قرآن کریم کے معانی کا ترجمہ - المختصر فی تفسیر القرآن الکریم کا ترکی ترجمہ * - ترجمے کی لسٹ


معانی کا ترجمہ سورت: سورۂ شعراء   آیت:

Sûratu'ş-Şuarâ'

سورہ کے بعض مقاصد:
بيان آيات الله في تأييد المرسلين وإهلاك المكذبين.
Yüce Allah'ın rasûllere yardım ettiği ve yalanlayanları da helak ettiği ayetlerinin açıklanması

طسٓمٓ
(Ta, Sin, Mim) Bu hususta benzer bir açıklama Bakara suresinin başında zikredilmiştir.
عربی تفاسیر:
تِلۡكَ ءَايَٰتُ ٱلۡكِتَٰبِ ٱلۡمُبِينِ
Bunlar hakkı batıldan ayıran apaçık olan Kur'an'ın ayetleridir.
عربی تفاسیر:
لَعَلَّكَ بَٰخِعٞ نَّفۡسَكَ أَلَّا يَكُونُواْ مُؤۡمِنِينَ
-Ey Resul!- Onların hidayete ermeleri için aşırı hırsından ve üzüntünden dolayı neredeyse kendini mahvedeceksin.
عربی تفاسیر:
إِن نَّشَأۡ نُنَزِّلۡ عَلَيۡهِم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ ءَايَةٗ فَظَلَّتۡ أَعۡنَٰقُهُمۡ لَهَا خَٰضِعِينَ
Eğer biz onların üzerine gökten bir mucize indirmeyi dilersek, onu indiririz. Böylece boyunları zillet içinde eğilip kalır. Fakat biz onları imtihan etmek için böyle yapmak istemedik. Acaba onlar gayba iman edecekler mi?
عربی تفاسیر:
وَمَا يَأۡتِيهِم مِّن ذِكۡرٖ مِّنَ ٱلرَّحۡمَٰنِ مُحۡدَثٍ إِلَّا كَانُواْ عَنۡهُ مُعۡرِضِينَ
Bu müşrikler, Rahman olan Allah Teâlâ'dan tevhidini ve peygamberinin doğruluğunu gösteren delillerden yeni bir hatırlatma indirildiğinde, onlar mutlaka bunu dinlemekten ve tasdik etmekten yüz çevirirler.
عربی تفاسیر:
فَقَدۡ كَذَّبُواْ فَسَيَأۡتِيهِمۡ أَنۢبَٰٓؤُاْ مَا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ
Onlar, resullerinin kendilerine getirdiğini yalanladılar. Alay edip durdukları şeyin haberleri kendilerine yakında gelecektir ve azap başlarına inecektir.
عربی تفاسیر:
أَوَلَمۡ يَرَوۡاْ إِلَى ٱلۡأَرۡضِ كَمۡ أَنۢبَتۡنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوۡجٖ كَرِيمٍ
Bunlar küfürleri üzerine ısrar etmeyi sürdürüp yeryüzüne bakmıyorlar mı? Orada her çeşit bitkiden güzel görünümlü ve faydaları çok olan nice bitkiler yetiştirdik.
عربی تفاسیر:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Şüphesiz yeryüzünde çeşitli bitkilerin filizlendirilmesinde, onları filizlendirenin (Allah'ın) ölüleri yeniden diriltme kudretine apaçık bir delil vardır. Buna rağmen onların çoğu Mümin değildirler.
عربی تفاسیر:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
-Ey Resul!- Şüphesiz Rabbin, O'nu hiçbir kimsenin yenemeyeceği mutlak galiptir. Kullarına çokça merhamet edendir.
عربی تفاسیر:
وَإِذۡ نَادَىٰ رَبُّكَ مُوسَىٰٓ أَنِ ٱئۡتِ ٱلۡقَوۡمَ ٱلظَّٰلِمِينَ
