Kur'an-ı Kerim meal tercümesi - Muhtasar Kur'an-ı Kerim Tefsiri Türkçe Meali * - Mealler fihristi


Anlam tercümesi Sure: Sûretu'z-Zuhruf   Ayet:

Sûretu'z-Zuhruf

Surenin hedefleri:
التحذير من الافتتان بزخرف الحياة الدنيا؛ لئلا يكون وسيلة للشرك.
Dünya hayatının etkileyici süslerinden sakındırılmıştır. Ta ki, bu süsler şirke sebep olan bir vesile olmasın.

حمٓ
(Hâ, Mîm) Bu hususta benzer bir açıklama Bakara suresinin başında zikredilmiştir.
Arapça tefsirler:
وَٱلۡكِتَٰبِ ٱلۡمُبِينِ
Yüce Allah, hak yolunun hidayetini açıklayan Kur'an'a yemin etmiştir.
Arapça tefsirler:
إِنَّا جَعَلۡنَٰهُ قُرۡءَٰنًا عَرَبِيّٗا لَّعَلَّكُمۡ تَعۡقِلُونَ
-Ey bu kitabın kendi dilleriyle indirildiği topluluk!- Muhakkak biz, bu kitabı aklınızı kullanasınız ve iyice manasını anlayıp diğer ümmetlere ulaştırasınız diye Arapça bir Kur'an kıldık.
Arapça tefsirler:
وَإِنَّهُۥ فِيٓ أُمِّ ٱلۡكِتَٰبِ لَدَيۡنَا لَعَلِيٌّ حَكِيمٌ
Şüphesiz bu Kur'an; Levh-i Mahfûz'da çok yücedir, yüksek makamdadır ve hikmet dolu bir kitaptır. Emir ve yasaklarında ayetleri hikmetli kılınmıştır.
Arapça tefsirler:
أَفَنَضۡرِبُ عَنكُمُ ٱلذِّكۡرَ صَفۡحًا أَن كُنتُمۡ قَوۡمٗا مُّسۡرِفِينَ
Sizin şirk koşmada ve günah işlemede haddi aşan bir kavim olmanız sebebiyle üzerinize Kur'an'ı indirmeyi mi terk edelim? Hayır bunu yapmayacağız. Bilakis size merhamet etmek bunun tersini gerektiriyor.
Arapça tefsirler:
وَكَمۡ أَرۡسَلۡنَا مِن نَّبِيّٖ فِي ٱلۡأَوَّلِينَ
Biz, önceki ümmetler arasında nice peygamberler göndermiştik.
Arapça tefsirler:
وَمَا يَأۡتِيهِم مِّن نَّبِيٍّ إِلَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ
Geçmiş ümmetlere Yüce Allah tarafından ne kadar peygamber geldi ise mutlaka onu alaya alırlardı.
Arapça tefsirler:
فَأَهۡلَكۡنَآ أَشَدَّ مِنۡهُم بَطۡشٗا وَمَضَىٰ مَثَلُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Biz geçmiş o ümmetlerden daha kuvvetli ve zalim olanları da helak etmiştik. Onlardan daha zayıf olanları helak etmekten aciz değiliz. Kur'an'da geçmiş ümmetlere dair Ad, Semûd, Lût kavmi ve Medyen ehli ile ilgili örnekler geçmişti.
Arapça tefsirler:
وَلَئِن سَأَلۡتَهُم مَّنۡ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ لَيَقُولُنَّ خَلَقَهُنَّ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡعَلِيمُ
-Ey Resul!- Eğer bu yalanlayan müşriklere: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan. Onlar bu soruna cevap olarak: "Onları hiç kimsenin kendisine galip gelemeyeceği Azîz/mutlak galip ve her şeyi bilen yaratmıştır." derler
Arapça tefsirler:
ٱلَّذِي جَعَلَ لَكُمُ ٱلۡأَرۡضَ مَهۡدٗا وَجَعَلَ لَكُمۡ فِيهَا سُبُلٗا لَّعَلَّكُمۡ تَهۡتَدُونَ
Sizin için yeri düzenleyip hazırlayan ve ayaklarınızla basacağınız hale getiren ve sizlerin onun üzerinde doğru yolu bulmanız için dağlarında ve vadilerinde yollar yaratan Yüce Allah'tır.
Arapça tefsirler:
Bu sayfadaki ayetlerin faydaları:
• سمي الوحي روحًا لأهمية الوحي في هداية الناس، فهو بمنزلة الروح للجسد.
İnsanların hidayet bulmalarındaki öneminden dolayı vahye ruh adı verilmiştir. Vahiy aynı bedenin ruhu gibidir.

• الهداية المسندة إلى الرسول صلى الله عليه وسلم هي هداية الإرشاد لا هداية التوفيق.
Resul -sallallahu aleyhi ve sellem-'e isnat edilen hidayet etme, irşat edip, yol gösterme hidayetidir, muvaffak kılma hidayeti değildir.

• ما عند المشركين من توحيد الربوبية لا ينفعهم يوم القيامة.
Müşriklerin kabul ettiği rububiyet tevhidi kıyamet gününde onlara hiçbir fayda vermeyecektir.

