ការបកប្រែអត្ថន័យគួរអាន - ការអធិប្បាយសង្ខេបអំពីគម្ពីគួរអានជាភាសាទួួួួរគី * - សន្ទស្សន៍នៃការបកប្រែ


ការបកប្រែអត្ថន័យ ជំពូក​: សូរ៉ោះអាល់ហាជ្ជ   អាយ៉ាត់:

Sûratu'l-Hacc

គោល​បំណងនៃជំពូក:
تعظيم الله سبحانه وتعالى وشعائره والتسليم لأمره.
Bu surede; Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'yı, ibadetlerini tazim etmek ve emrine teslim olmak ele alınmıştır.

يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ٱتَّقُواْ رَبَّكُمۡۚ إِنَّ زَلۡزَلَةَ ٱلسَّاعَةِ شَيۡءٌ عَظِيمٞ
Ey İnsanlar! Emrettiklerini yerine getirerek ve yasakladıklarından kaçınarak Rabbinizden korkun. Şüphesiz ki, yeryüzünün sarsıntısı ve diğer dehşet veren şeyler kıyamete eşlik edecek büyük işlerdir. Yüce Allah'ı razı edecek amel ile o güne hazırlanmak gerekir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
يَوۡمَ تَرَوۡنَهَا تَذۡهَلُ كُلُّ مُرۡضِعَةٍ عَمَّآ أَرۡضَعَتۡ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمۡلٍ حَمۡلَهَا وَتَرَى ٱلنَّاسَ سُكَٰرَىٰ وَمَا هُم بِسُكَٰرَىٰ وَلَٰكِنَّ عَذَابَ ٱللَّهِ شَدِيدٞ
Onu göreceğiniz gün her emzikli kadın emzirdiği çocuğunu unutur. Korkunun şiddetinden dolayı her hamile kadın karnındaki bebeğini düşürür. Akıllarının gitmesinden dolayı insanları sarhoş gibi görürsün. Bunun sebebi durumun dehşetinin büyüklüğüdür. Onlar içki içmekten sarhoş değillerdir. Ancak Allah'ın azabı şiddetlidir. Onlara, akıllarını kaybettirmiştir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يُجَٰدِلُ فِي ٱللَّهِ بِغَيۡرِ عِلۡمٖ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيۡطَٰنٖ مَّرِيدٖ
İnsanlardan bazısı dayandığı bir ilim olmadan Allah'ın ölüleri diriltmeye kadir olması hakkında tartışır. Rabbine karşı isyankâr şeytanların ve sapık önderlerin itikat ve sözlerine tabi olur.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
كُتِبَ عَلَيۡهِ أَنَّهُۥ مَن تَوَلَّاهُ فَأَنَّهُۥ يُضِلُّهُۥ وَيَهۡدِيهِ إِلَىٰ عَذَابِ ٱلسَّعِيرِ
Kim insanlardan ve cinlerden olan isyankâr şeytanlara tabi olur ve onu tasdik ederse, bu şeytanlar o kimseyi haktan saptırır, küfür ve günahlarla ve cehennem azabına sürükler.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ إِن كُنتُمۡ فِي رَيۡبٖ مِّنَ ٱلۡبَعۡثِ فَإِنَّا خَلَقۡنَٰكُم مِّن تُرَابٖ ثُمَّ مِن نُّطۡفَةٖ ثُمَّ مِنۡ عَلَقَةٖ ثُمَّ مِن مُّضۡغَةٖ مُّخَلَّقَةٖ وَغَيۡرِ مُخَلَّقَةٖ لِّنُبَيِّنَ لَكُمۡۚ وَنُقِرُّ فِي ٱلۡأَرۡحَامِ مَا نَشَآءُ إِلَىٰٓ أَجَلٖ مُّسَمّٗى ثُمَّ نُخۡرِجُكُمۡ طِفۡلٗا ثُمَّ لِتَبۡلُغُوٓاْ أَشُدَّكُمۡۖ وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّىٰ وَمِنكُم مَّن يُرَدُّ إِلَىٰٓ أَرۡذَلِ ٱلۡعُمُرِ لِكَيۡلَا يَعۡلَمَ مِنۢ بَعۡدِ عِلۡمٖ شَيۡـٔٗاۚ وَتَرَى ٱلۡأَرۡضَ هَامِدَةٗ فَإِذَآ أَنزَلۡنَا عَلَيۡهَا ٱلۡمَآءَ ٱهۡتَزَّتۡ وَرَبَتۡ وَأَنۢبَتَتۡ مِن كُلِّ زَوۡجِۭ بَهِيجٖ
Ey İnsanlar! Öldükten sonra sizi yeniden diriltmeye kadir oluşumuzda şüpheniz var ise yaratılışınızı düşünün. Babanız Âdem'i topraktan yarattık. Zürriyetinden gelen insanları ise erkeğin hanımının rahmine bıraktığı meniden yarattık. Ardından bu meni bir kan pıhtısına ve daha sonra da bu kan pıhtısı çiğnenmiş et parçasına benzer hale dönüşür. Sonra bu et parçası sağlıklı bir şekilde rahimde yaşayan bir çocuk olarak dünyaya gelene kadar kalıp, bekler ya da sağlıklı olmayan bir bebek olarak rahim onu düşürür. Bütün bunlar sizi evreler halinde yaratış kudretimizi açıklamak içindir. Rahimlere belirli bir vakitte doğana kadar dilediğimiz ceninleri yerleştiririz, bunun vakti dokuz aydır. Sonra analarınızın karınlarından bebek olarak çıkarır, sonra da kuvvetin ve aklın en kamil olduğu yaşa kadar ulaşırsınız. Kiminiz de bu vakit gelmeden önce vefat eder. Bazınız da aklının ve gücünün zayıfladığı ihtiyarlık yaşına kadar yaşar. Hatta çocuktan bile kötü halde olur ve bildiği şeyleri bilmez hale gelir. Yeryüzünü bitkisi olmayan bir halde görürsün, üzerine yağmur suyunu indirdiğimizde bitkiler açar. Bitkilerinin büyümesi ile yükselir ve bitkilerden her bir çeşit güzel manzaralar oluşturur.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ក្នុង​ចំណោម​អត្ថប្រយោជន៍​នៃអាយ៉ាត់ទាំងនេះក្នុងទំព័រនេះ:
• وجوب الاستعداد ليوم القيامة بزاد التقوى.
Takva azığı ile kıyamet gününe hazırlık yapmanın gerekliliği beyan edilmiştir.

• شدة أهوال القيامة حيث تنسى المرضعة طفلها وتسقط الحامل حملها وتذهب عقول الناس.
Kıyametin dehşeti öyle şiddetlidir ki, emziren emzirdiği çocuğunu unutur, hamile kadın çocuğunu düşürür ve insanların akılları gider.

• التدرج في الخلق سُنَّة إلهية.
Yaratılıştaki aşamalar ilahi bir kanundur.

• دلالة الخلق الأول على إمكان البعث.
İlk yaratılış yeniden diriltmenin mümkün olduğunun delilidir.

• ظاهرة المطر وما يتبعها من إنبات الأرض دليل ملموس على بعث الأموات.
Yağmur ve akabinde yeryüzünün bitki bitirme hadisesi ölülerin yeniden diriltileceğinin gözle görülür bir delilidir.

ذَٰلِكَ بِأَنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلۡحَقُّ وَأَنَّهُۥ يُحۡيِ ٱلۡمَوۡتَىٰ وَأَنَّهُۥ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ
Sizlere zikretmiş olduğumuz bu şeyler -yaratılışınızın başlangıcı ve sizden dünyaya gelenlerin yaratılış evreleri- sizleri yaratan ve kendisi hakkında hiç bir şüphe bulunmayan, tek hak ilah olan Yüce Allah'a iman etmeniz ve O'nun ölüleri dirilteceğini, her şeye kadir olduğunu ve hiçbir şeyin O'nu aciz bırakamayacağını kabul etmeniz içindir. Müşriklerin ibadet ettikleri putlar ise asla böyle değildir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَأَنَّ ٱلسَّاعَةَ ءَاتِيَةٞ لَّا رَيۡبَ فِيهَا وَأَنَّ ٱللَّهَ يَبۡعَثُ مَن فِي ٱلۡقُبُورِ
Şüphesiz ki kıyamet gelecektir ve gelmesinde hiçbir şüphe yoktur. O halde iman edin. Muhakkak ki Yüce Allah amellerinin karşılığını vermek için ölüleri kabirlerinden diriltecektir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يُجَٰدِلُ فِي ٱللَّهِ بِغَيۡرِ عِلۡمٖ وَلَا هُدٗى وَلَا كِتَٰبٖ مُّنِيرٖ
Bazı kâfirler kendilerini hakka ulaştıracak ilimleri olmadan, Allah Teâlâ'nın birliği hakkında münakaşa ederler. Onları hakka götürecek ne tebaaları ve ne de Allah katından indirilmiş aydınlatıcı bir kitapları vardır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ثَانِيَ عِطۡفِهِۦ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِۖ لَهُۥ فِي ٱلدُّنۡيَا خِزۡيٞۖ وَنُذِيقُهُۥ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ عَذَابَ ٱلۡحَرِيقِ
İnsanları imandan ve Yüce Allah'ın dinine girmekten alıkoymak için kibirlenerek boynunu çevirir. Durumu böyle olan kimse kendisini yakalayacak olan ceza ile dünyada zelil olur ve ahirette yakıcı ateşin azabını ona tattırırız.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتۡ يَدَاكَ وَأَنَّ ٱللَّهَ لَيۡسَ بِظَلَّٰمٖ لِّلۡعَبِيدِ
Ona şöyle denilir: "Bu tatmış olduğun azap küfür ve masiyetler işleyip onları yüklenmen sebebiyledir. Allah Teâlâ kuluna ancak günahları sebebiyle azap eder."
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يَعۡبُدُ ٱللَّهَ عَلَىٰ حَرۡفٖۖ فَإِنۡ أَصَابَهُۥ خَيۡرٌ ٱطۡمَأَنَّ بِهِۦۖ وَإِنۡ أَصَابَتۡهُ فِتۡنَةٌ ٱنقَلَبَ عَلَىٰ وَجۡهِهِۦ خَسِرَ ٱلدُّنۡيَا وَٱلۡأٓخِرَةَۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلۡخُسۡرَانُ ٱلۡمُبِينُ
Bazı insanlar vardır ki şaşkındır, Allah Teâlâ'ya şüphe ile ibadet eder. Eğer kendisine sağlık, zenginlik gibi hayır isabet ederse iman etmeye ve Allah'a ibadet etmeye devam eder. Eğer hastalık, fakirlik gibi bir musibet isabet ederse dininde karamsar olur ve dinden çıkar. Dünyası hüsrana uğramıştır. İçinde bulunduğu küfrü dünyada kendisi için yazılmış olan nasibinden bir şeyi arttırmaz. Karşılaşacağı Allah'ın azabı ile ahireti de hüsrana uğrar. İşte apaçık gerçek hüsran budur.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
يَدۡعُواْ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُۥ وَمَا لَا يَنفَعُهُۥۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلضَّلَٰلُ ٱلۡبَعِيدُ
Allah'ı bırakıp da karşı geldiği zaman kendisine zarar veremeyecek ve ona itaat ettiği zaman fayda sağlayamayacak olan putlara ibadet ediyor. Putlara yapılan dua ne fayda verir ne de zarar. İşte haktan uzak gerçek sapıklık budur.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
يَدۡعُواْ لَمَن ضَرُّهُۥٓ أَقۡرَبُ مِن نَّفۡعِهِۦۚ لَبِئۡسَ ٱلۡمَوۡلَىٰ وَلَبِئۡسَ ٱلۡعَشِيرُ
Bu kâfir; zararı kesin, faydası ise olmayan putlara dua edip, ibadet eder. Zararı faydasından daha yakın olan bu ilah ne kötüdür. O, kendisinden yardım talep eden kimse için ne kötü bir yardımcı, arkadaşlık eden kimse için de ne kötü bir arkadaştır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
إِنَّ ٱللَّهَ يُدۡخِلُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ جَنَّٰتٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَفۡعَلُ مَا يُرِيدُ
Şüphesiz ki Yüce Allah kendisine iman eden ve salih amelleri işleyenleri saraylarının altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Şüphesiz Yüce Allah rahmet ettiğine rahmeti, cezalandırdığı kimseye cezası ile dilediğini yapar. Kimse Allah -Subhânehu ve Teâlâ-'ya zorla bir şey yaptıramaz.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
مَن كَانَ يَظُنُّ أَن لَّن يَنصُرَهُ ٱللَّهُ فِي ٱلدُّنۡيَا وَٱلۡأٓخِرَةِ فَلۡيَمۡدُدۡ بِسَبَبٍ إِلَى ٱلسَّمَآءِ ثُمَّ لۡيَقۡطَعۡ فَلۡيَنظُرۡ هَلۡ يُذۡهِبَنَّ كَيۡدُهُۥ مَا يَغِيظُ
Kim Yüce Allah'ın dünyada ve ahirette peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e yardım etmeyeceğini zannediyorsa, evinin tavanına bir ip gersin sonra da yerden kendini keserek o iple kendini assın. Sonra nefsinde hissettiği öfkesi geçmiş mi bir baksın. İnat eden kimse ister razı olsun isterse de razı olmasın Yüce Allah peygamberine yardım edecektir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ក្នុង​ចំណោម​អត្ថប្រយោជន៍​នៃអាយ៉ាត់ទាំងនេះក្នុងទំព័រនេះ:
• أسباب الهداية إما علم يوصل به إلى الحق، أو هادٍ يدلهم إليه، أو كتاب يوثق به يهديهم إليه.
Hakka götüren bir ilim ya da hakka götüren bir rehber yahut hidayete götürecek sağlam bir kitap hidayete ulaşma sebeplerindendir.

• الكبر خُلُق يمنع من التوفيق للحق.
Kibir, hakka muvaffak olmayı engelleyen bir özelliktir.

• من عدل الله أنه لا يعاقب إلا على ذنب.
Günah haricinde kulunu cezalandırmaması Allah Teâlâ'nın adaletindendir.

• الله ناصرٌ نبيَّه ودينه ولو كره الكافرون.
Kâfirler hoşlanmasalar da Yüce Allah dinine ve peygamberine yardım eder.

وَكَذَٰلِكَ أَنزَلۡنَٰهُ ءَايَٰتِۭ بَيِّنَٰتٖ وَأَنَّ ٱللَّهَ يَهۡدِي مَن يُرِيدُ
Size yeniden dirilmeyi apaçık delillerle açıkladığımız gibi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e Kur'an'ı apaçık ayetler olarak indirdik. Şüphesiz Allah, lütfu ile dilediğini doğru yola yönlendirir ve muvaffak kılar.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَٱلَّذِينَ هَادُواْ وَٱلصَّٰبِـِٔينَ وَٱلنَّصَٰرَىٰ وَٱلۡمَجُوسَ وَٱلَّذِينَ أَشۡرَكُوٓاْ إِنَّ ٱللَّهَ يَفۡصِلُ بَيۡنَهُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ شَهِيدٌ
Bu ümmetten Allah'a iman edenler, Yahudiler, Sâbiiler (bazı peygamberlere tabi olan topluluklar), Hristiyanlar, ateşe ve putlara tapanlar hakkında Yüce Allah kıyamet gününde hükmedecek, Mümin olanlar cennete diğerleri ise cehenneme gireceklerdir. Şüphesiz ki Yüce Allah, kullarının bütün söz ve fiillerine şahittir. Bunlardan hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Buna göre onlara karşılıklarını verecektir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
أَلَمۡ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ يَسۡجُدُۤ لَهُۥۤ مَن فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَن فِي ٱلۡأَرۡضِ وَٱلشَّمۡسُ وَٱلۡقَمَرُ وَٱلنُّجُومُ وَٱلۡجِبَالُ وَٱلشَّجَرُ وَٱلدَّوَآبُّ وَكَثِيرٞ مِّنَ ٱلنَّاسِۖ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيۡهِ ٱلۡعَذَابُۗ وَمَن يُهِنِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِن مُّكۡرِمٍۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَفۡعَلُ مَا يَشَآءُ۩
-Ey Resul- Bilmez misin ki, gökyüzünde bulunan melekler, yeryüzündeki insanlardan ve cinlerden Mümin olanlar itaat ederek Yüce Allah'a secde ederler. Güneş, Ay, gökteki yıldızlar, dağlar, ağaçlar ve yeryüzünde yaşayan hayvanlar da itaat ederek secde ederler. İnsanların bir çoğu itaat ederek secde eder. Bir çoğu da Yüce Allah'a secde etmekten imtina eder. Onlar küfürlerinden dolayı Allah'ın azabını hak etmişlerdir. Yüce Allah, kimin hakkında küfründen dolayı zillet ve alçaklığa hükmetti ise kimse onu değerli kılamaz. Yüce Allah dilediğini yapar. Allah -Subhânehu ve Teâlâ-'yı kimse bir şey yapmaya zorlayamaz.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
۞ هَٰذَانِ خَصۡمَانِ ٱخۡتَصَمُواْ فِي رَبِّهِمۡۖ فَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ قُطِّعَتۡ لَهُمۡ ثِيَابٞ مِّن نَّارٖ يُصَبُّ مِن فَوۡقِ رُءُوسِهِمُ ٱلۡحَمِيمُ
Bu ikisi Rableri hakkında tartışan iki topluluktur. Hangisi daha hak sahibidir? İman eden topluluk mu yoksa küfür topluluğu mu? Elbisenin insanı kuşattığı gibi küfür topluluğunu da cehennemde ateş kuşatır. Başlarından aşağı son derece sıcak olan bir su dökülür.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
يُصۡهَرُ بِهِۦ مَا فِي بُطُونِهِمۡ وَٱلۡجُلُودُ
Bu suyun sıcaklığından karınlarındaki iç organlar erir. Derilerine ulaşır ve bunun akabinde onu da eritir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَلَهُم مَّقَٰمِعُ مِنۡ حَدِيدٖ
Cehennemde onlar için demirden topuzlar vardır. Melekler bunlarla başlarına vurur.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
كُلَّمَآ أَرَادُوٓاْ أَن يَخۡرُجُواْ مِنۡهَا مِنۡ غَمٍّ أُعِيدُواْ فِيهَا وَذُوقُواْ عَذَابَ ٱلۡحَرِيقِ
Cehennemde karşılaştıkları sıkıntının şiddetinden dolayı oradan çıkmayı her denediklerinde ona geri döndürülürler. Onlara:" Yakıcı ateşin azabını tadın!" denir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
إِنَّ ٱللَّهَ يُدۡخِلُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ جَنَّٰتٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ يُحَلَّوۡنَ فِيهَا مِنۡ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٖ وَلُؤۡلُؤٗاۖ وَلِبَاسُهُمۡ فِيهَا حَرِيرٞ
İman topluluğu, Allah'a iman eden ve salih amelleri işleyenlerdir. Yüce Allah onları saraylarının ve ağaçlarının altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Yüce Allah onları altın bilezikler ve inci takılar ile süsler. Oradaki elbiseleri ise ipektir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ក្នុង​ចំណោម​អត្ថប្រយោជន៍​នៃអាយ៉ាត់ទាំងនេះក្នុងទំព័រនេះ:
• الهداية بيد الله يمنحها من يشاء من عباده.
Hidayet Yüce Allah'ın elindedir, dilediği kuluna onu verir.

• رقابة الله على كل شيء من أعمال عباده وأحوالهم.
Kulların bütün amel ve halleri Yüce Allah'ın gözetimi altındadır.

• خضوع جميع المخلوقات لله قدرًا، وخضوع المؤمنين له طاعة.
Bütün canlılar Yüce Allah'ın takdiri gereği O'na boyun eğmek zorundadırlar. Müminler ise O'na itaat ederek boyun eğerler.

• العذاب نازل بأهل الكفر والعصيان، والرحمة ثابتة لأهل الإيمان والطاعة.
Yüce Allah'ın azabı, küfür ve isyan ehline iner. Rahmeti ise iman ve itaat ehli içindir.

وَهُدُوٓاْ إِلَى ٱلطَّيِّبِ مِنَ ٱلۡقَوۡلِ وَهُدُوٓاْ إِلَىٰ صِرَٰطِ ٱلۡحَمِيدِ
Yüce Allah dünya hayatında onları Lâ ilâhe illâllah, tekbir getirmek ve hamt etmek gibi güzel sözlere yönlendirmiştir. Aynı zamanda övgüye layık olan İslam yoluna sevk etmiştir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ وَٱلۡمَسۡجِدِ ٱلۡحَرَامِ ٱلَّذِي جَعَلۡنَٰهُ لِلنَّاسِ سَوَآءً ٱلۡعَٰكِفُ فِيهِ وَٱلۡبَادِۚ وَمَن يُرِدۡ فِيهِ بِإِلۡحَادِۭ بِظُلۡمٖ نُّذِقۡهُ مِنۡ عَذَابٍ أَلِيمٖ
Şüphesiz ki Allah Teâlâ'yı inkâr edenlere, İslam'a girmek isteyen diğer kimseleri engelleyenlere ve Hudeybiye yılında müşriklerin yaptığı gibi Mescid-i Haram'dan insanları alıkoyanlara elem verici azabı tattıracağız. Biz o mescidi, insanlar için namazlarında kıble, hac ve umrenin eda edildiği bir yer kıldık. Orayı Mekke'de ikamet eden ile Mekke ehli dışındakiler için eşit kıldık. Kim orada haktan meylederek günahlardan birini kasıtlı olarak işlemek isterse ona elem dolu azabı tattırırız.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَإِذۡ بَوَّأۡنَا لِإِبۡرَٰهِيمَ مَكَانَ ٱلۡبَيۡتِ أَن لَّا تُشۡرِكۡ بِي شَيۡـٔٗا وَطَهِّرۡ بَيۡتِيَ لِلطَّآئِفِينَ وَٱلۡقَآئِمِينَ وَٱلرُّكَّعِ ٱلسُّجُودِ
-Ey Resul!- Hani İbrahim -aleyhisselam-'a Kâbe'nin yerini ve önceden bilinmeyen sınırlarını belirlediğimizde bana ibadette hiçbir şeyi ortak koşma, bilakis yalnızca bana ibadet et ve evimi tavaf edenler ve orada namaz kılanlar için hissi ve manevi pisliklerden temizle diye vahyettik.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَأَذِّن فِي ٱلنَّاسِ بِٱلۡحَجِّ يَأۡتُوكَ رِجَالٗا وَعَلَىٰ كُلِّ ضَامِرٖ يَأۡتِينَ مِن كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٖ
Sana inşa etmeni emrettiğimiz Beyti hac etmeleri için insanlar arasında yüksek sesle seslen. Yürüyerek ya da seferden dolayı zayıflayan develer üzerinde sana gelsinler. Develer onları her uzak yoldan taşıyarak getirsinler.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
لِّيَشۡهَدُواْ مَنَٰفِعَ لَهُمۡ وَيَذۡكُرُواْ ٱسۡمَ ٱللَّهِ فِيٓ أَيَّامٖ مَّعۡلُومَٰتٍ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُم مِّنۢ بَهِيمَةِ ٱلۡأَنۡعَٰمِۖ فَكُلُواْ مِنۡهَا وَأَطۡعِمُواْ ٱلۡبَآئِسَ ٱلۡفَقِيرَ
İnsanlar günahlardan bağışlanma, sevaplar elde etme ve tek bir ümmet olma gibi faydalarına olan şeylere tanık olmak için hacca gelsinler. Belirli günlerde, Zilhicce'nin onuncu günü ve sonrasındaki üç günde kesecekleri hac kurbanlarını keserken Yüce Allah'ın ismini zikretsinler. Bunu koyun, inek ve develer ile kendilerini rızıklandıran Yüce Allah'a şükür olsun diye yapsınlar. Bu hac kurbanlarından yiyin ve çok fakir olan ihtiyaç sahiplerine yedirin.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ثُمَّ لۡيَقۡضُواْ تَفَثَهُمۡ وَلۡيُوفُواْ نُذُورَهُمۡ وَلۡيَطَّوَّفُواْ بِٱلۡبَيۡتِ ٱلۡعَتِيقِ
Hac ibadetlerini yaparken üzerlerinde kalan kirlerinden arınsınlar ve saçlarını tıraş ederek, tırnaklarını keserek ve ihramlı olmaları sebebiyle üzerlerinde biriken kirlerini temizleyerek ihramdan çıksınlar. Hac, umre ve kurbanlardan kendi üzerlerine zorunlu kıldıkları ibadetleri yerine getirsinler. Allah Teâlâ'nın zorbaların elinden kurtardığı Kâbe'nin etrafında ifada tavafını (hac tavafını) yapsınlar.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ذَٰلِكَۖ وَمَن يُعَظِّمۡ حُرُمَٰتِ ٱللَّهِ فَهُوَ خَيۡرٞ لَّهُۥ عِندَ رَبِّهِۦۗ وَأُحِلَّتۡ لَكُمُ ٱلۡأَنۡعَٰمُ إِلَّا مَا يُتۡلَىٰ عَلَيۡكُمۡۖ فَٱجۡتَنِبُواْ ٱلرِّجۡسَ مِنَ ٱلۡأَوۡثَٰنِ وَٱجۡتَنِبُواْ قَوۡلَ ٱلزُّورِ
Size emrolunanlar - başlarınızı tıraş etmek, tırnaklarızı kesmek, pisliklerden arınmak, ihramdan çıkmak, adakları yerine getirmek ve Kâbe'yi tavaf etmek- Yüce Allah'ın üzerinize farz kıldığı şeylerdir. Allah Teâlâ'nın üzerinize farz kıldıklarını tazim edin. Kim ihramda iken Yüce Allah'ın sınırlarını tazim ederek Allah'ın sakınılmasını emrettiği şeylerden kaçınır ve haram kıldığı şeyleri de helal görmeden sakınırsa, bu o kimse için Rabbi -Subhânehu ve Teâlâ- katında daha hayırlıdır. -Ey İnsanlar!- Koyun, inek ve deve gibi hayvanlar size mübah kılınmıştır. Bunlardan Hâmi, Bahîra ve Vasîle olarak isimlendirdiklerinizi sizlere haram kılmamıştır. Kur'an'da zikredilen leş, kan ve bu ikisi dışındaki haram kılınanlardan başka bir şeyi haram kılmamıştır. İğrenç ve pislik olan putlardan uzak durun. Yüce Allah adına ya da yarattıkları adına söylenmiş yalan ve her batıl sözden uzak durun.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ក្នុង​ចំណោម​អត្ថប្រយោជន៍​នៃអាយ៉ាត់ទាំងនេះក្នុងទំព័រនេះ:
• حرمة البيت الحرام تقتضي الاحتياط من المعاصي فيه أكثر من غيره.
Beytu'l Haram'ın kutsal oluşu burada günah işleme hususunda diğer yerlerden çok daha dikkatli olunmasını gerektirir.

