ترجمهٔ معانی قرآن کریم - ترجمه ى ترکی - شعبان بریتش * - لیست ترجمه ها

XML CSV Excel API
Please review the Terms and Policies

ترجمهٔ معانی سوره: سوره آل عمران   آیه:

Sûratu Âl-i İmrân

الٓمٓ
Elif, Lâm, Mîm.
تفسیرهای عربی:
ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ٱلۡحَيُّ ٱلۡقَيُّومُ
Allah kendisinden başka (ibadet edilmeye layık hak) ilah bulunmayandır. Hayy ve Kayyûm'dur.
تفسیرهای عربی:
نَزَّلَ عَلَيۡكَ ٱلۡكِتَٰبَ بِٱلۡحَقِّ مُصَدِّقٗا لِّمَا بَيۡنَ يَدَيۡهِ وَأَنزَلَ ٱلتَّوۡرَىٰةَ وَٱلۡإِنجِيلَ
O, sana kitabı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak indirdi. Tevrat ile İncil'i de indirmişti. @تصحیح کننده
O, sana kitabı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak indirdi. Tevrat ile İncil'i ve Furkan'ı da indirmişti.
تفسیرهای عربی:
مِن قَبۡلُ هُدٗى لِّلنَّاسِ وَأَنزَلَ ٱلۡفُرۡقَانَۗ إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ لَهُمۡ عَذَابٞ شَدِيدٞۗ وَٱللَّهُ عَزِيزٞ ذُو ٱنتِقَامٍ
Daha önce, insanlar için yol gösterici ve hakkı batıldan ayıran/Furkan'ı da indirmişti. Allah’ın ayetlerini küfredenlere şiddetli bir azap vardır. Allah güçlüdür, intikam sahibidir.
تفسیرهای عربی:
إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَخۡفَىٰ عَلَيۡهِ شَيۡءٞ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَا فِي ٱلسَّمَآءِ
Allah’a yer ve gökte olanlardan hiçbir şey gizli kalmaz.
تفسیرهای عربی:
هُوَ ٱلَّذِي يُصَوِّرُكُمۡ فِي ٱلۡأَرۡحَامِ كَيۡفَ يَشَآءُۚ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
Ana rahminde size dilediği gibi şekil veren O’dur. Kendinden başka (ibadete layık hak) ilah olmayan, Aziz ve Hakim olan O’dur.
تفسیرهای عربی:
هُوَ ٱلَّذِيٓ أَنزَلَ عَلَيۡكَ ٱلۡكِتَٰبَ مِنۡهُ ءَايَٰتٞ مُّحۡكَمَٰتٌ هُنَّ أُمُّ ٱلۡكِتَٰبِ وَأُخَرُ مُتَشَٰبِهَٰتٞۖ فَأَمَّا ٱلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمۡ زَيۡغٞ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَٰبَهَ مِنۡهُ ٱبۡتِغَآءَ ٱلۡفِتۡنَةِ وَٱبۡتِغَآءَ تَأۡوِيلِهِۦۖ وَمَا يَعۡلَمُ تَأۡوِيلَهُۥٓ إِلَّا ٱللَّهُۗ وَٱلرَّٰسِخُونَ فِي ٱلۡعِلۡمِ يَقُولُونَ ءَامَنَّا بِهِۦ كُلّٞ مِّنۡ عِندِ رَبِّنَاۗ وَمَا يَذَّكَّرُ إِلَّآ أُوْلُواْ ٱلۡأَلۡبَٰبِ
Sana kitabı indiren O’dur. Onda bir kısmı, muhkem ki bunlar kitabın özüdür. Bir kısmı da müteşabih ayetler vardır. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve (kendilerine göre) onun tevilini yapmak için onun müteşabih olanlarına uyarlar. Oysa, onun tevilini Allah’tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise “Biz, ona iman ettik, onun hepsi Rabbimizin katındandır.” derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası düşünmez.
تفسیرهای عربی:
رَبَّنَا لَا تُزِغۡ قُلُوبَنَا بَعۡدَ إِذۡ هَدَيۡتَنَا وَهَبۡ لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحۡمَةًۚ إِنَّكَ أَنتَ ٱلۡوَهَّابُ
Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra, kalplerimizi eğriltme. Bize katından rahmet bahşet! Şüphesiz sen, bol bol bağışlayansın.
تفسیرهای عربی:
رَبَّنَآ إِنَّكَ جَامِعُ ٱلنَّاسِ لِيَوۡمٖ لَّا رَيۡبَ فِيهِۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُخۡلِفُ ٱلۡمِيعَادَ
Rabbimiz, hakkında şüphe olmayan günde bütün insanları mutlaka toplayacak olan şüphesiz sensin. Allah sözünden asla dönmez.
تفسیرهای عربی:
إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَن تُغۡنِيَ عَنۡهُمۡ أَمۡوَٰلُهُمۡ وَلَآ أَوۡلَٰدُهُم مِّنَ ٱللَّهِ شَيۡـٔٗاۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمۡ وَقُودُ ٱلنَّارِ
Şüphesiz kâfir olanlara ne malları ve ne de çocukları Allah'ın (azabına) karşılık hiçbir fayda sağlamaz İşte bunlar, ateşin yakıtı olanlardır.
تفسیرهای عربی:
كَدَأۡبِ ءَالِ فِرۡعَوۡنَ وَٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡۚ كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَا فَأَخَذَهُمُ ٱللَّهُ بِذُنُوبِهِمۡۗ وَٱللَّهُ شَدِيدُ ٱلۡعِقَابِ
Tıpkı Firavun Hanedanı ve onlardan öncekilerin tutumu (tavırları) gibi ayetlerimizi yalanladılar da Allah da onları günahları sebebiyle cezalandırdı. Allah, cezası çok çetin olandır.
تفسیرهای عربی:
قُل لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ سَتُغۡلَبُونَ وَتُحۡشَرُونَ إِلَىٰ جَهَنَّمَۖ وَبِئۡسَ ٱلۡمِهَادُ
Kâfirlere de ki: Yakında yenilgiye uğrayacak ve toplanıp Cehennem'e sürüleceksiniz. Orası ne kötü yerleşme yeridir.
تفسیرهای عربی:
قَدۡ كَانَ لَكُمۡ ءَايَةٞ فِي فِئَتَيۡنِ ٱلۡتَقَتَاۖ فِئَةٞ تُقَٰتِلُ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ وَأُخۡرَىٰ كَافِرَةٞ يَرَوۡنَهُم مِّثۡلَيۡهِمۡ رَأۡيَ ٱلۡعَيۡنِۚ وَٱللَّهُ يُؤَيِّدُ بِنَصۡرِهِۦ مَن يَشَآءُۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَعِبۡرَةٗ لِّأُوْلِي ٱلۡأَبۡصَٰرِ
Karşı karşıya gelen iki toplulukta, sizin için bir ayet vardır. Bunlardan biri Allah yolunda savaşıyordu, diğeri ise kâfir idi. Gözleriyle onların kendilerinin iki misli olduklarını görüyorlardı. Allah, dilediğini yardımıyla güçlendirir. Bunda, basiret sahipleri için gerçekten ibret vardır.
تفسیرهای عربی:
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ ٱلشَّهَوَٰتِ مِنَ ٱلنِّسَآءِ وَٱلۡبَنِينَ وَٱلۡقَنَٰطِيرِ ٱلۡمُقَنطَرَةِ مِنَ ٱلذَّهَبِ وَٱلۡفِضَّةِ وَٱلۡخَيۡلِ ٱلۡمُسَوَّمَةِ وَٱلۡأَنۡعَٰمِ وَٱلۡحَرۡثِۗ ذَٰلِكَ مَتَٰعُ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۖ وَٱللَّهُ عِندَهُۥ حُسۡنُ ٱلۡمَـَٔابِ
Nefsi arzulardan olan, kadınlara, evlatlara, öbek öbek yığılmış altın ve gümüşe, güzel cins atlara, davarlara ve ekinlere karşı aşırı sevgi insanlara çekici ve hoş gösterildi. Oysa bunlar, (fani olan) dünya hayatının nimetleridir. Asıl varılacak güzel yer Allah katındadır.
تفسیرهای عربی:
۞ قُلۡ أَؤُنَبِّئُكُم بِخَيۡرٖ مِّن ذَٰلِكُمۡۖ لِلَّذِينَ ٱتَّقَوۡاْ عِندَ رَبِّهِمۡ جَنَّٰتٞ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا وَأَزۡوَٰجٞ مُّطَهَّرَةٞ وَرِضۡوَٰنٞ مِّنَ ٱللَّهِۗ وَٱللَّهُ بَصِيرُۢ بِٱلۡعِبَادِ
De ki: Size, bundan daha hayırlı olanı haber vereyim mi? Allah’tan korkan/günahlardan sakınanlara, altından nehirler akan ebedi kalacakları cennetler vardır. Tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır. Allah, kullarını hakkıyla görendir.
تفسیرهای عربی:
ٱلَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَآ إِنَّنَآ ءَامَنَّا فَٱغۡفِرۡ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ ٱلنَّارِ
Onlar: Rabbimiz! Biz, kesin olarak iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru, diyenlerdir.
تفسیرهای عربی:
ٱلصَّٰبِرِينَ وَٱلصَّٰدِقِينَ وَٱلۡقَٰنِتِينَ وَٱلۡمُنفِقِينَ وَٱلۡمُسۡتَغۡفِرِينَ بِٱلۡأَسۡحَارِ
(Onlar): Sabredenler, sadık olanlar, gönülden boyun eğip itaat edenler, sadaka verenler ve seher vakitlerinde bağışlanma dileyenlerdir.
تفسیرهای عربی:
شَهِدَ ٱللَّهُ أَنَّهُۥ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ وَأُوْلُواْ ٱلۡعِلۡمِ قَآئِمَۢا بِٱلۡقِسۡطِۚ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
Allah şahittir ki kendisinden başka (ibadet edilmeye layık hak) bir ilah yoktur. Melekler ve adaleti ayakta tutan ilim sahipleri de (buna şahittir.) O’ndan başka ilah yoktur. O, Aziz'dir, Hakim'dir.
تفسیرهای عربی:
إِنَّ ٱلدِّينَ عِندَ ٱللَّهِ ٱلۡإِسۡلَٰمُۗ وَمَا ٱخۡتَلَفَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡكِتَٰبَ إِلَّا مِنۢ بَعۡدِ مَا جَآءَهُمُ ٱلۡعِلۡمُ بَغۡيَۢا بَيۡنَهُمۡۗ وَمَن يَكۡفُرۡ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ فَإِنَّ ٱللَّهَ سَرِيعُ ٱلۡحِسَابِ
Şüphesiz, Allah katında din İslam’dır. Kendilerine kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarındaki haset ve kıskançlık yüzünden ihtilafa düştüler. Kim Allah’ın ayetlerini inkâr edip küfrederse şüphesiz Allah, hesabı çok seri bir şekilde görendir.
تفسیرهای عربی:
فَإِنۡ حَآجُّوكَ فَقُلۡ أَسۡلَمۡتُ وَجۡهِيَ لِلَّهِ وَمَنِ ٱتَّبَعَنِۗ وَقُل لِّلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡكِتَٰبَ وَٱلۡأُمِّيِّـۧنَ ءَأَسۡلَمۡتُمۡۚ فَإِنۡ أَسۡلَمُواْ فَقَدِ ٱهۡتَدَواْۖ وَّإِن تَوَلَّوۡاْ فَإِنَّمَا عَلَيۡكَ ٱلۡبَلَٰغُۗ وَٱللَّهُ بَصِيرُۢ بِٱلۡعِبَادِ
Seninle tartışmaya girişirlerse de ki: Ben, bana tabi olanlarla birlikte yüzümü Allah’a teslim ettim. Kendilerine kitap verilenlere ve ümmilere de de ki: Siz de teslim oldunuz mu? Eğer teslim oldularsa doğru yolu bulmuşlar demektir. Eğer yüz çevirirlerse, sana düşen yalnızca tebliğdir. Allah kullarını görmektedir.
تفسیرهای عربی:
إِنَّ ٱلَّذِينَ يَكۡفُرُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَيَقۡتُلُونَ ٱلنَّبِيِّـۧنَ بِغَيۡرِ حَقّٖ وَيَقۡتُلُونَ ٱلَّذِينَ يَأۡمُرُونَ بِٱلۡقِسۡطِ مِنَ ٱلنَّاسِ فَبَشِّرۡهُم بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
Allah’ın ayetlerini inkâr edenlere, peygamberleri haksız yere öldürenlere, insanlardan adaleti emredenleri öldürenlere, işte onlara, acıklı bir azap müjdesi ver.
تفسیرهای عربی:
أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ حَبِطَتۡ أَعۡمَٰلُهُمۡ فِي ٱلدُّنۡيَا وَٱلۡأٓخِرَةِ وَمَا لَهُم مِّن نَّٰصِرِينَ
Bunlar, dünya ve ahirette amelleri boşa çıkanlardır. Bunların bir yardımcısı da yoktur.
تفسیرهای عربی:
أَلَمۡ تَرَ إِلَى ٱلَّذِينَ أُوتُواْ نَصِيبٗا مِّنَ ٱلۡكِتَٰبِ يُدۡعَوۡنَ إِلَىٰ كِتَٰبِ ٱللَّهِ لِيَحۡكُمَ بَيۡنَهُمۡ ثُمَّ يَتَوَلَّىٰ فَرِيقٞ مِّنۡهُمۡ وَهُم مُّعۡرِضُونَ
Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi? Aralarında hüküm vermesi için Allah’ın kitabına çağırılıyorlar da sonra onlardan bir kısmı dönüp uzaklaşıyor. Onlar, çağrılıyorlar da içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüp gidiyor.
تفسیرهای عربی:
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمۡ قَالُواْ لَن تَمَسَّنَا ٱلنَّارُ إِلَّآ أَيَّامٗا مَّعۡدُودَٰتٖۖ وَغَرَّهُمۡ فِي دِينِهِم مَّا كَانُواْ يَفۡتَرُونَ
Bu, (haktan yüz çeviriş) onların: Ateş, bize sayılı günlerin dışında dokunmayacaktır, demeleri yüzündendir. Uydura geldikleri yalanlar onları dinlerinden saptırdı.
تفسیرهای عربی:
فَكَيۡفَ إِذَا جَمَعۡنَٰهُمۡ لِيَوۡمٖ لَّا رَيۡبَ فِيهِ وَوُفِّيَتۡ كُلُّ نَفۡسٖ مَّا كَسَبَتۡ وَهُمۡ لَا يُظۡلَمُونَ
Hakkında şüphe olmayan günde, onları bir araya topladığımız ve her nefse yaptığının karşılığının tam verilip asla haksızlığa uğratılmadığı o zaman, halleri nasıl olacak?
