የቅዱስ ቁርዓን ይዘት ትርጉም - የሙኽተሰር ቁርአን ተፍሲር ትርጉም በቱርክኛ ቋንቋ * - የትርጉሞች ማዉጫ


የይዘት ትርጉም ምዕራፍ: ሱረቱ አል ቀመር   አንቀጽ:

Sûretu'l-Kamer

ከመዕራፉ ዓላማዎች:
التذكير بنعمة تيسير القرآن، وما فيه من الآيات والنذر.
Kur'an'ın kolaylaştırılma nimeti, içinde bulunan mucizeler ve uyarılar hatırlatılmıştır.

ٱقۡتَرَبَتِ ٱلسَّاعَةُ وَٱنشَقَّ ٱلۡقَمَرُ
Kıyametin gelişi yaklaştı ve Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in zamanında Ay yarıldı. Ay'ın yarılması Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in gözle görülen mucizelerindendir.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
وَإِن يَرَوۡاْ ءَايَةٗ يُعۡرِضُواْ وَيَقُولُواْ سِحۡرٞ مُّسۡتَمِرّٞ
Şayet müşrikler Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğruluğuna delalet eden apaçık deliller görseler onu kabul etmekten yüz çevirirler ve şöyle derler: "Görmüş olduğumuz bu apaçık delil ve kanıtlar batıl bir sihirdir."
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
وَكَذَّبُواْ وَٱتَّبَعُوٓاْ أَهۡوَآءَهُمۡۚ وَكُلُّ أَمۡرٖ مُّسۡتَقِرّٞ
Kendilerine gelen hakkı yalanladılar ve onu yalanlamada heveslerine uydular. Bütün işler -hayır ya da şer- kıyamet günü hak ettiği şekilde vuku bulacaktır.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
وَلَقَدۡ جَآءَهُم مِّنَ ٱلۡأَنۢبَآءِ مَا فِيهِ مُزۡدَجَرٌ
Ant olsun Yüce Allah'ın, küfürleri ve zulümleri sebebiyle helak ettiği geçmiş ümmetlerin haberleri onlara geldi de; onları küfür ve zulümlerinden döndürmeye yetmedi.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
حِكۡمَةُۢ بَٰلِغَةٞۖ فَمَا تُغۡنِ ٱلنُّذُرُ
Üzerilerine hüccetin ikame edilmesi için tam bir hikmet gelmiştir. Allah'a ve ahiret gününe iman etmeyen kimseler için uyarılar fayda sağlamaz.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
فَتَوَلَّ عَنۡهُمۡۘ يَوۡمَ يَدۡعُ ٱلدَّاعِ إِلَىٰ شَيۡءٖ نُّكُرٍ
-Ey Resul- Eğer doğru yola gelmezlerse onları bırakıp, terk et. Görevli meleğin Sur'a üfürerek daha önceden hiçbir canlının benzerini görmediği o dehşet verici olayın yaşanacağı günü bekle ve onlardan yüz çevir.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
ከአንቀጾቹ የምንማራቸዉ ቁም ነገሮች:
• عدم التأثر بالقرآن نذير شؤم.
Kur'an'dan etkilenmemek kötülüğün habercisidir.

• خطر اتباع الهوى على النفس في الدنيا والآخرة.
Kişinin hevâsına uyması dünya ve ahireti için çok tehlikelidir.

• عدم الاتعاظ بهلاك الأمم صفة من صفات الكفار.
Geçmiş ümmetlerin helak olmasından öğüt almamak kâfirlerin özelliklerindendir.

