Kilniojo Korano reikšmių vertimas - Kilniojo Korano sutrumpinto aiškinimo vertimas į turkų kalbą * - Vertimų turinys


Reikšmių vertimas Sūra: Sūra Al-Furkan   Aja (Korano eilutė):

Sûratu'l-Furkân

Sūros prasmės:
الانتصار للرسول صلى الله عليه وسلم وللقرآن ودفع شبه المشركين.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e ve Kur'an'a yardım edilmiş ve müşriklerin şüphelerinin giderilmesi konu edilmiştir.

تَبَارَكَ ٱلَّذِي نَزَّلَ ٱلۡفُرۡقَانَ عَلَىٰ عَبۡدِهِۦ لِيَكُونَ لِلۡعَٰلَمِينَ نَذِيرًا
Kulu ve resulü Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e, insanlara ve cinlere elçi olması ve onları azap ile korkutması için hak ile batılı birbirinden ayıran Kur'an'ı indiren Allah Teâlâ'nın hayrı ne çok ve şanı ne kadar yücedir.
Tafsyrai arabų kalba:
ٱلَّذِي لَهُۥ مُلۡكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَلَمۡ يَتَّخِذۡ وَلَدٗا وَلَمۡ يَكُن لَّهُۥ شَرِيكٞ فِي ٱلۡمُلۡكِ وَخَلَقَ كُلَّ شَيۡءٖ فَقَدَّرَهُۥ تَقۡدِيرٗا
Göklerin ve yerin mülkü (ve hükümranlığı) sadece O'na aittir. O; bir oğul edinmemiştir ve O'nun mülkünde (ve hükümranlığında) bir ortağı yoktur. Her şeyi O yaratmış, ilminin ve hikmetinin bir gereği olarak her şeyin yaratılışını O, münasip bir şekilde takdir etmiştir.
Tafsyrai arabų kalba:
Šiame puslapyje pateiktų ajų nauda:
• دين الإسلام دين النظام والآداب، وفي الالتزام بالآداب بركة وخير.
İslam dini, nizam ve ahlak dinidir. ahlak kurallarına uymakta, hayır ve bereket vardır.

• منزلة رسول الله صلى الله عليه وسلم تقتضي توقيره واحترامه أكثر من غيره.
Rasûlullah -sallallahu aleyh ve sellem-'in yeri ve konumu ona herkesten daha fazla ihtiram edilip saygı duyulmasını gerektirir.

• شؤم مخالفة سُنَّة النبي صلى الله عليه وسلم.
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’e muhalefet etmenin kötülüğü beyan edilmiştir.

• إحاطة ملك الله وعلمه بكل شيء.
Allah'ın mülkü ve ilmi her şeyi kuşatmıştır.

وَٱتَّخَذُواْ مِن دُونِهِۦٓ ءَالِهَةٗ لَّا يَخۡلُقُونَ شَيۡـٔٗا وَهُمۡ يُخۡلَقُونَ وَلَا يَمۡلِكُونَ لِأَنفُسِهِمۡ ضَرّٗا وَلَا نَفۡعٗا وَلَا يَمۡلِكُونَ مَوۡتٗا وَلَا حَيَوٰةٗ وَلَا نُشُورٗا
Müşrikler, Allah'ı bırakıp küçük ya da büyük hiçbir şey yaratamayan bilakis kendileri yaratılmış olan ilahlar edindiler. Allah Teâlâ onları yoktan yaratmıştır. Onlar, kendilerinden zararı savamadıkları gibi kendileri için bir fayda da sağlayamazlar. Aynı şekilde onlar, dirileri öldürmeye ve ölüleri diriltip kabirlerinden çıkartmaya da güç yetiremezler.
Tafsyrai arabų kalba:
وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ إِنۡ هَٰذَآ إِلَّآ إِفۡكٌ ٱفۡتَرَىٰهُ وَأَعَانَهُۥ عَلَيۡهِ قَوۡمٌ ءَاخَرُونَۖ فَقَدۡ جَآءُو ظُلۡمٗا وَزُورٗا
Allah'ı ve resulüne iman etmeyip, kafir olanlar: "Bu Kur'an; Muhammed'in bir iftira olarak uydurduğu ve Allah'a nispet ettiği bir yalandan başka bir şey değildir. Bunu uydurmak hususunda başka insanlar da ona yardım etmiştir." dediler. Bu kâfirler; batıl bir söz olarak iftira attılar. Kur'an, Allah'ın kelamıdır. Bir insanın yahut bir cinin, onun bir benzerini getirmesi mümkün değildir.
Tafsyrai arabų kalba:
وَقَالُوٓاْ أَسَٰطِيرُ ٱلۡأَوَّلِينَ ٱكۡتَتَبَهَا فَهِيَ تُمۡلَىٰ عَلَيۡهِ بُكۡرَةٗ وَأَصِيلٗا
