Kilniojo Korano reikšmių vertimas - Turkų k. vertimas - Šaban Britš * - Vertimų turinys

XML CSV Excel API
Please review the Terms and Policies

Reikšmių vertimas Sūra: Sūra Ibrahim   Aja (Korano eilutė):

Sûratu İbrâhîm

الٓرۚ كِتَٰبٌ أَنزَلۡنَٰهُ إِلَيۡكَ لِتُخۡرِجَ ٱلنَّاسَ مِنَ ٱلظُّلُمَٰتِ إِلَى ٱلنُّورِ بِإِذۡنِ رَبِّهِمۡ إِلَىٰ صِرَٰطِ ٱلۡعَزِيزِ ٱلۡحَمِيدِ
Elif, Lâm Râ! Bu, insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan aydınlığa, Aziz ve Hamîd olanın dosdoğru yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz kitaptır.
Tafsyrai arabų kalba:
ٱللَّهِ ٱلَّذِي لَهُۥ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِۗ وَوَيۡلٞ لِّلۡكَٰفِرِينَ مِنۡ عَذَابٖ شَدِيدٍ
O Allah ki, göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Uğrayacakları şiddetli azaptan dolayı vay kâfirlere!
Tafsyrai arabų kalba:
ٱلَّذِينَ يَسۡتَحِبُّونَ ٱلۡحَيَوٰةَ ٱلدُّنۡيَا عَلَى ٱلۡأٓخِرَةِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ وَيَبۡغُونَهَا عِوَجًاۚ أُوْلَٰٓئِكَ فِي ضَلَٰلِۭ بَعِيدٖ
Onlar dünya hayatını ahirete tercih ederler. Allah’ın yolundan alıkoyup, onun eğri büğrü olmasını isterler. İşte onlar (haktan) uzak bir sapıklık içindedirler. @Pataisyta
Onlar dünya hayatını ahirette tercih ederler. Allah’ın yolundan alıkoyup, onun eğri büğrü olmasını isterler. İşte onlar (haktan) uzak bir sapıklık içindedirler.
Tafsyrai arabų kalba:
وَمَآ أَرۡسَلۡنَا مِن رَّسُولٍ إِلَّا بِلِسَانِ قَوۡمِهِۦ لِيُبَيِّنَ لَهُمۡۖ فَيُضِلُّ ٱللَّهُ مَن يَشَآءُ وَيَهۡدِي مَن يَشَآءُۚ وَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
Kendilerine açıklayıp, beyan etsin diye, her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik. Allah dilediğini saptırır ve dilediğini de hidayet eder. O, Aziz'dir, Hakim'dir.
Tafsyrai arabų kalba:
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا مُوسَىٰ بِـَٔايَٰتِنَآ أَنۡ أَخۡرِجۡ قَوۡمَكَ مِنَ ٱلظُّلُمَٰتِ إِلَى ٱلنُّورِ وَذَكِّرۡهُم بِأَيَّىٰمِ ٱللَّهِۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّكُلِّ صَبَّارٖ شَكُورٖ
Musa’yı ayetlerimizle; "Toplumunu karanlıklardan aydınlığa çıkar ve Allah’ın (nimet verdiği) günlerini onlara hatırlat!" diye göndermiştik. Bunda, çok çok sabreden ve şükreden herkes için ayetler vardır. @Pataisyta
Musa’yı ayetlerimizle, toplumun karanlıklardan aydınlığa çıkar ve Allah’ın (nimet verdiği) günlerini onlara hatırlat diye göndermiştik. Bunda, çok çok sabreden ve şükreden herkes için ayetler vardır.
