Përkthimi i kuptimeve të Kuranit Fisnik - Përkthimi turqisht - Qendra "Ruvad et Terxheme" * - Përmbajtja e përkthimeve

XML CSV Excel API
Please review the Terms and Policies

Përkthimi i kuptimeve Surja: Suretu Ez Zuhruf   Ajeti:

Sûretu'z-Zuhruf

حمٓ
Hâ, Mîm.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَٱلۡكِتَٰبِ ٱلۡمُبِينِ
Apaçık kitaba andolsun ki.
Tefsiret në gjuhën arabe:
إِنَّا جَعَلۡنَٰهُ قُرۡءَٰنًا عَرَبِيّٗا لَّعَلَّكُمۡ تَعۡقِلُونَ
Biz onu anlayasınız diye Arapça Kur’an kıldık.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَإِنَّهُۥ فِيٓ أُمِّ ٱلۡكِتَٰبِ لَدَيۡنَا لَعَلِيٌّ حَكِيمٌ
O, katımızdaki ana kitaptadır/Levh-i Mahfuz'dadır. Pek yüce ve hikmet doludur.
Tefsiret në gjuhën arabe:
أَفَنَضۡرِبُ عَنكُمُ ٱلذِّكۡرَ صَفۡحًا أَن كُنتُمۡ قَوۡمٗا مُّسۡرِفِينَ
Siz azgınlık eden bir toplumsunuz diye şimdi o zikri (uyarı dolu Kur'an'ı) bir yana mı bırakalım?
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَكَمۡ أَرۡسَلۡنَا مِن نَّبِيّٖ فِي ٱلۡأَوَّلِينَ
Biz, öncekiler arasında nice peygamberler gönderdik.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَمَا يَأۡتِيهِم مِّن نَّبِيٍّ إِلَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ
Onlara bir nebi geldikçe muhakkak onunla alay ederlerdi.
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَأَهۡلَكۡنَآ أَشَدَّ مِنۡهُم بَطۡشٗا وَمَضَىٰ مَثَلُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Biz onlardan kuvvet itibarı ile daha çetin olanları helak ettik. Öncekilerin misali daha önce geçmiştir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَلَئِن سَأَلۡتَهُم مَّنۡ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ لَيَقُولُنَّ خَلَقَهُنَّ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡعَلِيمُ
Onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan: "Onları, Azîz ve Alîm olan (Allah) yarattı." derler.
Tefsiret në gjuhën arabe:
ٱلَّذِي جَعَلَ لَكُمُ ٱلۡأَرۡضَ مَهۡدٗا وَجَعَلَ لَكُمۡ فِيهَا سُبُلٗا لَّعَلَّكُمۡ تَهۡتَدُونَ
O, yeryüzünü size beşik yapan ve gideceğiniz yere ulaşasınız diye sizin için orada yollar var edendir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَٱلَّذِي نَزَّلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءَۢ بِقَدَرٖ فَأَنشَرۡنَا بِهِۦ بَلۡدَةٗ مَّيۡتٗاۚ كَذَٰلِكَ تُخۡرَجُونَ
O, gökten bir ölçüyle su indirendir. Onunla ölü bir beldeyi canlandırdık. Siz de işte böyle çıkarılacaksınız.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَٱلَّذِي خَلَقَ ٱلۡأَزۡوَٰجَ كُلَّهَا وَجَعَلَ لَكُم مِّنَ ٱلۡفُلۡكِ وَٱلۡأَنۡعَٰمِ مَا تَرۡكَبُونَ
O bütün çiftleri yaratmış ve sizin için gemilerden ve hayvanlardan bineceğiniz şeyleri var etmiştir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
لِتَسۡتَوُۥاْ عَلَىٰ ظُهُورِهِۦ ثُمَّ تَذۡكُرُواْ نِعۡمَةَ رَبِّكُمۡ إِذَا ٱسۡتَوَيۡتُمۡ عَلَيۡهِ وَتَقُولُواْ سُبۡحَٰنَ ٱلَّذِي سَخَّرَ لَنَا هَٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُۥ مُقۡرِنِينَ
Ta ki onların üstüne binerken Rabbinizin nimetini hatırlayasınız ve şöyle diyesiniz: "Emrine boyun eğdirerek bunları, bizim hizmetimize veren (Allah'ı) tesbih ve takdis ederiz. Yoksa biz bunlara güç yetiremezdik."