تفسیرهای عربی:
قُلِ ٱللَّهُمَّ مَٰلِكَ ٱلۡمُلۡكِ تُؤۡتِي ٱلۡمُلۡكَ مَن تَشَآءُ وَتَنزِعُ ٱلۡمُلۡكَ مِمَّن تَشَآءُ وَتُعِزُّ مَن تَشَآءُ وَتُذِلُّ مَن تَشَآءُۖ بِيَدِكَ ٱلۡخَيۡرُۖ إِنَّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ
De ki: Ey hakimiyetin yegane maliki Allah’ım! Mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de mülkü çekip alırsın, dilediğini yükseltir/aziz kılarsın, dilediğini de alçaltır/zelil edersin. Bütün hayır senin elindedir, şüphesiz senin her şeye gücün yeter.
تفسیرهای عربی:
تُولِجُ ٱلَّيۡلَ فِي ٱلنَّهَارِ وَتُولِجُ ٱلنَّهَارَ فِي ٱلَّيۡلِۖ وَتُخۡرِجُ ٱلۡحَيَّ مِنَ ٱلۡمَيِّتِ وَتُخۡرِجُ ٱلۡمَيِّتَ مِنَ ٱلۡحَيِّۖ وَتَرۡزُقُ مَن تَشَآءُ بِغَيۡرِ حِسَابٖ
Geceyi gündüze geçirir, gündüzü de geceye sokarsın. Diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.
تفسیرهای عربی:
لَّا يَتَّخِذِ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ ٱلۡكَٰفِرِينَ أَوۡلِيَآءَ مِن دُونِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَۖ وَمَن يَفۡعَلۡ ذَٰلِكَ فَلَيۡسَ مِنَ ٱللَّهِ فِي شَيۡءٍ إِلَّآ أَن تَتَّقُواْ مِنۡهُمۡ تُقَىٰةٗۗ وَيُحَذِّرُكُمُ ٱللَّهُ نَفۡسَهُۥۗ وَإِلَى ٱللَّهِ ٱلۡمَصِيرُ
Müminler, müminleri bırakıp kâfirleri veli/dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa, Allah’tan hiçbir şey beklemesin. Kim bunu yaparsa, Allah ondan beri, O da Allah'tan uzaktır. Ancak onlardan (gelebilecek tehlikeden) korunmanız başkadır. Allah, asıl sizi kendisi hakkında korkutup, uyarmaktadır. Dönüş Allah’adır.
تفسیرهای عربی:
قُلۡ إِن تُخۡفُواْ مَا فِي صُدُورِكُمۡ أَوۡ تُبۡدُوهُ يَعۡلَمۡهُ ٱللَّهُۗ وَيَعۡلَمُ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِۗ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ
De ki: İçinizdekini gizleseniz de açıklasanız da onu Allah bilir. Göklerde ve yerde olan her şeyi bilir. Allah’ın her şeye de gücü yeter.
تفسیرهای عربی:
يَوۡمَ تَجِدُ كُلُّ نَفۡسٖ مَّا عَمِلَتۡ مِنۡ خَيۡرٖ مُّحۡضَرٗا وَمَا عَمِلَتۡ مِن سُوٓءٖ تَوَدُّ لَوۡ أَنَّ بَيۡنَهَا وَبَيۡنَهُۥٓ أَمَدَۢا بَعِيدٗاۗ وَيُحَذِّرُكُمُ ٱللَّهُ نَفۡسَهُۥۗ وَٱللَّهُ رَءُوفُۢ بِٱلۡعِبَادِ
Herkes, yaptığı bütün iyilikleri de kötülükleri de karşısında bulacağı o gün isteyecek ki kötülükleri ile kendi arasında uzun bir mesafe bulunsun. Allah, asıl sizi kendisi hakkında korkutup, uyarmaktadır. Allah kullarına karşı da çok merhametlidir.
تفسیرهای عربی:
قُلۡ إِن كُنتُمۡ تُحِبُّونَ ٱللَّهَ فَٱتَّبِعُونِي يُحۡبِبۡكُمُ ٱللَّهُ وَيَغۡفِرۡ لَكُمۡ ذُنُوبَكُمۡۚ وَٱللَّهُ غَفُورٞ رَّحِيمٞ
De ki: Allah’ı seviyorsanız, bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, bağışlayandır, merhamet edendir.
تفسیرهای عربی:
قُلۡ أَطِيعُواْ ٱللَّهَ وَٱلرَّسُولَۖ فَإِن تَوَلَّوۡاْ فَإِنَّ ٱللَّهَ لَا يُحِبُّ ٱلۡكَٰفِرِينَ
De ki: Allah’a ve Rasûlüne itaat edin! Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah, kâfirleri sevmez.
تفسیرهای عربی:
۞ إِنَّ ٱللَّهَ ٱصۡطَفَىٰٓ ءَادَمَ وَنُوحٗا وَءَالَ إِبۡرَٰهِيمَ وَءَالَ عِمۡرَٰنَ عَلَى ٱلۡعَٰلَمِينَ
Allah; Adem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini toplumlar üzerine seçkin kıldı.
تفسیرهای عربی:
ذُرِّيَّةَۢ بَعۡضُهَا مِنۢ بَعۡضٖۗ وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Bunlar birbirlerinin soylarından gelen bir nesildir. Allah, hakkıyla işiten ve hakkıyla bilendir.
تفسیرهای عربی:
إِذۡ قَالَتِ ٱمۡرَأَتُ عِمۡرَٰنَ رَبِّ إِنِّي نَذَرۡتُ لَكَ مَا فِي بَطۡنِي مُحَرَّرٗا فَتَقَبَّلۡ مِنِّيٓۖ إِنَّكَ أَنتَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡعَلِيمُ
Hani İmran’ın karısı: Rabbim karnımda olanı sadece hizmet etmek üzere adadım, benden bunu kabul buyur. Şüphesiz sen, hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin demişti.
تفسیرهای عربی:
فَلَمَّا وَضَعَتۡهَا قَالَتۡ رَبِّ إِنِّي وَضَعۡتُهَآ أُنثَىٰ وَٱللَّهُ أَعۡلَمُ بِمَا وَضَعَتۡ وَلَيۡسَ ٱلذَّكَرُ كَٱلۡأُنثَىٰۖ وَإِنِّي سَمَّيۡتُهَا مَرۡيَمَ وَإِنِّيٓ أُعِيذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ ٱلشَّيۡطَٰنِ ٱلرَّجِيمِ
Onu doğurunca da: Rabbim! Ben, kız doğurdum. (Halbuki Allah, neyi doğuracağını en iyi bilendir) Erkek, kız gibi değildir. Adını Meryem koydum, O’nu da onun soyunu da kovulmuş şeytandan sana sığındırıyorum, dedi.
تفسیرهای عربی:
فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٖ وَأَنۢبَتَهَا نَبَاتًا حَسَنٗا وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّاۖ كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيۡهَا زَكَرِيَّا ٱلۡمِحۡرَابَ وَجَدَ عِندَهَا رِزۡقٗاۖ قَالَ يَٰمَرۡيَمُ أَنَّىٰ لَكِ هَٰذَاۖ قَالَتۡ هُوَ مِنۡ عِندِ ٱللَّهِۖ إِنَّ ٱللَّهَ يَرۡزُقُ مَن يَشَآءُ بِغَيۡرِ حِسَابٍ
Rabbi, onu güzel bir kabul ile kabul etti ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı da ona bakmakla görevlendirdi. Zekeriya ne zaman yanına, onun bulunduğu ibadet mahalline girse O’nun yanında bir yiyecek bulurdu: Meryem, bu sana nereden geldi? dediğinde O şöyle cevap verirdi: Bu, Allah katından! Doğrusu Allah, dilediği kimseye hesapsız rızık bağışlar.
تفسیرهای عربی:
هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُۥۖ قَالَ رَبِّ هَبۡ لِي مِن لَّدُنكَ ذُرِّيَّةٗ طَيِّبَةًۖ إِنَّكَ سَمِيعُ ٱلدُّعَآءِ
Zekeriya orada Rabbine dua etti: Rabbim, bana katından tertemiz bir soy ver! Sen duayı en iyi bir şekilde işitensin, dedi.
تفسیرهای عربی:
فَنَادَتۡهُ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ وَهُوَ قَآئِمٞ يُصَلِّي فِي ٱلۡمِحۡرَابِ أَنَّ ٱللَّهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحۡيَىٰ مُصَدِّقَۢا بِكَلِمَةٖ مِّنَ ٱللَّهِ وَسَيِّدٗا وَحَصُورٗا وَنَبِيّٗا مِّنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
(Zekeriya) mabedde namaz kılarken melekler ona, “Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya’yı müjdeler” diye seslendiler
تفسیرهای عربی:
قَالَ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَٰمٞ وَقَدۡ بَلَغَنِيَ ٱلۡكِبَرُ وَٱمۡرَأَتِي عَاقِرٞۖ قَالَ كَذَٰلِكَ ٱللَّهُ يَفۡعَلُ مَا يَشَآءُ
Rabbim, ben iyice yaşlanmış, karım da kısır iken nasıl benim bir oğlum olacak? dedi. Allah: Öyle de olsa, Allah dilediğini yapar! buyurdu.
تفسیرهای عربی:
قَالَ رَبِّ ٱجۡعَل لِّيٓ ءَايَةٗۖ قَالَ ءَايَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ ٱلنَّاسَ ثَلَٰثَةَ أَيَّامٍ إِلَّا رَمۡزٗاۗ وَٱذۡكُر رَّبَّكَ كَثِيرٗا وَسَبِّحۡ بِٱلۡعَشِيِّ وَٱلۡإِبۡكَٰرِ
Zekeriyya: “Ey Rabbim! Bana bir işaret göster.” diye niyaz etti. Allah da: Senin delilin, üç gün insanlarla işaretle anlaşmak dışında hiç konuşamamandır. Rabbini çokça zikret ve akşam, sabah tesbih et, buyurdu.
تفسیرهای عربی:
وَإِذۡ قَالَتِ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ يَٰمَرۡيَمُ إِنَّ ٱللَّهَ ٱصۡطَفَىٰكِ وَطَهَّرَكِ وَٱصۡطَفَىٰكِ عَلَىٰ نِسَآءِ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Hani bir zamanlar da melekler şöyle demişlerdi: Ey Meryem! Allah seni seçip tertemiz yarattı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı.
تفسیرهای عربی:
يَٰمَرۡيَمُ ٱقۡنُتِي لِرَبِّكِ وَٱسۡجُدِي وَٱرۡكَعِي مَعَ ٱلرَّٰكِعِينَ
Ey Meryem! Rabbine gönülden boyun eğ, secde et, rükû edenlerle birlikte rükû et!
تفسیرهای عربی:
ذَٰلِكَ مِنۡ أَنۢبَآءِ ٱلۡغَيۡبِ نُوحِيهِ إِلَيۡكَۚ وَمَا كُنتَ لَدَيۡهِمۡ إِذۡ يُلۡقُونَ أَقۡلَٰمَهُمۡ أَيُّهُمۡ يَكۡفُلُ مَرۡيَمَ وَمَا كُنتَ لَدَيۡهِمۡ إِذۡ يَخۡتَصِمُونَ
(Ey Peygamber!) Bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem’e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarlarken (kura çekerlerken) sen yanlarında değildin, konuyu tartışırlarken de yanlarında değildin.
تفسیرهای عربی:
إِذۡ قَالَتِ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ يَٰمَرۡيَمُ إِنَّ ٱللَّهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٖ مِّنۡهُ ٱسۡمُهُ ٱلۡمَسِيحُ عِيسَى ٱبۡنُ مَرۡيَمَ وَجِيهٗا فِي ٱلدُّنۡيَا وَٱلۡأٓخِرَةِ وَمِنَ ٱلۡمُقَرَّبِينَ
Melekler demişti ki: Meryem, Allah sana adı Mesih, Meryem oğlu, İsa dünya ve ahirette itibarlı ve öncülerden/mukarrebinden olacak kendisinden bir kelimeyi (İsa’yı) müjdeliyor.
تفسیرهای عربی:
وَيُكَلِّمُ ٱلنَّاسَ فِي ٱلۡمَهۡدِ وَكَهۡلٗا وَمِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
O, insanlarla beşikte iken de yetişkin iken de konuşacaktır ve o, salihlerden biridir.
تفسیرهای عربی:
قَالَتۡ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي وَلَدٞ وَلَمۡ يَمۡسَسۡنِي بَشَرٞۖ قَالَ كَذَٰلِكِ ٱللَّهُ يَخۡلُقُ مَا يَشَآءُۚ إِذَا قَضَىٰٓ أَمۡرٗا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ
Meryem, şöyle dedi: Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken nasıl çocuğum olabilir? (Melek şöyle cevap verdi:) İşte böyle! Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasını isterse ona “ol” der ve o da oluverir.
تفسیرهای عربی:
وَيُعَلِّمُهُ ٱلۡكِتَٰبَ وَٱلۡحِكۡمَةَ وَٱلتَّوۡرَىٰةَ وَٱلۡإِنجِيلَ
O’na kitabı, hikmeti Tevrat ve İncil’i öğretecektir ve O’nu İsrailoğulları'na peygamber olarak gönderecektir.
تفسیرهای عربی:
وَرَسُولًا إِلَىٰ بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ أَنِّي قَدۡ جِئۡتُكُم بِـَٔايَةٖ مِّن رَّبِّكُمۡ أَنِّيٓ أَخۡلُقُ لَكُم مِّنَ ٱلطِّينِ كَهَيۡـَٔةِ ٱلطَّيۡرِ فَأَنفُخُ فِيهِ فَيَكُونُ طَيۡرَۢا بِإِذۡنِ ٱللَّهِۖ وَأُبۡرِئُ ٱلۡأَكۡمَهَ وَٱلۡأَبۡرَصَ وَأُحۡيِ ٱلۡمَوۡتَىٰ بِإِذۡنِ ٱللَّهِۖ وَأُنَبِّئُكُم بِمَا تَأۡكُلُونَ وَمَا تَدَّخِرُونَ فِي بُيُوتِكُمۡۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗ لَّكُمۡ إِن كُنتُم مُّؤۡمِنِينَ
Ben size Rabbinizden bir ayet ile geldim. Ben size çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıp ona üfleyeceğim. Allah’ın izniyle, hemen kuş oluverecektir. Allah’ın izniyle kör ve (cildi) alacalı olan (hastaları) iyileştiririm ve ölüleri diriltirim. Yediklerinizi ve evlerinizde sakladıklarınızı da size haber vereceğim. Eğer mü’minler iseniz bunda sizin için bir delil vardır.
تفسیرهای عربی:
وَمُصَدِّقٗا لِّمَا بَيۡنَ يَدَيَّ مِنَ ٱلتَّوۡرَىٰةِ وَلِأُحِلَّ لَكُم بَعۡضَ ٱلَّذِي حُرِّمَ عَلَيۡكُمۡۚ وَجِئۡتُكُم بِـَٔايَةٖ مِّن رَّبِّكُمۡ فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Benden önce gelen Tevrat’ı tasdik etmekle beraber size haram edilen şeylerin bir kısmını helal kılmak üzere, Rabbinizden size bir ayet getirdim. Allah’tan korkun ve bana itaat edin!
تفسیرهای عربی:
إِنَّ ٱللَّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمۡ فَٱعۡبُدُوهُۚ هَٰذَا صِرَٰطٞ مُّسۡتَقِيمٞ
Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O’na ibadet edin! Doğru yol budur.
