Terjemahan makna Alquran Alkarim - Terjemahan Berbahasa Turki - Sya'ban Bretch * - Daftar isi terjemahan

XML CSV Excel API
Please review the Terms and Policies

Terjemahan makna Surah: Surah Ṭāha   Ayah:

Sûratu Tâhâ

طه
Tâ Hâ,
Tafsir berbahasa Arab:
مَآ أَنزَلۡنَا عَلَيۡكَ ٱلۡقُرۡءَانَ لِتَشۡقَىٰٓ
Kur'an'ı sana sıkıntıya düşesin diye indirmedik.
Tafsir berbahasa Arab:
إِلَّا تَذۡكِرَةٗ لِّمَن يَخۡشَىٰ
Ancak, korkacak kimselere öğüt olsun diye.
Tafsir berbahasa Arab:
تَنزِيلٗا مِّمَّنۡ خَلَقَ ٱلۡأَرۡضَ وَٱلسَّمَٰوَٰتِ ٱلۡعُلَى
Yeryüzünü ve yüksek gökleri yaratan tarafından indirmedir.
Tafsir berbahasa Arab:
ٱلرَّحۡمَٰنُ عَلَى ٱلۡعَرۡشِ ٱسۡتَوَىٰ
Rahman Arş'a istivâ etmiştir.
Tafsir berbahasa Arab:
لَهُۥ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَهُمَا وَمَا تَحۡتَ ٱلثَّرَىٰ
Göklerde, yerde ve ikisinin arasında ve toprağın altında olan her şey O’nundur.
Tafsir berbahasa Arab:
وَإِن تَجۡهَرۡ بِٱلۡقَوۡلِ فَإِنَّهُۥ يَعۡلَمُ ٱلسِّرَّ وَأَخۡفَى
Sesini yükseltsen de (bilesin ki) O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.
Tafsir berbahasa Arab:
ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَۖ لَهُ ٱلۡأَسۡمَآءُ ٱلۡحُسۡنَىٰ
Allah, O’ndan başka (hak) ilah yoktur. En güzel isimler de onundur.
Tafsir berbahasa Arab:
وَهَلۡ أَتَىٰكَ حَدِيثُ مُوسَىٰٓ
Musa’nın haberi sana geldi mi?
Tafsir berbahasa Arab:
إِذۡ رَءَا نَارٗا فَقَالَ لِأَهۡلِهِ ٱمۡكُثُوٓاْ إِنِّيٓ ءَانَسۡتُ نَارٗا لَّعَلِّيٓ ءَاتِيكُم مِّنۡهَا بِقَبَسٍ أَوۡ أَجِدُ عَلَى ٱلنَّارِ هُدٗى
Hani bir ateş görmüştü de ailesine: Siz durun, ben bir ateş gördüm. Belki size ondan bir kor getiririm; veya ateşin yanında bir yol gösteren bulurum demişti.
Tafsir berbahasa Arab:
فَلَمَّآ أَتَىٰهَا نُودِيَ يَٰمُوسَىٰٓ
Ateşin yanına geldiği zaman: Ey Musa! diye seslenildi.
Tafsir berbahasa Arab:
إِنِّيٓ أَنَا۠ رَبُّكَ فَٱخۡلَعۡ نَعۡلَيۡكَ إِنَّكَ بِٱلۡوَادِ ٱلۡمُقَدَّسِ طُوٗى
Ben senin Rabbinim! Ayakkabılarını çıkar. Sen mukaddes Tûvâ vadisindesin.
Tafsir berbahasa Arab:
وَأَنَا ٱخۡتَرۡتُكَ فَٱسۡتَمِعۡ لِمَا يُوحَىٰٓ
Ben seni seçtim, sana vahyolunanı dinle.
Tafsir berbahasa Arab:
إِنَّنِيٓ أَنَا ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّآ أَنَا۠ فَٱعۡبُدۡنِي وَأَقِمِ ٱلصَّلَوٰةَ لِذِكۡرِيٓ
Şüphesiz ben, Allah’ım. Benden başka (hak) ilah yok! Bana ibadet et, beni anmak için namazı ikame et.
Tafsir berbahasa Arab:
إِنَّ ٱلسَّاعَةَ ءَاتِيَةٌ أَكَادُ أُخۡفِيهَا لِتُجۡزَىٰ كُلُّ نَفۡسِۭ بِمَا تَسۡعَىٰ
Kıyamet gelmektedir. Herkes kendi işlediğinin karşılığını alsın diye neredeyse onu (kendi nefsimden bile) gizleyeceğim.
Tafsir berbahasa Arab:
فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنۡهَا مَن لَّا يُؤۡمِنُ بِهَا وَٱتَّبَعَ هَوَىٰهُ فَتَرۡدَىٰ
Ona inanmayıp, kendi arzularına uyan kimse sakın seni yolundan saptırmasın. Yoksa sen de helak olursun.
Tafsir berbahasa Arab:
وَمَا تِلۡكَ بِيَمِينِكَ يَٰمُوسَىٰ
Sağ elindeki nedir Ey Musa?
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ هِيَ عَصَايَ أَتَوَكَّؤُاْ عَلَيۡهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَىٰ غَنَمِي وَلِيَ فِيهَا مَـَٔارِبُ أُخۡرَىٰ
O benim asamdır, dedi. Ona dayanırım ve koyunlarıma onunla yaprak silkerim. Onun bana başka faydaları da var.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ أَلۡقِهَا يَٰمُوسَىٰ
Onu at, ey Musa! dedi.
Tafsir berbahasa Arab:
فَأَلۡقَىٰهَا فَإِذَا هِيَ حَيَّةٞ تَسۡعَىٰ
Musa da onu attı. O bir anda koşan bir yılan oluvermişti.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ خُذۡهَا وَلَا تَخَفۡۖ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا ٱلۡأُولَىٰ
Onu al ve korkma, dedi. Onu ilk haline döndüreceğiz.
Tafsir berbahasa Arab:
وَٱضۡمُمۡ يَدَكَ إِلَىٰ جَنَاحِكَ تَخۡرُجۡ بَيۡضَآءَ مِنۡ غَيۡرِ سُوٓءٍ ءَايَةً أُخۡرَىٰ
Elini koltuğunun altına sok, bir başka mucize olarak kusursuz, bembeyaz çıksın.
