Traduzione dei Significati del Sacro Corano - Traduzione turca - Sha'ban Britch * - Indice Traduzioni

XML CSV Excel API
Please review the Terms and Policies

Traduzione dei significati Sura: Al-Ahqâf   Versetto:

Sûretu'l-Ahkâf

حمٓ
Hâ, Mîm.
Esegesi in lingua araba:
تَنزِيلُ ٱلۡكِتَٰبِ مِنَ ٱللَّهِ ٱلۡعَزِيزِ ٱلۡحَكِيمِ
Bu kitap Aziz ve Hakim olan Allah tarafından indirilmiştir.
Esegesi in lingua araba:
مَا خَلَقۡنَا ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ وَمَا بَيۡنَهُمَآ إِلَّا بِٱلۡحَقِّ وَأَجَلٖ مُّسَمّٗىۚ وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ عَمَّآ أُنذِرُواْ مُعۡرِضُونَ
Gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları ancak hak ve belli bir süre ile yarattık. Kâfirler ise uyarıldıkları şeyden yüz çeviriyorlar.
Esegesi in lingua araba:
قُلۡ أَرَءَيۡتُم مَّا تَدۡعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ أَرُونِي مَاذَا خَلَقُواْ مِنَ ٱلۡأَرۡضِ أَمۡ لَهُمۡ شِرۡكٞ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِۖ ٱئۡتُونِي بِكِتَٰبٖ مِّن قَبۡلِ هَٰذَآ أَوۡ أَثَٰرَةٖ مِّنۡ عِلۡمٍ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ
De ki: Allah’tan başka dua ettiklerinizi gördünüz mü? Yerde ne yarattıklarını bana gösterin. Yoksa onların göklerde bir ortaklıkları mı vardır? Eğer doğru söyleyenler iseniz, bundan önce bana bir kitap veya bilgi kalıntısı getirin.
Esegesi in lingua araba:
وَمَنۡ أَضَلُّ مِمَّن يَدۡعُواْ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَن لَّا يَسۡتَجِيبُ لَهُۥٓ إِلَىٰ يَوۡمِ ٱلۡقِيَٰمَةِ وَهُمۡ عَن دُعَآئِهِمۡ غَٰفِلُونَ
Allah'ı bırakıp da Kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere dua/ibadet edenden daha sapık kim olabilir? (Oysa) onlar, bunların dualarından/ibadetlerinden habersizdirler. @Ricorretto
Allah'ı bırakıp da Kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere dua/ibadet edenden daha sapık kim olabilir? (Oysa) onlar, bunların dua/ibadetlerinden habersizdirler.
Esegesi in lingua araba:
وَإِذَا حُشِرَ ٱلنَّاسُ كَانُواْ لَهُمۡ أَعۡدَآءٗ وَكَانُواْ بِعِبَادَتِهِمۡ كَٰفِرِينَ
Nitekim, insanlar haşredildikleri zaman (dua ettikleri), onlara düşman olur ve kendilerine yaptıkları ibadetleri inkar ederler.
Esegesi in lingua araba:
وَإِذَا تُتۡلَىٰ عَلَيۡهِمۡ ءَايَٰتُنَا بَيِّنَٰتٖ قَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لِلۡحَقِّ لَمَّا جَآءَهُمۡ هَٰذَا سِحۡرٞ مُّبِينٌ
Açıklayıcı ayetlerimiz onlara okunduğu zaman, kendilerine gelen hakka/Kur'an'a küfredenler şöyle dediler: Bu, apaçık bir sihirdir!
