للإطلاع على الموقع بحلته الجديدة

ترجمة معاني القرآن الكريم - الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم * - فهرس التراجم


ترجمة معاني سورة: ص   آية:
وَمَا خَلَقۡنَا ٱلسَّمَآءَ وَٱلۡأَرۡضَ وَمَا بَيۡنَهُمَا بَٰطِلٗاۚ ذَٰلِكَ ظَنُّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْۚ فَوَيۡلٞ لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ مِنَ ٱلنَّارِ
Biz gökleri ve yeri boş yere yaratmadık. Bu, kâfirlerin zannıdır. Eğer onlar küfür ve Allah hakkında bulunmuş oldukları suizan üzere ölürlerse, bu zanlarından dolayı kıyamet günü vay o kâfirlerin cehennem azabındaki haline!
التفاسير العربية:
أَمۡ نَجۡعَلُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ كَٱلۡمُفۡسِدِينَ فِي ٱلۡأَرۡضِ أَمۡ نَجۡعَلُ ٱلۡمُتَّقِينَ كَٱلۡفُجَّارِ
Yüce Allah'a iman edenleri, resulüne tabi olanları ve salih amel işleyenleri asla yeryüzünde küfür ve günah işleyerek bozgunculuk yapanlar ile bir tutmayız. Aynı şekilde Rablerinin emirlerine itaat eden ve yasaklarından sakınan muttakileri, kâfirler ve günahlara batmış münafıklar ile bir tutmayız. Onları bir tutmak zulümdür. Bu da Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'ya yakışmaz. Şüphesiz Yüce Allah, takva sahibi Mümin kullarını cennete girmekle mükâfatlandıracak ve bedbaht kâfirleri ise cehenneme girmek ile cezalandıracaktır. Çünkü bu iki grup Allah katında eşit değillerdir ve O'nun katında karşılıkları da eşit değildir.
التفاسير العربية:
كِتَٰبٌ أَنزَلۡنَٰهُ إِلَيۡكَ مُبَٰرَكٞ لِّيَدَّبَّرُوٓاْ ءَايَٰتِهِۦ وَلِيَتَذَكَّرَ أُوْلُواْ ٱلۡأَلۡبَٰبِ
Şüphesiz sana indirdiğimiz bu Kur'an, içinde hayır ve faydanın çok olduğu bir kitaptır. İnsanlar ayetleri düşünüp taşınsınlar, manalarını tefekkür etsinler ve akıl sahipleri ondan öğüt alsınlar diye indirdik.
التفاسير العربية:
وَوَهَبۡنَا لِدَاوُۥدَ سُلَيۡمَٰنَۚ نِعۡمَ ٱلۡعَبۡدُ إِنَّهُۥٓ أَوَّابٌ
Kendi katınızdan bir nimet ve göz aydınlığı olarak Dâvûd'a oğlu Süleyman'ı bahşettik. Süleyman ne güzel bir kuldu. Şüphesiz o, Allah'a çok tövbe eden, daima Allah'a yönelen ve rûcü eden biriydi.
التفاسير العربية:
إِذۡ عُرِضَ عَلَيۡهِ بِٱلۡعَشِيِّ ٱلصَّٰفِنَٰتُ ٱلۡجِيَادُ
İkindi vaktinde kendisine, üç ayağının üzerine durup bir ayağını tırnağı üzerine diken çalımlı ve safkan koşu atları sunulmuştu. Bu safkan atların güneş batana kadar sunulmaya devam ettiğini hatırla.
التفاسير العربية:
فَقَالَ إِنِّيٓ أَحۡبَبۡتُ حُبَّ ٱلۡخَيۡرِ عَن ذِكۡرِ رَبِّي حَتَّىٰ تَوَارَتۡ بِٱلۡحِجَابِ
Süleyman: "Gerçekten ben mal sevgisine kapıldım ve sevdiğim mallardan biri de bu atlardı. Bunların sebebiyle Rabbimi zikretmekten ve güneş batıncaya kadar da ikindi namazını kılmaktan geri kaldım." dedi.
التفاسير العربية:
رُدُّوهَا عَلَيَّۖ فَطَفِقَ مَسۡحَۢا بِٱلسُّوقِ وَٱلۡأَعۡنَاقِ
"Bu atları bana tekrar geri getirin." dedi. Sonra kendisine geri getirilince onların bacaklarını ve boyunlarını kılıçla vurmaya başladı.
التفاسير العربية:
وَلَقَدۡ فَتَنَّا سُلَيۡمَٰنَ وَأَلۡقَيۡنَا عَلَىٰ كُرۡسِيِّهِۦ جَسَدٗا ثُمَّ أَنَابَ
