Check out the new design

وه‌رگێڕانی ماناكانی قورئانی پیرۆز - وەرگێڕاوی تورکی بۆ پوختەی تەفسیری قورئانی پیرۆز * - پێڕستی وه‌رگێڕاوه‌كان


وه‌رگێڕانی ماناكان سوره‌تی: الكهف   ئایه‌تی:
إِنَّا مَكَّنَّا لَهُۥ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَءَاتَيۡنَٰهُ مِن كُلِّ شَيۡءٖ سَبَبٗا
Şüphesiz biz onu yeryüzünde kudret ve iktidar sahibi kıldık. İstediği şeye ulaşmak için gerekli olan her şeyi ona verdik.
تەفسیرە عەرەبیەکان:
فَأَتۡبَعَ سَبَبًا
İstediğine ulaşmak için kendisine verdiğimiz usul ve araçları alarak batıya doğru yöneldi.
تەفسیرە عەرەبیەکان:
حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغَ مَغۡرِبَ ٱلشَّمۡسِ وَجَدَهَا تَغۡرُبُ فِي عَيۡنٍ حَمِئَةٖ وَوَجَدَ عِندَهَا قَوۡمٗاۖ قُلۡنَا يَٰذَا ٱلۡقَرۡنَيۡنِ إِمَّآ أَن تُعَذِّبَ وَإِمَّآ أَن تَتَّخِذَ فِيهِمۡ حُسۡنٗا
Yeryüzünde ilerlemeye devam etti. Güneşin battığı yere ulaştığında güneşi sanki kara çamurlu sıcak bir pınarda batıyor gördü. Güneşin battığı yerde kâfir bir toplulukla karşılaştı. Ona seçenek sunarak şöyle dedik: "Ey Zülkarneyn! Öldürerek ya da başka bir şekilde onları azaplandırırsın ya da onlara ihsanda bulunursun.''
تەفسیرە عەرەبیەکان:
قَالَ أَمَّا مَن ظَلَمَ فَسَوۡفَ نُعَذِّبُهُۥ ثُمَّ يُرَدُّ إِلَىٰ رَبِّهِۦ فَيُعَذِّبُهُۥ عَذَابٗا نُّكۡرٗا
Zülkarneyn dedi ki: "Kendisine Allah'a ibadet etmeye çağırdıktan sonra Allah'a şirk koşan ve bunda ısrarcı olanı dünyada ölüm ile cezalandıracağız. Kıyamet günü Rabbine döndürülecek ve onu ürkütücü bir azapla azaplandıracaktır."
تەفسیرە عەرەبیەکان:
وَأَمَّا مَنۡ ءَامَنَ وَعَمِلَ صَٰلِحٗا فَلَهُۥ جَزَآءً ٱلۡحُسۡنَىٰۖ وَسَنَقُولُ لَهُۥ مِنۡ أَمۡرِنَا يُسۡرٗا
Onlardan da kim Allah'a iman eder ve salih amel işlerse, Rabbi katından imanı ve salih ameli karşılığında ona cennet vardır. Ve buyruğumuzdan ona şefkatli ve yumuşak olanı söyleriz.
تەفسیرە عەرەبیەکان:
ثُمَّ أَتۡبَعَ سَبَبًا
Sonra ilk yolundan başka bir yol tutarak güneşin doğduğu yöne doğru ilerledi.
تەفسیرە عەرەبیەکان:
حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغَ مَطۡلِعَ ٱلشَّمۡسِ وَجَدَهَا تَطۡلُعُ عَلَىٰ قَوۡمٖ لَّمۡ نَجۡعَل لَّهُم مِّن دُونِهَا سِتۡرٗا
Sonra yeryüzünde ilerledi ve güneşin doğduğu yere ulaştığında güneşi, kendilerini koruyacak ev ve ağaçların gölgelerinin olmadığı bir kavmin üzerine doğarken buldu.
تەفسیرە عەرەبیەکان:
كَذَٰلِكَۖ وَقَدۡ أَحَطۡنَا بِمَا لَدَيۡهِ خُبۡرٗا
Aynı şekilde ilmimiz ayrıntılı bir şekilde Zülkarneyn'in sahip olduğu güç ve otoriteyi kuşatmıştır.
تەفسیرە عەرەبیەکان:
ثُمَّ أَتۡبَعَ سَبَبًا
Sonra ilk iki sefer izlediği yoldan başka doğu ve batı arasında farklı bir yol tuttu.
تەفسیرە عەرەبیەکان:
حَتَّىٰٓ إِذَا بَلَغَ بَيۡنَ ٱلسَّدَّيۡنِ وَجَدَ مِن دُونِهِمَا قَوۡمٗا لَّا يَكَادُونَ يَفۡقَهُونَ قَوۡلٗا