Tafsyrai arabų kalba:
وَإِذۡ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوۡمِهِ ٱذۡكُرُواْ نِعۡمَةَ ٱللَّهِ عَلَيۡكُمۡ إِذۡ أَنجَىٰكُم مِّنۡ ءَالِ فِرۡعَوۡنَ يَسُومُونَكُمۡ سُوٓءَ ٱلۡعَذَابِ وَيُذَبِّحُونَ أَبۡنَآءَكُمۡ وَيَسۡتَحۡيُونَ نِسَآءَكُمۡۚ وَفِي ذَٰلِكُم بَلَآءٞ مِّن رَّبِّكُمۡ عَظِيمٞ
Musa, kavmine şöyle dedi: Allah’ın size olan nimetlerini düşünün. Size kötüce işkence eden, kadınlarınızı sağ bırakıp oğullarınızı öldüren Firavun Hanedanı'ndan sizi kurtardı. Bütün bunlarda Rabbinizden size büyük bir imtihan vardır.
Tafsyrai arabų kalba:
وَإِذۡ تَأَذَّنَ رَبُّكُمۡ لَئِن شَكَرۡتُمۡ لَأَزِيدَنَّكُمۡۖ وَلَئِن كَفَرۡتُمۡ إِنَّ عَذَابِي لَشَدِيدٞ
Rabbiniz: Şükrederseniz andolsun ki, size karşılığını artıracağım; nankörlük ederseniz bilin ki azabım pek çetindir, diye duyurmuştu.
Tafsyrai arabų kalba:
وَقَالَ مُوسَىٰٓ إِن تَكۡفُرُوٓاْ أَنتُمۡ وَمَن فِي ٱلۡأَرۡضِ جَمِيعٗا فَإِنَّ ٱللَّهَ لَغَنِيٌّ حَمِيدٌ
Musa: Siz ve yeryüzünde olanlar, hepiniz kâfir olsanız Allah yine de zengin ve hamd edilmeye layık olandır, demişti.
Tafsyrai arabų kalba:
أَلَمۡ يَأۡتِكُمۡ نَبَؤُاْ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِكُمۡ قَوۡمِ نُوحٖ وَعَادٖ وَثَمُودَ وَٱلَّذِينَ مِنۢ بَعۡدِهِمۡ لَا يَعۡلَمُهُمۡ إِلَّا ٱللَّهُۚ جَآءَتۡهُمۡ رُسُلُهُم بِٱلۡبَيِّنَٰتِ فَرَدُّوٓاْ أَيۡدِيَهُمۡ فِيٓ أَفۡوَٰهِهِمۡ وَقَالُوٓاْ إِنَّا كَفَرۡنَا بِمَآ أُرۡسِلۡتُم بِهِۦ وَإِنَّا لَفِي شَكّٖ مِّمَّا تَدۡعُونَنَآ إِلَيۡهِ مُرِيبٖ
Sizden önce geçen Nuh, Àd, Semûd halklarının ve onlardan sonra gelenlerin haberleri size ulaşmadı mı? Ki onları Allah’tan başkası bilmez. Onlara peygamberleri delillerle geldiler, fakat ellerini ağızlarına götürüp: "Biz sizinle gönderilene küfrediyoruz. Bizi çağırdığınız şeyden de şüphe ve endişe içindeyiz" dediler.
Tafsyrai arabų kalba:
۞ قَالَتۡ رُسُلُهُمۡ أَفِي ٱللَّهِ شَكّٞ فَاطِرِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۖ يَدۡعُوكُمۡ لِيَغۡفِرَ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمۡ وَيُؤَخِّرَكُمۡ إِلَىٰٓ أَجَلٖ مُّسَمّٗىۚ قَالُوٓاْ إِنۡ أَنتُمۡ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُنَا تُرِيدُونَ أَن تَصُدُّونَا عَمَّا كَانَ يَعۡبُدُ ءَابَآؤُنَا فَأۡتُونَا بِسُلۡطَٰنٖ مُّبِينٖ
Peygamberleri: Gökleri ve yeri yaratan, günahlarınızı mağfiret etmeye çağıran ve bir süreye kadar sizi erteleyen Allah’tan mı şüphe ediyorsunuz? dediler. Onlar da: Siz de sadece bizim gibi birer insansınız; bizi babalarımızın ibadet ettiklerinden alıkoymak istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçık bir delil getirmelisiniz, dediler.