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَإِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا لَمُنقَلِبُونَ
Ve biz elbette Rabbimize döneceğiz."
(diyesiniz)
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَجَعَلُواْ لَهُۥ مِنۡ عِبَادِهِۦ جُزۡءًاۚ إِنَّ ٱلۡإِنسَٰنَ لَكَفُورٞ مُّبِينٌ
(Böyleyken) kullarından O'na bir kısım (kız çocuk) isnat ettiler. Doğrusu insan apaçık bir nankördür.
Tefsiret në gjuhën arabe:
أَمِ ٱتَّخَذَ مِمَّا يَخۡلُقُ بَنَاتٖ وَأَصۡفَىٰكُم بِٱلۡبَنِينَ
Yoksa (Allah) yarattıklarından kendine kızlar edindi de oğulları size mi seçti?
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُم بِمَا ضَرَبَ لِلرَّحۡمَٰنِ مَثَلٗا ظَلَّ وَجۡهُهُۥ مُسۡوَدّٗا وَهُوَ كَظِيمٌ
Oysa onlardan birine Rahman'a isnat ettiği (kız çocuk) müjdelendiği zaman içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah kesilir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
أَوَمَن يُنَشَّؤُاْ فِي ٱلۡحِلۡيَةِ وَهُوَ فِي ٱلۡخِصَامِ غَيۡرُ مُبِينٖ
Süs içinde yetiştirilip mücadelede açık olmayanı mı (Allah'a yakıştırıyorlar)?
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَجَعَلُواْ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةَ ٱلَّذِينَ هُمۡ عِبَٰدُ ٱلرَّحۡمَٰنِ إِنَٰثًاۚ أَشَهِدُواْ خَلۡقَهُمۡۚ سَتُكۡتَبُ شَهَٰدَتُهُمۡ وَيُسۡـَٔلُونَ
Rahman’ın kulları olan melekleri dişi saydılar. Onların yaratılışlarına mı şahit oldular? Onların bu şahitlikleri yazılacak ve onlara sorulacaktır.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَقَالُواْ لَوۡ شَآءَ ٱلرَّحۡمَٰنُ مَا عَبَدۡنَٰهُمۗ مَّا لَهُم بِذَٰلِكَ مِنۡ عِلۡمٍۖ إِنۡ هُمۡ إِلَّا يَخۡرُصُونَ
"Eğer Rahman dilemiş olsaydı, biz onlara ibadet etmezdik." dediler. Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Onlar, sadece yalan söylemektedirler.
Tefsiret në gjuhën arabe:
أَمۡ ءَاتَيۡنَٰهُمۡ كِتَٰبٗا مِّن قَبۡلِهِۦ فَهُم بِهِۦ مُسۡتَمۡسِكُونَ
Yoksa daha önceden onlara bir kitap verdik de, onlar o kitaba mı tutunuyorlar?
Tefsiret në gjuhën arabe:
بَلۡ قَالُوٓاْ إِنَّا وَجَدۡنَآ ءَابَآءَنَا عَلَىٰٓ أُمَّةٖ وَإِنَّا عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِم مُّهۡتَدُونَ
Bilâkis şöyle dediler: "Biz, atalarımızı bir din üzerinde bulduk ve onların izinde dosdoğru gitmekteyiz."
