Kur'an-ı Kerim meal tercümesi - Muhtasar Kur'an-ı Kerim Tefsiri Türkçe Meali * - Mealler fihristi


Anlam tercümesi Sure: Sûratu'l-Ahzâb   Ayet:

Sûratu'l-Ahzâb

Surenin hedefleri:
بيان عناية الله بنبيه صلى الله عليه وسلم، وحماية جنابه وأهل بيته.
Yüce Allah'ın, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e özen göstermesi, muhterem zatlarını ve ehli beytini koruması açıklanmıştır.

يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِيُّ ٱتَّقِ ٱللَّهَ وَلَا تُطِعِ ٱلۡكَٰفِرِينَ وَٱلۡمُنَٰفِقِينَۚ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمٗا
-Ey Peygamber!- Sen ve seninle beraber olanlar emirlerini yerine getirip yasaklarından sakınarak Allah'a karşı takvalı olun. Yalnızca O'ndan kork. Kâfir ve münafıkların nefislerinin arzuladığı şeylerde onlara itaat etme. Şüphesiz Allah, kâfir ve münafıkların kurduğu tuzakları hakkıyla bilendir. Yaratmasında ve yönetmesinde hikmet sahibidir.
Arapça tefsirler:
وَٱتَّبِعۡ مَا يُوحَىٰٓ إِلَيۡكَ مِن رَّبِّكَۚ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ بِمَا تَعۡمَلُونَ خَبِيرٗا
Rabbinden sana indirilen vahye uy! Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Yaptıklarınızın karşılığını size verecektir.
Arapça tefsirler:
وَتَوَكَّلۡ عَلَى ٱللَّهِۚ وَكَفَىٰ بِٱللَّهِ وَكِيلٗا
Bütün işlerinde yalnızca Yüce Allah'a tevekkül et! Allah -Subhanehu ve Teâlâ- kendisine tevekkül eden kullarını koruyucu olarak yeter.
Arapça tefsirler:
مَّا جَعَلَ ٱللَّهُ لِرَجُلٖ مِّن قَلۡبَيۡنِ فِي جَوۡفِهِۦۚ وَمَا جَعَلَ أَزۡوَٰجَكُمُ ٱلَّٰٓـِٔي تُظَٰهِرُونَ مِنۡهُنَّ أُمَّهَٰتِكُمۡۚ وَمَا جَعَلَ أَدۡعِيَآءَكُمۡ أَبۡنَآءَكُمۡۚ ذَٰلِكُمۡ قَوۡلُكُم بِأَفۡوَٰهِكُمۡۖ وَٱللَّهُ يَقُولُ ٱلۡحَقَّ وَهُوَ يَهۡدِي ٱلسَّبِيلَ
Yüce Allah, hiçbir adamın göğsüne iki kalp koymamış ve eşlerinizi sizlere anneleriniz gibi haram konumunda kılmamıştır. Aynı şekilde üvey evladı da öz evlat konumuna koymamıştır. Şüphesiz ki zıhâr -kocanın karısını annesi ve kız kardeşi gibi kendisine haram kılması- ve evlat edinmek, İslam'ın hükmünü ortadan kaldırdığı cahiliye adetlerindendir. Zıhâr ve evlat edinme dillerinizde söylediğiniz fakat hakikatı olmayan sözlerinizdir. Eş, anne değildir; oğlu olduğu iddia edilen (üvey) çocuk da o kimsenin oğlu değildir. Allah -Subhânehû ve Teâlâ- kullarının amel etmesi için hakkı söyler ve O doğru yola iletir.
Arapça tefsirler:
ٱدۡعُوهُمۡ لِأٓبَآئِهِمۡ هُوَ أَقۡسَطُ عِندَ ٱللَّهِۚ فَإِن لَّمۡ تَعۡلَمُوٓاْ ءَابَآءَهُمۡ فَإِخۡوَٰنُكُمۡ فِي ٱلدِّينِ وَمَوَٰلِيكُمۡۚ وَلَيۡسَ عَلَيۡكُمۡ جُنَاحٞ فِيمَآ أَخۡطَأۡتُم بِهِۦ وَلَٰكِن مَّا تَعَمَّدَتۡ قُلُوبُكُمۡۚ وَكَانَ ٱللَّهُ غَفُورٗا رَّحِيمًا
Evlatlarınız olduğunu iddia ettiğiniz üvey evlatlarınızı gerçek babalarına nispet edin. Onların babalarına nispet edilmesi Allah katında adaletli olandır. Eğer kendilerine nispet edeceğiniz babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, onlar sizin din kardeşleriniz ve azat ettiğiniz hür kimselerdir. Onlardan birine "Ey kardeşim!" ya da "Ey amcamın oğlu!" diye seslenin. Sizden birisi hata edip, unutarak evlatlık edinilen çocuğu evlat edinen kimseye nispet ederse; bunda o kimse için bir günah yoktur. Fakat bunu kasıtlı olarak söylerseniz günaha girersiniz. Şüphesiz Yüce Allah; tövbe eden kullarını çokça bağışlayan, onlara karşı çok merhametli olandır. Öyle ki, yaptıkları hatadan onları sorumlu tutmaz.
Arapça tefsirler:
ٱلنَّبِيُّ أَوۡلَىٰ بِٱلۡمُؤۡمِنِينَ مِنۡ أَنفُسِهِمۡۖ وَأَزۡوَٰجُهُۥٓ أُمَّهَٰتُهُمۡۗ وَأُوْلُواْ ٱلۡأَرۡحَامِ بَعۡضُهُمۡ أَوۡلَىٰ بِبَعۡضٖ فِي كِتَٰبِ ٱللَّهِ مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ وَٱلۡمُهَٰجِرِينَ إِلَّآ أَن تَفۡعَلُوٓاْ إِلَىٰٓ أَوۡلِيَآئِكُم مَّعۡرُوفٗاۚ كَانَ ذَٰلِكَ فِي ٱلۡكِتَٰبِ مَسۡطُورٗا
Müminlerin nefisleri başka bir şeye meyletse bile, Peygamber Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- onları çağırdığı her şeyde Müminlere kendi canlarından daha önceliklidir. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hanımları bütün Müminlerin annesi konumundadır. Bundan dolayı Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in vefatından sonra bir Müminin onlardan birisi ile evlenmesi bütün Müminlere haram kılınmıştır. Aralarında akrabalık bağı olanlar kendi aralarında Allah'ın hükmüne göre Allah yolunda hicret eden ve iman ehlinden miras almak hususunda daha hak sahibidir. Zira İslam'ın ilk yıllarında Allah yolunda hicret eden ve iman ehli kimseler kendi aralarında mirası paylaşmaktaydılar. Daha sonra kendi aralarında miras paylaşımı nesh edilip, hükmü kaldırılmıştır. Ancak -Ey Müminler!- Varis olmayan dostlarınıza iyilik yapmak için bir şeyler vermenizde bir beis yoktur. Bu hüküm Levh-i Mahfuz'da yazılmıştır. Onunla amel etmek gerekir.
Arapça tefsirler:
Bu sayfadaki ayetlerin faydaları:
• لا أحد أكبر من أن يُؤْمر بالمعروف ويُنْهى عن المنكر.
Hiç kimse kendisine iyiliğin emredilmesi ve kötülüğün nehyedilmesinden daha büyük değildir.

• رفع المؤاخذة بالخطأ عن هذه الأمة.
Hatadan sorumlu tutulmak bu ümmet üzerinden kaldırılmıştır.

• وجوب تقديم مراد النبي صلى الله عليه وسلم على مراد الأنفس.
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in isteğinin, diğer insanların arzu ve isteğinin önüne geçirilmesi zorunludur.

• بيان علو مكانة أزواج النبي صلى الله عليه وسلم، وحرمة نكاحهنَّ من بعده؛ لأنهن أمهات للمؤمنين.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hanımlarının makamının üstünlüğü ve kendisinden sonra onlarla evlenmenin haram olduğu beyan edilmiştir. Çünkü onlar Müminlerin anneleridirler.