Tafsyrai arabų kalba:
قَالَتۡ لَهُمۡ رُسُلُهُمۡ إِن نَّحۡنُ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُكُمۡ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ يَمُنُّ عَلَىٰ مَن يَشَآءُ مِنۡ عِبَادِهِۦۖ وَمَا كَانَ لَنَآ أَن نَّأۡتِيَكُم بِسُلۡطَٰنٍ إِلَّا بِإِذۡنِ ٱللَّهِۚ وَعَلَى ٱللَّهِ فَلۡيَتَوَكَّلِ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ
Peygamberleri onlara dedi ki: Biz ancak sizin gibi birer insanız ama Allah, kullarından dilediğine lütufta bulunur. Allah’ın izni olmadıkça biz size delil getirmemiz mümkün değildir. Müminler sadece Allah’a tevekkül etsinler.
Tafsyrai arabų kalba:
وَمَا لَنَآ أَلَّا نَتَوَكَّلَ عَلَى ٱللَّهِ وَقَدۡ هَدَىٰنَا سُبُلَنَاۚ وَلَنَصۡبِرَنَّ عَلَىٰ مَآ ءَاذَيۡتُمُونَاۚ وَعَلَى ٱللَّهِ فَلۡيَتَوَكَّلِ ٱلۡمُتَوَكِّلُونَ
Bize hidayet yollarımıza eriştiren Allah’a niçin tevekkül etmeyeyim? Bize ettiğiniz eziyete elbette sabredeceğiz. Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkül etsinler.
Tafsyrai arabų kalba:
وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لِرُسُلِهِمۡ لَنُخۡرِجَنَّكُم مِّنۡ أَرۡضِنَآ أَوۡ لَتَعُودُنَّ فِي مِلَّتِنَاۖ فَأَوۡحَىٰٓ إِلَيۡهِمۡ رَبُّهُمۡ لَنُهۡلِكَنَّ ٱلظَّٰلِمِينَ
Kâfir olanlar ise, rasûllerine : "Ya bizim dinimize geri dönersiniz ya da sizi ülkemizden çıkarırız" dediler. Rab’leri (rasûllere) şöyle vahyetti: Zalimleri elbette helak edeceğiz.
Tafsyrai arabų kalba:
وَلَنُسۡكِنَنَّكُمُ ٱلۡأَرۡضَ مِنۢ بَعۡدِهِمۡۚ ذَٰلِكَ لِمَنۡ خَافَ مَقَامِي وَخَافَ وَعِيدِ
Onlardan sonra yeryüzüne sizi yerleştireceğiz. Bu, (kıyamet günü) huzuruma çıkmaktan korkanlar ve azabımdan korkanlar içindir.
Tafsyrai arabų kalba:
وَٱسۡتَفۡتَحُواْ وَخَابَ كُلُّ جَبَّارٍ عَنِيدٖ
(Rasûller) Fetih istediler ve her inatçı zorba hüsrana uğradı.
Tafsyrai arabų kalba:
مِّن وَرَآئِهِۦ جَهَنَّمُ وَيُسۡقَىٰ مِن مَّآءٖ صَدِيدٖ
(Kâfirin) önünde cehennem vardır; orada kanlı irinli su içirilecektir.
Tafsyrai arabų kalba:
يَتَجَرَّعُهُۥ وَلَا يَكَادُ يُسِيغُهُۥ وَيَأۡتِيهِ ٱلۡمَوۡتُ مِن كُلِّ مَكَانٖ وَمَا هُوَ بِمَيِّتٖۖ وَمِن وَرَآئِهِۦ عَذَابٌ غَلِيظٞ
Onu yudumlayacak fakat bir türlü boğazından geçmeyecektir. Ölüm ona her yerden geldiği halde, ölemeyecek, (Bu azabın) ardından ağır bir azap daha gelecektir.