-Ey Resul!- Rabbin Musa'ya: "Allah'a küfreden ve Musa'nın kavmini köle yapan o zalim kavme git!" diye seslenip emrettiğini hatırla!
عربی تفاسیر:
قَوۡمَ فِرۡعَوۡنَۚ أَلَا يَتَّقُونَ
Onlar Firavun'un kavmidir. Onlara emirlerine uyarak ve yasaklarından kaçınarak Allah'tan korkmayı yumuşaklık ve şefkatle emretti.
عربی تفاسیر:
قَالَ رَبِّ إِنِّيٓ أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ
Musa -aleyhisselam- şöyle dedi: "Senin hakkında onlara yapacağım tebliğimde beni yalanlamalarından korkuyorum."
عربی تفاسیر:
وَيَضِيقُ صَدۡرِي وَلَا يَنطَلِقُ لِسَانِي فَأَرۡسِلۡ إِلَىٰ هَٰرُونَ
Beni yalanlamalarından dolayı göğsüm daralır, dilim tutulup konuşamaz hale gelirim. Benimle beraber olup bana yardımcı olması için Cebrail -aleyhisselam-'ı kardeşim Harun'a da gönder.
عربی تفاسیر:
وَلَهُمۡ عَلَيَّ ذَنۢبٞ فَأَخَافُ أَن يَقۡتُلُونِ
"Kıptiyi öldürmem sebebi ile onlara karşı işlediğim bir suç davam var. Bundan dolayı beni öldürmelerinden korkarım."
عربی تفاسیر:
قَالَ كَلَّاۖ فَٱذۡهَبَا بِـَٔايَٰتِنَآۖ إِنَّا مَعَكُم مُّسۡتَمِعُونَ
Allah Musa-aleyhisselam-'a şöyle buyurdu: "Hayır! Seni asla öldüremezler. Sen ve kardeşin Harun doğruluğunuzu ispat eden ayetlerimizle birlikte gidin. Şüphesiz ki, biz yardımımız ve desteğimizle sizinle beraberiz. Sizin söylediğiniz ve size söylenen her şeyi işitmekteyiz. Ondan hiçbir şey bizden kaçmaz."
عربی تفاسیر:
فَأۡتِيَا فِرۡعَوۡنَ فَقُولَآ إِنَّا رَسُولُ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Firavun'a gidin ve ona şöyle deyin: "Gerçekten biz bütün yaratılmışların Rabbi tarafından sana gönderilmiş iki resulüz."
عربی تفاسیر:
أَنۡ أَرۡسِلۡ مَعَنَا بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ
İsrailoğulları'nı bizimle beraber gönder.
عربی تفاسیر:
قَالَ أَلَمۡ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدٗا وَلَبِثۡتَ فِينَا مِنۡ عُمُرِكَ سِنِينَ
Firavun ise Musa - aleyhisselam-'a şöyle dedi: "Çocukken seni yanımızda yetiştirmedik mi? Sen ömrünün pek çok senelerini bizim aramızda geçirmedin mi? O halde senin peygamberlik iddiasında bulunmanı gerektiren sebep nedir?"
عربی تفاسیر:
وَفَعَلۡتَ فَعۡلَتَكَ ٱلَّتِي فَعَلۡتَ وَأَنتَ مِنَ ٱلۡكَٰفِرِينَ
"Sen kavminden bir adama yardım edip Kıptî'yi öldürdüğün zaman büyük bir suç işledin ve sen, sana yaptığım iyiliklerime karşı nankörlük edenlerdensin."
عربی تفاسیر:
حالیہ صفحہ میں آیات کے فوائد:
• حرص الرسول صلى الله عليه وسلم على هداية الناس.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- insanların hidayete ermesinde son derece gayretli olmuştur.

