Check out the new design

அல்குர்ஆன் மொழிபெயர்ப்பு - அரபு மொழி- அல்முக்தஸர் பீ தப்ஸீரில் குர்ஆனில் கரீமுக்கான துருக்கி மொழிபெயர்ப்பு * - மொழிபெயர்ப்பு அட்டவணை


மொழிபெயர்ப்பு அத்தியாயம்: அல்அஹ்ஸாப்   வசனம்:
وَإِذۡ أَخَذۡنَا مِنَ ٱلنَّبِيِّـۧنَ مِيثَٰقَهُمۡ وَمِنكَ وَمِن نُّوحٖ وَإِبۡرَٰهِيمَ وَمُوسَىٰ وَعِيسَى ٱبۡنِ مَرۡيَمَۖ وَأَخَذۡنَا مِنۡهُم مِّيثَٰقًا غَلِيظٗا
-Ey Resul!- Hani peygamberlerden yalnızca Allah'a ibadet edecekleri, hiçbir şeyi O'na ortak koşmayacakları ve kendilerine indirilen vahyi tebliğ edeceklerine dair sapasağlam bir söz almıştık. Özellikle senden, Nûh, İbrahim, Musa ve Meryemoğlu İsa'dan bu sözü aldık. Yüce Allah'ın dinini tebliğ etmede kendilerine yüklenen bu sorumluluğu yerine getirecekleri hususunda sapasağlam bir söz aldık.
அரபு விரிவுரைகள்:
لِّيَسۡـَٔلَ ٱلصَّٰدِقِينَ عَن صِدۡقِهِمۡۚ وَأَعَدَّ لِلۡكَٰفِرِينَ عَذَابًا أَلِيمٗا
Allah; peygamberlerden bu sapasağlam sözü; resullerden doğruluklarını sormak, kâfirler aleyhine delil kullanmak için almıştır. Yüce Allah, kendini ve resullerini yalanlayan kâfirler için kıyamet günü elem dolu azap hazırlamıştır, o da cehennem ateşidir.
அரபு விரிவுரைகள்:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱذۡكُرُواْ نِعۡمَةَ ٱللَّهِ عَلَيۡكُمۡ إِذۡ جَآءَتۡكُمۡ جُنُودٞ فَأَرۡسَلۡنَا عَلَيۡهِمۡ رِيحٗا وَجُنُودٗا لَّمۡ تَرَوۡهَاۚ وَكَانَ ٱللَّهُ بِمَا تَعۡمَلُونَ بَصِيرًا
Ey Allah'a iman eden ve gönderdiği dini ile amel edenler! Medine'ye sizinle savaşmak için kâfir askerler geldiği, Yahudi ve münafıkların onlara destek çıktığı zaman Allah'ın sizin üzerine olan nimetini hatırlayın! Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'e kendisi ile yardım ettiğimiz rüzgârı, tan yelini/doğudan esen rüzgârı ve meleklerden olan sizin göremediğiniz orduları gönderdik. Kâfirler hiçbir şeye güç yetiremeden arkalarını dönüp kaçtılar. Yüce Allah sizin yaptıklarınızı hakkıyla görendir. Bundan hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Size amellerinizin karşılığını verecektir.
அரபு விரிவுரைகள்:
إِذۡ جَآءُوكُم مِّن فَوۡقِكُمۡ وَمِنۡ أَسۡفَلَ مِنكُمۡ وَإِذۡ زَاغَتِ ٱلۡأَبۡصَٰرُ وَبَلَغَتِ ٱلۡقُلُوبُ ٱلۡحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِٱللَّهِ ٱلظُّنُونَا۠
Kâfirler vadinin üst ve alt tarafından, doğu ve batı tarafından geldikleri zaman, bakışlar her şeyi bırakıp sadece düşmana kilitlendiği ve korkunun şiddetinden yüreklerin ağza geldiği zaman, Allah hakkında çeşitli zanlarda bulunuyor; bazen zaferi ve bazen de zafere ulaşamayacağınızı zannediyordunuz.
அரபு விரிவுரைகள்:
هُنَالِكَ ٱبۡتُلِيَ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ وَزُلۡزِلُواْ زِلۡزَالٗا شَدِيدٗا