وَٱلَّذِي نَزَّلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءَۢ بِقَدَرٖ فَأَنشَرۡنَا بِهِۦ بَلۡدَةٗ مَّيۡتٗاۚ كَذَٰلِكَ تُخۡرَجُونَ
Sizler için ve hayvanlarınıza ve ekinlerinize yetecek ölçüde gökten suyu indiren O'dur. Biz, kupkuru olup içinde hiçbir bitki bulunmayan memlekete hayat verdik. İşte Allah, o kupkuru yeri bitkilerle dirilttiği gibi sizi de tekrar öldükten sonra böyle diriltir.
Arapça tefsirler:
وَٱلَّذِي خَلَقَ ٱلۡأَزۡوَٰجَ كُلَّهَا وَجَعَلَ لَكُم مِّنَ ٱلۡفُلۡكِ وَٱلۡأَنۡعَٰمِ مَا تَرۡكَبُونَ
Yüce Allah, bütün mahlukatın sınıflarını ve türlerini, gece ve gündüzü, erkek ve dişi ile diğerlerini de yaratandır. Sizin için yolculuklarınızda bineceğiniz gemilerden ve hayvanlardan bineceğiniz şeyleri var edendir. Gemilere denizde ve hayvanlara da karada binersiniz.
Arapça tefsirler:
لِتَسۡتَوُۥاْ عَلَىٰ ظُهُورِهِۦ ثُمَّ تَذۡكُرُواْ نِعۡمَةَ رَبِّكُمۡ إِذَا ٱسۡتَوَيۡتُمۡ عَلَيۡهِ وَتَقُولُواْ سُبۡحَٰنَ ٱلَّذِي سَخَّرَ لَنَا هَٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُۥ مُقۡرِنِينَ
Yüce Allah bütün binek ve taşıma araçlarının hepsini yarattı ve sizin yolculuklarınızda onların sırtlarına binmeniz, sonra üzerine yerleştiğiniz zaman Rabbinizin nimetini anıp dillerinizle şöyle söylemeniz için kolay hale getirdi: "Bizlere bu bineği hazır hale getirip hizmetimize veren ve ona istediğimiz gibi yönetmemizi hazırlayan ve kolaylaştıran Allah'ı tespih ve tenzih ederiz. Yüce Allah bunları emrimize vermemiş olsaydı, biz ona güç yetirmezdik."
Arapça tefsirler:
وَإِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا لَمُنقَلِبُونَ
Ölümden sonra şüphesiz biz, hesaba çekilmek ve karşılık bulmak için bir olan Rabbimize döneceğiz.
Arapça tefsirler:
وَجَعَلُواْ لَهُۥ مِنۡ عِبَادِهِۦ جُزۡءًاۚ إِنَّ ٱلۡإِنسَٰنَ لَكَفُورٞ مُّبِينٌ
Müşrikler her noksanlıktan münezzeh olan Yüce Allah'ın bazı kullarının kendisinden doğduğunu iddia etmişlerdi. Şöyle dediler: "Melekler Allah'ın kızlarıdır." Şüphesiz bunun gibi sözleri söyleyen insan, gerçekten apaçık küfür ve sapıklık içerisindedir.
Arapça tefsirler:
أَمِ ٱتَّخَذَ مِمَّا يَخۡلُقُ بَنَاتٖ وَأَصۡفَىٰكُم بِٱلۡبَنِينَ
-Ey müşrikler!- Yüce Allah, yarattıklarından kendisine evlat olarak kızları ve size de erkek çocukları tahsis mi etti diyorsunuz? Bu iddia ettiğiniz taksim nasıl bir taksimdir?
Arapça tefsirler:
وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُم بِمَا ضَرَبَ لِلرَّحۡمَٰنِ مَثَلٗا ظَلَّ وَجۡهُهُۥ مُسۡوَدّٗا وَهُوَ كَظِيمٌ
Onlardan birisine kendisinin bir kız evladı doğduğu müjdesi verildiği zaman aşırı üzüntüden ve kederi sebebi ile yüzü simsiyah kesilir, öfkeyle dolar. Nasıl olur da doğum haberi kendisine haber verildiği zaman üzülüp kederlendiği kız çocuğunu Rabbine nispet eder?
Arapça tefsirler:
أَوَمَن يُنَشَّؤُاْ فِي ٱلۡحِلۡيَةِ وَهُوَ فِي ٱلۡخِصَامِ غَيۡرُ مُبِينٖ
Ziynet içinde yetiştirilen ve tartışma esnasında bayan olduğundan dolayı istediğini apaçık söylemeyecek olanı mı Yüce Rablerine isnat ediyorlar?
Arapça tefsirler:
وَجَعَلُواْ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةَ ٱلَّذِينَ هُمۡ عِبَٰدُ ٱلرَّحۡمَٰنِ إِنَٰثًاۚ أَشَهِدُواْ خَلۡقَهُمۡۚ سَتُكۡتَبُ شَهَٰدَتُهُمۡ وَيُسۡـَٔلُونَ
Her noksanlıktan münezzeh olan Rahman'ın kulları olan melekleri dişi olarak isimlendirdiler. Yüce Allah, melekleri yarattığında müşrikler hazır bulunuyorlardı da melekler onlara bariz şekilde dişi olarak mı göründüler? Elbette melekler müşriklerin bu ifadelerini yazacaktır. Kıyamet gününde bundan sorulacaklar ve yalanları sebebi ile azap göreceklerdir.
Arapça tefsirler:
وَقَالُواْ لَوۡ شَآءَ ٱلرَّحۡمَٰنُ مَا عَبَدۡنَٰهُمۗ مَّا لَهُم بِذَٰلِكَ مِنۡ عِلۡمٍۖ إِنۡ هُمۡ إِلَّا يَخۡرُصُونَ
Onlar kaderi bahane ederek şöyle derler: "Eğer Allah, bizim meleklere ibadet etmememizi isteseydi, biz onlara ibadet etmezdik. O'nun bizden meleklere ibadet etmemizi istemesi O'nun rızasına delildir." Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar.
Arapça tefsirler:
أَمۡ ءَاتَيۡنَٰهُمۡ كِتَٰبٗا مِّن قَبۡلِهِۦ فَهُم بِهِۦ مُسۡتَمۡسِكُونَ
Yoksa biz Kur'an'dan önce, bu müşriklere, onlara Allah'tan başkasına ibadet etmeyi mübah kılan bir kitap mı verdik de, onlar, o kitaba tutunarak, onu kendilerine delil getiriyorlar?
Arapça tefsirler:
بَلۡ قَالُوٓاْ إِنَّا وَجَدۡنَآ ءَابَآءَنَا عَلَىٰٓ أُمَّةٖ وَإِنَّا عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِم مُّهۡتَدُونَ
Hayır! Böyle bir şey gerçekleşmemiştir. Bilakis taklitçiliklerini delil olarak öne sürerek şöyle demişlerdir: "Biz atalarımızı bir din ve millet üzerine bulduk. Onlar putlara tapıyorlar idi ve biz de onların izinden gidiyoruz ve putlara ibadet etmeye devam ediyoruz.''
Arapça tefsirler:
Bu sayfadaki ayetlerin faydaları:
• كل نعمة تقتضي شكرًا.
Her nimet, şükretmeyi gerektirir.

• جور المشركين في تصوراتهم عن ربهم حين نسبوا الإناث إليه، وكَرِهوهنّ لأنفسهم.
Kız çocukları Rablerine nispet edip onları kendileri için hoş görmemeleri müşriklerin haddi aşmalarıdır.

• بطلان الاحتجاج على المعاصي بالقدر.
Günah işlemenin kaderde var olmasını bahane etmek geçersizdir.