• إثبات صفة العزة والرحمة لله.
İzzet ve rahmet sıfatlarının Allah Teâlâ için ispatı.

• أهمية سعة الصدر والفصاحة للداعية.
Davetçi kimsenin, dilinin akıcı, gönlünün geniş olması çok önemlidir.

• دعوات الأنبياء تحرير من العبودية لغير الله.
Bütün peygamberlerin davetleri, insanları Allah Teâlâ'dan başkasına yaptıkları kulluktan kurtarmaktır.

• احتج فرعون على رسالة موسى بوقوع القتل منه عليه السلام فأقر موسى بالفعلة، مما يشعر بأنها ليست حجة لفرعون بالتكذيب.
Firavun, Musa -aleyhisselam-'ın işlemiş olduğu cinayeti onun risaletine karşı delil olarak kullanmıştır. Bunun üzerine Musa -aleyhisselam- işlemiş olduğu bu cinayeti itiraf etmiştir. Bu da göstermektedir ki, Musa -aleyhisselam-'ın yaptığı bu olay, Firavun'un onun peygamberliğini yalanlaması için bir delil olamaz.

قَالَ فَعَلۡتُهَآ إِذٗا وَأَنَا۠ مِنَ ٱلضَّآلِّينَ
Musa -aleyhisselam- Firavun'a itiraf ederek şöyle dedi: "Bana vahiy gelmeden önce ben o adamı öldürdüğüm zaman cahillerdendim."
عربی تفاسیر:
فَفَرَرۡتُ مِنكُمۡ لَمَّا خِفۡتُكُمۡ فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكۡمٗا وَجَعَلَنِي مِنَ ٱلۡمُرۡسَلِينَ
"Ben o adamı öldürdükten sonra, onu öldürmem sebebiyle beni cezalandırarak öldürmenizden korktuğum için Medyen şehrine kaçtım. Rabbim bana ilim verdi ve beni insanlara gönderdiği resullerden biri yaptı."
عربی تفاسیر:
وَتِلۡكَ نِعۡمَةٞ تَمُنُّهَا عَلَيَّ أَنۡ عَبَّدتَّ بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ
"Beni, İsrailoğullarını köle edindiğin gibi köle edinmeden yetiştirmene karşılık benim üzerime olan iyiliğini minnet etmen haktır. Ama bu benim seni (iman etmeye) davet etmeme engel değildir."
عربی تفاسیر:
قَالَ فِرۡعَوۡنُ وَمَا رَبُّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Firavun, Musa -aleyhisselam-'a şöyle dedi: "Resulü olduğunu iddia ettiğin tüm yaratılmışların Rabbi de nedir?"
عربی تفاسیر:
قَالَ رَبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَهُمَآۖ إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ
Musa -aleyhisselam-, Firavun'a cevap vererek şöyle dedi: "O, bütün yaratılmışların Rabbidir. O; göklerin, yerin ve her ikisinin arasında bulunanların Rabbidir. Eğer kesin olarak inanıyorsanız bu böyledir. Şüphesiz O, onların Rabbidir. Yalnız O'na ibadet edin."
عربی تفاسیر:
قَالَ لِمَنۡ حَوۡلَهُۥٓ أَلَا تَسۡتَمِعُونَ
Firavun etrafında bulunan kavminin ileri gelenlerine şöyle dedi: "Musa'nın bu cevabını ve iddia ettiği yalanını duyup, işitiyor musunuz?"
عربی تفاسیر:
قَالَ رَبُّكُمۡ وَرَبُّ ءَابَآئِكُمُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Musa, onlara şöyle dedi: "Allah sizin Rabbinizdir ve daha önceki atalarınızın da Rabbidir."
عربی تفاسیر:
قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ ٱلَّذِيٓ أُرۡسِلَ إِلَيۡكُمۡ لَمَجۡنُونٞ
Firavun şöyle dedi: "Şüphesiz resul olarak size gönderildiğini iddia eden bu adam delidir. Kendisine sorulanlara nasıl cevap vereceğini idrak edemiyor. Akıl edemediği şeyler söylüyor."
عربی تفاسیر:
قَالَ رَبُّ ٱلۡمَشۡرِقِ وَٱلۡمَغۡرِبِ وَمَا بَيۡنَهُمَآۖ إِن كُنتُمۡ تَعۡقِلُونَ
Musa dedi ki: "Eğer aklınızı kullanacak olursanız, sizi kendisine imana davet ettiğim Yüce Allah doğunun Rabbidir, batının Rabbidir ve aralarında bulunan her şeyin Rabbidir."
عربی تفاسیر:
قَالَ لَئِنِ ٱتَّخَذۡتَ إِلَٰهًا غَيۡرِي لَأَجۡعَلَنَّكَ مِنَ ٱلۡمَسۡجُونِينَ
Onun (Musa) ile olan mücadelesinde aciz kalınca Firavun, Musa'ya şöyle dedi: "Eğer benden başka bir ilaha ibadet edecek olursan, muhakkak ki seni zindana girenlerden kılarım."
عربی تفاسیر:
قَالَ أَوَلَوۡ جِئۡتُكَ بِشَيۡءٖ مُّبِينٖ
Musa -aleyhisselam- Firavun'a şöyle dedi: "Benim doğruluğumu ve sana getirdiğimin Yüce Allah katından olduğunu gösteren bir şey getirmiş olsam da mı beni zindana atılanlardan kılacaksın?"
عربی تفاسیر:
قَالَ فَأۡتِ بِهِۦٓ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
Firavun da şöyle demişti: "İddia ettiğinde doğru söyleyenlerden isen, doğruluğuna işaret eden şeyleri, haydi getir bakalım!"
عربی تفاسیر:
فَأَلۡقَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعۡبَانٞ مُّبِينٞ
Bunun üzerine Musa asasını yere atıverdi. Asa birden görgü tanıklarına apaçık bir yılan oluverdi.
عربی تفاسیر:
وَنَزَعَ يَدَهُۥ فَإِذَا هِيَ بَيۡضَآءُ لِلنَّٰظِرِينَ
Elini koynuna soktuğunda beyaz değildi. Ama elini koynundan çıkardığında elinde bir alaca hastalığı olmadan nurlu bir beyazlıkla çıkardı. Bakanlar da bu şekilde görüyorlardı.
عربی تفاسیر:
قَالَ لِلۡمَلَإِ حَوۡلَهُۥٓ إِنَّ هَٰذَا لَسَٰحِرٌ عَلِيمٞ
Firavun etrafındaki ileri gelenlere şöyle demişti: "Muhakkak ki bu adam sihri iyi bilen bir sihirbazdır."
عربی تفاسیر:
يُرِيدُ أَن يُخۡرِجَكُم مِّنۡ أَرۡضِكُم بِسِحۡرِهِۦ فَمَاذَا تَأۡمُرُونَ
"Şüphesiz (yapmış olduğu) sihri ile sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor. O halde onun hakkında alacağımız karar ile ilgili görüşünüz nedir?"
عربی تفاسیر:
قَالُوٓاْ أَرۡجِهۡ وَأَخَاهُ وَٱبۡعَثۡ فِي ٱلۡمَدَآئِنِ حَٰشِرِينَ
Ona şöyle dediler: "Musa'yı ve kardeşini alıkoy. Onları cezalandırmada acele etme. Mısır şehirlerine de sihirbazları toplayacak olan görevlileri gönder."
عربی تفاسیر:
يَأۡتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلِيمٖ
"Sana, sihri bilen bütün bilgiç sihirbazları getirsinler."
عربی تفاسیر:
فَجُمِعَ ٱلسَّحَرَةُ لِمِيقَٰتِ يَوۡمٖ مَّعۡلُومٖ
Bunun üzerine Firavun, sihirbazlarını Musa ile karşılaşmaları için belli bir günde, belirlenen bir yerde bir araya getirdi.
عربی تفاسیر:
وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلۡ أَنتُم مُّجۡتَمِعُونَ
İnsanlara da şöyle denildi: "Siz, galip gelenin Musa mı yoksa sihirbazlar mı olduğunu görmek için toplanır mısınız?"
عربی تفاسیر:
حالیہ صفحہ میں آیات کے فوائد:
• أخطاء الداعية السابقة والنعم التي عليه لا تعني عدم دعوته لمن أخطأ بحقه أو أنعم عليه.
Davetçi kimsenin geçmişte işlemiş olduğu hataları ve kişiler tarafından bahşedilmiş olan nimetler, hakkında yanlış yapan veya kendisine iyilikte bulunanları hakka davet etmeye engel değildir.