Kur'an'ı yalanlayan bu kimseler yine şöyle dediler: "Kur'an; Muhammed'in öncekilerden aktardığı, masallardır ve bu; (Kur'an) gündüzün başında ve sonunda ona okunmaktadır." dediler.
Tafsyrai arabų kalba:
قُلۡ أَنزَلَهُ ٱلَّذِي يَعۡلَمُ ٱلسِّرَّ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۚ إِنَّهُۥ كَانَ غَفُورٗا رَّحِيمٗا
Ey Resul! O yalanlayanlara de ki: "Kur'an'ı, göklerde ve yerdeki her şeyi bilen Yüce Allah indirmiştir. O, sizin iddia ettiğiniz gibi uydurulmuş değildir." Ardından Yüce Allah, onları tövbeye davet ederek şöyle buyurmuştur: "Allah, kullarından tövbe edenleri çokça bağışlayandır, onlara karşı çokça merhametlidir."
Tafsyrai arabų kalba:
وَقَالُواْ مَالِ هَٰذَا ٱلرَّسُولِ يَأۡكُلُ ٱلطَّعَامَ وَيَمۡشِي فِي ٱلۡأَسۡوَاقِ لَوۡلَآ أُنزِلَ إِلَيۡهِ مَلَكٞ فَيَكُونَ مَعَهُۥ نَذِيرًا
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'i yalanlayan müşrikler şöyle dediler: "Diğer insanlar gibi yemek yiyen ve çarşılarda geçineceği ihtiyacını temin etmek için dolaşan ve kendisinin Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğunu iddia eden bu kimse nasıl bir peygamber olabilir? Allah, bu peygamber ile birlikte ona yardım edecek ve onu doğrulayacak bir melek indirmeli değil miydi?"
Tafsyrai arabų kalba:
أَوۡ يُلۡقَىٰٓ إِلَيۡهِ كَنزٌ أَوۡ تَكُونُ لَهُۥ جَنَّةٞ يَأۡكُلُ مِنۡهَاۚ وَقَالَ ٱلظَّٰلِمُونَ إِن تَتَّبِعُونَ إِلَّا رَجُلٗا مَّسۡحُورًا
"Yahut kendisine gökten bir hazine verilmeli veya mahsullerinden yiyeceği bir bahçesi olmalıydı. Böylece rızkını talep etmek için çarşı pazarda dolaşmaya ihtiyaç duymazdı." (Ayrıca) o zalimler (müminlere): "Ey Müminler! Siz, ancak büyü sebebi ile aklına yenik düşmüş bir adama uymaktasınız!" dediler.
Tafsyrai arabų kalba:
ٱنظُرۡ كَيۡفَ ضَرَبُواْ لَكَ ٱلۡأَمۡثَٰلَ فَضَلُّواْ فَلَا يَسۡتَطِيعُونَ سَبِيلٗا
Ey Resul! Onların seni asılsız vasıflarla nasıl vasfettiklerine şaşkınlıkla bir bak! Onlar (Senin hakkında); büyücü, deli ve cinli dediler. Bu sebeple haktan saptılar. Onlar, hidayet yoluna tutunmaya ve senin doğruluğunu ve eminliğini karalamaya asla güç yetiremeyeceklerdir.
Tafsyrai arabų kalba:
تَبَارَكَ ٱلَّذِيٓ إِن شَآءَ جَعَلَ لَكَ خَيۡرٗا مِّن ذَٰلِكَ جَنَّٰتٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ وَيَجۡعَل لَّكَ قُصُورَۢا
Dilerse sana onların sana teklif ettiklerinden daha iyisini, dünyada ağaçları ve saraylarının altından ırmaklar akan bahçeleri verecek olan Yüce Allah çok yücedir. Böylece sen o bahçelerin ağaçlarının meyvelerinden yersin. Sana ihsan etmiş olduğu saraylarda ise oturursun.
Tafsyrai arabų kalba:
بَلۡ كَذَّبُواْ بِٱلسَّاعَةِۖ وَأَعۡتَدۡنَا لِمَن كَذَّبَ بِٱلسَّاعَةِ سَعِيرًا
Onlardan ne hakkı talep ettiklerine ve ne de delilleri aradıklarına dair sözler sadır olmuştur. Aksine onlardan hasıl olan şey; kıyamet gününü yalanlamalarıdır. Biz de kıyamet gününü yalanlayan kimseler için alevi şiddetli olan büyük bir ateş hazırladık.
Tafsyrai arabų kalba:
Šiame puslapyje pateiktų ajų nauda:
• اتصاف الإله الحق بالخلق والنفع والإماتة والإحياء، وعجز الأصنام عن كل ذلك.
Ayetlerde Hak ilah olan Allah Teâlâ; yaratma, fayda verme, öldürme ve diriltme ile vasfedilmiş; putların ise bunları yapmaktan aciz oldukları beyan edilmiştir.

