Check out the new design

ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌߘߊ - ߟߊߘߛߏߣߍ߲ ߕߙߎߞߌ߫ ߘߟߊߡߌߘߊ ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐߦߌߘߊ ߘߐ߫ * - ߘߟߊߡߌߘߊ ߟߎ߫ ߦߌ߬ߘߊ߬ߥߟߊ


ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌ߬ߘߊ߬ߟߌ ߝߐߘߊ ߘߏ߫: ߌߡߎ߬ߙߊ߲߬ ߞߐߙߍ   ߟߝߊߙߌ ߘߏ߫:
وَلِيُمَحِّصَ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَيَمۡحَقَ ٱلۡكَٰفِرِينَ
Bu hikmetlerden biri de, müminleri günahlarından arındırmak, saflarını münafıklardan temizlemek ve kâfirleri helak edip yok etmeleri içindir.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
أَمۡ حَسِبۡتُمۡ أَن تَدۡخُلُواْ ٱلۡجَنَّةَ وَلَمَّا يَعۡلَمِ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ جَٰهَدُواْ مِنكُمۡ وَيَعۡلَمَ ٱلصَّٰبِرِينَ
-Ey Müminler!- Gerçekten Allah yolunda cihat edenlerin ve başlarına gelen belalara sabredenlerin ortaya çıkması için sınanmadan ve sabır göstermeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz?
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
وَلَقَدۡ كُنتُمۡ تَمَنَّوۡنَ ٱلۡمَوۡتَ مِن قَبۡلِ أَن تَلۡقَوۡهُ فَقَدۡ رَأَيۡتُمُوهُ وَأَنتُمۡ تَنظُرُونَ
-Ey Müminler!- Ölüme götüren sebep ve zorluklarla karşı karşıya gelmeden önce Bedir günü kardeşlerinizin ulaştığı Allah yolundaki şehadete sizler de kavuşmak için kâfirlerle karşılaşmayı temenni ediyordunuz. İşte Uhud günü temenni ettiğiniz şeyi gördünüz ve ona aşikâr olarak bakıp duruyorsunuz.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
وَمَا مُحَمَّدٌ إِلَّا رَسُولٞ قَدۡ خَلَتۡ مِن قَبۡلِهِ ٱلرُّسُلُۚ أَفَإِيْن مَّاتَ أَوۡ قُتِلَ ٱنقَلَبۡتُمۡ عَلَىٰٓ أَعۡقَٰبِكُمۡۚ وَمَن يَنقَلِبۡ عَلَىٰ عَقِبَيۡهِ فَلَن يَضُرَّ ٱللَّهَ شَيۡـٔٗاۚ وَسَيَجۡزِي ٱللَّهُ ٱلشَّٰكِرِينَ
Muhammed, ancak daha önce yaşayıp, ölmüş ya da öldürülmüş olan Allah'ın resullerinden bir resuldür. Eğer o ölür ya da öldürülürse dininizden dönecek ve cihadı terk mi edeceksiniz? Sizden kim dininden dönerse Allah'a hiçbir zarar veremez. Zira O, izzet ve güç sahibidir. Dinden dönen kimse dünya ve ahiretteki hüsrana kendini maruz bıraktığı için ancak kendi nefsine zarar verir. Dininde sebat göstermeleri ve kendi yolunda cihat etmelerinden dolayı Allah, şükredenleri en güzel şekilde mükâfatlandıracaktır.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
وَمَا كَانَ لِنَفۡسٍ أَن تَمُوتَ إِلَّا بِإِذۡنِ ٱللَّهِ كِتَٰبٗا مُّؤَجَّلٗاۗ وَمَن يُرِدۡ ثَوَابَ ٱلدُّنۡيَا نُؤۡتِهِۦ مِنۡهَا وَمَن يُرِدۡ ثَوَابَ ٱلۡأٓخِرَةِ نُؤۡتِهِۦ مِنۡهَاۚ وَسَنَجۡزِي ٱلشَّٰكِرِينَ
Bir nefis ancak Allah'ın takdiri ile ölür. Bu da Allah'ın kendisi için yazdığı ve ecel olarak tayin ettiği vakti tamamladıktan sonra olur. Bu vakit ne artar ne de azalır. Kim yapmış olduğu amelinin karşılığını dünyada isterse ona takdir olunan kadarını veririz. Onun ahirette bir nasibi yoktur. Kim de yaptığı amel ile Allah'ın sevabını ahirette isterse ona sevabını veririz. Rablerine şükredenleri en büyük mükâfatla mükâfatlandıracağız.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
وَكَأَيِّن مِّن نَّبِيّٖ قَٰتَلَ مَعَهُۥ رِبِّيُّونَ كَثِيرٞ فَمَا وَهَنُواْ لِمَآ أَصَابَهُمۡ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ وَمَا ضَعُفُواْ وَمَا ٱسۡتَكَانُواْۗ وَٱللَّهُ يُحِبُّ ٱلصَّٰبِرِينَ
Allah'ın peygamberlerinden nice peygamber gelmiştir ki, ona tabi olan birçok topluluk onunla birlikte savaşmıştır. Allah yolunda savaşırken onlara isabet eden ölüm ve yaralanma sebebiyle cihat etmekten korkmamışlardır. Düşmanla savaşmaktan zaafa düşmeyip, boyun eğmemişlerdir. Bilakis sabredip sebat etmişlerdir. Allah, kendi yolunda sıkıntı ve zorluklara sabredenleri sever.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
وَمَا كَانَ قَوۡلَهُمۡ إِلَّآ أَن قَالُواْ رَبَّنَا ٱغۡفِرۡ لَنَا ذُنُوبَنَا وَإِسۡرَافَنَا فِيٓ أَمۡرِنَا وَثَبِّتۡ أَقۡدَامَنَا وَٱنصُرۡنَا عَلَى ٱلۡقَوۡمِ ٱلۡكَٰفِرِينَ
Kendilerine bu musibet indiğinde o sabredenlerin sözü ancak: "Rabbimiz günahlarımızı ve işlerimizdeki haddi aşmadan dolayı bizleri bağışla. Düşmanımızla karşılaştığımız esnada ayaklarımızı sabit kıl ve seni inkâr eden topluluğa karşı bize yardım et." demekten ibaretti.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
فَـَٔاتَىٰهُمُ ٱللَّهُ ثَوَابَ ٱلدُّنۡيَا وَحُسۡنَ ثَوَابِ ٱلۡأٓخِرَةِۗ وَٱللَّهُ يُحِبُّ ٱلۡمُحۡسِنِينَ
Allah da onlara yardım ederek ve onları kudretli kılarak karşılığını verdi. Ahirette de onlardan razı olarak, Naim cennetlerinde devamlı nimetiyle mükâfatını verdi. Allah, ibadet ve sosyal ilişkilerinde ihsan sahibi olanları sever.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
ߟߝߊߙߌ ߟߎ߫ ߢߊ߬ߕߣߐ ߘߏ߫ ߞߐߜߍ ߣߌ߲߬ ߞߊ߲߬:
• الابتلاء سُنَّة إلهية يتميز بها المجاهدون الصادقون الصابرون من غيرهم.
İmtihan, mücahitlerin, sadıkların ve sabredenlerin diğerlerinden ayrıldığı ilahi bir kanundur.