• اتخاذ الأسباب للحماية من العدو لا ينافي الإيمان والتوكل على الله.
Düşmandan korunmak için sebepleri yerine getirmek, iman etmek ve Allah'a tevekkül etmekle çelişmez.

• دلالة مخلوقات الله على ربوبيته ووحدانيته.
Yüce Allah'ın yarattıkları, O'nun rububiyetine ve vahdaniyetine delildir.

• ضعف الحجة سبب من أسباب ممارسة العنف.
Kişinin delilinin zayıf olması, şiddet uygulamasına sebep olur.

• إثارة العامة ضد أهل الدين أسلوب الطغاة.
Halkı din ehlinin aleyhine kışkırtmak zalim yöneticilerin üslubudur.

لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ ٱلسَّحَرَةَ إِن كَانُواْ هُمُ ٱلۡغَٰلِبِينَ
Eğer Musa'ya galip gelen sihirbazlar olursa, biz de onların dinine tabi olmayı umarız.
عربی تفاسیر:
فَلَمَّا جَآءَ ٱلسَّحَرَةُ قَالُواْ لِفِرۡعَوۡنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجۡرًا إِن كُنَّا نَحۡنُ ٱلۡغَٰلِبِينَ
Sihirbazlar; Musa ile mücadeleye geldikleri zaman Firavun'a şöyle dediler: "Eğer Musa'ya galip gelirsek, bize maddi veya manevi karşılık var mı?"
عربی تفاسیر:
قَالَ نَعَمۡ وَإِنَّكُمۡ إِذٗا لَّمِنَ ٱلۡمُقَرَّبِينَ
Firavun onlara şöyle dedi: "Evet! Sizin için mükâfat vardır. Sizin Musa'ya galip gelmeniz durumunda sizlere yüksek makamlar verilerek bana yakın kimselerden olacaksınız."
عربی تفاسیر:
قَالَ لَهُم مُّوسَىٰٓ أَلۡقُواْ مَآ أَنتُم مُّلۡقُونَ
Musa -aleyhisselam- Allah'ın yardımdan emin olduktan ve kendisinin yanındakinin bir sihir olmadığını açıkladıktan sonra onlara şöyle dedi: "Asalarınızdan ve iplerinizden ne atacaksanız atın."
عربی تفاسیر:
فَأَلۡقَوۡاْ حِبَالَهُمۡ وَعِصِيَّهُمۡ وَقَالُواْ بِعِزَّةِ فِرۡعَوۡنَ إِنَّا لَنَحۡنُ ٱلۡغَٰلِبُونَ
Bunun üzerine sihirbazlar iplerini ve asalarını attılar ve onları atarken şöyle dediler: "Firavun'un gücüyle şüphesiz biz galip geleceğiz ve Musa da mağlup olacaktır."
عربی تفاسیر:
فَأَلۡقَىٰ مُوسَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ تَلۡقَفُ مَا يَأۡفِكُونَ
Musa da asasını attı ve hemen yılana dönüştü. Onların sihirle insanları aldattıkları şeyleri hemen yutmaya başladı.
عربی تفاسیر:
فَأُلۡقِيَ ٱلسَّحَرَةُ سَٰجِدِينَ
Bunun üzerine sihirbazlar Musa'nın asasının onların bütün attıkları sihirleri yuttuğunu görünce, hep birden secdeye kapandılar.
عربی تفاسیر:
قَالُوٓاْ ءَامَنَّا بِرَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Dediler ki: "Bütün yaratılmışların Rabbine iman ettik."
عربی تفاسیر:
رَبِّ مُوسَىٰ وَهَٰرُونَ
Musa ve Harun -aleyhimesselam-'ın Rabbine.
عربی تفاسیر:
قَالَ ءَامَنتُمۡ لَهُۥ قَبۡلَ أَنۡ ءَاذَنَ لَكُمۡۖ إِنَّهُۥ لَكَبِيرُكُمُ ٱلَّذِي عَلَّمَكُمُ ٱلسِّحۡرَ فَلَسَوۡفَ تَعۡلَمُونَۚ لَأُقَطِّعَنَّ أَيۡدِيَكُمۡ وَأَرۡجُلَكُم مِّنۡ خِلَٰفٖ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمۡ أَجۡمَعِينَ