Tafsir berbahasa Arab:
لِنُرِيَكَ مِنۡ ءَايَٰتِنَا ٱلۡكُبۡرَى
Böylece sana büyük mucizelerimizden gösterelim.
Tafsir berbahasa Arab:
ٱذۡهَبۡ إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ إِنَّهُۥ طَغَىٰ
Firavuna git, çünkü o azdı.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ رَبِّ ٱشۡرَحۡ لِي صَدۡرِي
Rabbim göğsümü aç, dedi.
Tafsir berbahasa Arab:
وَيَسِّرۡ لِيٓ أَمۡرِي
İşimi kolaylaştır.
Tafsir berbahasa Arab:
وَٱحۡلُلۡ عُقۡدَةٗ مِّن لِّسَانِي
Dilimdeki düğümü çöz.
Tafsir berbahasa Arab:
يَفۡقَهُواْ قَوۡلِي
Ki sözümü iyi anlasınlar.
Tafsir berbahasa Arab:
وَٱجۡعَل لِّي وَزِيرٗا مِّنۡ أَهۡلِي
Kendi ailemden bir yardımcı ver.
Tafsir berbahasa Arab:
هَٰرُونَ أَخِي
Kardeşim Harun’u
Tafsir berbahasa Arab:
ٱشۡدُدۡ بِهِۦٓ أَزۡرِي
Onunla arkamı güçlendir.
Tafsir berbahasa Arab:
وَأَشۡرِكۡهُ فِيٓ أَمۡرِي
Onu görevimde bana ortak et.
Tafsir berbahasa Arab:
كَيۡ نُسَبِّحَكَ كَثِيرٗا
Ki seni çokça tesbih edebilelim.
Tafsir berbahasa Arab:
وَنَذۡكُرَكَ كَثِيرًا
Ve seni çokça zikredelim.
Tafsir berbahasa Arab:
إِنَّكَ كُنتَ بِنَا بَصِيرٗا
Şüphesiz sen bizi görmektesin.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ قَدۡ أُوتِيتَ سُؤۡلَكَ يَٰمُوسَىٰ
Ey Musa! İstediklerin sana verilmiştir, dedi.
Tafsir berbahasa Arab:
وَلَقَدۡ مَنَنَّا عَلَيۡكَ مَرَّةً أُخۡرَىٰٓ
Sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk.
Tafsir berbahasa Arab:
إِذۡ أَوۡحَيۡنَآ إِلَىٰٓ أُمِّكَ مَا يُوحَىٰٓ
Hani annene ilham edilmesi gerekeni ilham etmiştik.
Tafsir berbahasa Arab:
أَنِ ٱقۡذِفِيهِ فِي ٱلتَّابُوتِ فَٱقۡذِفِيهِ فِي ٱلۡيَمِّ فَلۡيُلۡقِهِ ٱلۡيَمُّ بِٱلسَّاحِلِ يَأۡخُذۡهُ عَدُوّٞ لِّي وَعَدُوّٞ لَّهُۥۚ وَأَلۡقَيۡتُ عَلَيۡكَ مَحَبَّةٗ مِّنِّي وَلِتُصۡنَعَ عَلَىٰ عَيۡنِيٓ
Musa’yı bir sandığa koy ve nehre (Nil'e) bırak. Nehir onu kıyıya atsın da, onu benim ve onun bir düşmanı alır. Gözümün önünde yetişesin diye üzerine muhabbet bıraktım.
Tafsir berbahasa Arab:
إِذۡ تَمۡشِيٓ أُخۡتُكَ فَتَقُولُ هَلۡ أَدُلُّكُمۡ عَلَىٰ مَن يَكۡفُلُهُۥۖ فَرَجَعۡنَٰكَ إِلَىٰٓ أُمِّكَ كَيۡ تَقَرَّ عَيۡنُهَا وَلَا تَحۡزَنَۚ وَقَتَلۡتَ نَفۡسٗا فَنَجَّيۡنَٰكَ مِنَ ٱلۡغَمِّ وَفَتَنَّٰكَ فُتُونٗاۚ فَلَبِثۡتَ سِنِينَ فِيٓ أَهۡلِ مَدۡيَنَ ثُمَّ جِئۡتَ عَلَىٰ قَدَرٖ يَٰمُوسَىٰ
Kızkardeşin gitmiş ve: O’na bakacak birini size göstereyim mi? demişti. Böylece seni, gözü aydın olsun ve üzülmesin diye annene geri vermişti. Sen bir adam öldürmüştün de seni yine üzüntüden kurtarmıştık. Bu şekilde seni (önceden de) imtihan etmiştik. Senelerce Medyen halkı arasında kalmıştın. Sonra da bir takdire göre geldin ey Musa!
Tafsir berbahasa Arab:
وَٱصۡطَنَعۡتُكَ لِنَفۡسِي
Ve seni kendim için seçtim.
Tafsir berbahasa Arab:
ٱذۡهَبۡ أَنتَ وَأَخُوكَ بِـَٔايَٰتِي وَلَا تَنِيَا فِي ذِكۡرِي
Sen, kardeşinle birlikte ayetlerimle gidin, ikiniz de beni anmada gevşek davranmayın.
Tafsir berbahasa Arab:
ٱذۡهَبَآ إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ إِنَّهُۥ طَغَىٰ
Firavuna gidin, çünkü o azdı.
Tafsir berbahasa Arab:
فَقُولَا لَهُۥ قَوۡلٗا لَّيِّنٗا لَّعَلَّهُۥ يَتَذَكَّرُ أَوۡ يَخۡشَىٰ
Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki öğüt alır ve korkar.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَا رَبَّنَآ إِنَّنَا نَخَافُ أَن يَفۡرُطَ عَلَيۡنَآ أَوۡ أَن يَطۡغَىٰ
Rabbimiz, biz onun bize taşkınlık yapmasından veya azmasından korkuyoruz, dediler.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ لَا تَخَافَآۖ إِنَّنِي مَعَكُمَآ أَسۡمَعُ وَأَرَىٰ
Korkmayın, dedi. Ben sizinle beraberim. İşitir, görürüm, dedi.