وَإِذۡ أَخَذۡنَا مِنَ ٱلنَّبِيِّـۧنَ مِيثَٰقَهُمۡ وَمِنكَ وَمِن نُّوحٖ وَإِبۡرَٰهِيمَ وَمُوسَىٰ وَعِيسَى ٱبۡنِ مَرۡيَمَۖ وَأَخَذۡنَا مِنۡهُم مِّيثَٰقًا غَلِيظٗا
-Ey Resul!- Hani peygamberlerden yalnızca Allah'a ibadet edecekleri, hiçbir şeyi O'na ortak koşmayacakları ve kendilerine indirilen vahyi tebliğ edeceklerine dair sapasağlam bir söz almıştık. Özellikle senden, Nûh, İbrahim, Musa ve Meryemoğlu İsa'dan bu sözü aldık. Yüce Allah'ın dinini tebliğ etmede kendilerine yüklenen bu sorumluluğu yerine getirecekleri hususunda sapasağlam bir söz aldık.
Arapça tefsirler:
لِّيَسۡـَٔلَ ٱلصَّٰدِقِينَ عَن صِدۡقِهِمۡۚ وَأَعَدَّ لِلۡكَٰفِرِينَ عَذَابًا أَلِيمٗا
Allah; peygamberlerden bu sapasağlam sözü; resullerden doğruluklarını sormak, kâfirler aleyhine delil kullanmak için almıştır. Yüce Allah, kendini ve resullerini yalanlayan kâfirler için kıyamet günü elem dolu azap hazırlamıştır, o da cehennem ateşidir.
Arapça tefsirler:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱذۡكُرُواْ نِعۡمَةَ ٱللَّهِ عَلَيۡكُمۡ إِذۡ جَآءَتۡكُمۡ جُنُودٞ فَأَرۡسَلۡنَا عَلَيۡهِمۡ رِيحٗا وَجُنُودٗا لَّمۡ تَرَوۡهَاۚ وَكَانَ ٱللَّهُ بِمَا تَعۡمَلُونَ بَصِيرًا
Ey Allah'a iman eden ve gönderdiği dini ile amel edenler! Medine'ye sizinle savaşmak için kâfir askerler geldiği, Yahudi ve münafıkların onlara destek çıktığı zaman Allah'ın sizin üzerine olan nimetini hatırlayın! Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'e kendisi ile yardım ettiğimiz rüzgârı, tan yelini/doğudan esen rüzgârı ve meleklerden olan sizin göremediğiniz orduları gönderdik. Kâfirler hiçbir şeye güç yetiremeden arkalarını dönüp kaçtılar. Yüce Allah sizin yaptıklarınızı hakkıyla görendir. Bundan hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Size amellerinizin karşılığını verecektir.
Arapça tefsirler:
إِذۡ جَآءُوكُم مِّن فَوۡقِكُمۡ وَمِنۡ أَسۡفَلَ مِنكُمۡ وَإِذۡ زَاغَتِ ٱلۡأَبۡصَٰرُ وَبَلَغَتِ ٱلۡقُلُوبُ ٱلۡحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِٱللَّهِ ٱلظُّنُونَا۠
Kâfirler vadinin üst ve alt tarafından, doğu ve batı tarafından geldikleri zaman, bakışlar her şeyi bırakıp sadece düşmana kilitlendiği ve korkunun şiddetinden yüreklerin ağza geldiği zaman, Allah hakkında çeşitli zanlarda bulunuyor; bazen zaferi ve bazen de zafere ulaşamayacağınızı zannediyordunuz.
Arapça tefsirler:
هُنَالِكَ ٱبۡتُلِيَ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ وَزُلۡزِلُواْ زِلۡزَالٗا شَدِيدٗا
Bu olay Hendek Savaşı'nda yaşanmış; Müminler, düşmanlarının kendilerine hücum etmeleri ile imtihan olunmuşlardı. Korkunun şiddetinden dolayı şiddetli bir sarsıntıya uğramışlardı. Bu imtihan ile Mümin ve münafıklar birbirinden ayrıldılar.
Arapça tefsirler:
وَإِذۡ يَقُولُ ٱلۡمُنَٰفِقُونَ وَٱلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٞ مَّا وَعَدَنَا ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥٓ إِلَّا غُرُورٗا
O gün münafıklar ve kalplerinde şüphe olup imanları zayıf olan kimseler şöyle dediler: "Allah ve resulünün düşmana karşı yardım edip zafer verecekleri vaadi ve bizi yeryüzünde muktedir kılacağı aslı olmayan batıl bir sözdür."
Arapça tefsirler:
وَإِذۡ قَالَت طَّآئِفَةٞ مِّنۡهُمۡ يَٰٓأَهۡلَ يَثۡرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمۡ فَٱرۡجِعُواْۚ وَيَسۡتَـٔۡذِنُ فَرِيقٞ مِّنۡهُمُ ٱلنَّبِيَّ يَقُولُونَ إِنَّ بُيُوتَنَا عَوۡرَةٞ وَمَا هِيَ بِعَوۡرَةٍۖ إِن يُرِيدُونَ إِلَّا فِرَارٗا
-Ey Resul!- Münafıklardan bir grup Medine halkı için: "Ey Yesrib Halkı! (Yesrib, Medine'nin İslam'dan önceki ismidir) Hendeğe yakın dağ eteğinde kalmanıza gerek yoktur, evlerinize dönün." demişlerdi. Onlardan bir grup Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'den evleri düşmana karşı açık (korumasız) olduğu gerekçesiyle evlerine dönmek için izin istiyorlardı. Ancak onların iddia ettiği gibi evleri korumasız değildi. Onlar bu yalan mazeretle düşmandan kaçmayı istiyorlardı.
Arapça tefsirler:
وَلَوۡ دُخِلَتۡ عَلَيۡهِم مِّنۡ أَقۡطَارِهَا ثُمَّ سُئِلُواْ ٱلۡفِتۡنَةَ لَأٓتَوۡهَا وَمَا تَلَبَّثُواْ بِهَآ إِلَّا يَسِيرٗا
Eğer düşman Medine'nin her tarafından girip, onlardan Allah'a küfür ve şirk koşmalarını isteseydi, düşmanın istediklerini hemen yaparlardı. Pek azı dışında mürtet olur, dinden dönerlerdi.
Arapça tefsirler:
وَلَقَدۡ كَانُواْ عَٰهَدُواْ ٱللَّهَ مِن قَبۡلُ لَا يُوَلُّونَ ٱلۡأَدۡبَٰرَۚ وَكَانَ عَهۡدُ ٱللَّهِ مَسۡـُٔولٗا
Andolsun ki, Uhud günü savaştan kaçtıktan sonra bu münafıklar; eğer Allah onları başka bir savaşa şahit tutarsa düşmanları ile savaşacaklarına ve onlardan korkup kaçmayacaklarına dair Allah'a söz vermiş, fakat verdikleri sözü bozmuşlardır. Kul, Allah'a verdiği sözden mesûldür ve elbette bundan hesaba çekilecektir.
Arapça tefsirler:
Bu sayfadaki ayetlerin faydaları:
• منزلة أولي العزم من الرسل.
Ulû'l-Azm peygamberlerinin makamı beyan edilmiştir.

• تأييد الله لعباده المؤمنين عند نزول الشدائد.
Belaların indiği vakit Yüce Allah Mümin kullarını destekler.

• خذلان المنافقين للمؤمنين في المحن.
Münafıklar sıkıntı anında Müminleri yardımsız bırakmışlardır.