Firavun ise, sihirbazların iman etmelerini kabul etmeyerek şöyle demişti: "Ben size izin vermeden Musa'ya iman mı ettiniz? Şüphe yoktur ki Musa, size sihri öğreten bir büyüğünüzdür. Mısır ahalisini oradan çıkarmak için gizli karar aldınız. Ama şimdi size vereceğim cezayı görecek ve bileceksiniz. Her birinizin sağ ayağını sol eli ile veyahut da tersi bir şekilde çaprazlama keseceğim. Hepinizi hurma ağaçlarının gövdelerine astıracağım. Sizden hiçbirinizi sağ bırakmayacağım."
عربی تفاسیر:
قَالُواْ لَا ضَيۡرَۖ إِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا مُنقَلِبُونَ
Sihirbazlar Firavun'a şöyle dediler: "Bizi dünyada ellerimizi ve ayaklarımızı çaprazlamasına kesme ve asmayla tehdit etmende bir zarar yoktur. Senin azabın geçicidir, gider. Biz ise Rabbimize döneceğiz ve bizi daimî olan rahmetine sokacaktır."
عربی تفاسیر:
إِنَّا نَطۡمَعُ أَن يَغۡفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَٰيَٰنَآ أَن كُنَّآ أَوَّلَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Musa'ya ilk iman edip onu tasdik eden olduğumuzdan dolayı Yüce Allah'ın daha önceden işlediğimiz günahlarımızı affetmesini umarız.
عربی تفاسیر:
۞ وَأَوۡحَيۡنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ أَنۡ أَسۡرِ بِعِبَادِيٓ إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ
Musa'ya geceleyin İsrailoğulları'yla beraber yola çıkmasını emrettik. Zira Firavun ve beraberindekiler sizi geri döndürmek için mutlaka takip edecekler diye vahyettik.
عربی تفاسیر:
فَأَرۡسَلَ فِرۡعَوۡنُ فِي ٱلۡمَدَآئِنِ حَٰشِرِينَ
Bu sırada Firavun ise İsrailoğulları'nın Mısır'dan ayrılışlarını öğrenince bazı askerlerini onları geri döndürmek için asker toplayıcılar olarak şehirlere gönderdi.
عربی تفاسیر:
إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ لَشِرۡذِمَةٞ قَلِيلُونَ
Firavun, İsrailoğulları'nın durumlarını küçümseyerek şöyle demişti: "Şüphesiz bunlar azınlıkta olan bir topluluktur."
عربی تفاسیر:
وَإِنَّهُمۡ لَنَا لَغَآئِظُونَ
"Kuşkusuz onlar bizleri kızdıran hareketler yapmaktadırlar."
عربی تفاسیر:
وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَٰذِرُونَ
"Biz onlara karşı hazırlıklı ve uyanık bir topluluğuz."
عربی تفاسیر:
فَأَخۡرَجۡنَٰهُم مِّن جَنَّٰتٖ وَعُيُونٖ
Biz de Firavun'u ve kavmini zengin bahçeleri ve akan su pınarları olan Mısır topraklarından çıkardık.
عربی تفاسیر:
وَكُنُوزٖ وَمَقَامٖ كَرِيمٖ
Firavun'u ve kavmini hazinelerden ve güzel köşklerden çıkardık.
عربی تفاسیر:
كَذَٰلِكَۖ وَأَوۡرَثۡنَٰهَا بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ
Firavun'u ve kavmini bu nimetlerden mahrum ettik. Ardından onlara vermiş olduğumuz aynı nimetleri Şam diyarında bulunan İsrailoğulları'na verdik.
عربی تفاسیر:
فَأَتۡبَعُوهُم مُّشۡرِقِينَ
Firavun ve kavmi ise Güneş'in doğuş vaktinde İsrailoğulları'nın peşine düştüler.
عربی تفاسیر:
حالیہ صفحہ میں آیات کے فوائد:
• العلاقة بين أهل الباطل هي المصالح المادية.
Batıl ehliyle kurulan ilişkiler, maddi maslahatlar üzerine tesis edilir.

