Translation of the Meanings of the Noble Qur'an - Turkish Translation of Al-Mukhtasar in Interpreting the Noble Quran * - Translations’ Index


Translation of the meanings Surah: Ar-Ra‘d   Ayah:

Sûratu'r-Ra'd

Purposes of the Surah:
الرد على منكري الوحي والنبوة ببيان مظاهر عظمة الله.
Yüce Allah'ın büyüklüğünün tecellilerini açıklayarak vahyi ve nübüvveti inkâr edenlere cevap verilmesi

الٓمٓرۚ تِلۡكَ ءَايَٰتُ ٱلۡكِتَٰبِۗ وَٱلَّذِيٓ أُنزِلَ إِلَيۡكَ مِن رَّبِّكَ ٱلۡحَقُّ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يُؤۡمِنُونَ
(Elif Lâm Mîm Râ) Bakara suresinin başında buna benzer harfler hakkında açıklama yapılmıştır. Bu yüce ayetler bu surede zikredilmiştir. -Ey Resul!- Allah'ın sana indirdiği Kur'an içinde uydurma bulunmayan hak olan (bir kitaptır), Allah'ın katından olduğunda şek şüphe yoktur. Ancak insanların çoğu inat ve kibirlerinden dolayı ona iman etmezler.
Arabic explanations of the Qur’an:
ٱللَّهُ ٱلَّذِي رَفَعَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ بِغَيۡرِ عَمَدٖ تَرَوۡنَهَاۖ ثُمَّ ٱسۡتَوَىٰ عَلَى ٱلۡعَرۡشِۖ وَسَخَّرَ ٱلشَّمۡسَ وَٱلۡقَمَرَۖ كُلّٞ يَجۡرِي لِأَجَلٖ مُّسَمّٗىۚ يُدَبِّرُ ٱلۡأَمۡرَ يُفَصِّلُ ٱلۡأٓيَٰتِ لَعَلَّكُم بِلِقَآءِ رَبِّكُمۡ تُوقِنُونَ
Allah gökleri gördüğünüz gibi herhangi bir dayanak olmadan yükseltip yaratandır. Sonra temsîl (benzetme) ve tekyîf (keyfiyet verme) olmaksızın şanına yakışır bir şekilde arşın üzerine yükselmiştir. Güneşi ve ayı faydalanmaları için mahlukatının hizmetine sunmuştur. Güneş ve aydan her biri Allah'ın ilmiyle belirli bir süre (yörüngelerinde) akıp gitmektedir. Allah -Subhanehu ve Teâlâ- göklerde ve yerdeki işleri dilediği gibi yönetmektedir. Kıyamet günü Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanasınız ve o güne salih amellerle hazırlık yapasınız diye kudretine delalet eden ayetleri açıklar.
Arabic explanations of the Qur’an:
وَهُوَ ٱلَّذِي مَدَّ ٱلۡأَرۡضَ وَجَعَلَ فِيهَا رَوَٰسِيَ وَأَنۡهَٰرٗاۖ وَمِن كُلِّ ٱلثَّمَرَٰتِ جَعَلَ فِيهَا زَوۡجَيۡنِ ٱثۡنَيۡنِۖ يُغۡشِي ٱلَّيۡلَ ٱلنَّهَارَۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يَتَفَكَّرُونَ
O -Subhânehû ve Teâlâ- yeryüzünü yayıp döşeyen, orada insanlar ileri geri sallanmasın/sendelemesin diye sabit dağlar yaratan, yeryüzünde insanları, hayvanlarını, ekinlerini sulamak için nehirler var eden, orada her türlü meyve ve hayvanlardan erkek ve dişi iki sınıf yaratan, geceyi gündüzün üstüne örten, ışık saçarken karanlığa gömendir. Şüphesiz ki bu zikredilen şeylerde Allah'ın yarattıklarını düşünüp tefekkür eden toplumlar için apaçık deliller vardır. İşte onlar bu apaçık delillerden istifade ederler.
Arabic explanations of the Qur’an:
وَفِي ٱلۡأَرۡضِ قِطَعٞ مُّتَجَٰوِرَٰتٞ وَجَنَّٰتٞ مِّنۡ أَعۡنَٰبٖ وَزَرۡعٞ وَنَخِيلٞ صِنۡوَانٞ وَغَيۡرُ صِنۡوَانٖ يُسۡقَىٰ بِمَآءٖ وَٰحِدٖ وَنُفَضِّلُ بَعۡضَهَا عَلَىٰ بَعۡضٖ فِي ٱلۡأُكُلِۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يَعۡقِلُونَ
Yeryüzünde birbirine yakın araziler vardır. Orada üzüm bağları, ekinler, bir gövdeden ve farklı farklı gövdelerden çıkan hurma ağaçları vardır ki bu bahçeler ve ekinler aynı su ile sulanır. Yan yana olmasına ve aynı yerden sulanmasına rağmen tat ve fayda bakımından bazısını bazısına üstün kıldık. Şüphesiz bu zikredilenlerde aklını kullanan toplum için deliller vardır. Çünkü onlar bundan ibret alan kimselerdir.
Arabic explanations of the Qur’an:
۞ وَإِن تَعۡجَبۡ فَعَجَبٞ قَوۡلُهُمۡ أَءِذَا كُنَّا تُرَٰبًا أَءِنَّا لَفِي خَلۡقٖ جَدِيدٍۗ أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِرَبِّهِمۡۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ ٱلۡأَغۡلَٰلُ فِيٓ أَعۡنَاقِهِمۡۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلنَّارِۖ هُمۡ فِيهَا خَٰلِدُونَ
-Ey Resul- Eğer bir şeye şaşıracaksan, onların yeniden dirilmeyi yalanlamalarına şaşırman daha hakkaniyetlidir. inkâr etmelerine delil olarak şunu söylemişlerdir: Biz öldükten sonra toprak olup, çürüyerek ufalanmış kemiklere dönüşünce yeniden mi hayat bulacağız? İşte bunlar Rablerini inkâr ederek öldükten sonra yeniden dirilmeyi inkâr eden kimselerdir. Aynı zamanda O'nun (Allah -Subhânehu ve Teâlâ-'nın) öldükten sonra yeniden ölüleri diriltmeye kadir olduğunu da inkâr etmişlerdir. Kıyamet günü onların boyunlarına ateşten zincirler vurulur. Ve onlar cehennem ehlidir. Onlar orada ebedî olarak kalıcıdırlar. Onlar yok olmayacak ve onlardan azap hiç kesilmeyecektir.
Arabic explanations of the Qur’an:
Benefits of the verses in this page:
• إثبات قدرة الله سبحانه وتعالى والتعجب من خلقه للسماوات على غير أعمدة تحملها، وهذا مع عظيم خلقتها واتساعها.
Allah -Subhânehu ve Teâlâ-'nın kudretinin ispatı vardır. Geniş ve azametli yapısıyla beraber kendisini taşıyan direkler olmadan gökleri yaratması hayret edilecek şeylerdendir.