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَكَذَٰلِكَ مَآ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ فِي قَرۡيَةٖ مِّن نَّذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتۡرَفُوهَآ إِنَّا وَجَدۡنَآ ءَابَآءَنَا عَلَىٰٓ أُمَّةٖ وَإِنَّا عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِم مُّقۡتَدُونَ
Senden önce de hangi kasabaya bir uyarıcı gönderdiysek mutlaka oranın şımarık varlıklıları böylece: “Biz atalarımızı bir din üzere bulduk ve muhakkak bizler onların izlerine uyanlarız” demişlerdir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
۞ قَٰلَ أَوَلَوۡ جِئۡتُكُم بِأَهۡدَىٰ مِمَّا وَجَدتُّمۡ عَلَيۡهِ ءَابَآءَكُمۡۖ قَالُوٓاْ إِنَّا بِمَآ أُرۡسِلۡتُم بِهِۦ كَٰفِرُونَ
“Ya ben size atalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirdi isem de mi” dedi. Onlar: "Biz, sizinle gönderilene kâfir kimseleriz." dediler.
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَٱنتَقَمۡنَا مِنۡهُمۡۖ فَٱنظُرۡ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلۡمُكَذِّبِينَ
Bunun üzerine biz de onlardan intikam aldık. Bir bak! Yalanlayanların akıbeti nasıl oldu?
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَإِذۡ قَالَ إِبۡرَٰهِيمُ لِأَبِيهِ وَقَوۡمِهِۦٓ إِنَّنِي بَرَآءٞ مِّمَّا تَعۡبُدُونَ
Hani İbrahim babasına ve kavmine demişti ki: "Ben sizin ibadet ettiklerinizden beriyim/uzağım."
Tefsiret në gjuhën arabe:
إِلَّا ٱلَّذِي فَطَرَنِي فَإِنَّهُۥ سَيَهۡدِينِ
"Ancak beni yaratan müstesna. Muhakkak O, bana hidayet edecektir."
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَجَعَلَهَا كَلِمَةَۢ بَاقِيَةٗ فِي عَقِبِهِۦ لَعَلَّهُمۡ يَرۡجِعُونَ
Bunu, ardından geleceklere devamlı kalıcı bir söz olarak bıraktı ki, insanlar (tevhid dinine) dönsünler.
Tefsiret në gjuhën arabe:
بَلۡ مَتَّعۡتُ هَٰٓؤُلَآءِ وَءَابَآءَهُمۡ حَتَّىٰ جَآءَهُمُ ٱلۡحَقُّ وَرَسُولٞ مُّبِينٞ
Evet! Onları ve atalarını, kendilerine hak/Kur'an ve (her şeyi) apaçık (açıklayan) bir rasûl gelinceye kadar nimetlendirdim.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَلَمَّا جَآءَهُمُ ٱلۡحَقُّ قَالُواْ هَٰذَا سِحۡرٞ وَإِنَّا بِهِۦ كَٰفِرُونَ
Onlara hak geldiği zaman: "Bu bir sihirdir, biz ona küfreden kimseleriz." dediler.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَقَالُواْ لَوۡلَا نُزِّلَ هَٰذَا ٱلۡقُرۡءَانُ عَلَىٰ رَجُلٖ مِّنَ ٱلۡقَرۡيَتَيۡنِ عَظِيمٍ
"Bu Kur’an, iki şehrin büyüklerinden bir adama indirilmeli değil miydi?" dediler.
Tefsiret në gjuhën arabe:
أَهُمۡ يَقۡسِمُونَ رَحۡمَتَ رَبِّكَۚ نَحۡنُ قَسَمۡنَا بَيۡنَهُم مَّعِيشَتَهُمۡ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۚ وَرَفَعۡنَا بَعۡضَهُمۡ فَوۡقَ بَعۡضٖ دَرَجَٰتٖ لِّيَتَّخِذَ بَعۡضُهُم بَعۡضٗا سُخۡرِيّٗاۗ وَرَحۡمَتُ رَبِّكَ خَيۡرٞ مِّمَّا يَجۡمَعُونَ
Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyor? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların (dünyada) topladıklarından daha hayırlıdır.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَلَوۡلَآ أَن يَكُونَ ٱلنَّاسُ أُمَّةٗ وَٰحِدَةٗ لَّجَعَلۡنَا لِمَن يَكۡفُرُ بِٱلرَّحۡمَٰنِ لِبُيُوتِهِمۡ سُقُفٗا مِّن فِضَّةٖ وَمَعَارِجَ عَلَيۡهَا يَظۡهَرُونَ
Eğer insanlar (küfürde birleşen) tek bir ümmet olacak olmasaydı, Rahman'a küfredenlerin evlerinin tavanlarını ve çıkacakları merdivenleri gümüşten yapardık.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَلِبُيُوتِهِمۡ أَبۡوَٰبٗا وَسُرُرًا عَلَيۡهَا يَتَّكِـُٔونَ
Kapılarını ve arkalarına yaslandıkları koltukları da.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَزُخۡرُفٗاۚ وَإِن كُلُّ ذَٰلِكَ لَمَّا مَتَٰعُ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۚ وَٱلۡأٓخِرَةُ عِندَ رَبِّكَ لِلۡمُتَّقِينَ
Ve (daha nice) çekici süsler de (verirdik). Bütün bunlar, yalnızca dünya hayatının geçimliğidir. Ahiret ise, senin Rabbinin katında takva sahipleri içindir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَمَن يَعۡشُ عَن ذِكۡرِ ٱلرَّحۡمَٰنِ نُقَيِّضۡ لَهُۥ شَيۡطَٰنٗا فَهُوَ لَهُۥ قَرِينٞ
Kim Rahman'ın zikrinden yüz çevirirse, ona bir Şeytan sararız da o Şeytan artık onun yakın dostu olur.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَإِنَّهُمۡ لَيَصُدُّونَهُمۡ عَنِ ٱلسَّبِيلِ وَيَحۡسَبُونَ أَنَّهُم مُّهۡتَدُونَ
Şüphesiz bu Şeytanlar; onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.
Tefsiret në gjuhën arabe:
حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءَنَا قَالَ يَٰلَيۡتَ بَيۡنِي وَبَيۡنَكَ بُعۡدَ ٱلۡمَشۡرِقَيۡنِ فَبِئۡسَ ٱلۡقَرِينُ
Nihayet, o bize geldiği zaman: "Keşke benimle senin aranda doğu ve batı kadar uzaklık olsaydı. Ne kötü bir dostmuşsun!" derler.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَلَن يَنفَعَكُمُ ٱلۡيَوۡمَ إِذ ظَّلَمۡتُمۡ أَنَّكُمۡ فِي ٱلۡعَذَابِ مُشۡتَرِكُونَ
O gün bu (pişmanlık) size bir fayda sağlamayacaktır. Çünkü siz, zulmettiniz. Azapta da artık ortaksınız.
Tefsiret në gjuhën arabe:
أَفَأَنتَ تُسۡمِعُ ٱلصُّمَّ أَوۡ تَهۡدِي ٱلۡعُمۡيَ وَمَن كَانَ فِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٖ
Şimdi, sağıra sen mi işittireceksin veya kör olan ve apaçık sapıklıkta bulunan kimseye sen mi hidayete ileteceksin?
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَإِمَّا نَذۡهَبَنَّ بِكَ فَإِنَّا مِنۡهُم مُّنتَقِمُونَ
Biz, seni alıp götürsek de onlardan yine intikam alacağız.
Tefsiret në gjuhën arabe:
أَوۡ نُرِيَنَّكَ ٱلَّذِي وَعَدۡنَٰهُمۡ فَإِنَّا عَلَيۡهِم مُّقۡتَدِرُونَ
Yahut onları tehdit ettiğimiz azabı sana gösteririz, çünkü biz onlara güç yetirenleriz.
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَٱسۡتَمۡسِكۡ بِٱلَّذِيٓ أُوحِيَ إِلَيۡكَۖ إِنَّكَ عَلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ
Sen, sana vahyolunana sımsıkı tutun. Çünkü sen, dosdoğru bir yol üzerindesin!
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَإِنَّهُۥ لَذِكۡرٞ لَّكَ وَلِقَوۡمِكَۖ وَسَوۡفَ تُسۡـَٔلُونَ
Şüphesiz bu Kur’an; sana ve kavmine bir şereftir, ondan sorguya çekileceksiniz.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَسۡـَٔلۡ مَنۡ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ مِن رُّسُلِنَآ أَجَعَلۡنَا مِن دُونِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ءَالِهَةٗ يُعۡبَدُونَ
Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize sor. Rahman’dan başka ibadet edilecek ilâhlar kılmış mıyız?
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا مُوسَىٰ بِـَٔايَٰتِنَآ إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ وَمَلَإِيْهِۦ فَقَالَ إِنِّي رَسُولُ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Musa’yı ayetlerimizle Firavun’a ve kavminin ileri gelenlerine göndermiştik: "Şüphesiz ben, alemlerin Rabbinin rasûlüyüm." dedi.
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَلَمَّا جَآءَهُم بِـَٔايَٰتِنَآ إِذَا هُم مِّنۡهَا يَضۡحَكُونَ
Onlara ayetlerle geldiği zaman bunlara gülüp geçmişlerdi.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَمَا نُرِيهِم مِّنۡ ءَايَةٍ إِلَّا هِيَ أَكۡبَرُ مِنۡ أُخۡتِهَاۖ وَأَخَذۡنَٰهُم بِٱلۡعَذَابِ لَعَلَّهُمۡ يَرۡجِعُونَ
Onlara gösterdiğimiz her ayet, bir evvelkinden daha büyük idi. Belki dönerler diye onları azabımızla yakalamıştık.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَقَالُواْ يَٰٓأَيُّهَ ٱلسَّاحِرُ ٱدۡعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِندَكَ إِنَّنَا لَمُهۡتَدُونَ
Bunun üzerine dediler ki: "Ey büyücü! Sana verdiği ahde göre bizim için Rabbine dua et. Çünkü biz artık hidayeti kabul edeceğiz."
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَلَمَّا كَشَفۡنَا عَنۡهُمُ ٱلۡعَذَابَ إِذَا هُمۡ يَنكُثُونَ
Fakat biz azabı üzerlerinden kaldırınca hemen verdikleri sözü bozdular.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَنَادَىٰ فِرۡعَوۡنُ فِي قَوۡمِهِۦ قَالَ يَٰقَوۡمِ أَلَيۡسَ لِي مُلۡكُ مِصۡرَ وَهَٰذِهِ ٱلۡأَنۡهَٰرُ تَجۡرِي مِن تَحۡتِيٓۚ أَفَلَا تُبۡصِرُونَ
Firavun kavmine seslenerek: "Ey kavmim! Mısır’ın ve altımda akan şu ırmakların mülkü bana ait değil mi? Bunu görmüyor musunuz?"
Tefsiret në gjuhën arabe:
أَمۡ أَنَا۠ خَيۡرٞ مِّنۡ هَٰذَا ٱلَّذِي هُوَ مَهِينٞ وَلَا يَكَادُ يُبِينُ
"Yoksa ben, şu hakir ve neredeyse konuşamayan adamdan daha iyi değil miyim?"
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَلَوۡلَآ أُلۡقِيَ عَلَيۡهِ أَسۡوِرَةٞ مِّن ذَهَبٍ أَوۡ جَآءَ مَعَهُ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ مُقۡتَرِنِينَ
Ona altın bilezikler verilmeli veya onunla birlikte yakınında yer alan (yardımcı) melekler gelmeli değil miydi?
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَٱسۡتَخَفَّ قَوۡمَهُۥ فَأَطَاعُوهُۚ إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَوۡمٗا فَٰسِقِينَ
O kavmini küçümsedi onlar da ona boyun eğdiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir kavimdi.
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَلَمَّآ ءَاسَفُونَا ٱنتَقَمۡنَا مِنۡهُمۡ فَأَغۡرَقۡنَٰهُمۡ أَجۡمَعِينَ
Onlar bizi öfkelendirdikleri zaman, onların hepsini suda boğarak onlardan intikam aldık.
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَجَعَلۡنَٰهُمۡ سَلَفٗا وَمَثَلٗا لِّلۡأٓخِرِينَ
Böylece onları sonradan geleceklere (ibret olarak) selef ve örnek kıldık.
Tefsiret në gjuhën arabe:
۞ وَلَمَّا ضُرِبَ ٱبۡنُ مَرۡيَمَ مَثَلًا إِذَا قَوۡمُكَ مِنۡهُ يَصِدُّونَ
Meryem oğlu bir misal olarak verilince hemen senin kavmin bundan dolayı bağrışıp çağrışmaya koyuldu.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَقَالُوٓاْ ءَأَٰلِهَتُنَا خَيۡرٌ أَمۡ هُوَۚ مَا ضَرَبُوهُ لَكَ إِلَّا جَدَلَۢاۚ بَلۡ هُمۡ قَوۡمٌ خَصِمُونَ
"Bizim ilahlarımız mı daha iyidir; yoksa o mu?" dediler. Bunu sana sadece tartışmak için söylüyorlar. Zaten onlar, kavgacı bir toplumdur.
Tefsiret në gjuhën arabe:
إِنۡ هُوَ إِلَّا عَبۡدٌ أَنۡعَمۡنَا عَلَيۡهِ وَجَعَلۡنَٰهُ مَثَلٗا لِّبَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ
O, yalnızca kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğulları’na örnek kıldığımız bir kuldur.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَلَوۡ نَشَآءُ لَجَعَلۡنَا مِنكُم مَّلَٰٓئِكَةٗ فِي ٱلۡأَرۡضِ يَخۡلُفُونَ
Eğer dileseydik, yeryüzünde sizin yerinize geçecek melekler var ederdik.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَإِنَّهُۥ لَعِلۡمٞ لِّلسَّاعَةِ فَلَا تَمۡتَرُنَّ بِهَا وَٱتَّبِعُونِۚ هَٰذَا صِرَٰطٞ مُّسۡتَقِيمٞ
Şüphesiz o (İsa), kıyamet için bir ilimdir/delildir. O halde, kıyametten yana bir şüpheniz olmasın. Bana uyun. Dosdoğru yol budur.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَلَا يَصُدَّنَّكُمُ ٱلشَّيۡطَٰنُۖ إِنَّهُۥ لَكُمۡ عَدُوّٞ مُّبِينٞ
Şeytan sakın sizi saptırmasın. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَلَمَّا جَآءَ عِيسَىٰ بِٱلۡبَيِّنَٰتِ قَالَ قَدۡ جِئۡتُكُم بِٱلۡحِكۡمَةِ وَلِأُبَيِّنَ لَكُم بَعۡضَ ٱلَّذِي تَخۡتَلِفُونَ فِيهِۖ فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
İsa, apaçık delillerle geldiği zaman şöyle demişti: "Ben size hikmeti getirdim ve hakkında ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim. Allah’tan sakının ve bana itaat edin."
Tefsiret në gjuhën arabe:
إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ رَبِّي وَرَبُّكُمۡ فَٱعۡبُدُوهُۚ هَٰذَا صِرَٰطٞ مُّسۡتَقِيمٞ
"Şüphesiz Allah; benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O’na ibadet edin! Doğru yol budur."
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَٱخۡتَلَفَ ٱلۡأَحۡزَابُ مِنۢ بَيۡنِهِمۡۖ فَوَيۡلٞ لِّلَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنۡ عَذَابِ يَوۡمٍ أَلِيمٍ
Fırkalar/gruplar, aralarında (İsa hakkında) anlaşmazlığa düştüler. O acı günün azabına uğrayacak zalimlerin vay haline.
Tefsiret në gjuhën arabe:
هَلۡ يَنظُرُونَ إِلَّا ٱلسَّاعَةَ أَن تَأۡتِيَهُم بَغۡتَةٗ وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ
Onlar, farkında olmadıkları bir anda ansızın kendilerine gelecek kıyametten başka bir şey mi bekliyorlar?
