Check out the new design

ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌߘߊ - ߟߊߘߛߏߣߍ߲ ߕߙߎߞߌ߫ ߘߟߊߡߌߘߊ ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐߦߌߘߊ ߘߐ߫ * - ߘߟߊߡߌߘߊ ߟߎ߫ ߦߌ߬ߘߊ߬ߥߟߊ


ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌ߬ߘߊ߬ߟߌ ߝߐߘߊ ߘߏ߫: ߛߓߊߌ߲ߞߊ ߟߎ߬   ߟߝߊߙߌ ߘߏ߫:
لَقَدۡ كَانَ لِسَبَإٖ فِي مَسۡكَنِهِمۡ ءَايَةٞۖ جَنَّتَانِ عَن يَمِينٖ وَشِمَالٖۖ كُلُواْ مِن رِّزۡقِ رَبِّكُمۡ وَٱشۡكُرُواْ لَهُۥۚ بَلۡدَةٞ طَيِّبَةٞ وَرَبٌّ غَفُورٞ
Şüphesiz Sebe kabilesinin yerleşmiş oldukları yerlerde Allah'ın kudretine ve onlara vermiş olduğu nimetlerine dair açık deliller vardır. Bu nimetler; biri sağ (taraf) dan diğeri sol (taraf) dan olmak üzere iki bahçeydi. Onlara; "Rabbinizin (size vermiş olduğu) rızkından yiyin ve nimetlerine karşı O'na şükredin. İşte (sizin için) bu; güzel bir belde ve kendisine tövbe edenin tövbesini çokça kabul edip bağışlayan bir Rab!" dedik.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
فَأَعۡرَضُواْ فَأَرۡسَلۡنَا عَلَيۡهِمۡ سَيۡلَ ٱلۡعَرِمِ وَبَدَّلۡنَٰهُم بِجَنَّتَيۡهِمۡ جَنَّتَيۡنِ ذَوَاتَيۡ أُكُلٍ خَمۡطٖ وَأَثۡلٖ وَشَيۡءٖ مِّن سِدۡرٖ قَلِيلٖ
Onlar; Allah'a şükretmekten ve Allah'ın peygamberlerine iman etmekten yüz çevirdiler. Biz de onların nimetlerini afet ile değiştirerek onları cezalandırdık. Onların üzerlerine; her şeyi silip süpüren, barajlarını mahveden ve bahçelerini sular altında bırakan bir sel gönderdik. Böylece onların verimli olan iki bahçesini içerisinde sadece buruk meyveleri olan ve meyvesi olmayan ılgın ağacı ile bir de biraz sedir ağacı bulunan iki harap bahçeye çevirdik.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
ذَٰلِكَ جَزَيۡنَٰهُم بِمَا كَفَرُواْۖ وَهَلۡ نُجَٰزِيٓ إِلَّا ٱلۡكَفُورَ
(Nimetlerin yerini afetin aldığı) Bu değişme; onların (daha önce) nimetler içerisinde iken küfürleri ve nimetlere karşı şükretmekten yüz çevirerek nankörlük etmeleri sebebi ile gerçekleşmiştir. İşte bu şiddetli ceza ile ancak Allah'ın nimetlerini inkâr eden, Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'yı küfredenleri cezalandırırız.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
وَجَعَلۡنَا بَيۡنَهُمۡ وَبَيۡنَ ٱلۡقُرَى ٱلَّتِي بَٰرَكۡنَا فِيهَا قُرٗى ظَٰهِرَةٗ وَقَدَّرۡنَا فِيهَا ٱلسَّيۡرَۖ سِيرُواْ فِيهَا لَيَالِيَ وَأَيَّامًا ءَامِنِينَ
Yemen'deki Sebe halkı ile içlerinde bereketler kıldığımız Şam diyarı arasında birbirine yakın görünebilen memleketler var ettik. Böylece onlar; herhangi bir meşakkat olmaksızın Şam'a ulaşıncaya kadar bir köyden diğer köye geçip giderlerdi. Onlara; "Oralarda geceleri ve gündüzleri açlıktan, susuzluktan ve düşman korkusundan uzak güvenlik içinde gezip dolaşın." dedik.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
فَقَالُواْ رَبَّنَا بَٰعِدۡ بَيۡنَ أَسۡفَارِنَا وَظَلَمُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ فَجَعَلۡنَٰهُمۡ أَحَادِيثَ وَمَزَّقۡنَٰهُمۡ كُلَّ مُمَزَّقٍۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّكُلِّ صَبَّارٖ شَكُورٖ
Onlar; Allah'ın üzerlerindeki nimeti olan mesafelerin yakınlığı hususunda nankörlük ederek: "Rabbimiz! O köyleri ortadan kaldırarak yolculuk yaptığımız şehirlerimizin arasındaki mesafeleri öyle açıp, uzat ki, yolcularımızın maharetleri belli olsun ve yolculuklarımızdan dolayı ortaya çıkacak yorgunluk ve zorluğu iyice hissedelim"dediler. Onlar; nimetlere nankörlük edip şükretmekten yüz çevirmeleri ve içlerinden fakir olanları hasetleri sebebiyle kendilerine zulmettiler. Biz de onları, kendilerinden sonra gelenlerin konuştuğu ibretlik olaylar kıldık ve birbirlerine ulaşamayacakları şekilde onları kendi beldelerinde tamamen parçaladık. Şüphesiz bunda -Sebe halkına vermiş olduğumuz nimetlerde ve ardından inkârları ve azgınlıkları sebebi ile kendilerinden intikam alınmasında- Allah'a itaat etmede, günah işlememede ve başa gelen belalarda çokça sabreden ve nimetlerine karşı çokça şükreden her bir kimse için ibret vardır.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
وَلَقَدۡ صَدَّقَ عَلَيۡهِمۡ إِبۡلِيسُ ظَنَّهُۥ فَٱتَّبَعُوهُ إِلَّا فَرِيقٗا مِّنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
İblis, onları yoldan çıkarıp haktan saptırabileceği hususundaki zannını doğru çıkardı. Böylece Müminlerden bir grup dışındaki insanlar küfür ve sapıklıkta ona tabi oldular. Müminler ise kendisine tabi olmayarak İblis'i hayal kırıklığına uğratıp onun zannını boşa çıkardılar.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
وَمَا كَانَ لَهُۥ عَلَيۡهِم مِّن سُلۡطَٰنٍ إِلَّا لِنَعۡلَمَ مَن يُؤۡمِنُ بِٱلۡأٓخِرَةِ مِمَّنۡ هُوَ مِنۡهَا فِي شَكّٖۗ وَرَبُّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٍ حَفِيظٞ
İblis'in onları saptıracak bir gücü yoktu. O, ancak onlar için (batılı) süslüyor ve onları azdırıyordu. Biz, ahirete ve ahirette olacak olan cezaya (karşılık verilmesine) iman eden ile ondan şüphe edeni ortaya çıkarmak için azdırması (ve yoldan çıkarması) için ona izin verdik. Ey Peygamber! Senin Rabbin her şeyi koruyup gözetendir. Kullarının amellerini bütün tafsilatı ile koruyup karşılığını verecektir.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
قُلِ ٱدۡعُواْ ٱلَّذِينَ زَعَمۡتُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ لَا يَمۡلِكُونَ مِثۡقَالَ ذَرَّةٖ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَلَا فِي ٱلۡأَرۡضِ وَمَا لَهُمۡ فِيهِمَا مِن شِرۡكٖ وَمَا لَهُۥ مِنۡهُم مِّن ظَهِيرٖ
Ey Resul! O müşriklere de ki: "Haydi, Allah'tan gayrı kendilerinin ilah olduklarını ileri sürdüklerinizi, size fayda getirmesi ve sizden zararı kaldırması için çağırın, bakalım. O ilahlar; göklerde ve yerde zerre miktarı bir şeye dahi sahip değiller ve onların göklerde ve yerde Allah ile bir ortaklıkları da yoktur. Allah'ın; kendisine yardım eden bir yardımcısı da yoktur. O; ortaklardan ve yardımcılardan mustağnidir.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
ߟߝߊߙߌ ߟߎ߫ ߢߊ߬ߕߣߐ ߘߏ߫ ߞߐߜߍ ߣߌ߲߬ ߞߊ߲߬:
• الشكر يحفظ النعم، والجحود يسبب سلبها.
Şükretmek, nimetlerin muhafaza edilmesine; nimetlere nankörlük etmek ise nimetlerin elden gitmesine sebebiyet verir.