• إثبات قدرة الله وكمال ربوبيته ببرهان الخلق، إذ ينبت النبات الضخم، ويخرجه من البذرة الصغيرة، ثم يسقيه من ماء واحد، ومع هذا تختلف أحجام وألوان ثمراته وطعمها.
Yüce Allah'ın kudretinin ispatı ve yaratma delili ile rububiyetinin kemali sergilenmiştir . Zira muazzam ağaçlar bitirmiş ve onları küçük çekirdekten çıkarmıştır. Sonra aynı sudan sulamış olmasına rağmen hacimleri, renkleri ve lezzetleri farklı farklı meyvelere sahiptirler.

• أن إخراج الله تعالى للأشجار الضخمة من البذور الصغيرة، بعد أن كانت معدومة، فيه رد على المشركين في إنكارهم للبعث؛ فإن إعادة جمع أجزاء الرفات المتفرقة والمتحللة في الأرض، وبعثها من جديد، بعد أن كانت موجودة، هو بمنزلة أسهل من إخراج المعدوم من البذرة.
Şüphesiz Allah Teâlâ, koca ağaçları yoktan var ederek çok küçük çekirdekten çıkarmıştır. Burada müşriklerin yeniden dirilmeyi inkâr etmelerine reddiye vardır. Çünkü önceden bir varlığı olan ve yeryüzüne karışmış birbirinden ayrı kalıntıları bir araya getirip topladıktan sonra yeniden diriltmek, önceden bir varlığı olmayanı çekirdekten çıkarmaktan daha kolaydır.

وَيَسۡتَعۡجِلُونَكَ بِٱلسَّيِّئَةِ قَبۡلَ ٱلۡحَسَنَةِ وَقَدۡ خَلَتۡ مِن قَبۡلِهِمُ ٱلۡمَثُلَٰتُۗ وَإِنَّ رَبَّكَ لَذُو مَغۡفِرَةٖ لِّلنَّاسِ عَلَىٰ ظُلۡمِهِمۡۖ وَإِنَّ رَبَّكَ لَشَدِيدُ ٱلۡعِقَابِ
-Ey Resul- Müşrikler senden azabın gelmesi için acele etmeni istiyorlar. Allah'ın kendilerine takdir ettiği nimetlerin tamamlanmasından önce azabın inmesini yavaş buluyorlar. Hâlbuki daha önceden onların emsali olan inkârcı topluluklar için nice azaplar gelip geçmiştir. Neden bundan ibret almazlar? -Ey Resul!- Şüphesiz senin Rabbin zulümlerine rağmen insanları bağışlayandır. Allah'a tövbe etmeleri için insanlara azap etmekte acele etmez. Eğer tövbe etmezlerse küfürlerinde ısrar edenler için de azabı pek çetindir.
Arabic explanations of the Qur’an:
وَيَقُولُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَوۡلَآ أُنزِلَ عَلَيۡهِ ءَايَةٞ مِّن رَّبِّهِۦٓۗ إِنَّمَآ أَنتَ مُنذِرٞۖ وَلِكُلِّ قَوۡمٍ هَادٍ
Allah'ı inkâr edenler - sürekli olarak yüz çeviren ve inatçı olanlar-: "Musa ve İsa'ya indirildiği gibi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem'e de Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!" diyorlar. Ancak sen -Ey Resul- Allah'ın azabından insanları korkutmakla görevlisin. Allah'ın sana verdiği mucizelerden başka mucize gösteremezsin. Her topluluk için onlara hak yolu gösteren ve ona çağıran bir peygamber vardır.
Arabic explanations of the Qur’an:
ٱللَّهُ يَعۡلَمُ مَا تَحۡمِلُ كُلُّ أُنثَىٰ وَمَا تَغِيضُ ٱلۡأَرۡحَامُ وَمَا تَزۡدَادُۚ وَكُلُّ شَيۡءٍ عِندَهُۥ بِمِقۡدَارٍ
Yüce Allah her dişinin karnında neyi taşıdığını ve onun hakkındaki her şeyi bilir. Rahimlerde meydana gelen eksikliği, fazlalığı, sağlıklı olanı ve hasta olanı da bilir. Allah -Subhânehu ve Teâlâ-'nın katında her şey bir ölçü iledir, ne artar ne de eksilir.
Arabic explanations of the Qur’an:
عَٰلِمُ ٱلۡغَيۡبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ ٱلۡكَبِيرُ ٱلۡمُتَعَالِ
Çünkü O -Subhânehu ve Teâlâ- mahlukatının duyularının algılayamadığı her şeyi hakkıyla bilendir. Onların duyularının algıladığı her şeyi de hakkıyla bilendir. O, sıfatlarında, isimlerinde ve fiillerinde azametlidir. Zatı ve sıfatları ile yaratmış olduğu mahlukatının üzerindedir ve çok yücedir.
Arabic explanations of the Qur’an:
سَوَآءٞ مِّنكُم مَّنۡ أَسَرَّ ٱلۡقَوۡلَ وَمَن جَهَرَ بِهِۦ وَمَنۡ هُوَ مُسۡتَخۡفِۭ بِٱلَّيۡلِ وَسَارِبُۢ بِٱلنَّهَارِ
Gizli olanı da, saklanan sırları da bilir. -Ey İnsanlar!- Sizden sözünü gizleyen ile sözünü açıkça söyleyen O'nun ilminde birdir. Aynı zamanda O'nun ilminde gece karanlıkta insanların bakışlarından gizlenen ile güpegündüz amellerini açıktan yapan birdir.
Arabic explanations of the Qur’an:
لَهُۥ مُعَقِّبَٰتٞ مِّنۢ بَيۡنِ يَدَيۡهِ وَمِنۡ خَلۡفِهِۦ يَحۡفَظُونَهُۥ مِنۡ أَمۡرِ ٱللَّهِۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوۡمٍ حَتَّىٰ يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنفُسِهِمۡۗ وَإِذَآ أَرَادَ ٱللَّهُ بِقَوۡمٖ سُوٓءٗا فَلَا مَرَدَّ لَهُۥۚ وَمَا لَهُم مِّن دُونِهِۦ مِن وَالٍ
Allah -Subhânehu ve Teâlâ-'nın insanlar için ardı ardına gönderdiği melekleri vardır. Bazısı gece, bazısı da gündüz gelir. Allah'ın emri ile insanları, yüce Allah'ın onlar hakkında yazıp, takdir ettiği şeylerden korurlar. Aslında bu şeylerin onlara zarar vermemesini yüce Allah takdir etmiştir. Kulların söz ve amellerini yazarlar. Şüphesiz ki Yüce Allah, bir topluluğun içinde bulunduğu güzel durumu, şükredilecek bir durumdan kendilerini değiştirmedikleri sürece değiştirip, hoşlanmayacakları bir hale çevirmez. Eğer Allah -Subhânehu ve Teâlâ- bir kavmin helak olmasını dilerse O'nun bu isteğini geri çevirecek yoktur. -Ey İnsanlar!- Sizin için işlerinizi çekip çeviren Allah'tan başkası yoktur. Size isabet eden musibetleri defetmesi için O'na sığınırsınız.
Arabic explanations of the Qur’an:
هُوَ ٱلَّذِي يُرِيكُمُ ٱلۡبَرۡقَ خَوۡفٗا وَطَمَعٗا وَيُنشِئُ ٱلسَّحَابَ ٱلثِّقَالَ
-Ey İnsanlar!- Size şimşeği gösteren, sizin için gök gürültüsü ile korku salıp, yağmur ümidini bir araya toplayandır. Sağanak yağmurla dolu yüklü bulutları meydana getiren O'dur.
Arabic explanations of the Qur’an:
وَيُسَبِّحُ ٱلرَّعۡدُ بِحَمۡدِهِۦ وَٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ مِنۡ خِيفَتِهِۦ وَيُرۡسِلُ ٱلصَّوَٰعِقَ فَيُصِيبُ بِهَا مَن يَشَآءُ وَهُمۡ يُجَٰدِلُونَ فِي ٱللَّهِ وَهُوَ شَدِيدُ ٱلۡمِحَالِ
Gök gürültüsü Rabbi -Subhânehû ve Teâlâ-'yı hamd ile tesbih eder. Melekler de Rablerinden korkarak, tazim ve saygı duyarak O'nu tesbih ederler. Yakıcı yıldırımları dilediği kullarına gönderip onu helak eder. Kâfirler Allah'ın vahdaniyyetinde (birliğinde) birbiriyle çekişirler. Yüce Allah'ın güç ve kuvveti çok şiddetlidir. Bundan dolayı bir şey istediğinde onu yapar.
Arabic explanations of the Qur’an:
Benefits of the verses in this page:
• عظيم مغفرة الله وحلمه عن خطايا بني آدم، فهم يستكبرون ويَتَحَدَّوْنَ رسله وأنبياءه، ومع هذا يرزقهم ويعافيهم ويحلم عنهم.
Âdemoğlunun hatalarına karşı Allah'ın affı ve bağışlaması büyüktür. Onlar kibirlenip, resullerine ve peygamberlerine meydan okudukları halde onlara rızık, afiyet verir ve onları affeder.