قُل لَّن يَنفَعَكُمُ ٱلۡفِرَارُ إِن فَرَرۡتُم مِّنَ ٱلۡمَوۡتِ أَوِ ٱلۡقَتۡلِ وَإِذٗا لَّا تُمَتَّعُونَ إِلَّا قَلِيلٗا
-Ey Resul- Onlara de ki: "Kaçmak size fayda sağlamaz. Şayet ölümden ya da savaşmaktan korktuğunuz için kaçsanız bile ecelleriniz takdir edilmiştir. Kaçtığınızda eceliniz gelmedi ise şüphesiz ki siz, hayattan az bir zaman dışında faydalanamazsınız."
Arapça tefsirler:
قُلۡ مَن ذَا ٱلَّذِي يَعۡصِمُكُم مِّنَ ٱللَّهِ إِنۡ أَرَادَ بِكُمۡ سُوٓءًا أَوۡ أَرَادَ بِكُمۡ رَحۡمَةٗۚ وَلَا يَجِدُونَ لَهُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ وَلِيّٗا وَلَا نَصِيرٗا
-Ey Resul!- Onlara de ki: "Eğer Allah, ölüm ve savaş gibi hoş görmediğiniz ya da selamet ve hayır gibi ümit ettiğiniz şeyleri sizin için dilerse, buna kim engel olabilir? Hiçbir kimse buna engel olamaz. Bu münafıklar Allah'tan başka işlerini idare eden bir dost ve de Allah'ın azabından kendilerini koruyacak bir yardımcı da bulamazlar.
Arapça tefsirler:
۞ قَدۡ يَعۡلَمُ ٱللَّهُ ٱلۡمُعَوِّقِينَ مِنكُمۡ وَٱلۡقَآئِلِينَ لِإِخۡوَٰنِهِمۡ هَلُمَّ إِلَيۡنَاۖ وَلَا يَأۡتُونَ ٱلۡبَأۡسَ إِلَّا قَلِيلًا
Şüphesiz Yüce Allah, sizden olup Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte savaşanları engelleyenleri ve kardeşlerine: "Bize gelin, onunla birlikte savaşmayın ki öldürülmeyin. Şüphesiz ki biz, sizin öldürülmenizden korkuyoruz." diyenleri hakkıyla bilmektedir. Bu arkadaşlarını terk edenler savaşa gelmez ve ancak kendi nefislerinden kınanmayı uzaklaştırmak için nadir olarak onlarla birlikte savaşa katılır. Yoksa Allah'a ve Rasûlüne yardım etmek için orada bulunmazlar.
Arapça tefsirler:
أَشِحَّةً عَلَيۡكُمۡۖ فَإِذَا جَآءَ ٱلۡخَوۡفُ رَأَيۡتَهُمۡ يَنظُرُونَ إِلَيۡكَ تَدُورُ أَعۡيُنُهُمۡ كَٱلَّذِي يُغۡشَىٰ عَلَيۡهِ مِنَ ٱلۡمَوۡتِۖ فَإِذَا ذَهَبَ ٱلۡخَوۡفُ سَلَقُوكُم بِأَلۡسِنَةٍ حِدَادٍ أَشِحَّةً عَلَى ٱلۡخَيۡرِۚ أُوْلَٰٓئِكَ لَمۡ يُؤۡمِنُواْ فَأَحۡبَطَ ٱللَّهُ أَعۡمَٰلَهُمۡۚ وَكَانَ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٗا
-Ey Müminler topluluğu!- Onlar mallarında size karşı cimridirler. Size destek olmak için yardımcı olmazlar. Kendi nefisleri için de cimridirler. Asla sizinle birlikte savaşmazlar. Size olan sevgilerinde de cimridirler, sizi dost edinmezler. -Ey Resul!- Düşmanla karşılaştıkları zaman korktuklarında can çekişen kişinin gözü döndüğü gibi korkudan gözleri dönmüş bir şekilde sana baktıklarını görürsün. Korku onlardan gidip kendilerini güvende hissettiklerinde sivri dilleri ile konuşarak size eziyet ederler. Ganimet hususunda cimridirler, onun peşine düşerler. Bu özellikler ile vasıflandırılanlar hakkıyla iman etmemişlerdir. Yüce Allah onların amellerinin sevabını boşa çıkarmıştır. Bu amelleri boşa çıkarmak Allah için kolaydır.
Arapça tefsirler:
يَحۡسَبُونَ ٱلۡأَحۡزَابَ لَمۡ يَذۡهَبُواْۖ وَإِن يَأۡتِ ٱلۡأَحۡزَابُ يَوَدُّواْ لَوۡ أَنَّهُم بَادُونَ فِي ٱلۡأَعۡرَابِ يَسۡـَٔلُونَ عَنۡ أَنۢبَآئِكُمۡۖ وَلَوۡ كَانُواْ فِيكُم مَّا قَٰتَلُوٓاْ إِلَّا قَلِيلٗا
Bu korkaklar, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ve Müminler ile savaşmak için toplanan grupların Müminleri yok etmeden gitmeyeceğini zannetmektedirler. Şayet bu gruplar bir daha gelecek olsa bu münafıklar Medine'den bedeviler ile beraber çıkmak isterler. Düşmanlarınızla savaştıktan sonra size ne oldu diye haberlerinizi soruyorlar. -Ey Müminler!- Eğer sizin aranızda olsalardı azı hariç sizinle birlikte savaşmazlardı. Onları umursamayın ve onlar için üzülmeyin.
Arapça tefsirler:
لَّقَدۡ كَانَ لَكُمۡ فِي رَسُولِ ٱللَّهِ أُسۡوَةٌ حَسَنَةٞ لِّمَن كَانَ يَرۡجُواْ ٱللَّهَ وَٱلۡيَوۡمَ ٱلۡأٓخِرَ وَذَكَرَ ٱللَّهَ كَثِيرٗا
Andolsun ki Rasûlullah'ın söylediklerinde, yerine getirip yaptıklarında sizin için güzel örnekler vardır. Muhakkak değerli şahsiyeti ile hazır bulunup savaşmıştır. Bundan sonra nasıl olur da onun hakkında cimri olursunuz? Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den ancak Allah'ın mükâfat ve rahmetini arzulayan, ahiret gününü önemseyen, o gün için çalışan ve Yüce Allah'ı çokça zikreden kimseler örnek alır. Ama ahiret gününü önemsemeyen, Allah'ı çokça zikretmeyen kimseler Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i örnek almaz.
Arapça tefsirler:
وَلَمَّا رَءَا ٱلۡمُؤۡمِنُونَ ٱلۡأَحۡزَابَ قَالُواْ هَٰذَا مَا وَعَدَنَا ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥ وَصَدَقَ ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥۚ وَمَا زَادَهُمۡ إِلَّآ إِيمَٰنٗا وَتَسۡلِيمٗا
Müminler, kendileri ile savaşmak için toplanan düşman birliklerini görünce şöyle dediler: "İşte bu Allah ve resulünün bize vadettiği imtihan, sıkıntı ve zaferdir. Allah ve resulü doğru söylemiş ve söyledikleri gerçekleşmiştir." Onların bu düşman birliklerini görmeleri Allah'a olan imanlarını ve itaatlerini artırmıştır.
Arapça tefsirler:
Bu sayfadaki ayetlerin faydaları:
• الآجال محددة؛ لا يُقَرِّبُها قتال، ولا يُبْعِدُها هروب منه.
Eceller sınırlıdır; savaş bunu yakınlaştırmadığı gibi ondan kaçmak da uzaklaştırmaz.

• التثبيط عن الجهاد في سبيل الله شأن المنافقين دائمًا.
Allah yolunda cihat etmekten alıkoymak her zaman münafıkların özelliği olmuştur.

• الرسول صلى الله عليه وسلم قدوة المؤمنين في أقواله وأفعاله.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- söz ve fiillerinde Müminlerin örneği olmuştur.

• الثقة بالله والانقياد له من صفات المؤمنين.
Alah'a güvenmek ve O'na itaat etmek Müminlerin özelliklerindendir.

مِّنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ رِجَالٞ صَدَقُواْ مَا عَٰهَدُواْ ٱللَّهَ عَلَيۡهِۖ فَمِنۡهُم مَّن قَضَىٰ نَحۡبَهُۥ وَمِنۡهُم مَّن يَنتَظِرُۖ وَمَا بَدَّلُواْ تَبۡدِيلٗا
Müminlerden Allah'a karşı sözünü tutan nice erler vardır. Allah yolunda cihat ederken sabır ve sebat edeceğine dair verdiği sözü yerine getirmişlerdir. Onlardan Allah yolunda şehit edilenler ve bu uğurda şehadeti bekleyenler vardır. Bu Müminler, münafıkların yaptığı gibi Allah'a vermiş oldukları sözlerini değiştirmemişlerdir.
Arapça tefsirler:
لِّيَجۡزِيَ ٱللَّهُ ٱلصَّٰدِقِينَ بِصِدۡقِهِمۡ وَيُعَذِّبَ ٱلۡمُنَٰفِقِينَ إِن شَآءَ أَوۡ يَتُوبَ عَلَيۡهِمۡۚ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ غَفُورٗا رَّحِيمٗا
Yüce Allah, Allah'a verdikleri söze sadık kalıp yerine getirenleri mükâfatlandırır. Dilerse sözlerini yerine getirmeyen münafıkların canlarını içinde bulundukları küfürden tövbe etmeden önce alır ve onlara azap eder ya da onları tövbe etmeye muvaffak kılarak tövbelerini kabul edip onları bağışlar. Şüphesiz Yüce Allah, günahlarından tövbe edenleri çokça bağışlayan ve onlara karşı çokça merhametli olandır.
Arapça tefsirler:
وَرَدَّ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِغَيۡظِهِمۡ لَمۡ يَنَالُواْ خَيۡرٗاۚ وَكَفَى ٱللَّهُ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ٱلۡقِتَالَۚ وَكَانَ ٱللَّهُ قَوِيًّا عَزِيزٗا
Yüce Allah, Kureyş ve Gatafân'ı (Adnânîler'e mensup bir Arap kabilesi) emellerine ulaşamadan keder ve üzüntüleriyle birlikte geri çevirdi. Müminleri yok etme arzularında muzaffer olamadılar. Allah, onlarla yapılan savaşta gönderdiği rüzgâr ve indirdiği melekler ile Müminlere yetti. Yüce Allah mutlak güç sahibidir, hiçbir kimse O'na galip gelemez. Ancak O, her şeye galip gelen ve (düşmanlarını) rezil rüsva edendir.
Arapça tefsirler:
وَأَنزَلَ ٱلَّذِينَ ظَٰهَرُوهُم مِّنۡ أَهۡلِ ٱلۡكِتَٰبِ مِن صَيَاصِيهِمۡ وَقَذَفَ فِي قُلُوبِهِمُ ٱلرُّعۡبَ فَرِيقٗا تَقۡتُلُونَ وَتَأۡسِرُونَ فَرِيقٗا
Yüce Allah, müşriklere yardım eden Yahudileri, düşmanlarından korundukları kalelerinden indirdi ve kalplerine korku saldı. -Ey Müminler!- Onlardan bir kısmını öldürüyor ve bir kısmını esir alıyordunuz.
Arapça tefsirler:
وَأَوۡرَثَكُمۡ أَرۡضَهُمۡ وَدِيَٰرَهُمۡ وَأَمۡوَٰلَهُمۡ وَأَرۡضٗا لَّمۡ تَطَـُٔوهَاۚ وَكَانَ ٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٗا
Allah; onların helak olmalarından sonra sizi onların ekin ve hurma bahçelerinin olduğu arazilerinin, evlerinin ve daha bir çok mallarının sahibi kıldı. Aynı zamanda henüz daha ayak basmadığınız Hayber topraklarının da sahibi kıldı. Ancak oralara da ayak basacaksınız. Bu Müminler için bir vaat ve müjdedir. Yüce Allah, her şeye gücü yetendir. Hiçbir şey O'nu aciz bırakamaz.
Arapça tefsirler:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِيُّ قُل لِّأَزۡوَٰجِكَ إِن كُنتُنَّ تُرِدۡنَ ٱلۡحَيَوٰةَ ٱلدُّنۡيَا وَزِينَتَهَا فَتَعَالَيۡنَ أُمَتِّعۡكُنَّ وَأُسَرِّحۡكُنَّ سَرَاحٗا جَمِيلٗا
Ey Peygamber! Senin elinde onlar için genişleteceğin malın yokken nafakalarını genişletmelerini isteyen hanımlarına de ki: "Eğer dünya hayatını ve içindeki ziynetini istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vererek faydalandırayım, hiçbir eza ve zarar görmeyeceğiniz bir boşama ile sizi boşayayım."
Arapça tefsirler:
وَإِن كُنتُنَّ تُرِدۡنَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَٱلدَّارَ ٱلۡأٓخِرَةَ فَإِنَّ ٱللَّهَ أَعَدَّ لِلۡمُحۡسِنَٰتِ مِنكُنَّ أَجۡرًا عَظِيمٗا
Eğer Allah'ın ve resulünün rızasını ve ahirette cennet yurdunu istiyorsanız halinize sabredin. Şüphesiz Allah, içinizden sabırla ihsanda bulunanlara ve iyi geçinenlere büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
Arapça tefsirler:
يَٰنِسَآءَ ٱلنَّبِيِّ مَن يَأۡتِ مِنكُنَّ بِفَٰحِشَةٖ مُّبَيِّنَةٖ يُضَٰعَفۡ لَهَا ٱلۡعَذَابُ ضِعۡفَيۡنِۚ وَكَانَ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٗا
Ey Peygamber hanımları! Sizden kim apaçık bir günah işlerse; makam ve mertebeden dolayı kıyamet günü ona azabı iki kat olarak verilir. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in saygınlığını muhafaza etmek içindir. Bu azabın arttırılması Yüce Allah için çok kolaydır.
Arapça tefsirler:
Bu sayfadaki ayetlerin faydaları:
• تزكية الله لأصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم ، وهو شرف عظيم لهم.
Yüce Allah Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ashabını övmüştür. Bu onlar için büyük bir şereftir.

