ترجمهٔ معانی قرآن کریم - ترجمه ى ترکی - شعبان بریتش * - لیست ترجمه ها

XML CSV Excel API
Please review the Terms and Policies

ترجمهٔ معانی سوره: سوره يونس   آیه:

Sûratu Yûnus

الٓرۚ تِلۡكَ ءَايَٰتُ ٱلۡكِتَٰبِ ٱلۡحَكِيمِ
Elif Lâm Râ. İşte bunlar hakim olan kitabın ayetleridir.
تفسیرهای عربی:
أَكَانَ لِلنَّاسِ عَجَبًا أَنۡ أَوۡحَيۡنَآ إِلَىٰ رَجُلٖ مِّنۡهُمۡ أَنۡ أَنذِرِ ٱلنَّاسَ وَبَشِّرِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ أَنَّ لَهُمۡ قَدَمَ صِدۡقٍ عِندَ رَبِّهِمۡۗ قَالَ ٱلۡكَٰفِرُونَ إِنَّ هَٰذَا لَسَٰحِرٞ مُّبِينٌ
İçlerinden bir adama: İnsanları uyar, iman edenlere Rab’leri katında güzel mükâfatların olduğunu müjdele! diye vahyetmemiz insanların tuhafına mı gitti ki, kâfirler: "Bu açıkça bir büyücüdür" dediler?
تفسیرهای عربی:
إِنَّ رَبَّكُمُ ٱللَّهُ ٱلَّذِي خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٖ ثُمَّ ٱسۡتَوَىٰ عَلَى ٱلۡعَرۡشِۖ يُدَبِّرُ ٱلۡأَمۡرَۖ مَا مِن شَفِيعٍ إِلَّا مِنۢ بَعۡدِ إِذۡنِهِۦۚ ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبُّكُمۡ فَٱعۡبُدُوهُۚ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Şüphesiz Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan sonra arşa istivâ eden (yükselen), O'nun izni olmadan kimse şefaatçi olamaz. İşte sizin Rabbiniz Allah budur. (Ancak) O’na ibadet edin! Öğüt almıyor musunuz?
تفسیرهای عربی:
إِلَيۡهِ مَرۡجِعُكُمۡ جَمِيعٗاۖ وَعۡدَ ٱللَّهِ حَقًّاۚ إِنَّهُۥ يَبۡدَؤُاْ ٱلۡخَلۡقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥ لِيَجۡزِيَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ بِٱلۡقِسۡطِۚ وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَهُمۡ شَرَابٞ مِّنۡ حَمِيمٖ وَعَذَابٌ أَلِيمُۢ بِمَا كَانُواْ يَكۡفُرُونَ
Hepinizin dönüşü O’nadır. Allah’ın vaadi haktır. O, (mahlûkatı) önce (yoktan) yaratır. Sonra da iman edip, salih amel işleyenleri adaletle karşılığını vermek için yeniden diriltir. Kâfirlere gelince, kâfirlik yaptıkları için onlara kızgın bir içecek ve can yakan bir ceza vardır.
تفسیرهای عربی:
هُوَ ٱلَّذِي جَعَلَ ٱلشَّمۡسَ ضِيَآءٗ وَٱلۡقَمَرَ نُورٗا وَقَدَّرَهُۥ مَنَازِلَ لِتَعۡلَمُواْ عَدَدَ ٱلسِّنِينَ وَٱلۡحِسَابَۚ مَا خَلَقَ ٱللَّهُ ذَٰلِكَ إِلَّا بِٱلۡحَقِّۚ يُفَصِّلُ ٱلۡأٓيَٰتِ لِقَوۡمٖ يَعۡلَمُونَ
Güneşi ışık, ayı da nur/aydınlık kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için aya menziller takdir eden O’dur. Allah bunları sadece hak olarak yaratmıştır. O, bilen bir toplum için ayetleri apaçık bir şekilde açıklar.
تفسیرهای عربی:
إِنَّ فِي ٱخۡتِلَٰفِ ٱلَّيۡلِ وَٱلنَّهَارِ وَمَا خَلَقَ ٱللَّهُ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يَتَّقُونَ
Gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, Allah’ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde sakınan bir toplum için ayetler vardır.
تفسیرهای عربی:
إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يَرۡجُونَ لِقَآءَنَا وَرَضُواْ بِٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا وَٱطۡمَأَنُّواْ بِهَا وَٱلَّذِينَ هُمۡ عَنۡ ءَايَٰتِنَا غَٰفِلُونَ
(Hesap için) Bizimle karşılaşmayı ummayan ve dünya hayatına razı olup onunla tatmin olanlar, işte onlar ayetlerimizden gafildirler.
تفسیرهای عربی:
أُوْلَٰٓئِكَ مَأۡوَىٰهُمُ ٱلنَّارُ بِمَا كَانُواْ يَكۡسِبُونَ
İşte onlar, kazandıkların karşılığı olarak ateş onların barınacağı yerdir.
تفسیرهای عربی:
إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ يَهۡدِيهِمۡ رَبُّهُم بِإِيمَٰنِهِمۡۖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهِمُ ٱلۡأَنۡهَٰرُ فِي جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ
İman edip, salih amel işleyenleri Rab’leri iman ettikleri için altından ırmakların aktığı nimet cennetlerine eriştirir.
تفسیرهای عربی:
دَعۡوَىٰهُمۡ فِيهَا سُبۡحَٰنَكَ ٱللَّهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمۡ فِيهَا سَلَٰمٞۚ وَءَاخِرُ دَعۡوَىٰهُمۡ أَنِ ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Orada duaları: "Allah’ım! Sen tüm noksanlıklardan münezzehsin" dir. (Aralarında ki) selamlaşmaları “Selam”dır, dualarının sonu ise:”Alemlerin Rabbine hamd olsun” dur.
تفسیرهای عربی:
۞ وَلَوۡ يُعَجِّلُ ٱللَّهُ لِلنَّاسِ ٱلشَّرَّ ٱسۡتِعۡجَالَهُم بِٱلۡخَيۡرِ لَقُضِيَ إِلَيۡهِمۡ أَجَلُهُمۡۖ فَنَذَرُ ٱلَّذِينَ لَا يَرۡجُونَ لِقَآءَنَا فِي طُغۡيَٰنِهِمۡ يَعۡمَهُونَ
Eğer Allah, insanlara hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de acilen verseydi, hemen ecellerine hükmedilirdi (helak edilirlerdi.) Bizimle buluşmayı ümit etmeyenleri azgınlıkları içinde bocalar bir halde bırakırız.
تفسیرهای عربی:
وَإِذَا مَسَّ ٱلۡإِنسَٰنَ ٱلضُّرُّ دَعَانَا لِجَنۢبِهِۦٓ أَوۡ قَاعِدًا أَوۡ قَآئِمٗا فَلَمَّا كَشَفۡنَا عَنۡهُ ضُرَّهُۥ مَرَّ كَأَن لَّمۡ يَدۡعُنَآ إِلَىٰ ضُرّٖ مَّسَّهُۥۚ كَذَٰلِكَ زُيِّنَ لِلۡمُسۡرِفِينَ مَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ
İnsana bir darlık dokunduğu zaman, yatarken otururken veya ayakta iken bize dua edip, yalvarır. Biz onun darlığını giderdiğimizde sanki başına gelen darlık sebebiyle bize hiç yalvarmamış gibi geçip gider. İşte, böyle müsriflere yapmakta oldukları şey güzel görünür.
تفسیرهای عربی:
وَلَقَدۡ أَهۡلَكۡنَا ٱلۡقُرُونَ مِن قَبۡلِكُمۡ لَمَّا ظَلَمُواْ وَجَآءَتۡهُمۡ رُسُلُهُم بِٱلۡبَيِّنَٰتِ وَمَا كَانُواْ لِيُؤۡمِنُواْۚ كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡقَوۡمَ ٱلۡمُجۡرِمِينَ
And olsun ki , sizden önce gelen nesilleri, rasûlleri onlara açık deliller getirdikleri halde zulmedip, iman etmedikleri için helak ettik. Suçlu bir toplumu işte böyle cezalandırırız.