• المشاهدة أحد الأسس لإثبات الحقائق.
Müşahade etmek, gerçeklerin ispat edilmesinin temel esaslarındandır.

وَكَذَٰلِكَ مَآ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ فِي قَرۡيَةٖ مِّن نَّذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتۡرَفُوهَآ إِنَّا وَجَدۡنَآ ءَابَآءَنَا عَلَىٰٓ أُمَّةٖ وَإِنَّا عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِم مُّقۡتَدُونَ
-Ey Resul!- Senden önce de hangi memlekete kendi kavmini uyaran bir uyarıcı gönderdiğimizde mutlaka oranın servet sahibi lider ve büyükleri hemen karşı çıkarak şöyle derler: "Şüphesiz babalarımızı bir din ve inanç üzerine bulduk. Şimdi biz de onların izine uyuyoruz." Kavmin bunu ilk çıkaran değildir.
Arapça tefsirler:
۞ قَٰلَ أَوَلَوۡ جِئۡتُكُم بِأَهۡدَىٰ مِمَّا وَجَدتُّمۡ عَلَيۡهِ ءَابَآءَكُمۡۖ قَالُوٓاْ إِنَّا بِمَآ أُرۡسِلۡتُم بِهِۦ كَٰفِرُونَ
Resulleri onlara şöyle demiştir: "Ben, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu size getirmiş olsam da mı bana uymazsınız?" Onlar da şöyle demişlerdir: "Şüphesiz, biz senin ve senden önceki resullerin gönderildikleri şeyi inkâr ediyoruz."
Arapça tefsirler:
فَٱنتَقَمۡنَا مِنۡهُمۡۖ فَٱنظُرۡ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلۡمُكَذِّبِينَ
Senden önce resulleri yalanlayan ümmetleri helak edip onlardan intikam aldık. Resullerini yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bak. Kesinlikle sonuç elem verici olmuştur.
Arapça tefsirler:
وَإِذۡ قَالَ إِبۡرَٰهِيمُ لِأَبِيهِ وَقَوۡمِهِۦٓ إِنَّنِي بَرَآءٞ مِّمَّا تَعۡبُدُونَ
-Ey Resul!- Bir zamanlar İbrahim, babasına ve kavmine şöyle demişti: "Ben, sizin Allah'tan başka taptıklarınız putlardan uzağım."
Arapça tefsirler:
إِلَّا ٱلَّذِي فَطَرَنِي فَإِنَّهُۥ سَيَهۡدِينِ
"Ancak beni yaratan Yüce Allah müstesna. Şüphesiz O, benim kendisinin dosdoğru dinine tabi olacağım ve dinimde bana faydalı olan doğru yolu gösterecektir."
Arapça tefsirler:
وَجَعَلَهَا كَلِمَةَۢ بَاقِيَةٗ فِي عَقِبِهِۦ لَعَلَّهُمۡ يَرۡجِعُونَ
İbrahim, kelime-i tevhidi (Lâ ilâhe illallah'ı) zürriyetinde kendisinden sonra gelecek olanlarda devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı. Hâlâ aralarında Allah'ı birleyenler ve O'na hiçbir şeyi şirk koşmayanlar vardır. (Zürriyetinin) O'na şirkten ve günahlardan tövbe ederek dönmeleri ümidiyle bıraktı.
Arapça tefsirler:
بَلۡ مَتَّعۡتُ هَٰٓؤُلَآءِ وَءَابَآءَهُمۡ حَتَّىٰ جَآءَهُمُ ٱلۡحَقُّ وَرَسُولٞ مُّبِينٞ
Ben, bu yalanlancı müşrikleri cezalandırmada acele etmedim. Bilakis ben bunları ve atalarını, kendilerine Kur'an ve apaçık açıklayan resul olan, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- gelinceye kadar dünyada geçimliklerle yaşattım.
Arapça tefsirler:
وَلَمَّا جَآءَهُمُ ٱلۡحَقُّ قَالُواْ هَٰذَا سِحۡرٞ وَإِنَّا بِهِۦ كَٰفِرُونَ
İçerisinde hiç bir şüphe bulunmayan hak olan bu Kur'an kendilerine geldiği zaman şöyle demişlerdi: "Bu bir sihirdir ve Muhammed bizi onunla büyülüyor. Şüphesiz biz ona küfreden kimseleriz ve asla ona inanmayacağız."
Arapça tefsirler:
وَقَالُواْ لَوۡلَا نُزِّلَ هَٰذَا ٱلۡقُرۡءَانُ عَلَىٰ رَجُلٖ مِّنَ ٱلۡقَرۡيَتَيۡنِ عَظِيمٍ
Yalanlayan müşrikler dediler ki: "Allah'ın bu Kur'an'ı, fakir ve yetim olan Muhammed'in yerine, Mekke veya Taif'te yaşayan iki büyük adamdan birine indirmesi gerekmez miydi?''
Arapça tefsirler:
أَهُمۡ يَقۡسِمُونَ رَحۡمَتَ رَبِّكَۚ نَحۡنُ قَسَمۡنَا بَيۡنَهُم مَّعِيشَتَهُمۡ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۚ وَرَفَعۡنَا بَعۡضَهُمۡ فَوۡقَ بَعۡضٖ دَرَجَٰتٖ لِّيَتَّخِذَ بَعۡضُهُم بَعۡضٗا سُخۡرِيّٗاۗ وَرَحۡمَتُ رَبِّكَ خَيۡرٞ مِّمَّا يَجۡمَعُونَ
-Ey Resul!- Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar, istediklerine veriyor ve istemediklerine de engel oluyorlar? Yoksa Yüce Allah mı? Biz, dünya hayatında onların geçimlerini kendi aralarında taksim ettik. Onlardan kimilerini zengin, kimilerini de fakir kıldık ki bazıları diğerlerinin emrine amade olsunlar. Ahirette Rabbinin rahmeti kulları için bunların biriktirmiş oldukları geçici dünya malından daha hayırlıdır.
Arapça tefsirler:
وَلَوۡلَآ أَن يَكُونَ ٱلنَّاسُ أُمَّةٗ وَٰحِدَةٗ لَّجَعَلۡنَا لِمَن يَكۡفُرُ بِٱلرَّحۡمَٰنِ لِبُيُوتِهِمۡ سُقُفٗا مِّن فِضَّةٖ وَمَعَارِجَ عَلَيۡهَا يَظۡهَرُونَ
Eğer insanların küfürde birleşerek tek bir ümmet olması tehlikesi bulunmasaydı, Allah'a küfredenlerin evlerinin tavanlarını ve üstüne basıp çıkacakları merdivenlerini gümüşten yapardık.
Arapça tefsirler:
Bu sayfadaki ayetlerin faydaları:
• التقليد من أسباب ضلال الأمم السابقة.
Taklitçilik, önceki ümmetlerin sapıklığa düşmesinin sebeplerindendir.