• عون الله ونصره لعباده من حيث لا يحتسبون إذا اتقوا الله.
Eğer kullar Allah'a karşı takvalı olurlarsa kendilerine hiç beklemedikleri bir zamanda Yüce Allah'ın yardım ve desteğini gelir.

• سوء عاقبة الغدر على اليهود الذين ساعدوا الأحزاب.
Düşman birliklerine yardım eden Yahudilerin hainliklerinin sonu kötü olmuştur.

• اختيار أزواج النبي صلى الله عليه وسلم رضا الله ورسوله دليل على قوة إيمانهنّ.
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hanımlarının Allah'ın ve resulünün rızasını seçmeleri, imanlarının ne kadar kuvvetli olduğunun delilidir.

۞ وَمَن يَقۡنُتۡ مِنكُنَّ لِلَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَتَعۡمَلۡ صَٰلِحٗا نُّؤۡتِهَآ أَجۡرَهَا مَرَّتَيۡنِ وَأَعۡتَدۡنَا لَهَا رِزۡقٗا كَرِيمٗا
Sizden (Peygamber hanımlarından) kim, Allah'a ve resulüne itaat etmeye devam eder ve Allah katında razı olunan salih ameller işlerse; ona diğer kadınların sevabının iki katı sevap veririz ve onun için ahirette güzel bir ecir hazırlarız. Bu ecir cennettir.
Arapça tefsirler:
يَٰنِسَآءَ ٱلنَّبِيِّ لَسۡتُنَّ كَأَحَدٖ مِّنَ ٱلنِّسَآءِ إِنِ ٱتَّقَيۡتُنَّۚ فَلَا تَخۡضَعۡنَ بِٱلۡقَوۡلِ فَيَطۡمَعَ ٱلَّذِي فِي قَلۡبِهِۦ مَرَضٞ وَقُلۡنَ قَوۡلٗا مَّعۡرُوفٗا
Ey Nebi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hanımları! Sizler, fazilette ve şerefte diğer kadınlar gibi değilsiniz. Aksine sizler, eğer Allah'ın emirlerini yerine getirir, yasaklarından da sakınırsanız; fazilet ve şeref bakımından diğer hiçbir kadının ulaşamayacağı bir dereceye sahip olursunuz. Bundan dolayı yabancı olan erkeklerle konuşurken sözleriniz yumuşak ve sesiniz ince olmasın. Yoksa bundan dolayı kalbinde nifak ve haram arzular bulunan kimse size karşı kötü hisler besler. O halde sizler, şüphe uyandıracak ciddiyetsiz sözden uzak durup, gerektiği kadar konuşun.
Arapça tefsirler:
وَقَرۡنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجۡنَ تَبَرُّجَ ٱلۡجَٰهِلِيَّةِ ٱلۡأُولَىٰۖ وَأَقِمۡنَ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتِينَ ٱلزَّكَوٰةَ وَأَطِعۡنَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥٓۚ إِنَّمَا يُرِيدُ ٱللَّهُ لِيُذۡهِبَ عَنكُمُ ٱلرِّجۡسَ أَهۡلَ ٱلۡبَيۡتِ وَيُطَهِّرَكُمۡ تَطۡهِيرٗا
Evlerinizde oturun, ihtiyaç dışında evlerinizden çıkmayın. Sakın İslam’dan önce kadınların, erkeklerin kendilerine meyletmeleri için yaptıkları gibi güzelliklerinizi ortaya çıkarıp, göstermeyin. Namazı en kamil şekilde kılın, mallarınızın zekâtını verin, Allah'a ve resulüne itaat edin. Ey Peygamber hanımları ve ey ehli beyt (ev halkı)! Allah, ancak kötülüğü ve eziyeti sizden gidermek ve sizin nefislerinizi güzel ahlak ile süsleyip ahlakın kötüsünden hiç leke kalmayacak tam bir şekilde arındırarak temizlemek istiyor.
Arapça tefsirler:
وَٱذۡكُرۡنَ مَا يُتۡلَىٰ فِي بُيُوتِكُنَّ مِنۡ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ وَٱلۡحِكۡمَةِۚ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ لَطِيفًا خَبِيرًا
Allah'ın resulüne indirilmiş olup, evlerinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve O'nun resulünün temiz sünnetini anın. O sizlere karşı çok lütufkârdır. Çünkü sizleri, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in evlerine koyarak nimetlendirmiştir. O; sizlerden hakkıyla haberdardır. Çünkü O; sizleri Peygamberine eşler ve Müminlerin tamamının da anneleri olarak seçmiştir.
Arapça tefsirler:
إِنَّ ٱلۡمُسۡلِمِينَ وَٱلۡمُسۡلِمَٰتِ وَٱلۡمُؤۡمِنِينَ وَٱلۡمُؤۡمِنَٰتِ وَٱلۡقَٰنِتِينَ وَٱلۡقَٰنِتَٰتِ وَٱلصَّٰدِقِينَ وَٱلصَّٰدِقَٰتِ وَٱلصَّٰبِرِينَ وَٱلصَّٰبِرَٰتِ وَٱلۡخَٰشِعِينَ وَٱلۡخَٰشِعَٰتِ وَٱلۡمُتَصَدِّقِينَ وَٱلۡمُتَصَدِّقَٰتِ وَٱلصَّٰٓئِمِينَ وَٱلصَّٰٓئِمَٰتِ وَٱلۡحَٰفِظِينَ فُرُوجَهُمۡ وَٱلۡحَٰفِظَٰتِ وَٱلذَّٰكِرِينَ ٱللَّهَ كَثِيرٗا وَٱلذَّٰكِرَٰتِ أَعَدَّ ٱللَّهُ لَهُم مَّغۡفِرَةٗ وَأَجۡرًا عَظِيمٗا
Allah'a boyun eğerek teslim olmuş erkekler ve kadınlar, Allah için doğru olan erkekler ve kadınlar, Allah'a itaat eden erkekler ve kadınlar, imanlarında ve sözlerinde sadık olan erkekler ve kadınlar, Allah'a itaatte, günahlara ve belalara (imtihanlara) karşı sabreden erkekler ve kadınlar, farz ve nafile olarak sadaka veren erkekler ve kadınlar, farz ve nafile olmak üzere oruç tutan erkekler ve kadınlar, iffetlerini kendilerine bakmaları helal olmayan kimseler önünde açmadan gizleyerek, fuhuş ve zinaya götüren şeylerden uzaklaşarak koruyan erkekler ve iffetlerini koruyan kadınlar, açıktan ve gizli olarak kalpleri ve dilleri ile Allah'ı çokça zikreden erkekler ve çokça zikreden kadınlar var ya; işte Allah, onlar için günahlarından bir bağışlanma ve kıyamet günü, büyük bir mükâfat hazırlamıştır ki, bu mükâfat Cennet'tir.
Arapça tefsirler:
Bu sayfadaki ayetlerin faydaları:
• من توجيهات القرآن للمرأة المسلمة: النهي عن الخضوع بالقول، والأمر بالمكث في البيوت إلا لحاجة، والنهي عن التبرج.
Kur'an'ın, Müslüman kadına yönelttiği uyarılardan bazıları şunlardır: Kur'an; kadının (yabancı erkeklerin yanında) yumuşak ve kendisine meylettirici söz söylemesini yasaklamıştır. Aynı zamanda kadına, evinde oturmasını emretmiş ve ihtiyacı dışında evden dışarı çıkmasını ve dışarı çıktığında ise açılıp saçılmasını yasaklamıştır.

• فضل أهل بيت رسول الله صلى الله عليه وسلم، وأزواجُه من أهل بيته.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ehli beytinin ve O'nun ehli beytinden olan eşlerinin faziletleri beyan edilmiştir.

• مبدأ التساوي بين الرجال والنساء قائم في العمل والجزاء إلا ما استثناه الشرع لكل منهما.
Şeriatın, kadın ve erkekten her ikisinden birini istisna tuttuğu durumlar hariç, erkeklerle kadınlar arasında amelde ve karşılıkta eşitlik ilkesi vardır.