خُشَّعًا أَبۡصَٰرُهُمۡ يَخۡرُجُونَ مِنَ ٱلۡأَجۡدَاثِ كَأَنَّهُمۡ جَرَادٞ مُّنتَشِرٞ
Bakışları zelildir. Kabirlerinden çıkarak etrafa dağılmış çekirgeler gibi hesaplarının görülmesi için bir toplanma yerine giderler.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
مُّهۡطِعِينَ إِلَى ٱلدَّاعِۖ يَقُولُ ٱلۡكَٰفِرُونَ هَٰذَا يَوۡمٌ عَسِرٞ
O toplanma yerine çağıran davetçiye hızla koşarken kâfirler şöyle derler: "İçinde barındırdığı şiddet ve dehşet verici olaylardan dolayı bu gerçekten zor bir gündür."
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
۞ كَذَّبَتۡ قَبۡلَهُمۡ قَوۡمُ نُوحٖ فَكَذَّبُواْ عَبۡدَنَا وَقَالُواْ مَجۡنُونٞ وَٱزۡدُجِرَ
-Ey Resul!- Bunlar senin davetini yalanlamadan önce Nuh'un kavmi de yalanladı. Kulumuz Nuh -aleyhisselam-'ı onlara gönderdiğimiz zaman da yalanladılar. Onun hakkında şöyle dediler: "O delidir. Eğer onları davet etmeyi bırakmazsa; çeşitli küfür, sövme ve tehditler ile onu azarlayıp kovun."
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
فَدَعَا رَبَّهُۥٓ أَنِّي مَغۡلُوبٞ فَٱنتَصِرۡ
Nuh -aleyhisselam- şöyle söyleyerek Rabbine dua etti: "Kavmim bana galip geldi ve bana icabet etmedi. Onlara indireceğin bir ceza/azap ile bana yardım et."
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
فَفَتَحۡنَآ أَبۡوَٰبَ ٱلسَّمَآءِ بِمَآءٖ مُّنۡهَمِرٖ
Bunun üzerine biz de göğün kapılarını aralıksız bolca akan sularla açtık.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
وَفَجَّرۡنَا ٱلۡأَرۡضَ عُيُونٗا فَٱلۡتَقَى ٱلۡمَآءُ عَلَىٰٓ أَمۡرٖ قَدۡ قُدِرَ
Yeryüzünü yardık ve içinden sular fışkıran pınarlar haline getirdik. Yüce Allah'ın ezelde takdir ettiği üzere gökten inen su ile yerden çıkan su bir araya gelerek birleşti. Yüce Allah'ın kurtardıkları hariç bütün herkes boğuldu.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
وَحَمَلۡنَٰهُ عَلَىٰ ذَاتِ أَلۡوَٰحٖ وَدُسُرٖ
Biz Nuh'u çivilerle perçinli levhalardan oluşan gemiye bindirdik. Onu ve yanındakileri boğulmaktan kurtardık.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
تَجۡرِي بِأَعۡيُنِنَا جَزَآءٗ لِّمَن كَانَ كُفِرَ
Gemi hırçın dalgalar içinde gözetimimiz ve korumamız altında akıp gidiyordu. Bunu kavminin kendisini yalanladığı ve Allah'ın katından getirdiğini inkâr eden kişilere karşı Nuh'a yardım etmek için yaptık.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
وَلَقَد تَّرَكۡنَٰهَآ ءَايَةٗ فَهَلۡ مِن مُّدَّكِرٖ
Kendilerini cezalandırdığımız bu azabı öğüt ve ibret olması için bıraktık. Bundan düşünüp öğüt alan var mıdır?
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
فَكَيۡفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ
Yalanlayanlar için azabım nasılmış gördüler! Ve onları helak etmek için uyarım nasılmış onu da gördüler!
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