• بيت الله الحرام مهوى أفئدة المؤمنين في كل زمان ومكان.
Beytü'l Haram tüm zamanlarda ve her coğrafyada yaşayan Müminler için kalplerinin yöneldiği bir yer olmuştur.

• منافع الحج عائدة إلى الناس سواء الدنيوية أو الأخروية.
Hac ibadetinin dünyevi ve uhrevi faydaları insanlar içindir.

• شكر النعم يقتضي العطف على الضعفاء.
Nimetlere şükretmek fakirlere karşı şefkatli olmayı gerektirir.

حُنَفَآءَ لِلَّهِ غَيۡرَ مُشۡرِكِينَ بِهِۦۚ وَمَن يُشۡرِكۡ بِٱللَّهِ فَكَأَنَّمَا خَرَّ مِنَ ٱلسَّمَآءِ فَتَخۡطَفُهُ ٱلطَّيۡرُ أَوۡ تَهۡوِي بِهِ ٱلرِّيحُ فِي مَكَانٖ سَحِيقٖ
Yüce Allah'ın razı olduğu tek din İslam hariç bütün dinlerden uzak durarak, yönünüzü (İslam'a) çevirin. İbadette O'na hiçbir kimseyi ortak koşmayın. Yüce Allah'a şirk koşan kimse sanki gökten aşağı düşen, etlerini ve kemiklerini kuşların kaptığı veya rüzgârın uzak bir yere attığı kimseye benzer.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ذَٰلِكَۖ وَمَن يُعَظِّمۡ شَعَٰٓئِرَ ٱللَّهِ فَإِنَّهَا مِن تَقۡوَى ٱلۡقُلُوبِ
Yüce Allah tevhidi, kendisine ihlasla (ibadet edilmesini), putlardan ve yalan sözden sakınmayı emreder. Kim dinin nişanelerini tazim ederse -Hac ibadetleri ve hac kurbanı bundandır- elbette bu, Rabbine karşı kalplerin takvasından ileri gelir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
لَكُمۡ فِيهَا مَنَٰفِعُ إِلَىٰٓ أَجَلٖ مُّسَمّٗى ثُمَّ مَحِلُّهَآ إِلَى ٱلۡبَيۡتِ ٱلۡعَتِيقِ
Mekke'de kestiğiniz hac kurbanlarında binek olarak kullanma, yünleri, doğurmaları ve sütleri gibi sizin için birçok faydalar vardır. Sizin bu faydalanmanız Yüce Allah'ın zalimlerin hükmünden arındırdığı Beytullah'ın civarında kurbanlarınızı belirli bir vakitte kesene kadar devam eder.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَلِكُلِّ أُمَّةٖ جَعَلۡنَا مَنسَكٗا لِّيَذۡكُرُواْ ٱسۡمَ ٱللَّهِ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُم مِّنۢ بَهِيمَةِ ٱلۡأَنۡعَٰمِۗ فَإِلَٰهُكُمۡ إِلَٰهٞ وَٰحِدٞ فَلَهُۥٓ أَسۡلِمُواْۗ وَبَشِّرِ ٱلۡمُخۡبِتِينَ
Geçmiş her ümmete de kurban kesme ibadetini meşru kıldık ki, Allah'a yakınlaşmak için kan akıtsınlar. Böylece Allah'ın kendilerine bahşettiği koyun, inek ve develeri Yüce Allah'a şükretmek için O'nun adını anarak keserler. -Ey İnsanlar!- Hak olan ilahınız tektir, O'nun hiçbir ortağı yoktur. Yalnızca O'na itaat ve bağlılık ile boyun eğin. -Ey Resul!- İtaatkâr olan ihlaslı kullara onları mutlu edecek şeyleri haber ver.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ٱلَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ ٱللَّهُ وَجِلَتۡ قُلُوبُهُمۡ وَٱلصَّٰبِرِينَ عَلَىٰ مَآ أَصَابَهُمۡ وَٱلۡمُقِيمِي ٱلصَّلَوٰةِ وَمِمَّا رَزَقۡنَٰهُمۡ يُنفِقُونَ
Yüce Allah anıldığında O'nun azabından korkarlar, emrine muhalefet etmekten uzak dururlar. Kendilerine bir musibet isabet ettiğinde sabrederler, namazı tam bir şekilde eda ederler ve Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiğinden hayır yolunda infak ederler.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَٱلۡبُدۡنَ جَعَلۡنَٰهَا لَكُم مِّن شَعَٰٓئِرِ ٱللَّهِ لَكُمۡ فِيهَا خَيۡرٞۖ فَٱذۡكُرُواْ ٱسۡمَ ٱللَّهِ عَلَيۡهَا صَوَآفَّۖ فَإِذَا وَجَبَتۡ جُنُوبُهَا فَكُلُواْ مِنۡهَا وَأَطۡعِمُواْ ٱلۡقَانِعَ وَٱلۡمُعۡتَرَّۚ كَذَٰلِكَ سَخَّرۡنَٰهَا لَكُمۡ لَعَلَّكُمۡ تَشۡكُرُونَ
Beytullah'a hediye olarak gönderilen deve ve ineği sizin için dinin alameti ve nişanesi kıldık. Onlarda sizler için dünyevi ve uhrevi faydalar vardır. Kaçmaması için ön bacağı bağlanıp ayakta dururken kesmek istediğinizde "Bismillah" diyin. -Ey bu kurbanı kesenler!- Kesildikten sonra yanı üzerine düştüğünde ondan yiyin, istemekten çekinen fakire ve ondan kendisine verilmesini isteyen fakire de verin. O hayvanları taşıma amaçlı kullanmayı ve binmeyi hizmetinize sunduysak, onları Allah'a yakınlaşmak için kesmek istediğinizde de size teslim olmaları için hizmetinize sunduk. Umulur ki, Yüce Allah'ın onları sizin hizmetinize verme nimetine şükredersiniz.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
لَن يَنَالَ ٱللَّهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَآؤُهَا وَلَٰكِن يَنَالُهُ ٱلتَّقۡوَىٰ مِنكُمۡۚ كَذَٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمۡ لِتُكَبِّرُواْ ٱللَّهَ عَلَىٰ مَا هَدَىٰكُمۡۗ وَبَشِّرِ ٱلۡمُحۡسِنِينَ
Kesmiş olduğunuz kurbanların etleri de kanları da Allah'a ulaşmaz. Ancak bu hayvanları kesme emrine uymanızdan dolayı itaatinizdeki takvanız Allah Teâlâ'ya yükseltilir. Aynı zamanda Yüce Allah kendisini tekbir edip sizi hakka muvaffak kıldığına şükretmeniz için bu hayvanları hizmetinize sunmuştur. -Ey Resul!- Rablerine ibadetlerinde ve kulları ile muamelelerinde ihsanda bulunanları kendilerini mutlu edecek şeyler ile müjdele.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
۞ إِنَّ ٱللَّهَ يُدَٰفِعُ عَنِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٖ كَفُورٍ
Yüce Allah kendisine iman edenleri, düşmanlarının şerrinden muhafaza eder. Şüphesiz Yüce Allah, emanetine ihanet eden ve nimetlerine karşı nankörlük edenleri sevmez. Onlar bu nimetlerden dolayı Allah'a şükretmez, bilakis buğuz eder.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ក្នុង​ចំណោម​អត្ថប្រយោជន៍​នៃអាយ៉ាត់ទាំងនេះក្នុងទំព័រនេះ:
• ضَرْب المثل لتقريب الصور المعنوية بجعلها في ثوب حسي، مقصد تربوي عظيم.
Soyut hususları somut bir boyuta büründürerek örnek vermek son derece önemli ve eğitici bir maksattır.

• فضل التواضع.
Alçak gönüllü olmak faziletlidir.

• الإحسان سبب للسعادة.
İhsan, mutluluğun sebebidir.

• الإيمان سبب لدفاع الله عن العبد ورعايته له.
İman etmek, Allah Teâlâ'nın kulunu savunmasına ve onu korumasına sebep olur.

أُذِنَ لِلَّذِينَ يُقَٰتَلُونَ بِأَنَّهُمۡ ظُلِمُواْۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ نَصۡرِهِمۡ لَقَدِيرٌ
Yüce Allah, düşmanları tarafından kendilerine zulüm edildiğinde müşriklere karşı savaşmaları için Müminlere izin verdi. Şüphesiz Allah, düşmanlarıyla savaşmadan da Müminlere yardım etmeye kadirdir. Fakat hikmeti kâfirlerle savaşarak Müminleri sınamayı gerektirmektedir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ٱلَّذِينَ أُخۡرِجُواْ مِن دِيَٰرِهِم بِغَيۡرِ حَقٍّ إِلَّآ أَن يَقُولُواْ رَبُّنَا ٱللَّهُۗ وَلَوۡلَا دَفۡعُ ٱللَّهِ ٱلنَّاسَ بَعۡضَهُم بِبَعۡضٖ لَّهُدِّمَتۡ صَوَٰمِعُ وَبِيَعٞ وَصَلَوَٰتٞ وَمَسَٰجِدُ يُذۡكَرُ فِيهَا ٱسۡمُ ٱللَّهِ كَثِيرٗاۗ وَلَيَنصُرَنَّ ٱللَّهُ مَن يَنصُرُهُۥٓۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ
Kâfirlerin zulümle diyarlarından çıkardığı kimselerin bir suçu yoktu. Zulme uğrayanlar şöyle demişlerdi: "Bizim Rabbimiz Allah'tır. Ondan başka Rabbimiz yoktur." Yüce Allah peygamber ve Müminlere düşmanlarına karşı savaşmayı meşru kılmamış olsaydı; o kâfirler ibadet edilen yerlere saldırırlar, ruhbanların manastırlarını, Hristiyanların kiliselerini, Yahudilerin ibadethanelerini ve Müslümanların namaz kılmak için hazırlayıp içinde Yüce Allah'ı çokça andıkları mescitleri yerle bir ederlerdi. Şüphesiz Yüce Allah, dinine ve peygamberine yardım edenleri muzaffer kılar. Muhakkak ki Yüce Allah dinine yardım edenlere yardım etmeye kadirdir. Kimsenin kendisine galip gelemediği Azîz olandır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ٱلَّذِينَ إِن مَّكَّنَّٰهُمۡ فِي ٱلۡأَرۡضِ أَقَامُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتَوُاْ ٱلزَّكَوٰةَ وَأَمَرُواْ بِٱلۡمَعۡرُوفِ وَنَهَوۡاْ عَنِ ٱلۡمُنكَرِۗ وَلِلَّهِ عَٰقِبَةُ ٱلۡأُمُورِ
Muzaffer kılınmak ile vadolunan bu kimseleri, yeryüzünde düşmanlarına karşı zaferle desteklesek, namazı en kamil şekilde eda eder, mallarının zekâtlarını verir, dinin emrettiğini emreder ve yasakladığını da yasaklardı. İşlerin sevap ve ceza olarak karşılığı yalnızca Yüce Allah'a aittir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدۡ كَذَّبَتۡ قَبۡلَهُمۡ قَوۡمُ نُوحٖ وَعَادٞ وَثَمُودُ
-Ey Resul!- Kavmin seni yalanlarsa sabret, kavimlerinin resullerini yalanladığı ilk peygamber sen değilsin. Ant olsun ki senin kavminden önce de Nuh'un kavmi Nuh'u, Ad kavmi Hûd'u ve Semûd kavmi de Salih'i yalanlamışlardı.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَقَوۡمُ إِبۡرَٰهِيمَ وَقَوۡمُ لُوطٖ
İbrahim'in kavmi İbrahim'i, Lût'un kavmi de Lût'u yalanlamıştı.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَأَصۡحَٰبُ مَدۡيَنَۖ وَكُذِّبَ مُوسَىٰۖ فَأَمۡلَيۡتُ لِلۡكَٰفِرِينَ ثُمَّ أَخَذۡتُهُمۡۖ فَكَيۡفَ كَانَ نَكِيرِ
Ve Medyen halkı da Şuayb'ı yalanladı. Firavun ve kavmi de Musa -aleyhisselam-'ı yalanladı. Azgınlıklarında devam etmeleri için bu peygamberlerin kavimlerinden cezayı erteledim. Sonra onları azap ile yakalayıverdim. Düşün bakalım; benim onları cezalandırmam nasılmış. Onları küfürlerinden dolayı helak ettim.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
فَكَأَيِّن مِّن قَرۡيَةٍ أَهۡلَكۡنَٰهَا وَهِيَ ظَالِمَةٞ فَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَىٰ عُرُوشِهَا وَبِئۡرٖ مُّعَطَّلَةٖ وَقَصۡرٖ مَّشِيدٍ
Küfür içinde yaşayan ve zalim olan nice beldeleri helak ederek, yok ettik. Böylece onların yaşadıkları yurtları içinde sakinleri olmayan harabe yerlere, insanların helak olması nedeniyle nice kuyular kuru ve boş bir hale gelmiştir. Nice süslerle bezenmiş yüksek saraylar, içinde oturanları gönderilen azaptan koruyamamıştır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
أَفَلَمۡ يَسِيرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَتَكُونَ لَهُمۡ قُلُوبٞ يَعۡقِلُونَ بِهَآ أَوۡ ءَاذَانٞ يَسۡمَعُونَ بِهَاۖ فَإِنَّهَا لَا تَعۡمَى ٱلۡأَبۡصَٰرُ وَلَٰكِن تَعۡمَى ٱلۡقُلُوبُ ٱلَّتِي فِي ٱلصُّدُورِ
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in getirdiğini yalanlayan bu kimseler helak edilmiş bu beldelerin eserlerini görmek için yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı? Böylece akılları ile tefekkür edip ibret alırlar, onlara ait kıssaları öğüt almak için kulak verip, dinlerler. Asıl körlük, gözlerin kör olması değildir. Bilakis helak eden asıl körlük basiret körlüğüdür. Öyle ki, bu durumda olan kimse ne ibret ve ne de öğüt alırlar.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ក្នុង​ចំណោម​អត្ថប្រយោជន៍​នៃអាយ៉ាត់ទាំងនេះក្នុងទំព័រនេះ:
• إثبات صفتي القوة والعزة لله.
Yüce Allah için izzet ve kuvvet sıfatlarının ispatı vardır.

• إثبات مشروعية الجهاد؛ للحفاظ على مواطن العبادة.
İbadethanelerin korunması için cihadın meşru oluşu ifade edilmiştir.

• إقامة الدين سبب لنصر الله لعبيده المؤمنين.
Dini yaşamak, Allah'ın Mümin kullarına yardım etmesine sebep olur.

• عمى القلوب مانع من الاعتبار بآيات الله.
Kalplerin kör oluşu, Yüce Allah'ın ayetlerinden ibret almaya engel olur.

وَيَسۡتَعۡجِلُونَكَ بِٱلۡعَذَابِ وَلَن يُخۡلِفَ ٱللَّهُ وَعۡدَهُۥۚ وَإِنَّ يَوۡمًا عِندَ رَبِّكَ كَأَلۡفِ سَنَةٖ مِّمَّا تَعُدُّونَ
-Ey Resul!- Kavminden kâfir olanlar kendisi ile korkutuldukları azabın dünyada kendilerine hemen gönderilmesini ve ahiret azabının başlarına gelmesini istemektedirler. Yüce Allah onlara vadettiği bu vaadinden asla dönmez. Acele ettikleri azabın bir kısmı Bedir günü başlarına gelmiştir. İçinde azap olan ahiretteki bir gün dünyadaki hesabınıza göre bin sene gibidir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَكَأَيِّن مِّن قَرۡيَةٍ أَمۡلَيۡتُ لَهَا وَهِيَ ظَالِمَةٞ ثُمَّ أَخَذۡتُهَا وَإِلَيَّ ٱلۡمَصِيرُ
Küfür içinde yaşayan ve zalim olan nice beldelere helak edici azabı hemen göndermeyerek mühlet verdim. İçinde bulundukları küfrün artması için üzerlerine gönderilen azabı hemen göndermedim. Başlarına gelen yok edici azap ile onları aniden yakaladım. Kıyamet gününde onların dönüşü yalnız bana olacaktır. Küfürlerinden dolayı daimî bir azap ile onları cezalandırırım.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
قُلۡ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ إِنَّمَآ أَنَا۠ لَكُمۡ نَذِيرٞ مُّبِينٞ
De ki: Ey İnsanlar! Ben gönderildiğim şeyi size ulaştırmakla görevlendirilmiş bir uyarıcıyım. Benim uyarım apaçıktır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
فَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَهُم مَّغۡفِرَةٞ وَرِزۡقٞ كَرِيمٞ
İşte Yüce Allah'a iman edip salih ameller işleyenlere, Rableri katından günahları için bir bağışlanma ve cennette kesintisiz bir rızık vardır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَٱلَّذِينَ سَعَوۡاْ فِيٓ ءَايَٰتِنَا مُعَٰجِزِينَ أُوْلَٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلۡجَحِيمِ
Yüce Allah'ı aciz bırakacaklarını düşünerek, ayetleri unutup, Allah'ın kendilerine azap etmeyeceğini zannedenler ve ayetlerimizi yalanlamak için çaba sarf edenler var ya, işte onlar cehennem ehlidir. Dostun dostla birlikteliği nasıl ise onların da cehennem ile birlikteliği öyle olacaktır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَمَآ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ مِن رَّسُولٖ وَلَا نَبِيٍّ إِلَّآ إِذَا تَمَنَّىٰٓ أَلۡقَى ٱلشَّيۡطَٰنُ فِيٓ أُمۡنِيَّتِهِۦ فَيَنسَخُ ٱللَّهُ مَا يُلۡقِي ٱلشَّيۡطَٰنُ ثُمَّ يُحۡكِمُ ٱللَّهُ ءَايَٰتِهِۦۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٞ
-Ey Resul!- Senden önce hiçbir resul ve peygamber göndermedik ki, o Allah'ın kitabını okumak istediği zaman şeytan onun bu okumasına şüphe atarak insanların zihinlerini karıştırmış olmasın. Yüce Allah şeytanın attığı bu şüpheyi iptal eder ve ayetlerini sağlamlaştırıp pekiştirir. Yüce Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir. Hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Yaratmasında, takdir etmesinde ve yönetmesinde hikmet sahibidir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
لِّيَجۡعَلَ مَا يُلۡقِي ٱلشَّيۡطَٰنُ فِتۡنَةٗ لِّلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٞ وَٱلۡقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمۡۗ وَإِنَّ ٱلظَّٰلِمِينَ لَفِي شِقَاقِۭ بَعِيدٖ
Şeytan peygamberin okuyuşuna şüphe atar, Allah Teâlâ da onun attığı bu şüpheyi münafıklara ve müşriklerden kalpleri kaskatı kesilmiş kimselere imtihan olması için bir fitne sebebi kılar. Şüphesiz ki müşrik ve münafıklardan zalim olan kimseler, Allah'a ve resulüne düşmanlık içinde olup hak ve doğruluktan uzaktırlar.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَلِيَعۡلَمَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡعِلۡمَ أَنَّهُ ٱلۡحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَيُؤۡمِنُواْ بِهِۦ فَتُخۡبِتَ لَهُۥ قُلُوبُهُمۡۗ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَهَادِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ
Yüce Allah'ın kendilerine ilim verdiği kimseler, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e indirilen Kuran'ın hak olduğuna kesin olarak iman etsinler. Öyle ki -Ey Resul!- Allah ona karşı imanları artsın ve kalpleri ona boyun eğip huşu içinde olsun diye onu sana vahyetmiştir. Şüphesiz Yüce Allah Kur'an'a iman edenleri ona olan teslimiyetlerinin karşılığı olarak eğriliğin bulunmadığı dosdoğru olan hak yola iletecektir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَلَا يَزَالُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ فِي مِرۡيَةٖ مِّنۡهُ حَتَّىٰ تَأۡتِيَهُمُ ٱلسَّاعَةُ بَغۡتَةً أَوۡ يَأۡتِيَهُمۡ عَذَابُ يَوۡمٍ عَقِيمٍ
Allah'a iman etmede küfre düşen ve rasûlünü yalanlayanlar Yüce Allah'ın sana indirdiği Kur'an hakkında şüphe içindedirler. Kıyamet günü yani içinde rahmet ve hayrın bulunmadığı günün azabı ansızın onlara gelene kadar bu hal üzere olmaya devam ederler. Kıyamet günü onlar için hayır ve rahmet yoktur.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ក្នុង​ចំណោម​អត្ថប្រយោជន៍​នៃអាយ៉ាត់ទាំងនេះក្នុងទំព័រនេះ:
• استدراج الظالم حتى يتمادى في ظلمه سُنَّة إلهية.
Zulmüne dalıp, devam etmesi için zalime istidrac olarak dünya malının verilmesi ilahi bir kanundur.

• حفظ الله لكتابه من التبديل والتحريف وصرف مكايد أعوان الشيطان عنه.
Yüce Allah, kitabını değişiklikten, tahrif ve şeytanın avanelerinin hilelerinden uzak tutarak korumuştur.

• النفاق وقسوة القلوب مرضان قاتلان.
Nifak ve kalbin katılığı öldürücü iki hastalıktır.

• الإيمان ثمرة للعلم، والخشوع والخضوع لأوامر الله ثمرة للإيمان.
İman ilmin semeresidir. Allah'ın emirlerine karşı boyun büküp huşulu olmak ise imanın semeresidir.

ٱلۡمُلۡكُ يَوۡمَئِذٖ لِّلَّهِ يَحۡكُمُ بَيۡنَهُمۡۚ فَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ فِي جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ
Kıyamet günü mülk yalnızca Yüce Allah'a aittir. O gün onlar tehdit edildikleri azap için tekrardan dirilirler. Bu konuda itiraz edecek hiçbir kimse yoktur. Allah -Subhanehu ve Teâlâ- Müminler ve kâfirler arasında hükmeder. Herkese hak ettiğinin karşılığını verir. Yüce Allah'a iman edip, salih ameller işleyenler için büyük mükâfat olarak kesintisiz nimetleri olan Naim cennetleri vardır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَا فَأُوْلَٰٓئِكَ لَهُمۡ عَذَابٞ مُّهِينٞ
Allah Teâlâ'ya iman etmede kafir olup, resulüne indirdiği ayetleri yalanlayanlara gelince, Allah'ın cehennemde onları zelil kıldığı alçaltıcı bir azap vardır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَٱلَّذِينَ هَاجَرُواْ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ ثُمَّ قُتِلُوٓاْ أَوۡ مَاتُواْ لَيَرۡزُقَنَّهُمُ ٱللَّهُ رِزۡقًا حَسَنٗاۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَهُوَ خَيۡرُ ٱلرَّٰزِقِينَ
Yüce Allah'ın rızasını kazanmak ve dinini izzetli kılmak için vatanlarını, beldelerini terk eden sonra Allah yolunda cihat ederken öldürülen ya da ölen kimseleri Yüce Allah kesintisiz daimî güzel bir rızık ile cennetinde rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah -Subhanehu ve Teâlâ- rızık verenlerin en hayırlısıdır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
لَيُدۡخِلَنَّهُم مُّدۡخَلٗا يَرۡضَوۡنَهُۥۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَعَلِيمٌ حَلِيمٞ
Muhakkak Allah onları razı olacakları bir yere koyacaktır ve orası cennettir. Şüphesiz Yüce Allah onların niyet ve amellerini hakkıyla bilendir. Halîm, işlemiş oldukları hatadan dolayı onları cezalandırmada acele etmeyendir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
۞ ذَٰلِكَۖ وَمَنۡ عَاقَبَ بِمِثۡلِ مَا عُوقِبَ بِهِۦ ثُمَّ بُغِيَ عَلَيۡهِ لَيَنصُرَنَّهُ ٱللَّهُۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٞ
Allah yolunda hicret eden muhacirlerin cennete sokulacağı ve kişinin kendisine yapılan eziyete misli ile mukabelede bulunmasına izin verilmesi ve bundan dolayı günahkâr olmayacağı zikredilmiştir. Bu eziyeti eden, eziyetini tekrarlarsa şüphesiz Yüce Allah eziyete uğrayana yardım eder. Şüphesiz Yüce Allah, Müminlerin günahlarını affeden ve onları bağışlayandır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ذَٰلِكَ بِأَنَّ ٱللَّهَ يُولِجُ ٱلَّيۡلَ فِي ٱلنَّهَارِ وَيُولِجُ ٱلنَّهَارَ فِي ٱلَّيۡلِ وَأَنَّ ٱللَّهَ سَمِيعُۢ بَصِيرٞ
Eziyete uğrayana Yüce Allah yardım eder. Çünkü Allah Teâlâ, dilediğini yapmaya kadirdir. Birini arttırıp diğerini azaltarak geceyi gündüze, gündüzü de geceye katmak O'nun kudretindendir. Şüphesiz Yüce Allah, kullarının söylediklerini hakkıyla işiten, yaptıklarını hakkıyla bilendir. Bunlardan hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Buna göre onlara karşılıklarını verecektir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ذَٰلِكَ بِأَنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلۡحَقُّ وَأَنَّ مَا يَدۡعُونَ مِن دُونِهِۦ هُوَ ٱلۡبَٰطِلُ وَأَنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلۡعَلِيُّ ٱلۡكَبِيرُ
Yüce Allah'ın geceyi gündüze katması ve gündüzü geceye katması böyledir. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir. Dini haktır, vaadi haktır, Müminlere yardımı haktır. Müşriklerin Allah'tan başkasına ibadet ettikleri putlar ise aslı olmayan birer batıldır. Şüphesiz Allah, zatı ile mahlukatının üstünde, şanı yüce ve mutlak galip olan; celal, azamet ve ululuğu ile büyük olandır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
أَلَمۡ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَتُصۡبِحُ ٱلۡأَرۡضُ مُخۡضَرَّةًۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٞ
-Ey Resul!- Şüphesiz Yüce Allah'ın gökten yağmuru indirdiğini görmedin mi? Böylece yağmur indikten sonra bitkilerin bitmesi ile yeryüzü yemyeşil oldu. Yüce Allah yağmuru indirerek ve yeryüzünden bitkiyi bitirerek kullarına karşı lütufta bulunan, onların faydalarını en iyi bilendir. Bunlardan hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
لَّهُۥ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَهُوَ ٱلۡغَنِيُّ ٱلۡحَمِيدُ
Göklerde ve yerde ne varsa hepsinin mülkü yalnızca Allah’ındır. Şüphesiz Yüce Allah mutlak zengindir, yaratmış olduğu hiçbir mahlukatına muhtaç olmaz. Her halukârda kendisine hamt edilendir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ក្នុង​ចំណោម​អត្ថប្រយោជន៍​នៃអាយ៉ាត់ទាំងនេះក្នុងទំព័រនេះ:
• مكانة الهجرة في الإسلام وبيان فضلها.
İslam’da hicretin yeri/değeri ve fazileti beyan edilmiştir.

• جواز العقاب بالمثل.
Misli ile cezalandırmanın caiz olduğu beyan edilmiştir.

• نصر الله للمُعْتَدَى عليه يكون في الدنيا أو الآخرة.
Eziyete uğrayan kimseye Allah Teâlâ'nın yardımı dünyada ya da ahirette ulaşır.

• إثبات الصفات العُلَا لله بما يليق بجلاله؛ كالعلم والسمع والبصر والعلو.
İlim, işitme, görme ve ulüv (üstte oluş) gibi yüce sıfatlar celaline yarışır bir şekilde Yüce Allah için ispat edilir.

أَلَمۡ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ سَخَّرَ لَكُم مَّا فِي ٱلۡأَرۡضِ وَٱلۡفُلۡكَ تَجۡرِي فِي ٱلۡبَحۡرِ بِأَمۡرِهِۦ وَيُمۡسِكُ ٱلسَّمَآءَ أَن تَقَعَ عَلَى ٱلۡأَرۡضِ إِلَّا بِإِذۡنِهِۦٓۚ إِنَّ ٱللَّهَ بِٱلنَّاسِ لَرَءُوفٞ رَّحِيمٞ
- Ey Resul!- Allah'ın, faydalanmanız ve ihtiyaçlarını görmeniz için yeryüzündeki hayvanları ve cansız varlıkları senin ve insanların hizmetine sunduğunu görmez misin? Denizde emri ile hareket eden ve bir beldeden başka bir beldeye gitmenizi kolaylaştıran gemileri sizin hizmetinize sunmuştur. Göğü de kendi izni olmadıkça yer üzerine düşmemesi için tutar. Eğer düşmesi için izin verse hemen düşerdi. Allah, insanlara karşı gerçekten çok şefkatli ve merhametlidir. Öyle ki, kendi içlerindeki zulme rağmen bu şeyleri onların hizmetine sunmuştur.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَهُوَ ٱلَّذِيٓ أَحۡيَاكُمۡ ثُمَّ يُمِيتُكُمۡ ثُمَّ يُحۡيِيكُمۡۗ إِنَّ ٱلۡإِنسَٰنَ لَكَفُورٞ
Allah, sizi yoktan var ederek hayat verendir. Sonra ömürleriniz tükendiğinde sizi öldürecek, öldükten sonra amellerinizden dolayı hesaba çekmek için sizi yeniden diriltecektir. Yaptıklarınızın karşılığını size verecektir. Şüphesiz insan, Allah'ın nimetleri -apaçık olmasına rağmen- başkasına ibadet ederek çokça nankörlük eder.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
لِّكُلِّ أُمَّةٖ جَعَلۡنَا مَنسَكًا هُمۡ نَاسِكُوهُۖ فَلَا يُنَٰزِعُنَّكَ فِي ٱلۡأَمۡرِۚ وَٱدۡعُ إِلَىٰ رَبِّكَۖ إِنَّكَ لَعَلَىٰ هُدٗى مُّسۡتَقِيمٖ
Biz her bir millete şeriat verdik. Onlar kendi şeriatları ile amel ederler. -Ey Resul!- Müşrikler ve başka dinlere mensup olanlar senin şeriatin hakkında seninle tartışmasınlar. Sen tartışmaya onlardan daha hak sahibisin. Çünkü onlar batıl ehlidir. İnsanları ihlasla Allah'ı birlemeye çağır. Şüphesiz sen hiçbir eğriliğin bulunmadığı dosdoğru yol üzeresin.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَإِن جَٰدَلُوكَ فَقُلِ ٱللَّهُ أَعۡلَمُ بِمَا تَعۡمَلُونَ
Hüccet kendilerine ikame edildikten ve işleri Allah'a havale edildikten sonra hâlâ seninle tartışmaya devam ederlerse onları tehdit ederek şöyle de: "Allah yaptığınız her ameli hakkıyla bilir. Yaptıklarınızdan hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Buna göre size karşılığınızı verecektir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ٱللَّهُ يَحۡكُمُ بَيۡنَكُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ فِيمَا كُنتُمۡ فِيهِ تَخۡتَلِفُونَ
Yüce Allah kıyamet günü, din ile alakalı ayrılığa düştükleri meselelerde Mümin ve kâfir bütün kulları arasında hükmedecektir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
أَلَمۡ تَعۡلَمۡ أَنَّ ٱللَّهَ يَعۡلَمُ مَا فِي ٱلسَّمَآءِ وَٱلۡأَرۡضِۚ إِنَّ ذَٰلِكَ فِي كِتَٰبٍۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٞ
-Ey Resul!- Şüphesiz ki Yüce Allah'ın, gökte ve yerde olan her şeyi hakkıyla bildiğini bilmez misin? Göklerde ve yerde olan hiç bir şey O'na gizli kalmaz. Bütün bunların ilmi Levh-i Mahfuz'da kaydedilmiştir. Bütün bunların ilmi Yüce Allah için çok kolaydır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَيَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَمۡ يُنَزِّلۡ بِهِۦ سُلۡطَٰنٗا وَمَا لَيۡسَ لَهُم بِهِۦ عِلۡمٞۗ وَمَا لِلظَّٰلِمِينَ مِن نَّصِيرٖ
Müşrikler, Allah'ın kendilerine ibadet edileceğine dair kitaplarında hiçbir hüccet indirmediği Allah'tan başka putlara taparlar. Bu hususta onların ilmi hiçbir delili yoktur. Onların tek dayanağı babalarını körü körüne taklit etmeleridir. Zalimler için Allah'ın azabından onları koruyacak hiçbir yardımcıları yoktur.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَإِذَا تُتۡلَىٰ عَلَيۡهِمۡ ءَايَٰتُنَا بَيِّنَٰتٖ تَعۡرِفُ فِي وُجُوهِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ ٱلۡمُنكَرَۖ يَكَادُونَ يَسۡطُونَ بِٱلَّذِينَ يَتۡلُونَ عَلَيۡهِمۡ ءَايَٰتِنَاۗ قُلۡ أَفَأُنَبِّئُكُم بِشَرّٖ مِّن ذَٰلِكُمُۚ ٱلنَّارُ وَعَدَهَا ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْۖ وَبِئۡسَ ٱلۡمَصِيرُ
Onlara, Kur'an'dan apaçık ayetlerimizi okunduğunda kâfirlerin asık suratlı yüzlerinden, o ayetleri işittikleri zaman inkâr ettiklerini anlarsın. Öfkelerinin şiddetinden neredeyse ayetlerimizi kendilerine okuyanların üzerine atlarlar. -Ey Resul!- Onlara de ki: Sizlerin öfkesi ve yüzlerinizin asıklığından daha şiddetli bir şeyi haber vereyim mi? O, Allah'ın kâfirleri içine gireceğini vadettiği cehennemdir. Onların varacağı bu yer ne kötü bir yerdir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ក្នុង​ចំណោម​អត្ថប្រយោជន៍​នៃអាយ៉ាត់ទាំងនេះក្នុងទំព័រនេះ:
• من نعم الله على الناس تسخير ما في السماوات وما في الأرض لهم.
Allah'ın insanlara bahşetmiş olduğu nimetlerinden biri de göklerde ve yerde olanları onların hizmetine sunmasıdır.

• إثبات صفتي الرأفة والرحمة لله تعالى.
Allah Teâlâ'nın rahmet ve şefkat sıfatları ispat edilmiştir.

• إحاطة علم الله بما في السماوات والأرض وما بينهما.
Allah'ın ilmi göklerde, yerde ve her iki arasında olanları kuşatmıştır.

• التقليد الأعمى هو سبب تمسك المشركين بشركهم بالله.
Körü körüne taklit etmek, müşriklerin Allah'a şirk koşmaya sarılmalarının sebebidir.

يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٞ فَٱسۡتَمِعُواْ لَهُۥٓۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ تَدۡعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ لَن يَخۡلُقُواْ ذُبَابٗا وَلَوِ ٱجۡتَمَعُواْ لَهُۥۖ وَإِن يَسۡلُبۡهُمُ ٱلذُّبَابُ شَيۡـٔٗا لَّا يَسۡتَنقِذُوهُ مِنۡهُۚ ضَعُفَ ٱلطَّالِبُ وَٱلۡمَطۡلُوبُ
-Ey İnsanlar!- size bir misal verildi, onu iyice dinleyin ve ondan ibret alın. Şüphesiz Allah'tan başka ibadet ettiğiniz putlar ve diğerleri, acizliklerinden dolayı küçücük bir sineği dahi yaratamazlar. Onların hepsi sineği yaratmak için bir araya gelse onu yaratamazlar. Sinek onların üzerinde olan kokudan ya da benzeri bir şeyden kapsa, onu ondan kurtaramazlar. Sineği yaratmaktan ve ondan bir şey kurtarmaktan aciz oldukları için ondan daha büyük bir şeyi yaratmaktan da aciz oldukları ortaya çıkmıştır. -Onlar aciz olmalarına rağmen- nasıl olur da Allah Teâlâ'dan başkasına ibadet ederler? İsteyen zayıftır. O, sineğin kendisinden aldığını kurtarmaya güç yetiremeyen ve kendisine ibadet edilen puttur. Kendisinden istenilen de zayıftır. O da sinektir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
مَا قَدَرُواْ ٱللَّهَ حَقَّ قَدۡرِهِۦٓۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ
Onlar Allah'ın yaratmış olduğu bazı canlılara ibadet ederek Yüce Allah'ı hakkıyla tazim edemediler. Şüphesiz Yüce Allah güçlüdür, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri yaratması güç ve kudretindendir. Müşriklerin ibadet ettiği hiçbir şeyi yaratamayan, zelil ve zayıf putların aksine Yüce Allah hiç kimsenin kendisine galip gelemeyeceği mutlak güç sahibidir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ٱللَّهُ يَصۡطَفِي مِنَ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةِ رُسُلٗا وَمِنَ ٱلنَّاسِۚ إِنَّ ٱللَّهَ سَمِيعُۢ بَصِيرٞ
Allah -Subhanehu ve Teâlâ- meleklerden elçiler seçer ve aynı şekilde insanlardan da elçiler seçer. Cebrail gibi bazı melekleri peygamberlere gönderir. Allah Cebrail'i insanlar içinden seçilen elçilere göndermiştir. İnsanlardan olan resulleri de insanlara gönderir. Şüphesiz Allah, müşriklerin resulleri hakkında ne söylediğini hakkıyla işitendir, risaleti/elçiliği için seçtiklerini de hakkıyla görendir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
يَعۡلَمُ مَا بَيۡنَ أَيۡدِيهِمۡ وَمَا خَلۡفَهُمۡۚ وَإِلَى ٱللَّهِ تُرۡجَعُ ٱلۡأُمُورُ
Allah -Subhanehu ve Teâlâ- melekler ve insanlardan olan elçilerinin yaratılmadan önce ve vefat ettikten sonra üzerlerinde oldukları hali bilir. Kıyamet günü bütün işler Yüce Allah'a döner. Öyle ki kullarını yeniden diriltip, yapmış oldukları amellerden dolayı onlara karşılıklarını verecektir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱرۡكَعُواْ وَٱسۡجُدُواْۤ وَٱعۡبُدُواْ رَبَّكُمۡ وَٱفۡعَلُواْ ٱلۡخَيۡرَ لَعَلَّكُمۡ تُفۡلِحُونَ۩
Ey Allah'a iman edenler ve Yüce Allah'ın din ile belirlediği ibadetlerle yalnızca O'na ibadet edenler! Namazlarınızda yalnızca Allah için rüku ve secde edin. Sadaka, akrabalık bağı gibi hayır işlerini işleyin, umulur ki talep edileni kazanır, korkulandan da kurtulursunuz.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَجَٰهِدُواْ فِي ٱللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِۦۚ هُوَ ٱجۡتَبَىٰكُمۡ وَمَا جَعَلَ عَلَيۡكُمۡ فِي ٱلدِّينِ مِنۡ حَرَجٖۚ مِّلَّةَ أَبِيكُمۡ إِبۡرَٰهِيمَۚ هُوَ سَمَّىٰكُمُ ٱلۡمُسۡلِمِينَ مِن قَبۡلُ وَفِي هَٰذَا لِيَكُونَ ٱلرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيۡكُمۡ وَتَكُونُواْ شُهَدَآءَ عَلَى ٱلنَّاسِۚ فَأَقِيمُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتُواْ ٱلزَّكَوٰةَ وَٱعۡتَصِمُواْ بِٱللَّهِ هُوَ مَوۡلَىٰكُمۡۖ فَنِعۡمَ ٱلۡمَوۡلَىٰ وَنِعۡمَ ٱلنَّصِيرُ
Allah'ın yüzünü umarak ihlaslı bir şekilde Allah yolunda cihat edin. O, sizi seçti ve dininizi içinde şiddet ve zorluğun olmadığı kolaylık dini kıldı. Bu din, babanız İbrahim -aleyhisselam'ın da dinidir. Resul tebliğ etmekle sorumlu olduğu şeyi size tebliğ ederek sizin üzerinize şahit olması ve sizlerin de geçmiş ümmetlere resullerinin tebliğ ettiğine şahitlik etmeniz için Yüce Allah geçmiş kitaplarda ve Kur'an'da sizi Müslümanlar olarak isimlendirmiştir. Namazı en kamil şekilde eda ederek Allah'a şükredin, mallarınızın zekâtını verin, Allah'a sığının, işlerinizde ona itimat edin. O -Subhanehu ve Teâlâ- Müminlerden kendisini veli edinenler için ne güzel bir dost ve O'ndan yardım dileyen Mümin kulları için ne güzel yardımcıdır. O'nu dost edinin ki sizin dostunuz olsun. Ondan yardım dileyin ki size yardım etsin.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ក្នុង​ចំណោម​អត្ថប្រយោជន៍​នៃអាយ៉ាត់ទាំងនេះក្នុងទំព័រនេះ:
• أهمية ضرب الأمثال لتوضيح المعاني، وهي طريقة تربوية جليلة.
Mananın açıklanması için örnek vermenin önemine dikkat çekilmiştir. Bu husus açık bir eğitim yöntemidir.

• عجز الأصنام عن خلق الأدنى دليل على عجزها عن خلق غيره.
Putların en küçük canlılardan olan sineği yaratmaktan aciz kalması başka canlıları da yaratmaktan aciz kalacağının göstergesidir.

• الإشراك بالله سببه عدم تعظيم الله.
Allah'a şirk koşmanın sebebi Yüce Allah'ın hakkıyla tazim edilmemesidir.

• إثبات صفتي القوة والعزة لله، وأهمية أن يستحضر المؤمن معاني هذه الصفات.
Allah hakkında izzet ve kuvvet sıfatlarının ispatı ve Mümin olan kimsenin bu sıfatların manalarını hatırlamasının önemi beyan edilmiştir.

 
ការបកប្រែអត្ថន័យ ជំពូក​: សូរ៉ោះអាល់ហាជ្ជ
សន្ទស្សន៍នៃជំពូក លេខ​ទំព័រ
 
ការបកប្រែអត្ថន័យគួរអាន - ការអធិប្បាយសង្ខេបអំពីគម្ពីគួរអានជាភាសាទួួួួរគី - សន្ទស្សន៍នៃការបកប្រែ

ការអធិប្បាយសង្ខេបអំពីគម្ពីគួរអានជាភាសាទួរគី ត្រូវបានចេញដោយមជ្ឈមណ្ឌល តាហ្វសៀរនៃការសិក្សាគម្ពីគួរអាន

បិទ