وَمَا كَانَ لِمُؤۡمِنٖ وَلَا مُؤۡمِنَةٍ إِذَا قَضَى ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥٓ أَمۡرًا أَن يَكُونَ لَهُمُ ٱلۡخِيَرَةُ مِنۡ أَمۡرِهِمۡۗ وَمَن يَعۡصِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ فَقَدۡ ضَلَّ ضَلَٰلٗا مُّبِينٗا
Allah ve resulü, bir işte hüküm verdiği zaman, hiç bir Mümin erkek ve Mümin kadının o hükmün kabulü yahut reddedilmesi konusunda bir seçme hakkı yoktur. Kim, Allah'a ve resulüne isyan ederse, dosdoğru yoldan apaçık bir şekilde sapmış olur.
Arapça tefsirler:
وَإِذۡ تَقُولُ لِلَّذِيٓ أَنۡعَمَ ٱللَّهُ عَلَيۡهِ وَأَنۡعَمۡتَ عَلَيۡهِ أَمۡسِكۡ عَلَيۡكَ زَوۡجَكَ وَٱتَّقِ ٱللَّهَ وَتُخۡفِي فِي نَفۡسِكَ مَا ٱللَّهُ مُبۡدِيهِ وَتَخۡشَى ٱلنَّاسَ وَٱللَّهُ أَحَقُّ أَن تَخۡشَىٰهُۖ فَلَمَّا قَضَىٰ زَيۡدٞ مِّنۡهَا وَطَرٗا زَوَّجۡنَٰكَهَا لِكَيۡ لَا يَكُونَ عَلَى ٱلۡمُؤۡمِنِينَ حَرَجٞ فِيٓ أَزۡوَٰجِ أَدۡعِيَآئِهِمۡ إِذَا قَضَوۡاْ مِنۡهُنَّ وَطَرٗاۚ وَكَانَ أَمۡرُ ٱللَّهِ مَفۡعُولٗا
Ey Resul! Allah'ın kendisine İslam nimeti ile nimet verdiği, senin de azat edip özgürlüğüne kavuşturarak kendisine iyilikte bulunduğun kimse -ki o; Zeyd b. Hârise -radıyallahu anhumâ-'dır- eşi Zeyneb binti Cahş'ı boşaması hususunda sana danışmak için geldiğinde sen, ona emirlerini yerine getirip yasaklarından sakınarak Allah'tan kork ve eşini yanında tut, onu boşama! diyor ve içindekini gizliyordun. Ey Resul! Allah, senin insanlardan gizleyip içinde tuttuğun Zeyd'in onu boşama işini ve sonra da senin onunla evlenmeni ortaya çıkaracaktır. Bu hususta asıl korkulmaya layık olan Allah'tır. Zeyd'in nefsi huzura erip de Zeyneb'i boşayıp ondan uzaklaşınca seni Zeynep ile evlendirdik ki, böylece evlatlık edinilmiş olan oğullarının boşadığı hanımları ile iddet müddetlerini bitirdikten sonra evlenmek Mümin erkeklere günah olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir. O'nun emrinin yerine getirilmesine bir engel yoktur. Bunu O'ndan (Allah'tan) başkası engelleyemez.
Arapça tefsirler:
مَّا كَانَ عَلَى ٱلنَّبِيِّ مِنۡ حَرَجٖ فِيمَا فَرَضَ ٱللَّهُ لَهُۥۖ سُنَّةَ ٱللَّهِ فِي ٱلَّذِينَ خَلَوۡاْ مِن قَبۡلُۚ وَكَانَ أَمۡرُ ٱللَّهِ قَدَرٗا مَّقۡدُورًا
Nebi, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-’e evlatlık edinme yolu ile evlat edindiği oğlunun hanımı ile Allah’ın kendisine helal kıldığı şekilde nikâhlanmasında bir günah yahut bir sıkıntı yoktur. O, bu hususta kendisinden önceki peygamberlerin yoluna tabi olmaktadır. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bu hususta bu işi yapan ilk peygamber değildir. Allah’ın hakkında hüküm vermiş olduğu bu husus yani evliliğin tamamlanması ve evlatlığın iptal edilmesi, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’in kendi görüşü yahut seçimi değildir, kesinlikle gerçekleşecektir ve buna engel olacak hiçbir kimse yoktur.
Arapça tefsirler:
ٱلَّذِينَ يُبَلِّغُونَ رِسَٰلَٰتِ ٱللَّهِ وَيَخۡشَوۡنَهُۥ وَلَا يَخۡشَوۡنَ أَحَدًا إِلَّا ٱللَّهَۗ وَكَفَىٰ بِٱللَّهِ حَسِيبٗا
İşte bu peygamberler; Allah'ın kendilerine indirdikleri risaletini ümmetlerine tebliğ ederler ve Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'dan başkasından korkmazlar. Allah'ın kendilerine helal kıldığı şeyi yaptıklarında başkalarının dediklerine iltifat etmezler. Yaptıklarına karşılık olarak kullarını hesaba çekecek olan Allah hesap görücü olarak yeter. Eğer yaptıkları hayır ise hayır; şer ise şer olarak onlara yaptıklarının karşılığını verecektir.
Arapça tefsirler:
مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَآ أَحَدٖ مِّن رِّجَالِكُمۡ وَلَٰكِن رَّسُولَ ٱللَّهِ وَخَاتَمَ ٱلنَّبِيِّـۧنَۗ وَكَانَ ٱللَّهُ بِكُلِّ شَيۡءٍ عَلِيمٗا
Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-, sizin adamlarınızdan hiç kimsenin babası değildir. O; Zeyd'in babası değildir. Eğer böyle olsaydı; o eşini boşadığında onun boşadığı eşi ile Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in nikâhlanması haram olurdu. Fakat o, Allah'ın insanlara gönderdiği elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. O'ndan sonra bir peygamber gelmeyecektir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. Kullarının yaptıklarından hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
Arapça tefsirler:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱذۡكُرُواْ ٱللَّهَ ذِكۡرٗا كَثِيرٗا
Ey Allah'a iman eden ve O'nun dini ile amel edenler! Allah'ı; kalpleriniz, dilleriniz ve diğer azalarınızla çokça zikredin.
Arapça tefsirler:
وَسَبِّحُوهُ بُكۡرَةٗ وَأَصِيلًا
Allah Teâlâ'yı, tesbîh (Subhânallah) ve tehlîl (Lâ ilâhe illallah) ile gündüzün başında ve sonunda bu iki sözün faziletine binaen tenzîh edin.
Arapça tefsirler:
هُوَ ٱلَّذِي يُصَلِّي عَلَيۡكُمۡ وَمَلَٰٓئِكَتُهُۥ لِيُخۡرِجَكُم مِّنَ ٱلظُّلُمَٰتِ إِلَى ٱلنُّورِۚ وَكَانَ بِٱلۡمُؤۡمِنِينَ رَحِيمٗا
Sizi küfrün karanlıklarından imanın nûruna çıkarmak için Allah, sizlere merhamet etmekte, sizleri övmekte ve melekleri ise size dua etmektedir. Allah; Müminlere karşı çok merhametlidir. Eğer onlar; emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınarak Allah'a itaat ederlerse; Allah, onlara azap etmez.
Arapça tefsirler:
Bu sayfadaki ayetlerin faydaları:
• وجوب استسلام المؤمن لحكم الله والانقياد له.
Müminin, Allah'ın hükmüne teslim olup, O'na boyun eğmesinin vucûbiyeti beyan edilmiştir.

• اطلاع الله على ما في النفوس.
Yüce Allah'ın, nefislerde olan her şeyi hakkıyla bildiği beyan edilmiştir.

• من مناقب أم المؤمنين زينب بنت جحش: أنْ زوّجها الله من فوق سبع سماوات.
Müminlerin annesi Zeyneb binti Cahş -radıyallahu anha-'nın faziletlerinden biri de Allah'ın, onu yedi kat semanın üzerinden (indirdiği buyruk ile) evlendirmiş olmasıdır.

• فضل ذكر الله، خاصة وقت الصباح والمساء.
Yüce Allah'ı zikretmenin özellikle de sabah ve akşam vakitlerinde zikretmenin fazileti beyan edilmiştir.

