Check out the new design

ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌߘߊ - ߟߊߘߛߏߣߍ߲ ߕߙߎߞߌ߫ ߘߟߊߡߌߘߊ ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐߦߌߘߊ ߘߐ߫ * - ߘߟߊߡߌߘߊ ߟߎ߫ ߦߌ߬ߘߊ߬ߥߟߊ


ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌ߬ߘߊ߬ߟߌ ߝߐߘߊ ߘߏ߫: ߞߟߏߝߋ߲ ߠߎ߬   ߟߝߊߙߌ ߘߏ߫:
وَلَوۡ جَعَلۡنَٰهُ مَلَكٗا لَّجَعَلۡنَٰهُ رَجُلٗا وَلَلَبَسۡنَا عَلَيۡهِم مَّا يَلۡبِسُونَ
Şayet kendilerine göndermiş olduğumuz resulü melek kılsaydık, onu bir adam şeklinde kılardık ki, böylece onu dinler ve ondan öğrenirlerdi. Ancak bunu Allah'ın asıl suretinde yaratmış olduğu melek ile yapamazlardı. Eğer o meleği insan şeklinde göndermiş olsaydık hakkında yine şüpheye düşmüş olurlardı.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
وَلَقَدِ ٱسۡتُهۡزِئَ بِرُسُلٖ مِّن قَبۡلِكَ فَحَاقَ بِٱلَّذِينَ سَخِرُواْ مِنۡهُم مَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ
Eğer bunlar seninle beraber bir meleğin indirilmesini istemekle alay ediyorsalar. Senden önce gelen ümmetler de resulleri ile alay ettiler. Korkutuldukları zaman inkâr ve alay ettikleri azap onları çepeçevre kuşattı.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
قُلۡ سِيرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ ثُمَّ ٱنظُرُواْ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلۡمُكَذِّبِينَ
-Ey Resul!- Bu yalanlayıp alay edenlere de ki: Yeryüzünde geziniz; sonra Allah'ın resullerini yalanlayanların akıbetinin nasıl olduğunu düşünüp taşının. Güçlü ve dayanıklı olmalarına rağmen başlarına Allah'ın azabı gelmiştir.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
قُل لِّمَن مَّا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۖ قُل لِّلَّهِۚ كَتَبَ عَلَىٰ نَفۡسِهِ ٱلرَّحۡمَةَۚ لَيَجۡمَعَنَّكُمۡ إِلَىٰ يَوۡمِ ٱلۡقِيَٰمَةِ لَا رَيۡبَ فِيهِۚ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ فَهُمۡ لَا يُؤۡمِنُونَ
Ey Resul! Onlara de ki: Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki bulunanların mülkü kimindir? De ki: Hepsinin mülkü Allah'ındır! O, kullarına rahmet etmeyi lütuf olarak kendi üzerine yazmıştır. Onları günahları sebebi ile cezalandırmada acele etmez. Eğer tövbe etmezlerse kıyamet gününde hepsini bir araya toplayacaktır ve bu günde hiç şüphe yoktur. Kendilerini Allah'a küfrederek hüsrana uğratanlar iman etmez ve kendilerini hüsrandan kurtaramazlar.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
۞ وَلَهُۥ مَا سَكَنَ فِي ٱلَّيۡلِ وَٱلنَّهَارِۚ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡعَلِيمُ
Gecenin ve gündüzün içinde barınan her şeyin mülkü yalnızca Allah'a aittir. O bütün söylediklerini hakkıyla işiten, yaptıklarını hakkıyla bilendir ve yapmış olduklarının karşılığını onlara verecektir.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
قُلۡ أَغَيۡرَ ٱللَّهِ أَتَّخِذُ وَلِيّٗا فَاطِرِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَهُوَ يُطۡعِمُ وَلَا يُطۡعَمُۗ قُلۡ إِنِّيٓ أُمِرۡتُ أَنۡ أَكُونَ أَوَّلَ مَنۡ أَسۡلَمَۖ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ ٱلۡمُشۡرِكِينَ
-Ey Resul!- Allah ile birlikte putlara ve başkalarına ibadet eden müşriklere de ki: Allah'tan başka bir yardımcı ve dost edinip, ondan yardım istemek akıl kârı mıdır? Önceden bir benzeri olmadan gökleri ve yeri yaratan O dur. O kullarından istediğine rızık verendir ve kullarından hiçbiri O'nu rızıklandıramaz. O kullarına hiçbir şekilde muhtaç olmaz. Ancak kulları kendisine muhtaçdır. -Ey Resul!- De ki: Şüphesiz Rabbim -Subhanehu ve Teâlâ- bana bu ümmetten ilk olarak Allah'a itaat eden ve boyun eğen olmamı emretti ve bana O'na başkalarını şirk koşanlardan olmamı yasakladı.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
قُلۡ إِنِّيٓ أَخَافُ إِنۡ عَصَيۡتُ رَبِّي عَذَابَ يَوۡمٍ عَظِيمٖ
-Ey Resul!- De ki: Bana yasaklamış olduğu şirk ve diğer günahları işlemekten ya da bana emretmiş olduğu iman ve itaat etmeyi terk etmekten ve beni kıyamet günü büyük bir azapla azaplandırmasından korkarım.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
مَّن يُصۡرَفۡ عَنۡهُ يَوۡمَئِذٖ فَقَدۡ رَحِمَهُۥۚ وَذَٰلِكَ ٱلۡفَوۡزُ ٱلۡمُبِينُ
Allah, kıyamet gününde kimden azabı uzaklaştırırsa; o kişi Yüce Allah'ın kendisine merhamet edip, kurtardığı kimsedir. Azaptan kurtulmak eşi benzeri olmayan apaçık bir kurtuluştur.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
وَإِن يَمۡسَسۡكَ ٱللَّهُ بِضُرّٖ فَلَا كَاشِفَ لَهُۥٓ إِلَّا هُوَۖ وَإِن يَمۡسَسۡكَ بِخَيۡرٖ فَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ
-Ey Âdemoğlu!- Eğer sana Allah'tan bir zarar dokunursa, Allah'tan başkası o zararı giderecek değildir. Eğer Allah'tan sana bir hayır dokunursa bunu da engelleyecek yoktur. O'nun lütfunu kimse geri çeviremez. O'nun her şeye gücü yeter ve hiçbir şey O'nu aciz bırakamaz.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
وَهُوَ ٱلۡقَاهِرُ فَوۡقَ عِبَادِهِۦۚ وَهُوَ ٱلۡحَكِيمُ ٱلۡخَبِيرُ
O, kullarına galip gelen, onlara boyun eğdiren ve hiçbir şeyin aciz bırakamayacağı şekilde her yönde kullarından yüksek ve yüce olandır. Hiç kimse O'nu mağlup edemez. Bütün mahlukatı O'na boyun eğer. Allah -Subhanehu ve Teâlâ- kendisine yaraşır bir şekilde kullarının üzerindedir. O yarattıklarında, şeriatında ve idaresinde hüküm ve hikmet sahibidir. Her şeyden haberdar olandır, hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
ߊߙߊߓߎߞߊ߲ߡߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߟߎ߬:
ߟߝߊߙߌ ߟߎ߫ ߢߊ߬ߕߣߐ ߘߏ߫ ߞߐߜߍ ߣߌ߲߬ ߞߊ߲߬:
• بيان حكمة الله تعالى في إرسال كل رسول من جنس من يرسل إليهم؛ ليكون أبلغ في السماع والوعي والقبول عنه.
Allah Teâlâ'nın göndermiş olduğu tüm resuller kendi toplumlarının içinden gönderilmiştir. Bunun hikmeti ise; onları dinleme, anlama ve kabul etmeleri içindir.