• إثبات صفتي المغفرة والرحمة لله.
Yüce Allah için mağfiret ve rahmet sıfatlarının ispatı vardır.

• الرسالة لا تستلزم انتفاء البشرية عن الرسول.
Bir kimsenin peygamberlik görevi ile görevlendirilmesi; o kimsenin insan olmamasını gerekli kılmaz.

• تواضع النبي صلى الله عليه وسلم حيث يعيش كما يعيش الناس.
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in mütevaziliği beyan edilmiştir. Öyle ki, insanların yaşadığı gibi yaşamıştır.

إِذَا رَأَتۡهُم مِّن مَّكَانِۭ بَعِيدٖ سَمِعُواْ لَهَا تَغَيُّظٗا وَزَفِيرٗا
Cehennem, kâfirler ona doğru sürülürken uzak bir mesafeden onları gördüğünde onlar, kendilerine karşı olan kızgınlığının şiddetinden dolayı cehennemin müthiş kaynamasını ve tedirgin edici sesini işitirler.
Tafsyrai arabų kalba:
وَإِذَآ أُلۡقُواْ مِنۡهَا مَكَانٗا ضَيِّقٗا مُّقَرَّنِينَ دَعَوۡاْ هُنَالِكَ ثُبُورٗا
O kâfirler, elleri boyunlarında zincirlerle bağlanmış bir şekilde cehennemde dar bir yere atıldıkları zaman cehennemden kurtulmak için helak edilmelerini isteyerek kendi nefisleri aleyhine dua ederler.
Tafsyrai arabų kalba:
لَّا تَدۡعُواْ ٱلۡيَوۡمَ ثُبُورٗا وَٰحِدٗا وَٱدۡعُواْ ثُبُورٗا كَثِيرٗا
Ey Kâfirler! Bugün sadece bir kez helak edilmek için dua etmeyin. Aksine bir çok kez helak edilmek için dua edin. Fakat isteklerinize icabet edilmez. Aksine sizler, elem verici azap içerisinde ebedî olarak kalacaksınız.
Tafsyrai arabų kalba:
قُلۡ أَذَٰلِكَ خَيۡرٌ أَمۡ جَنَّةُ ٱلۡخُلۡدِ ٱلَّتِي وُعِدَ ٱلۡمُتَّقُونَۚ كَانَتۡ لَهُمۡ جَزَآءٗ وَمَصِيرٗا
Ey Resul! Onlara de ki: "Size vasfolunmuş olan azap mı yoksa nimetleri devamlı olan ve asla kesilmeyen ebedilik cenneti mi daha hayırlı? İşte bu (Ebedilik cenneti); Allah'ın, takva sahibi Mümin kullarına kıyamet günü vadettiği bir sevap (karşılık) ve dönüş yeridir."
Tafsyrai arabų kalba:
لَّهُمۡ فِيهَا مَا يَشَآءُونَ خَٰلِدِينَۚ كَانَ عَلَىٰ رَبِّكَ وَعۡدٗا مَّسۡـُٔولٗا
Bu cennetlerde diledikleri nimetlerden her şey onlar için bulunmaktadır. Bu; Allah'ın yerine getirilmesi istenilen vaadidir. Takva sahibi kulları, O'ndan bu vaadi isterler. Allah'ın vaadi kesinlikle gerçekleşecektir. O, vaadinden asla dönmez.
Tafsyrai arabų kalba:
وَيَوۡمَ يَحۡشُرُهُمۡ وَمَا يَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ فَيَقُولُ ءَأَنتُمۡ أَضۡلَلۡتُمۡ عِبَادِي هَٰٓؤُلَآءِ أَمۡ هُمۡ ضَلُّواْ ٱلسَّبِيلَ
Allah, yalanlayan o müşrikleri ve onların Allah'tan başka ibadet ettiklerini bir araya getirdiği gün o ibadet edilenlere bir azarlama olarak şöyle der: "Kullarıma, size ibadet etmelerini emrederek onları siz mi saptırdınız yoksa onlar kendileri mi saptılar?"
Tafsyrai arabų kalba:
قَالُواْ سُبۡحَٰنَكَ مَا كَانَ يَنۢبَغِي لَنَآ أَن نَّتَّخِذَ مِن دُونِكَ مِنۡ أَوۡلِيَآءَ وَلَٰكِن مَّتَّعۡتَهُمۡ وَءَابَآءَهُمۡ حَتَّىٰ نَسُواْ ٱلذِّكۡرَ وَكَانُواْ قَوۡمَۢا بُورٗا
Allah'a ortak koşulup kendilerine ibadet edilenler şöyle derler: "Ey Rabbimiz! Sen, bir ortağın olmasından münezzehsin. Bize, senden başkasını dostlar edinmek yakışmaz. Nasıl olur da kullarını, senden başkasına kulluk etmeye davet ederiz? Fakat sen, bu müşriklere dünyanın lezzetlerinden tattırdın. Onlardan önce de babalarına istidrac olması için nimetlerinden verdin de seni zikretmeyi unuttular. Böylece onlar, senden başkalarına kulluk ettiler ve azgınlıkları sebebi ile helak olmuş bir kavim oldular."
Tafsyrai arabų kalba:
فَقَدۡ كَذَّبُوكُم بِمَا تَقُولُونَ فَمَا تَسۡتَطِيعُونَ صَرۡفٗا وَلَا نَصۡرٗاۚ وَمَن يَظۡلِم مِّنكُمۡ نُذِقۡهُ عَذَابٗا كَبِيرٗا
Ey müşrikler! Allah'tan başka kendilerine ibadet ettiğiniz ve kendilerine davet ettiğiniz ilahlar, sizleri yalanlamıştır. Artık acizliğiniz sebebi ile ne azabınızı geri çevirmeye ve ne de bir yardım temin etmeye güç yetirebilirsiniz. Ey Müminler! Sizden kim Allah'a ortak koşmak ile zulmedecek olursa, az önce zikri geçenlere tattırdığımız gibi ona da büyük bir azap tattırırız.
Tafsyrai arabų kalba:
وَمَآ أَرۡسَلۡنَا قَبۡلَكَ مِنَ ٱلۡمُرۡسَلِينَ إِلَّآ إِنَّهُمۡ لَيَأۡكُلُونَ ٱلطَّعَامَ وَيَمۡشُونَ فِي ٱلۡأَسۡوَاقِۗ وَجَعَلۡنَا بَعۡضَكُمۡ لِبَعۡضٖ فِتۡنَةً أَتَصۡبِرُونَۗ وَكَانَ رَبُّكَ بَصِيرٗا
Ey Resul! Senden önceki bütün peygamberleri de ancak bir beşer (insan) olarak gönderdik. Onlar da yemek yerler ve çarşılarda dolaşırlardı. Bunu yapan ilk resul sen değilsin. Ey insanlar! Sizlerden bazınızı bazınıza zenginlik, fakirlik, sağlık ve hastalık vesilesiyle imtihan sebebi kıldık. (Bakalım) Siz, imtihan olunduğunuz şeylere sabredecek misiniz? (Eğer sabrederseniz) Allah, sizleri sabrınıza karşılık mükâfatlandıracaktır. Fakat Rabbin, sabreden kimseyi ve sabretmeyeni de, kendisine itaat eden kimseyi ve isyan edeni de hakkıyla görendir.
Tafsyrai arabų kalba:
Šiame puslapyje pateiktų ajų nauda:
• الجمع بين الترهيب من عذاب الله والترغيب في ثوابه.
Ayetlerde Allah'ın azabı ile korkutmak ve O'nun mükâfatına teşvik etmek bir arada zikredilmiştir.

• متع الدنيا مُنْسِية لذكر الله.
Dünya malı Yüce Allah'ın zikrinin unutulmasına sebebiyet verebilir.

• بشرية الرسل نعمة من الله للناس لسهولة التعامل معهم.
Peygamberlerin insan olarak gönderilmesi, insanların onlar ile olan karşılıklı ilişkilerinin kolay bir hale gelmesi adına Yüce Allah'ın bahşettiği bir nimettir.

• تفاوت الناس في النعم والنقم اختبار إلهي لعباده.
İnsanlara verilen nimet ve belaların birbirinden farklı olması, Yüce Allah'ın kulları üzerinde olan ilahi bir imtihanı gereğidir.

۞ وَقَالَ ٱلَّذِينَ لَا يَرۡجُونَ لِقَآءَنَا لَوۡلَآ أُنزِلَ عَلَيۡنَا ٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ أَوۡ نَرَىٰ رَبَّنَاۗ لَقَدِ ٱسۡتَكۡبَرُواْ فِيٓ أَنفُسِهِمۡ وَعَتَوۡ عُتُوّٗا كَبِيرٗا
Bizimle karşılaşmayı ümit etmeyen ve azabımızdan korkmayan kâfirler: "Allah melekler indirerek ya da Rabbimizi aşikâr olarak görerek bizlere Muhammed'in doğruluğu hakkındaki haberini verseydi. Kesinlikle kibir bunların nefislerinde o kadar büyüdü ki, onların iman etmelerini engelleyecek dereceye vardı. Bu söyledikleriyle küfürde ve azgınlıkta haddi aştılar."
Tafsyrai arabų kalba:
يَوۡمَ يَرَوۡنَ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةَ لَا بُشۡرَىٰ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُجۡرِمِينَ وَيَقُولُونَ حِجۡرٗا مَّحۡجُورٗا
Kâfirler ölecekleri gün, berzahta, tekrar dirilecekleri gün, hesaba sürüldükleri vakit ve cehenneme girdikleri zaman melekleri göreceklerdir. İşte o durumlarda artık suçlular için hayırlı bir müjde yoktur. Müjde ancak Müminler içindir. Melekler kâfirlere şöyle derler: "Size Allah tarafından müjde yasaktır, yasaklanmıştır."
Tafsyrai arabų kalba:
وَقَدِمۡنَآ إِلَىٰ مَا عَمِلُواْ مِنۡ عَمَلٖ فَجَعَلۡنَٰهُ هَبَآءٗ مَّنثُورًا
Kâfirlerin dünyada yaptıkları bütün yardımseverlik ve hayır amellerine yöneldik. Batıl olmaları ve küfürleri sebebiyle faydalı olmayışlarından dolayı bakan kişinin pencereden giren güneş ışınlarının içerisinde uçuşan toz zerreciklerini gördüğü gibi onları faydasız hale dönüştürdük.
Tafsyrai arabų kalba:
أَصۡحَٰبُ ٱلۡجَنَّةِ يَوۡمَئِذٍ خَيۡرٞ مُّسۡتَقَرّٗا وَأَحۡسَنُ مَقِيلٗا
Cennet ehli olan Müminler o gün makam olarak kâfirlerden daha üstündürler. Müminler dünyadaki öğle uykuları gibi rahattırlar. Bu da onların Yüce Allah'a olan imanları ve salih amelleri sebebiyledir.
Tafsyrai arabų kalba:
وَيَوۡمَ تَشَقَّقُ ٱلسَّمَآءُ بِٱلۡغَمَٰمِ وَنُزِّلَ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ تَنزِيلًا
-Ey Resul!- O gün gökyüzündeki ince beyaz bulutlar yarılacak ve sayıca çok olan melekler bölük bölük mahşer yerine indirilecekler.
Tafsyrai arabų kalba:
ٱلۡمُلۡكُ يَوۡمَئِذٍ ٱلۡحَقُّ لِلرَّحۡمَٰنِۚ وَكَانَ يَوۡمًا عَلَى ٱلۡكَٰفِرِينَ عَسِيرٗا
Gerçek mülk, kıyamet gününde hak ve sabit olan mülk, her noksanlıktan münezzeh olan Rahman -Subhanehu ve Teâlâ-'nın mülküdür. O gün, Müminlerin tersine kâfirler için pek çetin bir gündür. Şüphesiz Müminler için kolay bir gün olacaktır.
Tafsyrai arabų kalba:
وَيَوۡمَ يَعَضُّ ٱلظَّالِمُ عَلَىٰ يَدَيۡهِ يَقُولُ يَٰلَيۡتَنِي ٱتَّخَذۡتُ مَعَ ٱلرَّسُولِ سَبِيلٗا
-Ey Resul!- O gün zalim kimsenin Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e tabi olmaması sebebiyle aşırı pişmanlığından iki elini ısırıp şöyle dediğini hatırla: "Keşke Rabbi katından getirdiklerinde resule tabi olsaydım ve onunla beraber kurtuluşa doğru bir yol tutsaydım."
Tafsyrai arabų kalba:
يَٰوَيۡلَتَىٰ لَيۡتَنِي لَمۡ أَتَّخِذۡ فُلَانًا خَلِيلٗا
Aşırı üzüntü ve hayıflanmadan dolayı kendi nefsine şöyle beddua ederek şöyle der: "Eyvah! Yazıklar olsun bana, keşke falan kâfiri dost edinmeseydim!"
Tafsyrai arabų kalba:
لَّقَدۡ أَضَلَّنِي عَنِ ٱلذِّكۡرِ بَعۡدَ إِذۡ جَآءَنِيۗ وَكَانَ ٱلشَّيۡطَٰنُ لِلۡإِنسَٰنِ خَذُولٗا
Kur'an bana resulün yoluyla ulaştıktan sonra o kâfir dostum beni ondan saptırdı. Şeytan, insanı çokça rezil rüsva edip yüzüstü bırakır. İnsanın başına bir sıkıntı geldiğinde ise ondan uzak olur ve temize çıkar.
Tafsyrai arabų kalba:
وَقَالَ ٱلرَّسُولُ يَٰرَبِّ إِنَّ قَوۡمِي ٱتَّخَذُواْ هَٰذَا ٱلۡقُرۡءَانَ مَهۡجُورٗا
Resul o gün kavminin halini şikayet ederek şöyle diyecektir: "Ey Rabbim! Şüphesiz beni göndermiş olduğun kavmim, bu Kur'an'ı büsbütün terk ettiler."
Tafsyrai arabų kalba:
وَكَذَٰلِكَ جَعَلۡنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوّٗا مِّنَ ٱلۡمُجۡرِمِينَۗ وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ هَادِيٗا وَنَصِيرٗا
-Ey Resul!- Sen kavminden eziyet görüp yolundan alıkonuldun. Senden önce gelen peygamberlerden her birine kendi kavminin günahkârlarını birer düşman kıldık. Hakka hidayet edici ve düşmanına karşı sana yardım edici olarak Rabbin yeter.
Tafsyrai arabų kalba:
وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَوۡلَا نُزِّلَ عَلَيۡهِ ٱلۡقُرۡءَانُ جُمۡلَةٗ وَٰحِدَةٗۚ كَذَٰلِكَ لِنُثَبِّتَ بِهِۦ فُؤَادَكَۖ وَرَتَّلۡنَٰهُ تَرۡتِيلٗا
Kâfirler şöyle dediler: "Bu Kur'an Rasûlullah'a, bir defada indirilseydi ve kendisine aralıklı olarak indirilmeseydi ya!" dediler. Hâlbuki -Ey Resul!- Biz Kur'an'ı senin kalbine sebat vermek için böyle indirdik. Anlamanı ve ezberlemeni kolaylaştırmak için parça parça ve kısım kısım indirdik.
Tafsyrai arabų kalba:
Šiame puslapyje pateiktų ajų nauda:
• الكفر مانع من قبول الأعمال الصالحة.
Küfür salih amellerin kabul edilmesine engel olur.

• خطر قرناء السوء.
Kötü dost ve arkadaşlar son derece tehlikelidir.

• ضرر هجر القرآن.
Kur'an'ı terk etmenin birçok zararı bulunmaktadır.

• من حِكَمِ تنزيل القرآن مُفَرّقًا طمأنة النبي صلى الله عليه وسلم وتيسير فهمه وحفظه والعمل به.
Kur'an-ı Kerim'in Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e parça parça indirilmesindeki hikmet; onu anlamanın, ezberlemenin ve onunla amel etmenin kolaylaştırılmasıdır.