تَحِيَّتُهُمۡ يَوۡمَ يَلۡقَوۡنَهُۥ سَلَٰمٞۚ وَأَعَدَّ لَهُمۡ أَجۡرٗا كَرِيمٗا
Müminlerin Rablerine kavuşacakları gün selamları, her türlü kötülükten uzak olan güven ve selamette olmaktır. Allah, onlara kendisine olan taatlerinden ve isyan etmekten uzak olmalarına karşılık çok değerli bir mükâfat hazırlamıştır ki o cennettir.
Arapça tefsirler:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِيُّ إِنَّآ أَرۡسَلۡنَٰكَ شَٰهِدٗا وَمُبَشِّرٗا وَنَذِيرٗا
Ey Peygamber! Muhakkak ki biz, seni kendilerine gönderilmiş olan şeyi tebliğ etmen için insanlara karşı bir şahit, Allah'ın hazırlamış olduğu cennetleri Müminlere müjdeleyici ve Allah'ın kendileri için hazırlamış olduğu azabı ile kâfirleri korkutman için gönderdik.
Arapça tefsirler:
وَدَاعِيًا إِلَى ٱللَّهِ بِإِذۡنِهِۦ وَسِرَاجٗا مُّنِيرٗا
Seni; Allah'ı birlemeye ve O'na taatte bulunmaya çağıran bir davetçi olarak gönderdik. Ve yine seni; hidayeti isteyen her kimsenin kendisi ile aydınlandığı nur saçan bir kandil olarak gönderdik.
Arapça tefsirler:
وَبَشِّرِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ بِأَنَّ لَهُم مِّنَ ٱللَّهِ فَضۡلٗا كَبِيرٗا
Yüce Allah'ın kendilerine gönderdiği din ile amel eden Müminleri, büyük bir lütufla müjdele! Bu lütuf, Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'nın dünyada onlara yardım etmesi, ahirette de cennete sokmasıdır.
Arapça tefsirler:
وَلَا تُطِعِ ٱلۡكَٰفِرِينَ وَٱلۡمُنَٰفِقِينَ وَدَعۡ أَذَىٰهُمۡ وَتَوَكَّلۡ عَلَى ٱللَّهِۚ وَكَفَىٰ بِٱللَّهِ وَكِيلٗا
Allah'ın dininden alıkoymaya çağıran kâfirlere ve münafıklara itaat etme ve onlardan yüz çevir. Umulur ki bu; onların senin getirdiklerine iman etmeleri için daha faydalı olur. Her işinde Allah'a güvenip dayan. Düşmanlarına karşı zafer kazanman Yüce Allah'a dayanman gereken işlerdendir. Kulların, dünya ve ahiret işlerinde kendisine itimat etmeleri için vekil olarak Allah yeter.
Arapça tefsirler:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِذَا نَكَحۡتُمُ ٱلۡمُؤۡمِنَٰتِ ثُمَّ طَلَّقۡتُمُوهُنَّ مِن قَبۡلِ أَن تَمَسُّوهُنَّ فَمَا لَكُمۡ عَلَيۡهِنَّ مِنۡ عِدَّةٖ تَعۡتَدُّونَهَاۖ فَمَتِّعُوهُنَّ وَسَرِّحُوهُنَّ سَرَاحٗا جَمِيلٗا
Ey Allah'a iman edip, kendilerine gönderdiği din ile amel edenler! Eğer Mümin kadınları nikahlar, sonra da onları kendilerine ilişmeden/cinsel ilişkiye girmeden önce boşarsanız; bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Gördükleri hayızın ya da ayların sayısının hesabını yaparak iddet beklemelerine gerek yoktur. Çünkü onlarla ilişkiye girilmediği için rahimlerinde çocuk olmadığı kesin olarak bilinmektedir. O halde onların boşanma sebebi ile kırılan hatırlarını onarmak için mallarınızdan gücünüzün elverdiği kadarını verin. Sonra da onlara zarar vermeden iyilikle yollarını açarak gitmelerine izin verin.
Arapça tefsirler:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِيُّ إِنَّآ أَحۡلَلۡنَا لَكَ أَزۡوَٰجَكَ ٱلَّٰتِيٓ ءَاتَيۡتَ أُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتۡ يَمِينُكَ مِمَّآ أَفَآءَ ٱللَّهُ عَلَيۡكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّٰتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَٰلَٰتِكَ ٱلَّٰتِي هَاجَرۡنَ مَعَكَ وَٱمۡرَأَةٗ مُّؤۡمِنَةً إِن وَهَبَتۡ نَفۡسَهَا لِلنَّبِيِّ إِنۡ أَرَادَ ٱلنَّبِيُّ أَن يَسۡتَنكِحَهَا خَالِصَةٗ لَّكَ مِن دُونِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَۗ قَدۡ عَلِمۡنَا مَا فَرَضۡنَا عَلَيۡهِمۡ فِيٓ أَزۡوَٰجِهِمۡ وَمَا مَلَكَتۡ أَيۡمَٰنُهُمۡ لِكَيۡلَا يَكُونَ عَلَيۡكَ حَرَجٞۗ وَكَانَ ٱللَّهُ غَفُورٗا رَّحِيمٗا
Ey Peygamber! Biz sana, kendilerine mehirlerini vermiş olduğun hanımlarını helal kıldık. Allah'ın sana, esirlerden ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri helal kıldık. Aynı şekilde sana; eğer nikâhlamak istersen seninle birlikte Mekke'den Medine'ye hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin kızlarını nikâhlamayı da helal kıldık. Eğer evlenmek istersen mehirsiz bir şekilde kendisini sana hibe eden o Mümine kadın ile evlenmeyi de sana helal kıldık. Hibe nikâhı (Bir kadının kendisini hibe ederek evlenmesi) Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'e özel bir hükümdür ve onun dışında hiç kimse için caiz değildir. Kuşkusuz biz, hanımlar hakkında Müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. Mümin erkeklerin aynı anda dört hür hanımdan fazlası ile evli olmaları caiz değildir. Mümin erkeklerin ellerinin altında bulunan ve kendilerinden istifade etmek istedikleri cariyelerin sayısını da sınırlı kılmadık. Sana bir meşakkat ve sıkıntı olmasın diye; senin dışındaki kimselere helal kılmadığımız bazı şeyleri sana helal kıldık. Allah tövbe eden kullarına karşı (günahları) çokça örtüp, bağışlayandır. Onlara karşı çok merhametlidir.
Arapça tefsirler:
Bu sayfadaki ayetlerin faydaları:
• الصبر على الأذى من صفات الداعية الناجح.
Eziyet ve sıkıntılara karşı sabır göstermek başarılı davetçinin özelliklerindendir.

• يُنْدَب للزوج أن يعطي مطلقته قبل الدخول بها بعض المال جبرًا لخاطرها.
Kocanın kendisiyle cinsel ilişkiye girmeden önce boşadığı hanımına, hatırı için malından biraz vermesi menduptur.

• خصوصية النبي صلى الله عليه وسلم بجواز نكاح الهبة، وإن لم يحدث منه.
Kendisini hibe eden bir kadınla nikâh kıyıp, evlenmesi Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'e özel olarak caiz kılınmıştır. Ancak Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- bu şekilde nikâh kıyıp, hiç evlenmemiştir.

۞ تُرۡجِي مَن تَشَآءُ مِنۡهُنَّ وَتُـٔۡوِيٓ إِلَيۡكَ مَن تَشَآءُۖ وَمَنِ ٱبۡتَغَيۡتَ مِمَّنۡ عَزَلۡتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيۡكَۚ ذَٰلِكَ أَدۡنَىٰٓ أَن تَقَرَّ أَعۡيُنُهُنَّ وَلَا يَحۡزَنَّ وَيَرۡضَيۡنَ بِمَآ ءَاتَيۡتَهُنَّ كُلُّهُنَّۚ وَٱللَّهُ يَعۡلَمُ مَا فِي قُلُوبِكُمۡۚ وَكَانَ ٱللَّهُ عَلِيمًا حَلِيمٗا
Ey Peygamber! Hanımlarından dilediğini yanlarında geceleme hususunda erteler, dilediğini de yanına alır ve onunla gecelersin. Geriye bıraktıklarından birini yanına geri almak istersen bunda sana bir günah yoktur. Senin için olan bu seçme ve genişlik; senin kadınlarının sevinmeleri ve kendilerine verdiğin şeylerle hoşnut olmaları için en uygun olanıdır. Bu; onların, senin vacibi (gerekli olanı) terk etmediğini ve hak hususunda eli sıkı davranmadığını bilmeleri içindir. Ey erkekler! Allah sizin, kalplerinizde hanımlarınız arasında hangisine karşı daha çok meyliniz olduğunu bilir. Zira Allah; kullarının amellerini hakkıyla bilendir. Bu hususta hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Olur da tövbe ederler diye kullarını cezalandırmakta acele etmeyendir, Halîm'dir.
Arapça tefsirler:
لَّا يَحِلُّ لَكَ ٱلنِّسَآءُ مِنۢ بَعۡدُ وَلَآ أَن تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنۡ أَزۡوَٰجٖ وَلَوۡ أَعۡجَبَكَ حُسۡنُهُنَّ إِلَّا مَا مَلَكَتۡ يَمِينُكَۗ وَكَانَ ٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ رَّقِيبٗا
Ey Resul! Nikâhın altında olan eşlerinden başka kadınlar ile evlenmen sana caiz olmaz. Eşlerini boşaman ya da o kadınlar ile evlenmek senin hoşuna gitse de başka kadınları alman için onların bazısını boşaman da sana helal olmaz. Fakat sana, herhangi bir sayıyla sınırlı olmaksızın sahip olduğun köle kadınlardan dilediğini cariye edinmek caizdir. Allah her şeyi gözetendir. Bu hüküm; Müminlerin annelerinin faziletine delalet etmektedir. Onları boşamak ve onların üzerine evlenmek yasaklanmıştır.
Arapça tefsirler:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَدۡخُلُواْ بُيُوتَ ٱلنَّبِيِّ إِلَّآ أَن يُؤۡذَنَ لَكُمۡ إِلَىٰ طَعَامٍ غَيۡرَ نَٰظِرِينَ إِنَىٰهُ وَلَٰكِنۡ إِذَا دُعِيتُمۡ فَٱدۡخُلُواْ فَإِذَا طَعِمۡتُمۡ فَٱنتَشِرُواْ وَلَا مُسۡتَـٔۡنِسِينَ لِحَدِيثٍۚ إِنَّ ذَٰلِكُمۡ كَانَ يُؤۡذِي ٱلنَّبِيَّ فَيَسۡتَحۡيِۦ مِنكُمۡۖ وَٱللَّهُ لَا يَسۡتَحۡيِۦ مِنَ ٱلۡحَقِّۚ وَإِذَا سَأَلۡتُمُوهُنَّ مَتَٰعٗا فَسۡـَٔلُوهُنَّ مِن وَرَآءِ حِجَابٖۚ ذَٰلِكُمۡ أَطۡهَرُ لِقُلُوبِكُمۡ وَقُلُوبِهِنَّۚ وَمَا كَانَ لَكُمۡ أَن تُؤۡذُواْ رَسُولَ ٱللَّهِ وَلَآ أَن تَنكِحُوٓاْ أَزۡوَٰجَهُۥ مِنۢ بَعۡدِهِۦٓ أَبَدًاۚ إِنَّ ذَٰلِكُمۡ كَانَ عِندَ ٱللَّهِ عَظِيمًا
Ey Allah'a iman edip, Allah'ın kendilerine gönderdiği din ile amel edenler! Peygamber'in evlerine, yemek için davet edildiğinizde içeri girmeniz için izin verilmeden sakın girmeyin! (Girdiğinizde) Oradaki oturma sürenizi yemeğin iyice pişmesini bekleyerek uzatmayın. Eğer yemeğe çağrılırsanız içeri girin ve yedikten sonra oradan ayrılın. Yemekten sonra birbirinizle konuşmaya dalarak orada beklemeyin. Muhakkak ki sizin oradaki bu bekleyişiniz, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'e sıkıntı vermekte; fakat o, oradan ayrılmanızı istemekten utanmaktadır. Allah, size hakkı emretmekten haya etmez. Orada kalarak Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'e sıkıntı vermemeniz için Allah size oradan ayrılmanızı emretmektedir. Eğer Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hanımlarından kap kaçak gibi bir şeyler isteyecek olursanız ihtiyaçlarınızı perde arkasından isteyiniz. İhtiyaçlarınızı onlarla yüz yüze gelecek şekilde istemeyin ki onları görmeyesiniz. Onların korunması için; Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in konumu için perde arkasından konuşmanıza dair sizlerden istenen bu davranış, kalplerinizin ve onların kalplerinin vesvese ve kötü düşüncelere düşmemesi adına daha temiz bir davranıştır. Ta ki şeytan, sizin ve onların kalplerine erişemesin. Ey Müminler! Konuşmak için orada bekleyerek Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e eziyet etmek ve Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in vefatından sonra onun hanımları ile evlenmek size yakışmaz. Onlar; Müminlerin anneleridir. Bir kimsenin, annesi ile evlenmesi asla caiz değildir. İşte böyle eza vermek-vefatından sonra onun hanımlarını nikâhlamak- haramdır ve Allah katında büyük bir günahtır.
Arapça tefsirler:
إِن تُبۡدُواْ شَيۡـًٔا أَوۡ تُخۡفُوهُ فَإِنَّ ٱللَّهَ كَانَ بِكُلِّ شَيۡءٍ عَلِيمٗا
Amellerinizden bir şeyi açığa vursanız yahut nefislerinizde onu gizleseniz de ondan hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz. Şüphesiz Allah, her şeyi bilmektedir. İşlediğiniz ameller ve diğer hiçbir şey O'na gizli kalmaz. O, yaptığınız amellere göre size karşılık vermektedir. Amelleriniz hayırlı ise hayır, şerli ise şer ile karşılık bulacaksınız.
Arapça tefsirler:
Bu sayfadaki ayetlerin faydaları:
• عظم مقام النبي صلى الله عليه وسلم عند ربه؛ ولذلك عاتب الصحابة رضي الله عنهم الذين مكثوا في بيته صلى الله عليه وسلم لِتَأَذِّيه من ذلك.
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in, Rabbi katındaki makamının yüceliği beyan edilmiştir. Bunun için Yüce Allah, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in evinde uzunca bekleyip ona sıkıntı veren sahabeleri uyarmıştır.

