Check out the new design

Firo maanaaji al-quraan tedduɗo oo - Eggo e ɗmngal Turki wonande firo Alkur'aana Teddunde nde raɓɓinaango. * - Tippudi firooji ɗii


Firo maanaaji Simoore: Simoore Yuusuf   Aaya:
فَلَمَّا جَهَّزَهُم بِجَهَازِهِمۡ جَعَلَ ٱلسِّقَايَةَ فِي رَحۡلِ أَخِيهِ ثُمَّ أَذَّنَ مُؤَذِّنٌ أَيَّتُهَا ٱلۡعِيرُ إِنَّكُمۡ لَسَٰرِقُونَ
Yusuf emrinde çalışanlara kardeşlerinin develerine yiyecek yüklerken hükümdarın erzak talebinde bulunanlara yiyecek koymak için kullanılan ölçü kabını haberleri olmadan öz kardeşinin yükü arasına koymalarını emretti ki, kardeşini yanında bırakabilsin. Ailelerine dönmek için yola koyulduklarında hemen arkalarından bir münadi: "Ey develeri yiyecek yüklü kervan sahipleri! Şüphesiz siz hırsızlık yaptınız!” diye seslendi.
Faccirooji aarabeeji:
قَالُواْ وَأَقۡبَلُواْ عَلَيۡهِم مَّاذَا تَفۡقِدُونَ
Yusuf'un kardeşleri hemen arkalarından seslenen münadiye ve onunla birlikte olan arkadaşlarına dönerek: "Ne kaybettiniz ki bizi hırsızlıkla suçluyorsunuz?" dediler.
Faccirooji aarabeeji:
قَالُواْ نَفۡقِدُ صُوَاعَ ٱلۡمَلِكِ وَلِمَن جَآءَ بِهِۦ حِمۡلُ بَعِيرٖ وَأَنَا۠ بِهِۦ زَعِيمٞ
Münadi ve yanında onunla birlikte olan arkadaşları Yusuf'un kardeşlerine şöyle dediler: "Hükümdarın ölçü için kullandığı kabı kayboldu. Kim, biz aramadan bu kabı getirirse ona bir deve yükü ödül vardır." dediler. Münadi: "Ben o kimseye bunun garantisini veriyorum."
Faccirooji aarabeeji:
قَالُواْ تَٱللَّهِ لَقَدۡ عَلِمۡتُم مَّا جِئۡنَا لِنُفۡسِدَ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَمَا كُنَّا سَٰرِقِينَ
Yusuf'un kardeşleri onlara dediler ki: "Vallahi halimizden de belli olduğu gibi dürüst ve suçsuz olduğumuzu biliyorsunuz. Şüphesiz ki biz Mısır topraklarına fesat çıkarmak için gelmedik. Biz hayatımız boyunca hiç hırsızlık yapmadık." dediler.
Faccirooji aarabeeji:
قَالُواْ فَمَا جَزَٰٓؤُهُۥٓ إِن كُنتُمۡ كَٰذِبِينَ
Münadi ve onunla beraber olan arkadaşları şöyle dediler: "Eğer hırsızlık yapmadığınız hususundaki iddianızda yalan söylüyor iseniz, sizin katınızda hırsızlık yapanın cezası nedir?" dedi.
Faccirooji aarabeeji:
قَالُواْ جَزَٰٓؤُهُۥ مَن وُجِدَ فِي رَحۡلِهِۦ فَهُوَ جَزَٰٓؤُهُۥۚ كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلظَّٰلِمِينَ
Yusuf'un kardeşleri onlara şöyle dediler: Bizde hırsızın cezası çalınan mal kimin yükünde çıkarsa, o kişinin kendisi malını çaldığı kimseye köle olarak teslim edilir. İşte biz hırsızları, köle olarak edinmek ile cezalandırırız.
Faccirooji aarabeeji:
فَبَدَأَ بِأَوۡعِيَتِهِمۡ قَبۡلَ وِعَآءِ أَخِيهِ ثُمَّ ٱسۡتَخۡرَجَهَا مِن وِعَآءِ أَخِيهِۚ كَذَٰلِكَ كِدۡنَا لِيُوسُفَۖ مَا كَانَ لِيَأۡخُذَ أَخَاهُ فِي دِينِ ٱلۡمَلِكِ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُۚ نَرۡفَعُ دَرَجَٰتٖ مَّن نَّشَآءُۗ وَفَوۡقَ كُلِّ ذِي عِلۡمٍ عَلِيمٞ