Andolsun biz, Süleyman'ı bir imtihana tabi tuttuk ve hâkimiyet tahtının üzerine insan kılığına girmiş bir Şeytan oturttuk ve bu Şeytan, Süleyman'ın yerine kısa bir zaman tasarrufta bulundu. Sonra Yüce Allah, Süleyman'a tekrar hâkimiyeti ve Şeytanların üzerine olan otoritesini geri verdi.
التفاسير العربية:
قَالَ رَبِّ ٱغۡفِرۡ لِي وَهَبۡ لِي مُلۡكٗا لَّا يَنۢبَغِي لِأَحَدٖ مِّنۢ بَعۡدِيٓۖ إِنَّكَ أَنتَ ٱلۡوَهَّابُ
Süleyman: "Ey Rabbim! Benim günahlarımı bağışla ve sadece bana has ve benden sonra insanlardan hiçbir kimseye nasip olmayacak bir hükümranlık ver. Ey Rabbim! Şüphesiz sen, bol bol bağışta bulunan ve cömertliği de bol olansın."
التفاسير العربية:
فَسَخَّرۡنَا لَهُ ٱلرِّيحَ تَجۡرِي بِأَمۡرِهِۦ رُخَآءً حَيۡثُ أَصَابَ
Onun duasına icabet ettik ve rüzgârı onun buyruğuna vermiştik. Onu, emriyle süratli ve kuvvetli olmasına rağmen hiçbir sarsıntı olmadan dilediği yere taşır, hafif ve yumuşak bir şekilde eserdi.
التفاسير العربية:
وَٱلشَّيَٰطِينَ كُلَّ بَنَّآءٖ وَغَوَّاصٖ
Ona şeytanları itaat ettirdik ve onun emirlerine uymalarını sağladık. Bunlardan yapı ustaları ve denizlere dalıp oradan inciler çıkaran dalgıçlar da vardı.
التفاسير العربية:
وَءَاخَرِينَ مُقَرَّنِينَ فِي ٱلۡأَصۡفَادِ
Şeytanlardan asi olanları onun hizmetine verdik. Onlar bukağılara bağlı olup hareket edemiyorlardı.
التفاسير العربية:
هَٰذَا عَطَآؤُنَا فَٱمۡنُنۡ أَوۡ أَمۡسِكۡ بِغَيۡرِ حِسَابٖ
Ey Süleyman! İşte sen bizden talep ettin ve biz de senin bu talebine icabet edip sana verdik. Artık sen de dilediğine ver ya da dilediğini bundan men et! Verme ve vermeme hususunda asla hesaba çekilmeyeceksin.
التفاسير العربية:
وَإِنَّ لَهُۥ عِندَنَا لَزُلۡفَىٰ وَحُسۡنَ مَـَٔابٖ
Şüphesiz Süleyman bizim katımızda yakın olanlardandır. Ve onun döneceği güzel bir yer vardır, o da cennettir.
التفاسير العربية:
وَٱذۡكُرۡ عَبۡدَنَآ أَيُّوبَ إِذۡ نَادَىٰ رَبَّهُۥٓ أَنِّي مَسَّنِيَ ٱلشَّيۡطَٰنُ بِنُصۡبٖ وَعَذَابٍ
Ey Resul! Kulumuz Eyyûb'u da an. Hani Rabbi Allah'a yönelip dua ettiği zaman: "Doğrusu şeytan, bana eziyet edici bir yorgunluk verdi." dedi.
التفاسير العربية:
ٱرۡكُضۡ بِرِجۡلِكَۖ هَٰذَا مُغۡتَسَلُۢ بَارِدٞ وَشَرَابٞ
Ona: "Ayağınla yere vur!" dedik. Ayağıyla yere vurdu ve yerden kendisinden içilen ve yıkanılan bir pınar çıktı. Ona eziyet ve zarar veren her şey yok olup gitti.
التفاسير العربية:
من فوائد الآيات في هذه الصفحة:
• الحث على تدبر القرآن.
Kur'an'ı Kerim'in derinden düşünülmesine teşvik edilmiştir.

• في الآيات دليل على أنه بحسب سلامة القلب وفطنة الإنسان يحصل له التذكر والانتفاع بالقرآن الكريم.
Ayetlerde, insanın kalbinin selametine ve zekâsına göre Kur'an-ı Kerim'den istifade edip öğüt alacağının delili vardır.

• في الآيات دليل على صحة القاعدة المشهورة: «من ترك شيئًا لله عوَّضه الله خيرًا منه».
Ayetlerde, "Kim Allah için bir şeyi terk ederse; Allah o terk ettiği şeyin yerine daha iyisini verir." kaidesinin doğruluğunun delili vardır.

 
ترجمة معاني سورة: ص
فهرس السور رقم الصفحة
 
ترجمة معاني القرآن الكريم - الترجمة التركية للمختصر في تفسير القرآن الكريم - فهرس التراجم

صادرة عن مركز تفسير للدراسات القرآنية.

إغلاق