تفسیرهای عربی:
ثُمَّ جَعَلۡنَٰكُمۡ خَلَٰٓئِفَ فِي ٱلۡأَرۡضِ مِنۢ بَعۡدِهِمۡ لِنَنظُرَ كَيۡفَ تَعۡمَلُونَ
Sonra onların ardından sizi yeryüzüne halifeler yaptık ki, bakalım nasıl ameller işleyeceksiniz.
تفسیرهای عربی:
وَإِذَا تُتۡلَىٰ عَلَيۡهِمۡ ءَايَاتُنَا بَيِّنَٰتٖ قَالَ ٱلَّذِينَ لَا يَرۡجُونَ لِقَآءَنَا ٱئۡتِ بِقُرۡءَانٍ غَيۡرِ هَٰذَآ أَوۡ بَدِّلۡهُۚ قُلۡ مَا يَكُونُ لِيٓ أَنۡ أُبَدِّلَهُۥ مِن تِلۡقَآيِٕ نَفۡسِيٓۖ إِنۡ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَىٰٓ إِلَيَّۖ إِنِّيٓ أَخَافُ إِنۡ عَصَيۡتُ رَبِّي عَذَابَ يَوۡمٍ عَظِيمٖ
Ayetlerimiz açık açık onlara okununca, bizimle karşılaşmayı ummayanlar: Bundan başka bir Kur’an getir ya da bunu değiştir, dediler. De ki: O’nu kendime göre değiştirmem mümkün değildir. Ben, sadece bana vahyedilene uyarım. Ben eğer Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkarım.
تفسیرهای عربی:
قُل لَّوۡ شَآءَ ٱللَّهُ مَا تَلَوۡتُهُۥ عَلَيۡكُمۡ وَلَآ أَدۡرَىٰكُم بِهِۦۖ فَقَدۡ لَبِثۡتُ فِيكُمۡ عُمُرٗا مِّن قَبۡلِهِۦٓۚ أَفَلَا تَعۡقِلُونَ
De ki: Eğer Allah dileseydi onu size hiç okumazdım ve O’nu size hiç bildirmezdi. Daha önce sizin aranızda bir ömür yaşadım, hiç akletmiyor musunuz?
تفسیرهای عربی:
فَمَنۡ أَظۡلَمُ مِمَّنِ ٱفۡتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًا أَوۡ كَذَّبَ بِـَٔايَٰتِهِۦٓۚ إِنَّهُۥ لَا يُفۡلِحُ ٱلۡمُجۡرِمُونَ
Allah adına yalan uydurandan veya ayetlerini yalan sayandan daha zalim kim olabilir. Suçlular kesinlikle kurtuluşa eremezler.
تفسیرهای عربی:
وَيَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُمۡ وَلَا يَنفَعُهُمۡ وَيَقُولُونَ هَٰٓؤُلَآءِ شُفَعَٰٓؤُنَا عِندَ ٱللَّهِۚ قُلۡ أَتُنَبِّـُٔونَ ٱللَّهَ بِمَا لَا يَعۡلَمُ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَلَا فِي ٱلۡأَرۡضِۚ سُبۡحَٰنَهُۥ وَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشۡرِكُونَ
Kendilerine fayda da zarar da veremeyen şeylere: Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir, diyerek Allah’tan başkalarına ibadet ederler. De ki: Allah’a, göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Allah, koştukları şirklerden münezzeh ve yücedir.
تفسیرهای عربی:
وَمَا كَانَ ٱلنَّاسُ إِلَّآ أُمَّةٗ وَٰحِدَةٗ فَٱخۡتَلَفُواْۚ وَلَوۡلَا كَلِمَةٞ سَبَقَتۡ مِن رَّبِّكَ لَقُضِيَ بَيۡنَهُمۡ فِيمَا فِيهِ يَخۡتَلِفُونَ
İnsanlar tek ümmetti, sonradan ayrılığa düştüler. Rabbinden daha önce bir söz verilmemiş olmasaydı; ayrılığa düştükleri konuda aralarında hüküm verilirdi.
تفسیرهای عربی:
وَيَقُولُونَ لَوۡلَآ أُنزِلَ عَلَيۡهِ ءَايَةٞ مِّن رَّبِّهِۦۖ فَقُلۡ إِنَّمَا ٱلۡغَيۡبُ لِلَّهِ فَٱنتَظِرُوٓاْ إِنِّي مَعَكُم مِّنَ ٱلۡمُنتَظِرِينَ
Rabbinden O’na bir mucize indirilseydi ya! derler. De ki: Gayb Allah’ındır, bekleyiniz ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim.
تفسیرهای عربی:
وَإِذَآ أَذَقۡنَا ٱلنَّاسَ رَحۡمَةٗ مِّنۢ بَعۡدِ ضَرَّآءَ مَسَّتۡهُمۡ إِذَا لَهُم مَّكۡرٞ فِيٓ ءَايَاتِنَاۚ قُلِ ٱللَّهُ أَسۡرَعُ مَكۡرًاۚ إِنَّ رُسُلَنَا يَكۡتُبُونَ مَا تَمۡكُرُونَ
İnsanlara darlık/zorluk dokunduktan sonra, onlara bir rahmet tattırdığımız zaman, hemen ayetlerimiz hakkında tuzak kurarlar. De ki: Allah'ın tuzağı daha hızlıdır. Şüphesiz bizim elçilerimiz onların kurdukları tuzakları yazmaktadır.
تفسیرهای عربی:
هُوَ ٱلَّذِي يُسَيِّرُكُمۡ فِي ٱلۡبَرِّ وَٱلۡبَحۡرِۖ حَتَّىٰٓ إِذَا كُنتُمۡ فِي ٱلۡفُلۡكِ وَجَرَيۡنَ بِهِم بِرِيحٖ طَيِّبَةٖ وَفَرِحُواْ بِهَا جَآءَتۡهَا رِيحٌ عَاصِفٞ وَجَآءَهُمُ ٱلۡمَوۡجُ مِن كُلِّ مَكَانٖ وَظَنُّوٓاْ أَنَّهُمۡ أُحِيطَ بِهِمۡ دَعَوُاْ ٱللَّهَ مُخۡلِصِينَ لَهُ ٱلدِّينَ لَئِنۡ أَنجَيۡتَنَا مِنۡ هَٰذِهِۦ لَنَكُونَنَّ مِنَ ٱلشَّٰكِرِينَ
Sizi karada ve denizde yürüten O’dur. Öyle ki siz bir gemide iken ve güzel bir rüzgar ile akıp götürürken bu yüzden (yolcular) neşelenirlerken, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah'a halis kılarak: Eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız" diye Allah'a dua ederek, yalvarırlar.
تفسیرهای عربی:
فَلَمَّآ أَنجَىٰهُمۡ إِذَا هُمۡ يَبۡغُونَ فِي ٱلۡأَرۡضِ بِغَيۡرِ ٱلۡحَقِّۗ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ إِنَّمَا بَغۡيُكُمۡ عَلَىٰٓ أَنفُسِكُمۖ مَّتَٰعَ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۖ ثُمَّ إِلَيۡنَا مَرۡجِعُكُمۡ فَنُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ
Allah onları kurtarınca, hemen yeryüzünde (şirk koşarak) haksız yere taşkınlık ederler. Ey insanlar, sizin taşkınlığınız dünya kendi aleyhinizedir. (Bununla ancak) Dünya hayatından geçici olarak faydalanırsınız. Sonra da dönüşünüz bizedir. O zaman size yapmakta olduğunuz amelleri haber veririz.