وَلَقَدۡ يَسَّرۡنَا ٱلۡقُرۡءَانَ لِلذِّكۡرِ فَهَلۡ مِن مُّدَّكِرٖ
Muhakkak ki biz Kur'an'ı, ibret ve öğüt almak için kolaylaştırdık. Onda bulunan ibret ve öğütten ibret alan var mı?
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
كَذَّبَتۡ عَادٞ فَكَيۡفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ
Âd kavmi peygamberleri Hûd -aleyhisselam-'ı yalanladı. -Ey Mekke Halkı!- Onlara olan azabım nasılmış bir düşünün! Onların azabı ile başkalarını uyarmam nasılmış?
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
إِنَّآ أَرۡسَلۡنَا عَلَيۡهِمۡ رِيحٗا صَرۡصَرٗا فِي يَوۡمِ نَحۡسٖ مُّسۡتَمِرّٖ
Biz, onların üzerine soğuk, şiddetli olan bir rüzgârı kesintisiz bir şekilde kötü ve uğursuz gördükleri günde cehenneme ulaşana kadar gönderdik.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
تَنزِعُ ٱلنَّاسَ كَأَنَّهُمۡ أَعۡجَازُ نَخۡلٖ مُّنقَعِرٖ
İnsanları yerden söküp, onları başları üzerine atıyordu. Sanki onlar yerinden sökülmüş hurma kütükleri gibiydiler.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
فَكَيۡفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ
-Ey Mekke Halkı!- Onlara olan azabım nasılmış bir düşünün! Onların azabı ile başkalarını uyarmam nasılmış?
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
وَلَقَدۡ يَسَّرۡنَا ٱلۡقُرۡءَانَ لِلذِّكۡرِ فَهَلۡ مِن مُّدَّكِرٖ
Muhakkak ki biz, Kur'an'ı hatırlayıp öğüt almak için kolaylaştırdık. Onda bulunan ibret ve öğütten ibret alan var mı?
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
كَذَّبَتۡ ثَمُودُ بِٱلنُّذُرِ
Semûd kavmi kendilerini uyaran resulleri Salih -aleyhisselam-'ı yalanladı.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
فَقَالُوٓاْ أَبَشَرٗا مِّنَّا وَٰحِدٗا نَّتَّبِعُهُۥٓ إِنَّآ إِذٗا لَّفِي ضَلَٰلٖ وَسُعُرٍ
Kınayarak şöyle dediler: "Bizim gibi bir beşere mi tabi olalım? Eğer biz bu durumda ona tabi olursak; doğrudan uzak, sapmış ve sıkıntıda oluruz."
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
أَءُلۡقِيَ ٱلذِّكۡرُ عَلَيۡهِ مِنۢ بَيۡنِنَا بَلۡ هُوَ كَذَّابٌ أَشِرٞ
"Aramızdan sadece özel olarak tek ona mı vahiy indirildi? Hayır, o kibirli bir yalancıdır."
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
سَيَعۡلَمُونَ غَدٗا مَّنِ ٱلۡكَذَّابُ ٱلۡأَشِرُ
Kıyamet günü Salih'in mi yoksa onların mı zorba yalancı olduğunu görecekler.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
إِنَّا مُرۡسِلُواْ ٱلنَّاقَةِ فِتۡنَةٗ لَّهُمۡ فَٱرۡتَقِبۡهُمۡ وَٱصۡطَبِرۡ
Şüphesiz biz dişi deveyi kayadan çıkaracağız ve onu imtihan olması için onlara göndereceğiz. -Ey Salih!- Ona (dişi deveye) ne yapacaklarını ve onlara ne olacağını gözet. Onların eziyetlerine sabret.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
ከአንቀጾቹ የምንማራቸዉ ቁም ነገሮች:
• مشروعية الدعاء على الكافر المصرّ على كفره.
Küfründe ısrar eden kâfire beddua etmek meşrudur.