• الدعوة للتأمل في أن تكرار سنن الأوّلين في العصيان قد يقابله تكرار سنن الله تعالى في العقاب.
Önceden gelip geçmiş ümmetler isyan etmedeki sünnetlerini tekrarladıklarında, buna karşılık Allah Teâlâ'nın cezalandırma sünneti de tekrarlanır. Burada insanlar bu konuyu düşünüp taşınmaya davet edilmiştir.

• وجوب الخوف من المعصية ونتائجها.
Günah işlemekten ve onun sonuçlarından korkmak gerekir.

• أن ما يصيب البشر من بلاء ليس له صارف إلا الله، وأن ما يصيبهم من خير فلا مانع له إلا الله، فلا رَادَّ لفضله، ولا مانع لنعمته.
Şüphesiz beşerin başına gelen belayı Allah'tan başkası kaldıramaz. Şüphesiz başlarına gelen hayırları Allah'tan bir başkası engel olamaz. Allah'ın lütfunu hiçbir kimse geri çeviremez ve nimetine de hiçbir kimse engel olamaz.

 
ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌ߬ߘߊ߬ߟߌ ߝߐߘߊ ߘߏ߫: ߞߟߏߝߋ߲ ߠߎ߬
ߝߐߘߊ ߟߎ߫ ߦߌ߬ߘߊ߬ߥߟߊ ߞߐߜߍ ߝߙߍߕߍ
 
ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐ ߟߎ߬ ߘߟߊߡߌߘߊ - ߟߊߘߛߏߣߍ߲ ߕߙߎߞߌ߫ ߘߟߊߡߌߘߊ ߞߎ߬ߙߣߊ߬ ߞߟߊߒߞߋ ߞߘߐߦߌߘߊ ߘߐ߫ - ߘߟߊߡߌߘߊ ߟߎ߫ ߦߌ߬ߘߊ߬ߥߟߊ

ߡߍ߲ ߝߘߊߣߍ߲߫ ߞߎ߬ߙߊ߬ߣߊ ߞߘߐߦߌߘߊ ߕߌߙߌ߲ߠߌ߲ ߝߊ߲ߓߊ ߟߊ߫

ߘߊߕߎ߲߯ߠߌ߲