تفسیرهای عربی:
إِنَّمَا مَثَلُ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا كَمَآءٍ أَنزَلۡنَٰهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ فَٱخۡتَلَطَ بِهِۦ نَبَاتُ ٱلۡأَرۡضِ مِمَّا يَأۡكُلُ ٱلنَّاسُ وَٱلۡأَنۡعَٰمُ حَتَّىٰٓ إِذَآ أَخَذَتِ ٱلۡأَرۡضُ زُخۡرُفَهَا وَٱزَّيَّنَتۡ وَظَنَّ أَهۡلُهَآ أَنَّهُمۡ قَٰدِرُونَ عَلَيۡهَآ أَتَىٰهَآ أَمۡرُنَا لَيۡلًا أَوۡ نَهَارٗا فَجَعَلۡنَٰهَا حَصِيدٗا كَأَن لَّمۡ تَغۡنَ بِٱلۡأَمۡسِۚ كَذَٰلِكَ نُفَصِّلُ ٱلۡأٓيَٰتِ لِقَوۡمٖ يَتَفَكَّرُونَ
Dünya hayatının örneği, gökten indirdiğimiz su gibidir. Onunla insanların ve hayvanların yiyeceği bitkiler, o su sayesinde gürleşip birbirine girer. Yeryüzü tüm güzelliklerini takınıp, süslenip bezenir. İnsanlar da ona güç yetirdiklerini sandıkları bir anda, geceleyin veya gündüzün emrimiz gelirde onu sanki dün yerinde yokmuş gibi kökünden biçilmiş bir hale getiririz. Düşünen bir topluma ayetleri böyle açıklıyoruz.
تفسیرهای عربی:
وَٱللَّهُ يَدۡعُوٓاْ إِلَىٰ دَارِ ٱلسَّلَٰمِ وَيَهۡدِي مَن يَشَآءُ إِلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ
Allah selam yurduna (cennete) çağırır, dileyeni de dosdoğru yola hidayet eder.
تفسیرهای عربی:
۞ لِّلَّذِينَ أَحۡسَنُواْ ٱلۡحُسۡنَىٰ وَزِيَادَةٞۖ وَلَا يَرۡهَقُ وُجُوهَهُمۡ قَتَرٞ وَلَا ذِلَّةٌۚ أُوْلَٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلۡجَنَّةِۖ هُمۡ فِيهَا خَٰلِدُونَ
İyi amellerde bulunanlara, güzellik (cennet) ve fazlası (Allah azze ve celle'nin yüzüne bakmak) vardır. Onların yüzlerini karartı ve zillet bürümez. Onlar cennet ehlidir, onlar orada ebedidirler.
تفسیرهای عربی:
وَٱلَّذِينَ كَسَبُواْ ٱلسَّيِّـَٔاتِ جَزَآءُ سَيِّئَةِۭ بِمِثۡلِهَا وَتَرۡهَقُهُمۡ ذِلَّةٞۖ مَّا لَهُم مِّنَ ٱللَّهِ مِنۡ عَاصِمٖۖ كَأَنَّمَآ أُغۡشِيَتۡ وُجُوهُهُمۡ قِطَعٗا مِّنَ ٱلَّيۡلِ مُظۡلِمًاۚ أُوْلَٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلنَّارِۖ هُمۡ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Kötü amel işleyenlere, kötülükleri kadar ceza vardır. Onları zillet bürümüştür. Onları Allah’a karşı koruyacak kimse yoktur. Sanki onların yüzleri gecenin karanlık parçalarıyla kaplanmış gibidir. İşte onlar ateş ehlidir. Onlar, orada ebedidirler.
تفسیرهای عربی:
وَيَوۡمَ نَحۡشُرُهُمۡ جَمِيعٗا ثُمَّ نَقُولُ لِلَّذِينَ أَشۡرَكُواْ مَكَانَكُمۡ أَنتُمۡ وَشُرَكَآؤُكُمۡۚ فَزَيَّلۡنَا بَيۡنَهُمۡۖ وَقَالَ شُرَكَآؤُهُم مَّا كُنتُمۡ إِيَّانَا تَعۡبُدُونَ
O gün onların hepsini bir araya toplarız. Sonra şirk koşanlara: Siz ve ortaklarınız (şirk koştuklarınız) yerlerinize deriz. Ve aralarını ayırırız. Ortak koştukları onlara: Siz bize ibadet etmiyordunuz.
تفسیرهای عربی:
فَكَفَىٰ بِٱللَّهِ شَهِيدَۢا بَيۡنَنَا وَبَيۡنَكُمۡ إِن كُنَّا عَنۡ عِبَادَتِكُمۡ لَغَٰفِلِينَ
Allah, sizinle bizim aramızda şahit olarak yeter. Sizin bize kulluk ettiğinizden haberimiz yoktu, derler.
تفسیرهای عربی:
هُنَالِكَ تَبۡلُواْ كُلُّ نَفۡسٖ مَّآ أَسۡلَفَتۡۚ وَرُدُّوٓاْ إِلَى ٱللَّهِ مَوۡلَىٰهُمُ ٱلۡحَقِّۖ وَضَلَّ عَنۡهُم مَّا كَانُواْ يَفۡتَرُونَ
İşte orada (o gün) herkes önceden yaptıklarını görüp, kavrar. Ve gerçek mevlaları olan Allah’a döndürülürler. Ve uydurdukları şeyler (şirk koştukları şeyler) onları terkedip, gider.
تفسیرهای عربی:
قُلۡ مَن يَرۡزُقُكُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلۡأَرۡضِ أَمَّن يَمۡلِكُ ٱلسَّمۡعَ وَٱلۡأَبۡصَٰرَ وَمَن يُخۡرِجُ ٱلۡحَيَّ مِنَ ٱلۡمَيِّتِ وَيُخۡرِجُ ٱلۡمَيِّتَ مِنَ ٱلۡحَيِّ وَمَن يُدَبِّرُ ٱلۡأَمۡرَۚ فَسَيَقُولُونَ ٱللَّهُۚ فَقُلۡ أَفَلَا تَتَّقُونَ
De ki: Gökten ve yerden size rızık veren kimdir? Kulak ve gözlere malik olan kimdir? Ölüden diriyi çıkaran; ölüyü de diriden çıkaran kimdir? Her işi çekip çeviren kimdir? Onlar: Allah’tır! diyecekler. De ki: O halde O’na (şirk koşmaktan) sakınmaz mısınız?
تفسیرهای عربی:
فَذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبُّكُمُ ٱلۡحَقُّۖ فَمَاذَا بَعۡدَ ٱلۡحَقِّ إِلَّا ٱلضَّلَٰلُۖ فَأَنَّىٰ تُصۡرَفُونَ
İşte hak olan Rabbiniz Allah budur. Hakdan sonra da sapıklıktan başka ne vardır? O halde nasıl (Ondan başkasına ibadet etmeye) çevriliyorsunuz.
تفسیرهای عربی:
كَذَٰلِكَ حَقَّتۡ كَلِمَتُ رَبِّكَ عَلَى ٱلَّذِينَ فَسَقُوٓاْ أَنَّهُمۡ لَا يُؤۡمِنُونَ
Böylece Rabbinin fasıklar (hak yoldan çıkanlar) hakkındaki "Onlar inanmazlar" sözü hak oldu.
تفسیرهای عربی:
قُلۡ هَلۡ مِن شُرَكَآئِكُم مَّن يَبۡدَؤُاْ ٱلۡخَلۡقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥۚ قُلِ ٱللَّهُ يَبۡدَؤُاْ ٱلۡخَلۡقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥۖ فَأَنَّىٰ تُؤۡفَكُونَ
De ki: Ortak koştuklarınızdan ilk defa (yoktan) yaratan ve sonra bunu tekrar eden var mıdır? De ki: İlk olarak (yoktan) yaratan ve onu tekrarlayan Allah’tır. O halde nasıl (Ondan başkasına ibadet etmeye) çevriliyorsunuz.