• سعة علم الله تعالى بما في ظلمة الرحم، فهو يعلم أمر النطفة الواقعة في الرحم، وصَيْرُورتها إلى تخليق ذكر أو أنثى، وصحته واعتلاله، ورزقه وأجله، وشقي أو سعيد، فعلمه بها عام شامل.
Allah Teâlâ'nın ilmi çok geniştir. Öyle ki rahimlerin karanlığında gizli kalan şeyleri dahi bilir. O rahime düşen spermin halini, erkek veya dişi olarak yaratarak bir canlıya dönüşeceğini, sağlıklı ya da hasta olup olmadığını, rızkını ve ecelini, mutlu mu yoksa bedbaht mı olacağını en iyi bilendir. O'nun ilmi bunların hepsini kuşatmıştır.

• عظيم عناية الله ببني آدم، وإثبات وجود الملائكة التي تحرسه وتصونه وغيرهم مثل الحَفَظَة.
Yüce Allah'ın âdemoğluna ihsanı çok büyüktür ve onu koruyup gözeten meleklerin ve yazıcı (hafaza) melekleri gibi diğer meleklerin varlığının ispatı vardır.

• أن الله تعالى يغير حال العبد إلى الأفضل متى ما رأى منه اتباعًا لأسباب الهداية، فهداية التوفيق منوطة باتباع هداية البيان.
Şüphesiz ki Allah Teâlâ, kişiyi doğru yola götürecek olan sebeplere ittiba ederken görürse onun halini daha iyisi ile değiştirir. Tevfik hidayeti (Allah'ın kulunu doğru yolu seçmekte başarılı kılması) beyan hidayetine ittiba etmeye bağlıdır.