Tafsir berbahasa Arab:
فَأۡتِيَاهُ فَقُولَآ إِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَأَرۡسِلۡ مَعَنَا بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ وَلَا تُعَذِّبۡهُمۡۖ قَدۡ جِئۡنَٰكَ بِـَٔايَةٖ مِّن رَّبِّكَۖ وَٱلسَّلَٰمُ عَلَىٰ مَنِ ٱتَّبَعَ ٱلۡهُدَىٰٓ
Haydi gidin ona ve deyin ki: Biz, Rabbinin rasûlleriyiz. İsrailoğulları'nı bizimle gönder, onlara eziyet etme. Biz sana Rabbinden bir ayet getirdik. Selam hidayete uyanlarındır.
Tafsir berbahasa Arab:
إِنَّا قَدۡ أُوحِيَ إِلَيۡنَآ أَنَّ ٱلۡعَذَابَ عَلَىٰ مَن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ
Bize vahyolundu ki, kim yalanlar ve yüz çevirirse ona azap vardır.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ فَمَن رَّبُّكُمَا يَٰمُوسَىٰ
Sizin Rabbiniz kim ey Musa? dedi.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ رَبُّنَا ٱلَّذِيٓ أَعۡطَىٰ كُلَّ شَيۡءٍ خَلۡقَهُۥ ثُمَّ هَدَىٰ
Bizim Rabbimiz, her şeye yaratılışını veren ve yol gösterendir, dedi.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ فَمَا بَالُ ٱلۡقُرُونِ ٱلۡأُولَىٰ
Önceki nesillerin durumu ne olacak? dedi.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ عِلۡمُهَا عِندَ رَبِّي فِي كِتَٰبٖۖ لَّا يَضِلُّ رَبِّي وَلَا يَنسَى
Onlarla ilgili bilgi Rabbimin katında bir kitaptadır, dedi. Rabbim, şaşırmaz ve unutmaz.
Tafsir berbahasa Arab:
ٱلَّذِي جَعَلَ لَكُمُ ٱلۡأَرۡضَ مَهۡدٗا وَسَلَكَ لَكُمۡ فِيهَا سُبُلٗا وَأَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَأَخۡرَجۡنَا بِهِۦٓ أَزۡوَٰجٗا مِّن نَّبَاتٖ شَتَّىٰ
Allah, yeryüzünü sizin için beşik yaptı ve orada yine sizin için yollar açtı. Gökten su indirip, onunla çeşitli bitkilerden çifter çifter çıkardık.
Tafsir berbahasa Arab:
كُلُواْ وَٱرۡعَوۡاْ أَنۡعَٰمَكُمۡۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّأُوْلِي ٱلنُّهَىٰ
Hem siz yiyin; hem de hayvanlarınızı otlatın. Şüphesiz bunda sağduyu sahipleri için ayetler vardır.
Tafsir berbahasa Arab:
۞ مِنۡهَا خَلَقۡنَٰكُمۡ وَفِيهَا نُعِيدُكُمۡ وَمِنۡهَا نُخۡرِجُكُمۡ تَارَةً أُخۡرَىٰ
Topraktan yarattık sizi, yine oraya döndürecek ve yine oradan bir kere daha çıkaracağız.
Tafsir berbahasa Arab:
وَلَقَدۡ أَرَيۡنَٰهُ ءَايَٰتِنَا كُلَّهَا فَكَذَّبَ وَأَبَىٰ
Ona ayetlerimizin hepsini göstermiştik. Fakat o yalanladı ve kabul etmedi.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ أَجِئۡتَنَا لِتُخۡرِجَنَا مِنۡ أَرۡضِنَا بِسِحۡرِكَ يَٰمُوسَىٰ
Ve dedi ki: Sihrinle bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin Ey Musa?
Tafsir berbahasa Arab:
فَلَنَأۡتِيَنَّكَ بِسِحۡرٖ مِّثۡلِهِۦ فَٱجۡعَلۡ بَيۡنَنَا وَبَيۡنَكَ مَوۡعِدٗا لَّا نُخۡلِفُهُۥ نَحۡنُ وَلَآ أَنتَ مَكَانٗا سُوٗى
Biz de sana, seninkine benzer bir sihir getireceğiz. Bizimle senin aranda bir buluşma vakti ve yeri belirle de bizim de senin de caymayacağımız denk bir yer olsun.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ مَوۡعِدُكُمۡ يَوۡمُ ٱلزِّينَةِ وَأَن يُحۡشَرَ ٱلنَّاسُ ضُحٗى
Musa da: Buluşma zamanımız bayram günü ve insanların bir araya toplandığı kuşluk vaktidir, dedi.
Tafsir berbahasa Arab:
فَتَوَلَّىٰ فِرۡعَوۡنُ فَجَمَعَ كَيۡدَهُۥ ثُمَّ أَتَىٰ
Firavun döndü ve bütün hilesini (sihirbazlarını) topladı, sonra geldi.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ لَهُم مُّوسَىٰ وَيۡلَكُمۡ لَا تَفۡتَرُواْ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبٗا فَيُسۡحِتَكُم بِعَذَابٖۖ وَقَدۡ خَابَ مَنِ ٱفۡتَرَىٰ
Musa onlara: Yazıklar olsun size! Allah’a karşı yalan uydurmayın. Sonra bir azapla sizi helak eder. Elbette yalan düzüp uyduran hüsrana uğrar.
Tafsir berbahasa Arab:
فَتَنَٰزَعُوٓاْ أَمۡرَهُم بَيۡنَهُمۡ وَأَسَرُّواْ ٱلنَّجۡوَىٰ
Sihirbazlar durumlarını aralarında tartışarak gizlice fısıldaştılar.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالُوٓاْ إِنۡ هَٰذَٰنِ لَسَٰحِرَٰنِ يُرِيدَانِ أَن يُخۡرِجَاكُم مِّنۡ أَرۡضِكُم بِسِحۡرِهِمَا وَيَذۡهَبَا بِطَرِيقَتِكُمُ ٱلۡمُثۡلَىٰ
Bu iki sihirbaz sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak ve üstün olan (sihir) yolunuzu da yok etmek istiyor, dediler.