تفسیرهای عربی:
قُلۡ هَلۡ مِن شُرَكَآئِكُم مَّن يَهۡدِيٓ إِلَى ٱلۡحَقِّۚ قُلِ ٱللَّهُ يَهۡدِي لِلۡحَقِّۗ أَفَمَن يَهۡدِيٓ إِلَى ٱلۡحَقِّ أَحَقُّ أَن يُتَّبَعَ أَمَّن لَّا يَهِدِّيٓ إِلَّآ أَن يُهۡدَىٰۖ فَمَا لَكُمۡ كَيۡفَ تَحۡكُمُونَ
De ki: Ortak koştuklarınızdan hakka hidayet edebilecek olan var mıdır? De ki: Allah, hakka hidayet eder. Hakka hidayet eden mi uyulmaya daha layıktır; yoksa hidayet verilmedikçe kendi kendine doğru yolu bulamayan mı? Nasıl böyle (batıl) hüküm veriyorsunuz?
تفسیرهای عربی:
وَمَا يَتَّبِعُ أَكۡثَرُهُمۡ إِلَّا ظَنًّاۚ إِنَّ ٱلظَّنَّ لَا يُغۡنِي مِنَ ٱلۡحَقِّ شَيۡـًٔاۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمُۢ بِمَا يَفۡعَلُونَ
Onların çoğu sadece zanna uyarlar. Gerçekte zan, hakikat karşısında bir şey ifade etmez. Şüphesiz ki Allah, onların her yaptıklarını bilendir.
تفسیرهای عربی:
وَمَا كَانَ هَٰذَا ٱلۡقُرۡءَانُ أَن يُفۡتَرَىٰ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَلَٰكِن تَصۡدِيقَ ٱلَّذِي بَيۡنَ يَدَيۡهِ وَتَفۡصِيلَ ٱلۡكِتَٰبِ لَا رَيۡبَ فِيهِ مِن رَّبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Bu Kur'an Allah'tan başkası tarafından uydurulmuş bir (kitap) değildir. Ancak kendinden öncekini doğrulayan ve o Kitab'ı açıklayandır. Onda şüphe yoktur, o alemlerin Rabbindendir.
تفسیرهای عربی:
أَمۡ يَقُولُونَ ٱفۡتَرَىٰهُۖ قُلۡ فَأۡتُواْ بِسُورَةٖ مِّثۡلِهِۦ وَٱدۡعُواْ مَنِ ٱسۡتَطَعۡتُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ
Yoksa "Onu uydurdu mu?" diyorlar. De ki: O’nun sûrelerine benzer bir sûre getirin, iddianızda samimi iseniz Allah’tan başka çağırabileceklerinizi de çağırın.
تفسیرهای عربی:
بَلۡ كَذَّبُواْ بِمَا لَمۡ يُحِيطُواْ بِعِلۡمِهِۦ وَلَمَّا يَأۡتِهِمۡ تَأۡوِيلُهُۥۚ كَذَٰلِكَ كَذَّبَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡۖ فَٱنظُرۡ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلظَّٰلِمِينَ
Onlar, ilmini kavrayamadıkları ve henüz (onlara vadolunup ta) gerçekleşmemiş olan şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!
تفسیرهای عربی:
وَمِنۡهُم مَّن يُؤۡمِنُ بِهِۦ وَمِنۡهُم مَّن لَّا يُؤۡمِنُ بِهِۦۚ وَرَبُّكَ أَعۡلَمُ بِٱلۡمُفۡسِدِينَ
Aralarında ona iman edenler de vardır; iman etmeyenler de. Rabbin ise fesat çıkaranları çok iyi bilir.
تفسیرهای عربی:
وَإِن كَذَّبُوكَ فَقُل لِّي عَمَلِي وَلَكُمۡ عَمَلُكُمۡۖ أَنتُم بَرِيٓـُٔونَ مِمَّآ أَعۡمَلُ وَأَنَا۠ بَرِيٓءٞ مِّمَّا تَعۡمَلُونَ
Seni yalanlarlarsa; de ki: "Benim amellerim bana, sizin amelleriniz de size aittir. Siz benim yaptığım amellerden uzaksınız, ben de sizin amellerinizden uzağım."
تفسیرهای عربی:
وَمِنۡهُم مَّن يَسۡتَمِعُونَ إِلَيۡكَۚ أَفَأَنتَ تُسۡمِعُ ٱلصُّمَّ وَلَوۡ كَانُواْ لَا يَعۡقِلُونَ
Onlardan seni dinleyenler vardır. Şayet akletmez olduysalar sağırlara sen mi işittireceksin?
تفسیرهای عربی:
وَمِنۡهُم مَّن يَنظُرُ إِلَيۡكَۚ أَفَأَنتَ تَهۡدِي ٱلۡعُمۡيَ وَلَوۡ كَانُواْ لَا يُبۡصِرُونَ
Onlardan sana bakanlar vardır. Basiretlerini kaybetmişlerse körlere sen mi yol göstereceksin?
تفسیرهای عربی:
إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَظۡلِمُ ٱلنَّاسَ شَيۡـٔٗا وَلَٰكِنَّ ٱلنَّاسَ أَنفُسَهُمۡ يَظۡلِمُونَ
Allah insanlara hiç zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler.
تفسیرهای عربی:
وَيَوۡمَ يَحۡشُرُهُمۡ كَأَن لَّمۡ يَلۡبَثُوٓاْ إِلَّا سَاعَةٗ مِّنَ ٱلنَّهَارِ يَتَعَارَفُونَ بَيۡنَهُمۡۚ قَدۡ خَسِرَ ٱلَّذِينَ كَذَّبُواْ بِلِقَآءِ ٱللَّهِ وَمَا كَانُواْ مُهۡتَدِينَ
Onları toplayacağı gün, sanki gündüz birbirleriyle tanışacakları bir zaman kadar kalmış gibidirler. Allah ile karşılaşmayı yalanlayıp doğru yolda olmayanlar kaybetmişlerdir.
تفسیرهای عربی:
وَإِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعۡضَ ٱلَّذِي نَعِدُهُمۡ أَوۡ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِلَيۡنَا مَرۡجِعُهُمۡ ثُمَّ ٱللَّهُ شَهِيدٌ عَلَىٰ مَا يَفۡعَلُونَ
Onlara vadettiğimizin bir kısmını sana (sen hayattayken) gösteririz; ya da seni vefat ettiririz. Onların dönüşü bizedir. Sonra Allah, onların yaptıklarına da şahittir.
تفسیرهای عربی:
وَلِكُلِّ أُمَّةٖ رَّسُولٞۖ فَإِذَا جَآءَ رَسُولُهُمۡ قُضِيَ بَيۡنَهُم بِٱلۡقِسۡطِ وَهُمۡ لَا يُظۡلَمُونَ
Her ümmet için bir rasûl vardır. (Ahirette) Onlara Resulleri geldiğinde aralarında adaletle hükmedilir ve onlara zulmedilmez.
تفسیرهای عربی:
وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلۡوَعۡدُ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ
Doğru söylüyorsanız bu vaat ne zaman gerçekleşecektir?’ derler.
تفسیرهای عربی:
قُل لَّآ أَمۡلِكُ لِنَفۡسِي ضَرّٗا وَلَا نَفۡعًا إِلَّا مَا شَآءَ ٱللَّهُۗ لِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌۚ إِذَا جَآءَ أَجَلُهُمۡ فَلَا يَسۡتَـٔۡخِرُونَ سَاعَةٗ وَلَا يَسۡتَقۡدِمُونَ
De ki: Allah’ın dilediğinden başka kendim için bir zarar da faydaya sahip değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Eceli geldiği zaman bir saat bile geri de bırakılmaz; ileri de alınmaz.
تفسیرهای عربی:
قُلۡ أَرَءَيۡتُمۡ إِنۡ أَتَىٰكُمۡ عَذَابُهُۥ بَيَٰتًا أَوۡ نَهَارٗا مَّاذَا يَسۡتَعۡجِلُ مِنۡهُ ٱلۡمُجۡرِمُونَ
De ki: (Ey müşrikler!) Ne dersiniz? Allah’ın azabı size gece veya gündüz gelirse ne yaparsınız? Suçlular niye bunda acele ediyorlar?