لَهُۥ دَعۡوَةُ ٱلۡحَقِّۚ وَٱلَّذِينَ يَدۡعُونَ مِن دُونِهِۦ لَا يَسۡتَجِيبُونَ لَهُم بِشَيۡءٍ إِلَّا كَبَٰسِطِ كَفَّيۡهِ إِلَى ٱلۡمَآءِ لِيَبۡلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَٰلِغِهِۦۚ وَمَا دُعَآءُ ٱلۡكَٰفِرِينَ إِلَّا فِي ضَلَٰلٖ
Dua/ibadet yalnızca Allah'a yapılır. Bu hususta hiç kimse O'na ortak değildir. Müşriklerin Allah'tan gayrısına dua ettiği putlar hangi husus olursa olsun dua edenin duasına icabet edemezler. Onların ettiği dua ancak susamış kimsenin su içmek için elini (uzaktan) suya uzatması gibidir. Su ağzına ulaşmayacaktır. Kafirlerin putlarına yaptıkları dua/ibadet ancak zayi olmak/kaybetmek ve haktan uzak olmaktır. Çünkü (o putlar) onlara fayda sağlayamazlar ve zarar da veremezler.
Arabic explanations of the Qur’an:
وَلِلَّهِۤ يَسۡجُدُۤ مَن فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ طَوۡعٗا وَكَرۡهٗا وَظِلَٰلُهُم بِٱلۡغُدُوِّ وَٱلۡأٓصَالِ۩
Göklerde ve yerde ne varsa secde ile yalnızca Allah için boyun eğer. Bu hususta mümin ile kafir eşittir. Ancak mümin isteyerek O'na boyun eğer ve secde eder. Kafir ise istemeden boyun büker. (Kafirin) Fıtratı O'na isteyerek itaat etmesini mecbur kılar. Gölgesi olan her mahlukat gece ve gündüz O'na boyun eğer.
Arabic explanations of the Qur’an:
قُلۡ مَن رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ قُلِ ٱللَّهُۚ قُلۡ أَفَٱتَّخَذۡتُم مِّن دُونِهِۦٓ أَوۡلِيَآءَ لَا يَمۡلِكُونَ لِأَنفُسِهِمۡ نَفۡعٗا وَلَا ضَرّٗاۚ قُلۡ هَلۡ يَسۡتَوِي ٱلۡأَعۡمَىٰ وَٱلۡبَصِيرُ أَمۡ هَلۡ تَسۡتَوِي ٱلظُّلُمَٰتُ وَٱلنُّورُۗ أَمۡ جَعَلُواْ لِلَّهِ شُرَكَآءَ خَلَقُواْ كَخَلۡقِهِۦ فَتَشَٰبَهَ ٱلۡخَلۡقُ عَلَيۡهِمۡۚ قُلِ ٱللَّهُ خَٰلِقُ كُلِّ شَيۡءٖ وَهُوَ ٱلۡوَٰحِدُ ٱلۡقَهَّٰرُ
-Ey Rasûl!- Allah ile birlikte başkalarına ibadet eden kâfirlere de ki: Gökleri ve yeri yaratan, ikisinin işlerini çekip çeviren kimdir? -Ey Rasûl!- de ki: O ikisini yaratan ve işlerini idare eden Allah'tır. Zaten sizler bunu ikrar ediyorsunuz. -Ey Rasûl!- Onlara de ki: Kendilerine fayda sağlayamayan, kendilerinden zararı def edemeyen Allah'ı barkıp ta başka aciz dostlar mı edindiniz? Bununla beraber onlar başkalarına yardım mı edecekler? -Ey Rasûl!- Onlara de ki: Basiretsiz olan kâfir ile hidayet üzere basiret sahibi Mümin bir olur mu? Ya da karanlıklar içeren küfür ile nur olan iman bir olur mu? Yoksa onlar Allah'ın yarattığı gibi yaratan ortaklar bulup da onları Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'ya ortak mı koşuyorlar? Onların nazarında Allah'ın yaratması ile ortak koştuklarının yaratması mı karışmış? -Ey Rasûl!- Onlara de ki: Allah tek başına bütün her şeyi yaratandır. Onun yaratmada bir ortağı yoktur. Uluhiyette tektir. Öyle ki ibadet edilmeyi hak eden tek ilahtır. Her şeye galip gelendir.
Arabic explanations of the Qur’an:
أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَسَالَتۡ أَوۡدِيَةُۢ بِقَدَرِهَا فَٱحۡتَمَلَ ٱلسَّيۡلُ زَبَدٗا رَّابِيٗاۖ وَمِمَّا يُوقِدُونَ عَلَيۡهِ فِي ٱلنَّارِ ٱبۡتِغَآءَ حِلۡيَةٍ أَوۡ مَتَٰعٖ زَبَدٞ مِّثۡلُهُۥۚ كَذَٰلِكَ يَضۡرِبُ ٱللَّهُ ٱلۡحَقَّ وَٱلۡبَٰطِلَۚ فَأَمَّا ٱلزَّبَدُ فَيَذۡهَبُ جُفَآءٗۖ وَأَمَّا مَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ فَيَمۡكُثُ فِي ٱلۡأَرۡضِۚ كَذَٰلِكَ يَضۡرِبُ ٱللَّهُ ٱلۡأَمۡثَالَ
Yüce Allah; hakkın kalıcı, batılın ise zail olmasına, gökten yağmurun yağarak derelerin küçük ve büyük hacimlerine göre akıp gitmesini örnek getirmiştir. Bu sel suları, köpüğü suyun üstünde taşır. Hak ve batıl için başka bir örneği de şöyle vermiştir. İnsanların ateş yakarak bazı kıymetli madenleri bu ateşte eritip, süs eşyası yapmalarıdır. Bunun köpüğü üzerine çıktığı gibi diğerinin de köpüğü üzerine çıkar. Allah bu iki misali, hak ile batılın misali olarak vermiştir. Batılın misali, suyun üzerinde yüzen köpük ve eritilen madenin üzerinde ortaya çıkan pas gibidir. Hakkın misali ise, içilen temiz ve berrak su gibidir. Bu su ile ekinler, çayır ve otlar biter. Bir diğeri de maden eritildikten sonra arta kalan ve insanların faydalandığı kısma benzetilmiştir. Yüce Allah, bu iki misali verdiği gibi, hakkın batıldan ayrılması için insanlara daha nice misaller vermiştir.
Arabic explanations of the Qur’an:
لِلَّذِينَ ٱسۡتَجَابُواْ لِرَبِّهِمُ ٱلۡحُسۡنَىٰۚ وَٱلَّذِينَ لَمۡ يَسۡتَجِيبُواْ لَهُۥ لَوۡ أَنَّ لَهُم مَّا فِي ٱلۡأَرۡضِ جَمِيعٗا وَمِثۡلَهُۥ مَعَهُۥ لَٱفۡتَدَوۡاْ بِهِۦٓۚ أُوْلَٰٓئِكَ لَهُمۡ سُوٓءُ ٱلۡحِسَابِ وَمَأۡوَىٰهُمۡ جَهَنَّمُۖ وَبِئۡسَ ٱلۡمِهَادُ
Rablerinin birleyip, O'na itaat çağrısına icabet eden müminler için mükâfatın en güzeli olan cennet vardır. Kendisini birlemeye ve itaat çağrısına icabet etmeyen kâfirler yeryüzü dolusu çeşit çeşit hazineye ve bunun bir katı fazlasına sahip olsalardı ve azaptan kendilerini kurtarmak için bu malların hepsini fidye olarak verme hususunda anlaşılma yapılsaydı bunu hemen kabul ederlerdi. İşte Allah'ın bu davetine icabet etmeyen kâfirler bütün yapmış oldukları kötülüklerden dolayı hesaba çekileceklerdir. Onların varacakları yer cehennemdir. Döşekleri ve kalacakları o ateş ne kötü bir yerdir.
Arabic explanations of the Qur’an:
Benefits of the verses in this page:
• بيان ضلال المشركين في دعوتهم واستغاثتهم بغير الله تعالى، وتشبيه حالهم بحال من يريد الشرب فيبسط يده للماء بلا تناول له، وليس بشارب مع هذه الحالة؛ لكونه لم يتخذ وسيلة صحيحة لذلك.
Müşriklerin dualarında ve Allah Teâlâ'dan başkasından yardım dilemelerindeki sapıklıkları beyan edilmiştir. Onların hali, su içmek için elini (uzaktan) suya uzatarak içmek isteyen kimseye benzetilmiştir. Bu halde suyu içmesi mümkün değildir. Çünkü yapması gerekli olan sebebi yerine getirmemiştir.

• أن من وسائل الإيضاح في القرآن: ضرب الأمثال وهي تقرب المعقول من المحسوس، وتعطي صورة ذهنية تعين على فهم المراد.
Kur'an'daki açıklama yöntemlerinden biri de, örneklendirme metodudur. Soyut olan somut olanla ifade edilir ve zihinde canlandırma yöntemi verir. Bu yöntemde kastedilen şeyin anlaşılmasını kolaylaştırır.

• إثبات سجود جميع الكائنات لله تعالى طوعًا، أو كرهًا بما تمليه الفطرة من الخضوع له سبحانه.
Bütün kâinat isteyerek ya da fıtratı gereği Allah -Subhânehu ve Teâlâ-'ya boyun eğerek Allah Teâlâ'ya secde etmektedir.