• يجب ألا يرتبط الجهاد في سبيل الله والدعوة إليه بأحد من البشر مهما علا قدره ومقامه.
Allah yolunda cihat ve yüce Allah'a davet etmek, değer ve kıymeti ne kadar büyük olursa olsun bir kimseye bağlı olarak yapılmaz.

• أعمار الناس وآجالهم ثابتة عند الله تعالى، لا يزيدها الحرص على الحياة، ولا ينقصها الإقدام والشجاعة.
İnsanların ömür ve ecelleri Allah Teâlâ'nın katında sabittir. Hayata olan hırs onu arttıramayacağı gibi cesaret ve atılganlık da onu azaltamaz.

• تختلف مقاصد الناس ونياتهم، فمنهم من يريد ثواب الله، ومنهم من يريد الدنيا، وكلٌّ سيُجازَى على نيَّته وعمله.
İnsanların amaç ve niyetleri farklıdır. Onlardan bazıları Allah'ın sevabını umar, bazısı da dünyayı ister. Herkese niyeti ve ameline göre karşılığı verilecektir.

 
ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌ߬ߘߊ߬ߟߌ ߝߐߘߊ ߘߏ߫: ߌߡߎ߬ߙߊ߲߬ ߞߐߙߍ
ߝߐߘߊ ߟߎ߫ ߦߌ߬ߘߊ߬ߥߟߊ ߞߐߜߍ ߝߙߍߕߍ
 
ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌߘߊ - ߟߊߘߛߏߣߍ߲ ߕߙߎߞߌ߫ ߘߟߊߡߌߘߊ ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐߦߌߘߊ ߘߐ߫ - ߘߟߊߡߌߘߊ ߟߎ߫ ߦߌ߬ߘߊ߬ߥߟߊ

ߡߍ߲ ߝߘߊߣߍ߲߫ ߞߎ߬ߙߊ߬ߣߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߕߌߙߌ߲ߠߌ߲ ߝߊ߲ߓߊ ߟߊ߫

ߘߊߕߎ߲߯ߠߌ߲