• ثقة موسى بالنصر على السحرة تصديقًا لوعد ربه.
Musa'nın sihirbazlara üstün geleceğine güvenmesi, Rabbinin vaadini tasdik etmesinden dolayıdır.

• إيمان السحرة برهان على أن الله هو مُصَرِّف القلوب يصرفها كيف يشاء.
Sihirbazların iman etmesi, Yüce Allah'ın kalpleri dilediği şekilde değiştirdiğine bir delildir.

• الطغيان والظلم من أسباب زوال الملك.
Zorbalık ve zulüm, mülkün sona ermesinin sebeplerindendir.

فَلَمَّا تَرَٰٓءَا ٱلۡجَمۡعَانِ قَالَ أَصۡحَٰبُ مُوسَىٰٓ إِنَّا لَمُدۡرَكُونَ
Firavun ve adamları ile Musa ve adamları birbirlerini görünce Musa'nın arkadaşları şöyle dediler: "Muhakkak Firavun ve adamları bize yetişecekler. Bizim ise onlara karşı koyacak hiçbir gücümüz de yoktur."
عربی تفاسیر:
قَالَ كَلَّآۖ إِنَّ مَعِيَ رَبِّي سَيَهۡدِينِ
Musa kavmine şöyle dedi: "İş, sizin tasavvur ettiğiniz gibi değildir. Şüphesiz Rabbim, desteğiyle ve yardımıyla benimle beraberdir. Beni irşat edip kurtuluş yolunu gösterecektir."
عربی تفاسیر:
فَأَوۡحَيۡنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ أَنِ ٱضۡرِب بِّعَصَاكَ ٱلۡبَحۡرَۖ فَٱنفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرۡقٖ كَٱلطَّوۡدِ ٱلۡعَظِيمِ
Bunun üzerine Musa'ya asası ile denize vurmasını emredip vahyettik. Musa asası ile vurunca, deniz derhal yarıldı. İsrailoğulları'nın kabilelerinin sayısı kadar on iki yol açıldı. Denizin her parçası büyüklük ve sabitlik bakımından koca bir dağ gibi olmuştu ve aralarında da hiç su akmıyordu.
عربی تفاسیر:
وَأَزۡلَفۡنَا ثَمَّ ٱلۡأٓخَرِينَ
İsrailoğulları'nın arkasından Firavun'u ve kavmini oraya yaklaştırdık ve yolu açık zannederek denize girdiler.
عربی تفاسیر:
وَأَنجَيۡنَا مُوسَىٰ وَمَن مَّعَهُۥٓ أَجۡمَعِينَ
Musa'yı ve İsrailoğulları'ndan onunla beraber olanları kurtardık. Onlardan hiçbir kimse helak olmadı.
عربی تفاسیر:
ثُمَّ أَغۡرَقۡنَا ٱلۡأٓخَرِينَ
Sonra, Firavun'u ve kavmini denizde boğarak öldürdük.
عربی تفاسیر:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Şüphesiz denizin Musa için ikiye ayrılmasında, boğulmaktan kurtulmasında, Firavun ve kavminin helak olmalarında Musa'nın doğru olduğunu gösteren bir ayet ve ibret vardır. Öyle iken Firavun ile beraber olanların çoğu Mümin değillerdir.
عربی تفاسیر:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
-Ey Resul!- Şüphesiz ki senin Rabbin Azîz'dir. (Hiç kimse O'na galip gelemez) Düşmanlarından intikam alandır. Onlardan tövbe edenlere de çok merhametlidir.
عربی تفاسیر:
وَٱتۡلُ عَلَيۡهِمۡ نَبَأَ إِبۡرَٰهِيمَ
-Ey Resul!- Onlara İbrahim -aleyhisselam-'ın kıssasını oku.
عربی تفاسیر:
إِذۡ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوۡمِهِۦ مَا تَعۡبُدُونَ
Hani (İbrahim) babası Azer ve kavmine şöyle demişti: "Allah'tan başka neye ibadet ediyorsunuz?"
عربی تفاسیر:
قَالُواْ نَعۡبُدُ أَصۡنَامٗا فَنَظَلُّ لَهَا عَٰكِفِينَ
Kavmi ona şöyle dedi: "Putlara ibadet ediyoruz ve onlara ibadet etmeye de devam edeceğiz."
عربی تفاسیر:
قَالَ هَلۡ يَسۡمَعُونَكُمۡ إِذۡ تَدۡعُونَ
