Check out the new design

ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌߘߊ - ߟߊߘߛߏߣߍ߲ ߕߙߎߞߌ߫ ߘߟߊߡߌߘߊ ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐߦߌߘߊ ߘߐ߫ * - ߘߟߊߡߌߘߊ ߟߎ߫ ߦߌ߬ߘߊ߬ߥߟߊ


ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌ߬ߘߊ߬ߟߌ ߝߐߘߊ ߘߏ߫: ߛߎ߬ߡߊ߲߬ߝߍ   ߟߝߊߙߌ ߘߏ߫:
وَقَالَتِ ٱلۡيَهُودُ وَٱلنَّصَٰرَىٰ نَحۡنُ أَبۡنَٰٓؤُاْ ٱللَّهِ وَأَحِبَّٰٓؤُهُۥۚ قُلۡ فَلِمَ يُعَذِّبُكُم بِذُنُوبِكُمۖ بَلۡ أَنتُم بَشَرٞ مِّمَّنۡ خَلَقَۚ يَغۡفِرُ لِمَن يَشَآءُ وَيُعَذِّبُ مَن يَشَآءُۚ وَلِلَّهِ مُلۡكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَهُمَاۖ وَإِلَيۡهِ ٱلۡمَصِيرُ
Yahudilerden ve Hristiyanlardan her biri Allah'ın çocukları ve sevdiği kimseler olduklarını iddia ettiler. -Ey Resul!- Onlara de ki: Öyleyse niçin sizi işlemiş olduğunuz günahlarınız sebebi ile cezalandırıyor? Şayet iddia ettiğiniz gibi O'nun sevdikleri olmuş olsaydınız, sizleri dünyada katlettirmez, domuz ve maymunlara dönüştürmezdi, ahirette de cehennem azabı ile cezalandırmazdı. Çünkü Allah sevdiklerine azap etmez. Bilakis sizler diğer insanlar gibisiniz. Onlardan kim iyilik yapmışsa cennet ile mükâfatlandırır ve kim kötülük yapmışsa cehennemle cezalandırır. Allah lütfuyla istediğini bağışlar ve istediğini de adaletiyle cezalandırır. Göklerin, yerin ve aralarında bulunanların hepsinin mülkü tek bir Allah'ındır ve dönüş yalnız O'nadır.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
يَٰٓأَهۡلَ ٱلۡكِتَٰبِ قَدۡ جَآءَكُمۡ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمۡ عَلَىٰ فَتۡرَةٖ مِّنَ ٱلرُّسُلِ أَن تَقُولُواْ مَا جَآءَنَا مِنۢ بَشِيرٖ وَلَا نَذِيرٖۖ فَقَدۡ جَآءَكُم بَشِيرٞ وَنَذِيرٞۗ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ
Yahudi ve Hristiyanlardan olan ey ehlikitap! Peygamberlerin gönderilmesine ara verildikten ve gönderilmesine şiddetli ihtiyaç olduktan sonra peygamberimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- size geldi. Bu, mazeret sunarak; Bizlere Allah'ın sevabını müjdeleyen ve azabını uyaran bir resul gelmedi dememeniz içindir. Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-, yüce Allah'ın mükâfatını müjdeleyici ve cezalarına karşı uyarıcı olarak sizlere geldi. Allah her şeye gücü yetendir. Hiçbir şey O'nu aciz bırakamaz. Resulleri göndermesi de Allah'ın kudretindendir. Gönderdiği bu elçilerin sonuncusu Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'dir.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
وَإِذۡ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوۡمِهِۦ يَٰقَوۡمِ ٱذۡكُرُواْ نِعۡمَةَ ٱللَّهِ عَلَيۡكُمۡ إِذۡ جَعَلَ فِيكُمۡ أَنۢبِيَآءَ وَجَعَلَكُم مُّلُوكٗا وَءَاتَىٰكُم مَّا لَمۡ يُؤۡتِ أَحَدٗا مِّنَ ٱلۡعَٰلَمِينَ
-Ey Resul!- Hani Musa kendi kavmi olan İsrailoğullarına; ey kavmim! Allah'ın sizlere vermiş olduğu nimetlerini kalplerinizle ve dillerinizle zikredin demesini hatırla. Çünkü içinizden sizleri hidayete davet eden peygamberler çıkarmış ve sizi kölelikten kurtarıp çıkardıktan sonra kendi kendinizi idare eden hükümdarlar yapmıştır. Zamanınızda bulunan kimselere ve toplumlara vermediği (nimeti) size vermiştir.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
يَٰقَوۡمِ ٱدۡخُلُواْ ٱلۡأَرۡضَ ٱلۡمُقَدَّسَةَ ٱلَّتِي كَتَبَ ٱللَّهُ لَكُمۡ وَلَا تَرۡتَدُّواْ عَلَىٰٓ أَدۡبَارِكُمۡ فَتَنقَلِبُواْ خَٰسِرِينَ
Musa dedi ki: Ey kavmim! Mukaddes yere girin! Orası (Beytü'l-makdis ve etrafında bulunan bölge) Allah'ın sizin gireceğinizi ve orada bulunan kâfirlerle savaşacağınızı vadettiği yerdir. Zorbaların önünde hezimete ve yenilgiye uğramayın. Yoksa sonunuz dünyada ve ahirette hüsrana uğramak olur.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
قَالُواْ يَٰمُوسَىٰٓ إِنَّ فِيهَا قَوۡمٗا جَبَّارِينَ وَإِنَّا لَن نَّدۡخُلَهَا حَتَّىٰ يَخۡرُجُواْ مِنۡهَا فَإِن يَخۡرُجُواْ مِنۡهَا فَإِنَّا دَٰخِلُونَ
Kavmi ona şöyle dedi: Ey Musa! Şüphesiz bu mukaddes yerde zorba, kuvvetli ve zararlı bir toplum vardır. İşte bu durum bizlerin oraya girmemizi engellemektedir. Bunlar orada oldukları müddetçe biz asla oraya girmeyeceğiz. Çünkü bizim onlarla savaşacak ne bir gücümüz ve ne de bir kuvvetimiz var. Eğer onlar oradan çıkarlarsa biz de oraya gireriz.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
قَالَ رَجُلَانِ مِنَ ٱلَّذِينَ يَخَافُونَ أَنۡعَمَ ٱللَّهُ عَلَيۡهِمَا ٱدۡخُلُواْ عَلَيۡهِمُ ٱلۡبَابَ فَإِذَا دَخَلۡتُمُوهُ فَإِنَّكُمۡ غَٰلِبُونَۚ وَعَلَى ٱللَّهِ فَتَوَكَّلُوٓاْ إِن كُنتُم مُّؤۡمِنِينَ
Musa'nın ashabından Allah'tan korkup, cezasından sakınan, yüce Allah'ın onları kendisine itaat etmeye muvaffak kıldığı iki adam, kavimlerini Musa -aleyhisselâm-'ın emrine uymaya teşvik ediyorlar ve şehrin kapısından zorbaların üzerine giriniz, eğer kapıdan zorla içeri girerseniz, Allah'ın izniyle onları mağlup edeceksiniz diyorlardı. Yüce Allah'ın belirlediği kuralları yerine getirerek zaferi elde etmek için sebepleri düzenli sıraya koymak gerekir. Muzaffer olmak için önce Allah'a iman etmek, ardından maddi sebepleri hazırlamak gerekir. Gerçek müminler iseniz sadece tek ve bir olan Allah'a itimat edip tevekkül ediniz. İman Allah'a tevekkül etmeyi gerekli kılar.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
ߟߝߊߙߌ ߟߎ߫ ߢߊ߬ߕߣߐ ߘߏ߫ ߞߐߜߍ ߣߌ߲߬ ߞߊ߲߬:
• تعذيب الله تعالى لكفرة بني إسرائيل بالمسخ وغيره يوجب إبطال دعواهم في كونهم أبناء الله وأحباءه.
Allah Teâlâ'nın İsrailoğulları'ndan kâfir olanların şekillerini hayvanlara çevirmesi ve başka azap çeşitleriyle onları cezalandırması onların, yüce Allah'ın çocukları ve sevdiği kimseler oldukları iddiasını çürütmektedir.

• التوكل على الله تعالى والثقة به سبب لاستنزال النصر.
Allah Teâlâ'ya tevekkül edip dayanmak ve güvenmek yardımın gelmesi için birer sebeptir.

• جاءت الآيات لتحذر من الأخلاق الرديئة التي كانت عند بني إسرائيل.
Bu ayetler, İsrailoğulları’nda bulunan kötü ahlaktan sakındırmak için indirildi.

• الخوف من الله سبب لنزول النعم على العبد، ومن أعظمها نعمة طاعته سبحانه.
Allah'tan korkmak, kulun üzerine nimetlerin inmesine sebep olur. Allah'ın kuluna indirmiş olduğu en önemli nimeti ise her noksanlıktan münezzeh olan Allah'a itaat etmesidir.

 
ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌ߬ߘߊ߬ߟߌ ߝߐߘߊ ߘߏ߫: ߛߎ߬ߡߊ߲߬ߝߍ
ߝߐߘߊ ߟߎ߫ ߦߌ߬ߘߊ߬ߥߟߊ ߞߐߜߍ ߝߙߍߕߍ
 
ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌߘߊ - ߟߊߘߛߏߣߍ߲ ߕߙߎߞߌ߫ ߘߟߊߡߌߘߊ ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐߦߌߘߊ ߘߐ߫ - ߘߟߊߡߌߘߊ ߟߎ߫ ߦߌ߬ߘߊ߬ߥߟߊ

ߡߍ߲ ߝߘߊߣߍ߲߫ ߞߎ߬ߙߊ߬ߣߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߕߌߙߌ߲ߠߌ߲ ߝߊ߲ߓߊ ߟߊ߫

ߘߊߕߎ߲߯ߠߌ߲