تفسیرهای عربی:
۞ فَلَمَّآ أَحَسَّ عِيسَىٰ مِنۡهُمُ ٱلۡكُفۡرَ قَالَ مَنۡ أَنصَارِيٓ إِلَى ٱللَّهِۖ قَالَ ٱلۡحَوَارِيُّونَ نَحۡنُ أَنصَارُ ٱللَّهِ ءَامَنَّا بِٱللَّهِ وَٱشۡهَدۡ بِأَنَّا مُسۡلِمُونَ
İsa, onların küfrünü hissedince: Allah uğrunda bana yardımcı olacak kim vardır? dedi. Havariler de şöyle cevap verdiler: Biz Allah’ın (dininin) yardımcılarıyız, Allah’a iman ettik, O’na teslim olduğumuza da şahit ol!
تفسیرهای عربی:
رَبَّنَآ ءَامَنَّا بِمَآ أَنزَلۡتَ وَٱتَّبَعۡنَا ٱلرَّسُولَ فَٱكۡتُبۡنَا مَعَ ٱلشَّٰهِدِينَ
Rabbimiz, indirdiğine iman ettik, peygambere uyduk, bizi şahit olanlarla beraber yaz.
تفسیرهای عربی:
وَمَكَرُواْ وَمَكَرَ ٱللَّهُۖ وَٱللَّهُ خَيۡرُ ٱلۡمَٰكِرِينَ
(İsrailoğulları) tuzak kurdular (ve buna karşılık) Allah da bir tuzak kurdu. Allah, düzen/tuzak kurucuların en hayırlısıdır.
تفسیرهای عربی:
إِذۡ قَالَ ٱللَّهُ يَٰعِيسَىٰٓ إِنِّي مُتَوَفِّيكَ وَرَافِعُكَ إِلَيَّ وَمُطَهِّرُكَ مِنَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَجَاعِلُ ٱلَّذِينَ ٱتَّبَعُوكَ فَوۡقَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ إِلَىٰ يَوۡمِ ٱلۡقِيَٰمَةِۖ ثُمَّ إِلَيَّ مَرۡجِعُكُمۡ فَأَحۡكُمُ بَيۡنَكُمۡ فِيمَا كُنتُمۡ فِيهِ تَخۡتَلِفُونَ
Allah, İsa’ya şöyle buyurmuştu: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim ve seni katıma yükselteceğim. Kâfirlerden seni tertemiz kurtaracağım. Sana tabi olanları kıyamet gününe kadar inkâr edenlerin/kâfirlerin üstünde tutacağım. Sonra bana döneceksiniz. Sizin aranızda, hakkında ihtilaf ettiğiniz konularda hüküm vereceğim.
تفسیرهای عربی:
فَأَمَّا ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ فَأُعَذِّبُهُمۡ عَذَابٗا شَدِيدٗا فِي ٱلدُّنۡيَا وَٱلۡأٓخِرَةِ وَمَا لَهُم مِّن نَّٰصِرِينَ
O kâfir olanlara gelince, ben onları dünyada da, ahirette de en şiddetli bir azâba çarptıracağım ve onların hiç yardımcıları da olmayacak.
تفسیرهای عربی:
وَأَمَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ فَيُوَفِّيهِمۡ أُجُورَهُمۡۗ وَٱللَّهُ لَا يُحِبُّ ٱلظَّٰلِمِينَ
İman edenlere ve salih amel işleyenlere ise eksiksiz mükâfatlarını verecektir. Allah, zalimleri sevmez.
تفسیرهای عربی:
ذَٰلِكَ نَتۡلُوهُ عَلَيۡكَ مِنَ ٱلۡأٓيَٰتِ وَٱلذِّكۡرِ ٱلۡحَكِيمِ
Sana okuduğumuz bunlar, ayetlerden ve hikmet dolu Kur'an'dandır.
تفسیرهای عربی:
إِنَّ مَثَلَ عِيسَىٰ عِندَ ٱللَّهِ كَمَثَلِ ءَادَمَۖ خَلَقَهُۥ مِن تُرَابٖ ثُمَّ قَالَ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ
Allah katında (yaratılış olarak) İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir. Kendisini topraktan yaratıp sonra ona “Ol!” dedi ve oluverdi.
تفسیرهای عربی:
ٱلۡحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَلَا تَكُن مِّنَ ٱلۡمُمۡتَرِينَ
Gerçek Rabbindendir. O halde şüphe edenlerden olma!
تفسیرهای عربی:
فَمَنۡ حَآجَّكَ فِيهِ مِنۢ بَعۡدِ مَا جَآءَكَ مِنَ ٱلۡعِلۡمِ فَقُلۡ تَعَالَوۡاْ نَدۡعُ أَبۡنَآءَنَا وَأَبۡنَآءَكُمۡ وَنِسَآءَنَا وَنِسَآءَكُمۡ وَأَنفُسَنَا وَأَنفُسَكُمۡ ثُمَّ نَبۡتَهِلۡ فَنَجۡعَل لَّعۡنَتَ ٱللَّهِ عَلَى ٱلۡكَٰذِبِينَ
Sana ilim geldikten sonra, bu hususta seninle kim tartışacak olursa, de ki: Gelin, oğullarımızı, oğullarınızı; kadınlarımızı, kadınlarınızı, bizi ve sizi çağıralım. Sonra da dua ederek Allah’ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim.
تفسیرهای عربی:
إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ ٱلۡقَصَصُ ٱلۡحَقُّۚ وَمَا مِنۡ إِلَٰهٍ إِلَّا ٱللَّهُۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
Şüphesiz bu anlatılanlar gerçek olan kıssalardır. Allah’tan başka (ibadete layık hak) ilah yoktur. Allah, elbette Aziz'dir, Hakim'dir.
تفسیرهای عربی:
فَإِن تَوَلَّوۡاْ فَإِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمُۢ بِٱلۡمُفۡسِدِينَ
Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah, bozguncuları hakkıyla bilendir.
تفسیرهای عربی:
قُلۡ يَٰٓأَهۡلَ ٱلۡكِتَٰبِ تَعَالَوۡاْ إِلَىٰ كَلِمَةٖ سَوَآءِۭ بَيۡنَنَا وَبَيۡنَكُمۡ أَلَّا نَعۡبُدَ إِلَّا ٱللَّهَ وَلَا نُشۡرِكَ بِهِۦ شَيۡـٔٗا وَلَا يَتَّخِذَ بَعۡضُنَا بَعۡضًا أَرۡبَابٗا مِّن دُونِ ٱللَّهِۚ فَإِن تَوَلَّوۡاْ فَقُولُواْ ٱشۡهَدُواْ بِأَنَّا مُسۡلِمُونَ
De ki: Ey kitap ehli, “Allah’tan başkasına ibadet etmemek, O’na hiçbir şey ortak koşmamak ve birbirimizi Allah’tan başka Rabler olarak benimsememek” üzere bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin! Eğer yüz çevirirlerse: "Şahit olun ki, biz Müslümanlarız" deyin.
تفسیرهای عربی:
يَٰٓأَهۡلَ ٱلۡكِتَٰبِ لِمَ تُحَآجُّونَ فِيٓ إِبۡرَٰهِيمَ وَمَآ أُنزِلَتِ ٱلتَّوۡرَىٰةُ وَٱلۡإِنجِيلُ إِلَّا مِنۢ بَعۡدِهِۦٓۚ أَفَلَا تَعۡقِلُونَ
Ey kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Tevrat da İncil de şüphesiz ondan sonra indirilmiştir. Akıl etmiyor musunuz!
تفسیرهای عربی:
هَٰٓأَنتُمۡ هَٰٓؤُلَآءِ حَٰجَجۡتُمۡ فِيمَا لَكُم بِهِۦ عِلۡمٞ فَلِمَ تُحَآجُّونَ فِيمَا لَيۡسَ لَكُم بِهِۦ عِلۡمٞۚ وَٱللَّهُ يَعۡلَمُ وَأَنتُمۡ لَا تَعۡلَمُونَ
İşte siz böyle kimselersiniz! İlminiz olan şey hakkında tartışıyorsunuz. Ya ilminiz olmayan şey (İbrahim) hakkında neden tartışırsınız? Oysa Allah bilir, sizler bilmezsiniz.
تفسیرهای عربی:
مَا كَانَ إِبۡرَٰهِيمُ يَهُودِيّٗا وَلَا نَصۡرَانِيّٗا وَلَٰكِن كَانَ حَنِيفٗا مُّسۡلِمٗا وَمَا كَانَ مِنَ ٱلۡمُشۡرِكِينَ
İbrahim Yahudi de Hıristiyan da değildi. Fakat, hanif (şirkten uzak) bir müslümandı. Müşriklerden de değildi.
تفسیرهای عربی:
إِنَّ أَوۡلَى ٱلنَّاسِ بِإِبۡرَٰهِيمَ لَلَّذِينَ ٱتَّبَعُوهُ وَهَٰذَا ٱلنَّبِيُّ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْۗ وَٱللَّهُ وَلِيُّ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Doğrusu İbrahim’e en yakın olanlar, ona tabi olanlar, bu peygamber (Muhammed) ve iman edenlerdir. Allah, müminlerin velisidir.
تفسیرهای عربی:
وَدَّت طَّآئِفَةٞ مِّنۡ أَهۡلِ ٱلۡكِتَٰبِ لَوۡ يُضِلُّونَكُمۡ وَمَا يُضِلُّونَ إِلَّآ أَنفُسَهُمۡ وَمَا يَشۡعُرُونَ
Kitap ehlinden bir kısmı sizi saptırmak isterler, fakat yalnızca kendilerini yoldan çıkarırlar da bunun farkına varmazlar.
تفسیرهای عربی:
يَٰٓأَهۡلَ ٱلۡكِتَٰبِ لِمَ تَكۡفُرُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَأَنتُمۡ تَشۡهَدُونَ
Ey kitap ehli! Göz göre göre niçin Allah’ın ayetlerine küfrediyorsunuz?
تفسیرهای عربی:
يَٰٓأَهۡلَ ٱلۡكِتَٰبِ لِمَ تَلۡبِسُونَ ٱلۡحَقَّ بِٱلۡبَٰطِلِ وَتَكۡتُمُونَ ٱلۡحَقَّ وَأَنتُمۡ تَعۡلَمُونَ
Ey kitap ehli, niçin hakla batılı karıştırıyor ve bile bile hakkı gizliyorsunuz?
تفسیرهای عربی:
وَقَالَت طَّآئِفَةٞ مِّنۡ أَهۡلِ ٱلۡكِتَٰبِ ءَامِنُواْ بِٱلَّذِيٓ أُنزِلَ عَلَى ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَجۡهَ ٱلنَّهَارِ وَٱكۡفُرُوٓاْ ءَاخِرَهُۥ لَعَلَّهُمۡ يَرۡجِعُونَ
Kitap ehlinden bir kısmı: "İman edenlere indirilene günün başında (sabahleyin) inanın, sonunda (akşamleyin) küfredin, belki dönerler" dedi.
تفسیرهای عربی:
وَلَا تُؤۡمِنُوٓاْ إِلَّا لِمَن تَبِعَ دِينَكُمۡ قُلۡ إِنَّ ٱلۡهُدَىٰ هُدَى ٱللَّهِ أَن يُؤۡتَىٰٓ أَحَدٞ مِّثۡلَ مَآ أُوتِيتُمۡ أَوۡ يُحَآجُّوكُمۡ عِندَ رَبِّكُمۡۗ قُلۡ إِنَّ ٱلۡفَضۡلَ بِيَدِ ٱللَّهِ يُؤۡتِيهِ مَن يَشَآءُۗ وَٱللَّهُ وَٰسِعٌ عَلِيمٞ
Sizin dininize uyanlardan başkasına inanmayın” derler. Ey Resulüm, de ki: “Doğru yol, Allah'ın yoludur, ” (Yine onlar şöyle derler): “(Müslümanlardan) Birine, size verilen ilmi (öğretirseniz Onlar bu ilmi öğrenir de) ve (sonra) bunu Rabbinizin huzurunda aleyhinize delil olarak (kullanırlar)”. De ki: Nimet ve lütuf Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir. Allah, ihsanı bol olan, her şeyi bilendir.
تفسیرهای عربی:
يَخۡتَصُّ بِرَحۡمَتِهِۦ مَن يَشَآءُۗ وَٱللَّهُ ذُو ٱلۡفَضۡلِ ٱلۡعَظِيمِ
Rahmetini dilediğine has kılar. Allah, büyük lütuf sahibidir.
تفسیرهای عربی:
۞ وَمِنۡ أَهۡلِ ٱلۡكِتَٰبِ مَنۡ إِن تَأۡمَنۡهُ بِقِنطَارٖ يُؤَدِّهِۦٓ إِلَيۡكَ وَمِنۡهُم مَّنۡ إِن تَأۡمَنۡهُ بِدِينَارٖ لَّا يُؤَدِّهِۦٓ إِلَيۡكَ إِلَّا مَا دُمۡتَ عَلَيۡهِ قَآئِمٗاۗ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمۡ قَالُواْ لَيۡسَ عَلَيۡنَا فِي ٱلۡأُمِّيِّـۧنَ سَبِيلٞ وَيَقُولُونَ عَلَى ٱللَّهِ ٱلۡكَذِبَ وَهُمۡ يَعۡلَمُونَ
Kitap ehlinden; bir yük altın bıraksan onu sana iade eden kimseler vardır. Onlardan, bir dinar versen tepesine dikilmedikçe onu sana geri vermeyen kimseler de vardır. Bu, onların: "Kitapsızlara/ümmilere (Araplar'a) karşı üzerimize bir sorumluluk yoktur" demelerindendir. Onlar, bile bile Allah hakkında yalan söylerler.
تفسیرهای عربی:
بَلَىٰۚ مَنۡ أَوۡفَىٰ بِعَهۡدِهِۦ وَٱتَّقَىٰ فَإِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلۡمُتَّقِينَ
Evet, kim verdiği sözü yerine getirir ve Allah’tan sakınırsa, şüphe yok ki, Allah muttakileri sever.
تفسیرهای عربی:
إِنَّ ٱلَّذِينَ يَشۡتَرُونَ بِعَهۡدِ ٱللَّهِ وَأَيۡمَٰنِهِمۡ ثَمَنٗا قَلِيلًا أُوْلَٰٓئِكَ لَا خَلَٰقَ لَهُمۡ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ ٱللَّهُ وَلَا يَنظُرُ إِلَيۡهِمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ وَلَا يُزَكِّيهِمۡ وَلَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ
Allah’a verdikleri sözü ve ettikleri yeminlerini az bir bedele değiştirenlere gelince, onların ahirette bir nasibi olmayacaktır. Allah, kıyamet gününde onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için acı bir azap vardır.