وَلَا يَأۡتُونَكَ بِمَثَلٍ إِلَّا جِئۡنَٰكَ بِٱلۡحَقِّ وَأَحۡسَنَ تَفۡسِيرًا
-Ey Resul!- Müşriklerin sana önerip getirdiklerinden hiçbir misal yoktur ki, biz onun karşılığında sana sabit olan hak ve en güzel açıklamayı getirmiş olmayalım.
Tafsyrai arabų kalba:
ٱلَّذِينَ يُحۡشَرُونَ عَلَىٰ وُجُوهِهِمۡ إِلَىٰ جَهَنَّمَ أُوْلَٰٓئِكَ شَرّٞ مَّكَانٗا وَأَضَلُّ سَبِيلٗا
Kıyamet gününde sürülüp yüzüstü cehenneme sürüklenenler; işte onlar yeri en kötü olanlardır. Çünkü mekânları cehennemdir ve gittikleri yol haktan en uzak yoldur. Çünkü yolları, küfür ve sapıklık yoludur.
Tafsyrai arabų kalba:
وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَا مُوسَى ٱلۡكِتَٰبَ وَجَعَلۡنَا مَعَهُۥٓ أَخَاهُ هَٰرُونَ وَزِيرٗا
Musa'ya Tevrat'ı verdik ve ona yardımcı olması için kardeşi Harun'u onunla beraber resul kıldık.
Tafsyrai arabų kalba:
فَقُلۡنَا ٱذۡهَبَآ إِلَى ٱلۡقَوۡمِ ٱلَّذِينَ كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَا فَدَمَّرۡنَٰهُمۡ تَدۡمِيرٗا
O ikisine şöyle buyurduk: "Bizim ayetlerimizi yalanlayan Firavun ve kavmine gidin." Musa ve kardeşi onlara emrettiğimiz emre uyarak, Firavun ve kavmine gittiler ve onları Allah'ı birlemeye davet ettiler. Onlar ise Musa ve Harun'u yalanladılar ve sonunda onları şiddetli bir şekilde helak ettik.
Tafsyrai arabų kalba:
وَقَوۡمَ نُوحٖ لَّمَّا كَذَّبُواْ ٱلرُّسُلَ أَغۡرَقۡنَٰهُمۡ وَجَعَلۡنَٰهُمۡ لِلنَّاسِ ءَايَةٗۖ وَأَعۡتَدۡنَا لِلظَّٰلِمِينَ عَذَابًا أَلِيمٗا
Nûh -aleyhisselam-'ın kavmi resulleri yalanlayınca onları suda boğduk. Zalimleri yok etmemizi onları köklerinden yok ederek bitirme kudretimize delil kıldık. Kıyamet gününde zalimler için acıklı bir azap hazırladık.
Tafsyrai arabų kalba:
وَعَادٗا وَثَمُودَاْ وَأَصۡحَٰبَ ٱلرَّسِّ وَقُرُونَۢا بَيۡنَ ذَٰلِكَ كَثِيرٗا
Hûd'un kavmi Âd'ı, Salih'in kavmi Semûd'u, kuyu sahiplerini ve bu üçünün arasında daha birçok nesilleri de (şirklerinden ötürü) helak ettik.
Tafsyrai arabų kalba:
وَكُلّٗا ضَرَبۡنَا لَهُ ٱلۡأَمۡثَٰلَۖ وَكُلّٗا تَبَّرۡنَا تَتۡبِيرٗا
Helak olanların her birine ibret almaları için kendisinden önce gelen ümmetlerin helak olmalarının sebeplerini anlattık. Küfürleri ve inatlarından ötürü hepsini çok şiddetli bir şekilde yok ettik.
Tafsyrai arabų kalba:
وَلَقَدۡ أَتَوۡاْ عَلَى ٱلۡقَرۡيَةِ ٱلَّتِيٓ أُمۡطِرَتۡ مَطَرَ ٱلسَّوۡءِۚ أَفَلَمۡ يَكُونُواْ يَرَوۡنَهَاۚ بَلۡ كَانُواْ لَا يَرۡجُونَ نُشُورٗا
Kavminden hakkı yalanlayanlar -Şam'a giderlerken- o kötü fiili işlemeleri sebebi ile ceza olarak taş yağmuruna tutulmuş olan o beldeye uğramışlardı. O beldeyi görmemişler miydi? Hayır! Onlar öldükten sonra hesaba çekilecekleri tekrar dirilmeyi düşünmüyorlardı.
Tafsyrai arabų kalba:
وَإِذَا رَأَوۡكَ إِن يَتَّخِذُونَكَ إِلَّا هُزُوًا أَهَٰذَا ٱلَّذِي بَعَثَ ٱللَّهُ رَسُولًا
-Ey Resul!- seninle karşılaştıkları zaman o yalancılar alay ederek ve inkâr ederek şöyle derler: "Allah'ın bize resul olarak gönderdiği bu mu?"
Tafsyrai arabų kalba:
إِن كَادَ لَيُضِلُّنَا عَنۡ ءَالِهَتِنَا لَوۡلَآ أَن صَبَرۡنَا عَلَيۡهَاۚ وَسَوۡفَ يَعۡلَمُونَ حِينَ يَرَوۡنَ ٱلۡعَذَابَ مَنۡ أَضَلُّ سَبِيلًا
Şayet ilahlarımıza ibadet etmekte sabretmeseydik, neredeyse bizi delilleriyle ve kesin kanıtlarıyla saptıracaktı. Onlar kabirlerinde ve kıyamet gününde azabı gördükleri zaman, kimin yolunun sapık olduğunu bilecekler ve hangilerinin daha sapık olduğunu anlayacaklar.
Tafsyrai arabų kalba:
أَرَءَيۡتَ مَنِ ٱتَّخَذَ إِلَٰهَهُۥ هَوَىٰهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيۡهِ وَكِيلًا
-Ey Resul! Arzularını- ilah edinip ona itaat eden kimseyi gördün mü? O halde sen mi onu imana döndürecek, küfürden engelleyecek ve ona bir koruyucu olacaksın?
Tafsyrai arabų kalba:
Šiame puslapyje pateiktų ajų nauda:
• الكفر بالله والتكذيب بآياته سبب إهلاك الأمم.
Ümmetlerin helak edilmelerinin sebebi, Yüce Allah'a iman etmeyip, kâfir olmak ve ayetlerini yalanlamaktır.

• غياب الإيمان بالبعث سبب عدم الاتعاظ.
Ölümden sonra tekrar dirilmeye iman etmemenin sebebi geçmişten ders almamaktır.

• السخرية بأهل الحق شأن الكافرين.
Hak ehliyle alay etmek, kâfirlerin genel bir davranışıdır.

• خطر اتباع الهوى.
Arzulara uymak son derece tehlikelidir.