• إهلاك المكذبين وإنجاء المؤمنين سُنَّة إلهية.
Yalanlayanların helak edilmesi ve iman edenlerin kurtarılması ilahi bir sünnettir.

• تيسير القرآن للحفظ وللتذكر والاتعاظ.
Kur'an; ezberlenmek, hatırlayıp öğüt almak için kolaylaştırılmıştır.

وَنَبِّئۡهُمۡ أَنَّ ٱلۡمَآءَ قِسۡمَةُۢ بَيۡنَهُمۡۖ كُلُّ شِرۡبٖ مُّحۡتَضَرٞ
Onlara kuyularından çıkan suyun kendileri ve dişi deve arasında ortak olduğunu haber ver. Sıra bir gün dişi devenin, bir gün onlarındır. Kendine tahsis edilen günü geldiğinde herkes tek başına orada hazır bulunsun.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
فَنَادَوۡاْ صَاحِبَهُمۡ فَتَعَاطَىٰ فَعَقَرَ
Dişi deveyi öldürmesi için arkadaşlarını çağırdılar. O da kılıcı aldı, kavminin emrine itaat ederek deveyi öldürdü.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
فَكَيۡفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ
-Ey Mekke halkı!- Onlara olan azabım nasılmış bir düşünün! Onların azabı ile başkalarını uyarmam nasılmış?
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
إِنَّآ أَرۡسَلۡنَا عَلَيۡهِمۡ صَيۡحَةٗ وَٰحِدَةٗ فَكَانُواْ كَهَشِيمِ ٱلۡمُحۡتَظِرِ
Onların üzerine tek bir ses gönderdik de, bu ses onları helak ediverdi. Koyun ağılı için kullanılan kuru ot gibi oldular.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
وَلَقَدۡ يَسَّرۡنَا ٱلۡقُرۡءَانَ لِلذِّكۡرِ فَهَلۡ مِن مُّدَّكِرٖ
Muhakkak ki biz, Kur'an'ı hatırlayıp öğüt almak için kolaylaştırdık. Onda bulunan ibret ve öğütten ibret alan var mı?
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
كَذَّبَتۡ قَوۡمُ لُوطِۭ بِٱلنُّذُرِ
Lût'un kavmi, resulleri Lût -aleyhisselam-'ın kendilerini uyardığı şeyi yalanladılar.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
إِنَّآ أَرۡسَلۡنَا عَلَيۡهِمۡ حَاصِبًا إِلَّآ ءَالَ لُوطٖۖ نَّجَّيۡنَٰهُم بِسَحَرٖ
Biz de üzerlerine taş yağdıran fırtına gönderdik. Ancak Lût -aleyhisselam-'ın ailesi bundan müstesnaydı. Onlara azap isabet etmedi. Şüphesiz biz onları bu azaptan kurtardık. Gecenin son kısmında azap vuku bulmadan önce (Lût) onları alıp gitti.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
نِّعۡمَةٗ مِّنۡ عِندِنَاۚ كَذَٰلِكَ نَجۡزِي مَن شَكَرَ
Katımızdan bir nimet olarak onları azaptan kurtardık. Lût'a vermiş olduğumuz bu mükâfatın aynısını, nimetlerinden dolayı Yüce Allah'a şükredenlere de vereceğiz.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
وَلَقَدۡ أَنذَرَهُم بَطۡشَتَنَا فَتَمَارَوۡاْ بِٱلنُّذُرِ
Ant olsun ki Lût, onları azabımızla korkuttu. Onun bu uyarılarına karşı mücadele ettiler ve onu yalanladılar.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
وَلَقَدۡ رَٰوَدُوهُ عَن ضَيۡفِهِۦ فَطَمَسۡنَآ أَعۡيُنَهُمۡ فَذُوقُواْ عَذَابِي وَنُذُرِ
Lût'un kavmi, fuhuş yapmak için kendilerini misafirleri ile baş başa bırakmasını istediler. Onların gözlerini silme kör ettik de onları göremediler. Onlara şöyle buyurduk: "Azabımı tadın ve bu size uyarımın neticesidir."
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
وَلَقَدۡ صَبَّحَهُم بُكۡرَةً عَذَابٞ مُّسۡتَقِرّٞ