Esegesi in lingua araba:
أَمۡ يَقُولُونَ ٱفۡتَرَىٰهُۖ قُلۡ إِنِ ٱفۡتَرَيۡتُهُۥ فَلَا تَمۡلِكُونَ لِي مِنَ ٱللَّهِ شَيۡـًٔاۖ هُوَ أَعۡلَمُ بِمَا تُفِيضُونَ فِيهِۚ كَفَىٰ بِهِۦ شَهِيدَۢا بَيۡنِي وَبَيۡنَكُمۡۖ وَهُوَ ٱلۡغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ
Yoksa, “Onu uydurdu mu?” diyorlar. De ki: Eğer onu uydurmuşsam, beni Allah’tan (kurtaracak) hiç bir şeye sahip değilsiniz. O, sizin onun hakkında söylediklerinizi çok daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak o yeter. O, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
Esegesi in lingua araba:
قُلۡ مَا كُنتُ بِدۡعٗا مِّنَ ٱلرُّسُلِ وَمَآ أَدۡرِي مَا يُفۡعَلُ بِي وَلَا بِكُمۡۖ إِنۡ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَىٰٓ إِلَيَّ وَمَآ أَنَا۠ إِلَّا نَذِيرٞ مُّبِينٞ
De ki: Ben, peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size neler yapılacak bilmiyorum. Ben, ancak bana vahyedilene tabi oluyorum. Ben, apaçık bir uyarıcıdan başka bir şey değilim.
Esegesi in lingua araba:
قُلۡ أَرَءَيۡتُمۡ إِن كَانَ مِنۡ عِندِ ٱللَّهِ وَكَفَرۡتُم بِهِۦ وَشَهِدَ شَاهِدٞ مِّنۢ بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ عَلَىٰ مِثۡلِهِۦ فَـَٔامَنَ وَٱسۡتَكۡبَرۡتُمۡۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَهۡدِي ٱلۡقَوۡمَ ٱلظَّٰلِمِينَ
De ki: “Söyleyin bakalım; eğer (bu Kur'an) Allah katından ise, siz de ona küfretmişseniz, İsrailoğulların'dan bir şahit de bunun bir benzerine şahitlik edip iman etmişse ve siz de (iman etmeyerek) büyüklük taslamışsanız (o zaman bu büyük zulüm ve küfür değil midir )? Allah, zalim topluma hidayet etmez.
Esegesi in lingua araba:
وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لِلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَوۡ كَانَ خَيۡرٗا مَّا سَبَقُونَآ إِلَيۡهِۚ وَإِذۡ لَمۡ يَهۡتَدُواْ بِهِۦ فَسَيَقُولُونَ هَٰذَآ إِفۡكٞ قَدِيمٞ
Kâfirler, iman edenler hakkında: Bu iş bir hayır olsaydı, onlar bizi geçemezlerdi. Oysa onlar, onunla hidayete eremediklerinden dolayı, “Bu, eski bir yalandır” derler.
Esegesi in lingua araba:
وَمِن قَبۡلِهِۦ كِتَٰبُ مُوسَىٰٓ إِمَامٗا وَرَحۡمَةٗۚ وَهَٰذَا كِتَٰبٞ مُّصَدِّقٞ لِّسَانًا عَرَبِيّٗا لِّيُنذِرَ ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ وَبُشۡرَىٰ لِلۡمُحۡسِنِينَ
Ondan önce, öncü/örnek ve rahmet olan Musa’nın kitabı vardı. Bu (Kur'an) da, zulmedenleri uyarmak ve iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arap lisanıyla indirilmiş, doğrulayıcı bir kitaptır.
Esegesi in lingua araba:
إِنَّ ٱلَّذِينَ قَالُواْ رَبُّنَا ٱللَّهُ ثُمَّ ٱسۡتَقَٰمُواْ فَلَا خَوۡفٌ عَلَيۡهِمۡ وَلَا هُمۡ يَحۡزَنُونَ
“Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra da dosdoğru istikamet üzere olanlara bir korku yoktur. Onlar üzülecek de değiller.
Esegesi in lingua araba:
أُوْلَٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلۡجَنَّةِ خَٰلِدِينَ فِيهَا جَزَآءَۢ بِمَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ
Onlar, Cennet halkı olup, yaptıklarının karşılığı olarak orada ebedi kalacaklardır.
Esegesi in lingua araba:
وَوَصَّيۡنَا ٱلۡإِنسَٰنَ بِوَٰلِدَيۡهِ إِحۡسَٰنًاۖ حَمَلَتۡهُ أُمُّهُۥ كُرۡهٗا وَوَضَعَتۡهُ كُرۡهٗاۖ وَحَمۡلُهُۥ وَفِصَٰلُهُۥ ثَلَٰثُونَ شَهۡرًاۚ حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُۥ وَبَلَغَ أَرۡبَعِينَ سَنَةٗ قَالَ رَبِّ أَوۡزِعۡنِيٓ أَنۡ أَشۡكُرَ نِعۡمَتَكَ ٱلَّتِيٓ أَنۡعَمۡتَ عَلَيَّ وَعَلَىٰ وَٰلِدَيَّ وَأَنۡ أَعۡمَلَ صَٰلِحٗا تَرۡضَىٰهُ وَأَصۡلِحۡ لِي فِي ذُرِّيَّتِيٓۖ إِنِّي تُبۡتُ إِلَيۡكَ وَإِنِّي مِنَ ٱلۡمُسۡلِمِينَ
İnsana, anne ve babasına karşı iyi davranmasını emrettik. Annesi onu güçlük içinde taşımış ve güçlükle doğurmuştur. Onun taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır. Ta ki bulûğ çağına ulaştığı ve kırk yaşına eriştiği zaman: Rabbim! Bana, ana babama verdiğin nimetine şükretmemi, razı olacağın salih amelleri yapmamı bana ilham et. Benim için soyumu da ıslah et. Ben, sana tevbe ettim ve ben sana teslim olanlardanım, dedi.
Esegesi in lingua araba:
أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ نَتَقَبَّلُ عَنۡهُمۡ أَحۡسَنَ مَا عَمِلُواْ وَنَتَجَاوَزُ عَن سَيِّـَٔاتِهِمۡ فِيٓ أَصۡحَٰبِ ٱلۡجَنَّةِۖ وَعۡدَ ٱلصِّدۡقِ ٱلَّذِي كَانُواْ يُوعَدُونَ
İşte onlar, o kimselerdir ki, onlardan işlediklerinin en güzelini kabul ederiz, günahlarını bağışlarız. Onlar cennetlikler arasındadırlar. Kendilerine yapılan vaat, kendilerine yapılagelen doğru bir vaaddir.
Esegesi in lingua araba:
وَٱلَّذِي قَالَ لِوَٰلِدَيۡهِ أُفّٖ لَّكُمَآ أَتَعِدَانِنِيٓ أَنۡ أُخۡرَجَ وَقَدۡ خَلَتِ ٱلۡقُرُونُ مِن قَبۡلِي وَهُمَا يَسۡتَغِيثَانِ ٱللَّهَ وَيۡلَكَ ءَامِنۡ إِنَّ وَعۡدَ ٱللَّهِ حَقّٞ فَيَقُولُ مَا هَٰذَآ إِلَّآ أَسَٰطِيرُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Anne ve babasına: Öf be siz de, benden önce nice nesiller gelip geçmiş iken beni yeniden diriltilip, (kabrimden) çıkartılmakla mı tehdit ediyorsunuz? diyen kimseye, anne ve babası Allah'tan isteyerek: Yazıklar olsun sana! İman et, şüphesiz Allah’ın vaadi haktır (derler. O ise:) Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir, diye cevap verir.
Esegesi in lingua araba:
أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ حَقَّ عَلَيۡهِمُ ٱلۡقَوۡلُ فِيٓ أُمَمٖ قَدۡ خَلَتۡ مِن قَبۡلِهِم مِّنَ ٱلۡجِنِّ وَٱلۡإِنسِۖ إِنَّهُمۡ كَانُواْ خَٰسِرِينَ
İşte onlar, cinlerden ve insanlardan, kendilerinden önce gelip geçmiş toplumlar arasında haklarında (azap) sözü gerçekleşmiş olanlardır. Onlar, hüsrana uğrayanlardır.
Esegesi in lingua araba:
وَلِكُلّٖ دَرَجَٰتٞ مِّمَّا عَمِلُواْۖ وَلِيُوَفِّيَهُمۡ أَعۡمَٰلَهُمۡ وَهُمۡ لَا يُظۡلَمُونَ
Yaptıklarından dolayı hepsinin dereceleri vardır. Zulme/haksızlığa uğratılmadan, yaptıkları kendilerine tam olarak verilir.
Esegesi in lingua araba:
وَيَوۡمَ يُعۡرَضُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ عَلَى ٱلنَّارِ أَذۡهَبۡتُمۡ طَيِّبَٰتِكُمۡ فِي حَيَاتِكُمُ ٱلدُّنۡيَا وَٱسۡتَمۡتَعۡتُم بِهَا فَٱلۡيَوۡمَ تُجۡزَوۡنَ عَذَابَ ٱلۡهُونِ بِمَا كُنتُمۡ تَسۡتَكۡبِرُونَ فِي ٱلۡأَرۡضِ بِغَيۡرِ ٱلۡحَقِّ وَبِمَا كُنتُمۡ تَفۡسُقُونَ
Kâfirler, ateşe sunulduğu gün: Dünya hayatınızda bütün iyiliklerinizi yitirdiniz. Onlardan isteğiniz gibi faydalandınız. Bugün ise, dünyada haksız yere büyüklenmeniz ve fasıklık yapmanız sebebiyle alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız, denir.
Esegesi in lingua araba:
۞ وَٱذۡكُرۡ أَخَا عَادٍ إِذۡ أَنذَرَ قَوۡمَهُۥ بِٱلۡأَحۡقَافِ وَقَدۡ خَلَتِ ٱلنُّذُرُ مِنۢ بَيۡنِ يَدَيۡهِ وَمِنۡ خَلۡفِهِۦٓ أَلَّا تَعۡبُدُوٓاْ إِلَّا ٱللَّهَ إِنِّيٓ أَخَافُ عَلَيۡكُمۡ عَذَابَ يَوۡمٍ عَظِيمٖ
Ad kavminin kardeşini (Hud'u) an. Zira o, kendinden önce ve sonra uyarıcıların da gelip geçtiği Ahkaf bölgesindeki kavmine: Allah'tan başkasına ibadet etmeyin. Ben sizin büyük bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum, demişti.
Esegesi in lingua araba:
قَالُوٓاْ أَجِئۡتَنَا لِتَأۡفِكَنَا عَنۡ ءَالِهَتِنَا فَأۡتِنَا بِمَا تَعِدُنَآ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
Onlar da: Bizi ilahlarımızdan ayırmak için mi geldin? Eğer doğru sözlülerden isen haydi bize getir, bizi tehdit ettiğin şeyi, demişlerdi.
Esegesi in lingua araba:
قَالَ إِنَّمَا ٱلۡعِلۡمُ عِندَ ٱللَّهِ وَأُبَلِّغُكُم مَّآ أُرۡسِلۡتُ بِهِۦ وَلَٰكِنِّيٓ أَرَىٰكُمۡ قَوۡمٗا تَجۡهَلُونَ
O da: Bilgi ancak Allah'ın katındadır. Ben, kendisiyle gönderildiğim şeyi size tebliğ ediyorum. Ama ben, sizin cahillik eden bir toplum olduğunuzu görüyorum, dedi.
Esegesi in lingua araba:
فَلَمَّا رَأَوۡهُ عَارِضٗا مُّسۡتَقۡبِلَ أَوۡدِيَتِهِمۡ قَالُواْ هَٰذَا عَارِضٞ مُّمۡطِرُنَاۚ بَلۡ هُوَ مَا ٱسۡتَعۡجَلۡتُم بِهِۦۖ رِيحٞ فِيهَا عَذَابٌ أَلِيمٞ
Azabın, bir bulut halinde vadilerine doğru gelişini gördükleri zaman: Bu, bize yağmur getirecek bir bulut, demişlerdi. Hayır! O, acele gelmesini istediğiniz şeydir. İçinde acı bir azap olan rüzgardır!