İbrahim -aleyhisselam- onlara şöyle dedi: "Dua ettiğiniz zaman, putlar sizin duanızı işitiyorlar mı?"
عربی تفاسیر:
أَوۡ يَنفَعُونَكُمۡ أَوۡ يَضُرُّونَ
"Onlara itaat ettiğinizde size fayda verirler mi veya onlara isyan ettiğinizde size zararları dokunur mu?"
عربی تفاسیر:
قَالُواْ بَلۡ وَجَدۡنَآ ءَابَآءَنَا كَذَٰلِكَ يَفۡعَلُونَ
Onlar da şöyle demişlerdi: "Onlara dua ettiğimizde duamızı duymazlar, itaat ettiğimizde bize fayda vermezler, isyan ettiğimizde de bize zarar vermezler. Bizler babalarımızı böyle yaparken bulduk ve biz onlara tabi olup, taklit ediyoruz."
عربی تفاسیر:
قَالَ أَفَرَءَيۡتُم مَّا كُنتُمۡ تَعۡبُدُونَ
İbrahim şöyle demişti: "Allah'ı bırakıp hangi putlara tapmakta olduğunuzu düşünüp gördünüz mü?"
عربی تفاسیر:
أَنتُمۡ وَءَابَآؤُكُمُ ٱلۡأَقۡدَمُونَ
Siz ve daha önce geçmiş atalarınızın neye ibadet ettiklerini.
عربی تفاسیر:
فَإِنَّهُمۡ عَدُوّٞ لِّيٓ إِلَّا رَبَّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
"Kuşkusuz onların hepsi benim düşmanımdır. Tüm canlıların Rabbi olan Allah Teâlâ hariç, (kendisine ibadet edilen) her şey batıldır."
عربی تفاسیر:
ٱلَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهۡدِينِ
"Beni yaratan, beni dünya ve ahiretin iyiliklerine irşat eden O'dur."
عربی تفاسیر:
وَٱلَّذِي هُوَ يُطۡعِمُنِي وَيَسۡقِينِ
"Acıktığımda beni yediren ve susadığımda beni içiren tek varlık O'dur."
عربی تفاسیر:
وَإِذَا مَرِضۡتُ فَهُوَ يَشۡفِينِ
"Hasta olduğum zaman yalnızca O bana şifa verir. O'ndan başka bana şifa veren yoktur."
عربی تفاسیر:
وَٱلَّذِي يُمِيتُنِي ثُمَّ يُحۡيِينِ
"Ecelim geldiğinde beni öldürecek olan yalnız O'dur. Öldükten sonra tekrar beni diriltecek olan da O'dur."
عربی تفاسیر:
وَٱلَّذِيٓ أَطۡمَعُ أَن يَغۡفِرَ لِي خَطِيٓـَٔتِي يَوۡمَ ٱلدِّينِ
"Hesap günü günahlarımı bağışlamasını ümit ettiğim tek varlık O’dur."
عربی تفاسیر:
رَبِّ هَبۡ لِي حُكۡمٗا وَأَلۡحِقۡنِي بِٱلصَّٰلِحِينَ
İbrahim Rabbine dua ederek şöyle dedi: "Rabbim bana dinde fıkıh ve derin bilgi ver ve benden önce gelen salih peygamberlerle beraber cennete girmem için beni onların arasına kat.
عربی تفاسیر:
حالیہ صفحہ میں آیات کے فوائد:
• الله مع عباده المؤمنين بالنصر والتأييد والإنجاء من الشدائد.
Allah Teâlâ; yardım edip, desteklemesiyle ve zor durumlardan kurtarmasıyla Mümin kullarıyla beraberdir.

• ثبوت صفتي العزة والرحمة لله تعالى.
Rahmet ve izzet sıfatlarının Allah Teâlâ için sabit olduğu bildirilmiştir.

• خطر التقليد الأعمى.
Körü körüne taklit etmenin tehlikesi bildirilmiştir.

• أمل المؤمن في ربه عظيم.
Müminin Rabbine olan umudu büyüktür.

وَٱجۡعَل لِّي لِسَانَ صِدۡقٖ فِي ٱلۡأٓخِرِينَ
"Benden sonra gelecek nesiller arasında, beni güzellikle anılanlardan ve hoş bir şekilde övülenlerden kıl."
عربی تفاسیر:
وَٱجۡعَلۡنِي مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ ٱلنَّعِيمِ
"Mümin kullarının nimetlerden istifade edip, içinde yaşadığı cennet konaklarının varislerinden eyle ve beni orada oturanlardan kıl."
عربی تفاسیر:
وَٱغۡفِرۡ لِأَبِيٓ إِنَّهُۥ كَانَ مِنَ ