Kilniojo Korano reikšmių vertimas - Turkų k. vertimas - Šaban Britš * - Vertimų turinys

XML CSV Excel API
Please review the Terms and Policies

Reikšmių vertimas Sūra: Sūra Al-Hadždž   Aja (Korano eilutė):

Sûratu'l-Hacc

يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ٱتَّقُواْ رَبَّكُمۡۚ إِنَّ زَلۡزَلَةَ ٱلسَّاعَةِ شَيۡءٌ عَظِيمٞ
Ey İnsanlar! Rabbinizden sakının/takvalı olun. Gerçekten kıyamet sarsıntısı büyük bir şeydir.
Tafsyrai arabų kalba:
يَوۡمَ تَرَوۡنَهَا تَذۡهَلُ كُلُّ مُرۡضِعَةٍ عَمَّآ أَرۡضَعَتۡ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمۡلٍ حَمۡلَهَا وَتَرَى ٱلنَّاسَ سُكَٰرَىٰ وَمَا هُم بِسُكَٰرَىٰ وَلَٰكِنَّ عَذَابَ ٱللَّهِ شَدِيدٞ
Onu gördüğünüz gün, her emzikli emzirdiğini unutur, her hamile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş olmuş görürsün. Onlar sarhoş değiller, fakat Allah’ın azabı şiddetlidir.
Tafsyrai arabų kalba:
وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يُجَٰدِلُ فِي ٱللَّهِ بِغَيۡرِ عِلۡمٖ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيۡطَٰنٖ مَّرِيدٖ
Bazı insanlar ilmi olmaksızın Allah hakkında tartışıp durur ve her azgın şeytana tabi olurlar.
Tafsyrai arabų kalba:
كُتِبَ عَلَيۡهِ أَنَّهُۥ مَن تَوَلَّاهُ فَأَنَّهُۥ يُضِلُّهُۥ وَيَهۡدِيهِ إِلَىٰ عَذَابِ ٱلسَّعِيرِ
Şeytanın aleyhinde şöyle yazılmıştır: “Kim onu veli edinirse onu saptırır ve onu alevli ateş azabına sürükler.”
Tafsyrai arabų kalba:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ إِن كُنتُمۡ فِي رَيۡبٖ مِّنَ ٱلۡبَعۡثِ فَإِنَّا خَلَقۡنَٰكُم مِّن تُرَابٖ ثُمَّ مِن نُّطۡفَةٖ ثُمَّ مِنۡ عَلَقَةٖ ثُمَّ مِن مُّضۡغَةٖ مُّخَلَّقَةٖ وَغَيۡرِ مُخَلَّقَةٖ لِّنُبَيِّنَ لَكُمۡۚ وَنُقِرُّ فِي ٱلۡأَرۡحَامِ مَا نَشَآءُ إِلَىٰٓ أَجَلٖ مُّسَمّٗى ثُمَّ نُخۡرِجُكُمۡ طِفۡلٗا ثُمَّ لِتَبۡلُغُوٓاْ أَشُدَّكُمۡۖ وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّىٰ وَمِنكُم مَّن يُرَدُّ إِلَىٰٓ أَرۡذَلِ ٱلۡعُمُرِ لِكَيۡلَا يَعۡلَمَ مِنۢ بَعۡدِ عِلۡمٖ شَيۡـٔٗاۚ وَتَرَى ٱلۡأَرۡضَ هَامِدَةٗ فَإِذَآ أَنزَلۡنَا عَلَيۡهَا ٱلۡمَآءَ ٱهۡتَزَّتۡ وَرَبَتۡ وَأَنۢبَتَتۡ مِن كُلِّ زَوۡجِۭ بَهِيجٖ
Ey insanlar! Eğer tekrar dirilmekten şüphede iseniz; şunu bilin ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden (meniden), sonra alakadan (embriyodan), sonra (cesedi) biçimlenen ve biçimlenmeyen bir çiğnem et parçasından yarattık ki, size (kudretimizi) açıkça gösterelim. Dilediğimizi adı konmuş bir süreye kadar rahimlerde tutar ve sizi bebek olarak çıkarırız. Sonra siz yetişip, güçlü çağınıza gelirsiniz. Kiminizin vefat eder, kiminiz de bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin diye ömrünün en düşkün dönemine ulaştırılır. Yeryüzünü kupkuru görürsün de biz ona su indirince harekete geçer, kabarır ve her çeşit güzel bitkiyi çift çift bitirir ya...
Tafsyrai arabų kalba:
ذَٰلِكَ بِأَنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلۡحَقُّ وَأَنَّهُۥ يُحۡيِ ٱلۡمَوۡتَىٰ وَأَنَّهُۥ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ
İşte (ibadet olunan tek) hakk (ilah) Allah'tır. Şüphesiz ölüleri diriltir. Çünkü O’nun her şeye gücü yeter.
Tafsyrai arabų kalba:
وَأَنَّ ٱلسَّاعَةَ ءَاتِيَةٞ لَّا رَيۡبَ فِيهَا وَأَنَّ ٱللَّهَ يَبۡعَثُ مَن فِي ٱلۡقُبُورِ
Kıyamet saatinin geleceğinde ve Allah’ın kabirlerdekileri dirilteceğinde, hiç şüphe yoktur.
Tafsyrai arabų kalba:
وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يُجَٰدِلُ فِي ٱللَّهِ بِغَيۡرِ عِلۡمٖ وَلَا هُدٗى وَلَا كِتَٰبٖ مُّنِيرٖ
Bazı insanlar ilimsizce, hidayet ve aydınlatıcı bir kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışıp durur.
Tafsyrai arabų kalba:
ثَانِيَ عِطۡفِهِۦ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِۖ لَهُۥ فِي ٱلدُّنۡيَا خِزۡيٞۖ وَنُذِيقُهُۥ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ عَذَابَ ٱلۡحَرِيقِ
Bunu, Allah yolundan saptırmak için (gururla) yanın eğip, bükerek (yapar). Ona dünya hayatında rezillik vardır. Kıyamet günü de ona yakıcı azabı tattırırız.
Tafsyrai arabų kalba:
ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتۡ يَدَاكَ وَأَنَّ ٱللَّهَ لَيۡسَ بِظَلَّٰمٖ لِّلۡعَبِيدِ
Bunlar, senin elinle yaptığının karşılığıdır. Yoksa Allah, kullarına karşı asla zulmedici değildir.
Tafsyrai arabų kalba:
وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يَعۡبُدُ ٱللَّهَ عَلَىٰ حَرۡفٖۖ فَإِنۡ أَصَابَهُۥ خَيۡرٌ ٱطۡمَأَنَّ بِهِۦۖ وَإِنۡ أَصَابَتۡهُ فِتۡنَةٌ ٱنقَلَبَ عَلَىٰ وَجۡهِهِۦ خَسِرَ ٱلدُّنۡيَا وَٱلۡأٓخِرَةَۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلۡخُسۡرَانُ ٱلۡمُبِينُ
Kimi insanlar Allah’a bir (şeyin) kenarındaymış gibi ibadet eder. Eğer ona bir iyilik dokunursa, onunla tatmin olur. Eğer bir imtihana tabi tutularsa, yüz üstü döner. Dünya ve ahireti kaybeder. İşte apaçık hüsran budur.
Tafsyrai arabų kalba:
يَدۡعُواْ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُۥ وَمَا لَا يَنفَعُهُۥۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلضَّلَٰلُ ٱلۡبَعِيدُ
O, Allah’ın dışında kendisine zararı da faydası da dokunmayacak şeylere dua eder. İşte uzak sapıklık budur.
Tafsyrai arabų kalba:
يَدۡعُواْ لَمَن ضَرُّهُۥٓ أَقۡرَبُ مِن نَّفۡعِهِۦۚ لَبِئۡسَ ٱلۡمَوۡلَىٰ وَلَبِئۡسَ ٱلۡعَشِيرُ
Kendisine zararı faydasından daha yakın olana dua eder. Ne kötü yardımcı, ne kötü yoldaş!
Tafsyrai arabų kalba:
إِنَّ ٱللَّهَ يُدۡخِلُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ جَنَّٰتٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَفۡعَلُ مَا يُرِيدُ
Allah, iman eden ve salih amellerde bulunanları altlarından ırmaklar akan Cennet'lere koyar. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar.
Tafsyrai arabų kalba:
مَن كَانَ يَظُنُّ أَن لَّن يَنصُرَهُ ٱللَّهُ فِي ٱلدُّنۡيَا وَٱلۡأٓخِرَةِ فَلۡيَمۡدُدۡ بِسَبَبٍ إِلَى ٱلسَّمَآءِ ثُمَّ لۡيَقۡطَعۡ فَلۡيَنظُرۡ هَلۡ يُذۡهِبَنَّ كَيۡدُهُۥ مَا يَغِيظُ
Kim, Allah’ın dünyada ve ahirette ona (Peygamber'e) yardım edemeyeceğine inanıyorsa, göğe (Rasüle yardımın geldiği yere) bir ip uzatsın ve sonra (gelen yardımı) kesiversin. Şimdi bu kimse baksın! Acaba, hilesi, öfke duyduğu şeyi (Allah'ın Peygamber'e yardımını) gerçekten kesecek mi?
Tafsyrai arabų kalba:
وَكَذَٰلِكَ أَنزَلۡنَٰهُ ءَايَٰتِۭ بَيِّنَٰتٖ وَأَنَّ ٱللَّهَ يَهۡدِي مَن يُرِيدُ
Nitekim, biz onu (Kur'an'ı) apaçık ayetler olarak indirdik. Şüphesiz Allah, dilediğini hidayete yöneltir.
Tafsyrai arabų kalba:
إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَٱلَّذِينَ هَادُواْ وَٱلصَّٰبِـِٔينَ وَٱلنَّصَٰرَىٰ وَٱلۡمَجُوسَ وَٱلَّذِينَ أَشۡرَكُوٓاْ إِنَّ ٱللَّهَ يَفۡصِلُ بَيۡنَهُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ شَهِيدٌ
Şüphesiz Allah, kıyamet günü iman edenlerin, Yahudiler'in, Hıristiyanlar'ın, Mecusiler ve müşriklerin (hüküm vererek) aralarını ayıracaktır. Şüphesiz Allah her şeye şahittir.
Tafsyrai arabų kalba:
أَلَمۡ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ يَسۡجُدُۤ لَهُۥۤ مَن فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَن فِي ٱلۡأَرۡضِ وَٱلشَّمۡسُ وَٱلۡقَمَرُ وَٱلنُّجُومُ وَٱلۡجِبَالُ وَٱلشَّجَرُ وَٱلدَّوَآبُّ وَكَثِيرٞ مِّنَ ٱلنَّاسِۖ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيۡهِ ٱلۡعَذَابُۗ وَمَن يُهِنِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِن مُّكۡرِمٍۚ إِنَّ ٱللَّهَ يَفۡعَلُ مَا يَشَآءُ۩
Göklerde ve yerde olanların, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, canlılar ve bir çok insanın Allah’a secde ettiklerini görmüyor musun? Birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur Allah kimi alçaltırsa onu değerli kılacak yoktur. Allah, dilediğini yapar.
Tafsyrai arabų kalba:
۞ هَٰذَانِ خَصۡمَانِ ٱخۡتَصَمُواْ فِي رَبِّهِمۡۖ فَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ قُطِّعَتۡ لَهُمۡ ثِيَابٞ مِّن نَّارٖ يُصَبُّ مِن فَوۡقِ رُءُوسِهِمُ ٱلۡحَمِيمُ
İşte bunlar Rableri hakkında tartışan iki hasımdır. İşte inkâr edenler için ateşten elbiseler biçilmiştir. Başlarının üzerinden kaynar su dökülecektir.
Tafsyrai arabų kalba:
يُصۡهَرُ بِهِۦ مَا فِي بُطُونِهِمۡ وَٱلۡجُلُودُ
Onunla karınlarındakiler ve derileri eritilir.
Tafsyrai arabų kalba:
وَلَهُم مَّقَٰمِعُ مِنۡ حَدِيدٖ
Onlar için demirden topuzlar vardır.
Tafsyrai arabų kalba:
كُلَّمَآ أَرَادُوٓاْ أَن يَخۡرُجُواْ مِنۡهَا مِنۡ غَمٍّ أُعِيدُواْ فِيهَا وَذُوقُواْ عَذَابَ ٱلۡحَرِيقِ
Her ne zaman oradaki kavurucu ateşten çıkmak isteseler yine oraya döndürülür ve: Yakıcı azabı tadın, denir.
Tafsyrai arabų kalba:
إِنَّ ٱللَّهَ يُدۡخِلُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ جَنَّٰتٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ يُحَلَّوۡنَ فِيهَا مِنۡ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٖ وَلُؤۡلُؤٗاۖ وَلِبَاسُهُمۡ فِيهَا حَرِيرٞ
Allah, iman eden ve salih amellerde bulunanları altlarından ırmaklar akan Cennet'lere koyar. Orada altın bilezik ve inciler takınırlar. Oradaki elbiseleri ise ipektir.
Tafsyrai arabų kalba:
وَهُدُوٓاْ إِلَى ٱلطَّيِّبِ مِنَ ٱلۡقَوۡلِ وَهُدُوٓاْ إِلَىٰ صِرَٰطِ ٱلۡحَمِيدِ
Sözün en güzeline yöneldiler. Hamd’e layık olan Allah'ın yoluna yöneldiler.
Tafsyrai arabų kalba:
إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ وَٱلۡمَسۡجِدِ ٱلۡحَرَامِ ٱلَّذِي جَعَلۡنَٰهُ لِلنَّاسِ سَوَآءً ٱلۡعَٰكِفُ فِيهِ وَٱلۡبَادِۚ وَمَن يُرِدۡ فِيهِ بِإِلۡحَادِۭ بِظُلۡمٖ نُّذِقۡهُ مِنۡ عَذَابٍ أَلِيمٖ
Kâfirlere, Allah'ın yolundan ve yerli olsun, yolcu olsun bütün insanlar için eşit kılınan Mescidi Haram'dan alıkoyanlara orada zulüm ile ilhadı isteyene acı bir azap tattırırız.
Tafsyrai arabų kalba:
وَإِذۡ بَوَّأۡنَا لِإِبۡرَٰهِيمَ مَكَانَ ٱلۡبَيۡتِ أَن لَّا تُشۡرِكۡ بِي شَيۡـٔٗا وَطَهِّرۡ بَيۡتِيَ لِلطَّآئِفِينَ وَٱلۡقَآئِمِينَ وَٱلرُّكَّعِ ٱلسُّجُودِ
Hani İbrahim’e: Bana hiç bir şeyi şirk koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükû ve secde edenler için beytimi temiz tut diye Kâbe’nin yerini belirtmiştik.
Tafsyrai arabų kalba:
وَأَذِّن فِي ٱلنَّاسِ بِٱلۡحَجِّ يَأۡتُوكَ رِجَالٗا وَعَلَىٰ كُلِّ ضَامِرٖ يَأۡتِينَ مِن كُلِّ فَجٍّ عَمِيقٖ
İnsanlar arasında haccı ilan et. Yürüyerek ve uzak yollardan yorgun/incelmiş hayvanlar üstünde sana gelsinler.
Tafsyrai arabų kalba:
لِّيَشۡهَدُواْ مَنَٰفِعَ لَهُمۡ وَيَذۡكُرُواْ ٱسۡمَ ٱللَّهِ فِيٓ أَيَّامٖ مَّعۡلُومَٰتٍ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُم مِّنۢ بَهِيمَةِ ٱلۡأَنۡعَٰمِۖ فَكُلُواْ مِنۡهَا وَأَطۡعِمُواْ ٱلۡبَآئِسَ ٱلۡفَقِيرَ
Kendilerine için faydalı şeylere şahit olsunlar, Allah’ın onlara rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine belli günlerde, Allah’ın adını ansınlar (kurban etsinler). Ondan hem kendiniz yiyin hem de muhtaç durumdaki fakire yedirin.
Tafsyrai arabų kalba:
ثُمَّ لۡيَقۡضُواْ تَفَثَهُمۡ وَلۡيُوفُواْ نُذُورَهُمۡ وَلۡيَطَّوَّفُواْ بِٱلۡبَيۡتِ ٱلۡعَتِيقِ
(Hacılar) Sonra da kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik'i (Kâbe’yi) tavaf etsinler.
Tafsyrai arabų kalba:
ذَٰلِكَۖ وَمَن يُعَظِّمۡ حُرُمَٰتِ ٱللَّهِ فَهُوَ خَيۡرٞ لَّهُۥ عِندَ رَبِّهِۦۗ وَأُحِلَّتۡ لَكُمُ ٱلۡأَنۡعَٰمُ إِلَّا مَا يُتۡلَىٰ عَلَيۡكُمۡۖ فَٱجۡتَنِبُواْ ٱلرِّجۡسَ مِنَ ٱلۡأَوۡثَٰنِ وَٱجۡتَنِبُواْ قَوۡلَ ٱلزُّورِ
İşte böyle, kim Allah’ın haramlarını tazim ederse, kendisi için Rabbinin katında bu çok hayırlıdır. (Haram olduğu) size okunanların dışında kalan (belli) hayvanlar size helal kılınmıştır. Öyleyse, pis (olan) putlardan kaçının, aslı olmayan yalan sözden de sakının.
Tafsyrai arabų kalba:
حُنَفَآءَ لِلَّهِ غَيۡرَ مُشۡرِكِينَ بِهِۦۚ وَمَن يُشۡرِكۡ بِٱللَّهِ فَكَأَنَّمَا خَرَّ مِنَ ٱلسَّمَآءِ فَتَخۡطَفُهُ ٱلطَّيۡرُ أَوۡ تَهۡوِي بِهِ ٱلرِّيحُ فِي مَكَانٖ سَحِيقٖ
Allah’a şirk koşmayan hanifler olun. Kim Allah’a şirk koşarsa, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgarın uzak bir yere attığı kimseye benzer.
Tafsyrai arabų kalba:
ذَٰلِكَۖ وَمَن يُعَظِّمۡ شَعَٰٓئِرَ ٱللَّهِ فَإِنَّهَا مِن تَقۡوَى ٱلۡقُلُوبِ
İşte böyle! Kim Allah’ın nişanelerine saygı gösterirse elbette bu, kalplerin takvasından ileri gelir.
Tafsyrai arabų kalba:
لَكُمۡ فِيهَا مَنَٰفِعُ إِلَىٰٓ أَجَلٖ مُّسَمّٗى ثُمَّ مَحِلُّهَآ إِلَى ٱلۡبَيۡتِ ٱلۡعَتِيقِ
Onlarda sizin için belli bir süreye kadar faydalar vardır. Sonra Kurban (kesilme) yeri Beyt-i Atik (Kâbe)dir.
Tafsyrai arabų kalba:
وَلِكُلِّ أُمَّةٖ جَعَلۡنَا مَنسَكٗا لِّيَذۡكُرُواْ ٱسۡمَ ٱللَّهِ عَلَىٰ مَا رَزَقَهُم مِّنۢ بَهِيمَةِ ٱلۡأَنۡعَٰمِۗ فَإِلَٰهُكُمۡ إِلَٰهٞ وَٰحِدٞ فَلَهُۥٓ أَسۡلِمُواْۗ وَبَشِّرِ ٱلۡمُخۡبِتِينَ
Her ümmete (kurban) ibadeti kıldık ki, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine onun ismini ansınlar. Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Öyleyse ona teslim olun. Allah’a itaatkar, mütevazi olanlara müjdele!
Tafsyrai arabų kalba:
ٱلَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ ٱللَّهُ وَجِلَتۡ قُلُوبُهُمۡ وَٱلصَّٰبِرِينَ عَلَىٰ مَآ أَصَابَهُمۡ وَٱلۡمُقِيمِي ٱلصَّلَوٰةِ وَمِمَّا رَزَقۡنَٰهُمۡ يُنفِقُونَ
Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. Başlarına gelene sabrederler, namazı ikame ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıktan harcarlar.
Tafsyrai arabų kalba:
وَٱلۡبُدۡنَ جَعَلۡنَٰهَا لَكُم مِّن شَعَٰٓئِرِ ٱللَّهِ لَكُمۡ فِيهَا خَيۡرٞۖ فَٱذۡكُرُواْ ٱسۡمَ ٱللَّهِ عَلَيۡهَا صَوَآفَّۖ فَإِذَا وَجَبَتۡ جُنُوبُهَا فَكُلُواْ مِنۡهَا وَأَطۡعِمُواْ ٱلۡقَانِعَ وَٱلۡمُعۡتَرَّۚ كَذَٰلِكَ سَخَّرۡنَٰهَا لَكُمۡ لَعَلَّكُمۡ تَشۡكُرُونَ
Kurbanlık develeri, sizin için Allah’ın nişanelerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Şu halde onlar, ayakları üzerine dururken üzerlerine Allah'ın ismini anınız Kesilip yere düşünce onlardan yiyin. İsteyene de, (kanaaat edip) istemeyene de yedirin. Şükredesiniz diye, onları işte böyle sizin emrinize sunduk.
Tafsyrai arabų kalba:
لَن يَنَالَ ٱللَّهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَآؤُهَا وَلَٰكِن يَنَالُهُ ٱلتَّقۡوَىٰ مِنكُمۡۚ كَذَٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمۡ لِتُكَبِّرُواْ ٱللَّهَ عَلَىٰ مَا هَدَىٰكُمۡۗ وَبَشِّرِ ٱلۡمُحۡسِنِينَ
Onların etleri ve kanları Allah’a ulaşmayacaktır. Fakat, O’na sizin takvanız ulaşacaktır. Size hidayet ettiği için Allah'ı tekbir edin diye O, bunları sizin emrinize vermiştir. İyilik edenleri müjdele!
Tafsyrai arabų kalba:
۞ إِنَّ ٱللَّهَ يُدَٰفِعُ عَنِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٖ كَفُورٍ
Şüphesiz Allah, iman edenleri müdafaa eder, hiçbir hain ve nankörü sevmez.
Tafsyrai arabų kalba:
أُذِنَ لِلَّذِينَ يُقَٰتَلُونَ بِأَنَّهُمۡ ظُلِمُواْۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ نَصۡرِهِمۡ لَقَدِيرٌ
Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Allah, onlara yardım etmeye elbette kadirdir.
Tafsyrai arabų kalba:
ٱلَّذِينَ أُخۡرِجُواْ مِن دِيَٰرِهِم بِغَيۡرِ حَقٍّ إِلَّآ أَن يَقُولُواْ رَبُّنَا ٱللَّهُۗ وَلَوۡلَا دَفۡعُ ٱللَّهِ ٱلنَّاسَ بَعۡضَهُم بِبَعۡضٖ لَّهُدِّمَتۡ صَوَٰمِعُ وَبِيَعٞ وَصَلَوَٰتٞ وَمَسَٰجِدُ يُذۡكَرُ فِيهَا ٱسۡمُ ٱللَّهِ كَثِيرٗاۗ وَلَيَنصُرَنَّ ٱللَّهُ مَن يَنصُرُهُۥٓۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ
Onlar, sadece “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için, haksız yere yurtlarından çıkartılmışlardır. Eğer Allah’ın insanların bir kısmını, bir kısmıyla bertaraf etmesi olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın isminin çokça anıldığı mescitler yıkılıp giderdi. Allah, elbette ona yardım edenlere yardım eder. Şüphesiz Allah çok güçlüdür, çok kuvvetlidir.
Tafsyrai arabų kalba:
ٱلَّذِينَ إِن مَّكَّنَّٰهُمۡ فِي ٱلۡأَرۡضِ أَقَامُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتَوُاْ ٱلزَّكَوٰةَ وَأَمَرُواْ بِٱلۡمَعۡرُوفِ وَنَهَوۡاْ عَنِ ٱلۡمُنكَرِۗ وَلِلَّهِ عَٰقِبَةُ ٱلۡأُمُورِ
Onlar ki, kendilerine yeryüzünde imkan ve (düşmanlarına karşı) güç verdiğimizde, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler, iyiliği emrederler, kötülüğü yasaklarlar. İşlerin sonu Allah’a aittir.
Tafsyrai arabų kalba:
وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدۡ كَذَّبَتۡ قَبۡلَهُمۡ قَوۡمُ نُوحٖ وَعَادٞ وَثَمُودُ
Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan önce de Nuh, Ad ve Semud kavmi de yalanlamıştı.
Tafsyrai arabų kalba:
وَقَوۡمُ إِبۡرَٰهِيمَ وَقَوۡمُ لُوطٖ
İbrahim’in kavmi, Lut’un kavmi de.
Tafsyrai arabų kalba:
وَأَصۡحَٰبُ مَدۡيَنَۖ وَكُذِّبَ مُوسَىٰۖ فَأَمۡلَيۡتُ لِلۡكَٰفِرِينَ ثُمَّ أَخَذۡتُهُمۡۖ فَكَيۡفَ كَانَ نَكِيرِ
Medyen halkı da (Şuayb'ı yalanladı). Musa da yalanlanmıştı. Kâfirlere süre/mühlet verdim; sonra da onları yakaladım. Nasılmış benim (helak ederek) inkârım?
Tafsyrai arabų kalba:
فَكَأَيِّن مِّن قَرۡيَةٍ أَهۡلَكۡنَٰهَا وَهِيَ ظَالِمَةٞ فَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَىٰ عُرُوشِهَا وَبِئۡرٖ مُّعَطَّلَةٖ وَقَصۡرٖ مَّشِيدٍ
Nice memleketleri zalimlik ederken helak ettik. Şimdi, onlar tepetakla edilmiş, su kuyuları terkedilmiş ve yüksek sarayları bomboş kalmıştır.
Tafsyrai arabų kalba:
أَفَلَمۡ يَسِيرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَتَكُونَ لَهُمۡ قُلُوبٞ يَعۡقِلُونَ بِهَآ أَوۡ ءَاذَانٞ يَسۡمَعُونَ بِهَاۖ فَإِنَّهَا لَا تَعۡمَى ٱلۡأَبۡصَٰرُ وَلَٰكِن تَعۡمَى ٱلۡقُلُوبُ ٱلَّتِي فِي ٱلصُّدُورِ
Yeryüzünde dolaşmıyorlar ki böylece onların kendisiyle akledecek kalpleri ve kendisiyle işitebilecek kulakları olsun? Oysa, gözler kör olmuyor, fakat sinelerdeki kalpler köreliyor.
Tafsyrai arabų kalba:
وَيَسۡتَعۡجِلُونَكَ بِٱلۡعَذَابِ وَلَن يُخۡلِفَ ٱللَّهُ وَعۡدَهُۥۚ وَإِنَّ يَوۡمًا عِندَ رَبِّكَ كَأَلۡفِ سَنَةٖ مِّمَّا تَعُدُّونَ
Senden, azabı acele getirmeni istiyorlar. Fakat Allah, verdiği sözden dönmez. Rabbi’nin katında (ahirette) bir gün, sizin saydıklarınızdan bin yıl gibidir.
Tafsyrai arabų kalba:
وَكَأَيِّن مِّن قَرۡيَةٍ أَمۡلَيۡتُ لَهَا وَهِيَ ظَالِمَةٞ ثُمَّ أَخَذۡتُهَا وَإِلَيَّ ٱلۡمَصِيرُ
Nice memleketler vardır ki, zalim olmalarına rağmen ben, onlara süre/mühlet verdim. Sonra da onları (azap ile) aldım. Dönüş banadır.
Tafsyrai arabų kalba:
قُلۡ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ إِنَّمَآ أَنَا۠ لَكُمۡ نَذِيرٞ مُّبِينٞ
De ki:Ey insanlar! Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıcıyım.
Tafsyrai arabų kalba:
فَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَهُم مَّغۡفِرَةٞ وَرِزۡقٞ كَرِيمٞ
İman edip, salih amellerde bulunanlara mağfiret ve değerli bir rızık (cennet) vardır.
Tafsyrai arabų kalba:
وَٱلَّذِينَ سَعَوۡاْ فِيٓ ءَايَٰتِنَا مُعَٰجِزِينَ أُوْلَٰٓئِكَ أَصۡحَٰبُ ٱلۡجَحِيمِ
Ayetlerimizi (iptal etmek için) koşuşup, çalışanlara gelince, işte onlar cehennem ehlidir
Tafsyrai arabų kalba:
وَمَآ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ مِن رَّسُولٖ وَلَا نَبِيٍّ إِلَّآ إِذَا تَمَنَّىٰٓ أَلۡقَى ٱلشَّيۡطَٰنُ فِيٓ أُمۡنِيَّتِهِۦ فَيَنسَخُ ٱللَّهُ مَا يُلۡقِي ٱلشَّيۡطَٰنُ ثُمَّ يُحۡكِمُ ٱللَّهُ ءَايَٰتِهِۦۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٞ
Senden önce hiç bir peygamber göndermedik ki, o temenni ettiği (Kur'an okuduğu) zaman, şeytan onun temennisine (okuyuşuna) bir vesvese atmış olmasın. Ama Allah, şeytanın attığını iptal eder, sonra kendi ayetlerini sağlamlaştırıp pekiştirir. Allah herşeyi bilendir, hakimdir.
Tafsyrai arabų kalba:
لِّيَجۡعَلَ مَا يُلۡقِي ٱلشَّيۡطَٰنُ فِتۡنَةٗ لِّلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٞ وَٱلۡقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمۡۗ وَإِنَّ ٱلظَّٰلِمِينَ لَفِي شِقَاقِۭ بَعِيدٖ
Allah, şeytanın attığı o vesveseyi kalplerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimseler için bir fitne kılmıştır. Zalimler, (Peygamberle) uzak bir ayrılık içindedirler.
Tafsyrai arabų kalba:
وَلِيَعۡلَمَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡعِلۡمَ أَنَّهُ ٱلۡحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَيُؤۡمِنُواْ بِهِۦ فَتُخۡبِتَ لَهُۥ قُلُوبُهُمۡۗ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَهَادِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ
Bir de, kendilerine ilim verilenlerin, onun, Rabbinden gelen gerçek bir vahiy olduğunu bilip, ona iman etmeleri ve kalplerinin onunla yatışması içindir. Şüphesiz Allah, iman edenleri dosdoğru yola iletir.
Tafsyrai arabų kalba:
وَلَا يَزَالُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ فِي مِرۡيَةٖ مِّنۡهُ حَتَّىٰ تَأۡتِيَهُمُ ٱلسَّاعَةُ بَغۡتَةً أَوۡ يَأۡتِيَهُمۡ عَذَابُ يَوۡمٍ عَقِيمٍ
Kâfirler ise, kendilerine o saat, ansızın gelinceye veya hayır yönünden kısır bir günün azabı çatıncaya kadar ondan şüphe etmeye devam ederler.
Tafsyrai arabų kalba:
ٱلۡمُلۡكُ يَوۡمَئِذٖ لِّلَّهِ يَحۡكُمُ بَيۡنَهُمۡۚ فَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ فِي جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ
O gün, mülk Allah’ın’dır. Aralarında hükmü, O verecektir. İman edip, salih amellerde bulunanlar Nimet Cennetleri'ndedir.
Tafsyrai arabų kalba:
وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَا فَأُوْلَٰٓئِكَ لَهُمۡ عَذَابٞ مُّهِينٞ
Kâfir olup, ayetlerimizi yalanlayanlar ise işte onlara, alçaltıcı bir azap vardır.
Tafsyrai arabų kalba:
وَٱلَّذِينَ هَاجَرُواْ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِ ثُمَّ قُتِلُوٓاْ أَوۡ مَاتُواْ لَيَرۡزُقَنَّهُمُ ٱللَّهُ رِزۡقًا حَسَنٗاۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَهُوَ خَيۡرُ ٱلرَّٰزِقِينَ
Allah yolunda hicret edenler, sonra öldürülenler veya ölenler ise, Allah onları elbette güzel bir rızıkla (cennetle) rızıklandıracaktır. Çünkü Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
Tafsyrai arabų kalba:
لَيُدۡخِلَنَّهُم مُّدۡخَلٗا يَرۡضَوۡنَهُۥۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَعَلِيمٌ حَلِيمٞ
Onları hoşlarına gidecek bir yere girdirecektir. Elbette Allah, herşeyi bilendir, Halim'dir.
Tafsyrai arabų kalba:
۞ ذَٰلِكَۖ وَمَنۡ عَاقَبَ بِمِثۡلِ مَا عُوقِبَ بِهِۦ ثُمَّ بُغِيَ عَلَيۡهِ لَيَنصُرَنَّهُ ٱللَّهُۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٞ
Bu böyledir. Kim de kendisine yapılan bir eziyete o ölçüde karşılık verir, sonra yine kendisine zulmedilirse, elbette Allah ona yardım eder. Şüphesiz Allah, çok affedicidir, çok mağfiret edicidir.
Tafsyrai arabų kalba:
ذَٰلِكَ بِأَنَّ ٱللَّهَ يُولِجُ ٱلَّيۡلَ فِي ٱلنَّهَارِ وَيُولِجُ ٱلنَّهَارَ فِي ٱلَّيۡلِ وَأَنَّ ٱللَّهَ سَمِيعُۢ بَصِيرٞ
Bu (hükümleri veren) Allah, geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar. Şüphesiz Allah, herşeyi işitendir, herşeyi görendir.
Tafsyrai arabų kalba:
ذَٰلِكَ بِأَنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلۡحَقُّ وَأَنَّ مَا يَدۡعُونَ مِن دُونِهِۦ هُوَ ٱلۡبَٰطِلُ وَأَنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلۡعَلِيُّ ٱلۡكَبِيرُ
Bu (hükümleri veren) Allah (tek) hak olan (ilahtır). O’nun başka dua ettikleri batıldır. Allah, üstündür, büyüktür.
Tafsyrai arabų kalba:
أَلَمۡ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَتُصۡبِحُ ٱلۡأَرۡضُ مُخۡضَرَّةًۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٞ
Allah’ın gökten su indirmesiyle yeryüzünün yemyeşil olduğunu görmüyor musun? Allah, Latif'tir, Habirdir.
Tafsyrai arabų kalba:
لَّهُۥ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَهُوَ ٱلۡغَنِيُّ ٱلۡحَمِيدُ
Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Gerçekten Allah, (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan) zengindir, hamd olunandır.
Tafsyrai arabų kalba:
أَلَمۡ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ سَخَّرَ لَكُم مَّا فِي ٱلۡأَرۡضِ وَٱلۡفُلۡكَ تَجۡرِي فِي ٱلۡبَحۡرِ بِأَمۡرِهِۦ وَيُمۡسِكُ ٱلسَّمَآءَ أَن تَقَعَ عَلَى ٱلۡأَرۡضِ إِلَّا بِإِذۡنِهِۦٓۚ إِنَّ ٱللَّهَ بِٱلنَّاسِ لَرَءُوفٞ رَّحِيمٞ
Görmedin mi Allah, yerdeki herşeyi ve emri ile denizde yüzen gemileri sizin hizmetinize verdi. Göğü de, kendi izni olmadıkça yer üzerine düşmemesi için tutar. Allah, insanlara karşı gerçekten çok şefkatli ve merhametlidir.
Tafsyrai arabų kalba:
وَهُوَ ٱلَّذِيٓ أَحۡيَاكُمۡ ثُمَّ يُمِيتُكُمۡ ثُمَّ يُحۡيِيكُمۡۗ إِنَّ ٱلۡإِنسَٰنَ لَكَفُورٞ
O’dur size hayat veren sonra sizi öldürecek, sonra da yeniden diriltecek olan. Fakat insan çok nankördür
Tafsyrai arabų kalba:
لِّكُلِّ أُمَّةٖ جَعَلۡنَا مَنسَكًا هُمۡ نَاسِكُوهُۖ فَلَا يُنَٰزِعُنَّكَ فِي ٱلۡأَمۡرِۚ وَٱدۡعُ إِلَىٰ رَبِّكَۖ إِنَّكَ لَعَلَىٰ هُدٗى مُّسۡتَقِيمٖ
Her ümmete uygulamakta oldukları bir ibadet yolu belirledik. Öyleyse, bu iş/din hususunda seninle tartışmasınlar. Rabbine davet et. Hiç kuşkusuz sen, dosdoğru bir yol üzerindesin.
Tafsyrai arabų kalba:
وَإِن جَٰدَلُوكَ فَقُلِ ٱللَّهُ أَعۡلَمُ بِمَا تَعۡمَلُونَ
Seninle tartışırlarsa: "Yaptıklarınızı Allah çok iyi biliyor" de!
Tafsyrai arabų kalba:
ٱللَّهُ يَحۡكُمُ بَيۡنَكُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ فِيمَا كُنتُمۡ فِيهِ تَخۡتَلِفُونَ
Anlaşmazlığa düştüğünüz konularda Allah, kıyamet günü aranızda hüküm verecektir.
Tafsyrai arabų kalba:
أَلَمۡ تَعۡلَمۡ أَنَّ ٱللَّهَ يَعۡلَمُ مَا فِي ٱلسَّمَآءِ وَٱلۡأَرۡضِۚ إِنَّ ذَٰلِكَ فِي كِتَٰبٍۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٞ
Allah’ın gökte ve yerde ne varsa bildiğini bilmiyor musun? Şüphesiz bu bir kitaptadır. Yine bu, Allah’a çok kolaydır.
Tafsyrai arabų kalba:
وَيَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ مَا لَمۡ يُنَزِّلۡ بِهِۦ سُلۡطَٰنٗا وَمَا لَيۡسَ لَهُم بِهِۦ عِلۡمٞۗ وَمَا لِلظَّٰلِمِينَ مِن نَّصِيرٖ
Onlar, Allah’ın dışında hakkında hiçbir delil indirmediği ve kendilerinin de hakkında bir bilgiye sahip olmadıkları şeylere ibadet ediyorlar. Zalimlerin hiç yardımcısı yoktur. @Pataisyta
Onlar, Allah’ın dışında hakkında hiçbir delil indirmediği ve kendilerinin de hakkında bir bilgiye sahip olmadıkları şeylere ibadet ediyorlar.
