ការបកប្រែអត្ថន័យគួរអាន - ការអធិប្បាយសង្ខេបអំពីគម្ពីគួរអានជាភាសាទួួួួរគី * - សន្ទស្សន៍នៃការបកប្រែ


ការបកប្រែអត្ថន័យ ជំពូក​: សូរ៉ោះអាន់ណាច់ម៍   អាយ៉ាត់:

Sûretu'n-Necm

គោល​បំណងនៃជំពូក:
إثبات صدق الوحي وأنه من عند الله.
Vahyin doğruluğu ve Allah'ın katından gönderildiği ispat edilmiştir.

وَٱلنَّجۡمِ إِذَا هَوَىٰ
Allah -Subhanehu ve Teâlâ- yıldızın batışına yemin etmiştir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمۡ وَمَا غَوَىٰ
Allah'ın resulü Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- doğru yoldan çıkmadı, sapıtmadı. O ancak hak yolu izleyen bir kimsedir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَمَا يَنطِقُ عَنِ ٱلۡهَوَىٰٓ
Bu Kur'an (ayetleri) ile konuşması, hevâsına uyduğu için değildir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
إِنۡ هُوَ إِلَّا وَحۡيٞ يُوحَىٰ
Bu Kur'an, Yüce Allah'ın Cebrail -aleyhisselam- aracılığı ile ona vahyettiği vahiyden başka bir şey değildir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
عَلَّمَهُۥ شَدِيدُ ٱلۡقُوَىٰ
Kendisine onu çok güçlü bir melek olan Cebrail -aleyhisselam- öğretti.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ذُو مِرَّةٖ فَٱسۡتَوَىٰ
Cebrail -aleyhisselam- güzel görünüşlüdür. Cebrail -aleyhisselam- Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in karşısında Allah'ın yarattığı hal üzere açık bir şekilde görünüp (en yüksek ufukta) yükseliverdi.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَهُوَ بِٱلۡأُفُقِ ٱلۡأَعۡلَىٰ
Cebrail gökyüzündeki en yüksek ufukta idi.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ
Sonra Cebrail -aleyhisselam- Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-e yaklaştı. Derken daha da yakınlaştı.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
فَكَانَ قَابَ قَوۡسَيۡنِ أَوۡ أَدۡنَىٰ
(Cebrail'in) yakınlığı iki yay boyu kadardı veya daha yakındı.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
فَأَوۡحَىٰٓ إِلَىٰ عَبۡدِهِۦ مَآ أَوۡحَىٰ
Cebrail, Allah'ın kulu Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e vahyedilmesi gerekeni vahyetti.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
مَا كَذَبَ ٱلۡفُؤَادُ مَا رَأَىٰٓ
Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in kalbi gözleri ile gördüğünü yalanlamadı.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
أَفَتُمَٰرُونَهُۥ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ
-Ey müşrikler!- Şimdi, İsra gecesi Yüce Allah'ın ona gösterdiği şey hakkında onunla tartışıyor musunuz?
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَلَقَدۡ رَءَاهُ نَزۡلَةً أُخۡرَىٰ
Kendisinin götürüldüğü İsra gecesi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Cebrail'i aslî suretinde bir kere daha görmüştü.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
عِندَ سِدۡرَةِ ٱلۡمُنتَهَىٰ
Sidre-i Müntehâ’nın yanında yedinci semada bulunan çok büyük bir ağaçtır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
عِندَهَا جَنَّةُ ٱلۡمَأۡوَىٰٓ
Cennetü'l-Me'va da bu ağacın yanındadır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
إِذۡ يَغۡشَى ٱلسِّدۡرَةَ مَا يَغۡشَىٰ
Yüce Allah'ın emri ile Sidre'yi büyük bir şey kapladı. İşin aslını Yüce Allah'tan başkası bilmez.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
مَا زَاغَ ٱلۡبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in gözü sağa sola kaymadı. Kendisine belirlenen sınırı aşmadı.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
لَقَدۡ رَأَىٰ مِنۡ ءَايَٰتِ رَبِّهِ ٱلۡكُبۡرَىٰٓ
Ant olsun, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Mirac'a çıkarıldığı gece Rabbinin kudretine delalet eden büyük ayetlerden/mucizelerden bazısını gördü. Cenneti, cehennemi ve bunun dışındaki şeyleri de gördü.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
أَفَرَءَيۡتُمُ ٱللَّٰتَ وَٱلۡعُزَّىٰ
-Ey müşrikler!- Allah'tan başka ibadet ettiğiniz bu putları; Lat ve Uzza'yı gördünüz mü?
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَمَنَوٰةَ ٱلثَّالِثَةَ ٱلۡأُخۡرَىٰٓ
Putlarınızdan diğer üçüncüsü Menat'ı (gördünüz mü?).Bana haber verin. Onlar size bir fayda ya da zarar vermeye malik midirler?
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
أَلَكُمُ ٱلذَّكَرُ وَلَهُ ٱلۡأُنثَىٰ
-Ey müşrikler!- O sevdiğiniz erkek çocuklar sizin; o sizin kötü gördüğünüz kız çocuklar Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'nın öyle mi?
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
تِلۡكَ إِذٗا قِسۡمَةٞ ضِيزَىٰٓ
Hevânıza uyarak taksim ettiğiniz bu paylaştırma, ne adaletsiz bir taksimdir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
إِنۡ هِيَ إِلَّآ أَسۡمَآءٞ سَمَّيۡتُمُوهَآ أَنتُمۡ وَءَابَآؤُكُم مَّآ أَنزَلَ ٱللَّهُ بِهَا مِن سُلۡطَٰنٍۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ وَمَا تَهۡوَى ٱلۡأَنفُسُۖ وَلَقَدۡ جَآءَهُم مِّن رَّبِّهِمُ ٱلۡهُدَىٰٓ
Bu putlar manası boş isimlerden başka bir şey değildir. İlahlık sıfatlarından hiçbir payları yoktur. Onları, siz ve atalarınız kendi nefislerinizden uydurarak isimlendirdiniz. Yüce Allah, bu hususta hiçbir delil indirmemiştir. İtikatları sadece zan ve nefislerinin arzusuna uygun olarak şeytanın kalplerini süslediği müşriklere uymayın. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in lisanı ile Rableri tarafından kendilerine hidayet gelmiştir. Ancak onlar bununla hidayet bulmamışlardır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
أَمۡ لِلۡإِنسَٰنِ مَا تَمَنَّىٰ
Yoksa insan için Allah'ın katında temenni ettiği putların şefaati mi vardır?
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
فَلِلَّهِ ٱلۡأٓخِرَةُ وَٱلۡأُولَىٰ
Hayır! İnsan için temenni ettiği her şey onun olmaz. Dünya ve ahiret yalnızca Allah'ındır. Dilediğine o ikisinden verir ve dilediğine vermez.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
۞ وَكَم مِّن مَّلَكٖ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ لَا تُغۡنِي شَفَٰعَتُهُمۡ شَيۡـًٔا إِلَّا مِنۢ بَعۡدِ أَن يَأۡذَنَ ٱللَّهُ لِمَن يَشَآءُ وَيَرۡضَىٰٓ
Göklerde nice melekler vardır ki, bir kimseye şefaat etmek istediklerinde şefaatleri ona bir fayda sağlamaz. Ancak Allah'ın onlardan dilediğine şefaat edilmesi için izin verdikleri ve kendisine şefaat edilmesinden razı olduğu kimse bundan müstesnadır. Yüce Allah, şirk koşan kimseye şefaat edilmesi için izin vermez ve Allah Teâlâ'nın dışında başka ilahlara ibadet eden kimseden asla razı olmaz.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ក្នុង​ចំណោម​អត្ថប្រយោជន៍​នៃអាយ៉ាត់ទាំងនេះក្នុងទំព័រនេះ:
• كمال أدب النبي صلى الله عليه وسلم حيث لم يَزغْ بصره وهو في السماء السابعة.
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in edebinin kemaline delalet eder. Öyle ki yedinci semada olmasına rağmen bakışları (sağa sola) kaymamıştır.

• سفاهة عقل المشركين حيث عبدوا شيئًا لا يضر ولا ينفع، ونسبوا لله ما يكرهون واصطفوا لهم ما يحبون.
Fayda ya da zarar vermeyen şeylere ibadet etmek, müşriklerin ne kadar akılsız olduğunu gösterir. Kötü gördükleri şeyleri Yüce Allah'a nispet etmiş, sevdiklerini şeyleri kendilerine seçmişlerdir.

• الشفاعة لا تقع إلا بشرطين: الإذن للشافع، والرضا عن المشفوع له.
Şefaat ancak şu iki şart yerine geldiğinde gerçekleşir: Şefaat edecek olana izin verilmesi ve şefaat edilenden razı olunması.

إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡأٓخِرَةِ لَيُسَمُّونَ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةَ تَسۡمِيَةَ ٱلۡأُنثَىٰ
Ahirette yeniden dirilişe iman etmeyenler, Allah'ın kızları olduğuna inandıkları için melekleri dişi isimleriyle isimlendiriyorlardı. Yüce Allah onların bu sözünden yüce ve büyüktür.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَمَا لَهُم بِهِۦ مِنۡ عِلۡمٍۖ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّۖ وَإِنَّ ٱلظَّنَّ لَا يُغۡنِي مِنَ ٱلۡحَقِّ شَيۡـٔٗا
Onların melekleri dişi olarak isimlendirmelerinde dayandıkları hiç bir delil yoktur. Bu hususta ancak yalan ve zanna tabi olmaktadırlar. Hiç şüphe yok ki zan ise hakkın yerine geçip bir şey ifade etmez.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
فَأَعۡرِضۡ عَن مَّن تَوَلَّىٰ عَن ذِكۡرِنَا وَلَمۡ يُرِدۡ إِلَّا ٱلۡحَيَوٰةَ ٱلدُّنۡيَا
-Ey Resul!- Allah'ı zikretmekten yüz çeviren ve ona aldırış etmeyen, dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden yüz çevir. O kimse ahireti için amel etmez. Çünkü ona iman etmez.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ذَٰلِكَ مَبۡلَغُهُم مِّنَ ٱلۡعِلۡمِۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعۡلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِۦ وَهُوَ أَعۡلَمُ بِمَنِ ٱهۡتَدَىٰ
Müşriklerin söyledikleri bu söz -melekleri dişi olarak isimlendirmek- onların ulaşabilecekleri ilmin son sınırıdır. Çünkü onlar cahillerdir, gerçek ilme ulaşamamışlardır. -Ey Resul!- Senin Rabbin hak yolundan sapanları en iyi bilendir ve kimin de kendi yolunda hidayet üzere olduğunu en iyi bilendir. Bu hususta hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَلِلَّهِ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِ لِيَجۡزِيَ ٱلَّذِينَ أَسَٰٓـُٔواْ بِمَا عَمِلُواْ وَيَجۡزِيَ ٱلَّذِينَ أَحۡسَنُواْ بِٱلۡحُسۡنَى
Göklerdeki ve yerdeki her şey; mülk, yaratma ve idare etme bakımından yalnızca Yüce Allah'a aittir. Dünyada kötü amel işleyenleri hak ettikleri azap ile cezalandıracak ve iyi amel işleyen Müminleri de cennet ile mükâfatlandıracaktır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ٱلَّذِينَ يَجۡتَنِبُونَ كَبَٰٓئِرَ ٱلۡإِثۡمِ وَٱلۡفَوَٰحِشَ إِلَّا ٱللَّمَمَۚ إِنَّ رَبَّكَ وَٰسِعُ ٱلۡمَغۡفِرَةِۚ هُوَ أَعۡلَمُ بِكُمۡ إِذۡ أَنشَأَكُم مِّنَ ٱلۡأَرۡضِ وَإِذۡ أَنتُمۡ أَجِنَّةٞ فِي بُطُونِ أُمَّهَٰتِكُمۡۖ فَلَا تُزَكُّوٓاْ أَنفُسَكُمۡۖ هُوَ أَعۡلَمُ بِمَنِ ٱتَّقَىٰٓ
Onlar; küçük günahlar dışında, büyük günahlardan ve çirkin işlerden uzak duran kimselerdir. Bu küçük günahlar büyükleri terk edip, itaatleri artırmak suretiyle bağışlanır. -Ey Rasûl!- Şüphesiz ki Rabbin, mağfireti bol olan, tövbe eden kullarının günahlarını bağışlayandır. O -Subhânehû ve Teâlâ- babanız Adem'i topraktan yarattığında ve annelerinizin karnında yaratılış evrelerinde iken ahvalinizi ve işlerinizi en iyi bilendir. Bundan hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Kendi nefislerinizi takva ile methederek övmeyiniz. Allah -Subhânehû ve Teâlâ- emirlerini yerine getirip yasaklarından sakınarak kendisine karşı takvalı olanları hakkıyla bilir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
أَفَرَءَيۡتَ ٱلَّذِي تَوَلَّىٰ
İslam'a yakınlaştıktan sonra ondan yüz çeviren kimsenin halinin ne kadar çirkin olduğunu gördün mü?
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَأَعۡطَىٰ قَلِيلٗا وَأَكۡدَىٰٓ
Malından azıcık verip sonra men eder. Çünkü cimrilik onun tabiatıdır. Bununla beraber kendi nefsini temize çıkarır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
أَعِندَهُۥ عِلۡمُ ٱلۡغَيۡبِ فَهُوَ يَرَىٰٓ
Gaybın ilmi onun yanında da, o görüyor ve gaybtan haber mi veriyor?
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
أَمۡ لَمۡ يُنَبَّأۡ بِمَا فِي صُحُفِ مُوسَىٰ
Yoksa o Allah'a iftira mı atıyor? Yoksa Allah adına yalan uyduran bu kimseye Yüce Allah'ın Musa'ya indirdiği ilk sahifelerde olanlar haber verilmedi mi?
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَإِبۡرَٰهِيمَ ٱلَّذِي وَفَّىٰٓ
Rabbinin kendisini sorumlu tuttuğu görevi tamamlayan İbrahim'in sahifelerinde olanlar (haber verilmedi mi?)
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٞ وِزۡرَ أُخۡرَىٰ
Şüphesiz hiçbir insan başkasının günahını yüklenemez.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَأَن لَّيۡسَ لِلۡإِنسَٰنِ إِلَّا مَا سَعَىٰ
İnsan için ancak işlemiş olduğu amelin karşılığı vardır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَأَنَّ سَعۡيَهُۥ سَوۡفَ يُرَىٰ
Şüphesiz kıyamet günü ameli ayan beyan görülecektir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ثُمَّ يُجۡزَىٰهُ ٱلۡجَزَآءَ ٱلۡأَوۡفَىٰ
Sonra işlemiş olduğu amelinin karşılığı tastamam eksiksiz olarak kendisine verilecektir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَأَنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ ٱلۡمُنتَهَىٰ
-Ey Rasul!- Öldükten sonra kulların varacağı yer ve dönüşleri ancak Rabbinedir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَأَنَّهُۥ هُوَ أَضۡحَكَ وَأَبۡكَىٰ
Şüphesiz O dilediğini mutlu edip güldüren ve dilediğini hüzünlendirip ağlatandır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَأَنَّهُۥ هُوَ أَمَاتَ وَأَحۡيَا
Dünyada canlıları öldüren ve yeniden dirilterek ölülere hayat veren O'dur.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ក្នុង​ចំណោម​អត្ថប្រយោជន៍​នៃអាយ៉ាត់ទាំងនេះក្នុងទំព័រនេះ:
• انقسام الذنوب إلى كبائر وصغائر.
Günahlar büyük ve küçük olmak üzere ikiye ayrılır.