تفسیرهای عربی:
وَإِنَّ مِنۡهُمۡ لَفَرِيقٗا يَلۡوُۥنَ أَلۡسِنَتَهُم بِٱلۡكِتَٰبِ لِتَحۡسَبُوهُ مِنَ ٱلۡكِتَٰبِ وَمَا هُوَ مِنَ ٱلۡكِتَٰبِ وَيَقُولُونَ هُوَ مِنۡ عِندِ ٱللَّهِ وَمَا هُوَ مِنۡ عِندِ ٱللَّهِۖ وَيَقُولُونَ عَلَى ٱللَّهِ ٱلۡكَذِبَ وَهُمۡ يَعۡلَمُونَ
Onların bir kısmı, kitaptan olmadığı halde, sizin kitaptan zannetmeniz için (kitaba bakarak) dillerini eğip bükerler. O, Allah katından olmadığı halde “Allah katındandır” derler. Bile bile Allah hakkında yalan söylerler.
تفسیرهای عربی:
مَا كَانَ لِبَشَرٍ أَن يُؤۡتِيَهُ ٱللَّهُ ٱلۡكِتَٰبَ وَٱلۡحُكۡمَ وَٱلنُّبُوَّةَ ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُواْ عِبَادٗا لِّي مِن دُونِ ٱللَّهِ وَلَٰكِن كُونُواْ رَبَّٰنِيِّـۧنَ بِمَا كُنتُمۡ تُعَلِّمُونَ ٱلۡكِتَٰبَ وَبِمَا كُنتُمۡ تَدۡرُسُونَ
Allah’ın kendisine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiği bir insanın, bütün bunlardan sonra: Allah’ı bırakıp, benim kullarım olun, demesi mümkün değildir. Fakat: "Kitabı öğrettiğinize, okuduğunuza göre Rabbani kul olunuz, der.
تفسیرهای عربی:
وَلَا يَأۡمُرَكُمۡ أَن تَتَّخِذُواْ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةَ وَٱلنَّبِيِّـۧنَ أَرۡبَابًاۚ أَيَأۡمُرُكُم بِٱلۡكُفۡرِ بَعۡدَ إِذۡ أَنتُم مُّسۡلِمُونَ
O size melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi emretmez. Size Müslüman olduktan sonra, hiç kâfir olmayı emreder mi?
تفسیرهای عربی:
وَإِذۡ أَخَذَ ٱللَّهُ مِيثَٰقَ ٱلنَّبِيِّـۧنَ لَمَآ ءَاتَيۡتُكُم مِّن كِتَٰبٖ وَحِكۡمَةٖ ثُمَّ جَآءَكُمۡ رَسُولٞ مُّصَدِّقٞ لِّمَا مَعَكُمۡ لَتُؤۡمِنُنَّ بِهِۦ وَلَتَنصُرُنَّهُۥۚ قَالَ ءَأَقۡرَرۡتُمۡ وَأَخَذۡتُمۡ عَلَىٰ ذَٰلِكُمۡ إِصۡرِيۖ قَالُوٓاْ أَقۡرَرۡنَاۚ قَالَ فَٱشۡهَدُواْ وَأَنَا۠ مَعَكُم مِّنَ ٱلشَّٰهِدِينَ
Hani, Allah tüm peygamberlerden; “Size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edecek ve ona mutlaka yardım edeceksiniz.” diye söz almıştı. Onlara “Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?” demişti. Onlar: Kabul ettik diye cevap verdiler. Şahit olun, ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim, buyurmuştu.
تفسیرهای عربی:
فَمَن تَوَلَّىٰ بَعۡدَ ذَٰلِكَ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡفَٰسِقُونَ
Artık kim bundan sonra yüz çevirirse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.
تفسیرهای عربی:
أَفَغَيۡرَ دِينِ ٱللَّهِ يَبۡغُونَ وَلَهُۥٓ أَسۡلَمَ مَن فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ طَوۡعٗا وَكَرۡهٗا وَإِلَيۡهِ يُرۡجَعُونَ
Allah’ın dininden başka bir din mi arzu ediyorlar? Oysa, göklerde ve yerde olanların hepsi ister istemez O’na teslim olmuştur. O’na döneceklerdir.
تفسیرهای عربی:
قُلۡ ءَامَنَّا بِٱللَّهِ وَمَآ أُنزِلَ عَلَيۡنَا وَمَآ أُنزِلَ عَلَىٰٓ إِبۡرَٰهِيمَ وَإِسۡمَٰعِيلَ وَإِسۡحَٰقَ وَيَعۡقُوبَ وَٱلۡأَسۡبَاطِ وَمَآ أُوتِيَ مُوسَىٰ وَعِيسَىٰ وَٱلنَّبِيُّونَ مِن رَّبِّهِمۡ لَا نُفَرِّقُ بَيۡنَ أَحَدٖ مِّنۡهُمۡ وَنَحۡنُ لَهُۥ مُسۡلِمُونَ
De ki: Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilene, Rableri katından, Musa, İsa ve peygamberlere verilenlere iman ettik. Onlardan hiçbiri arasında ayırım yapmayız. Biz Allah’a teslim olanlarız!
تفسیرهای عربی:
وَمَن يَبۡتَغِ غَيۡرَ ٱلۡإِسۡلَٰمِ دِينٗا فَلَن يُقۡبَلَ مِنۡهُ وَهُوَ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ مِنَ ٱلۡخَٰسِرِينَ
Kim İslam’dan başka bir din ararsa, (bu) ondan asla kabul edilmeyecektir. O, ahirette de kaybedenlerden olacaktır.
تفسیرهای عربی:
كَيۡفَ يَهۡدِي ٱللَّهُ قَوۡمٗا كَفَرُواْ بَعۡدَ إِيمَٰنِهِمۡ وَشَهِدُوٓاْ أَنَّ ٱلرَّسُولَ حَقّٞ وَجَآءَهُمُ ٱلۡبَيِّنَٰتُۚ وَٱللَّهُ لَا يَهۡدِي ٱلۡقَوۡمَ ٱلظَّٰلِمِينَ
İman edip, peygamberin hak olduğuna şahadet ettikten ve kendilerine açık belgeler geldikten sonra kâfir olan bir topluluğa Allah nasıl hidayet eder? Allah zalimler toplumları hidayet etmez.
تفسیرهای عربی:
أُوْلَٰٓئِكَ جَزَآؤُهُمۡ أَنَّ عَلَيۡهِمۡ لَعۡنَةَ ٱللَّهِ وَٱلۡمَلَٰٓئِكَةِ وَٱلنَّاسِ أَجۡمَعِينَ
Onların cezaları, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lanetinin üzerlerine olmasıdır.
تفسیرهای عربی:
خَٰلِدِينَ فِيهَا لَا يُخَفَّفُ عَنۡهُمُ ٱلۡعَذَابُ وَلَا هُمۡ يُنظَرُونَ
Orada ebedi kalacaklar. Azap, onlardan hafifletilmez ve onlara mühlet de verilmez. @تصحیح کننده
Orada ebedi kalacaklar. Azap, onlardan hafifletilmez ve onlara mühlet verilmez de.
تفسیرهای عربی:
إِلَّا ٱلَّذِينَ تَابُواْ مِنۢ بَعۡدِ ذَٰلِكَ وَأَصۡلَحُواْ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ رَّحِيمٌ
Ancak, bu hatalarından sonra tevbe edip, hallerini düzeltenler müstesnadır. Allah, affedendir, merhamet edendir.
تفسیرهای عربی:
إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بَعۡدَ إِيمَٰنِهِمۡ ثُمَّ ٱزۡدَادُواْ كُفۡرٗا لَّن تُقۡبَلَ تَوۡبَتُهُمۡ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلضَّآلُّونَ
İman ettikten sonra kâfir olup, küfürlerini artıranların tevbeleri kabul edilmeyecektir. Onlar sapıkların ta kendileridir.
تفسیرهای عربی:
إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَمَاتُواْ وَهُمۡ كُفَّارٞ فَلَن يُقۡبَلَ مِنۡ أَحَدِهِم مِّلۡءُ ٱلۡأَرۡضِ ذَهَبٗا وَلَوِ ٱفۡتَدَىٰ بِهِۦٓۗ أُوْلَٰٓئِكَ لَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ وَمَا لَهُم مِّن نَّٰصِرِينَ
Evet, kâfir olup bu halde kâfir olarak ölenlerin hiçbirinden, yeryüzünü dolduracak kadar altın fidye verse dahi asla kabul edilmeyecektir. İşte acıklı azap bunlar içindir. Onlar için bir yardımcı da yoktur.
تفسیرهای عربی:
لَن تَنَالُواْ ٱلۡبِرَّ حَتَّىٰ تُنفِقُواْ مِمَّا تُحِبُّونَۚ وَمَا تُنفِقُواْ مِن شَيۡءٖ فَإِنَّ ٱللَّهَ بِهِۦ عَلِيمٞ
Sevdiğiniz şeylerden (Allah için) vermedikçe iyiliğe erişemezsiniz. Her ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir.
تفسیرهای عربی:
۞ كُلُّ ٱلطَّعَامِ كَانَ حِلّٗا لِّبَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ إِلَّا مَا حَرَّمَ إِسۡرَٰٓءِيلُ عَلَىٰ نَفۡسِهِۦ مِن قَبۡلِ أَن تُنَزَّلَ ٱلتَّوۡرَىٰةُۚ قُلۡ فَأۡتُواْ بِٱلتَّوۡرَىٰةِ فَٱتۡلُوهَآ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ
Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in (Yakub'un) kendine haram kıldıklarının dışında, İsrail oğullarına her yiyecek helal idi. Eğer doğru söyleyenler iseniz Tevrat'ı getirip okuyun! de.
تفسیرهای عربی:
فَمَنِ ٱفۡتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ ٱلۡكَذِبَ مِنۢ بَعۡدِ ذَٰلِكَ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلظَّٰلِمُونَ
Bundan sonra kim Allah adına yalan uydurursa, onlar zalimlerin ta kendileridir
تفسیرهای عربی:
قُلۡ صَدَقَ ٱللَّهُۗ فَٱتَّبِعُواْ مِلَّةَ إِبۡرَٰهِيمَ حَنِيفٗاۖ وَمَا كَانَ مِنَ ٱلۡمُشۡرِكِينَ
De ki: Allah doğru söylemiştir. Öyleyse, hanif olan İbrahim’in yoluna uyun! O, müşriklerden değildi.
تفسیرهای عربی:
إِنَّ أَوَّلَ بَيۡتٖ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكٗا وَهُدٗى لِّلۡعَٰلَمِينَ
İnsanlar için (mabed olarak) kurulan ilk ev şüphesiz Mekke'deki mübarek ve alemlere hidayet kaynağı (Kâbe) dir.
تفسیرهای عربی:
فِيهِ ءَايَٰتُۢ بَيِّنَٰتٞ مَّقَامُ إِبۡرَٰهِيمَۖ وَمَن دَخَلَهُۥ كَانَ ءَامِنٗاۗ وَلِلَّهِ عَلَى ٱلنَّاسِ حِجُّ ٱلۡبَيۡتِ مَنِ ٱسۡتَطَاعَ إِلَيۡهِ سَبِيلٗاۚ وَمَن كَفَرَ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَنِيٌّ عَنِ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Orada apaçık deliller vardır. İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse, güvenliktedir. Oraya yol bulabilen insanların, beyti/Kâbe'yi haccetmesi Allah’ın onlar üzerine (yüklediği) hakkıdır/yerine getirilmesi gereken görevdir. Kim küfrederse şüphesiz ki Allah âlemlerden ganî (müstağni) dir.
تفسیرهای عربی:
قُلۡ يَٰٓأَهۡلَ ٱلۡكِتَٰبِ لِمَ تَكۡفُرُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَٱللَّهُ شَهِيدٌ عَلَىٰ مَا تَعۡمَلُونَ
De ki: Ey kitap ehli! Yaptığınıza şahit iken Allah’ın ayetlerine niçin küfrediyorsunuz ?
تفسیرهای عربی:
قُلۡ يَٰٓأَهۡلَ ٱلۡكِتَٰبِ لِمَ تَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ مَنۡ ءَامَنَ تَبۡغُونَهَا عِوَجٗا وَأَنتُمۡ شُهَدَآءُۗ وَمَا ٱللَّهُ بِغَٰفِلٍ عَمَّا تَعۡمَلُونَ
De ki: Ey kitap ehli! Niçin iman edenleri Allah’ın yolunda eğrilik arayarak çevirmeye çalışıyorsunuz? (Oysa siz de onun doğru olduğunu) görüp duruyorsunuz. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.
تفسیرهای عربی:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِن تُطِيعُواْ فَرِيقٗا مِّنَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡكِتَٰبَ يَرُدُّوكُم بَعۡدَ إِيمَٰنِكُمۡ كَٰفِرِينَ
Ey iman edenler! Eğer kitap verilenlerden bir gruba uyarsanız, iman ettikten sonra sizi kâfirliğe döndürürler.
تفسیرهای عربی:
وَكَيۡفَ تَكۡفُرُونَ وَأَنتُمۡ تُتۡلَىٰ عَلَيۡكُمۡ ءَايَٰتُ ٱللَّهِ وَفِيكُمۡ رَسُولُهُۥۗ وَمَن يَعۡتَصِم بِٱللَّهِ فَقَدۡ هُدِيَ إِلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ
Allah’ın ayetleri size okunur, aranızda Rasûlü bulunurken nasıl küfrediyorsunuz? Her kim Allah'a sımsıkı bağlanırsa kesinlikle doğru yola iletilmiştir.
تفسیرهای عربی:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱتَّقُواْ ٱللَّهَ حَقَّ تُقَاتِهِۦ وَلَا تَمُوتُنَّ إِلَّا وَأَنتُم مُّسۡلِمُونَ
Ey iman edenler! Allah’tan gerektiği gibi sakının ve yalnızca müslümanlar olarak can verin.
تفسیرهای عربی:
وَٱعۡتَصِمُواْ بِحَبۡلِ ٱللَّهِ جَمِيعٗا وَلَا تَفَرَّقُواْۚ وَٱذۡكُرُواْ نِعۡمَتَ ٱللَّهِ عَلَيۡكُمۡ إِذۡ كُنتُمۡ أَعۡدَآءٗ فَأَلَّفَ بَيۡنَ قُلُوبِكُمۡ فَأَصۡبَحۡتُم بِنِعۡمَتِهِۦٓ إِخۡوَٰنٗا وَكُنتُمۡ عَلَىٰ شَفَا حُفۡرَةٖ مِّنَ ٱلنَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنۡهَاۗ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُمۡ ءَايَٰتِهِۦ لَعَلَّكُمۡ تَهۡتَدُونَ
Topluca Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin! Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün, hani siz düşman idiniz de O, kalplerinizi birleştirdi. O'nun bu nimeti ile kardeşler oldunuz. Siz, bir ateş çukurunun kenarında idiniz de sizi oradan kurtardı. Doğru yola çıkasınız diye, Allah size ayetlerini işte böyle açıklıyor.
تفسیرهای عربی:
وَلۡتَكُن مِّنكُمۡ أُمَّةٞ يَدۡعُونَ إِلَى ٱلۡخَيۡرِ وَيَأۡمُرُونَ بِٱلۡمَعۡرُوفِ وَيَنۡهَوۡنَ عَنِ ٱلۡمُنكَرِۚ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡمُفۡلِحُونَ
Sizden hayra davet eden, iyiliği emredip, kötülükten uzaklaştıran bir ümmet oluşsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.