Yusuf yüklerini kontrol etmek için onları geri çevirdi. Kendi öz kardeşinin yükünü aramaya başlamadan önce anne baba bir olmayan kardeşlerinin yüklerini aramaya başladı ki, yapmış olduğu hile anlaşılmasın. Sonra öz kardeşinin yükünü kontrol etti ve hükümdarın kabını ondan çıkardı. Kardeşinin yükünün arasına kabı koyma planını Yusuf'a da biz öğrettik. Yine ona başka bir plan daha öğrettik, o da kardeşlerinin beldesinde hırsızlık yapanın köle olarak alınma ile cezalandırılmasıydı. Hükümdarın cezası uygulandığında bu durum gerçekleşmeyecekti. Çünkü hırsıza dövmek ve para cezası uygulanıyordu. Bu, ancak Allah’ın dilemesiyle oldu. Şüphesiz ki O, her şeye kadirdir. Yusuf'un makamını yükselttiğimiz gibi dilediğimiz kulumuzun makamını da yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır. Bütün ilimlerin üzerinde her şeyi hakkıyla bilen Allah'ın ilmi vardır.
Faccirooji aarabeeji:
۞ قَالُوٓاْ إِن يَسۡرِقۡ فَقَدۡ سَرَقَ أَخٞ لَّهُۥ مِن قَبۡلُۚ فَأَسَرَّهَا يُوسُفُ فِي نَفۡسِهِۦ وَلَمۡ يُبۡدِهَا لَهُمۡۚ قَالَ أَنتُمۡ شَرّٞ مَّكَانٗاۖ وَٱللَّهُ أَعۡلَمُ بِمَا تَصِفُونَ
Yusuf'un kardeşleri dediler ki: Eğer o çaldı ise şaşılacak bir şey yok, daha önce onun öz kardeşi de çalmıştı. Bu sözleriyle Yusuf -aleyhisselam-'ı kastediyorlardı. Yusuf bu söylemiş oldukları söz ile çektiği eziyeti içinde gizledi ve onlara belli etmedi. İçinden onlar için şöyle dedi: "Ne kötü bir haset ve iş yapmaktasınız, bu başlı başına bir şerdir. Allah Teâlâ sizden sadır olan bu iftirayı hakkıyla bilmektedir."
Faccirooji aarabeeji:
قَالُواْ يَٰٓأَيُّهَا ٱلۡعَزِيزُ إِنَّ لَهُۥٓ أَبٗا شَيۡخٗا كَبِيرٗا فَخُذۡ أَحَدَنَا مَكَانَهُۥٓۖ إِنَّا نَرَىٰكَ مِنَ ٱلۡمُحۡسِنِينَ
Yusuf'un kardeşleri şöyle dediler: Ey Aziz! Şüphesiz ki onu çok seven yaşlı bir babası var. Onun yerine bizden birini alıkoy. Bize ve diğer insanlara olan muamelelerden ötürü, biz seni iyilik edenlerden görmekteyiz. Bize bu hususta bir iyilik et.
Faccirooji aarabeeji:
Ina jeyaa e nafoore aayeeje ɗee e ngol hello:
• جواز الحيلة التي يُتَوصَّل بها لإحقاق الحق، بشرط عدم الإضرار بالغير.
Hakkın yerini bulması için yapılan hile, başkasına zarar vermemek şartı ile caizdir.

• يجوز لصاحب الضالة أو الحاجة الضائعة رصد جُعْل «مكافأة» مع تعيين قدره وصفته لمن عاونه على ردها.
Malını kaybeden ya da kaybettiği mala ihtiyacı olan kimsenin bulması için kendisine yardım eden kimseye miktarını ve vasfını belirleyerek ödül vermesi caizdir.

• التغافل عن الأذى والإسرار به في النفس من محاسن الأخلاق.
Eziyeti görmezden gelmek ve kendi içinde gizlemek güzel ahlaktandır.

 
Firo maanaaji Simoore: Simoore Yuusuf
Tippudi cimooje Tonngoode hello ngoo
 
Firo maanaaji al-quraan tedduɗo oo - Eggo e ɗmngal Turki wonande firo Alkur'aana Teddunde nde raɓɓinaango. - Tippudi firooji ɗii

iwde e galle Firo jaŋdeeji Alkur'aana.

Uddude