• خطورة التقوُّل على الله بغير علم.
İlimsizce Allah adına söz söylemenin tehlikesi beyan edilmiştir.

• النهي عن تزكية النفس.
Nefsi temize çıkarma yasaklanmıştır.

وَأَنَّهُۥ خَلَقَ ٱلزَّوۡجَيۡنِ ٱلذَّكَرَ وَٱلۡأُنثَىٰ
Erkek ve dişi olarak iki sınıfı yaratan O’dur.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
مِن نُّطۡفَةٍ إِذَا تُمۡنَىٰ
Bir nutfeden rahime konulduğu zaman.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَأَنَّ عَلَيۡهِ ٱلنَّشۡأَةَ ٱلۡأُخۡرَىٰ
Öldükten sonra yeniden diriliş için o ikisinin tekrardan yaratılması O'na aittir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَأَنَّهُۥ هُوَ أَغۡنَىٰ وَأَقۡنَىٰ
Mal mülk vererek kullarından dilediğini zengin kılan ve insanların kazanç olarak elde ettikleri maldan onlara verendir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَأَنَّهُۥ هُوَ رَبُّ ٱلشِّعۡرَىٰ
Şüphesiz Şi'râ yıldızının da Rabbi O'dur. Bu, bazı müşriklerin Yüce Allah ile beraber ibadet ettikleri bir yıldızdır.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَأَنَّهُۥٓ أَهۡلَكَ عَادًا ٱلۡأُولَىٰ
Hûd'un kavmi olan önceki Âd'ı helak eden O'dur. Onlar küfürlerinde ısrar ettikleri için helak edilmişlerdir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَثَمُودَاْ فَمَآ أَبۡقَىٰ
Salih'in kavmi Semûd'u da helak eden O'dur. Onlardan hiçbirini bırakmadı.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَقَوۡمَ نُوحٖ مِّن قَبۡلُۖ إِنَّهُمۡ كَانُواْ هُمۡ أَظۡلَمَ وَأَطۡغَىٰ
Âd ve Semûd kavimlerinden önce Nuh'un kavmini helak etmişti. Nuh'un kavmi, Âd ve Semûd kavimlerinden daha zalim ve azgın kimselerdi. Çünkü Nuh -aleyhisselam- dokuz yüz elli sene onların arasında kaldı ve onları Allah'ı birlemeye davet etti. Ancak ona icabet etmediler.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَٱلۡمُؤۡتَفِكَةَ أَهۡوَىٰ
Lut kavminin şehirlerini gökyüzüne kaldırdı, sonra ters çevirdi, sonra da yeryüzüne geçirdi.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
فَغَشَّىٰهَا مَا غَشَّىٰ
Gökyüzüne kaldırıp yere geçirdikten sonra onlara taşlar isabet edip (azap) bürüdü.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
فَبِأَيِّ ءَالَآءِ رَبِّكَ تَتَمَارَىٰ
-Ey insan!- Şimdi Rabbinin kudretine delalet eden hangi nimetine karşı koyarak ondan öğüt almıyorsun?
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
هَٰذَا نَذِيرٞ مِّنَ ٱلنُّذُرِ ٱلۡأُولَىٰٓ
Size gönderilen bu resul daha önceden gönderilen resullerdendir.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
أَزِفَتِ ٱلۡأٓزِفَةُ
Yakın olan o kıyamet yaklaştı.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
لَيۡسَ لَهَا مِن دُونِ ٱللَّهِ كَاشِفَةٌ
Yüce Allah'tan başka onu defedecek ve onu bilecek kimse yoktur.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
أَفَمِنۡ هَٰذَا ٱلۡحَدِيثِ تَعۡجَبُونَ
Şimdi siz, kendinize okunan bu Kur'an'ın Allah katından olduğuna mı şaşırıyorsunuz?
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَتَضۡحَكُونَ وَلَا تَبۡكُونَ
Onunla alay edip gülüyor ve içindeki öğütleri duyunca ağlamıyorsunuz?
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
وَأَنتُمۡ سَٰمِدُونَ
Ve sizler onu önemsemiyor, ihtimam da göstermiyorsunuz!
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
فَٱسۡجُدُواْۤ لِلَّهِۤ وَٱعۡبُدُواْ۩
O halde yalnızca Yüce Allah'a secde edin ve ibadeti O'na has kılın.
តាហ្វសៀរជាភាសា​អារ៉ាប់ជាច្រេីន:
ក្នុង​ចំណោម​អត្ថប្រយោជន៍​នៃអាយ៉ាត់ទាំងនេះក្នុងទំព័រនេះ:
• عدم التأثر بالقرآن نذير شؤم.
Kur'an'dan etkilenmemek kötülüğün habercisidir.

• خطر اتباع الهوى على النفس في الدنيا والآخرة.
Kişinin hevâsına uyması dünya ve ahireti için çok tehlikelidir.

• عدم الاتعاظ بهلاك الأمم صفة من صفات الكفار.
Geçmiş ümmetlerin helak olmasından öğüt almamak kâfirlerin özelliklerindendir.

 
ការបកប្រែអត្ថន័យ ជំពូក​: សូរ៉ោះអាន់ណាច់ម៍
សន្ទស្សន៍នៃជំពូក លេខ​ទំព័រ
 
ការបកប្រែអត្ថន័យគួរអាន - ការអធិប្បាយសង្ខេបអំពីគម្ពីគួរអានជាភាសាទួួួួរគី - សន្ទស្សន៍នៃការបកប្រែ

ការអធិប្បាយសង្ខេបអំពីគម្ពីគួរអានជាភាសាទួរគី ត្រូវបានចេញដោយមជ្ឈមណ្ឌល តាហ្វសៀរនៃការសិក្សាគម្ពីគួរអាន

បិទ