• البراءة من الكفر والكافرين لازمة.
Küfürden ve kâfirlerden uzak olup beri olmak gereklidir.

• تقسيم الأرزاق خاضع لحكمة الله.
Rızıkların taksim edilmesi Allah'ın hükmüne tabidir.

• حقارة الدنيا عند الله، فلو كانت تزن عنده جناح بعوضة ما سقى منها كافرًا شربة ماء.
Dünyanın Allah katında ki değersizliği. Eğer dünya O'nun katında bir sivrisineğin kanadı kadar değerli olmuş olsaydı, hiç bir kâfire ondan bir yudum su bile içirmezdi.

وَلِبُيُوتِهِمۡ أَبۡوَٰبٗا وَسُرُرًا عَلَيۡهَا يَتَّكِـُٔونَ
Onlara istidrac ve imtihan olarak evlerinin kapılarını ve üzerine oturup yaslanacakları divanlar da yapardık.
Arapça tefsirler:
وَزُخۡرُفٗاۚ وَإِن كُلُّ ذَٰلِكَ لَمَّا مَتَٰعُ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۚ وَٱلۡأٓخِرَةُ عِندَ رَبِّكَ لِلۡمُتَّقِينَ
Onlar için hepsini altın yapabilirdik. Bunların hepsi ancak geçici dünya hayatının geçimliğidir ve kalıcı olmadığından dolayı faydası azdır. -Ey Resul!- Ahirette Allah'ın emirlerine uyan ve yasaklarından sakınan muttakiler için Rabbinin katındaki nimetler ise daha hayırlıdır.
Arapça tefsirler:
وَمَن يَعۡشُ عَن ذِكۡرِ ٱلرَّحۡمَٰنِ نُقَيِّضۡ لَهُۥ شَيۡطَٰنٗا فَهُوَ لَهُۥ قَرِينٞ
Kim Kur'an'a kuvvetli bir şekilde önem vermez ve onu umursamaz ise, bu davranışı o kimseyi Kur'an'dan yüz çevirmeye kadar götürür ve böyle davrandığından dolayı ona ceza olarak sapıklığını artıran, yanından hiç ayrılmayan bir şeytan musallat edilir.
Arapça tefsirler:
وَإِنَّهُمۡ لَيَصُدُّونَهُمۡ عَنِ ٱلسَّبِيلِ وَيَحۡسَبُونَ أَنَّهُم مُّهۡتَدُونَ
Kur'an'dan yüz çevirenlerin üzerine musallat edilen bu şeytanlar, onları Allah'ın dininden uzaklaştırırlar. Böylece Yüce Allah'ın emirlerine uymazlar ve yasaklarından da sakınmazlar. Kendilerinin hidayet üzere olduklarını zannederler. Onlar, bu sebepten dolayı sapıklıklarından da tövbe etmezler.
Arapça tefsirler:
حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءَنَا قَالَ يَٰلَيۡتَ بَيۡنِي وَبَيۡنَكَ بُعۡدَ ٱلۡمَشۡرِقَيۡنِ فَبِئۡسَ ٱلۡقَرِينُ
Kıyamet gününde Allah'ın zikrinden yüz çeviren o kimse geldiği zaman, temenni ederek şöyle söyler: "-Ey Arkadaşım!- Keşke benimle senin aranda doğu ile batı uzaklığı kadar bir uzaklık olsaydı. Sen ne kötü bir arkadaşsın."
Arapça tefsirler:
وَلَن يَنفَعَكُمُ ٱلۡيَوۡمَ إِذ ظَّلَمۡتُمۡ أَنَّكُمۡ فِي ٱلۡعَذَابِ مُشۡتَرِكُونَ
Yüce Allah, kıyamet gününde kâfirlere şöyle buyurur: "Azaba ortak olmanız, bugün size asla fayda vermeyecektir. Siz, şirk koşarak ve günahlar işleyerek kendi nefislerinize zulmettiniz. Ortaklarınız sizin göreceğiniz azaptan herhangi bir şeyi asla kaldırmazlar."
Arapça tefsirler:
أَفَأَنتَ تُسۡمِعُ ٱلصُّمَّ أَوۡ تَهۡدِي ٱلۡعُمۡيَ وَمَن كَانَ فِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٖ
Şüphesiz bunlar hakkı duymaktan sağırlar ve görme hususunda da körlerdir. -Ey Resul!- Sen mi o sağırlara işittirebileceksin veya kör olan veya dosdoğru yoldan apaçık sapıklıkta bulunan kimseye sen mi hidayet edeceksin?
Arapça tefsirler:
فَإِمَّا نَذۡهَبَنَّ بِكَ فَإِنَّا مِنۡهُم مُّنتَقِمُونَ
Şüphesiz bu itibarla -onlara azap etmeden önce biz senin canını alarak onların arasından alıp götürsek bile, dünyada ve ahirette onlara azap ederek mutlaka onlardan intikam alacağız.
Arapça tefsirler:
أَوۡ نُرِيَنَّكَ ٱلَّذِي وَعَدۡنَٰهُمۡ فَإِنَّا عَلَيۡهِم مُّقۡتَدِرُونَ
Yahut onlara vadettiğimiz azabın bir kısmını sana gösteririz. Çünkü bizim onlara gücümüz yeter ve bize galip gelmeye de güçleri yetmez.
Arapça tefsirler:
فَٱسۡتَمۡسِكۡ بِٱلَّذِيٓ أُوحِيَ إِلَيۡكَۖ إِنَّكَ عَلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ
-Ey Resul!- Sana Rabbinden vahyedilene sımsıkı tutun ve onunla amel et. Şüphesiz sen, dosdoğru yoldasın.
Arapça tefsirler:
وَإِنَّهُۥ لَذِكۡرٞ لَّكَ وَلِقَوۡمِكَۖ وَسَوۡفَ تُسۡـَٔلُونَ
Şüphesiz bu Kur'an, senin ve kavmin için bir şereftir. Ona iman etmenizden, onun yoluna uymanızdan ve ona davet etmenizden kıyamet gününde sorulacaksınız.
Arapça tefsirler:
وَسۡـَٔلۡ مَنۡ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ مِن رُّسُلِنَآ أَجَعَلۡنَا مِن دُونِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ءَالِهَةٗ يُعۡبَدُونَ
-Ey Resul!- Senden önce gönderdiğimiz resullerimize sor bakalım. Rahman'dan başka ibadet olunan ilahlar kılmış mıyız?
Arapça tefsirler:
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا مُوسَىٰ بِـَٔايَٰتِنَآ إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ وَمَلَإِيْهِۦ فَقَالَ إِنِّي رَسُولُ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Ant olsun biz Musa'yı mucizelerimizle Firavun'a ve kavminin ileri gelen adamlarına göndermiştik de onlara şöyle demişti: "Gerçekten ben alemlerin Rabbinin resulüyüm."
Arapça tefsirler:
فَلَمَّا جَآءَهُم بِـَٔايَٰتِنَآ إِذَا هُم مِّنۡهَا يَضۡحَكُونَ
Onlara ayetlerimizle geldiği zaman alay edip küçümseyerek onlara gülüp geçmişlerdi.
Arapça tefsirler:
Bu sayfadaki ayetlerin faydaları:
• خطر الإعراض عن القرآن.
Kur'an'dan yüz çevirmenin çok tehlikeli olması.