تفسیرهای عربی:
أَثُمَّ إِذَا مَا وَقَعَ ءَامَنتُم بِهِۦٓۚ ءَآلۡـَٰٔنَ وَقَدۡ كُنتُم بِهِۦ تَسۡتَعۡجِلُونَ
O, gerçekleştikten sonra mı ona iman edeceksiniz? (Size o vakit denilecek ki:) Şimdi mi (İman ediyorsunuz)? Siz onu acele istiyordunuz.
تفسیرهای عربی:
ثُمَّ قِيلَ لِلَّذِينَ ظَلَمُواْ ذُوقُواْ عَذَابَ ٱلۡخُلۡدِ هَلۡ تُجۡزَوۡنَ إِلَّا بِمَا كُنتُمۡ تَكۡسِبُونَ
Sonra zalimlere şöyle denir: Sonsuz azabı tadın, Kazanmakta olduğunuzdan başkasının karşılığını mı bulacaksınız?
تفسیرهای عربی:
۞ وَيَسۡتَنۢبِـُٔونَكَ أَحَقٌّ هُوَۖ قُلۡ إِي وَرَبِّيٓ إِنَّهُۥ لَحَقّٞۖ وَمَآ أَنتُم بِمُعۡجِزِينَ
Gerçek mi bu? diye senden haber bekliyorlar. De ki: Evet, Rabbim hakkı için yemin ederim ki o gerçektir. Siz (Allah'ın azabından) kaçamayacaksınız.
تفسیرهای عربی:
وَلَوۡ أَنَّ لِكُلِّ نَفۡسٖ ظَلَمَتۡ مَا فِي ٱلۡأَرۡضِ لَٱفۡتَدَتۡ بِهِۦۗ وَأَسَرُّواْ ٱلنَّدَامَةَ لَمَّا رَأَوُاْ ٱلۡعَذَابَۖ وَقُضِيَ بَيۡنَهُم بِٱلۡقِسۡطِ وَهُمۡ لَا يُظۡلَمُونَ
Zulmeden her nefis yeryüzündeki her şeyi fidye olarak vermek ister. Azabı gördüklerinde içten içe pişmanlık duyarlar. Oysa onlara zulmedilmeden aralarında adaletle hükmedilmiştir.
تفسیرهای عربی:
أَلَآ إِنَّ لِلَّهِ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۗ أَلَآ إِنَّ وَعۡدَ ٱللَّهِ حَقّٞ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَهُمۡ لَا يَعۡلَمُونَ
İyi bilin ki, göklerde ve yerde olanlar Allah’ındır. İyi bilin ki, Allah’ın vaadi haktır. Fakat onların çoğu bilmez.
تفسیرهای عربی:
هُوَ يُحۡيِۦ وَيُمِيتُ وَإِلَيۡهِ تُرۡجَعُونَ
Dirilten ve öldüren O’dur. O’na döndürüleceksiniz!
تفسیرهای عربی:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ قَدۡ جَآءَتۡكُم مَّوۡعِظَةٞ مِّن رَّبِّكُمۡ وَشِفَآءٞ لِّمَا فِي ٱلصُّدُورِ وَهُدٗى وَرَحۡمَةٞ لِّلۡمُؤۡمِنِينَ
Ey İnsanlar! Rabbinizden size bir öğüt, kalplerde olana bir şifa, hidayet ve müminler için bir rahmet gelmiştir.
تفسیرهای عربی:
قُلۡ بِفَضۡلِ ٱللَّهِ وَبِرَحۡمَتِهِۦ فَبِذَٰلِكَ فَلۡيَفۡرَحُواْ هُوَ خَيۡرٞ مِّمَّا يَجۡمَعُونَ
De ki: Bunlar, Allah’ın fazlı ve O’nun rahmetiyledir. İşte buna sevinsinler. Bu onların biriktirdiklerinden hayırlıdır.
تفسیرهای عربی:
قُلۡ أَرَءَيۡتُم مَّآ أَنزَلَ ٱللَّهُ لَكُم مِّن رِّزۡقٖ فَجَعَلۡتُم مِّنۡهُ حَرَامٗا وَحَلَٰلٗا قُلۡ ءَآللَّهُ أَذِنَ لَكُمۡۖ أَمۡ عَلَى ٱللَّهِ تَفۡتَرُونَ
De ki: Allah’ın size indirdiği rızıkların bir kısmını haram, bir kısmını helal kıldığınızı görüyor musunuz? De ki: Size Allah mı izin verdi? Yoksa Allah hakkında yalan mı uyduruyorsunuz?
تفسیرهای عربی:
وَمَا ظَنُّ ٱلَّذِينَ يَفۡتَرُونَ عَلَى ٱللَّهِ ٱلۡكَذِبَ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَذُو فَضۡلٍ عَلَى ٱلنَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَهُمۡ لَا يَشۡكُرُونَ
Allah hakkında yalan uyduranların kıyamet gününü hakkında ki zanları nasıldır? Şüphesiz Allah insanlara karşı bol ihsan sahibidir fakat, insanların çoğu şükretmezler.
تفسیرهای عربی:
وَمَا تَكُونُ فِي شَأۡنٖ وَمَا تَتۡلُواْ مِنۡهُ مِن قُرۡءَانٖ وَلَا تَعۡمَلُونَ مِنۡ عَمَلٍ إِلَّا كُنَّا عَلَيۡكُمۡ شُهُودًا إِذۡ تُفِيضُونَ فِيهِۚ وَمَا يَعۡزُبُ عَن رَّبِّكَ مِن مِّثۡقَالِ ذَرَّةٖ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَا فِي ٱلسَّمَآءِ وَلَآ أَصۡغَرَ مِن ذَٰلِكَ وَلَآ أَكۡبَرَ إِلَّا فِي كِتَٰبٖ مُّبِينٍ
(Ey Rasûlüm), sen herhangi bir işte bulunsan, Kur'an'dan her ne okusan, siz ne zaman bir iş yapsanız, siz onu yapıp dururken, muhakkak biz üzerinizde şâhid bulunuruz. Yerde ve gökte zerre kadar bir şey; bundan küçüğü de büyüğü de Rabbinden gizli değildir, apaçık bir kitaptadır.
تفسیرهای عربی:
أَلَآ إِنَّ أَوۡلِيَآءَ ٱللَّهِ لَا خَوۡفٌ عَلَيۡهِمۡ وَلَا هُمۡ يَحۡزَنُونَ
İyi bilin ki, Allah’ın velilerine korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.
تفسیرهای عربی:
ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَكَانُواْ يَتَّقُونَ
Onlar Allah’a iman etmiş ve takva sahibi olan kimselerdir.
تفسیرهای عربی:
لَهُمُ ٱلۡبُشۡرَىٰ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا وَفِي ٱلۡأٓخِرَةِۚ لَا تَبۡدِيلَ لِكَلِمَٰتِ ٱللَّهِۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلۡفَوۡزُ ٱلۡعَظِيمُ
Dünya hayatında da ahirette de müjde onlaradır. Allah’ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur. Bu büyük kurtuluştur.
تفسیرهای عربی:
وَلَا يَحۡزُنكَ قَوۡلُهُمۡۘ إِنَّ ٱلۡعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًاۚ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡعَلِيمُ
(Müşriklerin) sözleri seni üzmesin, çünkü bütün güç Allah’ındır. O, işiten ve bilendir.
تفسیرهای عربی:
أَلَآ إِنَّ لِلَّهِ مَن فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَن فِي ٱلۡأَرۡضِۗ وَمَا يَتَّبِعُ ٱلَّذِينَ يَدۡعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ شُرَكَآءَۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ وَإِنۡ هُمۡ إِلَّا يَخۡرُصُونَ
İyi bilin ki, göklerde ve yerde kim varsa hepsi Allah’ındır. Allah’ı bırakıp da ortak koştuklarına dua edenler yalnızca zanna uyanlardır. Onlar, zandan başka bir şeyin ardına düşmüyorlar ve onlar sadece yalan söylüyorlar.