Tafsyrai arabų kalba:
مَّثَلُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِرَبِّهِمۡۖ أَعۡمَٰلُهُمۡ كَرَمَادٍ ٱشۡتَدَّتۡ بِهِ ٱلرِّيحُ فِي يَوۡمٍ عَاصِفٖۖ لَّا يَقۡدِرُونَ مِمَّا كَسَبُواْ عَلَىٰ شَيۡءٖۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلضَّلَٰلُ ٱلۡبَعِيدُ
Rablerini küfredenlerin durumu, onların amelleri, fırtınalı bir günde, rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer; kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. İşte bu uzak sapıktır.
Tafsyrai arabų kalba:
أَلَمۡ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ بِٱلۡحَقِّۚ إِن يَشَأۡ يُذۡهِبۡكُمۡ وَيَأۡتِ بِخَلۡقٖ جَدِيدٖ
Gökleri ve yeri Allah’ın hak ile yarattığını görmüyor musunuz? Dilerse sizi giderip (yerinize) yeni bir topluluk getirir.
Tafsyrai arabų kalba:
وَمَا ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ بِعَزِيزٖ
Bu, Allah için hiç zor değildir.
Tafsyrai arabų kalba:
وَبَرَزُواْ لِلَّهِ جَمِيعٗا فَقَالَ ٱلضُّعَفَٰٓؤُاْ لِلَّذِينَ ٱسۡتَكۡبَرُوٓاْ إِنَّا كُنَّا لَكُمۡ تَبَعٗا فَهَلۡ أَنتُم مُّغۡنُونَ عَنَّا مِنۡ عَذَابِ ٱللَّهِ مِن شَيۡءٖۚ قَالُواْ لَوۡ هَدَىٰنَا ٱللَّهُ لَهَدَيۡنَٰكُمۡۖ سَوَآءٌ عَلَيۡنَآ أَجَزِعۡنَآ أَمۡ صَبَرۡنَا مَا لَنَا مِن مَّحِيصٖ
Hepsi Allah’ın huzuruna çıkarlar. Güçsüzler, büyüklük taslayanlara: "Biz size uymuştuk, Allah’ın azabından bize bir faydanız olur mu?" derler. Onlar da: Allah bize (imanı) hidayet etseydi, bizler de size yol gösterirdik. Artık sızlansak da sabretsek de birdir. Çünkü sığınacak yerimiz yok, derler.
Tafsyrai arabų kalba:
وَقَالَ ٱلشَّيۡطَٰنُ لَمَّا قُضِيَ ٱلۡأَمۡرُ إِنَّ ٱللَّهَ وَعَدَكُمۡ وَعۡدَ ٱلۡحَقِّ وَوَعَدتُّكُمۡ فَأَخۡلَفۡتُكُمۡۖ وَمَا كَانَ لِيَ عَلَيۡكُم مِّن سُلۡطَٰنٍ إِلَّآ أَن دَعَوۡتُكُمۡ فَٱسۡتَجَبۡتُمۡ لِيۖ فَلَا تَلُومُونِي وَلُومُوٓاْ أَنفُسَكُمۖ مَّآ أَنَا۠ بِمُصۡرِخِكُمۡ وَمَآ أَنتُم بِمُصۡرِخِيَّ إِنِّي كَفَرۡتُ بِمَآ أَشۡرَكۡتُمُونِ مِن قَبۡلُۗ إِنَّ ٱلظَّٰلِمِينَ لَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ
Hüküm verilip bitince, Şeytan: Allah, size gerçeği vadetmişti. Ben de size vadettim, sonra caydım; sizi zorlayacak bir gücüm yoktu; sadece çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse, beni değil kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da inkar etmiştim. Şüphesiz zalimlere can yakan bir azap vardır, der.