Tefsiret në gjuhën arabe:
ٱلۡأَخِلَّآءُ يَوۡمَئِذِۭ بَعۡضُهُمۡ لِبَعۡضٍ عَدُوٌّ إِلَّا ٱلۡمُتَّقِينَ
O gün, takva sahibi olan kimselerden başka bütün dostlar birbirine düşmandır.
Tefsiret në gjuhën arabe:
يَٰعِبَادِ لَا خَوۡفٌ عَلَيۡكُمُ ٱلۡيَوۡمَ وَلَآ أَنتُمۡ تَحۡزَنُونَ
Ey kullarım, bugün size bir korku yoktur, siz üzülmezsiniz de.
Tefsiret në gjuhën arabe:
ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ بِـَٔايَٰتِنَا وَكَانُواْ مُسۡلِمِينَ
Onlar ki, ayetlerimize iman etmişler ve teslim olmuşlardır.
Tefsiret në gjuhën arabe:
ٱدۡخُلُواْ ٱلۡجَنَّةَ أَنتُمۡ وَأَزۡوَٰجُكُمۡ تُحۡبَرُونَ
Siz ve eşleriniz ağırlanmış olarak sevinç içinde girin Cennet'e!
Tefsiret në gjuhën arabe:
يُطَافُ عَلَيۡهِم بِصِحَافٖ مِّن ذَهَبٖ وَأَكۡوَابٖۖ وَفِيهَا مَا تَشۡتَهِيهِ ٱلۡأَنفُسُ وَتَلَذُّ ٱلۡأَعۡيُنُۖ وَأَنتُمۡ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Etraflarında altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Orada canların çektiği ve gözlerin zevk aldığı her şey vardır. Siz, orada ebedî kalacak olanlarsınız.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَتِلۡكَ ٱلۡجَنَّةُ ٱلَّتِيٓ أُورِثۡتُمُوهَا بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ
Yapmakta olduklarınız dolayısıyla sizin varis olduğunuz Cennet işte budur!
Tefsiret në gjuhën arabe:
لَكُمۡ فِيهَا فَٰكِهَةٞ كَثِيرَةٞ مِّنۡهَا تَأۡكُلُونَ
Orada sizin için bir çok meyveler vardır, onlardan yersiniz.
Tefsiret në gjuhën arabe:
إِنَّ ٱلۡمُجۡرِمِينَ فِي عَذَابِ جَهَنَّمَ خَٰلِدُونَ
Suçlular/günahkârlar ise Cehennem azabında ebedîdirler.
Tefsiret në gjuhën arabe:
لَا يُفَتَّرُ عَنۡهُمۡ وَهُمۡ فِيهِ مُبۡلِسُونَ
Onlardan (azap) hafifletilmeyecek ve orada onlar ümitlerini kaybetmiş kimselerdir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَمَا ظَلَمۡنَٰهُمۡ وَلَٰكِن كَانُواْ هُمُ ٱلظَّٰلِمِينَ
Onlara biz zulmetmedik, fakat onlar kendi kendilerine zulmettiler.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَنَادَوۡاْ يَٰمَٰلِكُ لِيَقۡضِ عَلَيۡنَا رَبُّكَۖ قَالَ إِنَّكُم مَّٰكِثُونَ
"Ey Malik! Rabbin işimizi bitirsin." diye haykırırlar. O da: "Siz, kalıcısınız!" der.
Tefsiret në gjuhën arabe:
لَقَدۡ جِئۡنَٰكُم بِٱلۡحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَكُمۡ لِلۡحَقِّ كَٰرِهُونَ
Size hakkı getirmiştik. Fakat çoğunuz haktan hoşlanmamıştınız.
Tefsiret në gjuhën arabe:
أَمۡ أَبۡرَمُوٓاْ أَمۡرٗا فَإِنَّا مُبۡرِمُونَ
Onlar (size hile kurmakta) işi sağlama aldıklarını mı düşünüyorlar? İşte biz de işi sağlam tutuyoruz.
