında) sizi yerin dibine batırmayacağından yahut gökten Lût kavmine yaptığı gibi başlarınızın üzerine taş yağdırmasından emin misiniz? Sonra sizi bu felakette helak olmaktan koruyacak bir koruyucu ve de yardım edecek bir yardımcı da bulamazsınız.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
أَمۡ أَمِنتُمۡ أَن يُعِيدَكُمۡ فِيهِ تَارَةً أُخۡرَىٰ فَيُرۡسِلَ عَلَيۡكُمۡ قَاصِفٗا مِّنَ ٱلرِّيحِ فَيُغۡرِقَكُم بِمَا كَفَرۡتُمۡ ثُمَّ لَا تَجِدُواْ لَكُمۡ عَلَيۡنَا بِهِۦ تَبِيعٗا
Yoksa sizi tekrar denize döndürüp de üzerinize kasırgalar göndermeyeceğinden ve böylece sizi, önceden felaketten kurtarmasından sonra Allah'ın nimetine karşı nankörlük etmeniz sebebiyle sizi suda boğmayacağından emin misiniz? Sonra da bize karşı, sizin öcünüzü alacak bir yardımcı da bulamazsınız.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
۞ وَلَقَدۡ كَرَّمۡنَا بَنِيٓ ءَادَمَ وَحَمَلۡنَٰهُمۡ فِي ٱلۡبَرِّ وَٱلۡبَحۡرِ وَرَزَقۡنَٰهُم مِّنَ ٱلطَّيِّبَٰتِ وَفَضَّلۡنَٰهُمۡ عَلَىٰ كَثِيرٖ مِّمَّنۡ خَلَقۡنَا تَفۡضِيلٗا
Gerçekten biz, Âdemoğullarına akıl nimetini vererek, melekleri babaları Âdem'e secde ettirerek ve başka üstünlükler bahşederek şerefli ve değerli kıldık. Onları karada taşıyacak binekler ve hayvanlar, denizde de gemileri emirlerine verdik. Onları temiz yiyecek, içecek, karşı cinsleriyle evlenmek ve benzeri nimetlerle rızıklandırdık. Allah'ın onlara verdiği nimetlerine şükretmeleri için onları (diğer) yarattıklarımızın birçoğundan tam manasıyla üstün kıldık.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
يَوۡمَ نَدۡعُواْ كُلَّ أُنَاسِۭ بِإِمَٰمِهِمۡۖ فَمَنۡ أُوتِيَ كِتَٰبَهُۥ بِيَمِينِهِۦ فَأُوْلَٰٓئِكَ يَقۡرَءُونَ كِتَٰبَهُمۡ وَلَا يُظۡلَمُونَ فَتِيلٗا
-Ey Resul!- Her insan topluluğunu dünyada kendilerine uymuş oldukları önderleriyle birlikte çağıracağımız o günü hatırla. Kimlerin amel defteri sağından verilirse; işte onlar kitaplarını sevinerek okurlar. Ecri küçük olması bakımından hurma çekirdeğinin üzerindeki iplikçik kadar bile küçük olsa onların ecirlerinden hiçbir şey eksiltilmez.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
وَمَن كَانَ فِي هَٰذِهِۦٓ أَعۡمَىٰ فَهُوَ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ أَعۡمَىٰ وَأَضَلُّ سَبِيلٗا
Hakkı reddedip, boyun eğmeyen kimsenin kalbi bu dünyada kördür. Ahirette ise bu körlük daha büyük olacaktır. Bu kimse cennetin yolunu bulamaz ve hidayet yolunu da şaşırmıştır. Yapılan her amele kendi türünden karşılık verilecektir.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
وَإِن كَادُواْ لَيَفۡتِنُونَكَ عَنِ ٱلَّذِيٓ أَوۡحَيۡنَآ إِلَيۡكَ لِتَفۡتَرِيَ عَلَيۡنَا غَيۡرَهُۥۖ وَإِذٗا لَّٱتَّخَذُوكَ خَلِيلٗا
-Ey Resul!- Müşrikler, sana vahyettiğimiz Kur'an'dan başka hevâlarına uyan bir şeyi yalan yere bize isnat etmen için neredeyse seni, vahyettiğimizden saptıracaklardı. İşte o zaman seni candan dost kabul edeceklerdi.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
وَلَوۡلَآ أَن ثَبَّتۡنَٰكَ لَقَدۡ كِدتَّ تَرۡكَنُ إِلَيۡهِمۡ شَيۡـٔٗا قَلِيلًا
Eğer sana hak üzerine sağlam durman için sebat ihsan etmemiş olsaydık, neredeyse onlara biraz meyledecektin. Aldatmada kuvvetli oluşları, sinsilikteki şiddetleri ve senin onların iman ederler diye aşırı hırsın sebebiyle, sana bulundukları öneriye muvafakat edecektin. Fakat biz senin onlara meyletmeni engelleyip seni koruduk.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
إِذٗا لَّأَذَقۡنَٰكَ ضِعۡفَ ٱلۡحَيَوٰةِ وَضِعۡفَ ٱلۡمَمَاتِ ثُمَّ لَا تَجِدُ لَكَ عَلَيۡنَا نَصِيرٗا
Şayet sana önerileri sebebiyle onlara meyletmiş olsaydın, o takdirde sana dünya hayatında ve ahirette kat kat azap tattırırdık. Sonra sen, seni bize karşı müdafaa edecek bir savunucu ve bir yardımcı da bulamazdın.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
ߟߝߊߙߌ ߟߎ߫ ߢߊ߬ߕߣߐ ߘߏ߫ ߞߐߜߍ ߣߌ߲߬ ߞߊ߲߬:
• الإنسان كفور للنعم إلا من هدى الله.
Allah'ın hidayete erdirdikleri hariç, insan kendisine verilen nimete karşı çok aşırı nankördür.

• كل أمة تُدْعَى إلى دينها وكتابها، هل عملت به أو لا؟ والله لا يعذب أحدًا إلا بعد قيام الحجة عليه ومخالفته لها.
Her ümmet ahirette dinine ve kitabına çağrılır. Onunla amel etti mi yoksa etmedi mi? diye sorguya çekilirler. Allah ancak kendisine hüccet ikame edip, ona muhalefet etmesinden sonra bir kimseyi cezalandırır.

• عداوة المجرمين والمكذبين للرسل وورثتهم ظاهرة بسبب الحق الذي يحملونه، وليس لذواتهم.
Yalancı günahkârların resullere ve varislerine düşmanlıklarının sebebi çok açıktır. Onların düşmanlıkları peygamberlerin şahıslarına değil, sahip oldukları hakka karşıdır.

• الله تعالى عصم النبي من أسباب الشر ومن البشر، فثبته وهداه الصراط المستقيم، ولورثته مثل ذلك على حسب اتباعهم له.
Allah Teâlâ peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'i kötülüklerden ve beşerin şerrinden korumuştur. Ona sebat vererek, dosdoğru yoluna iletmiştir. Ayrıca Peygamberin varislerine de ona tabi olmaları oranında hak üzerine sebat etmeyi bahşetmiştir.

 
ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌ߬ߘߊ߬ߟߌ ߝߐߘߊ ߘߏ߫: ߛߎߘߐߛߣߍߡߊ
ߝߐߘߊ ߟߎ߫ ߦߌ߬ߘߊ߬ߥߟߊ ߞߐߜߍ ߝߙߍߕߍ
 
ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌߘߊ - ߟߊߘߛߏߣߍ߲ ߕߙߎߞߌ߫ ߘߟߊߡߌߘߊ ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐߦߌߘߊ ߘߐ߫ - ߘߟߊߡߌߘߊ ߟߎ߫ ߦߌ߬ߘߊ߬ߥߟߊ

ߡߍ߲ ߝߘߊߣߍ߲߫ ߞߎ߬ߙߊ߬ߣߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߕߌߙߌ߲ߠߌ߲ ߝߊ߲ߓߊ ߟߊ߫

ߘߊߕߎ߲߯ߠߌ߲