Tafsir berbahasa Arab:
فَأَجۡمِعُواْ كَيۡدَكُمۡ ثُمَّ ٱئۡتُواْ صَفّٗاۚ وَقَدۡ أَفۡلَحَ ٱلۡيَوۡمَ مَنِ ٱسۡتَعۡلَىٰ
Bu sebeple tuzaklarınızı bir araya getirin sonra da saf halinde gelin. Bu gün galip gelen zafere ermiştir.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالُواْ يَٰمُوسَىٰٓ إِمَّآ أَن تُلۡقِيَ وَإِمَّآ أَن نَّكُونَ أَوَّلَ مَنۡ أَلۡقَىٰ
Ey Musa, dediler, ya sen at, ya da ilk atan biz olalım.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ بَلۡ أَلۡقُواْۖ فَإِذَا حِبَالُهُمۡ وَعِصِيُّهُمۡ يُخَيَّلُ إِلَيۡهِ مِن سِحۡرِهِمۡ أَنَّهَا تَسۡعَىٰ
Hayır! Siz atın, dedi. Bunun üzerine ipleri ve değnekleri sihirleri sebebiyle ona sanki gerçekten yürüyorlarmış gibi göründü.
Tafsir berbahasa Arab:
فَأَوۡجَسَ فِي نَفۡسِهِۦ خِيفَةٗ مُّوسَىٰ
Bu yüzden Musa içinde bir korku hissetti.
Tafsir berbahasa Arab:
قُلۡنَا لَا تَخَفۡ إِنَّكَ أَنتَ ٱلۡأَعۡلَىٰ
Korkma! Şüphesiz sen daha üstünsün, dedik.
Tafsir berbahasa Arab:
وَأَلۡقِ مَا فِي يَمِينِكَ تَلۡقَفۡ مَا صَنَعُوٓاْۖ إِنَّمَا صَنَعُواْ كَيۡدُ سَٰحِرٖۖ وَلَا يُفۡلِحُ ٱلسَّاحِرُ حَيۡثُ أَتَىٰ
Sağ elindekini at, onların yaptığını yutsun. Onların yaptıkları ancak sihirbaz hilesidir Sihirbaz nerede olursa olsun kesinlikle kurtuluşa eremez.
Tafsir berbahasa Arab:
فَأُلۡقِيَ ٱلسَّحَرَةُ سُجَّدٗا قَالُوٓاْ ءَامَنَّا بِرَبِّ هَٰرُونَ وَمُوسَىٰ
Sonunda sihirbazlar secdeye kapanıp: Harun ve Musa’nın Rabbine iman ettik, dediler.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ ءَامَنتُمۡ لَهُۥ قَبۡلَ أَنۡ ءَاذَنَ لَكُمۡۖ إِنَّهُۥ لَكَبِيرُكُمُ ٱلَّذِي عَلَّمَكُمُ ٱلسِّحۡرَۖ فَلَأُقَطِّعَنَّ أَيۡدِيَكُمۡ وَأَرۡجُلَكُم مِّنۡ خِلَٰفٖ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمۡ فِي جُذُوعِ ٱلنَّخۡلِ وَلَتَعۡلَمُنَّ أَيُّنَآ أَشَدُّ عَذَابٗا وَأَبۡقَىٰ
Ben size izin vermeden ona inandınız ha? Demek ki o sizi sihri öğreten büyüğünüzdür. Ben de sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizi hurma dalına asacağım! O zaman göreceksiniz hangimizin azabı daha şiddetli ve kalıcı imiş!
Tafsir berbahasa Arab:
قَالُواْ لَن نُّؤۡثِرَكَ عَلَىٰ مَا جَآءَنَا مِنَ ٱلۡبَيِّنَٰتِ وَٱلَّذِي فَطَرَنَاۖ فَٱقۡضِ مَآ أَنتَ قَاضٍۖ إِنَّمَا تَقۡضِي هَٰذِهِ ٱلۡحَيَوٰةَ ٱلدُّنۡيَآ
Seni, bize gelen apaçık mucizelere ve bizi yaratana üstün tutmayacağız. Ne hüküm verirsen ver, sen ancak bu dünya hayatında hüküm verebilirsin, dediler.
Tafsir berbahasa Arab:
إِنَّآ ءَامَنَّا بِرَبِّنَا لِيَغۡفِرَ لَنَا خَطَٰيَٰنَا وَمَآ أَكۡرَهۡتَنَا عَلَيۡهِ مِنَ ٱلسِّحۡرِۗ وَٱللَّهُ خَيۡرٞ وَأَبۡقَىٰٓ
Biz, Rabbimize iman ettik ki günahlarımızı ve senin bize zorla yaptırdığın sihri bağışlasın. Allah, en hayırlı ve en bâkidir.
Tafsir berbahasa Arab:
إِنَّهُۥ مَن يَأۡتِ رَبَّهُۥ مُجۡرِمٗا فَإِنَّ لَهُۥ جَهَنَّمَ لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحۡيَىٰ
Kim Rabbine günahkâr olarak gelirse, onun için Cehennem vardır, orada ne ölür ne de yaşar.
Tafsir berbahasa Arab:
وَمَن يَأۡتِهِۦ مُؤۡمِنٗا قَدۡ عَمِلَ ٱلصَّٰلِحَٰتِ فَأُوْلَٰٓئِكَ لَهُمُ ٱلدَّرَجَٰتُ ٱلۡعُلَىٰ
Kim de mümin ve doğruları yapmış olarak gelirse, işte onlar için de en yüksek dereceler vardır.
Tafsir berbahasa Arab:
جَنَّٰتُ عَدۡنٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَاۚ وَذَٰلِكَ جَزَآءُ مَن تَزَكَّىٰ
İçinde temelli kalacakları, alt kısmından ırmakların aktığı Adn cennetleri vardır. İşte bu arınanların mükâfatıdır.
Tafsir berbahasa Arab:
وَلَقَدۡ أَوۡحَيۡنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ أَنۡ أَسۡرِ بِعِبَادِي فَٱضۡرِبۡ لَهُمۡ طَرِيقٗا فِي ٱلۡبَحۡرِ يَبَسٗا لَّا تَخَٰفُ دَرَكٗا وَلَا تَخۡشَىٰ
Şüphesiz Musa'ya, yetişilmesinden korkmadan ve (boğulmaktan) endişe duymaksızın kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir ve onlara denizde kuru bir yol aç, diye vahyettik.
Tafsir berbahasa Arab:
فَأَتۡبَعَهُمۡ فِرۡعَوۡنُ بِجُنُودِهِۦ فَغَشِيَهُم مِّنَ ٱلۡيَمِّ مَا غَشِيَهُمۡ
Firavun askerleriyle onları takip etti. Denizden onları kaplayacak olan su kaplayıverdi.
Tafsir berbahasa Arab:
وَأَضَلَّ فِرۡعَوۡنُ قَوۡمَهُۥ وَمَا هَدَىٰ
Firavun, kavmini saptırmış doğru yolu göstermemişti.