• القرآن شرف لرسول الله صلى الله عليه وسلم ولأمته.
Kur'an, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ve ümmeti için şereftir.

• اتفاق الرسالات كلها على نبذ الشرك.
Bütün dinler şirki reddetmektedir.

• السخرية من الحق صفة من صفات الكفر.
Hak ile alay etmek küfrün özelliklerinden bir özelliktir.

وَمَا نُرِيهِم مِّنۡ ءَايَةٍ إِلَّا هِيَ أَكۡبَرُ مِنۡ أُخۡتِهَاۖ وَأَخَذۡنَٰهُم بِٱلۡعَذَابِ لَعَلَّهُمۡ يَرۡجِعُونَ
Firavun ve kavminin ileri gelenlerine Musa -aleyhisselam-'ın getirdiklerinin doğruluğunu ispat etmeye gösterdiğimiz her mucize, bir evvelkinden daha büyüktü. Dünyada üzerinde bulundukları küfürlerinden doğru yola dönmeleri için onları azaba uğrattık. Fakat hiç faydası olmadı.
Arapça tefsirler:
وَقَالُواْ يَٰٓأَيُّهَ ٱلسَّاحِرُ ٱدۡعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِندَكَ إِنَّنَا لَمُهۡتَدُونَ
Bunun üzerine Musa -aleyhisselam-'a biraz azap dokununca şöyle dediler: "Ey sihirbaz! Eğer iman edersek sana verdiği söze dayanarak bizim üzerimizden azabı kaldırması için Rabbine dua et. Eğer üzerimizden azabı kaldırırsa biz mutlaka iman edip hidayet yoluna geleceğiz."
Arapça tefsirler:
فَلَمَّا كَشَفۡنَا عَنۡهُمُ ٱلۡعَذَابَ إِذَا هُمۡ يَنكُثُونَ
Fakat biz azabı kendilerinden kaldırdığımız zaman da hemen sözlerinden döndüler ve ahitlerini tutmadılar.
Arapça tefsirler:
وَنَادَىٰ فِرۡعَوۡنُ فِي قَوۡمِهِۦ قَالَ يَٰقَوۡمِ أَلَيۡسَ لِي مُلۡكُ مِصۡرَ وَهَٰذِهِ ٱلۡأَنۡهَٰرُ تَجۡرِي مِن تَحۡتِيٓۚ أَفَلَا تُبۡصِرُونَ
Firavun kavmine karşı övünerek seslendi ve şöyle dedi: "Ey kavmim! Mısır'ın mülkü ve saraylarımın altından akan Nil nehrinin ırmakları benim değil mi? Benim bu mülkümü görüp ve büyüklüğümü bilmiyor musunuz?"
Arapça tefsirler:
أَمۡ أَنَا۠ خَيۡرٞ مِّنۡ هَٰذَا ٱلَّذِي هُوَ مَهِينٞ وَلَا يَكَادُ يُبِينُ
"Ben kovulmuş, zayıf ve iyi konuşamayan Musa'dan daha iyiyim."
Arapça tefsirler:
فَلَوۡلَآ أُلۡقِيَ عَلَيۡهِ أَسۡوِرَةٞ مِّن ذَهَبٍ أَوۡ جَآءَ مَعَهُ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ مُقۡتَرِنِينَ
Yüce Allah, resul olarak göderdiğine resul olduğunu gösteren altın bilezikler vermeli ve onunla beraber birbirlerini takip eden melekler gelmeli değil miydi?
Arapça tefsirler:
فَٱسۡتَخَفَّ قَوۡمَهُۥ فَأَطَاعُوهُۚ إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَوۡمٗا فَٰسِقِينَ
Firavun; kavmini aldattı, onlar da sapıklığında ona boyun eğdiler. Şüphesiz onlar, Allah'ın yolundan çıkmış bir toplum idi.
Arapça tefsirler:
فَلَمَّآ ءَاسَفُونَا ٱنتَقَمۡنَا مِنۡهُمۡ فَأَغۡرَقۡنَٰهُمۡ أَجۡمَعِينَ
Onlar küfre devam ederek bizi öfkelendirdikleri zaman onlardan intikam aldık ve onların hepsini suda boğduk.
Arapça tefsirler:
فَجَعَلۡنَٰهُمۡ سَلَفٗا وَمَثَلٗا لِّلۡأٓخِرِينَ
Firavun ve toplumunu, kafir insanların önünde giden bir topluluk kıldık. Senin kavminin kâfirleri de onların peşinden gittiler. Onların ameliyle başkalarının amel etmemesi ve onların başlarına gelen de kendi başlarına gelmemesi için onları öğüt alanlar için bir ders/ibret kıldık.
Arapça tefsirler:
۞ وَلَمَّا ضُرِبَ ٱبۡنُ مَرۡيَمَ مَثَلًا إِذَا قَوۡمُكَ مِنۡهُ يَصِدُّونَ
Müşrikler, Hristiyanların ibadet etmiş oldukları İsa'nın Allah Teâlâ'nın şu ayetinin umumuna dahil olduğunu zannettiler: "Siz ve Allah'ı bırakıp da kulluk ettiğiniz şeyler, Cehennem'in odunusunuz. Oraya gireceksiniz." (Enbiyâ Suresi: 98) Yüce Allah, putlara ibadet etmeyi nehyettiği gibi ona ibadet etmeyi de yasakladı. -Ey Rasûl!- Kavmin tartışmada gürültü ve bağırtı çıkararak sözlerini şöyle sürdürürler: "Biz ilahlarımızın İsâ'nın derecesinde olmalarına razıyız." Yüce Allah onlara cevap olarak bu ayeti indirdi: "Şüphesiz kendileri için tarafımızdan en güzel mükâfat hazırlanmış olanlar var ya; işte bunlar Cehennem'den uzaklaştırılmışlardır.'' (Enbiya Suresi: 101)
Arapça tefsirler:
وَقَالُوٓاْ ءَأَٰلِهَتُنَا خَيۡرٌ أَمۡ هُوَۚ مَا ضَرَبُوهُ لَكَ إِلَّا جَدَلَۢاۚ بَلۡ هُمۡ قَوۡمٌ خَصِمُونَ
Müşrikler şöyle demişlerdi: "Bizim ibadet ettiklerimiz mi yoksa İsa mı daha hayırlıdır?" İbn Ziba'râ ve benzerlerinin vermiş oldukları misaller ile amaçları hakka varmak değildir. Bilakis cedelleşmek için ortaya atıyorlardı. Bunlar zaten cibilliyetleri ve tabiatları gereği kavgacı kimselerdir.
Arapça tefsirler:
إِنۡ هُوَ إِلَّا عَبۡدٌ أَنۡعَمۡنَا عَلَيۡهِ وَجَعَلۡنَٰهُ مَثَلٗا لِّبَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ
Oysa Meryem oğlu İsa, ancak Allah'ın kullarından bir kuldur. Kendisine peygamberlik ve resullük nimetini vermiştik. Yüce Allah, Âdem'i ebeveynsiz yarattığı gibi onu da babasız yaratmıştı. Biz de onu Allah'ın kudretini görmeleri için İsrailoğulları'na örnek kıldık.
Arapça tefsirler:
وَلَوۡ نَشَآءُ لَجَعَلۡنَا مِنكُم مَّلَٰٓئِكَةٗ فِي ٱلۡأَرۡضِ يَخۡلُفُونَ
-Ey âdemoğulları!- Eğer sizi helak etmek isteseydik, sizi helak ederdik ve yeryüzünde melekleri de sizin yerinize halife kılardık. O'na hiçbir şeyi ortak koşmadan Yüce Allah'a ibadet ederlerdi.
Arapça tefsirler:
Bu sayfadaki ayetlerin faydaları:
• نَكْث العهود من صفات الكفار.
Ahitleri bozmak, kâfirlerin sıfatlarındandır.