Tafsyrai arabų kalba:
وَأُدۡخِلَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ جَنَّٰتٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا بِإِذۡنِ رَبِّهِمۡۖ تَحِيَّتُهُمۡ فِيهَا سَلَٰمٌ
İman eden ve salih amellerde bulunanlar altlarından ırmaklar akan cennetlere sokulurlar. Rablerinin izniyle orada ebedi olarak kalıcıdırlar. (Aralarında ki) selamlaşmaları “Selam!”dır.
Tafsyrai arabų kalba:
أَلَمۡ تَرَ كَيۡفَ ضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلٗا كَلِمَةٗ طَيِّبَةٗ كَشَجَرَةٖ طَيِّبَةٍ أَصۡلُهَا ثَابِتٞ وَفَرۡعُهَا فِي ٱلسَّمَآءِ
Allah’ın nasıl örnek verdiğini görmüyor musunuz? Temiz söz; kökü sağlam, dalları göğe doğru uzanan güzel bir ağaca benzer.
Tafsyrai arabų kalba:
تُؤۡتِيٓ أُكُلَهَا كُلَّ حِينِۭ بِإِذۡنِ رَبِّهَاۗ وَيَضۡرِبُ ٱللَّهُ ٱلۡأَمۡثَالَ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمۡ يَتَذَكَّرُونَ
Rabbinin izniyle her zaman meyve verir. İnsanlar düşünüp, öğüt alsınlar diye Allah onlara örnekler veriyor.
Tafsyrai arabų kalba:
وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَبِيثَةٖ كَشَجَرَةٍ خَبِيثَةٍ ٱجۡتُثَّتۡ مِن فَوۡقِ ٱلۡأَرۡضِ مَا لَهَا مِن قَرَارٖ
Kötü sözün misali de, yerden koparılmış, sabit olmayan kötü bir ağaç gibidir.
Tafsyrai arabų kalba:
يُثَبِّتُ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ بِٱلۡقَوۡلِ ٱلثَّابِتِ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا وَفِي ٱلۡأٓخِرَةِۖ وَيُضِلُّ ٱللَّهُ ٱلظَّٰلِمِينَۚ وَيَفۡعَلُ ٱللَّهُ مَا يَشَآءُ
Allah iman edenleri, dünya hayatında ve ahirette sapasağlam bir söz ile sabit kılar, zalimleri de saptırır. Allah ne dilerse yapar.
Tafsyrai arabų kalba:
۞ أَلَمۡ تَرَ إِلَى ٱلَّذِينَ بَدَّلُواْ نِعۡمَتَ ٱللَّهِ كُفۡرٗا وَأَحَلُّواْ قَوۡمَهُمۡ دَارَ ٱلۡبَوَارِ
Allah'ın nimetini nankörlükle değiştirenleri ve kavimlerini helak yurduna sürükleyenleri görmedin mi?
Tafsyrai arabų kalba:
جَهَنَّمَ يَصۡلَوۡنَهَاۖ وَبِئۡسَ ٱلۡقَرَارُ
Onlar cehenneme girecekler. Ne kötü kalacak yer!
Tafsyrai arabų kalba:
وَجَعَلُواْ لِلَّهِ أَندَادٗا لِّيُضِلُّواْ عَن سَبِيلِهِۦۗ قُلۡ تَمَتَّعُواْ فَإِنَّ مَصِيرَكُمۡ إِلَى ٱلنَّارِ
Allah’ın yolundan saptırmak için O’na eşler koşmuşlardı. De ki: Yaşayın bakalım, hiç şüphesiz varacağınız yer ateş olacaktır.