Tafsir berbahasa Arab:
يَٰبَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ قَدۡ أَنجَيۡنَٰكُم مِّنۡ عَدُوِّكُمۡ وَوَٰعَدۡنَٰكُمۡ جَانِبَ ٱلطُّورِ ٱلۡأَيۡمَنَ وَنَزَّلۡنَا عَلَيۡكُمُ ٱلۡمَنَّ وَٱلسَّلۡوَىٰ
Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanlarınızdan kurtardık. Tûr’un sağ tarafını size vadettik. Size kudret helvası ve bıldırcın indirdik.
Tafsir berbahasa Arab:
كُلُواْ مِن طَيِّبَٰتِ مَا رَزَقۡنَٰكُمۡ وَلَا تَطۡغَوۡاْ فِيهِ فَيَحِلَّ عَلَيۡكُمۡ غَضَبِيۖ وَمَن يَحۡلِلۡ عَلَيۡهِ غَضَبِي فَقَدۡ هَوَىٰ
Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyiniz, bu hususta taşkınlık ve nankörlük de etmeyiniz; sonra size gazabım iner. Gazabıma uğrayan yıkılıp yok olur gider.
Tafsir berbahasa Arab:
وَإِنِّي لَغَفَّارٞ لِّمَن تَابَ وَءَامَنَ وَعَمِلَ صَٰلِحٗا ثُمَّ ٱهۡتَدَىٰ
Ben, elbette, tevbe edeni ve iman edip, salih amel yapanı sonra da hidayete erişen kimseyi bağışlarım.
Tafsir berbahasa Arab:
۞ وَمَآ أَعۡجَلَكَ عَن قَوۡمِكَ يَٰمُوسَىٰ
Allah: Ey Musa! Kavminden (daha çabuk gelmek için) seni aceleye düşüren nedir?
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ هُمۡ أُوْلَآءِ عَلَىٰٓ أَثَرِي وَعَجِلۡتُ إِلَيۡكَ رَبِّ لِتَرۡضَىٰ
Musa: Onlar benim izimdeler, dedi. Rabbim, razı olman için acele ettim.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ فَإِنَّا قَدۡ فَتَنَّا قَوۡمَكَ مِنۢ بَعۡدِكَ وَأَضَلَّهُمُ ٱلسَّامِرِيُّ
Biz, senden sonra kavmini imtihan ettik. Samiri onları saptırdı, dedi.
Tafsir berbahasa Arab:
فَرَجَعَ مُوسَىٰٓ إِلَىٰ قَوۡمِهِۦ غَضۡبَٰنَ أَسِفٗاۚ قَالَ يَٰقَوۡمِ أَلَمۡ يَعِدۡكُمۡ رَبُّكُمۡ وَعۡدًا حَسَنًاۚ أَفَطَالَ عَلَيۡكُمُ ٱلۡعَهۡدُ أَمۡ أَرَدتُّمۡ أَن يَحِلَّ عَلَيۡكُمۡ غَضَبٞ مِّن رَّبِّكُمۡ فَأَخۡلَفۡتُم مَّوۡعِدِي
Musa kavmine kızgın ve üzgün olarak döndü. Ey Kavmim, dedi, Rabbimiz size güzel bir vaatte bulunmadı mı? Aradan çok uzun bir zaman mı geçti; yoksa Rabbinizden üzerinize gazabın inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz sözden döndünüz?
Tafsir berbahasa Arab:
قَالُواْ مَآ أَخۡلَفۡنَا مَوۡعِدَكَ بِمَلۡكِنَا وَلَٰكِنَّا حُمِّلۡنَآ أَوۡزَارٗا مِّن زِينَةِ ٱلۡقَوۡمِ فَقَذَفۡنَٰهَا فَكَذَٰلِكَ أَلۡقَى ٱلسَّامِرِيُّ
Onlar da: Sana verdiğimiz sözden kendi kudret ve irademizle dönmedik. Fakat o kavmin süs eşyasından yük taşımıştık. Sonra Samiri'nin attığı gibi biz de (ateşe) attık, dediler.
Tafsir berbahasa Arab:
فَأَخۡرَجَ لَهُمۡ عِجۡلٗا جَسَدٗا لَّهُۥ خُوَارٞ فَقَالُواْ هَٰذَآ إِلَٰهُكُمۡ وَإِلَٰهُ مُوسَىٰ فَنَسِيَ
Böylece o, kendilerine böğüren bir buzağı heykeli çıkardı ve: Bu, sizin ilahınızdır, Musa’nın da ilahıdır. Fakat o unuttu, dediler.
Tafsir berbahasa Arab:
أَفَلَا يَرَوۡنَ أَلَّا يَرۡجِعُ إِلَيۡهِمۡ قَوۡلٗا وَلَا يَمۡلِكُ لَهُمۡ ضَرّٗا وَلَا نَفۡعٗا
Onlar, heykelin kendileriyle konuşamadığını ve onlara bir zarar da fayda da vermeğe gücü olmadığını görmüyorlar mı?
Tafsir berbahasa Arab:
وَلَقَدۡ قَالَ لَهُمۡ هَٰرُونُ مِن قَبۡلُ يَٰقَوۡمِ إِنَّمَا فُتِنتُم بِهِۦۖ وَإِنَّ رَبَّكُمُ ٱلرَّحۡمَٰنُ فَٱتَّبِعُونِي وَأَطِيعُوٓاْ أَمۡرِي
Daha önce Harun onlara: Ey Kavmim, siz ancak onunla sınanıyorsunuz. Sizin Rabbiniz Rahman’dır. Bana tabi olun ve emrime itaat edin, demişti.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالُواْ لَن نَّبۡرَحَ عَلَيۡهِ عَٰكِفِينَ حَتَّىٰ يَرۡجِعَ إِلَيۡنَا مُوسَىٰ
Onlar ise: Musa bize geri dönünceye kadar buna ibadet etmeye devam edeceğiz, demişlerdi.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ يَٰهَٰرُونُ مَا مَنَعَكَ إِذۡ رَأَيۡتَهُمۡ ضَلُّوٓاْ
Ey Harun, dedi. Onların saptıklarını gördüğün zaman sana engel olan neydi?