Ant olsun ki onlara sabah vakti ahirete ulaşana dek devam edecek bir azap geldi. Bunun akabinde de elbet ahiretin azabı gelecektir.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
فَذُوقُواْ عَذَابِي وَنُذُرِ
Onlara şöyle denildi: "Size indirmiş olduğum azabımı ve Lût'un sizi uyarmasının neticesi tadın!"
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
وَلَقَدۡ يَسَّرۡنَا ٱلۡقُرۡءَانَ لِلذِّكۡرِ فَهَلۡ مِن مُّدَّكِرٖ
Muhakkak ki biz, Kur'an'ı hatırlayıp öğüt almak için kolaylaştırdık. Onda bulunan ibret ve öğütten ibret alan var mı?
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
وَلَقَدۡ جَآءَ ءَالَ فِرۡعَوۡنَ ٱلنُّذُرُ
Ant olsun ki Firavun ailesine, Musa ve Harun -aleyhisselam-'ın dili ile uyarılarımız geldi.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذۡنَٰهُمۡ أَخۡذَ عَزِيزٖ مُّقۡتَدِرٍ
Katımızdan kendilerine gelen apaçık delilleri ve kanıtları yalanladılar. Bunları yalanlamalarından dolayı kimsenin galip gelemediği, hiçbir kimsenin kendisini aciz bırakamadığı müktedir olanın cezası ile cezalandırdık.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
أَكُفَّارُكُمۡ خَيۡرٞ مِّنۡ أُوْلَٰٓئِكُمۡ أَمۡ لَكُم بَرَآءَةٞ فِي ٱلزُّبُرِ
-Ey Mekke Ehli!- Sizin kâfirleriniz; zikri geçmiş olan Nuh'un kavmi, Âd, Semûd ve Lût'un kavmi, Firavun ve kavminin kâfirlerinden daha mı hayırlıdır? Yoksa semavi kitapların getirmiş olduğu Allah Teâlâ'nın azabından sizin için bir kurtuluş mu vardır?
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
أَمۡ يَقُولُونَ نَحۡنُ جَمِيعٞ مُّنتَصِرٞ
Yoksa Mekke'nin o kâfirleri: "Bizim hakkımızda kötülük isteyenlere ve birliğimizi bozmak isteyenlere karşı biz yenilmez bir topluluğuz mu diyorlar?"
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
سَيُهۡزَمُ ٱلۡجَمۡعُ وَيُوَلُّونَ ٱلدُّبُرَ
Kâfirlerin bu topluluğu hezimete uğrayacak ve Müminlerin önünden arkalarını dönüp kaçacaklar. Bu durum Bedir'de gerçekleşmiştir.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
بَلِ ٱلسَّاعَةُ مَوۡعِدُهُمۡ وَٱلسَّاعَةُ أَدۡهَىٰ وَأَمَرُّ
Bilakis onların yalanladıkları ve kendilerine azap vadedilen vakit kıyamettir. Kıyamet, Bedir gününde karşılaştıkları dünya azabından daha büyük ve daha şiddetli olacaktır.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
إِنَّ ٱلۡمُجۡرِمِينَ فِي ضَلَٰلٖ وَسُعُرٖ
Şüphesiz günahkârlar; küfür ve günahlar ile haktan uzak sapıklık, azap ve sıkıntı içindedir.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
يَوۡمَ يُسۡحَبُونَ فِي ٱلنَّارِ عَلَىٰ وُجُوهِهِمۡ ذُوقُواْ مَسَّ سَقَرَ
Yüzleri üzere cehenneme sürüklendikleri gün, kınamak için onlara şöyle denir: "Haydi cehennem azabını tadın!"
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
إِنَّا كُلَّ شَيۡءٍ خَلَقۡنَٰهُ بِقَدَرٖ
Gerçekten biz, bu alemdeki her şeyi daha önce takdir ettiğimiz, ilim ve dilememize bağlı olarak Levh-i Mahfûz'da yazdığımız şekilde yarattık.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
ከአንቀጾቹ የምንማራቸዉ ቁም ነገሮች:
• شمول العذاب للمباشر للجريمة والمُتَمالئ معه عليها.
Azap, günahı doğrudan işleyen kimseyi ve bu hususta ona yardımcı olan kimseyi kapsar.