Tafsyrai arabų kalba:
وَإِذَا تُتۡلَىٰ عَلَيۡهِمۡ ءَايَٰتُنَا بَيِّنَٰتٖ تَعۡرِفُ فِي وُجُوهِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ ٱلۡمُنكَرَۖ يَكَادُونَ يَسۡطُونَ بِٱلَّذِينَ يَتۡلُونَ عَلَيۡهِمۡ ءَايَٰتِنَاۗ قُلۡ أَفَأُنَبِّئُكُم بِشَرّٖ مِّن ذَٰلِكُمُۚ ٱلنَّارُ وَعَدَهَا ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْۖ وَبِئۡسَ ٱلۡمَصِيرُ
Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğu zaman, o kâfirlerin yüzlerinden inkârı anlarsın. Neredeyse, kendilerine ayetlerimizi okuyanlara saldıracaklar. De ki:Size bundan daha kötüsünü haber vereyim mi? Ateş! Allah onu kâfirlere vadetti. O, ne kötü sondur.
Tafsyrai arabų kalba:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٞ فَٱسۡتَمِعُواْ لَهُۥٓۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ تَدۡعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ لَن يَخۡلُقُواْ ذُبَابٗا وَلَوِ ٱجۡتَمَعُواْ لَهُۥۖ وَإِن يَسۡلُبۡهُمُ ٱلذُّبَابُ شَيۡـٔٗا لَّا يَسۡتَنقِذُوهُ مِنۡهُۚ ضَعُفَ ٱلطَّالِبُ وَٱلۡمَطۡلُوبُ
Ey insanlar! Bir örnek veriliyor, onu dinleyin! Sizin Allah’ın dışında dua ettikleriniz (ilahlar) bir araya gelseler bile bir sinek dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, onu ondan kurtaramazlar. İsteyen de, istenen de zayıftır.
Tafsyrai arabų kalba:
مَا قَدَرُواْ ٱللَّهَ حَقَّ قَدۡرِهِۦٓۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ
Onlar, Allah’ı hakkıyla takdir edemediler. Oysa Allah güçlüdür, azizdir.
Tafsyrai arabų kalba:
ٱللَّهُ يَصۡطَفِي مِنَ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةِ رُسُلٗا وَمِنَ ٱلنَّاسِۚ إِنَّ ٱللَّهَ سَمِيعُۢ بَصِيرٞ
Allah, meleklerden elçiler seçer, insanlardan da. Şüphesiz Allah, herşeyi işitendir, herşeyi görendir.
Tafsyrai arabų kalba:
يَعۡلَمُ مَا بَيۡنَ أَيۡدِيهِمۡ وَمَا خَلۡفَهُمۡۚ وَإِلَى ٱللَّهِ تُرۡجَعُ ٱلۡأُمُورُ
Onların önlerinde olanı da arkalarında olanı da bilir. Allah’adır işlerin dönüşü.
Tafsyrai arabų kalba:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱرۡكَعُواْ وَٱسۡجُدُواْۤ وَٱعۡبُدُواْ رَبَّكُمۡ وَٱفۡعَلُواْ ٱلۡخَيۡرَ لَعَلَّكُمۡ تُفۡلِحُونَ۩
Ey iman edenler! Rüku edin, secde edin, Rabbinize ibadet edin, hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.
Tafsyrai arabų kalba:
وَجَٰهِدُواْ فِي ٱللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِۦۚ هُوَ ٱجۡتَبَىٰكُمۡ وَمَا جَعَلَ عَلَيۡكُمۡ فِي ٱلدِّينِ مِنۡ حَرَجٖۚ مِّلَّةَ أَبِيكُمۡ إِبۡرَٰهِيمَۚ هُوَ سَمَّىٰكُمُ ٱلۡمُسۡلِمِينَ مِن قَبۡلُ وَفِي هَٰذَا لِيَكُونَ ٱلرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيۡكُمۡ وَتَكُونُواْ شُهَدَآءَ عَلَى ٱلنَّاسِۚ فَأَقِيمُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتُواْ ٱلزَّكَوٰةَ وَٱعۡتَصِمُواْ بِٱللَّهِ هُوَ مَوۡلَىٰكُمۡۖ فَنِعۡمَ ٱلۡمَوۡلَىٰ وَنِعۡمَ ٱلنَّصِيرُ
Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti, dinde üzerinize bir zorluk yüklemedi. (Bu) Babanız İbrahim’in dinidir. Allah, bundan önce ve bunda (Kur’an’da) size "Müslüman" ismini vermiştir. (Hesap günü) Rasül size şahit olsun, siz de insanlığa şahit olun diye. Öyleyse namazı ikame edin, zekâtı verin, Allah’a sımsıkı bağlanın. O, ne güzel mevlâ ve ne güzel yardımcıdır!
Tafsyrai arabų kalba:
 
Reikšmių vertimas Sūra: Sūra Al-Hadždž
Sūrų turinys Puslapio numeris
 
Kilniojo Korano reikšmių vertimas - Turkų k. vertimas - Šaban Britš - Vertimų turinys

Kilniojo Korano reikšmių vertimas į turkų kalbą, išvertė Šaban Britš. Jis buvo pataisytas prižiūrint Ruad vertimų centrui, o originalų vertimą galima peržiūrėti nuomonės išreiškimo, vertinimo ir nuolatinio tobulinimo tikslais.

Uždaryti