Tafsir berbahasa Arab:
أَلَّا تَتَّبِعَنِۖ أَفَعَصَيۡتَ أَمۡرِي
Bana tabi olmadın mı? Emrime karşı mı geldin?
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ يَبۡنَؤُمَّ لَا تَأۡخُذۡ بِلِحۡيَتِي وَلَا بِرَأۡسِيٓۖ إِنِّي خَشِيتُ أَن تَقُولَ فَرَّقۡتَ بَيۡنَ بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ وَلَمۡ تَرۡقُبۡ قَوۡلِي
Harun ise: Ey anamın oğlu! dedi. Sakalımı ve başımı tutma! Ben senin, “İsrailoğulları'nın arasına ayrılık düşürdün sözümü tutmadın” demenden korktum.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ فَمَا خَطۡبُكَ يَٰسَٰمِرِيُّ
Ya senin zorun neydi ey Samiri? dedi.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ بَصُرۡتُ بِمَا لَمۡ يَبۡصُرُواْ بِهِۦ فَقَبَضۡتُ قَبۡضَةٗ مِّنۡ أَثَرِ ٱلرَّسُولِ فَنَبَذۡتُهَا وَكَذَٰلِكَ سَوَّلَتۡ لِي نَفۡسِي
O da: Onların görmedikleri bir şey gördüm ve elçinin izinden bir avuç (toprak) avuçladım ve onu (erimiş mücevheratın içine) attım. İşte nefsim bunu bana hoş gösterdi, dedi.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ فَٱذۡهَبۡ فَإِنَّ لَكَ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ أَن تَقُولَ لَا مِسَاسَۖ وَإِنَّ لَكَ مَوۡعِدٗا لَّن تُخۡلَفَهُۥۖ وَٱنظُرۡ إِلَىٰٓ إِلَٰهِكَ ٱلَّذِي ظَلۡتَ عَلَيۡهِ عَاكِفٗاۖ لَّنُحَرِّقَنَّهُۥ ثُمَّ لَنَنسِفَنَّهُۥ فِي ٱلۡيَمِّ نَسۡفًا
Musa: Haydi, git. Artık (ceza olarak) hayatın boyunca bana dokunmayın diyeceksin. Bir de senin için hiç kaçamayacağın bir azap günü var. Üzerine sarılıp ibadet ettiğin ilahına bir bak, şimdi onu yakacağız sonra parça parça edip denize savuracağız, dedi.
Tafsir berbahasa Arab:
إِنَّمَآ إِلَٰهُكُمُ ٱللَّهُ ٱلَّذِي لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَۚ وَسِعَ كُلَّ شَيۡءٍ عِلۡمٗا
Sizin ilahınız ancak, kendisinden başka (hak) ilah olmayan Allah’tır. O her şeyi ilmiyle kuşatmıştır.
Tafsir berbahasa Arab:
كَذَٰلِكَ نَقُصُّ عَلَيۡكَ مِنۡ أَنۢبَآءِ مَا قَدۡ سَبَقَۚ وَقَدۡ ءَاتَيۡنَٰكَ مِن لَّدُنَّا ذِكۡرٗا
İşte böylece sana geçmiştekilerin haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz. Şüphesiz ki, tarafımızdan sana bir zikir verdik.
Tafsir berbahasa Arab:
مَّنۡ أَعۡرَضَ عَنۡهُ فَإِنَّهُۥ يَحۡمِلُ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ وِزۡرًا
Kim ondan yüz çevirirse, kıyamet günü o bir günah yüklenir.
Tafsir berbahasa Arab:
خَٰلِدِينَ فِيهِۖ وَسَآءَ لَهُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ حِمۡلٗا
Bu kimseler, onda ebedi kalırlar. Bu kıyamet günü onlar için ne kötü bir yüktür.
Tafsir berbahasa Arab:
يَوۡمَ يُنفَخُ فِي ٱلصُّورِۚ وَنَحۡشُرُ ٱلۡمُجۡرِمِينَ يَوۡمَئِذٖ زُرۡقٗا
Sur’a üflendiği gün, işte o gün, suçluların gözleri (korkudan) mavi olur ve bu şekilde haşrederiz.
Tafsir berbahasa Arab:
يَتَخَٰفَتُونَ بَيۡنَهُمۡ إِن لَّبِثۡتُمۡ إِلَّا عَشۡرٗا
Aralarında: On günden fazla kalmadınız, diye gizli gizli söyleşirler.
Tafsir berbahasa Arab:
نَّحۡنُ أَعۡلَمُ بِمَا يَقُولُونَ إِذۡ يَقُولُ أَمۡثَلُهُمۡ طَرِيقَةً إِن لَّبِثۡتُمۡ إِلَّا يَوۡمٗا
Biz, onların söylediklerini daha iyi biliriz. en olgun ve akıllı olanı “sadece bir gün kaldınız der”.
Tafsir berbahasa Arab:
وَيَسۡـَٔلُونَكَ عَنِ ٱلۡجِبَالِ فَقُلۡ يَنسِفُهَا رَبِّي نَسۡفٗا
Sana dağlardan soruyorlar de ki: Rabbim onları un ufak edecektir.
Tafsir berbahasa Arab:
فَيَذَرُهَا قَاعٗا صَفۡصَفٗا
Yerlerini de dümdüz, bomboş bırakacak.
Tafsir berbahasa Arab:
لَّا تَرَىٰ فِيهَا عِوَجٗا وَلَآ أَمۡتٗا
Artık orada ne bir çukur ne de bir tümsek görebilirsin?
Tafsir berbahasa Arab:
يَوۡمَئِذٖ يَتَّبِعُونَ ٱلدَّاعِيَ لَا عِوَجَ لَهُۥۖ وَخَشَعَتِ ٱلۡأَصۡوَاتُ لِلرَّحۡمَٰنِ فَلَا تَسۡمَعُ إِلَّا هَمۡسٗا
O gün hiç sapmadan çağırana uyarlar, Rahman’ın karşısında sesler kısılmıştır. Fısıltıdan başka bir şey işitemezsin.
Tafsir berbahasa Arab:
يَوۡمَئِذٖ لَّا تَنفَعُ ٱلشَّفَٰعَةُ إِلَّا مَنۡ أَذِنَ لَهُ ٱلرَّحۡمَٰنُ وَرَضِيَ لَهُۥ قَوۡلٗا
O gün, Rahman’ın izin verdiği ve sözünden razı olduğu kimselerden başkasına şefaat fayda vermez.