تفسیرهای عربی:
وَلَا تَكُونُواْ كَٱلَّذِينَ تَفَرَّقُواْ وَٱخۡتَلَفُواْ مِنۢ بَعۡدِ مَا جَآءَهُمُ ٱلۡبَيِّنَٰتُۚ وَأُوْلَٰٓئِكَ لَهُمۡ عَذَابٌ عَظِيمٞ
Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra ihtilafa düşerek parçalananlar gibi olmayın. Onlar için büyük bir azap vardır
تفسیرهای عربی:
يَوۡمَ تَبۡيَضُّ وُجُوهٞ وَتَسۡوَدُّ وُجُوهٞۚ فَأَمَّا ٱلَّذِينَ ٱسۡوَدَّتۡ وُجُوهُهُمۡ أَكَفَرۡتُم بَعۡدَ إِيمَٰنِكُمۡ فَذُوقُواْ ٱلۡعَذَابَ بِمَا كُنتُمۡ تَكۡفُرُونَ
Bir takım yüzlerin parladığı ve bir takım yüzlerin de karardığı günde. Yüzleri kararanlara: İmanınızdan sonra kâfir mi oldunuz, öyleyse, kâfir olduğunuz için tadın azabı (denir).
تفسیرهای عربی:
وَأَمَّا ٱلَّذِينَ ٱبۡيَضَّتۡ وُجُوهُهُمۡ فَفِي رَحۡمَةِ ٱللَّهِۖ هُمۡ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Yüzleri ak olanlar ise Allah’ın rahmetindedirler, onlar orada ebedidirler.
تفسیرهای عربی:
تِلۡكَ ءَايَٰتُ ٱللَّهِ نَتۡلُوهَا عَلَيۡكَ بِٱلۡحَقِّۗ وَمَا ٱللَّهُ يُرِيدُ ظُلۡمٗا لِّلۡعَٰلَمِينَ
İşte bu sana hakkıyla okuduğumuz Allah’ın ayetleridir. Allah hiç kimseye zulmetmek istemez.
تفسیرهای عربی:
وَلِلَّهِ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِۚ وَإِلَى ٱللَّهِ تُرۡجَعُ ٱلۡأُمُورُ
Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Bütün işler de Allah’a döndürülür.
تفسیرهای عربی:
كُنتُمۡ خَيۡرَ أُمَّةٍ أُخۡرِجَتۡ لِلنَّاسِ تَأۡمُرُونَ بِٱلۡمَعۡرُوفِ وَتَنۡهَوۡنَ عَنِ ٱلۡمُنكَرِ وَتُؤۡمِنُونَ بِٱللَّهِۗ وَلَوۡ ءَامَنَ أَهۡلُ ٱلۡكِتَٰبِ لَكَانَ خَيۡرٗا لَّهُمۚ مِّنۡهُمُ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ وَأَكۡثَرُهُمُ ٱلۡفَٰسِقُونَ
Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülüğü yasaklarsınız. Allah’a iman edersiniz. Kitap ehli de iman etseydi kendileri için iyi olurdu. Onlardan mümin olanlar vardır. Fakat çoğunluğu fasıktır.
تفسیرهای عربی:
لَن يَضُرُّوكُمۡ إِلَّآ أَذٗىۖ وَإِن يُقَٰتِلُوكُمۡ يُوَلُّوكُمُ ٱلۡأَدۡبَارَ ثُمَّ لَا يُنصَرُونَ
Onlar, size eziyetin dışında asla zarar veremeyeceklerdir. Eğer sizinle savaşırlarsa arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra onlara yardım da edilmez.
تفسیرهای عربی:
ضُرِبَتۡ عَلَيۡهِمُ ٱلذِّلَّةُ أَيۡنَ مَا ثُقِفُوٓاْ إِلَّا بِحَبۡلٖ مِّنَ ٱللَّهِ وَحَبۡلٖ مِّنَ ٱلنَّاسِ وَبَآءُو بِغَضَبٖ مِّنَ ٱللَّهِ وَضُرِبَتۡ عَلَيۡهِمُ ٱلۡمَسۡكَنَةُۚ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمۡ كَانُواْ يَكۡفُرُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَيَقۡتُلُونَ ٱلۡأَنۢبِيَآءَ بِغَيۡرِ حَقّٖۚ ذَٰلِكَ بِمَا عَصَواْ وَّكَانُواْ يَعۡتَدُونَ
Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar (cizye vermek sureti ile) Allah'ın ve inanan insanların himayesinde olmaları dışında üzerlerine alçaklık damgası vurulmuştur. Allah'tan bir gazaba uğradılar, onlara aşağılık damgası vuruldu. Bu, onların Allah’ın ayetlerine küfretmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmeleri sebebiyle idi. Bu, onların isyan etmeleri ve haddi aşmaları yüzünden idi.
تفسیرهای عربی:
۞ لَيۡسُواْ سَوَآءٗۗ مِّنۡ أَهۡلِ ٱلۡكِتَٰبِ أُمَّةٞ قَآئِمَةٞ يَتۡلُونَ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ ءَانَآءَ ٱلَّيۡلِ وَهُمۡ يَسۡجُدُونَ
Ehli kitabın hepsi bir değildir. Onlardan; geceleri Allah’ın ayetlerini okuyup duran secdeye kapanan bir topluluk vardır.
تفسیرهای عربی:
يُؤۡمِنُونَ بِٱللَّهِ وَٱلۡيَوۡمِ ٱلۡأٓخِرِ وَيَأۡمُرُونَ بِٱلۡمَعۡرُوفِ وَيَنۡهَوۡنَ عَنِ ٱلۡمُنكَرِ وَيُسَٰرِعُونَ فِي ٱلۡخَيۡرَٰتِۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ مِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanır. İyiliği emreder, kötülüğü yasaklar, hayırlarda yarışırlar. İşte onlar da salihlerdendir.
تفسیرهای عربی:
وَمَا يَفۡعَلُواْ مِنۡ خَيۡرٖ فَلَن يُكۡفَرُوهُۗ وَٱللَّهُ عَلِيمُۢ بِٱلۡمُتَّقِينَ
Ne hayır yaparlarsa, karşılıksız bırakılmayacaktır. Allah muttakileri çok iyi bilmektedir.
تفسیرهای عربی:
إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَن تُغۡنِيَ عَنۡهُمۡ أَمۡوَٰلُهُمۡ وَلَآ أَوۡلَٰدُهُم مِّنَ ٱللَّهِ شَيۡـٔٗاۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلنَّارِۖ هُمۡ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Kâfir olanlar ise onlara malları da evlatları da Allah’tan gelen bir şeye/azaba karşı bir fayda vermeyecektir. Onlar, Cehennem ashabıdır, orada ebedidirler
تفسیرهای عربی:
مَثَلُ مَا يُنفِقُونَ فِي هَٰذِهِ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا كَمَثَلِ رِيحٖ فِيهَا صِرٌّ أَصَابَتۡ حَرۡثَ قَوۡمٖ ظَلَمُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ فَأَهۡلَكَتۡهُۚ وَمَا ظَلَمَهُمُ ٱللَّهُ وَلَٰكِنۡ أَنفُسَهُمۡ يَظۡلِمُونَ
Onların bu dünya hayatında harcadıkları şeyin örneği; kavurucu soğuk bir rüzgara benzer. Kendilerine zulmetmiş bir toplumun ekinine isabet eder de, onu helak eder. Oysa Allah, onlara zulmetmemiş fakat onlar kendilerine zulmetmişlerdir.
تفسیرهای عربی:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَتَّخِذُواْ بِطَانَةٗ مِّن دُونِكُمۡ لَا يَأۡلُونَكُمۡ خَبَالٗا وَدُّواْ مَا عَنِتُّمۡ قَدۡ بَدَتِ ٱلۡبَغۡضَآءُ مِنۡ أَفۡوَٰهِهِمۡ وَمَا تُخۡفِي صُدُورُهُمۡ أَكۡبَرُۚ قَدۡ بَيَّنَّا لَكُمُ ٱلۡأٓيَٰتِۖ إِن كُنتُمۡ تَعۡقِلُونَ
Ey iman edenler, sizden olmayanı sırdaş edinmeyin. Zira onlar size ellerinden gelen her türlü kötülüğü yaparlar, size sıkıntı verecek şeyleri arzu ederler. Öfkeleri ağızlarından taşmaktadır. İçlerinde gizledikleri (nefret) ise daha da büyüktür. İşte size ayetleri açıkladık. Eğer aklınızı kullanıyorsanız...
تفسیرهای عربی:
هَٰٓأَنتُمۡ أُوْلَآءِ تُحِبُّونَهُمۡ وَلَا يُحِبُّونَكُمۡ وَتُؤۡمِنُونَ بِٱلۡكِتَٰبِ كُلِّهِۦ وَإِذَا لَقُوكُمۡ قَالُوٓاْ ءَامَنَّا وَإِذَا خَلَوۡاْ عَضُّواْ عَلَيۡكُمُ ٱلۡأَنَامِلَ مِنَ ٱلۡغَيۡظِۚ قُلۡ مُوتُواْ بِغَيۡظِكُمۡۗ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمُۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ
Siz, o kimselersiniz ki, onlar sizi sevmiyorken siz onları seviyor ve bütün kitaplara iman ediyorsunuz. Sizinle karşılaştıklarında “iman ettik” derler, yalnız kaldıklarında da size kin ve düşmanlıklarından parmak uçlarını ısırırlar. De ki: Öfkenizden ölün! Allah şüphesiz, sinelerde olanı hakkıyla bilir.
تفسیرهای عربی:
إِن تَمۡسَسۡكُمۡ حَسَنَةٞ تَسُؤۡهُمۡ وَإِن تُصِبۡكُمۡ سَيِّئَةٞ يَفۡرَحُواْ بِهَاۖ وَإِن تَصۡبِرُواْ وَتَتَّقُواْ لَا يَضُرُّكُمۡ كَيۡدُهُمۡ شَيۡـًٔاۗ إِنَّ ٱللَّهَ بِمَا يَعۡمَلُونَ مُحِيطٞ
Size bir iyilik gelirse bu onları üzer, size bir kötülük dokunursa buna sevinirler. Eğer sabreder ve korunursanız onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Allah, onların yaptıklarını tam olarak kuşatmıştır.
تفسیرهای عربی:
وَإِذۡ غَدَوۡتَ مِنۡ أَهۡلِكَ تُبَوِّئُ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ مَقَٰعِدَ لِلۡقِتَالِۗ وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Hani sen, savaş için müminleri elverişli yerlere yerleştirmek üzere evinden ayrılmıştın. Allah işiten ve bilendir.
تفسیرهای عربی:
إِذۡ هَمَّت طَّآئِفَتَانِ مِنكُمۡ أَن تَفۡشَلَا وَٱللَّهُ وَلِيُّهُمَاۗ وَعَلَى ٱللَّهِ فَلۡيَتَوَكَّلِ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ
İçinizden iki grup, Allah yardımcıları olmasına rağmen, az kalsın yılgınlık gösterip, geri çekilmeye yeltenmişlerdi. Müminler, Allah’a tevekkül etsinler!
تفسیرهای عربی:
وَلَقَدۡ نَصَرَكُمُ ٱللَّهُ بِبَدۡرٖ وَأَنتُمۡ أَذِلَّةٞۖ فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ لَعَلَّكُمۡ تَشۡكُرُونَ
Allah, size Bedir’de daha zayıf olduğunuz halde yardım etmişti O halde Allah’tan korkun ki, şükredesiniz.
تفسیرهای عربی:
إِذۡ تَقُولُ لِلۡمُؤۡمِنِينَ أَلَن يَكۡفِيَكُمۡ أَن يُمِدَّكُمۡ رَبُّكُم بِثَلَٰثَةِ ءَالَٰفٖ مِّنَ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةِ مُنزَلِينَ
Mü’minlere: Rabbinizin, indirilen üç bin melekle yardım ulaştırması size yetmez mi? diyordun.
تفسیرهای عربی:
بَلَىٰٓۚ إِن تَصۡبِرُواْ وَتَتَّقُواْ وَيَأۡتُوكُم مِّن فَوۡرِهِمۡ هَٰذَا يُمۡدِدۡكُمۡ رَبُّكُم بِخَمۡسَةِ ءَالَٰفٖ مِّنَ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةِ مُسَوِّمِينَ
Evet, eğer sabreder, takva sahibi olursanız ve onlar da size aniden üzerinize gelirse, o zaman Rabbiniz size beş bin işaretli melekle yardım edecektir.
تفسیرهای عربی:
وَمَا جَعَلَهُ ٱللَّهُ إِلَّا بُشۡرَىٰ لَكُمۡ وَلِتَطۡمَئِنَّ قُلُوبُكُم بِهِۦۗ وَمَا ٱلنَّصۡرُ إِلَّا مِنۡ عِندِ ٱللَّهِ ٱلۡعَزِيزِ ٱلۡحَكِيمِ
Allah, bu yardımı size sadece müjde olması ve kalplerinizin bununla yatışması için yaptı. Zafer, ancak Aziz ve Hakim olan Allah katındandır. @تصحیح کننده
Allah, bu yardımı size sadece müjde olması ve kalplerinizin bununla yatışması, Zafer, ancak Aziz ve Hakim olan Allah katındandır.
تفسیرهای عربی:
لِيَقۡطَعَ طَرَفٗا مِّنَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ أَوۡ يَكۡبِتَهُمۡ فَيَنقَلِبُواْ خَآئِبِينَ
Allah bunu, kâfir olanlardan bir kısmını helâk etsin veya perişan etsin de umutsuz olarak geri dönüp gitsinler diye yaptı.
تفسیرهای عربی:
لَيۡسَ لَكَ مِنَ ٱلۡأَمۡرِ شَيۡءٌ أَوۡ يَتُوبَ عَلَيۡهِمۡ أَوۡ يُعَذِّبَهُمۡ فَإِنَّهُمۡ ظَٰلِمُونَ
Senin bu hususta yapacak bir şeyin yoktur. Allah, ya onların tevbesini kabul eder veya onları cezalandırır. Çünkü onlar zalimlerdir.
تفسیرهای عربی:
وَلِلَّهِ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِۚ يَغۡفِرُ لِمَن يَشَآءُ وَيُعَذِّبُ مَن يَشَآءُۚ وَٱللَّهُ غَفُورٞ رَّحِيمٞ
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır! Dilediğini bağışlar, dilediğine de azap eder. Allah, çok bağışlayan ve merhamet edendir.
تفسیرهای عربی:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَأۡكُلُواْ ٱلرِّبَوٰٓاْ أَضۡعَٰفٗا مُّضَٰعَفَةٗۖ وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ لَعَلَّكُمۡ تُفۡلِحُونَ
Ey iman edenler! Kat kat artırılan faizi yemeyin. Allah’tan korkun ki, kurtuluşa eresiniz.