• ثبوت صفتي العلم والحلم لله تعالى.
Allah Teâlâ'nın ilim ve hilm sıfatları ispat edilmiştir.

• الحياء من أخلاق النبي صلى الله عليه وسلم.
Hayâ etmek, Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’in ahlaki özelliklerindendir.

• صيانة مقام أمهات المؤمنين زوجات النبي صلى الله عليه وسلم.
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hanımlarına, Müminlerin anneleri olma makamının verildiği beyan edilmiştir.

لَّا جُنَاحَ عَلَيۡهِنَّ فِيٓ ءَابَآئِهِنَّ وَلَآ أَبۡنَآئِهِنَّ وَلَآ إِخۡوَٰنِهِنَّ وَلَآ أَبۡنَآءِ إِخۡوَٰنِهِنَّ وَلَآ أَبۡنَآءِ أَخَوَٰتِهِنَّ وَلَا نِسَآئِهِنَّ وَلَا مَا مَلَكَتۡ أَيۡمَٰنُهُنَّۗ وَٱتَّقِينَ ٱللَّهَۚ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ شَهِيدًا
Babalarının, oğullarının, erkek kardeşlerinin, erkek kardeşlerinin oğullarının, kız kardeşlerinin oğullarının, nesep yahut süt emme yoluyla kız kardeşlerinin Peygamber hanımlarını onlar örtülü olmadıkları bir halde görmelerinde ve onlarla konuşmalarında bir günah yoktur. Mümine kadınlar ve ellerinin altında bulunan cariyelerle de hicapsız bir şekilde konuşmalarında onlara bir günah yoktur. (Ey Peygamber hanımları!) Emrettiği ve yasakladığı şeyler hususunda Allah’tan korkun (sakının). Şüphesiz Allah, sizden zahir olana da sadır olana da şahittir.
Arapça tefsirler:
إِنَّ ٱللَّهَ وَمَلَٰٓئِكَتَهُۥ يُصَلُّونَ عَلَى ٱلنَّبِيِّۚ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ صَلُّواْ عَلَيۡهِ وَسَلِّمُواْ تَسۡلِيمًا
Şüphesiz Yüce Allah, meleklerinin katında resulü Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'i övmekte (ona senâ etmekte) dir. Melekler ise O'nun için dua etmektedirler. Ey Allah'a iman edenler ve Allah'ın kulları için gönderdiği din ile amel edenler! Sizler de Rasûlullah'a salat ve selam edin.
Arapça tefsirler:
إِنَّ ٱلَّذِينَ يُؤۡذُونَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ لَعَنَهُمُ ٱللَّهُ فِي ٱلدُّنۡيَا وَٱلۡأٓخِرَةِ وَأَعَدَّ لَهُمۡ عَذَابٗا مُّهِينٗا
Sözleri yahut fiilleri ile Allah'a ve resulüne eza verenleri Allah, dünya ve ahirette rahmetinin genişliğinden kovup uzaklaştırmış ve resulüne eza ederek işledikleri suçun karşılığı olarak onlar için ahirette alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
Arapça tefsirler:
وَٱلَّذِينَ يُؤۡذُونَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ وَٱلۡمُؤۡمِنَٰتِ بِغَيۡرِ مَا ٱكۡتَسَبُواْ فَقَدِ ٱحۡتَمَلُواْ بُهۡتَٰنٗا وَإِثۡمٗا مُّبِينٗا
Bir ezaya uğratılmalarını gerektirecek bir cürüm ve günah işlemedikleri halde bir söz yahut fiil ile Mümin erkeklere ve Mümin kadınlara eziyet edenler, şüphesiz bir yalan ve iftirayı yüklenmişler ve apaçık bir günah işlemişlerdir.
Arapça tefsirler:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّبِيُّ قُل لِّأَزۡوَٰجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَآءِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ يُدۡنِينَ عَلَيۡهِنَّ مِن جَلَٰبِيبِهِنَّۚ ذَٰلِكَ أَدۡنَىٰٓ أَن يُعۡرَفۡنَ فَلَا يُؤۡذَيۡنَۗ وَكَانَ ٱللَّهُ غَفُورٗا رَّحِيمٗا
Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve Müminlerin kadınlarına söyle! Dış örtülerini üzerlerinden sarkıtsınlar ki, yabancı erkeklerin önünde avret (görünmemesi gereken) yerleri açılıp görünmesin. Bu, onların hür kadınlar olduklarının anlaşılması için daha uygundur. Böylece onlar, cariyelerin uğradığı ezaya maruz kalmazlar. Allah, günahlarından tövbe eden kullarını çok bağışlayan ve onlara çok merhamet edendir.
Arapça tefsirler:
۞ لَّئِن لَّمۡ يَنتَهِ ٱلۡمُنَٰفِقُونَ وَٱلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٞ وَٱلۡمُرۡجِفُونَ فِي ٱلۡمَدِينَةِ لَنُغۡرِيَنَّكَ بِهِمۡ ثُمَّ لَا يُجَاوِرُونَكَ فِيهَآ إِلَّا قَلِيلٗا
Ey Peygamber! Şehvetlerine bağlandıkları için kalplerinde fücur olan ,Medine'de ki Müslümanların arasını bölmek için yalan haberler yayan münafıklar şayet küfürlerini gizleyip Müslüman gibi gözükerek bu münafıklıklarından vazgeçmezler ise, Biz, sana onları cezalandırmanı emrederiz. Seni onlara musallat kılarız da sonra onlar; yeryüzünde fesat çıkarmalarından dolayı Medine'den kovulmaları yahut helak olmaları sebebiyle Medine'de çok az bir zaman yaşayabilirler.
Arapça tefsirler:
مَّلۡعُونِينَۖ أَيۡنَمَا ثُقِفُوٓاْ أُخِذُواْ وَقُتِّلُواْ تَقۡتِيلٗا
Allah'ın rahmetinden kovulmuşlardır. Nifakları ve yeryüzünde bozgunculuğu yaymaları sebebi ile nerede bulunurlarsa yakalanırlar ve orada öldürülürler.
Arapça tefsirler:
سُنَّةَ ٱللَّهِ فِي ٱلَّذِينَ خَلَوۡاْ مِن قَبۡلُۖ وَلَن تَجِدَ لِسُنَّةِ ٱللَّهِ تَبۡدِيلٗا
Nifaklarını izhar eden münafıklar hakkında Allah'ın devam edegelen kanunu budur. Allah'ın kanunu sabittir. O'nun kanununda hiçbir değişiklik bulamazsın.
Arapça tefsirler:
Bu sayfadaki ayetlerin faydaları:
• علوّ منزلة النبي صلى الله عليه وسلم عند الله وملائكته.
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in; Yüce Allah'ın ve meleklerinin nezdindeki makamının yüceliği beyan edilmiştir.