۞ أَفَمَن يَعۡلَمُ أَنَّمَآ أُنزِلَ إِلَيۡكَ مِن رَّبِّكَ ٱلۡحَقُّ كَمَنۡ هُوَ أَعۡمَىٰٓۚ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُواْ ٱلۡأَلۡبَٰبِ
-Ey Resul!- Allah'ın sana indirdiğinin hak olduğunu, iftira olmadığını bilen, Allah'ın davetine icabet eden Mümin kimse ile âmâ olan, Allah'ın davetine icabet etmeyen kâfir bir değildir. Bundan ancak aklıselim sahipleri öğüt ve ibret alır.
Arabic explanations of the Qur’an:
ٱلَّذِينَ يُوفُونَ بِعَهۡدِ ٱللَّهِ وَلَا يَنقُضُونَ ٱلۡمِيثَٰقَ
Allah'ın davetine icabet edenler, Allah'a verdikleri sözü ve kullarına verdikleri sözü eksiksiz olarak yerine getirirler. Allah'a ya da başkasına verdikleri güvenilir/pekiştirilmiş sözü asla ihlal etmezler.
Arabic explanations of the Qur’an:
وَٱلَّذِينَ يَصِلُونَ مَآ أَمَرَ ٱللَّهُ بِهِۦٓ أَن يُوصَلَ وَيَخۡشَوۡنَ رَبَّهُمۡ وَيَخَافُونَ سُوٓءَ ٱلۡحِسَابِ
Onlar, Allah'ın ziyaret edilmesini emrettiği bütün akrabaları ziyaret ederler. Rablerinden öyle korkarlar ki, bu korkuları onları Allah'ın emrettiklerini yerine getirip yasakladıklarından kaçınmaya sevk eder. İşlemiş oldukları günahlardan dolayı Allah'ın onları hesaba çekmesinden korkarlar. Kim de hesabı önemsiz görürse helak olur.
Arabic explanations of the Qur’an:
وَٱلَّذِينَ صَبَرُواْ ٱبۡتِغَآءَ وَجۡهِ رَبِّهِمۡ وَأَقَامُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَأَنفَقُواْ مِمَّا رَزَقۡنَٰهُمۡ سِرّٗا وَعَلَانِيَةٗ وَيَدۡرَءُونَ بِٱلۡحَسَنَةِ ٱلسَّيِّئَةَ أُوْلَٰٓئِكَ لَهُمۡ عُقۡبَى ٱلدَّارِ
Onlar Allah'a itaat eder, onlar için takdir ettiği mutlu edici ya da üzücü kaderine sabrederler. Allah'ın rızasını umarak O'na karşı günah işlememeye de sabrederler. Namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine vermiş olduğumuz mallardan zekâtlarını ve sadakalarını riyadan uzak bir şekilde gizli olarak verirler. Kimi zaman da başkalarına örnek olmak adına açıktan verirler. Kendilerine kötülük yapana iyilik yaparak karşılık verirler. Bu sıfatlarla anılan kimseler için kıyamette övülen bir son vardır.
Arabic explanations of the Qur’an:
جَنَّٰتُ عَدۡنٖ يَدۡخُلُونَهَا وَمَن صَلَحَ مِنۡ ءَابَآئِهِمۡ وَأَزۡوَٰجِهِمۡ وَذُرِّيَّٰتِهِمۡۖ وَٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ يَدۡخُلُونَ عَلَيۡهِم مِّن كُلِّ بَابٖ
Bu övülen son, içinde devamlı olarak nimetlendirilip kalacakları cennetlerdir. Burada kendilerine verilen nimetler; babalarından, annelerinden, hanımlarından ve çocuklarından istikamet üzere olan ve onlarla karşılaşmaktan ülfet duydukları kimselerin (cennete) girmesi ile tamamlanır. Melekler de onların cennetteki evlerinin bütün kapılarından girip tebrik ederler.
Arabic explanations of the Qur’an:
سَلَٰمٌ عَلَيۡكُم بِمَا صَبَرۡتُمۡۚ فَنِعۡمَ عُقۡبَى ٱلدَّارِ
Melekler onların yanına her girdiklerinde şu sözleri ile onları selamlarlar: Allah'a itaat etmeye, sizin açınızdan üzücü olan kadere ve günah işlememeye karşı sabrınız sebebiyle belalardan selamette oldunuz. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir.
Arabic explanations of the Qur’an:
وَٱلَّذِينَ يَنقُضُونَ عَهۡدَ ٱللَّهِ مِنۢ بَعۡدِ مِيثَٰقِهِۦ وَيَقۡطَعُونَ مَآ أَمَرَ ٱللَّهُ بِهِۦٓ أَن يُوصَلَ وَيُفۡسِدُونَ فِي ٱلۡأَرۡضِ أُوْلَٰٓئِكَ لَهُمُ ٱللَّعۡنَةُ وَلَهُمۡ سُوٓءُ ٱلدَّارِ
Allah'a sapasağlam söz verdikten sonra onu bozanlar ve Allah'ın birleştirilmesini istediği akrabalık bağını koparanlar ve Allah'a isyan ederek yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte onlar Allah'ın rahmetinden uzak bedbaht kimselerdir. Onlar için kötü son vardır, o da Cehennem'dir.
Arabic explanations of the Qur’an:
ٱللَّهُ يَبۡسُطُ ٱلرِّزۡقَ لِمَن يَشَآءُ وَيَقۡدِرُۚ وَفَرِحُواْ بِٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا وَمَا ٱلۡحَيَوٰةُ ٱلدُّنۡيَا فِي ٱلۡأٓخِرَةِ إِلَّا مَتَٰعٞ
Yüce Allah dilediği kuluna rızkını genişletir ve dilediği kulu için de daraltır. Rızkın genişletilmesi Allah'ın sevgisinin ve mutluluğun alameti değildir. Rızkın daraltılması da bedbahtlığın alameti değildir. Kâfirler dünya hayatına bağımlı olup mutlu olmuş ve rahatlamışlardır. Hâlbuki, dünya hayatı ahiretin yanında geçici az bir metadan başka bir şey değildir.
Arabic explanations of the Qur’an:
وَيَقُولُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَوۡلَآ أُنزِلَ عَلَيۡهِ ءَايَةٞ مِّن رَّبِّهِۦۚ قُلۡ إِنَّ ٱللَّهَ يُضِلُّ مَن يَشَآءُ وَيَهۡدِيٓ إِلَيۡهِ مَنۡ أَنَابَ
Allah'ı ve ayetlerini inkâr edenler şöyle diyorlar: Muhammed'in doğruluğuna Rabbi katından somut mucizeler indirilseydi de ona iman etseydik ya! -Ey Resul!- Bu öneride bulunanlara şöyle de: Şüphesiz Allah adaleti ile dilediğini saptırır ve lütfu ile kendisine tövbe ederek dönen kimseye de hidayet eder. Mucize indirilmesi ile bağlantı kurdukları hidayet onların elinde değildir.
Arabic explanations of the Qur’an:
ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَتَطۡمَئِنُّ قُلُوبُهُم بِذِكۡرِ ٱللَّهِۗ أَلَا بِذِكۡرِ ٱللَّهِ تَطۡمَئِنُّ ٱلۡقُلُوبُ
Yüce Allah'ın hidayet ettiği kimseler iman eden ve kalpleri tesbih, tahmid ile Allah'ı zikreden, kitabını okuyup dinleyerek ve bunun dışındaki zikir çeşitleri ile huzur bulanlardır. Dikkat edin, kalpler yalnızca Allah'ı zikretmekle huzur bulur.
Arabic explanations of the Qur’an:
Benefits of the verses in this page:
• الترغيب في جملة من فضائل الأخلاق الموجبة للجنة، ومنها: حسن الصلة، وخشية الله تعالى، والوفاء بالعهود، والصبر والإنفاق، ومقابلة السيئة بالحسنة والتحذير من ضدها.
Cennete sokmaya sebep olan güzel ahlakın geneline teşvikte bulunulmuştur. Bunlardan bazısı şunlardır: Akraba ile güzel ilişki kurmak, Allah Teâlâ'dan korkmak, verilen sözü yerine getirmek, sabırlı olmak, infakta bulunmak, kötülüğe iyilikle karşılık vermek ve bunun zıddından sakındırmaktır.