تفسیرهای عربی:
وَٱتَّقُواْ ٱلنَّارَ ٱلَّتِيٓ أُعِدَّتۡ لِلۡكَٰفِرِينَ
Kâfirler için hazırlanan ateşten kendinizi koruyun.
تفسیرهای عربی:
وَأَطِيعُواْ ٱللَّهَ وَٱلرَّسُولَ لَعَلَّكُمۡ تُرۡحَمُونَ
Allah ve Peygamberine itaat edin ki size merhamet edilsin.
تفسیرهای عربی:
۞ وَسَارِعُوٓاْ إِلَىٰ مَغۡفِرَةٖ مِّن رَّبِّكُمۡ وَجَنَّةٍ عَرۡضُهَا ٱلسَّمَٰوَٰتُ وَٱلۡأَرۡضُ أُعِدَّتۡ لِلۡمُتَّقِينَ
Rabbinizden gelen mağfirete ve genişliği gökler ile yer kadar olan, muttakiler için hazırlanmış Cennet'e koşuşun.
تفسیرهای عربی:
ٱلَّذِينَ يُنفِقُونَ فِي ٱلسَّرَّآءِ وَٱلضَّرَّآءِ وَٱلۡكَٰظِمِينَ ٱلۡغَيۡظَ وَٱلۡعَافِينَ عَنِ ٱلنَّاسِۗ وَٱللَّهُ يُحِبُّ ٱلۡمُحۡسِنِينَ
Muttakiler, bollukta da darlıkta da veren, öfkelerine hakim olan ve insanların (kusurlarını) bağışlayanlardır. Allah iyilik edenleri sever.
تفسیرهای عربی:
وَٱلَّذِينَ إِذَا فَعَلُواْ فَٰحِشَةً أَوۡ ظَلَمُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ ذَكَرُواْ ٱللَّهَ فَٱسۡتَغۡفَرُواْ لِذُنُوبِهِمۡ وَمَن يَغۡفِرُ ٱلذُّنُوبَ إِلَّا ٱللَّهُ وَلَمۡ يُصِرُّواْ عَلَىٰ مَا فَعَلُواْ وَهُمۡ يَعۡلَمُونَ
Onlar, bir günah işlediklerinde veya nefislerine zulmettiklerinde Allah’ı zikredip günahları için mağfiret dilerler. Allah’tan başka günahları kim bağışlar? Onlar, yaptıklarında bile bile ısrar etmezler.
تفسیرهای عربی:
أُوْلَٰٓئِكَ جَزَآؤُهُم مَّغۡفِرَةٞ مِّن رَّبِّهِمۡ وَجَنَّٰتٞ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَاۚ وَنِعۡمَ أَجۡرُ ٱلۡعَٰمِلِينَ
İşte böyle olanların mükâfatı, Rableri tarafından bağışlanmak ve altlarından ırmaklar akan cennetlerdir. Orada ebedidirler. Böyle çalışanların mükâfatı ne güzeldir.
تفسیرهای عربی:
قَدۡ خَلَتۡ مِن قَبۡلِكُمۡ سُنَنٞ فَسِيرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَٱنظُرُواْ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلۡمُكَذِّبِينَ
Sizden önce nice ümmetler gelip geçmiştir. Yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların akıbetinin nasıl olduğunu görün!
تفسیرهای عربی:
هَٰذَا بَيَانٞ لِّلنَّاسِ وَهُدٗى وَمَوۡعِظَةٞ لِّلۡمُتَّقِينَ
Bu, (bütün) insanlar için açıklama, muttakiler için yol gösterme ve bir öğüttür.
تفسیرهای عربی:
وَلَا تَهِنُواْ وَلَا تَحۡزَنُواْ وَأَنتُمُ ٱلۡأَعۡلَوۡنَ إِن كُنتُم مُّؤۡمِنِينَ
Gevşemeyin, üzülmeyin, iman edenlerden iseniz, mutlaka siz en üstünsünüz.
تفسیرهای عربی:
إِن يَمۡسَسۡكُمۡ قَرۡحٞ فَقَدۡ مَسَّ ٱلۡقَوۡمَ قَرۡحٞ مِّثۡلُهُۥۚ وَتِلۡكَ ٱلۡأَيَّامُ نُدَاوِلُهَا بَيۡنَ ٱلنَّاسِ وَلِيَعۡلَمَ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَيَتَّخِذَ مِنكُمۡ شُهَدَآءَۗ وَٱللَّهُ لَا يُحِبُّ ٱلظَّٰلِمِينَ
Eğer siz bir yara aldıysanız, o topluluk da ona benzer bir yara aldı. Allah’ın iman edenleri ortaya çıkarması, içinizden şehitler edinmesi için bu günleri insanlar arasında döndürür dururuz. Allah zalimleri sevmez.
تفسیرهای عربی:
وَلِيُمَحِّصَ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَيَمۡحَقَ ٱلۡكَٰفِرِينَ
Bir de böyle ve iman edenleri arındırıp, kâfirleri helak etmektedir.
تفسیرهای عربی:
أَمۡ حَسِبۡتُمۡ أَن تَدۡخُلُواْ ٱلۡجَنَّةَ وَلَمَّا يَعۡلَمِ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ جَٰهَدُواْ مِنكُمۡ وَيَعۡلَمَ ٱلصَّٰبِرِينَ
Yoksa içinizden Allah cihad edenleri ve sabredenleri ortaya çıkarıp, bildirmeden cennete gireceğinizi mi sanıyordunuz?
تفسیرهای عربی:
وَلَقَدۡ كُنتُمۡ تَمَنَّوۡنَ ٱلۡمَوۡتَ مِن قَبۡلِ أَن تَلۡقَوۡهُ فَقَدۡ رَأَيۡتُمُوهُ وَأَنتُمۡ تَنظُرُونَ
Andolsun ki siz, savaşa girmeden (Uhud'tan) önce (şehitliği), ölümü temenni ediyordunuz. İşte şimdi onu karşınızda gördünüz
تفسیرهای عربی:
وَمَا مُحَمَّدٌ إِلَّا رَسُولٞ قَدۡ خَلَتۡ مِن قَبۡلِهِ ٱلرُّسُلُۚ أَفَإِيْن مَّاتَ أَوۡ قُتِلَ ٱنقَلَبۡتُمۡ عَلَىٰٓ أَعۡقَٰبِكُمۡۚ وَمَن يَنقَلِبۡ عَلَىٰ عَقِبَيۡهِ فَلَن يَضُرَّ ٱللَّهَ شَيۡـٔٗاۚ وَسَيَجۡزِي ٱللَّهُ ٱلشَّٰكِرِينَ
Muhammed yalnızca bir elçidir. Ondan önce de, elçiler gelip geçmiştir. Öyleyse şimdi, o ölür veya öldürülürse topuklarınızın üstünde geri mi döneceksiniz? Kim topukları üzerinde geri dönerse, Allah’a hiçbir şekilde zarar veremez. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.
تفسیرهای عربی:
وَمَا كَانَ لِنَفۡسٍ أَن تَمُوتَ إِلَّا بِإِذۡنِ ٱللَّهِ كِتَٰبٗا مُّؤَجَّلٗاۗ وَمَن يُرِدۡ ثَوَابَ ٱلدُّنۡيَا نُؤۡتِهِۦ مِنۡهَا وَمَن يُرِدۡ ثَوَابَ ٱلۡأٓخِرَةِ نُؤۡتِهِۦ مِنۡهَاۚ وَسَنَجۡزِي ٱلشَّٰكِرِينَ
Hiç kimse, Allah’ın izni olmadan ve takdir edip, yazdığı süresi gelmeden ölmez. Dünya nimeti isteyene ondan veririz. Ahiret nimeti isteyene de ondan veririz. Biz, şükredenleri mükâfatlandıracağız.
تفسیرهای عربی:
وَكَأَيِّن مِّن نَّبِيّٖ قَٰتَلَ مَعَهُۥ رِبِّيُّونَ كَثِيرٞ فَمَا وَهَنُواْ لِمَآ أَصَابَهُمۡ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ وَمَا ضَعُفُواْ وَمَا ٱسۡتَكَانُواْۗ وَٱللَّهُ يُحِبُّ ٱلصَّٰبِرِينَ
Nice peygamberler vardır ki onların yanında bir çok rabbani kimseler (Rabbine yönelen kimse) savaşmıştır. Allah yolunda başlarına gelen musibetler sebebiyle gevşememişler, zaaf göstermemiş ve boyun da eğmemişlerdir. Allah sabredenleri sever.
تفسیرهای عربی:
وَمَا كَانَ قَوۡلَهُمۡ إِلَّآ أَن قَالُواْ رَبَّنَا ٱغۡفِرۡ لَنَا ذُنُوبَنَا وَإِسۡرَافَنَا فِيٓ أَمۡرِنَا وَثَبِّتۡ أَقۡدَامَنَا وَٱنصُرۡنَا عَلَى ٱلۡقَوۡمِ ٱلۡكَٰفِرِينَ
Onların sözü: Rabbimiz! Günahlarımızı ve işlerimizdeki aşırılığımızı bağışla, ayaklarımızı sabit kıl, kâfir topluma karşı bize yardım et! demekten başka bir şey değildi.
تفسیرهای عربی:
فَـَٔاتَىٰهُمُ ٱللَّهُ ثَوَابَ ٱلدُّنۡيَا وَحُسۡنَ ثَوَابِ ٱلۡأٓخِرَةِۗ وَٱللَّهُ يُحِبُّ ٱلۡمُحۡسِنِينَ
Allah da onlara dünya nimetini ve ahiret karşılığının en güzelini verdi. Allah iyilik edenleri sever.
تفسیرهای عربی:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِن تُطِيعُواْ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ يَرُدُّوكُمۡ عَلَىٰٓ أَعۡقَٰبِكُمۡ فَتَنقَلِبُواْ خَٰسِرِينَ
Ey İman edenler! Eğer kâfirlere itaat ederseniz, onlar sizi gerisin geri döndürürler de hüsrana uğrayanlardan olursunuz.
تفسیرهای عربی:
بَلِ ٱللَّهُ مَوۡلَىٰكُمۡۖ وَهُوَ خَيۡرُ ٱلنَّٰصِرِينَ
Halbuki sizin mevlanız/yardımcınız Allah’tır. O, yardımcıların en hayırlısıdır.
تفسیرهای عربی:
سَنُلۡقِي فِي قُلُوبِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ ٱلرُّعۡبَ بِمَآ أَشۡرَكُواْ بِٱللَّهِ مَا لَمۡ يُنَزِّلۡ بِهِۦ سُلۡطَٰنٗاۖ وَمَأۡوَىٰهُمُ ٱلنَّارُۖ وَبِئۡسَ مَثۡوَى ٱلظَّٰلِمِينَ
Hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah’a şirk koştukları için kâfirlerin kalbine korku salacağız. Onların varacağı yer ateştir. Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür.
تفسیرهای عربی:
وَلَقَدۡ صَدَقَكُمُ ٱللَّهُ وَعۡدَهُۥٓ إِذۡ تَحُسُّونَهُم بِإِذۡنِهِۦۖ حَتَّىٰٓ إِذَا فَشِلۡتُمۡ وَتَنَٰزَعۡتُمۡ فِي ٱلۡأَمۡرِ وَعَصَيۡتُم مِّنۢ بَعۡدِ مَآ أَرَىٰكُم مَّا تُحِبُّونَۚ مِنكُم مَّن يُرِيدُ ٱلدُّنۡيَا وَمِنكُم مَّن يُرِيدُ ٱلۡأٓخِرَةَۚ ثُمَّ صَرَفَكُمۡ عَنۡهُمۡ لِيَبۡتَلِيَكُمۡۖ وَلَقَدۡ عَفَا عَنكُمۡۗ وَٱللَّهُ ذُو فَضۡلٍ عَلَى ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Allah, elbette size verdiği sözü tuttu. O'nun izniyle düşmanlarınızı yok etmek üzereydiniz. Fakat, Allah size arzuladıklarınızı (zaferi) gösterdikten sonra gevşediniz, ayrılığa düştünüz ve (peygamberin) emrine itaatsizlik ettiniz. İçinizden dünyayı isteyenler de vardı, ahireti isteyenler de. Sonra imtihan etmek için onların karşısında sizi bozguna uğrattı. Artık Allah sizi affetmiştir. Çünkü Allah, müminlere karşı çok lütufkardır.
تفسیرهای عربی:
۞ إِذۡ تُصۡعِدُونَ وَلَا تَلۡوُۥنَ عَلَىٰٓ أَحَدٖ وَٱلرَّسُولُ يَدۡعُوكُمۡ فِيٓ أُخۡرَىٰكُمۡ فَأَثَٰبَكُمۡ غَمَّۢا بِغَمّٖ لِّكَيۡلَا تَحۡزَنُواْ عَلَىٰ مَا فَاتَكُمۡ وَلَا مَآ أَصَٰبَكُمۡۗ وَٱللَّهُ خَبِيرُۢ بِمَا تَعۡمَلُونَ
O vakit siz, kimseye bakmadan kaçıyor, peygamber de arkanızdan sizi çağırıyordu. Kaybettiğinize ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diye Allah size keder üstüne keder verdi. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
تفسیرهای عربی:
ثُمَّ أَنزَلَ عَلَيۡكُم مِّنۢ بَعۡدِ ٱلۡغَمِّ أَمَنَةٗ نُّعَاسٗا يَغۡشَىٰ طَآئِفَةٗ مِّنكُمۡۖ وَطَآئِفَةٞ قَدۡ أَهَمَّتۡهُمۡ أَنفُسُهُمۡ يَظُنُّونَ بِٱللَّهِ غَيۡرَ ٱلۡحَقِّ ظَنَّ ٱلۡجَٰهِلِيَّةِۖ يَقُولُونَ هَل لَّنَا مِنَ ٱلۡأَمۡرِ مِن شَيۡءٖۗ قُلۡ إِنَّ ٱلۡأَمۡرَ كُلَّهُۥ لِلَّهِۗ يُخۡفُونَ فِيٓ أَنفُسِهِم مَّا لَا يُبۡدُونَ لَكَۖ يَقُولُونَ لَوۡ كَانَ لَنَا مِنَ ٱلۡأَمۡرِ شَيۡءٞ مَّا قُتِلۡنَا هَٰهُنَاۗ قُل لَّوۡ كُنتُمۡ فِي بُيُوتِكُمۡ لَبَرَزَ ٱلَّذِينَ كُتِبَ عَلَيۡهِمُ ٱلۡقَتۡلُ إِلَىٰ مَضَاجِعِهِمۡۖ وَلِيَبۡتَلِيَ ٱللَّهُ مَا فِي صُدُورِكُمۡ وَلِيُمَحِّصَ مَا فِي قُلُوبِكُمۡۚ وَٱللَّهُ عَلِيمُۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ
Sonra, o kederin ardından size öyle bir güven öyle bir uyku indirdik ki O, içinizden bir grubu kapladı. Bir grup da canlarının derdine düşüp, Allah hakkında, cahiliye (dönemi) zannı ile doğru olmayan bir zanda bulunuyorlardı: Bu işten bize ne? (Biz mi gelmek istedik) diyorlardı. De ki: İş tamamıyla Allah’ındır. İçlerinde, sana açıklamadıkları bir şey gizliyorlar. Bu konuda bizim elimizde bir şey olsaydı, burada öldürülüp gitmezdik, diyorlar. De ki: Evlerinizde bulunsaydınız bile, öldürülecekleri takdir olunanlar ölecekleri yerlere yere çıkar giderlerdi. Bu, Allah’ın gönüllerinizdekini imtihan etmek ve kalplerinizdekini temizlemesi içindir. Allah, gönüllerde olanı hakkıyla bilir.