• الأمن من أعظم النعم التي يمتنّ الله بها على العباد.
Güvenlik, Allah'ın kulları üzerindeki en büyük nimetlerinden birisidir.

• الإيمان الصحيح يعصم من اتباع إغواء الشيطان بإذن الله.
Hakikî iman; kişiyi Allah'ın izni ile şeytana uymaktan ve şeytanın onu azdırıp yoldan çıkarmasından korur.

• ظهور إبطال أسباب الشرك ومداخله كالزعم بأن للأصنام مُلْكًا أو مشاركة لله، أو إعانة أو شفاعة عند الله.
Şirki meydana getiren sebepleri ve onu ortaya çıkaran etkenleri ortadan kaldırmak gerekir. Örneğin putların mülkü olduğu ya da onların Yüce Allah'a ortak oldukları yahut Allah katında yardım ve şefaatçiler olduğunu ileri sürmek gibi iddiaların yok edilmesi gerekir.

 
ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌ߬ߘߊ߬ߟߌ ߝߐߘߊ ߘߏ߫: ߛߓߊߌ߲ߞߊ ߟߎ߬
ߝߐߘߊ ߟߎ߫ ߦߌ߬ߘߊ߬ߥߟߊ ߞߐߜߍ ߝߙߍߕߍ
 
ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌߘߊ - ߟߊߘߛߏߣߍ߲ ߕߙߎߞߌ߫ ߘߟߊߡߌߘߊ ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐߦߌߘߊ ߘߐ߫ - ߘߟߊߡߌߘߊ ߟߎ߫ ߦߌ߬ߘߊ߬ߥߟߊ

ߡߍ߲ ߝߘߊߣߍ߲߫ ߞߎ߬ߙߊ߬ߣߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߕߌߙߌ߲ߠߌ߲ ߝߊ߲ߓߊ ߟߊ߫

ߘߊߕߎ߲߯ߠߌ߲