Bu olay Hendek Savaşı'nda yaşanmış; Müminler, düşmanlarının kendilerine hücum etmeleri ile imtihan olunmuşlardı. Korkunun şiddetinden dolayı şiddetli bir sarsıntıya uğramışlardı. Bu imtihan ile Mümin ve münafıklar birbirinden ayrıldılar.
அரபு விரிவுரைகள்:
وَإِذۡ يَقُولُ ٱلۡمُنَٰفِقُونَ وَٱلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٞ مَّا وَعَدَنَا ٱللَّهُ وَرَسُولُهُۥٓ إِلَّا غُرُورٗا
O gün münafıklar ve kalplerinde şüphe olup imanları zayıf olan kimseler şöyle dediler: "Allah ve resulünün düşmana karşı yardım edip zafer verecekleri vaadi ve bizi yeryüzünde muktedir kılacağı aslı olmayan batıl bir sözdür."
அரபு விரிவுரைகள்:
وَإِذۡ قَالَت طَّآئِفَةٞ مِّنۡهُمۡ يَٰٓأَهۡلَ يَثۡرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمۡ فَٱرۡجِعُواْۚ وَيَسۡتَـٔۡذِنُ فَرِيقٞ مِّنۡهُمُ ٱلنَّبِيَّ يَقُولُونَ إِنَّ بُيُوتَنَا عَوۡرَةٞ وَمَا هِيَ بِعَوۡرَةٍۖ إِن يُرِيدُونَ إِلَّا فِرَارٗا
-Ey Resul!- Münafıklardan bir grup Medine halkı için: "Ey Yesrib Halkı! (Yesrib, Medine'nin İslam'dan önceki ismidir) Hendeğe yakın dağ eteğinde kalmanıza gerek yoktur, evlerinize dönün." demişlerdi. Onlardan bir grup Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'den evleri düşmana karşı açık (korumasız) olduğu gerekçesiyle evlerine dönmek için izin istiyorlardı. Ancak onların iddia ettiği gibi evleri korumasız değildi. Onlar bu yalan mazeretle düşmandan kaçmayı istiyorlardı.
அரபு விரிவுரைகள்:
وَلَوۡ دُخِلَتۡ عَلَيۡهِم مِّنۡ أَقۡطَارِهَا ثُمَّ سُئِلُواْ ٱلۡفِتۡنَةَ لَأٓتَوۡهَا وَمَا تَلَبَّثُواْ بِهَآ إِلَّا يَسِيرٗا
Eğer düşman Medine'nin her tarafından girip, onlardan Allah'a küfür ve şirk koşmalarını isteseydi, düşmanın istediklerini hemen yaparlardı. Pek azı dışında mürtet olur, dinden dönerlerdi.
அரபு விரிவுரைகள்:
وَلَقَدۡ كَانُواْ عَٰهَدُواْ ٱللَّهَ مِن قَبۡلُ لَا يُوَلُّونَ ٱلۡأَدۡبَٰرَۚ وَكَانَ عَهۡدُ ٱللَّهِ مَسۡـُٔولٗا
Andolsun ki, Uhud günü savaştan kaçtıktan sonra bu münafıklar; eğer Allah onları başka bir savaşa şahit tutarsa düşmanları ile savaşacaklarına ve onlardan korkup kaçmayacaklarına dair Allah'a söz vermiş, fakat verdikleri sözü bozmuşlardır. Kul, Allah'a verdiği sözden mesûldür ve elbette bundan hesaba çekilecektir.
அரபு விரிவுரைகள்:
இப்பக்கத்தின் வசனங்களிலுள்ள பயன்கள்:
• منزلة أولي العزم من الرسل.
Ulû'l-Azm peygamberlerinin makamı beyan edilmiştir.

• تأييد الله لعباده المؤمنين عند نزول الشدائد.
Belaların indiği vakit Yüce Allah Mümin kullarını destekler.

• خذلان المنافقين للمؤمنين في المحن.
Münafıklar sıkıntı anında Müminleri yardımsız bırakmışlardır.

 
மொழிபெயர்ப்பு அத்தியாயம்: அல்அஹ்ஸாப்
அத்தியாயங்களின் அட்டவணை பக்க எண்
 
அல்குர்ஆன் மொழிபெயர்ப்பு - அரபு மொழி- அல்முக்தஸர் பீ தப்ஸீரில் குர்ஆனில் கரீமுக்கான துருக்கி மொழிபெயர்ப்பு - மொழிபெயர்ப்பு அட்டவணை

வெளியீடு அல்குர்ஆன் ஆய்வுகளுக்கான தப்ஸீர் மையம்

மூடுக