تفسیرهای عربی:
هُوَ ٱلَّذِي جَعَلَ لَكُمُ ٱلَّيۡلَ لِتَسۡكُنُواْ فِيهِ وَٱلنَّهَارَ مُبۡصِرًاۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يَسۡمَعُونَ
Size geceyi dinlenesiniz diye karanlık ve gündüzü de (çalışasınız diye) aydınlık olarak yaratan Allah’tır. Kulak veren toplum için bunlarda ayetler vardır.
تفسیرهای عربی:
قَالُواْ ٱتَّخَذَ ٱللَّهُ وَلَدٗاۗ سُبۡحَٰنَهُۥۖ هُوَ ٱلۡغَنِيُّۖ لَهُۥ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِۚ إِنۡ عِندَكُم مِّن سُلۡطَٰنِۭ بِهَٰذَآۚ أَتَقُولُونَ عَلَى ٱللَّهِ مَا لَا تَعۡلَمُونَ
“Allah bir çocuk edindi.” dediler. Subhanallah! O, bundan münezzehtir. Mustağnidir. Göklerde ve yerde olan her şey O’nundur. Bu hususta bir deliliniz de yoktur. O halde Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?
تفسیرهای عربی:
قُلۡ إِنَّ ٱلَّذِينَ يَفۡتَرُونَ عَلَى ٱللَّهِ ٱلۡكَذِبَ لَا يُفۡلِحُونَ
De ki: Allah hakkında yalan uyduranlar asla kurtuluşa eremezler.
تفسیرهای عربی:
مَتَٰعٞ فِي ٱلدُّنۡيَا ثُمَّ إِلَيۡنَا مَرۡجِعُهُمۡ ثُمَّ نُذِيقُهُمُ ٱلۡعَذَابَ ٱلشَّدِيدَ بِمَا كَانُواْ يَكۡفُرُونَ
Dünyada biraz geçimlik; sonra dönüşleri yine bize olacaktır. Biz de onlara kâfir olmaları sebebiyle şiddetli azabı tattıracağız.
تفسیرهای عربی:
۞ وَٱتۡلُ عَلَيۡهِمۡ نَبَأَ نُوحٍ إِذۡ قَالَ لِقَوۡمِهِۦ يَٰقَوۡمِ إِن كَانَ كَبُرَ عَلَيۡكُم مَّقَامِي وَتَذۡكِيرِي بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ فَعَلَى ٱللَّهِ تَوَكَّلۡتُ فَأَجۡمِعُوٓاْ أَمۡرَكُمۡ وَشُرَكَآءَكُمۡ ثُمَّ لَا يَكُنۡ أَمۡرُكُمۡ عَلَيۡكُمۡ غُمَّةٗ ثُمَّ ٱقۡضُوٓاْ إِلَيَّ وَلَا تُنظِرُونِ
Onlara Nuh’un haberini oku! Hani kavmine demişti ki: Ey Kavmim! İçinizde bulunmam ve Allah’ın ayetlerini hatırlatmam eğer sizin zorunuza gidiyorsa,ben yalnız Allah’a tevekkül ettim. Haydi, ortak koştuklarınızı ve işinizi toplayın, sonra da işinizi gizli kılmayın. Ardından hükmünüzü uygulayınız ve bana mühlet de vermeyiniz.
تفسیرهای عربی:
فَإِن تَوَلَّيۡتُمۡ فَمَا سَأَلۡتُكُم مِّنۡ أَجۡرٍۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَى ٱللَّهِۖ وَأُمِرۡتُ أَنۡ أَكُونَ مِنَ ٱلۡمُسۡلِمِينَ
Eğer yüz çevirirseniz bilin ki, ben sizden bir ecir istememiştim. Benim ecrim sadece Allah’a aittir. Ben müslümanlardan olmakla emrolundum.
تفسیرهای عربی:
فَكَذَّبُوهُ فَنَجَّيۡنَٰهُ وَمَن مَّعَهُۥ فِي ٱلۡفُلۡكِ وَجَعَلۡنَٰهُمۡ خَلَٰٓئِفَ وَأَغۡرَقۡنَا ٱلَّذِينَ كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَاۖ فَٱنظُرۡ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلۡمُنذَرِينَ
O’nu yalanlamışlardı. Biz de O’nu ve O’nunla birlikte gemide olanları kurtarmış, ayetlerimizi yalanlayanları ise suda boğmuştuk. Uyarılanların sonunun nasıl olduğuna bak!
تفسیرهای عربی:
ثُمَّ بَعَثۡنَا مِنۢ بَعۡدِهِۦ رُسُلًا إِلَىٰ قَوۡمِهِمۡ فَجَآءُوهُم بِٱلۡبَيِّنَٰتِ فَمَا كَانُواْ لِيُؤۡمِنُواْ بِمَا كَذَّبُواْ بِهِۦ مِن قَبۡلُۚ كَذَٰلِكَ نَطۡبَعُ عَلَىٰ قُلُوبِ ٱلۡمُعۡتَدِينَ
O’ndan sonra da toplumlarına Rasûller göndermiştik. (O toplumlara) Rasûller apaçık delillerle gelmişlerdi. Daha önce yalanladıkları şeye iman edecek değillerdi. İşte, haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz.
تفسیرهای عربی:
ثُمَّ بَعَثۡنَا مِنۢ بَعۡدِهِم مُّوسَىٰ وَهَٰرُونَ إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ وَمَلَإِيْهِۦ بِـَٔايَٰتِنَا فَٱسۡتَكۡبَرُواْ وَكَانُواْ قَوۡمٗا مُّجۡرِمِينَ
Sonra onların ardından Musa ve Harun’u ayetlerimizle Firavun ve kavmine gönderdik. Fakat büyüklük taslamışlardı. Onlar günahkar bir kavim idi.
تفسیرهای عربی:
فَلَمَّا جَآءَهُمُ ٱلۡحَقُّ مِنۡ عِندِنَا قَالُوٓاْ إِنَّ هَٰذَا لَسِحۡرٞ مُّبِينٞ
Katımızdan onlara hak geldiği zaman, onlar: Bu, apaçık bir sihirdir! demişlerdi.
تفسیرهای عربی:
قَالَ مُوسَىٰٓ أَتَقُولُونَ لِلۡحَقِّ لَمَّا جَآءَكُمۡۖ أَسِحۡرٌ هَٰذَا وَلَا يُفۡلِحُ ٱلسَّٰحِرُونَ
Musa: Size gelen hak için mi böyle söylüyorsunuz? Bu sihir midir? Sihirbazlar asla kurtuluşa eremezler, demişti.
تفسیرهای عربی:
قَالُوٓاْ أَجِئۡتَنَا لِتَلۡفِتَنَا عَمَّا وَجَدۡنَا عَلَيۡهِ ءَابَآءَنَا وَتَكُونَ لَكُمَا ٱلۡكِبۡرِيَآءُ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَمَا نَحۡنُ لَكُمَا بِمُؤۡمِنِينَ
Onlar ise: Sen bize, babalarımızı bulduğumuz yoldan bizi çevirmek için ve yeryüzünde büyüklük/hüküm sadece ikinizin olsun diye mi geldin? Biz ikinize de iman etmiyoruz.
تفسیرهای عربی:
وَقَالَ فِرۡعَوۡنُ ٱئۡتُونِي بِكُلِّ سَٰحِرٍ عَلِيمٖ
Firavun ise: Bütün bilgin sihirbazları bana getirin! dedi.
تفسیرهای عربی:
فَلَمَّا جَآءَ ٱلسَّحَرَةُ قَالَ لَهُم مُّوسَىٰٓ أَلۡقُواْ مَآ أَنتُم مُّلۡقُونَ
Sihirbazlar gelince Musa onlara: Atacağınızı atın, dedi.
تفسیرهای عربی:
فَلَمَّآ أَلۡقَوۡاْ قَالَ مُوسَىٰ مَا جِئۡتُم بِهِ ٱلسِّحۡرُۖ إِنَّ ٱللَّهَ سَيُبۡطِلُهُۥٓ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُصۡلِحُ عَمَلَ ٱلۡمُفۡسِدِينَ
Onlar, atınca Musa: Yaptığınız şeyler sihirdir. Şüphesiz Allah onları boşa çıkaracaktır. Allah fesad çıkaranların işlerini düzeltmez, dedi.
تفسیرهای عربی:
وَيُحِقُّ ٱللَّهُ ٱلۡحَقَّ بِكَلِمَٰتِهِۦ وَلَوۡ كَرِهَ ٱلۡمُجۡرِمُونَ
Günahkarlar hoşlanmasa da Allah sözleriyle hakkı ortaya çıkaracaktır.
تفسیرهای عربی:
فَمَآ ءَامَنَ لِمُوسَىٰٓ إِلَّا ذُرِّيَّةٞ مِّن قَوۡمِهِۦ عَلَىٰ خَوۡفٖ مِّن فِرۡعَوۡنَ وَمَلَإِيْهِمۡ أَن يَفۡتِنَهُمۡۚ وَإِنَّ فِرۡعَوۡنَ لَعَالٖ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَإِنَّهُۥ لَمِنَ ٱلۡمُسۡرِفِينَ
Kavminden Musa’ya çok az bir topluluğun dışında iman eden olmadı. Onlar Firavun ve kavminin kendilerini (dinlerinden) çevirmesinden korkuyorlardı. Çünkü Firavun o yerde üstündü ve o, aşırı gidenlerdendi.
تفسیرهای عربی:
وَقَالَ مُوسَىٰ يَٰقَوۡمِ إِن كُنتُمۡ ءَامَنتُم بِٱللَّهِ فَعَلَيۡهِ تَوَكَّلُوٓاْ إِن كُنتُم مُّسۡلِمِينَ
Musa: Ey Kavmim, Allah’a iman ettiyseniz ve müslümanlar iseniz sadece O’na tevekkül edin! dedi.
تفسیرهای عربی:
فَقَالُواْ عَلَى ٱللَّهِ تَوَكَّلۡنَا رَبَّنَا لَا تَجۡعَلۡنَا فِتۡنَةٗ لِّلۡقَوۡمِ ٱلظَّٰلِمِينَ
Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz! O zulmeden kavmi bize fitne yapma!
تفسیرهای عربی:
وَنَجِّنَا بِرَحۡمَتِكَ مِنَ ٱلۡقَوۡمِ ٱلۡكَٰفِرِينَ
Rahmetinle bizi kâfirlerden kurtar, dediler.
تفسیرهای عربی:
وَأَوۡحَيۡنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰ وَأَخِيهِ أَن تَبَوَّءَا لِقَوۡمِكُمَا بِمِصۡرَ بُيُوتٗا وَٱجۡعَلُواْ بُيُوتَكُمۡ قِبۡلَةٗ وَأَقِيمُواْ ٱلصَّلَوٰةَۗ وَبَشِّرِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Musa ve kardeşine: Mısır’da kavminize evler hazırlayın; evlerinizi namazgah edinin ve namazı ikame edin diye vahyettik ve iman edenlere müjde verin!
تفسیرهای عربی:
وَقَالَ مُوسَىٰ رَبَّنَآ إِنَّكَ ءَاتَيۡتَ فِرۡعَوۡنَ وَمَلَأَهُۥ زِينَةٗ وَأَمۡوَٰلٗا فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا رَبَّنَا لِيُضِلُّواْ عَن سَبِيلِكَۖ رَبَّنَا ٱطۡمِسۡ عَلَىٰٓ أَمۡوَٰلِهِمۡ وَٱشۡدُدۡ عَلَىٰ قُلُوبِهِمۡ فَلَا يُؤۡمِنُواْ حَتَّىٰ يَرَوُاْ ٱلۡعَذَابَ ٱلۡأَلِيمَ
Musa: Rabbimiz, doğrusu sen Firavun’a ve (ileri gelen) kavmine ziynetler ve dünya hayatında mallar verdin. Rabbimiz, onlar (bununla )senin yolundan saptırıyorlar. Rabbimiz, mallarını yok et, kalplerini şiddetle sık; Çünkü onlar can yakıcı azabı görmedikçe iman etmezler, dedi.
تفسیرهای عربی:
قَالَ قَدۡ أُجِيبَت دَّعۡوَتُكُمَا فَٱسۡتَقِيمَا وَلَا تَتَّبِعَآنِّ سَبِيلَ ٱلَّذِينَ لَا يَعۡلَمُونَ
Allah: İkinizin duası da kabul olundu, (dininiz üzere) istikamet edin; bilmeyenlerin yoluna asla uymayın, dedi.
تفسیرهای عربی:
۞ وَجَٰوَزۡنَا بِبَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ ٱلۡبَحۡرَ فَأَتۡبَعَهُمۡ فِرۡعَوۡنُ وَجُنُودُهُۥ بَغۡيٗا وَعَدۡوًاۖ حَتَّىٰٓ إِذَآ أَدۡرَكَهُ ٱلۡغَرَقُ قَالَ ءَامَنتُ أَنَّهُۥ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا ٱلَّذِيٓ ءَامَنَتۡ بِهِۦ بَنُوٓاْ إِسۡرَٰٓءِيلَ وَأَنَا۠ مِنَ ٱلۡمُسۡلِمِينَ
İsrailoğulları'nı denizden geçirdik. Firavun ve askerleri haksızlık ve düşmanlıkla arkalarına düştüler. Firavun boğulacağı anda: İsrailoğulları’nın iman ettiği ilahtan başka (hak) ilah olmadığına iman ettim. Artık ben O’na inanan müslümanlardanım, dedi.
تفسیرهای عربی:
ءَآلۡـَٰٔنَ وَقَدۡ عَصَيۡتَ قَبۡلُ وَكُنتَ مِنَ ٱلۡمُفۡسِدِينَ
Şimdi mi? Sen, önceden isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun!
تفسیرهای عربی:
فَٱلۡيَوۡمَ نُنَجِّيكَ بِبَدَنِكَ لِتَكُونَ لِمَنۡ خَلۡفَكَ ءَايَةٗۚ وَإِنَّ كَثِيرٗا مِّنَ ٱلنَّاسِ عَنۡ ءَايَٰتِنَا لَغَٰفِلُونَ
Bugün senin cesedini arkandan gelenlere ibret olması için kurtaracağız. Şüphesiz, insanların çoğu bizim ayetlerimizden gafildir.
تفسیرهای عربی:
وَلَقَدۡ بَوَّأۡنَا بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ مُبَوَّأَ صِدۡقٖ وَرَزَقۡنَٰهُم مِّنَ ٱلطَّيِّبَٰتِ فَمَا ٱخۡتَلَفُواْ حَتَّىٰ جَآءَهُمُ ٱلۡعِلۡمُۚ إِنَّ رَبَّكَ يَقۡضِي بَيۡنَهُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ فِيمَا كَانُواْ فِيهِ يَخۡتَلِفُونَ
İsrailoğulları'nı hoşlanacakları evlere yerleştirmiş, temiz yiyeceklerle onları rızıklandırmıştık. Kendilerine ilim gelene kadar da anlaşmazlığa düşmemişlerdi. Şüphesiz Rabbin, anlaşamadıkları konu hakkında kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
تفسیرهای عربی:
فَإِن كُنتَ فِي شَكّٖ مِّمَّآ أَنزَلۡنَآ إِلَيۡكَ فَسۡـَٔلِ ٱلَّذِينَ يَقۡرَءُونَ ٱلۡكِتَٰبَ مِن قَبۡلِكَۚ لَقَدۡ جَآءَكَ ٱلۡحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ ٱلۡمُمۡتَرِينَ
Şayet sana indirdiğimizden şüphede isen; senden önce indirdiğimiz kitapları okuyanlara sor. Andolsun ki sana Rabbinden hak gelmiştir. Sakın şüphelenenlerden olma!