أَمۡ تَحۡسَبُ أَنَّ أَكۡثَرَهُمۡ يَسۡمَعُونَ أَوۡ يَعۡقِلُونَۚ إِنۡ هُمۡ إِلَّا كَٱلۡأَنۡعَٰمِ بَلۡ هُمۡ أَضَلُّ سَبِيلًا
-Ey Resul!- Yüce Allah'ın tevhidine ve O'na itaat etmeye davet ettiğin birçok kimsenin, seni kabul etmek için dinlediklerini ve sunulan delilleri gerçekten anlayıp, akıl ettiklerini mi sanıyorsun? Onlar; dinleyip, işitme, akıl etme ve anlama bakımından hayvanlar gibidirler. Hatta gittikleri yol itibariyle onlardan daha da sapıktırlar.
Tafsyrai arabų kalba:
أَلَمۡ تَرَ إِلَىٰ رَبِّكَ كَيۡفَ مَدَّ ٱلظِّلَّ وَلَوۡ شَآءَ لَجَعَلَهُۥ سَاكِنٗا ثُمَّ جَعَلۡنَا ٱلشَّمۡسَ عَلَيۡهِ دَلِيلٗا
-Ey Resul!- Yeryüzünde gölgeyi yayıp, uzattığı vakit Yüce Allah'ın yarattıklarının izlerini görmez misin? Eğer dileseydi, onu hareketsiz olarak sabit kılardı. Sonra biz uzayıp kısalmasıyla Güneş'i ona delil kıldık.
Tafsyrai arabų kalba:
ثُمَّ قَبَضۡنَٰهُ إِلَيۡنَا قَبۡضٗا يَسِيرٗا
Sonra, gölgeyi Güneş'in yükselmesine göre kademe kademe yavaş yavaş kendimize doğru çektik.
Tafsyrai arabų kalba:
وَهُوَ ٱلَّذِي جَعَلَ لَكُمُ ٱلَّيۡلَ لِبَاسٗا وَٱلنَّوۡمَ سُبَاتٗا وَجَعَلَ ٱلنَّهَارَ نُشُورٗا
Geceyi sizi ve her şeyi örten elbise haline dönüştüren Yüce Allah'tır. Uykuyu işlerinizin yorgunluğundan dinlendiğiniz istirahat vaktine dönüştüren O'dur. Gündüzü de dağılıp işlerinizde çalışma zamanı yapan O'dur.
Tafsyrai arabų kalba:
وَهُوَ ٱلَّذِيٓ أَرۡسَلَ ٱلرِّيَٰحَ بُشۡرَۢا بَيۡنَ يَدَيۡ رَحۡمَتِهِۦۚ وَأَنزَلۡنَا مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ طَهُورٗا
Rüzgârları kullarına olan rahmeti sebebiyle yağmurun yağmasının müjdecisi olarak gönderen O'dur. Biz gökten tertemiz ve kendisi ile temizlendikleri yağmur suyunu indirdik.
Tafsyrai arabų kalba:
لِّنُحۡـِۧيَ بِهِۦ بَلۡدَةٗ مَّيۡتٗا وَنُسۡقِيَهُۥ مِمَّا خَلَقۡنَآ أَنۡعَٰمٗا وَأَنَاسِيَّ كَثِيرٗا
Nitekim gökten yağan o suyla kuru bir araziye can verir, çeşitli bitkileri çimlendirip filizlendirir, o yerde çeşitli yeşillikleri yayar ve o suyla yarattığımız birçok hayvan ve insanı sularız.
Tafsyrai arabų kalba:
وَلَقَدۡ صَرَّفۡنَٰهُ بَيۡنَهُمۡ لِيَذَّكَّرُواْ فَأَبَىٰٓ أَكۡثَرُ ٱلنَّاسِ إِلَّا كُفُورٗا
Biz Kur'an'da delilleri ve kesin kanıtları ibret almaları için çeşitli şekillerde açıkladık. Buna rağmen insanların çoğu hakkı inkâr etmekten ve ona nankörlük etmekten vazgeçmezler.
Tafsyrai arabų kalba:
وَلَوۡ شِئۡنَا لَبَعَثۡنَا فِي كُلِّ قَرۡيَةٖ نَّذِيرٗا
Eğer dileseydik, Allah'ın azabından sakındırıp, korkutmak için her kasabaya bir resul gönderirdik. Ama biz bunu böyle dilemedik. Bilakis, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'i bütün insanlara resul olarak gönderdik.
Tafsyrai arabų kalba:
فَلَا تُطِعِ ٱلۡكَٰفِرِينَ وَجَٰهِدۡهُم بِهِۦ جِهَادٗا كَبِيرٗا
İsteklerine ses çıkarmayıp, sunmuş oldukları şeylere onay vererek sakın kâfirlere itaat edeyim deme. Sana verdikleri eziyete sabrederek ve onları Yüce Allah'a davet ederken karşı karşıya kaldığın zorluklara tahammül ederek indirilen bu Kur'an ile onlarla büyük bir mücadelede bulun.
Tafsyrai arabų kalba:
۞ وَهُوَ ٱلَّذِي مَرَجَ ٱلۡبَحۡرَيۡنِ هَٰذَا عَذۡبٞ فُرَاتٞ وَهَٰذَا مِلۡحٌ أُجَاجٞ وَجَعَلَ بَيۡنَهُمَا بَرۡزَخٗا وَحِجۡرٗا مَّحۡجُورٗا
İki denizin suyunu birbirine katan Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'dır. O tatlı olanı tuzlu olan ile birbirine katmış, aralarına da örtücü bir set koymuştur. Böylece bu iki su birbiri içine karışmamıştır.
Tafsyrai arabų kalba:
وَهُوَ ٱلَّذِي خَلَقَ مِنَ ٱلۡمَآءِ بَشَرٗا فَجَعَلَهُۥ نَسَبٗا وَصِهۡرٗاۗ وَكَانَ رَبُّكَ قَدِيرٗا
Erkek ve kadının suyundan (menisinden) bir beşer yaratan O'dur. Beşeri yaratan O yaratıcı nesep ve sıhriyet (kan ve evlilik bağından doğan) akrabalığını da yarattı. -Ey Resul!- Rabbin her şeye kadirdir. Hiçbir şey O'nu aciz bırakamaz. Erkeğin ve kadının menisinden insanı yaratması da O'nun kudretindendir.
Tafsyrai arabų kalba:
وَيَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَا يَنفَعُهُمۡ وَلَا يَضُرُّهُمۡۗ وَكَانَ ٱلۡكَافِرُ عَلَىٰ رَبِّهِۦ ظَهِيرٗا
Kâfirler, itaat ettiklerinde kendilerine faydası olmayan ve onlara karşı geldiklerinde kendilerine zararı da dokunmayan Yüce Allah'tan başka putlara ibadet ederler. Kâfir, her noksanlıktan münezzeh olan Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'yı öfkelendiren şeytana tabidir.
Tafsyrai arabų kalba:
Šiame puslapyje pateiktų ajų nauda:
• انحطاط الكافر إلى مستوى دون مستوى الحيوان بسبب كفره بالله.
Kâfirler, Allah'a küfürleri sebebi ile hayvanlardan daha aşağı derecededirler.

• ظاهرة الظل آية من آيات الله الدالة على قدرته.
Gölge, Yüce Allah'ın kudretine işaret eden büyük bir mucizedir.

• تنويع الحجج والبراهين أسلوب تربوي ناجح.
Delil ve kesin kanıtları çeşitlendirmek başarılı bir eğitim metodudur.

• الدعوة بالقرآن من صور الجهاد في سبيل الله.
Allah yolunda cihat etmenin çeşitlerinden birisi de Kur'an ile davet etmektir.