تفسیرهای عربی:
إِنَّ ٱلَّذِينَ تَوَلَّوۡاْ مِنكُمۡ يَوۡمَ ٱلۡتَقَى ٱلۡجَمۡعَانِ إِنَّمَا ٱسۡتَزَلَّهُمُ ٱلشَّيۡطَٰنُ بِبَعۡضِ مَا كَسَبُواْۖ وَلَقَدۡ عَفَا ٱللَّهُ عَنۡهُمۡۗ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌ حَلِيمٞ
İki topluluğun karşılaştığı gün, içinizden geri dönenler işledikleri bazı hataları yüzünden şeytan onların ayağını kaydırmıştı. Yine de Allah, onları affetti. Allah, çok bağışlayıcı ve çok Halim'dir.
تفسیرهای عربی:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَكُونُواْ كَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَقَالُواْ لِإِخۡوَٰنِهِمۡ إِذَا ضَرَبُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ أَوۡ كَانُواْ غُزّٗى لَّوۡ كَانُواْ عِندَنَا مَا مَاتُواْ وَمَا قُتِلُواْ لِيَجۡعَلَ ٱللَّهُ ذَٰلِكَ حَسۡرَةٗ فِي قُلُوبِهِمۡۗ وَٱللَّهُ يُحۡيِۦ وَيُمِيتُۗ وَٱللَّهُ بِمَا تَعۡمَلُونَ بَصِيرٞ
Ey iman edenler! Yolculuğa çıkan veya savaşa giden kardeşleri için “yanımızda kalsalardı ölmez ve öldürülmezlerdi” diyen kâfirler gibi olmayın. Allah, bunu, onların kalplerine pişmanlık ve dayanılmaz bir üzüntü olarak koydu. Yaşatan da öldüren de Allah’tır. Allah, yaptıklarınızı görmektedir.
تفسیرهای عربی:
وَلَئِن قُتِلۡتُمۡ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ أَوۡ مُتُّمۡ لَمَغۡفِرَةٞ مِّنَ ٱللَّهِ وَرَحۡمَةٌ خَيۡرٞ مِّمَّا يَجۡمَعُونَ
Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah’ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır.
تفسیرهای عربی:
وَلَئِن مُّتُّمۡ أَوۡ قُتِلۡتُمۡ لَإِلَى ٱللَّهِ تُحۡشَرُونَ
Ölseniz de öldürülseniz de şüphesiz Allah’ın huzurunda toplanacaksınız.
تفسیرهای عربی:
فَبِمَا رَحۡمَةٖ مِّنَ ٱللَّهِ لِنتَ لَهُمۡۖ وَلَوۡ كُنتَ فَظًّا غَلِيظَ ٱلۡقَلۡبِ لَٱنفَضُّواْ مِنۡ حَوۡلِكَۖ فَٱعۡفُ عَنۡهُمۡ وَٱسۡتَغۡفِرۡ لَهُمۡ وَشَاوِرۡهُمۡ فِي ٱلۡأَمۡرِۖ فَإِذَا عَزَمۡتَ فَتَوَكَّلۡ عَلَى ٱللَّهِۚ إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلۡمُتَوَكِّلِينَ
Sen, Allah’ın rahmeti ile onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın elbette etrafından dağılıp giderlerdi. Onları affet ve onlar için Allah’tan bağışlanma dile. İş hususunda onlarla istişare et, karar verdiğin zaman, artık Allah’a tevekkül et! Gerçekten Allah tevekkül edenleri sever.
تفسیرهای عربی:
إِن يَنصُرۡكُمُ ٱللَّهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمۡۖ وَإِن يَخۡذُلۡكُمۡ فَمَن ذَا ٱلَّذِي يَنصُرُكُم مِّنۢ بَعۡدِهِۦۗ وَعَلَى ٱللَّهِ فَلۡيَتَوَكَّلِ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ
Allah size yardım ederse, kimse size galip gelemez. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, bundan sonra size yardım edecek kimdir? Müminler sadece Allah'a tevekkül etmelidir.
تفسیرهای عربی:
وَمَا كَانَ لِنَبِيٍّ أَن يَغُلَّۚ وَمَن يَغۡلُلۡ يَأۡتِ بِمَا غَلَّ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِۚ ثُمَّ تُوَفَّىٰ كُلُّ نَفۡسٖ مَّا كَسَبَتۡ وَهُمۡ لَا يُظۡلَمُونَ
Bir peygamberin emanete (ganimet malına) hıyanet etmesi olur şey değildir. Kim emanete hıyanet ederse, kıyamet günü, hıyanet ettiği malı yüklenerek gelir. Sonra herkese yaptıkları haksızlık yapılmadan ödenir.
تفسیرهای عربی:
أَفَمَنِ ٱتَّبَعَ رِضۡوَٰنَ ٱللَّهِ كَمَنۢ بَآءَ بِسَخَطٖ مِّنَ ٱللَّهِ وَمَأۡوَىٰهُ جَهَنَّمُۖ وَبِئۡسَ ٱلۡمَصِيرُ
Hiç Allah’ın rızasına uyan kimse, (günahlarıyla) Allah’ın gazabına uğrayan ve yeri cehennem olan kimse gibi olur mu? Cehennem, ne kötü bir varılacak yerdir.
تفسیرهای عربی:
هُمۡ دَرَجَٰتٌ عِندَ ٱللَّهِۗ وَٱللَّهُ بَصِيرُۢ بِمَا يَعۡمَلُونَ
Onlar Allah katında derece derecedirler. Allah, (onların) yaptıklarını görmektedir.
تفسیرهای عربی:
لَقَدۡ مَنَّ ٱللَّهُ عَلَى ٱلۡمُؤۡمِنِينَ إِذۡ بَعَثَ فِيهِمۡ رَسُولٗا مِّنۡ أَنفُسِهِمۡ يَتۡلُواْ عَلَيۡهِمۡ ءَايَٰتِهِۦ وَيُزَكِّيهِمۡ وَيُعَلِّمُهُمُ ٱلۡكِتَٰبَ وَٱلۡحِكۡمَةَ وَإِن كَانُواْ مِن قَبۡلُ لَفِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٍ
Allah, müminlere; onlara ayetlerini okuyan, arındıran, kitap ve hikmeti öğreten aralarından bir peygamber göndermekle büyük lütufta bulunmuştur oysa, bundan önce onlar apaçık bir dalalet içindeydiler.
تفسیرهای عربی:
أَوَلَمَّآ أَصَٰبَتۡكُم مُّصِيبَةٞ قَدۡ أَصَبۡتُم مِّثۡلَيۡهَا قُلۡتُمۡ أَنَّىٰ هَٰذَاۖ قُلۡ هُوَ مِنۡ عِندِ أَنفُسِكُمۡۗ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ
Düşmanlarınızın başına (Bedir'de) iki katını getirdiğiniz bela (Uhud'ta) sizin başınıza gelince mi “Bu nasıl olur?” diyorsunuz. De ki: Bu bela sizin kendinizdendir. Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir.
تفسیرهای عربی:
وَمَآ أَصَٰبَكُمۡ يَوۡمَ ٱلۡتَقَى ٱلۡجَمۡعَانِ فَبِإِذۡنِ ٱللَّهِ وَلِيَعۡلَمَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
İki ordunun çarpıştığı gün başınıza gelen ancak Allah’ın izni ile olmuştu. Müminleri ortaya çıkarmak için… @تصحیح کننده
İki ordunun çarpıştığı gün başınıza gelen ancak Allah’ın izni ile olmuştu.
تفسیرهای عربی:
وَلِيَعۡلَمَ ٱلَّذِينَ نَافَقُواْۚ وَقِيلَ لَهُمۡ تَعَالَوۡاْ قَٰتِلُواْ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ أَوِ ٱدۡفَعُواْۖ قَالُواْ لَوۡ نَعۡلَمُ قِتَالٗا لَّٱتَّبَعۡنَٰكُمۡۗ هُمۡ لِلۡكُفۡرِ يَوۡمَئِذٍ أَقۡرَبُ مِنۡهُمۡ لِلۡإِيمَٰنِۚ يَقُولُونَ بِأَفۡوَٰهِهِم مَّا لَيۡسَ فِي قُلُوبِهِمۡۚ وَٱللَّهُ أَعۡلَمُ بِمَا يَكۡتُمُونَ
Ve münafıklık edenleri de açığa vurmak içindir. O münafıklara: Gelin, Allah yolunda savaşın veya müdafaada bulunun! denilmiş, Onlar da: “Biz savaş olacağını bilseydik, elbette sizin peşinizden gelirdik” dediler. Onlar o gün, imandan çok küfre yakındılar. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Allah onların gizlediğini çok iyi biliyor. @تصحیح کننده
Müminleri ortaya çıkarmak ve münafıklık edenleri de açığa vurmak içindir. O münafıklara: Gelin, Allah yolunda savaşın veya müdafaada bulunun! denilmiş, Onlar da: “Biz savaş olacağını bilseydik, elbette sizin peşinizden gelirdik” dediler. Onlar o gün, imandan çok küfre yakındılar. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Allah onların gizlediğini çok iyi biliyor.
تفسیرهای عربی:
ٱلَّذِينَ قَالُواْ لِإِخۡوَٰنِهِمۡ وَقَعَدُواْ لَوۡ أَطَاعُونَا مَا قُتِلُواْۗ قُلۡ فَٱدۡرَءُواْ عَنۡ أَنفُسِكُمُ ٱلۡمَوۡتَ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ
(Savaşa gitmeden) oturup, öldürülen kardeşleri için: Bize uysalardı öldürülmezlerdi, diyen kimselere de ki: Haydi, doğru söylüyorsanız, ölümü kendinizden savın!
تفسیرهای عربی:
وَلَا تَحۡسَبَنَّ ٱلَّذِينَ قُتِلُواْ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ أَمۡوَٰتَۢاۚ بَلۡ أَحۡيَآءٌ عِندَ رَبِّهِمۡ يُرۡزَقُونَ
Allah yolunda öldürülenleri ölü saymayın. Çünkü onlar, Rablerinin katında diridirler ve rızıklandırılırlar.
تفسیرهای عربی:
فَرِحِينَ بِمَآ ءَاتَىٰهُمُ ٱللَّهُ مِن فَضۡلِهِۦ وَيَسۡتَبۡشِرُونَ بِٱلَّذِينَ لَمۡ يَلۡحَقُواْ بِهِم مِّنۡ خَلۡفِهِمۡ أَلَّا خَوۡفٌ عَلَيۡهِمۡ وَلَا هُمۡ يَحۡزَنُونَ
Onlar, Allah’ın kendilerine fazlından vermiş olduklarıyla sevinç içindedirler. Arkalarından gelip, henüz kendilerine katılmamış olanlara (şehitlere), bir korku olmayacağı ve üzülmeyecekleri müjdesini verirler.
تفسیرهای عربی:
۞ يَسۡتَبۡشِرُونَ بِنِعۡمَةٖ مِّنَ ٱللَّهِ وَفَضۡلٖ وَأَنَّ ٱللَّهَ لَا يُضِيعُ أَجۡرَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Onlar, Allah’ın nimetini, fazlını ve Allah’ın müminlerin ecrini zayi etmeyeceğini de müjdelerler.
تفسیرهای عربی:
ٱلَّذِينَ ٱسۡتَجَابُواْ لِلَّهِ وَٱلرَّسُولِ مِنۢ بَعۡدِ مَآ أَصَابَهُمُ ٱلۡقَرۡحُۚ لِلَّذِينَ أَحۡسَنُواْ مِنۡهُمۡ وَٱتَّقَوۡاْ أَجۡرٌ عَظِيمٌ
Onlar kendilerine (Uhud'ta) isabet eden yaradan sonra da Allah’a ve Rasûlüne icabet edenlerdir. Onlardan iyilik eden ve takva sahibi olanlar için büyük bir ecir vardır.
تفسیرهای عربی:
ٱلَّذِينَ قَالَ لَهُمُ ٱلنَّاسُ إِنَّ ٱلنَّاسَ قَدۡ جَمَعُواْ لَكُمۡ فَٱخۡشَوۡهُمۡ فَزَادَهُمۡ إِيمَٰنٗا وَقَالُواْ حَسۡبُنَا ٱللَّهُ وَنِعۡمَ ٱلۡوَكِيلُ
Onlara bazı kimseler: İnsanlar sizinle savaşmak için toplandı; onlardan korkun! dediklerinde bu onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” diye karşılık verdiler.
تفسیرهای عربی:
فَٱنقَلَبُواْ بِنِعۡمَةٖ مِّنَ ٱللَّهِ وَفَضۡلٖ لَّمۡ يَمۡسَسۡهُمۡ سُوٓءٞ وَٱتَّبَعُواْ رِضۡوَٰنَ ٱللَّهِۗ وَٱللَّهُ ذُو فَضۡلٍ عَظِيمٍ
Sonra kendilerine hiçbir kötülük dokunmaksızın Allah'tan bir nimet ve lütuf ile geri döndüler ve Allah'ın rızasına uydular. Allah, büyük lütuf sahibidir.
تفسیرهای عربی:
إِنَّمَا ذَٰلِكُمُ ٱلشَّيۡطَٰنُ يُخَوِّفُ أَوۡلِيَآءَهُۥ فَلَا تَخَافُوهُمۡ وَخَافُونِ إِن كُنتُم مُّؤۡمِنِينَ
Şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Eğer müminseniz onlardan korkmayın, benden korkun.
تفسیرهای عربی:
وَلَا يَحۡزُنكَ ٱلَّذِينَ يُسَٰرِعُونَ فِي ٱلۡكُفۡرِۚ إِنَّهُمۡ لَن يَضُرُّواْ ٱللَّهَ شَيۡـٔٗاۚ يُرِيدُ ٱللَّهُ أَلَّا يَجۡعَلَ لَهُمۡ حَظّٗا فِي ٱلۡأٓخِرَةِۖ وَلَهُمۡ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar Allah’a hiçbir zarar veremezler. Allah onlara, ahiretten hiçbir nasip vermemek istiyor ve onlara büyük bir azap vardır.
تفسیرهای عربی:
إِنَّ ٱلَّذِينَ ٱشۡتَرَوُاْ ٱلۡكُفۡرَ بِٱلۡإِيمَٰنِ لَن يَضُرُّواْ ٱللَّهَ شَيۡـٔٗاۖ وَلَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ
İmana karşılık kâfirliği satın alanlar, Allah’a hiçbir şekilde zarar veremezler. Onlara acı bir azap vardır.