• الفاسق خفيف العقل يستخفّه من أراد استخفافه.
Fasık, aklı hafif olan kimsedir. Onu hafife almak isteyenler hafife alır.

• غضب الله يوجب الخسران.
Allah'ın öfkelenmesi, hüsran ve kaybetmeyi gerektirir.

• أهل الضلال يسعون إلى تحريف دلالات النص القرآني حسب أهوائهم.
Sapkın kimseler, Kur'an ayetlerinin işaret ettiği manaları hevâ ve arzularına göre tahrif etmeye/değiştirmeye çalışırlar.

وَإِنَّهُۥ لَعِلۡمٞ لِّلسَّاعَةِ فَلَا تَمۡتَرُنَّ بِهَا وَٱتَّبِعُونِۚ هَٰذَا صِرَٰطٞ مُّسۡتَقِيمٞ
Şüphesiz İsa, ahir zamanda indiği zaman kıyametin büyük alametlerinden birisidir. Bu itibarla sakın kıyamet gününden şüphe etmeyin, mutlaka gerçekleşecektir. Size Allah katından getirdiğime uyun. Çünkü size bu getirdiğim içerisinde hiçbir eğrilik olmayan dosdoğru bir yoldur.
Arapça tefsirler:
وَلَا يَصُدَّنَّكُمُ ٱلشَّيۡطَٰنُۖ إِنَّهُۥ لَكُمۡ عَدُوّٞ مُّبِينٞ
Sakın şeytan, hileleri ve fitneleri ile sizi dosdoğru yoldan çıkarmasın. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.
Arapça tefsirler:
وَلَمَّا جَآءَ عِيسَىٰ بِٱلۡبَيِّنَٰتِ قَالَ قَدۡ جِئۡتُكُم بِٱلۡحِكۡمَةِ وَلِأُبَيِّنَ لَكُم بَعۡضَ ٱلَّذِي تَخۡتَلِفُونَ فِيهِۖ فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
İsa -aleyhisselam- kavmine kendisinin resul olduğunu gösteren apaçık deliller ile geldiği zaman onlara şöyle demişti: "Ben size kesin olarak Allah tarafından hikmeti getirdim ve dininiz hakkında ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim. Emirlerine itaat ederek ve yasaklarından kaçınarak Allah'tan korkun. Size emrettiğim ve yasakladığım şeylerde bana itaat edin."
Arapça tefsirler:
إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ رَبِّي وَرَبُّكُمۡ فَٱعۡبُدُوهُۚ هَٰذَا صِرَٰطٞ مُّسۡتَقِيمٞ
"Şüphesiz Allah, benim de sizin de Rabbinizdir. O'ndan başka bir Rabbimiz yoktur. İbadeti yalnız O'na yapınız. İşte bu tevhit, hiçbir eğriliği olmayan dosdoğru olan yoldur."
Arapça tefsirler:
فَٱخۡتَلَفَ ٱلۡأَحۡزَابُ مِنۢ بَيۡنِهِمۡۖ فَوَيۡلٞ لِّلَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنۡ عَذَابِ يَوۡمٍ أَلِيمٍ
Hristiyan gruplar, İsa hakkında kendi aralarında anlaşmazlığa düştüler. Bir kısmı o bir ilahtır dediler. Bir kısmı o Allah'ın oğludur dediler. Bir kısmı da o ve annesi ile birlikte iki ilahtır dediler. İsa'yı ilahlık, oğulluk veya üçün üçüncüsüdür diye vasfederek kendi nefislerine zulmedip kıyamet gününde kendilerini bekleyen acı verici azabı çekecek olanların vay haline.
Arapça tefsirler:
هَلۡ يَنظُرُونَ إِلَّا ٱلسَّاعَةَ أَن تَأۡتِيَهُم بَغۡتَةٗ وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ
İsa hakkında ayrılığa düşmüş olan bu gruplar, farkında olmadıkları bir sırada kıyamet vaktinin ansızın kendilerine gelip çatmasını mı bekliyorlar? Eğer kıyamet, onlar küfürleri üzerindeyken gelirse şüphesiz onların akıbetleri acı verici bir azaptır.
Arapça tefsirler:
ٱلۡأَخِلَّآءُ يَوۡمَئِذِۭ بَعۡضُهُمۡ لِبَعۡضٍ عَدُوٌّ إِلَّا ٱلۡمُتَّقِينَ
Küfür ve sapıklık üzerine dost olup samimi olanlar kıyamet gününde birbirlerine düşman olurlar. Ancak Allah'ın emirlerine uyan ve yasaklarından sakınanların dostluğu ise hiç kesintiye uğramaz, daimîdir.
Arapça tefsirler:
يَٰعِبَادِ لَا خَوۡفٌ عَلَيۡكُمُ ٱلۡيَوۡمَ وَلَآ أَنتُمۡ تَحۡزَنُونَ
Yüce Allah, onlara şöyle buyurmaktadır: "Ey kullarım! Bugün karşılaşacağınız şeylerden dolayı sizin üzerinize hiçbir korku yoktur. Ve siz dünyada kaçırmış olduğunuz şeylere de üzülmeyeceksiniz."
Arapça tefsirler:
ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ بِـَٔايَٰتِنَا وَكَانُواْ مُسۡلِمِينَ
Onlar kendi resullerine indirilen Kur'an'a iman edenler, Kur'an'a boyun eğip emirlerine uyanlar ve yasaklarından da sakınanlardır.
Arapça tefsirler:
ٱدۡخُلُواْ ٱلۡجَنَّةَ أَنتُمۡ وَأَزۡوَٰجُكُمۡ تُحۡبَرُونَ
Siz ve sizin gibi iman edenler ile beraber orada hiç kesintiye uğramayan ve hiç tükenmeyen devamlı nimetler ve sevinç içerisinde cennete giriniz.
Arapça tefsirler:
يُطَافُ عَلَيۡهِم بِصِحَافٖ مِّن ذَهَبٖ وَأَكۡوَابٖۖ وَفِيهَا مَا تَشۡتَهِيهِ ٱلۡأَنفُسُ وَتَلَذُّ ٱلۡأَعۡيُنُۖ وَأَنتُمۡ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Etraflarında hizmetçiler altın kaplarla, kulpsuz kadehlerle dolaşırlar. Cennette nefislerin çektiği, gözlerin görüp hoşlandığı her şey vardır. Siz orada ebedî olarak kalacaksınız ve oradan hiç çıkmayacaksınız.
Arapça tefsirler:
وَتِلۡكَ ٱلۡجَنَّةُ ٱلَّتِيٓ أُورِثۡتُمُوهَا بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ
Yapmış olduğunuz amellerinize karşılık Yüce Allah katından bir lütuf olarak size miras bırakılan ve vasıflandırılan cennet işte budur.
Arapça tefsirler:
لَكُمۡ فِيهَا فَٰكِهَةٞ كَثِيرَةٞ مِّنۡهَا تَأۡكُلُونَ
Orada sizin için hiç kesintiye uğramayan pek çok meyveler vardır, onlardan yersiniz.
Arapça tefsirler:
Bu sayfadaki ayetlerin faydaları:
• نزول عيسى من علامات الساعة الكبرى.
İsa -aleyhisselam-'ın yeryüzüne inmesi kıyametin büyük alametlerindendir.

• انقطاع خُلَّة الفساق يوم القيامة، ودوام خُلَّة المتقين.
Kıyamet gününde fasıkların dostluğu kesilip yok olur. Muttakilerin dostluğu ise devamlıdır.

• بشارة الله للمؤمنين وتطمينه لهم عما خلفوا وراءهم من الدنيا وعما يستقبلونه في الآخرة.
Dünyada arkalarında bıraktıklarına karşılık Yüce Allah, Müminlerin ahirette karşılaşacakları nimetler hakkında müjde verir ve onları sakinleştirip rahatlatır.