وَمَآ أَرۡسَلۡنَٰكَ إِلَّا مُبَشِّرٗا وَنَذِيرٗا
-Ey Resul!- "Biz seni Yüce Allah'a iman eden, salih amel işleyen ve itaat edenleri müjdeleyici, kâfirleri, isyan edenleri ve günah işleyenleri de uyarıcı olarak gönderdik."
Tafsyrai arabų kalba:
قُلۡ مَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٍ إِلَّا مَن شَآءَ أَن يَتَّخِذَ إِلَىٰ رَبِّهِۦ سَبِيلٗا
-Ey Resul!- De ki: "Ben sizden risaleti tebliğ etmeye karşılık bir ücret istemiyorum. Ancak sizden dileyen kimse infak ederek Allah'ın rızasını kazanmaya doğru bir yol edinmek isterse öyle yapsın."
Tafsyrai arabų kalba:
وَتَوَكَّلۡ عَلَى ٱلۡحَيِّ ٱلَّذِي لَا يَمُوتُ وَسَبِّحۡ بِحَمۡدِهِۦۚ وَكَفَىٰ بِهِۦ بِذُنُوبِ عِبَادِهِۦ خَبِيرًا
-Ey Resul!- Tüm işlerinde sadece Hayy/hiç ölmeyen, daima diri olan Yüce Allah'a tevekkül et! O -Subhanehu ve Teâlâ-'yı överek ve hamt ederek tespih et! Kullarının günahlarından haberdar olarak O yeter. Onların günahlarından hiçbir şey O'na gizli kalmaz. İşlemiş oldukları günahların karşılığını göreceklerdir.
Tafsyrai arabų kalba:
ٱلَّذِي خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ وَمَا بَيۡنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٖ ثُمَّ ٱسۡتَوَىٰ عَلَى ٱلۡعَرۡشِۖ ٱلرَّحۡمَٰنُ فَسۡـَٔلۡ بِهِۦ خَبِيرٗا
Gökleri, yeri ve aralarındakileri altı günde yaratan; sonra celâline yaraşır bir şekilde yükselip arşa istivâ eden Rahmân'dır. -Ey Resul!- Onu her şeyden haberi olan Allah'a sor! O her şeyi bilendir. Hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
Tafsyrai arabų kalba:
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱسۡجُدُواْۤ لِلرَّحۡمَٰنِ قَالُواْ وَمَا ٱلرَّحۡمَٰنُ أَنَسۡجُدُ لِمَا تَأۡمُرُنَا وَزَادَهُمۡ نُفُورٗا۩
Kâfirlere: "Rahman'a secde edin!" denildiğinde; "Biz Rahman'a secde etmeyiz! Rahman nedir?" dediler. "Biz onu tanımıyoruz ve onu ikrar da etmiyoruz. O'nun ne olduğunu bilmeden senin bize emrettiğin şeye mi secde edeceğiz?" Peygamberin Rahman'a secde etmelerini emretmesi, onları Yüce Allah'a karşı iman etmekten daha da uzaklaştırdı.
Tafsyrai arabų kalba:
تَبَارَكَ ٱلَّذِي جَعَلَ فِي ٱلسَّمَآءِ بُرُوجٗا وَجَعَلَ فِيهَا سِرَٰجٗا وَقَمَرٗا مُّنِيرٗا
Gökyüzünde hareket eden gezegenleri ve yıldızları yaratan, ışıkları yayan, Güneş'i ve Güneş'in ışıklarını yansıtıp yeri aydınlatan bir Ay var eden Allah çok yücedir.
Tafsyrai arabų kalba:
وَهُوَ ٱلَّذِي جَعَلَ ٱلَّيۡلَ وَٱلنَّهَارَ خِلۡفَةٗ لِّمَنۡ أَرَادَ أَن يَذَّكَّرَ أَوۡ أَرَادَ شُكُورٗا
Gece ile gündüzü arka arkaya peşi sıra getiren Yüce Allah'tır. Böylece dileyen kimse Yüce Allah'ın ayetlerinden ibret alıp, hidayet bulur yahut nimetlerine şükreder.
Tafsyrai arabų kalba:
وَعِبَادُ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلَّذِينَ يَمۡشُونَ عَلَى ٱلۡأَرۡضِ هَوۡنٗا وَإِذَا خَاطَبَهُمُ ٱلۡجَٰهِلُونَ قَالُواْ سَلَٰمٗا
Rahman'ın Mümin kulları, yeryüzünde vakarlı ve alçak gönüllü olarak yürürler. Cahiller kendilerine laf attıklarında ise, misliyle karşılık vermezler. Bilakis onlara güzel sözler söylerler ve bu davranışlarından dolayı onlara cahilce davranmazlar.
Tafsyrai arabų kalba:
وَٱلَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمۡ سُجَّدٗا وَقِيَٰمٗا
Onlar, alınlarının üzerine secde ederek ve ayaklarının üzerine kıyama durarak Yüce Allah için namaz kılıp, Rableri için gecelerler.
Tafsyrai arabų kalba:
وَٱلَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا ٱصۡرِفۡ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَۖ إِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًا
Onlar, Rablerine dua ederken şöyle derler: "Rabbimiz, cehennem azabını bizden uzaklaştır. Doğrusu cehennemin azabı kâfir olarak ölenler için devamlıdır."
Tafsyrai arabų kalba:
إِنَّهَا سَآءَتۡ مُسۡتَقَرّٗا وَمُقَامٗا
Gerçekten orası yerleşen/iskan eden için ne kötü bir yerleşme ve içinde ikamet eden için ne kötü bir ikamet yeridir.
Tafsyrai arabų kalba:
وَٱلَّذِينَ إِذَآ أَنفَقُواْ لَمۡ يُسۡرِفُواْ وَلَمۡ يَقۡتُرُواْ وَكَانَ بَيۡنَ ذَٰلِكَ قَوَامٗا
Onlar, mallarını harcadıkları zaman savurganlık derecesine varmaz gerek kendi nefislerine gerek başkalarına ve nafakasından sorumlu oldukları kimselere karşı cimrilik etmezler. Onların harcamaları israf ile cimriliğin arasında orta bir yoldur.
Tafsyrai arabų kalba:
Šiame puslapyje pateiktų ajų nauda:
• الداعي إلى الله لا يطلب الجزاء من الناس.
Allah yoluna davet eden kimse davetinin karşılığını insanlardan beklemez.

• ثبوت صفة الاستواء لله بما يليق به سبحانه وتعالى.
Arşa istivâ etme sıfatı, Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'ya yaraşır bir şekilde ispat edilmiştir.

• أن الرحمن اسم من أسماء الله لا يشاركه فيه أحد قط، دال على صفة من صفاته وهي الرحمة.
Er-Rahman, Yüce Allah'ın isimlerinden olup; beşerden hiçbir kimse bu isminde Yüce Allah'a benzemez. Bu isim Yüce Allah'ın rahmet sıfatına işaret eder.

• إعانة العبد بتعاقب الليل والنهار على تدارُكِ ما فاتَهُ من الطاعة في أحدهما.
Gece ve gündüz sürekli peşi sıra gelerek, kulun yapamadığı bir ibadeti telafi etmesinde ona fırsat vererek yardımcı olur.

• من صفات عباد الرحمن التواضع والحلم، وطاعة الله عند غفلة الناس، والخوف من الله، والتزام التوسط في الإنفاق وفي غيره من الأمور.
Tevazu sahibi olmak, sabır göstermek, insanlar gaflet halindeyken Yüce Allah'a ibadet etmek, O'ndan korkmak, harcamada ve tüm işlerde orta yolu tutmak (övülen) Rahman'ın kullarının özelliklerindendir.