Tefsiret në gjuhën arabe:
أَمۡ يَحۡسَبُونَ أَنَّا لَا نَسۡمَعُ سِرَّهُمۡ وَنَجۡوَىٰهُمۚ بَلَىٰ وَرُسُلُنَا لَدَيۡهِمۡ يَكۡتُبُونَ
Yoksa onlar, bizim kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır! Elçilerimiz de onların yanında yazıyorlar.
Tefsiret në gjuhën arabe:
قُلۡ إِن كَانَ لِلرَّحۡمَٰنِ وَلَدٞ فَأَنَا۠ أَوَّلُ ٱلۡعَٰبِدِينَ
De ki: "Eğer Rahman’ın bir oğlu olsaydı, ona ibadet edenlerin ilki ben olurdum."
Tefsiret në gjuhën arabe:
سُبۡحَٰنَ رَبِّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ رَبِّ ٱلۡعَرۡشِ عَمَّا يَصِفُونَ
Göklerin ve yerin Rabbi, arşın Rabbi onların vasıflandırmalarından münezzehtir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَذَرۡهُمۡ يَخُوضُواْ وَيَلۡعَبُواْ حَتَّىٰ يُلَٰقُواْ يَوۡمَهُمُ ٱلَّذِي يُوعَدُونَ
Bırak onları, kendilerine vadedilen güne kavuşuncaya kadar dalsınlar ve oynaya dursunlar.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَهُوَ ٱلَّذِي فِي ٱلسَّمَآءِ إِلَٰهٞ وَفِي ٱلۡأَرۡضِ إِلَٰهٞۚ وَهُوَ ٱلۡحَكِيمُ ٱلۡعَلِيمُ
O gökte de ilâh olandır/ibadet olunandır, yerde de ilâhtır/ibadet olunandır. O Hakîmdir, Alîmdir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَتَبَارَكَ ٱلَّذِي لَهُۥ مُلۡكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَهُمَا وَعِندَهُۥ عِلۡمُ ٱلسَّاعَةِ وَإِلَيۡهِ تُرۡجَعُونَ
Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkü kendisine ait olan ne yücedir. Kıyamet saatinin ilmi O’nun katındadır ve O’na döndürüleceksiniz.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَلَا يَمۡلِكُ ٱلَّذِينَ يَدۡعُونَ مِن دُونِهِ ٱلشَّفَٰعَةَ إِلَّا مَن شَهِدَ بِٱلۡحَقِّ وَهُمۡ يَعۡلَمُونَ
Allah'ı bırakıp da dua/ibadet ettikleri (ilahlar) şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler bunun dışındadır.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَلَئِن سَأَلۡتَهُم مَّنۡ خَلَقَهُمۡ لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُۖ فَأَنَّىٰ يُؤۡفَكُونَ
Onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan, elbette “Allah” derler. Buna rağmen (haktan) nasıl çeviriliyorlar?
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَقِيلِهِۦ يَٰرَبِّ إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ قَوۡمٞ لَّا يُؤۡمِنُونَ
(Rasûlullah'ın:) "Ya Rabbi! Bunlar, iman etmeyen bir kavimdir." demesini de (Allah biliyor).
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَٱصۡفَحۡ عَنۡهُمۡ وَقُلۡ سَلَٰمٞۚ فَسَوۡفَ يَعۡلَمُونَ
Şimdilik sen onlara aldırma/yüz çevir ve selam de. Yakında bilecekler.
Tefsiret në gjuhën arabe:
 
Përkthimi i kuptimeve Surja: Suretu Ez Zuhruf
Përmbajtja e sureve Numri i faqes
 
Përkthimi i kuptimeve të Kuranit Fisnik - Përkthimi turqisht - Qendra "Ruvad et Terxheme" - Përmbajtja e përkthimeve

Përkthimi i kuptimeve të Kuranit në gjuhën turke - Përkthyer nga ekipi i Qendrës "Ruvad et-Terxheme" në bashkëpunim me portalin Islamhouse.com. Viti i përkthimit: 1440 h. (2019).

Mbyll