تفسیرهای عربی:
وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ ٱلَّذِينَ كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ فَتَكُونَ مِنَ ٱلۡخَٰسِرِينَ
Allah’ın ayetlerini yalanlayanlardan da olma; Yoksa hüsrana uğrayanlardan olursun!
تفسیرهای عربی:
إِنَّ ٱلَّذِينَ حَقَّتۡ عَلَيۡهِمۡ كَلِمَتُ رَبِّكَ لَا يُؤۡمِنُونَ
Şüphesiz Rabbinin sözü (azaba uğrayacakları hükmü) gerçekleşmiş olanlar, iman etmezler.
تفسیرهای عربی:
وَلَوۡ جَآءَتۡهُمۡ كُلُّ ءَايَةٍ حَتَّىٰ يَرَوُاْ ٱلۡعَذَابَ ٱلۡأَلِيمَ
Can yakıcı azabı görene kadar, Kendilerine her türlü ayetler gelse bile...
تفسیرهای عربی:
فَلَوۡلَا كَانَتۡ قَرۡيَةٌ ءَامَنَتۡ فَنَفَعَهَآ إِيمَٰنُهَآ إِلَّا قَوۡمَ يُونُسَ لَمَّآ ءَامَنُواْ كَشَفۡنَا عَنۡهُمۡ عَذَابَ ٱلۡخِزۡيِ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا وَمَتَّعۡنَٰهُمۡ إِلَىٰ حِينٖ
Yûnus’un kavminden başka, keşke (azabı görmeden) iman edip, imanı kendisine fayda veren bir tek memleket halkı olsaydı! Onlar iman edince, dünya hayatında onlardan zillet azabını gidermiş ve belirli bir süre daha geçindirmiştik.
تفسیرهای عربی:
وَلَوۡ شَآءَ رَبُّكَ لَأٓمَنَ مَن فِي ٱلۡأَرۡضِ كُلُّهُمۡ جَمِيعًاۚ أَفَأَنتَ تُكۡرِهُ ٱلنَّاسَ حَتَّىٰ يَكُونُواْ مُؤۡمِنِينَ
Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların tümü iman ederdi. Öyleyken insanları iman etmeye sen mi zorlayacaksın?
تفسیرهای عربی:
وَمَا كَانَ لِنَفۡسٍ أَن تُؤۡمِنَ إِلَّا بِإِذۡنِ ٱللَّهِۚ وَيَجۡعَلُ ٱلرِّجۡسَ عَلَى ٱلَّذِينَ لَا يَعۡقِلُونَ
Allah’ın izni olmadıkça hiçbir nefis iman etmez ve azabını akıllarını kullanmayanların üzerine verir.
تفسیرهای عربی:
قُلِ ٱنظُرُواْ مَاذَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۚ وَمَا تُغۡنِي ٱلۡأٓيَٰتُ وَٱلنُّذُرُ عَن قَوۡمٖ لَّا يُؤۡمِنُونَ
“Göklerde ve yerde neler var bir bakın!” de. iman etmeyen bir topluma ayetler ve uyarmalar fayda vermez.
تفسیرهای عربی:
فَهَلۡ يَنتَظِرُونَ إِلَّا مِثۡلَ أَيَّامِ ٱلَّذِينَ خَلَوۡاْ مِن قَبۡلِهِمۡۚ قُلۡ فَٱنتَظِرُوٓاْ إِنِّي مَعَكُم مِّنَ ٱلۡمُنتَظِرِينَ
Kendilerinden önce gelip geçmişlerin (başlarından geçen azap) günlerinin bir benzerini mi bekliyorlar? (Öyle mi) Bekleyin, ben de sizinle beraber beklemekteyim, de!
تفسیرهای عربی:
ثُمَّ نُنَجِّي رُسُلَنَا وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْۚ كَذَٰلِكَ حَقًّا عَلَيۡنَا نُنجِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Sonra biz rasûllerimizi ve iman edenleri kurtarırız. İman edenleri kurtarmak üzerimize bir haktır.
تفسیرهای عربی:
قُلۡ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ إِن كُنتُمۡ فِي شَكّٖ مِّن دِينِي فَلَآ أَعۡبُدُ ٱلَّذِينَ تَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَلَٰكِنۡ أَعۡبُدُ ٱللَّهَ ٱلَّذِي يَتَوَفَّىٰكُمۡۖ وَأُمِرۡتُ أَنۡ أَكُونَ مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
De ki: Ey İnsanlar! Benim dinimden şüphede iseniz bilin ki ben Allah’tan başka ibadet ettiklerinize ibadet etmem, ancak sizi öldürecek olan Allah’a ibadet ederim. Müminlerden olmakla emrolundum.
تفسیرهای عربی:
وَأَنۡ أَقِمۡ وَجۡهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفٗا وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ ٱلۡمُشۡرِكِينَ
Yüzünü hanif olarak dine çevir, sakın müşriklerden olma!
تفسیرهای عربی:
وَلَا تَدۡعُ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَا يَنفَعُكَ وَلَا يَضُرُّكَۖ فَإِن فَعَلۡتَ فَإِنَّكَ إِذٗا مِّنَ ٱلظَّٰلِمِينَ
Allah’ı bırakıp, sana fayda da zarar da veremeyecek olan şeylere dua edip, yalvarma! Eğer böyle yaparsan kesinlikle zalimlerden olursun!
تفسیرهای عربی:
وَإِن يَمۡسَسۡكَ ٱللَّهُ بِضُرّٖ فَلَا كَاشِفَ لَهُۥٓ إِلَّا هُوَۖ وَإِن يُرِدۡكَ بِخَيۡرٖ فَلَا رَآدَّ لِفَضۡلِهِۦۚ يُصِيبُ بِهِۦ مَن يَشَآءُ مِنۡ عِبَادِهِۦۚ وَهُوَ ٱلۡغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ
Allah sana bir zarar dokundurursa onu O’ndan başkası giderecek yoktur. Sana bir iyilik dilerse; O’nun lütfunu geri çevirecek te yoktur. Onu kullarından dilediğine eriştirir. O, çok bağışlayandır, çok merhametlidir.
تفسیرهای عربی:
قُلۡ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ قَدۡ جَآءَكُمُ ٱلۡحَقُّ مِن رَّبِّكُمۡۖ فَمَنِ ٱهۡتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهۡتَدِي لِنَفۡسِهِۦۖ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيۡهَاۖ وَمَآ أَنَا۠ عَلَيۡكُم بِوَكِيلٖ
De ki: Ey İnsanlar! Rabbinizden size hak gelmiştir. Artık kim hidâyeti kabul ederse o, ancak kendisi için hidâyete ermiş ve sapıtan da kendi aleyhine sapıtmıştır. Ben sizin üzerinize vekil değilim.
تفسیرهای عربی:
وَٱتَّبِعۡ مَا يُوحَىٰٓ إِلَيۡكَ وَٱصۡبِرۡ حَتَّىٰ يَحۡكُمَ ٱللَّهُۚ وَهُوَ خَيۡرُ ٱلۡحَٰكِمِينَ
Sana vahyedilene uy! Allah hükmünü verene kadar sabret! O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.
تفسیرهای عربی:
 
ترجمهٔ معانی سوره: سوره يونس
فهرست سوره ها شماره صفحه
 
ترجمهٔ معانی قرآن کریم - ترجمه ى ترکی - شعبان بریتش - لیست ترجمه ها

ترجمه معانی قرآن کریم به زبان ترکی. مترجم: شعبان بریتش. اين ترجمه با سرپرستى مرکز رواد ترجمه تصحيح شده است. و امكان اطلاع يافتن بر ترجمه ى اصلى جهت اظهار نظر، ارزيابى و پيشرفت مستمر امكان پزير است.

بستن