تفسیرهای عربی:
وَلَا يَحۡسَبَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ أَنَّمَا نُمۡلِي لَهُمۡ خَيۡرٞ لِّأَنفُسِهِمۡۚ إِنَّمَا نُمۡلِي لَهُمۡ لِيَزۡدَادُوٓاْ إِثۡمٗاۖ وَلَهُمۡ عَذَابٞ مُّهِينٞ
Kâfirler kendilerine mühlet vermemizi hayırlı sanmasınlar. Biz onlara ancak günahlarını artırmaları için ömürlerini uzatıyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
تفسیرهای عربی:
مَّا كَانَ ٱللَّهُ لِيَذَرَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ عَلَىٰ مَآ أَنتُمۡ عَلَيۡهِ حَتَّىٰ يَمِيزَ ٱلۡخَبِيثَ مِنَ ٱلطَّيِّبِۗ وَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيُطۡلِعَكُمۡ عَلَى ٱلۡغَيۡبِ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ يَجۡتَبِي مِن رُّسُلِهِۦ مَن يَشَآءُۖ فَـَٔامِنُواْ بِٱللَّهِ وَرُسُلِهِۦۚ وَإِن تُؤۡمِنُواْ وَتَتَّقُواْ فَلَكُمۡ أَجۡرٌ عَظِيمٞ
Allah, müminleri içinde bulunulan (Mümin ile münafık kimsenin ortaya çıkarılmadığı) bu durumda bırakacak değildir; (işin) sonunda temizi pis olandan ayıracaktır. Size gaybı da bildirecek değildir. Fakat, Allah, peygamberlerden dilediğini seçer. Allah’a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve takvaya bürünürseniz, size büyük bir mükâfat vardır.
تفسیرهای عربی:
وَلَا يَحۡسَبَنَّ ٱلَّذِينَ يَبۡخَلُونَ بِمَآ ءَاتَىٰهُمُ ٱللَّهُ مِن فَضۡلِهِۦ هُوَ خَيۡرٗا لَّهُمۖ بَلۡ هُوَ شَرّٞ لَّهُمۡۖ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُواْ بِهِۦ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِۗ وَلِلَّهِ مِيرَٰثُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۗ وَٱللَّهُ بِمَا تَعۡمَلُونَ خَبِيرٞ
Allah’ın kendilerine fazlından verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunu kendileri için hayırlı sanmasınlar, aksine bu onlar için şerdir. Kıyamet günü cimrilik ettikleri şeyler boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
تفسیرهای عربی:
لَّقَدۡ سَمِعَ ٱللَّهُ قَوۡلَ ٱلَّذِينَ قَالُوٓاْ إِنَّ ٱللَّهَ فَقِيرٞ وَنَحۡنُ أَغۡنِيَآءُۘ سَنَكۡتُبُ مَا قَالُواْ وَقَتۡلَهُمُ ٱلۡأَنۢبِيَآءَ بِغَيۡرِ حَقّٖ وَنَقُولُ ذُوقُواْ عَذَابَ ٱلۡحَرِيقِ
Allah, “Allah fakirdir, biz zenginiz” diyen kimselerin sözünü işitmiştir. Onların dediklerini ve haksız olarak peygamberlerini öldürmelerini yazacak ve : "Ateşin azabını tadın" diyeceğiz.
تفسیرهای عربی:
ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتۡ أَيۡدِيكُمۡ وَأَنَّ ٱللَّهَ لَيۡسَ بِظَلَّامٖ لِّلۡعَبِيدِ
Bu sizin ellerinizle hazırladığınızdır. Allah kullarına zulmedici değildir.
تفسیرهای عربی:
ٱلَّذِينَ قَالُوٓاْ إِنَّ ٱللَّهَ عَهِدَ إِلَيۡنَآ أَلَّا نُؤۡمِنَ لِرَسُولٍ حَتَّىٰ يَأۡتِيَنَا بِقُرۡبَانٖ تَأۡكُلُهُ ٱلنَّارُۗ قُلۡ قَدۡ جَآءَكُمۡ رُسُلٞ مِّن قَبۡلِي بِٱلۡبَيِّنَٰتِ وَبِٱلَّذِي قُلۡتُمۡ فَلِمَ قَتَلۡتُمُوهُمۡ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ
Allah, bize gökten inen, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir rasûle iman etmememizi (Tevrat'ta) emretti. De ki: Benden önce size peygamberler apaçık delillerle ve söylediğiniz (mucize) ile gelmişti. Eğer sözünüzde samimi iseniz niçin onları öldürdünüz?
تفسیرهای عربی:
فَإِن كَذَّبُوكَ فَقَدۡ كُذِّبَ رُسُلٞ مِّن قَبۡلِكَ جَآءُو بِٱلۡبَيِّنَٰتِ وَٱلزُّبُرِ وَٱلۡكِتَٰبِ ٱلۡمُنِيرِ
Eğer seni yalanlıyorlarsa, senden önce açık deliller, (Semavi) kitaplar ve apaçık kitap getiren peygamberler de yalanlanmıştı.
تفسیرهای عربی:
كُلُّ نَفۡسٖ ذَآئِقَةُ ٱلۡمَوۡتِۗ وَإِنَّمَا تُوَفَّوۡنَ أُجُورَكُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِۖ فَمَن زُحۡزِحَ عَنِ ٱلنَّارِ وَأُدۡخِلَ ٱلۡجَنَّةَ فَقَدۡ فَازَۗ وَمَا ٱلۡحَيَوٰةُ ٱلدُّنۡيَآ إِلَّا مَتَٰعُ ٱلۡغُرُورِ
Her can ölümü tadacaktır. Kıyamet günü de ancak yaptıklarınızın karşılığı size ödenecektir. Kim ateşten uzak tutulur ve cennete sokulursa, o kurtulmuştur. Dünya hayatı, aldatıcı (fani olan) metadan başka bir şey değildir.
تفسیرهای عربی:
۞ لَتُبۡلَوُنَّ فِيٓ أَمۡوَٰلِكُمۡ وَأَنفُسِكُمۡ وَلَتَسۡمَعُنَّ مِنَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡكِتَٰبَ مِن قَبۡلِكُمۡ وَمِنَ ٱلَّذِينَ أَشۡرَكُوٓاْ أَذٗى كَثِيرٗاۚ وَإِن تَصۡبِرُواْ وَتَتَّقُواْ فَإِنَّ ذَٰلِكَ مِنۡ عَزۡمِ ٱلۡأُمُورِ
Mallarınız ve canlarınız hususunda elbette imtihan olunuyorsunuz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden eziyet verici birçok(kötü söz) işitiyorsunuz. Eğer bunlara sabreder ve korunursanız; bu, azmedilmesi gereken işlerdendir.
تفسیرهای عربی:
وَإِذۡ أَخَذَ ٱللَّهُ مِيثَٰقَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡكِتَٰبَ لَتُبَيِّنُنَّهُۥ لِلنَّاسِ وَلَا تَكۡتُمُونَهُۥ فَنَبَذُوهُ وَرَآءَ ظُهُورِهِمۡ وَٱشۡتَرَوۡاْ بِهِۦ ثَمَنٗا قَلِيلٗاۖ فَبِئۡسَ مَا يَشۡتَرُونَ
Allah kitap verilenlerden, “Kitabı insanlara muhakkak açıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz” diye söz almıştı da, onlar kitabı arkalarına atıp umursamamışlar, az bir bedele karşılık değiştirip, tahrif ettiler. Bu alışverişleri ne kötüdür.
تفسیرهای عربی:
لَا تَحۡسَبَنَّ ٱلَّذِينَ يَفۡرَحُونَ بِمَآ أَتَواْ وَّيُحِبُّونَ أَن يُحۡمَدُواْ بِمَا لَمۡ يَفۡعَلُواْ فَلَا تَحۡسَبَنَّهُم بِمَفَازَةٖ مِّنَ ٱلۡعَذَابِۖ وَلَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ
Sakın, yaptıkları (kötülüklerle) sevinen, yapmadıkları şeylerle övülmekten hoşlanan kimselerin azaptan kurtulacaklarını sanma. Onlara acı bir azap vardır.
تفسیرهای عربی:
وَلِلَّهِ مُلۡكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۗ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٌ
Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Allah’ın her şeye gücü yeter.
تفسیرهای عربی:
إِنَّ فِي خَلۡقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَٱخۡتِلَٰفِ ٱلَّيۡلِ وَٱلنَّهَارِ لَأٓيَٰتٖ لِّأُوْلِي ٱلۡأَلۡبَٰبِ
Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde ve uzayıp, kısalmasında, akıl sahipleri için deliller vardır.
تفسیرهای عربی:
ٱلَّذِينَ يَذۡكُرُونَ ٱللَّهَ قِيَٰمٗا وَقُعُودٗا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمۡ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلۡقِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ رَبَّنَا مَا خَلَقۡتَ هَٰذَا بَٰطِلٗا سُبۡحَٰنَكَ فَقِنَا عَذَابَ ٱلنَّارِ
O akıl sahipleri, ayakta da, otururken de, yanları üzere yatarken de Allah’ı düşünürler/anarlar/zikrederler, göklerin ve yerin yaratılışını düşünerek şöyle dua ederler: Rabbimiz, bunları boşuna yaratmadın. Seni tüm noksanlıklardan tenzih ederiz. Bizi ateşin azabından koru!
تفسیرهای عربی:
رَبَّنَآ إِنَّكَ مَن تُدۡخِلِ ٱلنَّارَ فَقَدۡ أَخۡزَيۡتَهُۥۖ وَمَا لِلظَّٰلِمِينَ مِنۡ أَنصَارٖ
Rabbimiz! Şüphesiz sen kimi ateşe atarsan, onu rüsva etmiş olursun, zalimlerin yardımcıları da yoktur.
تفسیرهای عربی:
رَّبَّنَآ إِنَّنَا سَمِعۡنَا مُنَادِيٗا يُنَادِي لِلۡإِيمَٰنِ أَنۡ ءَامِنُواْ بِرَبِّكُمۡ فَـَٔامَنَّاۚ رَبَّنَا فَٱغۡفِرۡ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرۡ عَنَّا سَيِّـَٔاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ ٱلۡأَبۡرَارِ
Rabbimiz, biz, “Rabbinize iman edin” diye, imana çağıran bir davetçiyi işittik ve iman ettik.
تفسیرهای عربی:
رَبَّنَا وَءَاتِنَا مَا وَعَدتَّنَا عَلَىٰ رُسُلِكَ وَلَا تُخۡزِنَا يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِۖ إِنَّكَ لَا تُخۡلِفُ ٱلۡمِيعَادَ
Rabbimiz! Bizim günahlarımızı bağışla, suçlarımızı ört, iyilerle birlikte canımızı al! Rabbimiz, bizlere gönderdiğin elçilerinle vadettiğin şeyleri ver ve kıyamet günü bizi rüsva etme, sen sözünden dönmezsin.
تفسیرهای عربی:
فَٱسۡتَجَابَ لَهُمۡ رَبُّهُمۡ أَنِّي لَآ أُضِيعُ عَمَلَ عَٰمِلٖ مِّنكُم مِّن ذَكَرٍ أَوۡ أُنثَىٰۖ بَعۡضُكُم مِّنۢ بَعۡضٖۖ فَٱلَّذِينَ هَاجَرُواْ وَأُخۡرِجُواْ مِن دِيَٰرِهِمۡ وَأُوذُواْ فِي سَبِيلِي وَقَٰتَلُواْ وَقُتِلُواْ لَأُكَفِّرَنَّ عَنۡهُمۡ سَيِّـَٔاتِهِمۡ وَلَأُدۡخِلَنَّهُمۡ جَنَّٰتٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ ثَوَابٗا مِّنۡ عِندِ ٱللَّهِۚ وَٱللَّهُ عِندَهُۥ حُسۡنُ ٱلثَّوَابِ
Allah da onların duasına icabet etti: Ben, sizden erkek veya kadın hiçbir çalışanın amelini zayi etmem, sizler (sevap ve cezada) denksiniz. Hicret edenler, memleketlerinden çıkarılanlar, benim yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin, elbette günahlarını örteceğim ve onları alt taraflarından ırmakların aktığı cennetlere sokacağım. Bunlar Allah katından bir mükâfattır. Allah katından bir mükâfat olarak... Mükâfatın en güzeli Allah katındandır.
تفسیرهای عربی:
لَا يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ فِي ٱلۡبِلَٰدِ
Kâfirlerin diyar diyar dolaşmaları seni aldatmasın.
تفسیرهای عربی:
مَتَٰعٞ قَلِيلٞ ثُمَّ مَأۡوَىٰهُمۡ جَهَنَّمُۖ وَبِئۡسَ ٱلۡمِهَادُ
Az bir geçimlik sonra varacakları yer Cehennem'dir. Orası ne kötü yerleşim yeridir.
تفسیرهای عربی:
لَٰكِنِ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوۡاْ رَبَّهُمۡ لَهُمۡ جَنَّٰتٞ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا نُزُلٗا مِّنۡ عِندِ ٱللَّهِۗ وَمَا عِندَ ٱللَّهِ خَيۡرٞ لِّلۡأَبۡرَارِ
Rablerinden korkanlara da altlarından ırmaklar akan ve içinde temelli kalacakları Cennetler vardır. Bu Allah katından bir ikramdır. İyi kimseler için Allah'ın katında bulunanlar (dünya nimetlerinden) daha hayırlıdır.
تفسیرهای عربی:
وَإِنَّ مِنۡ أَهۡلِ ٱلۡكِتَٰبِ لَمَن يُؤۡمِنُ بِٱللَّهِ وَمَآ أُنزِلَ إِلَيۡكُمۡ وَمَآ أُنزِلَ إِلَيۡهِمۡ خَٰشِعِينَ لِلَّهِ لَا يَشۡتَرُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ ثَمَنٗا قَلِيلًاۚ أُوْلَٰٓئِكَ لَهُمۡ أَجۡرُهُمۡ عِندَ رَبِّهِمۡۗ إِنَّ ٱللَّهَ سَرِيعُ ٱلۡحِسَابِ
Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah’tan korkarak inanırlar. Allah’ın âyetlerini az bir değere satmazlar. İşte onlara Rableri katında mükâfatları vardır. Allah hesabı çabuk görendir.
تفسیرهای عربی:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱصۡبِرُواْ وَصَابِرُواْ وَرَابِطُواْ وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ لَعَلَّكُمۡ تُفۡلِحُونَ
Ey iman edenler! Sabredin, (kâfirlere karşı) sabırlı olmada sebatkar olun, (cihad için) nöbet bekleyin! Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.
تفسیرهای عربی:
 
ترجمهٔ معانی سوره: سوره آل عمران
فهرست سوره ها شماره صفحه
 
ترجمهٔ معانی قرآن کریم - ترجمه ى ترکی - شعبان بریتش - لیست ترجمه ها

ترجمه معانی قرآن کریم به زبان ترکی. مترجم: شعبان بریتش. اين ترجمه با سرپرستى مرکز رواد ترجمه تصحيح شده است. و امكان اطلاع يافتن بر ترجمه ى اصلى جهت اظهار نظر، ارزيابى و پيشرفت مستمر امكان پزير است.

بستن