وَٱلَّذِينَ لَا يَدۡعُونَ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ وَلَا يَقۡتُلُونَ ٱلنَّفۡسَ ٱلَّتِي حَرَّمَ ٱللَّهُ إِلَّا بِٱلۡحَقِّ وَلَا يَزۡنُونَۚ وَمَن يَفۡعَلۡ ذَٰلِكَ يَلۡقَ أَثَامٗا
Onlar, Allah -Subhanehu ve Teâlâ- ile beraber başka bir ilaha dua etmezler. Ancak katilin, mürtedin/dinden dönenin veya zina etmiş olan muhsan kimsenin (evli olan yahut da başından evlilik geçmiş olanın) öldürülmesi hariç, hak yolla olmadıkça Yüce Allah'ın haram kıldığı nefsi öldürmeyenler ve zina etmeyenlerdir. Kim bu büyük günahları işlerse, kıyamet gününde işlemiş olduğu günahının cezasını bulur.
Tafsyrai arabų kalba:
يُضَٰعَفۡ لَهُ ٱلۡعَذَابُ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ وَيَخۡلُدۡ فِيهِۦ مُهَانًا
Kıyamet günü, onun azabı kat kat arttırılır ve zillet içinde hep orada kalır.
Tafsyrai arabų kalba:
إِلَّا مَن تَابَ وَءَامَنَ وَعَمِلَ عَمَلٗا صَٰلِحٗا فَأُوْلَٰٓئِكَ يُبَدِّلُ ٱللَّهُ سَيِّـَٔاتِهِمۡ حَسَنَٰتٖۗ وَكَانَ ٱللَّهُ غَفُورٗا رَّحِيمٗا
Yüce Allah'a tövbe edip iman eden ve salih amel işleyenler, böyle davranıp samimiyetle tövbe edenlerin, Yüce Allah, işlemiş oldukları kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah günahlarından tövbe eden kullarını çok bağışlayan ve onlara çok merhamet edendir.
Tafsyrai arabų kalba:
وَمَن تَابَ وَعَمِلَ صَٰلِحٗا فَإِنَّهُۥ يَتُوبُ إِلَى ٱللَّهِ مَتَابٗا
Kim Allah'a tövbe edip itaat eder, günahları terk edip tövbesinin sadık olduğuna delil getirirse; kuşkusuz onun tövbesi kabul edilmiş tövbe olur.
Tafsyrai arabų kalba:
وَٱلَّذِينَ لَا يَشۡهَدُونَ ٱلزُّورَ وَإِذَا مَرُّواْ بِٱللَّغۡوِ مَرُّواْ كِرَامٗا
Onlar günah işlenen, haram ve yasak olan eğlence mekânları gibi batıl yerlerde bulunmazlar. Boş laf konuşan ve boş davranışlarda bulunanlarla karşılaştıklarında vakarla geçip giderler. Kendi nefislerinin değerini bilerek onların arasına girip onlara karışmaktan kendilerini uzak tutarlar.
Tafsyrai arabų kalba:
وَٱلَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُواْ بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِمۡ لَمۡ يَخِرُّواْ عَلَيۡهَا صُمّٗا وَعُمۡيَانٗا
Kendilerine Yüce Allah'ın duyulan ve görünen ayetleri hatırlatıldığı zaman, duyulan ayetlere karşı kulakları sağır ve görünenlere karşı da gözleri kör olarak davranmazlar.
Tafsyrai arabų kalba:
وَٱلَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبۡ لَنَا مِنۡ أَزۡوَٰجِنَا وَذُرِّيَّٰتِنَا قُرَّةَ أَعۡيُنٖ وَٱجۡعَلۡنَا لِلۡمُتَّقِينَ إِمَامًا
Dualarında Rablerine şöyle seslenirler: "Rabbimiz! Bize takvası ve hak üzere dosdoğru olmasıyla gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla. Bizi, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara kendisine uyulan önderler eyle."
Tafsyrai arabų kalba:
أُوْلَٰٓئِكَ يُجۡزَوۡنَ ٱلۡغُرۡفَةَ بِمَا صَبَرُواْ وَيُلَقَّوۡنَ فِيهَا تَحِيَّةٗ وَسَلَٰمًا
O sıfatlarla sıfatlananlar, Allah'a itaat etmede sabretmeleri sebebiyle Firdevs cennetinde yüksek odalarla mükâfatlandırılacaklardır. Orada melekler tarafından esenlik ve selamet dileğiyle karşılanacaklardır. Orada belalardan selamette olacaklardır.
Tafsyrai arabų kalba:
خَٰلِدِينَ فِيهَاۚ حَسُنَتۡ مُسۡتَقَرّٗا وَمُقَامٗا
Orada ebedî kalırlar. İskan edip yerleştikleri yer ne güzel bir yer ve ikamet ettikleri mekân ne güzel mekândır.
Tafsyrai arabų kalba:
قُلۡ مَا يَعۡبَؤُاْ بِكُمۡ رَبِّي لَوۡلَا دُعَآؤُكُمۡۖ فَقَدۡ كَذَّبۡتُمۡ فَسَوۡفَ يَكُونُ لِزَامَۢا
-Ey Resul!- Küfürlerinde ısrar eden kâfirlere de ki: "Sizin itaatinizden, Rabbimin kendisine dönen herhangi bir fayda yoktur ki, size bir önem versin. O'na itaat ederek yapmış olduğunuz ibadet duanız ve isteme duanız olmasaydı size önem vermezdi. Resulün size Rabbiniz katından getirdiğini yalanladınız. Yalanlamanın karşılığı olan (azap) sürekli olarak sizinle beraber olacaktır."
Tafsyrai arabų kalba:
Šiame puslapyje pateiktų ajų nauda:
• من صفات عباد الرحمن: البعد عن الشرك، وتجنُّب قتل الأنفس بغير حق، والبعد عن الزنى، والبعد عن الباطل، والاعتبار بآيات الله، والدعاء.
Rahman'ın kullarının sıfatlarından bazıları şunlardır: Şirk koşmamak, haksız yere bir insanı öldürmekten uzak durmak, zina etmemek, batıldan uzak durmak, Allah'ın ayetlerinden ibret almak ve dua etmek.

• التوبة النصوح تقتضي ترك المعصية وفعل الطاعة.
Nasuh tövbe, günahı terk etmeyi ve ibadet etmeyi gerektirir.

• الصبر سبب في دخول الفردوس الأعلى من الجنة.
Sabretmek, Firdevs cennetinin en yüksek yerine girmeye sebep olur.

• غنى الله عن إيمان الكفار.
Allah Teâlâ’nın kâfirlerin iman etmesine ihtiyacı yoktur.

 
Reikšmių vertimas Sūra: Sūra Al-Furkan
Sūrų turinys Puslapio numeris
 
Kilniojo Korano reikšmių vertimas - Kilniojo Korano sutrumpinto aiškinimo vertimas į turkų kalbą - Vertimų turinys

Kilniojo Korano reikšmių vertimas į turkų k., išleido Korano studijų interpretavimo centras.

Uždaryti