Tafsyrai arabų kalba:
قُل لِّعِبَادِيَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ يُقِيمُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَيُنفِقُواْ مِمَّا رَزَقۡنَٰهُمۡ سِرّٗا وَعَلَانِيَةٗ مِّن قَبۡلِ أَن يَأۡتِيَ يَوۡمٞ لَّا بَيۡعٞ فِيهِ وَلَا خِلَٰلٌ
İman eden kullarıma söyle, namazı dosdoğru kılsınlar; alış verişin ve dostluğun olmadığı bir gün gelmeden önce, kendilerine verdiğimiz rızıktan açık ve gizli olarak sarf etsinler.
Tafsyrai arabų kalba:
ٱللَّهُ ٱلَّذِي خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ وَأَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَأَخۡرَجَ بِهِۦ مِنَ ٱلثَّمَرَٰتِ رِزۡقٗا لَّكُمۡۖ وَسَخَّرَ لَكُمُ ٱلۡفُلۡكَ لِتَجۡرِيَ فِي ٱلۡبَحۡرِ بِأَمۡرِهِۦۖ وَسَخَّرَ لَكُمُ ٱلۡأَنۡهَٰرَ
Gökleri ve yeri yaratan, gökten indirdiği su ile rızık olarak meyveler çıkaran, emri ile denizde yüzüp, giden gemileri hizmetinize sunan, nehirleri sizin emrinize veren Allah’tır.
Tafsyrai arabų kalba:
وَسَخَّرَ لَكُمُ ٱلشَّمۡسَ وَٱلۡقَمَرَ دَآئِبَيۡنِۖ وَسَخَّرَ لَكُمُ ٱلَّيۡلَ وَٱلنَّهَارَ
Düzenli seyredip, yürüyen Ay ve Güneşi de sizin emrinize verdi. Geceyle gündüzü de sizin buyruğunuza verdi.
Tafsyrai arabų kalba:
وَءَاتَىٰكُم مِّن كُلِّ مَا سَأَلۡتُمُوهُۚ وَإِن تَعُدُّواْ نِعۡمَتَ ٱللَّهِ لَا تُحۡصُوهَآۗ إِنَّ ٱلۡإِنسَٰنَ لَظَلُومٞ كَفَّارٞ
Kendisinden istediğiniz her şeyi size vermiştir. Allah’ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız Doğrusu insan pek zalim ve çok nankördür.
Tafsyrai arabų kalba:
وَإِذۡ قَالَ إِبۡرَٰهِيمُ رَبِّ ٱجۡعَلۡ هَٰذَا ٱلۡبَلَدَ ءَامِنٗا وَٱجۡنُبۡنِي وَبَنِيَّ أَن نَّعۡبُدَ ٱلۡأَصۡنَامَ
İbrahim şöyle demişti: Rabbim! Bu şehri güvenli kıl; beni ve oğullarımı putlara ibadet etmekten uzak tut!
Tafsyrai arabų kalba:
رَبِّ إِنَّهُنَّ أَضۡلَلۡنَ كَثِيرٗا مِّنَ ٱلنَّاسِۖ فَمَن تَبِعَنِي فَإِنَّهُۥ مِنِّيۖ وَمَنۡ عَصَانِي فَإِنَّكَ غَفُورٞ رَّحِيمٞ
Rabbim! Onlar çok insanları saptırdı. Kim bana uyarsa o bendendir. Kim bana isyan ederse, Sen çokça mağfiret edensin, çokça merhamet edersin.
Tafsyrai arabų kalba:
رَّبَّنَآ إِنِّيٓ أَسۡكَنتُ مِن ذُرِّيَّتِي بِوَادٍ غَيۡرِ ذِي زَرۡعٍ عِندَ بَيۡتِكَ ٱلۡمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقِيمُواْ ٱلصَّلَوٰةَ فَٱجۡعَلۡ أَفۡـِٔدَةٗ مِّنَ ٱلنَّاسِ تَهۡوِيٓ إِلَيۡهِمۡ وَٱرۡزُقۡهُم مِّنَ ٱلثَّمَرَٰتِ لَعَلَّهُمۡ يَشۡكُرُونَ
Rabbimiz! Ben çocuklarımdan kimini, namaz kılmaları için Senin Beyt-i Harem'inin yanında, ziraat yapılmayan bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! İnsanların gönüllerini onlara meylettir, onları meyvelerle rızıklandır. Umulur ki şükrederler.