• شُكْر الله على نعمه سبب السلامة من العذاب.
Nimetlerinden dolayı Yüce Allah'a şükretmek, azaptan selamette olmanın sebebidir.

• إخبار القرآن بهزيمة المشركين يوم بدر قبل وقوعها من الإخبار بالغيب الدال على صدق القرآن.
Bedir Savaşı gerçekleşmeden önce Kur'an-ı Kerim'in müşriklerin hezimete uğrayacaklarını haber vermesi, Kur'an'ı Kerim'in doğruluğuna delalet eden gaybî haberlerdendir.

• وجوب الإيمان بالقدر.
Kadere iman etmek farzdır.

وَمَآ أَمۡرُنَآ إِلَّا وَٰحِدَةٞ كَلَمۡحِۭ بِٱلۡبَصَرِ
Bir şey dilediğimizde, emrimiz ancak bir tek kelimedir. O da; "Ol!" sözüdür, dilediğimiz şey göz kırpması gibi hemen oluverir.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
وَلَقَدۡ أَهۡلَكۡنَآ أَشۡيَاعَكُمۡ فَهَلۡ مِن مُّدَّكِرٖ
Ant olsun geçmiş ümmetlerden küfürde sizin gibi olanları helak ettik. Bundan öğüt alıp küfründen geri duran var mı?
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
وَكُلُّ شَيۡءٖ فَعَلُوهُ فِي ٱلزُّبُرِ
Kulların yaptığı her şey koruyucu meleklerin kitaplarında yazılıdır. Bunlardan hiçbir şey onlara gizli kalmaz.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
وَكُلُّ صَغِيرٖ وَكَبِيرٖ مُّسۡتَطَرٌ
Söz ve amellerden küçük ve büyük her şey; Levh-i Mahfuz'daki amel defterlerinde yazılıdır. Bunların karşılığını göreceklerdir.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
إِنَّ ٱلۡمُتَّقِينَ فِي جَنَّٰتٖ وَنَهَرٖ
Emirlerini yerine getirip, yasaklarından sakınarak Rablerine karşı takva sahibi olanlar cennetlerde nimet içinde ve akan ırmaklardadır.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
فِي مَقۡعَدِ صِدۡقٍ عِندَ مَلِيكٖ مُّقۡتَدِرِۭ
Günah ve boş sözün olmadığı hak meclisindedirler. Her şeye malik, muktedir olan hiçbir şeyin O'nu aciz bırakamayacağı hükümdarın huzurundadırlar. O'nun katından nail oldukları devamlı nimetlerden sorma.
የአረብኛ ቁርኣን ማብራሪያ:
ከአንቀጾቹ የምንማራቸዉ ቁም ነገሮች:
• كتابة الأعمال صغيرها وكبيرها في صحائف الأعمال.
Yapılan amellerin küçüğü de büyüğü de amel defterlerinde yazılıdır.

• ابتداء الرحمن بذكر نعمه بالقرآن دلالة على شرف القرآن وعظم منته على الخلق به.
Rahman'ın nimetlerini Kur'an ile başlayarak zikretmesi, Kur'an'ın şerefine ve (Allah'ın) kullarına karşı Kur'an'la ihsanının büyüklüğüne delalet eder.

• مكانة العدل في الإسلام.
İslam’da adaletin önemi belirtilmiştir.

• نعم الله تقتضي منا العرفان بها وشكرها، لا التكذيب بها وكفرها.
Yüce Allah'ın nimetleri; bizim onları bilmemizi ve şükrünü eda etmemizi gerektirir. Onları yalanlamayı ve nankörlük etmeyi değil.

 
የይዘት ትርጉም ምዕራፍ: ሱረቱ አል ቀመር
የምዕራፎች ማውጫ የገፅ ቁጥር
 
የቅዱስ ቁርዓን ይዘት ትርጉም - የሙኽተሰር ቁርአን ተፍሲር ትርጉም በቱርክኛ ቋንቋ - የትርጉሞች ማዉጫ

የሙኽተሰር ቁርአን ተፍሲር ትርጉም በቱርክኛ ቋንቋ፡ ከቁርአን ተፍሲር ጥናት ማዕከል የተገኘ

መዝጋት