إِنَّ ٱلۡمُجۡرِمِينَ فِي عَذَابِ جَهَنَّمَ خَٰلِدُونَ
Şüphesiz küfür ve günah ile suçlu olanlar, kıyamet gününde cehennem azabında kalıcıdırlar.
Arapça tefsirler:
لَا يُفَتَّرُ عَنۡهُمۡ وَهُمۡ فِيهِ مُبۡلِسُونَ
Üzerlerindeki azap hiç hafifletilmeyecektir. Onlar bu sebeple ateşin içinde kurtulmaktan ve Yüce Allah'ın rahmetinden ümit kesmişlerdir.
Arapça tefsirler:
وَمَا ظَلَمۡنَٰهُمۡ وَلَٰكِن كَانُواْ هُمُ ٱلظَّٰلِمِينَ
Biz cehenneme soktuğumuz zaman onlara zulmetmedik. Fakat onlar inkâr etmekle kendi nefislerine zulmettiler.
Arapça tefsirler:
وَنَادَوۡاْ يَٰمَٰلِكُ لِيَقۡضِ عَلَيۡنَا رَبُّكَۖ قَالَ إِنَّكُم مَّٰكِثُونَ
Cehennemin bekçisi Malik'e şöyle söyleyerek seslenirler: "Ey Malik! Rabbin bizi öldürsün ki, bu azaptan rahat edelim." Malik de onlara şu sözüyle cevap verir: "Şüphesiz siz, bu azabın içerisinde daimî kalıcısınız ve hiç ölmeyeceksiniz. Ve sizden azap da kesilmeyecektir."
Arapça tefsirler:
لَقَدۡ جِئۡنَٰكُم بِٱلۡحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَكُمۡ لِلۡحَقِّ كَٰرِهُونَ
Hakikat şu ki, biz size dünyada içerisinde hiçbir şüphe bulunmayan hakkı getirmiştik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmadınız.
Arapça tefsirler:
أَمۡ أَبۡرَمُوٓاْ أَمۡرٗا فَإِنَّا مُبۡرِمُونَ
Doğrusu onlar, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e karşı bir tuzak hazırladılar ise gerçekten biz de onların hazırlamış oldukları tuzaklarına karşı kat kat daha sağlam bir tuzak ile tedbir almada kararlıyız.
Arapça tefsirler:
أَمۡ يَحۡسَبُونَ أَنَّا لَا نَسۡمَعُ سِرَّهُمۡ وَنَجۡوَىٰهُمۚ بَلَىٰ وَرُسُلُنَا لَدَيۡهِمۡ يَكۡتُبُونَ
Yoksa bizim onların kalplerinde gizledikleri sırlarını veya aralarındaki gizli ve açık yaptıkları konuşmalarını işitmeyeceğimizi mi zannediyorlar? Aksine onun hepsini işitiyoruz ve melekler de yanlarında yaptıklarının hepsini yazıyorlar.
Arapça tefsirler:
قُلۡ إِن كَانَ لِلرَّحۡمَٰنِ وَلَدٞ فَأَنَا۠ أَوَّلُ ٱلۡعَٰبِدِينَ
-Ey Rasûl!- Yüce Allah'a kızları nispet edenlere Allah'ın onların söyledikleri sözlerden münezzeh ve çok yüce olduğunu söyle. Yüce Allah'ın bir oğlu da yoktur. Yüce Allah kendisine evlat edinmeden uzaktır ve bundan münezzehtir. Ben Allah Teâlâ'ya ibadet eden ve O'nu her şeyden tenzih edenlerin ilkiyim.
Arapça tefsirler:
سُبۡحَٰنَ رَبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ رَبِّ ٱلۡعَرۡشِ عَمَّا يَصِفُونَ
Göklerin ve yerin Rabbi ve arşın Rabbi bu müşriklerin kendisine ortak eş ve çocuk nispet etmelerinden münezzehtir.
Arapça tefsirler:
فَذَرۡهُمۡ يَخُوضُواْ وَيَلۡعَبُواْ حَتَّىٰ يُلَٰقُواْ يَوۡمَهُمُ ٱلَّذِي يُوعَدُونَ
-Ey Resul!- Bırak onları, kendilerine vadolunan günlerine kavuşuncaya kadar batıllarına dalsınlar ve oynaya dursunlar. O gün ise kıyamet günüdür.
Arapça tefsirler:
وَهُوَ ٱلَّذِي فِي ٱلسَّمَآءِ إِلَٰهٞ وَفِي ٱلۡأَرۡضِ إِلَٰهٞۚ وَهُوَ ٱلۡحَكِيمُ ٱلۡعَلِيمُ
O Allah -Subhenehu ve Teâlâ- gökte hak ile ibadet edilendir ve O yerde de hak ile ibadet edilendir. O; mahlukatında yarattıklarında, takdiren de ve düzenlemesinde hikmet sahibidir. Kullarının hallerini bilendir. O hususta hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
Arapça tefsirler:
وَتَبَارَكَ ٱلَّذِي لَهُۥ مُلۡكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَهُمَا وَعِندَهُۥ عِلۡمُ ٱلسَّاعَةِ وَإِلَيۡهِ تُرۡجَعُونَ
Her noksanlıktan münezzeh olan Yüce Allah'ın hayırları ve bereketleri sınırsız bir şekilde çoğalıp, artmıştır. Göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların hepsinin mülkü yalnız O'nundur. Kıyamet saatin ilmi yalnız O'ndadır ve O'ndan da başkası da bilemez. Ahirette hesap ve karşılık için yalnız O'na döndürüleceksiniz.
Arapça tefsirler:
وَلَا يَمۡلِكُ ٱلَّذِينَ يَدۡعُونَ مِن دُونِهِ ٱلشَّفَٰعَةَ إِلَّا مَن شَهِدَ بِٱلۡحَقِّ وَهُمۡ يَعۡلَمُونَ
Müşriklerin Allah'tan başka ibadet ettikleri ilahları Allah katında şefaat edemezler. Ancak İsa, Uzeyir ve melekler gibi bilerek Allah'tan başka hak bir ilahın olmadığına şahitlik müstesnadır.
Arapça tefsirler:
وَلَئِن سَأَلۡتَهُم مَّنۡ خَلَقَهُمۡ لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُۖ فَأَنَّىٰ يُؤۡفَكُونَ
Onlara: "Kendilerini kim yarattı?" diye soracak olsan, muhakkak ki şöyle derler: "Bizi Allah yarattı." Bu itiraftan sonra nasıl olur da yalnızca Allah'a ibadet etmekten döndürülüyorlar?
Arapça tefsirler:
وَقِيلِهِۦ يَٰرَبِّ إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ قَوۡمٞ لَّا يُؤۡمِنُونَ
Her noksanlıktan münezzeh olan Allah, kavminin resulünü yalanlamalarından dolayı; "Ya Rabbi! Şüphesiz bunlar, beni onlara gönderdiğin hakka iman etmeyen bir kavimdir." diye şikayet etmesini biliyor.
Arapça tefsirler:
فَٱصۡفَحۡ عَنۡهُمۡ وَقُلۡ سَلَٰمٞۚ فَسَوۡفَ يَعۡلَمُونَ
Şimdilik sen onlardan yüz çevir ve onlara şerlerini defedecek bir şey söyle. -Bu durum Mekke'de idi- Yakında karşılaşacakları cezayı bilecekler.
Arapça tefsirler:
Bu sayfadaki ayetlerin faydaları:
• كراهة الحق خطر عظيم.
Haktan nefret etmek büyük bir tehlikedir.

• مكر الكافرين يعود عليهم ولو بعد حين.
Kâfirlerin tuzakları bir müddet sonra da olsa kendilerine döner.

• كلما ازداد علم العبد بربه، ازداد ثقة بربه وتسليمًا لشرعه.
Kulun Rabbi hakkındaki ilmi arttıkça, Rabbine olan güveni ve şeriatına olan teslimiyeti de artar.

• اختصاص الله بعلم وقت الساعة.
Kıyamet vaktinin ilmi Allah'a mahsustur.

 
Anlam tercümesi Sure: Sûretu'z-Zuhruf
Surelerin fihristi Sayfa numarası
 
Kur'an-ı Kerim meal tercümesi - Muhtasar Kur'an-ı Kerim Tefsiri Türkçe Meali - Mealler fihristi

Muhtasar Kur'an-ı Kerim Tefsiri Türkçe Meali- Tefsir Merkezi tarafından Hazırlanmıştır.

Kapat