Tafsyrai arabų kalba:
رَبَّنَآ إِنَّكَ تَعۡلَمُ مَا نُخۡفِي وَمَا نُعۡلِنُۗ وَمَا يَخۡفَىٰ عَلَى ٱللَّهِ مِن شَيۡءٖ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَا فِي ٱلسَّمَآءِ
Rabbimiz! Şüphesiz sen gizlediğimizi de açıkladığımızı da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’tan gizli kalmaz.
Tafsyrai arabų kalba:
ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ ٱلَّذِي وَهَبَ لِي عَلَى ٱلۡكِبَرِ إِسۡمَٰعِيلَ وَإِسۡحَٰقَۚ إِنَّ رَبِّي لَسَمِيعُ ٱلدُّعَآءِ
İhtiyar halimde, bana İsmail ve İshak’ı veren Allah’a hamdolsun. Doğrusu Rabbim duaları işitendir.
Tafsyrai arabų kalba:
رَبِّ ٱجۡعَلۡنِي مُقِيمَ ٱلصَّلَوٰةِ وَمِن ذُرِّيَّتِيۚ رَبَّنَا وَتَقَبَّلۡ دُعَآءِ
Rabbim! Beni ve soyumu namazı ikame edenlerden eyle. Rabbimiz! Duamı kabul buyur.
Tafsyrai arabų kalba:
رَبَّنَا ٱغۡفِرۡ لِي وَلِوَٰلِدَيَّ وَلِلۡمُؤۡمِنِينَ يَوۡمَ يَقُومُ ٱلۡحِسَابُ
Rabbimiz! Bana, anama, babama ve müminlere hesap gününde mağfiret et!
Tafsyrai arabų kalba:
وَلَا تَحۡسَبَنَّ ٱللَّهَ غَٰفِلًا عَمَّا يَعۡمَلُ ٱلظَّٰلِمُونَۚ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمۡ لِيَوۡمٖ تَشۡخَصُ فِيهِ ٱلۡأَبۡصَٰرُ
Sakın Allah’ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz zannetme; sadece gözlerin (dehşetten) dışarı fırlayacağı bir güne kadar onları ertelemektedir.
Tafsyrai arabų kalba:
مُهۡطِعِينَ مُقۡنِعِي رُءُوسِهِمۡ لَا يَرۡتَدُّ إِلَيۡهِمۡ طَرۡفُهُمۡۖ وَأَفۡـِٔدَتُهُمۡ هَوَآءٞ
(O gün) Onlar havaya dikilmiş başları, kendilerine dönmeyen donuk gözleri ile bakıp koşuşurlar. Gönülleri ise bomboş...
Tafsyrai arabų kalba:
وَأَنذِرِ ٱلنَّاسَ يَوۡمَ يَأۡتِيهِمُ ٱلۡعَذَابُ فَيَقُولُ ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ رَبَّنَآ أَخِّرۡنَآ إِلَىٰٓ أَجَلٖ قَرِيبٖ نُّجِبۡ دَعۡوَتَكَ وَنَتَّبِعِ ٱلرُّسُلَۗ أَوَلَمۡ تَكُونُوٓاْ أَقۡسَمۡتُم مِّن قَبۡلُ مَا لَكُم مِّن زَوَالٖ
İnsanları, kendilerine azabın geleceği gün ile uyar. Zulmedenler: Rabbimiz! Bizi yakın bir süreye kadar ertele de davetine uyalım, peygamberlere tabi olalım, derler. Daha önce, sizin için bir zeval olmadığına, yemin etmemiş miydiniz?