• أن مقاليد الرزق بيد الله سبحانه وتعالى، وأن توسعة الله تعالى أو تضييقه في رزق عبدٍ ما لا ينبغي أن يكون موجبًا لفرح أو حزن، فهو ليس دليلًا على رضا الله أو سخطه على ذلك العبد.
Şüphesiz ki rızkın anahtarı Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'nın elindedir. Allah Teâlâ'nın bir kulun rızkını genişletmesi ya da daraltması sevinilecek ya da üzülecek bir şey değildir. Çünkü bu durum Allah'ın kulundan razı olduğunun ya da ona gazaplandığının göstergesi değildir.

• أن الهداية ليست بالضرورة مربوطة بإنزال الآيات والمعجزات التي اقترح المشركون إظهارها.
Şüphesiz ki bir kimsenin hidayete ulaşması, ayetlerin indirilmesine ve müşriklerin gösterilmesini istedikleri mucizelerin gönderilmesine bağlı değildir.

• من آثار القرآن على العبد المؤمن أنه يورثه طمأنينة في القلب.
Kur'an'ın, kulun üzerindeki etkilerinden birisi de, kalbin rahatlamasına sebebiyet vermesidir.

ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ طُوبَىٰ لَهُمۡ وَحُسۡنُ مَـَٔابٖ
Allah'a iman eden ve Yüce Allah'a kendilerini yakınlaştıran salih amelleri işleyenler için ahirette güzel bir hayat vardır. Güzel son olan cennet onlar içindir.
Arabic explanations of the Qur’an:
كَذَٰلِكَ أَرۡسَلۡنَٰكَ فِيٓ أُمَّةٖ قَدۡ خَلَتۡ مِن قَبۡلِهَآ أُمَمٞ لِّتَتۡلُوَاْ عَلَيۡهِمُ ٱلَّذِيٓ أَوۡحَيۡنَآ إِلَيۡكَ وَهُمۡ يَكۡفُرُونَ بِٱلرَّحۡمَٰنِۚ قُلۡ هُوَ رَبِّي لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ عَلَيۡهِ تَوَكَّلۡتُ وَإِلَيۡهِ مَتَابِ
Geçmişte peygamberleri ümmetlerine gönderdiğimiz gibi seni de bir elçi olarak gönderdik. Böylece sana vahyetmiş olduğumuz Kur'an'ı Kerim'i onlara oku. O (Kur'an) senin doğruluğuna tek başına yeter. Ancak kavmin bu ayetleri inkâr ediyor. Çünkü onlar başkalarını Rahman'a ortak koşarak, O'nu inkâr ediyorlar. Ey Resul!- Onlara de ki: Başkalarını kendisine şirk koştuğunuz Rahman, O'ndan başka ibadet edilecek hak ilah olmayan Rabbimdir. Bütün işlerimde O'na dayanıp güvendim. Benim tövbem de ancak O'nadır.
Arabic explanations of the Qur’an:
وَلَوۡ أَنَّ قُرۡءَانٗا سُيِّرَتۡ بِهِ ٱلۡجِبَالُ أَوۡ قُطِّعَتۡ بِهِ ٱلۡأَرۡضُ أَوۡ كُلِّمَ بِهِ ٱلۡمَوۡتَىٰۗ بَل لِّلَّهِ ٱلۡأَمۡرُ جَمِيعًاۗ أَفَلَمۡ يَاْيۡـَٔسِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ أَن لَّوۡ يَشَآءُ ٱللَّهُ لَهَدَى ٱلنَّاسَ جَمِيعٗاۗ وَلَا يَزَالُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ تُصِيبُهُم بِمَا صَنَعُواْ قَارِعَةٌ أَوۡ تَحُلُّ قَرِيبٗا مِّن دَارِهِمۡ حَتَّىٰ يَأۡتِيَ وَعۡدُ ٱللَّهِۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُخۡلِفُ ٱلۡمِيعَادَ
Eğer ilahi kitaplardan birisinin kendisi ile dağların yerinden yürütüleceği ya da yeryüzünün yarılıp nehirlere ve pınarlara dönüşeceği yahut ölülere okunup dirilecekleri bir özelliği olsaydı - Bu sana indirilen Kur'an olurdu- Ey Resul!- O apaçık delildir. Eğer sizin kalpleriniz takvalı olsaydı tesiri çok azametli olurdu. Ancak onlar inkâr ettiler. Bilakis mucizelerin indirilmesinde ve diğer hususlardaki bütün emir yalnızca Allah'ındır. Allah'a iman eden Müminler bilmiyorlar mı ki, şüphesiz Allah ayetler indirmeden bütün insanların hidayetini isteseydi onların hepsine hidayet ederdi. Ancak O, bunu dilemedi. Allah'ın kesintisiz azap vaadi gerçekleşene kadar, Allah'ı inkâr edenlerin başlarına ya da diyarlarının yakınlarına, içinde bulundukları küfür ve günahlar sebebiyle bir felaket isabet etmeye devam edecektir. Şüphesiz ki Allah, vaadi için belirlenen vakit geldiğinde onu uygulamayı terk etmez.
Arabic explanations of the Qur’an:
وَلَقَدِ ٱسۡتُهۡزِئَ بِرُسُلٖ مِّن قَبۡلِكَ فَأَمۡلَيۡتُ لِلَّذِينَ كَفَرُواْ ثُمَّ أَخَذۡتُهُمۡۖ فَكَيۡفَ كَانَ عِقَابِ
Kavminin yalanladığı ve alaya aldığı ilk resul sen değilsin. -Ey Resul!- Senden önce nice kavimler resulleri ile alay edip onları yalanladılar. Resullerini inkâr edenlere mühlet verdim. Benim onları helak etmeyeceğimi zannettiler. Bu müddet tamamlandıktan sonra çeşitli azaplarla onları yakalayıverdim. Onları cezalandırmamı nasıl buldun? O çok şiddetli bir cezalandırma oldu.
Arabic explanations of the Qur’an:
أَفَمَنۡ هُوَ قَآئِمٌ عَلَىٰ كُلِّ نَفۡسِۭ بِمَا كَسَبَتۡۗ وَجَعَلُواْ لِلَّهِ شُرَكَآءَ قُلۡ سَمُّوهُمۡۚ أَمۡ تُنَبِّـُٔونَهُۥ بِمَا لَا يَعۡلَمُ فِي ٱلۡأَرۡضِ أَم بِظَٰهِرٖ مِّنَ ٱلۡقَوۡلِۗ بَلۡ زُيِّنَ لِلَّذِينَ كَفَرُواْ مَكۡرُهُمۡ وَصُدُّواْ عَنِ ٱلسَّبِيلِۗ وَمَن يُضۡلِلِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِنۡ هَادٖ
Bütün mahlukatın rızıklarını koruma görevini, bütün nefislerin işlediği amelleri gözetlemeyi üstlenen ve amellerine göre karşılığını verecek olan mı ibadet edilmeye daha layıktır yoksa ibadet edilmeyi hak etmeyen bu putlar mı? Kâfirler zulüm ve yalan ile Allah'a ortaklar koştular. -Ey Resul!- Onlara de ki: Eğer iddianızda sadık kimseler iseniz Allah ile birlikte kendilerine ibadet ettiğiniz ortakların adlarını söyleyin bakalım. Yoksa siz yeryüzünde Allah'a bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Yahut hakikati olmayan boş sözler mi söylüyorsunuz? Bilakis şeytan kâfirlerin kötü planlarını onlara iyi gösterdi ve bunun akabinde Allah'ı inkâr ettiler ve onları hidayet ve doğru yoldan uzaklaştırdı. Yüce Allah kimi doğru yoldan saptırırsa onu doğru yola iletecek kimse yoktur.
Arabic explanations of the Qur’an:
لَّهُمۡ عَذَابٞ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۖ وَلَعَذَابُ ٱلۡأٓخِرَةِ أَشَقُّۖ وَمَا لَهُم مِّنَ ٱللَّهِ مِن وَاقٖ
Onlar için dünya hayatında Müslümanlar tarafından öldürülmek ve esir alınmak ile gerçekleşecek bir azap vardır. Ahirette onları bekleyen azap kesintiye uğramadan devamlı ve şiddet bakımından dünya azabından daha şiddetli ve ağırdır. Kıyamet günü onları Yüce Allah'ın azabından koruyacak hiçbir şey yoktur.
Arabic explanations of the Qur’an:
Benefits of the verses in this page:
• أن الأصل في كل كتاب منزل أنه جاء للهداية، وليس لاستنزال الآيات، فذاك أمر لله تعالى يقدره متى شاء وكيف شاء.
İndirilen her kitap asıl olarak hidayet için gelmiştir. Yoksa ayetlerin indirilmesi talep edildiği için gelmemiştir. Bu husus Allah Teâlâ'nın ne zaman ve nasıl istedi ise öyle takdir ettiği bir emridir.

• تسلية الله تعالى للنبي صلى الله عليه وسلم، وإحاطته علمًا أن ما يسلكه معه المشركون من طرق التكذيب، واجهه أنبياء سابقون.
Allah Teâlâ peygamberini teselli etmiştir. Geçmişte gönderilmiş peygamberleri yalanlamak için müşrikler kendilerine bir çok yol edinmişlerdir. Yüce Allah ise bütün bunları ilmi ile kuşatmıştır.

• يصل الشيطان في إضلال بعض العباد إلى أن يزين لهم ما يعملونه من المعاصي والإفساد.
Şeytan işlemiş oldukları günah ve bozgunculukları kendilerine süsleyerek bazı insanları sapıklığa sürüklemiştir.

۞ مَّثَلُ ٱلۡجَنَّةِ ٱلَّتِي وُعِدَ ٱلۡمُتَّقُونَۖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُۖ أُكُلُهَا دَآئِمٞ وَظِلُّهَاۚ تِلۡكَ عُقۡبَى ٱلَّذِينَ ٱتَّقَواْۚ وَّعُقۡبَى ٱلۡكَٰفِرِينَ ٱلنَّارُ
Emirlerine itaat ederek ve yasaklarından kaçınarak yüce Allah'a karşı takvalı olan kimselere Allah'ın vadettiği cennetin özellikleri şöyledir: Saraylarının ve ağaçlarının altından ırmaklar akar, dünya meyvelerinin aksine meyveleri devamlıdır kesintiye uğramaz. Gölgesi devamlıdır, yok olmaz ve kısalmaz. İşte bu güzel son, emirlerine itaat ederek ve yasaklarından kaçınarak Allah'a karşı takvalı olan kimseler içindir. Kâfirlerin sonu ise içinde ebedî kalacakları cehennemdir.
Arabic explanations of the Qur’an:
وَٱلَّذِينَ ءَاتَيۡنَٰهُمُ ٱلۡكِتَٰبَ يَفۡرَحُونَ بِمَآ أُنزِلَ إِلَيۡكَۖ وَمِنَ ٱلۡأَحۡزَابِ مَن يُنكِرُ بَعۡضَهُۥۚ قُلۡ إِنَّمَآ أُمِرۡتُ أَنۡ أَعۡبُدَ ٱللَّهَ وَلَآ أُشۡرِكَ بِهِۦٓۚ إِلَيۡهِ أَدۡعُواْ وَإِلَيۡهِ مَـَٔابِ
-Ey Resul!- Yahudilerden kendilerine Tevrat verdiğimiz ve Hristiyanlardan kendilerine İncil verdiğimiz bazı kimseler kendilerine indirilenin bir kısmına muvafakat ettiği için sana indirilene sevinirler. Bazı Yahudi ve Hristiyan gruplar hevâlarına uymadığı ya da onları tahrif ve değiştirmekle nitelediği için sana indirilenin bazısını inkâr ederler. -Ey Resul!- Onlara de ki: Şüphesiz ki Allah bana yalnızca O'na ibadet etmemi emretti. O'na hiçbir şeyi şirk koşmam. Yalnızca O'na dua ederim, O'ndan başkasına yalvarmam. Benim dönüşüm yalnızca O'nadır. Tevrat ve İncil'de bunlarla gelmiştir.
Arabic explanations of the Qur’an:
وَكَذَٰلِكَ أَنزَلۡنَٰهُ حُكۡمًا عَرَبِيّٗاۚ وَلَئِنِ ٱتَّبَعۡتَ أَهۡوَآءَهُم بَعۡدَ مَا جَآءَكَ مِنَ ٱلۡعِلۡمِ مَا لَكَ مِنَ ٱللَّهِ مِن وَلِيّٖ وَلَا وَاقٖ
-Ey Resul- Biz geçmiş kitapları kavimlerinin dilinde indirdiğimiz gibi sana da Kur'an'ı hakkı açıklayıp, apaçık hüküm veren Arapça bir kitap olarak indirdik. Ey Resul- Eğer Allah'ın sana öğrettiği ilim geldikten sonra onların hevâlarına uymayan şeyleri iptal etmen için seninle tartıştıklarında ehlikitabın hevâsına uyarsan, Allah tarafından senin işlerini üstlenen ne bir dost, düşmanlarına karşı sana yardım edecek ne bir yardımcı vardır. Allah'ın azabından seni koruyacak hiçbir engelde yoktur.
Arabic explanations of the Qur’an:
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا رُسُلٗا مِّن قَبۡلِكَ وَجَعَلۡنَا لَهُمۡ أَزۡوَٰجٗا وَذُرِّيَّةٗۚ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَن يَأۡتِيَ بِـَٔايَةٍ إِلَّا بِإِذۡنِ ٱللَّهِۗ لِكُلِّ أَجَلٖ كِتَابٞ
-Ey Resul!- Ant olsun ki senden önce de insanlardan resuller gönderdik. Sonradan ortaya çıkan tek resul değilsin. Onlara da diğer insanlar gibi eşler ve evlatlar verdik. Onları, melekler gibi evlenmeyen ve çocuğu olmayan kimseler kılmadık. Sen de beşer olup evlenen ve çocuk edinen o resullerden birisisin. Neden müşrikler senin böyle olmana şaşırıyorlar? Allah'ın izni olmaksızın bir resulün kendiliğinden bir mucize getirmesi mümkün değildir. Allah'ın takdir ettiği her iş bir kitapta zikredilmiştir. Ecel ne öne gelir ne de gecikir.
Arabic explanations of the Qur’an:
يَمۡحُواْ ٱللَّهُ مَا يَشَآءُ وَيُثۡبِتُۖ وَعِندَهُۥٓ أُمُّ ٱلۡكِتَٰبِ
Yüce Allah hayır, şer, mutluluk, bedbahtlık ve diğer hususlardan dilediğini ortadan kaldırır. Onlardan dilediğini de sabit bırakır. Levh-i Mahfuz O’nun katındadır. O her şeyin dönüş yeridir. Silinen ve sabit bırakılan her şey onda yazılı olana mutabıktır.
Arabic explanations of the Qur’an:
وَإِن مَّا نُرِيَنَّكَ بَعۡضَ ٱلَّذِي نَعِدُهُمۡ أَوۡ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِنَّمَا عَلَيۡكَ ٱلۡبَلَٰغُ وَعَلَيۡنَا ٱلۡحِسَابُ
-Ey Peygamber!- Sen vefat etmeden önce onlara vadettiğimiz azabın bazısını sana göstersek ya da sana göstermeden canını alsak da senin görevin sadece tebliğ etmeni emrettiğimiz şeyleri tebliğ etmendir. Onların karşılığını vermek ve hesabını görmek senin işin değildir. Bu bizim işimizdir.
Arabic explanations of the Qur’an:
أَوَلَمۡ يَرَوۡاْ أَنَّا نَأۡتِي ٱلۡأَرۡضَ نَنقُصُهَا مِنۡ أَطۡرَافِهَاۚ وَٱللَّهُ يَحۡكُمُ لَا مُعَقِّبَ لِحُكۡمِهِۦۚ وَهُوَ سَرِيعُ ٱلۡحِسَابِ
Bu kâfirler küfür diyarına gelip Müslümanların oraları fethetmesi ve İslam'ın yayılması ile onu etrafından eksiltip, küçülttüğümüzü görmediler mi? Yüce Allah kulları arasında dilediği gibi hükmeder ve takdir eder. O'nun arkasından hiç kimse O'nun hükmünü iptal edemez, değiştiremez ve tebdil edemez. Allah -Subhânehu ve Teâlâ- hesabı çabuk görendir. Bir günde öncekilerin ve sonrakilerin hesabını görür.
Arabic explanations of the Qur’an:
وَقَدۡ مَكَرَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡ فَلِلَّهِ ٱلۡمَكۡرُ جَمِيعٗاۖ يَعۡلَمُ مَا تَكۡسِبُ كُلُّ نَفۡسٖۗ وَسَيَعۡلَمُ ٱلۡكُفَّٰرُ لِمَنۡ عُقۡبَى ٱلدَّارِ
Geçmiş ümmetler peygamberlerine tuzak kurmuşlar ve onları kandırmışlardı. Onların getirdiklerini yalanladılar. Onlar için yaptıkları plan ne işe yaradı? Hiçbir işe yaramadı. Çünkü plan derleyen kimsenin her planı, Yüce Allah'ın takdir ve tedbirinden dışarı çıkamaz. Aynı şekilde Allah -Subhânehu ve Teâlâ- kullarının yaptığı bütün amelleri bilir, bunlardan hiçbir şey ona gizli kalmaz. İşte o zaman Allah'a iman etmeyerek ne kadar hata ettiklerini ve (Yüce Allah'a) iman ederek Müminlerin ne kadar doğru yaptıklarını bileceklerdir. Böylece Cennet'i ve güzel sonu elde edeceklerdir.
Arabic explanations of the Qur’an:
Benefits of the verses in this page:
• الترغيب في الجنة ببيان صفتها، من جريان الأنهار وديمومة الرزق والظل.
Nehirlerin akması, rızkının ve gölgesinin devamlı olması gibi özelliklerinin açıklanmasıyla cennete teşvik vardır.

• خطورة اتباع الهوى بعد ورود العلم وأنه من أسباب عذاب الله.
İlim geldikten sonra hevâya tabi olmak tehlikelidir. Şüphesiz ki bu Yüce Allah'ın azabına neden olan sebeplerdendir.

• بيان أن الرسل بشر، لهم أزواج وذريات، وأن نبينا صلى الله عليه وسلم ليس بدعًا بينهم، فقد كان مماثلًا لهم في ذلك.
Resullerin beşer olduğu açıklanmıştır. Onların hanımları ve zürriyetleri vardır. Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- onlardan farklı bir kimse değildir. Bu hususlarda onlarla eşittir.

وَيَقُولُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَسۡتَ مُرۡسَلٗاۚ قُلۡ كَفَىٰ بِٱللَّهِ شَهِيدَۢا بَيۡنِي وَبَيۡنَكُمۡ وَمَنۡ عِندَهُۥ عِلۡمُ ٱلۡكِتَٰبِ
Kâfir olanlar: -Ey Muhammed!- Sen Allah tarafından gönderilmiş bir resul değilsin dediler. -Ey Resul!- Onlara de ki: Rabbim tarafından size gönderildiğime dair sizinle benim aramda şahit olarak yüce Allah ve içinde benim özelliklerimin geçtiği semavi kitapların ilmine sahip olanlar yeter. Allah kimin doğruluğuna şahitlik ederse, onu yalanlayanın yalanlaması zarar vermez.
Arabic explanations of the Qur’an:
Benefits of the verses in this page:
• أن المقصد من إنزال القرآن هو الهداية بإخراج الناس من ظلمات الباطل إلى نور الحق.
Kur'an'ın indirilmesindeki amaç, insanları batılın karanlığından çıkarıp hakkın aydınlığına hidayet etmektir.

• إرسال الرسل يكون بلسان أقوامهم ولغتهم؛ لأنه أبلغ في الفهم عنهم، فيكون أدعى للقبول والامتثال.
Resullerin gönderilmesi kavimlerinin konuştuğu aynı dil ve lisanları ile olmuştur. Böylece onları daha iyi anlar ve itaat edip kabul ederler.

• وظيفة الرسل تتلخص في إرشاد الناس وقيادتهم للخروج من الظلمات إلى النور.
Kısaca resullerin görevi insanları irşat etmek ve karanlıklardan aydınlığa çıkarmaktır.

 
Translation of the meanings Surah: Ar-Ra‘d
Surahs’ Index Page Number
 
Translation of the Meanings of the Noble Qur'an - Turkish Translation of Al-Mukhtasar in Interpreting the Noble Quran - Translations’ Index

Turkish Translation of Al-Mukhtasar in Interpreting the Noble Quran, issued by Tafsir Center

close