Esegesi in lingua araba:
تُدَمِّرُ كُلَّ شَيۡءِۭ بِأَمۡرِ رَبِّهَا فَأَصۡبَحُواْ لَا يُرَىٰٓ إِلَّا مَسَٰكِنُهُمۡۚ كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡقَوۡمَ ٱلۡمُجۡرِمِينَ
O, Rabb’inin emriyle her şeyi yerle bir eder. Nitekim evlerinden başka bir şey görünmez oldu. Suçlu toplumu işte böyle cezalandırırız.
Esegesi in lingua araba:
وَلَقَدۡ مَكَّنَّٰهُمۡ فِيمَآ إِن مَّكَّنَّٰكُمۡ فِيهِ وَجَعَلۡنَا لَهُمۡ سَمۡعٗا وَأَبۡصَٰرٗا وَأَفۡـِٔدَةٗ فَمَآ أَغۡنَىٰ عَنۡهُمۡ سَمۡعُهُمۡ وَلَآ أَبۡصَٰرُهُمۡ وَلَآ أَفۡـِٔدَتُهُم مِّن شَيۡءٍ إِذۡ كَانُواْ يَجۡحَدُونَ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ
Andolsun, size vermediğimiz imkân/gücü onlara vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir yarar sağlamadı. Çünkü Allah’ın âyetlerini inatla inkâr ediyorlardı. Alaya aldıkları şey onları kuşattı.
Esegesi in lingua araba:
وَلَقَدۡ أَهۡلَكۡنَا مَا حَوۡلَكُم مِّنَ ٱلۡقُرَىٰ وَصَرَّفۡنَا ٱلۡأٓيَٰتِ لَعَلَّهُمۡ يَرۡجِعُونَ
Nitekim, çevrenizdeki şehirleri de helak etmiştik. Belki dönerler diye ayetleri tafsilli olarak açıklamıştık da...
Esegesi in lingua araba:
فَلَوۡلَا نَصَرَهُمُ ٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُواْ مِن دُونِ ٱللَّهِ قُرۡبَانًا ءَالِهَةَۢۖ بَلۡ ضَلُّواْ عَنۡهُمۡۚ وَذَٰلِكَ إِفۡكُهُمۡ وَمَا كَانُواْ يَفۡتَرُونَ
Allah'tan başka kendilerine yakınlık sağlamak için ilah edindikleri şeyler, kendilerine yardım etselerdi ya! Aksine onlardan uzaklaştılar. Çünkü O, onların uydurduğu kendi yalanlarıdır.
Esegesi in lingua araba:
وَإِذۡ صَرَفۡنَآ إِلَيۡكَ نَفَرٗا مِّنَ ٱلۡجِنِّ يَسۡتَمِعُونَ ٱلۡقُرۡءَانَ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُوٓاْ أَنصِتُواْۖ فَلَمَّا قُضِيَ وَلَّوۡاْ إِلَىٰ قَوۡمِهِم مُّنذِرِينَ
Hani, cinlerden bir grubu Kur’an’ı dinlesinler diye sana yöneltmiştik. Onun yanına gelince “Susun!” demişler, (Okuma) tamamlanınca kavimlerine uyarıcı olarak dönmüşlerdi.
Esegesi in lingua araba:
قَالُواْ يَٰقَوۡمَنَآ إِنَّا سَمِعۡنَا كِتَٰبًا أُنزِلَ مِنۢ بَعۡدِ مُوسَىٰ مُصَدِّقٗا لِّمَا بَيۡنَ يَدَيۡهِ يَهۡدِيٓ إِلَى ٱلۡحَقِّ وَإِلَىٰ طَرِيقٖ مُّسۡتَقِيمٖ
Onlara şöyle demişlerdi: Ey kavmimiz! Biz, Musa’dan sonra indirilen, kendisinden öncekini tasdik eden, hakka ve dosdoğru yola hidayet eden bir kitap dinledik.
Esegesi in lingua araba:
يَٰقَوۡمَنَآ أَجِيبُواْ دَاعِيَ ٱللَّهِ وَءَامِنُواْ بِهِۦ يَغۡفِرۡ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمۡ وَيُجِرۡكُم مِّنۡ عَذَابٍ أَلِيمٖ
Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine uyun, ona iman edin ki sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun.
Esegesi in lingua araba:
وَمَن لَّا يُجِبۡ دَاعِيَ ٱللَّهِ فَلَيۡسَ بِمُعۡجِزٖ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَيۡسَ لَهُۥ مِن دُونِهِۦٓ أَوۡلِيَآءُۚ أُوْلَٰٓئِكَ فِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٍ
Kim Allah’ın davetçisine uymazsa, yeryüzünde (Allah'ı kendisine azap etmesinden) aciz bırakacak değildir. Onun Allah’tan başka bir velisi de yoktur. İşte böyleleri apaçık bir sapıklık içindedir.
Esegesi in lingua araba:
أَوَلَمۡ يَرَوۡاْ أَنَّ ٱللَّهَ ٱلَّذِي خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ وَلَمۡ يَعۡيَ بِخَلۡقِهِنَّ بِقَٰدِرٍ عَلَىٰٓ أَن يُحۡـِۧيَ ٱلۡمَوۡتَىٰۚ بَلَىٰٓۚ إِنَّهُۥ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ
Gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan Allah’ın ölüleri de diriltmeye gücünün yeteceğini görmüyorlar mı? Elbette onun her şeye gücü yeter.
Esegesi in lingua araba:
وَيَوۡمَ يُعۡرَضُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ عَلَى ٱلنَّارِ أَلَيۡسَ هَٰذَا بِٱلۡحَقِّۖ قَالُواْ بَلَىٰ وَرَبِّنَاۚ قَالَ فَذُوقُواْ ٱلۡعَذَابَ بِمَا كُنتُمۡ تَكۡفُرُونَ
Kâfirler, ateşe sunuldukları gün: (Onlara) Bu, gerçek değil mi? (denir) Rabbimize andolsun ki evet (gerçektir), derler. Kâfirliğinizden dolayı tadın azabı! der.
Esegesi in lingua araba:
فَٱصۡبِرۡ كَمَا صَبَرَ أُوْلُواْ ٱلۡعَزۡمِ مِنَ ٱلرُّسُلِ وَلَا تَسۡتَعۡجِل لَّهُمۡۚ كَأَنَّهُمۡ يَوۡمَ يَرَوۡنَ مَا يُوعَدُونَ لَمۡ يَلۡبَثُوٓاْ إِلَّا سَاعَةٗ مِّن نَّهَارِۭۚ بَلَٰغٞۚ فَهَلۡ يُهۡلَكُ إِلَّا ٱلۡقَوۡمُ ٱلۡفَٰسِقُونَ
O halde, sen de azim sahibi peygamberlerin sabrettiği gibi sabret! Onlar için acele etme! Onlar kendilerine vaat edileni gördükleri gün gündüzün bir saatinden fazla yaşamamış gibidirler. Bu bir tebliğdir. Fasık toplumdan başkası helak edilir mi?
Esegesi in lingua araba:
 
Traduzione dei significati Sura: Al-Ahqâf
Indice delle Sure Numero di pagina
 
Traduzione dei Significati del Sacro Corano - Traduzione turca - Sha'ban Britch - Indice Traduzioni

Traduzione dei significati del Nobile Corano in turco di Sha'aban Britsh, rivista sotto la supervisione di Pioneers Translation Center (Ruwwad at-Tarjama). L'originale è disponibile allo scopo di esprimere opinioni e valutazioni per un perfezionamento continuo del testo

Chiudi