Tafsir berbahasa Arab:
يَعۡلَمُ مَا بَيۡنَ أَيۡدِيهِمۡ وَمَا خَلۡفَهُمۡ وَلَا يُحِيطُونَ بِهِۦ عِلۡمٗا
Allah, önlerindekini de; arkalarındakini de bilir. Onların hiçbirinin ilmi ise O'nu kuşatamaz.
Tafsir berbahasa Arab:
۞ وَعَنَتِ ٱلۡوُجُوهُ لِلۡحَيِّ ٱلۡقَيُّومِۖ وَقَدۡ خَابَ مَنۡ حَمَلَ ظُلۡمٗا
Ve yüzler Hayy ve Kayyum olan Allah için eğilip boyun bükmüştür. Zulüm yüklenen hüsrana uğramıştır.
Tafsir berbahasa Arab:
وَمَن يَعۡمَلۡ مِنَ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَهُوَ مُؤۡمِنٞ فَلَا يَخَافُ ظُلۡمٗا وَلَا هَضۡمٗا
Mümin olarak salih ameller yapan ise zulümden ve hakkının eksiltilmesinden korkmaz.
Tafsir berbahasa Arab:
وَكَذَٰلِكَ أَنزَلۡنَٰهُ قُرۡءَانًا عَرَبِيّٗا وَصَرَّفۡنَا فِيهِ مِنَ ٱلۡوَعِيدِ لَعَلَّهُمۡ يَتَّقُونَ أَوۡ يُحۡدِثُ لَهُمۡ ذِكۡرٗا
Biz onu işte böyle Arapça Kur’an olarak indirdik. Belki sakınırlar veya onlara ibret olur diye tehditleri o kitapta türlü türlü açıkladık.
Tafsir berbahasa Arab:
فَتَعَٰلَى ٱللَّهُ ٱلۡمَلِكُ ٱلۡحَقُّۗ وَلَا تَعۡجَلۡ بِٱلۡقُرۡءَانِ مِن قَبۡلِ أَن يُقۡضَىٰٓ إِلَيۡكَ وَحۡيُهُۥۖ وَقُل رَّبِّ زِدۡنِي عِلۡمٗا
Gerçek Melik/Hükümran olan Allah, üstündür. Vahyi sana tamamlamadan önce Kur’an’a/okumaya acele etme ve “Rabbim ilmimi artır!” de.
Tafsir berbahasa Arab:
وَلَقَدۡ عَهِدۡنَآ إِلَىٰٓ ءَادَمَ مِن قَبۡلُ فَنَسِيَ وَلَمۡ نَجِدۡ لَهُۥ عَزۡمٗا
Daha önceleri biz, Adem’e ahit/emir vermiştik. Fakat onu unuttu. Onu azimli de bulmadık.
Tafsir berbahasa Arab:
وَإِذۡ قُلۡنَا لِلۡمَلَٰٓئِكَةِ ٱسۡجُدُواْ لِأٓدَمَ فَسَجَدُوٓاْ إِلَّآ إِبۡلِيسَ أَبَىٰ
Hani meleklere: Adem'e secde edin demiştik de hemen secde ettiler. İblis ise kaçındı.
Tafsir berbahasa Arab:
فَقُلۡنَا يَٰٓـَٔادَمُ إِنَّ هَٰذَا عَدُوّٞ لَّكَ وَلِزَوۡجِكَ فَلَا يُخۡرِجَنَّكُمَا مِنَ ٱلۡجَنَّةِ فَتَشۡقَىٰٓ
Ey Adem, bu senin ve eşinin düşmanıdır. sakın sizi cennetten çıkarmasın, yoksa sıkıntı çekersin, dedik.
Tafsir berbahasa Arab:
إِنَّ لَكَ أَلَّا تَجُوعَ فِيهَا وَلَا تَعۡرَىٰ
Oysa cennette ne acıkırsın ne de açık kalırsın.
Tafsir berbahasa Arab:
وَأَنَّكَ لَا تَظۡمَؤُاْ فِيهَا وَلَا تَضۡحَىٰ
Ne susuzluk hissedersin, ne de güneşin sıcağında kalırsın
Tafsir berbahasa Arab:
فَوَسۡوَسَ إِلَيۡهِ ٱلشَّيۡطَٰنُ قَالَ يَٰٓـَٔادَمُ هَلۡ أَدُلُّكَ عَلَىٰ شَجَرَةِ ٱلۡخُلۡدِ وَمُلۡكٖ لَّا يَبۡلَىٰ
Sonunda Şeytan ona vesvese verdi: Ey Adem! dedi, sana ebedilik/sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir saltanat göstereyim mi?
Tafsir berbahasa Arab:
فَأَكَلَا مِنۡهَا فَبَدَتۡ لَهُمَا سَوۡءَٰتُهُمَا وَطَفِقَا يَخۡصِفَانِ عَلَيۡهِمَا مِن وَرَقِ ٱلۡجَنَّةِۚ وَعَصَىٰٓ ءَادَمُ رَبَّهُۥ فَغَوَىٰ
İkisi de ondan yediler, hemen avret yerleri açıldı. Üzerlerine cennet yapraklarıyla kapatmaya çalıştılar. Adem Rabbine asi oldu ve şaştı.
Tafsir berbahasa Arab:
ثُمَّ ٱجۡتَبَٰهُ رَبُّهُۥ فَتَابَ عَلَيۡهِ وَهَدَىٰ
Sonra Rabbi, onu seçti, tevbesini kabul etti ve hidayete erdirdi.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ ٱهۡبِطَا مِنۡهَا جَمِيعَۢاۖ بَعۡضُكُمۡ لِبَعۡضٍ عَدُوّٞۖ فَإِمَّا يَأۡتِيَنَّكُم مِّنِّي هُدٗى فَمَنِ ٱتَّبَعَ هُدَايَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشۡقَىٰ
Hepiniz, oradan aşağıya inin, birbirinize düşman olarak. Benden size bir hidayet gelir de kim benim hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht da olmaz.
Tafsir berbahasa Arab:
وَمَنۡ أَعۡرَضَ عَن ذِكۡرِي فَإِنَّ لَهُۥ مَعِيشَةٗ ضَنكٗا وَنَحۡشُرُهُۥ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ أَعۡمَىٰ
Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, onun da dar bir geçimliği olur ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرۡتَنِيٓ أَعۡمَىٰ وَقَدۡ كُنتُ بَصِيرٗا
Der ki: Rabbim beni niçin kör olarak haşrettin? Ben, gören birisiydim.