Tafsyrai arabų kalba:
وَسَكَنتُمۡ فِي مَسَٰكِنِ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ وَتَبَيَّنَ لَكُمۡ كَيۡفَ فَعَلۡنَا بِهِمۡ وَضَرَبۡنَا لَكُمُ ٱلۡأَمۡثَالَ
Ve (sizden önce) kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz. Onlara, ne yaptığımızı size açıklanmıştı. Size de örnekler vermiştik.
Tafsyrai arabų kalba:
وَقَدۡ مَكَرُواْ مَكۡرَهُمۡ وَعِندَ ٱللَّهِ مَكۡرُهُمۡ وَإِن كَانَ مَكۡرُهُمۡ لِتَزُولَ مِنۡهُ ٱلۡجِبَالُ
Onlar tuzaklar kurdular, ama Allah katında da onlara tuzak vardır. İsterse onların tuzakları dağları yerinden oynatacak olsun.
Tafsyrai arabų kalba:
فَلَا تَحۡسَبَنَّ ٱللَّهَ مُخۡلِفَ وَعۡدِهِۦ رُسُلَهُۥٓۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٞ ذُو ٱنتِقَامٖ
Sakın Allah’ın rasûllerine verdiği sözden geri döneceğini sanma! Şüphesiz Allah çok güçlüdür, intikam sahibidir.
Tafsyrai arabų kalba:
يَوۡمَ تُبَدَّلُ ٱلۡأَرۡضُ غَيۡرَ ٱلۡأَرۡضِ وَٱلسَّمَٰوَٰتُۖ وَبَرَزُواْ لِلَّهِ ٱلۡوَٰحِدِ ٱلۡقَهَّارِ
Yerin başka bir yere, göklerin de başka göklere değiştirildiği gün, Kahhar ve tek olan Allah’ın huzuruna çıkarlar.
Tafsyrai arabų kalba:
وَتَرَى ٱلۡمُجۡرِمِينَ يَوۡمَئِذٖ مُّقَرَّنِينَ فِي ٱلۡأَصۡفَادِ
Suçluları o gün zincirlere vurulmuş görürsün.
Tafsyrai arabų kalba:
سَرَابِيلُهُم مِّن قَطِرَانٖ وَتَغۡشَىٰ وُجُوهَهُمُ ٱلنَّارُ
Gömlekleri katrandandır, yüzlerini ise ateş bürümüştür.
Tafsyrai arabų kalba:
لِيَجۡزِيَ ٱللَّهُ كُلَّ نَفۡسٖ مَّا كَسَبَتۡۚ إِنَّ ٱللَّهَ سَرِيعُ ٱلۡحِسَابِ
Allah, herkese kazandığının karşılığını vermek için böyle yapar. Allah, hızlı hesap görendir.
Tafsyrai arabų kalba:
هَٰذَا بَلَٰغٞ لِّلنَّاسِ وَلِيُنذَرُواْ بِهِۦ وَلِيَعۡلَمُوٓاْ أَنَّمَا هُوَ إِلَٰهٞ وَٰحِدٞ وَلِيَذَّكَّرَ أُوْلُواْ ٱلۡأَلۡبَٰبِ
Bu (Kur'an), insanlara bir tebliğdir. Onunla uyarılsınlar ve ancak onun tek (hak) ilah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye...
Tafsyrai arabų kalba:
 
Reikšmių vertimas Sūra: Sūra Ibrahim
Sūrų turinys Puslapio numeris
 
Kilniojo Korano reikšmių vertimas - Turkų k. vertimas - Šaban Britš - Vertimų turinys

Kilniojo Korano reikšmių vertimas į turkų kalbą, išvertė Šaban Britš. Jis buvo pataisytas prižiūrint Ruad vertimų centrui, o originalų vertimą galima peržiūrėti nuomonės išreiškimo, vertinimo ir nuolatinio tobulinimo tikslais.

Uždaryti