Yolculuğuna devam etti ve iki dağ arasında geçit gibi olan bir yere ulaştı. O iki dağın yanında hemen hemen başkalarının hiçbir sözünü anlamayan bir kavme rastladı.
تەفسیرە عەرەبیەکان:
قَالُواْ يَٰذَا ٱلۡقَرۡنَيۡنِ إِنَّ يَأۡجُوجَ وَمَأۡجُوجَ مُفۡسِدُونَ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَهَلۡ نَجۡعَلُ لَكَ خَرۡجًا عَلَىٰٓ أَن تَجۡعَلَ بَيۡنَنَا وَبَيۡنَهُمۡ سَدّٗا
Dediler ki: "Ey Zülkarneyn! Şüphesiz Ye’cûc ve Me’cûc (Âdemoğlundan iki büyük topluluğu kastetmektedirler) öldürme ve diğer kötü işleri yaparak yeryüzünde bozgunculuk yapmaktadırlar. Onlarla bizim aramızda bir set yapman için sana mal versek olur mu?"
تەفسیرە عەرەبیەکان:
قَالَ مَا مَكَّنِّي فِيهِ رَبِّي خَيۡرٞ فَأَعِينُونِي بِقُوَّةٍ أَجۡعَلۡ بَيۡنَكُمۡ وَبَيۡنَهُمۡ رَدۡمًا
Zülkarneyn şöyle dedi: "Rabbimin beni rızıklandırdığı mülk ve yöneticilik, bana vereceğiniz maldan daha hayırlıdır. Bana adam ve araçlarınızla yardım edin ki sizinle onlar arasında bir set inşa edeyim."
تەفسیرە عەرەبیەکان:
ءَاتُونِي زُبَرَ ٱلۡحَدِيدِۖ حَتَّىٰٓ إِذَا سَاوَىٰ بَيۡنَ ٱلصَّدَفَيۡنِ قَالَ ٱنفُخُواْۖ حَتَّىٰٓ إِذَا جَعَلَهُۥ نَارٗا قَالَ ءَاتُونِيٓ أُفۡرِغۡ عَلَيۡهِ قِطۡرٗا
Bana demir madeni getirin. Ona demir madeni getirdiler, iki dağ arasında inşa etmeye başlayıp iki dağ arasındaki boşluğu dağlarla bir hizaya getirince çalışan işçilere: "Bu demir madenin üzerine ateşi körükleyin." dedi. Demir madenini eritip kor gibi yapınca: "Bana bakır getirin bunun üzerine dökeyim." dedi.
تەفسیرە عەرەبیەکان:
فَمَا ٱسۡطَٰعُوٓاْ أَن يَظۡهَرُوهُ وَمَا ٱسۡتَطَٰعُواْ لَهُۥ نَقۡبٗا
Ye’cûc ve Me’cûc, yüksekliğinden dolayı onu aşmaya güç yetiremedi. Sertliğinden dolayı da alt taraftan onu delmeye güç yetiremediler.
تەفسیرە عەرەبیەکان:
سوودەکانی ئایەتەکان لەم پەڕەیەدا:
• أن ذا القرنين أحد الملوك المؤمنين الذين ملكوا الدنيا وسيطروا على أهلها، فقد آتاه الله ملكًا واسعًا، ومنحه حكمة وهيبة وعلمًا نافعًا.
Zülkarneyn, dünyaya sahip olup (dünya) halkına hükmeden Müminlerin hükümdarlarından birisidir. Yüce Allah, ona çok geniş bir mülk vermişti. Ona hikmet, heybet ve faydalı ilim bahşetmişti.

• من واجب الملك أو الحاكم أن يقوم بحماية الخلق في حفظ ديارهم، وإصلاح ثغورهم من أموالهم.
Hükümdar ve yöneticinin ülke ve sınırları muhafaza ederek halkını tehlikelere karşı koruması onun üzerine düşen en önemli görevlerinden birisidir.

• أهل الصلاح والإخلاص يحرصون على إنجاز الأعمال ابتغاء وجه الله.
İhlaslı ve salih kimseler Allah'ın vechini murat ederek işlerini yerine getirmede hırslı olurlar.

 
وه‌رگێڕانی ماناكان سوره‌تی: الكهف
پێڕستی سوره‌ته‌كان ژمارەی پەڕە
 
وه‌رگێڕانی ماناكانی قورئانی پیرۆز - وەرگێڕاوی تورکی بۆ پوختەی تەفسیری قورئانی پیرۆز - پێڕستی وه‌رگێڕاوه‌كان

بڵاوكراوەتەوە لە لایەن ناوەندی تەفسیر بۆ خوێندنە قورئانیەکان.

داخستن