Tafsir berbahasa Arab:
قَالَ كَذَٰلِكَ أَتَتۡكَ ءَايَٰتُنَا فَنَسِيتَهَاۖ وَكَذَٰلِكَ ٱلۡيَوۡمَ تُنسَىٰ
İşte böyle, sana ayetlerimiz gelmişti de sen onları unutmuş idin. Bugün sende unutulacaksın, der.
Tafsir berbahasa Arab:
وَكَذَٰلِكَ نَجۡزِي مَنۡ أَسۡرَفَ وَلَمۡ يُؤۡمِنۢ بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِۦۚ وَلَعَذَابُ ٱلۡأٓخِرَةِ أَشَدُّ وَأَبۡقَىٰٓ
İşte biz (günahlarla) haddi aşan ve Rabbinin ayetlerine inanmayanları böyle cezalandırırız. Ahiret azabı, daha şiddetli ve daha devamlıdır.
Tafsir berbahasa Arab:
أَفَلَمۡ يَهۡدِ لَهُمۡ كَمۡ أَهۡلَكۡنَا قَبۡلَهُم مِّنَ ٱلۡقُرُونِ يَمۡشُونَ فِي مَسَٰكِنِهِمۡۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّأُوْلِي ٱلنُّهَىٰ
Kendilerinden önce nice nesiller helak etmemiz onları doğru yola sevketmedi mi? Üstelik onların yerleşim yerlerinde geziniyorlar. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için ayetler vardır.
Tafsir berbahasa Arab:
وَلَوۡلَا كَلِمَةٞ سَبَقَتۡ مِن رَّبِّكَ لَكَانَ لِزَامٗا وَأَجَلٞ مُّسَمّٗى
Eğer Rabbinden geçmiş bir söz ve belirlenmiş bir süre/ecel olmasaydı, kuşkusuz (azab) kaçınılmaz olurdu.
Tafsir berbahasa Arab:
فَٱصۡبِرۡ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحۡ بِحَمۡدِ رَبِّكَ قَبۡلَ طُلُوعِ ٱلشَّمۡسِ وَقَبۡلَ غُرُوبِهَاۖ وَمِنۡ ءَانَآيِٕ ٱلَّيۡلِ فَسَبِّحۡ وَأَطۡرَافَ ٱلنَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرۡضَىٰ
Söylediklerine sabret, güneş doğmadan önce ve batmadan önce ve gece saatlerinde de Rabbini hamd ederek tesbit et. Gün boyunca da tesbih et ki hoşnutluğa eresin.
Tafsir berbahasa Arab:
وَلَا تَمُدَّنَّ عَيۡنَيۡكَ إِلَىٰ مَا مَتَّعۡنَا بِهِۦٓ أَزۡوَٰجٗا مِّنۡهُمۡ زَهۡرَةَ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا لِنَفۡتِنَهُمۡ فِيهِۚ وَرِزۡقُ رَبِّكَ خَيۡرٞ وَأَبۡقَىٰ
Onlardan bazılarına imtihân etmek için kendilerini onunla faydalandırdığımız dünya hayâtının süsüne de, sakın gözlerini dikme; Rabbinin rızkı çok hayırlıdır ve çok kalıcıdır.
Tafsir berbahasa Arab:
وَأۡمُرۡ أَهۡلَكَ بِٱلصَّلَوٰةِ وَٱصۡطَبِرۡ عَلَيۡهَاۖ لَا نَسۡـَٔلُكَ رِزۡقٗاۖ نَّحۡنُ نَرۡزُقُكَۗ وَٱلۡعَٰقِبَةُ لِلتَّقۡوَىٰ
Ailene namazı emret. Sen de onun üzerine sabret. Senden rızık istemiyoruz. Biz seni rızıklandırıyoruz. Akibet takvanındır.
Tafsir berbahasa Arab:
وَقَالُواْ لَوۡلَا يَأۡتِينَا بِـَٔايَةٖ مِّن رَّبِّهِۦٓۚ أَوَلَمۡ تَأۡتِهِم بَيِّنَةُ مَا فِي ٱلصُّحُفِ ٱلۡأُولَىٰ
Bize, Rabbin’den bir mucize getirmeli değil miydi? dediler. Önceki kitaplarda olanların apaçık delili (olan Kur’an) onlara gelmedi mi?
Tafsir berbahasa Arab:
وَلَوۡ أَنَّآ أَهۡلَكۡنَٰهُم بِعَذَابٖ مِّن قَبۡلِهِۦ لَقَالُواْ رَبَّنَا لَوۡلَآ أَرۡسَلۡتَ إِلَيۡنَا رَسُولٗا فَنَتَّبِعَ ءَايَٰتِكَ مِن قَبۡلِ أَن نَّذِلَّ وَنَخۡزَىٰ
Eğer biz, bundan (Kur'an ve Rasül'den) önce onları bir azapla helak etseydik, muhakkak ki şöyle diyeceklerdi: Ya Rabbi! Bize bir elçi gönderseydin de, zelil ve rezil olmadan önce ayetlerine tabi olsaydık
Tafsir berbahasa Arab:
قُلۡ كُلّٞ مُّتَرَبِّصٞ فَتَرَبَّصُواْۖ فَسَتَعۡلَمُونَ مَنۡ أَصۡحَٰبُ ٱلصِّرَٰطِ ٱلسَّوِيِّ وَمَنِ ٱهۡتَدَىٰ
De ki: Herkes beklemektedir. Siz de bekleye durun. Yakında kimin doğru yolun sahipleri ve kimin doğru yolu bulmuş olduğunu göreceksiniz.
Tafsir berbahasa Arab:
 
Terjemahan makna Surah: Surah Ṭāha
Daftar surah Nomor Halaman
 
Terjemahan makna Alquran Alkarim - Terjemahan Berbahasa Turki - Sya'ban Bretch - Daftar isi terjemahan

Terjemahan makna Al-Qur`ān Al-Karīm ke bahasa Turki oleh Sya'ban Bretch. Terjemahan ini sudah dikoreksi oleh Pusat Terjemah Ruwwād. Terjemahan asli bisa dilihat untuk memberikan masukan, penilaian, dan pengembangan berkelanjutan.

Tutup