• حرمة إيذاء المؤمنين دون سبب.
Herhangi bir sebep olmaksızın Müminlere eza vermek haramdır.

• النفاق سبب لنزول العذاب بصاحبه.
Nifak; sahibine azabın inmesine sebebiyet verir.

يَسۡـَٔلُكَ ٱلنَّاسُ عَنِ ٱلسَّاعَةِۖ قُلۡ إِنَّمَا عِلۡمُهَا عِندَ ٱللَّهِۚ وَمَا يُدۡرِيكَ لَعَلَّ ٱلسَّاعَةَ تَكُونُ قَرِيبًا
Ey Resul! Müşrikler, sana inkâr ve yalanlama içinde kıyametin ne zaman kopacağını sormaktadırlar. Aynı şekilde Yahudiler de sormaktadır. Onlara de ki: "Kıyametin ne zaman kopacağı ile alakalı bilgi Allah katındadır. Onun ne zaman kopacağı bilgisi bende yoktur. Ey Resul! Nereden bileceksin? Belki de kıyamet çok yakındır."
Arapça tefsirler:
إِنَّ ٱللَّهَ لَعَنَ ٱلۡكَٰفِرِينَ وَأَعَدَّ لَهُمۡ سَعِيرًا
Allah -Subhanehu ve Teâlâ-, kâfirleri rahmetinden kovmuş ve kıyamet günü onlar için kendilerini bekleyen alevli bir ateş hazırlamıştır.
Arapça tefsirler:
خَٰلِدِينَ فِيهَآ أَبَدٗاۖ لَّا يَجِدُونَ وَلِيّٗا وَلَا نَصِيرٗا
Kendileri için hazırlanmış o azabın içerisinde ebedî kalacaklardır. Orada ne kendilerine fayda verecek bir dost ve ne de kendilerinden o ateşin azabını savacak bir yardımcı bulurlar.
Arapça tefsirler:
يَوۡمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمۡ فِي ٱلنَّارِ يَقُولُونَ يَٰلَيۡتَنَآ أَطَعۡنَا ٱللَّهَ وَأَطَعۡنَا ٱلرَّسُولَا۠
Kıyamet günü, onların yüzleri cehennem ateşinde evrilip çevrilir. Hayıflanmalarının ve pişmanlıklarının şiddetiyle şöyle derler: "Keşke dünya hayatımızda bize emrettiklerini yerine getirip yasaklarından kaçınarak Allah'a ve Rabbinden getirdikleri hususunda resule itaat etseydik."
Arapça tefsirler:
وَقَالُواْ رَبَّنَآ إِنَّآ أَطَعۡنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَآءَنَا فَأَضَلُّونَا ٱلسَّبِيلَا۠
Bu kimseler, aslı olmayan kıymetsiz bahaneler ileri sürerek şöyle dediler: "Rabbimiz; şüphesiz bizler, kavmimizin önderlerine ve büyüklerine itaat ettik (uyduk). Onlar da bizi dosdoğru yoldan saptırdılar."
Arapça tefsirler:
رَبَّنَآ ءَاتِهِمۡ ضِعۡفَيۡنِ مِنَ ٱلۡعَذَابِ وَٱلۡعَنۡهُمۡ لَعۡنٗا كَبِيرٗا
"Rabbimiz! Bizi dosdoğru yoldan saptıran o önderlere ve büyüklere, bizi saptırdıkları için bize verdiğin azabın iki katı azap ver ve onları büyük bir lanetle rahmetinden kov!"
Arapça tefsirler:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَكُونُواْ كَٱلَّذِينَ ءَاذَوۡاْ مُوسَىٰ فَبَرَّأَهُ ٱللَّهُ مِمَّا قَالُواْۚ وَكَانَ عِندَ ٱللَّهِ وَجِيهٗا
Ey Allah'a iman edip kendilerine gönderdiği din ile amel edenler! Peygamberinize eziyet etmeyin. Yoksa Musa -aleyhisselam-'ın bedeninde bir kusur olduğu iddiasıyla kendisini ayıplayarak ona eziyet edenler gibi olursunuz. Allah, Musa -aleyhisselam-'ı onların dediklerinden temize çıkarmış ve böylece onların nezdinde Musa'nın selamette olduğu ortaya çıkmıştı. Musa -aleyhisselam- Allah katında değerli ve şerefli bir kimseydi. İsteği geri çevrilmez ve çabası boşa gitmezdi.
Arapça tefsirler:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَقُولُواْ قَوۡلٗا سَدِيدٗا
Ey Allah'a iman edip Allah'ın kendilerine gönderdiği din ile amel edenler! Emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınarak Allah'tan sakının ve doğru söz söyleyin.
Arapça tefsirler:
يُصۡلِحۡ لَكُمۡ أَعۡمَٰلَكُمۡ وَيَغۡفِرۡ لَكُمۡ ذُنُوبَكُمۡۗ وَمَن يُطِعِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ فَقَدۡ فَازَ فَوۡزًا عَظِيمًا
Eğer sizler, Allah'tan sakınır ve doğru söz söylerseniz; O, sizin amellerinizi ıslah eder (düzeltir) ve sizden kabul eder. Aynı şekilde sizin günahlarınızı siler ve günahlarınızdan dolayı sizi cezalandırmaz. Kim, Allah'a ve resulüne itaat ederse; işte o, hiçbir benzeri olmayan büyük bir kurtuluşu elde etmiş olur ki, bu kurtuluş Allah'ın rızası ve cennete giriştir.
Arapça tefsirler:
إِنَّا عَرَضۡنَا ٱلۡأَمَانَةَ عَلَى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَٱلۡجِبَالِ فَأَبَيۡنَ أَن يَحۡمِلۡنَهَا وَأَشۡفَقۡنَ مِنۡهَا وَحَمَلَهَا ٱلۡإِنسَٰنُۖ إِنَّهُۥ كَانَ ظَلُومٗا جَهُولٗا
Şüphesiz biz; dini sorumlulukları, malları ve sırları korumayı göklere, yere ve dağlara sunduk (arz ettik). Onlar, bunu (emaneti) yüklenmekten imtina ettiler ve bu emanetin akıbetinden korktular. Onu insan yüklendi. Şüphesiz insan, nefsine karşı çok zalimdir ve yüklendiği emanet hakında ise çok cahildir.
Arapça tefsirler:
لِّيُعَذِّبَ ٱللَّهُ ٱلۡمُنَٰفِقِينَ وَٱلۡمُنَٰفِقَٰتِ وَٱلۡمُشۡرِكِينَ وَٱلۡمُشۡرِكَٰتِ وَيَتُوبَ ٱللَّهُ عَلَى ٱلۡمُؤۡمِنِينَ وَٱلۡمُؤۡمِنَٰتِۗ وَكَانَ ٱللَّهُ غَفُورٗا رَّحِيمَۢا
Yüce Allah'ın bir takdiri olarak bu emaneti insan yüklendi. Bu; Allah'ın erkeklerden ve kadınlardan münafık ve müşrik olanları, nifakları ve Allah'a ortak koşmaları sebebi ile azaba çarptırması ve emanet sorumluluğunu güzelce yüklenen Mümin erkek ve kadınların tövbelerini kabul etmesi içindir. Allah, günahlarından tövbe eden kullarını çok bağışlayan ve onlara çok merhamet edendir.
Arapça tefsirler:
Bu sayfadaki ayetlerin faydaları:
• اختصاص الله بعلم الساعة.
Kıyamet vaktinin ilmi Allah'a mahsustur. (Bunu sadece O bilir.)

• تحميل الأتباع كُبَرَاءَهُم مسؤوليةَ إضلالهم لا يعفيهم هم من المسؤولية.
Önderlerine ve büyüklerine tabi olan kimselerin hak yoldan sapmalarının sorumluluğunu kendilerine tabi oldukları büyüklerine yüklemeleri; onları bu yaptıklarının sorumluluğundan kurtarmaz.

• شدة التحريم لإيذاء الأنبياء بالقول أو الفعل.
Peygamberlere -aleyhimusselam-'a sözlü ya da fiilî olarak eziyette bulunmanın şiddetle haram olduğu beyan edilmiştir.

• عظم الأمانة التي تحمّلها الإنسان.
İnsanın yüklenmiş olduğu emanetin büyüklüğü beyan edilmiştir.

 
Anlam tercümesi Sure: Sûratu'l-Ahzâb
Surelerin fihristi Sayfa numarası
 
Kur'an-ı Kerim meal tercümesi - Muhtasar Kur'an-ı Kerim Tefsiri Türkçe Meali - Mealler fihristi

Muhtasar Kur'an-ı Kerim Tefsiri Türkçe Meali- Tefsir Merkezi tarafından Hazırlanmıştır.

Kapat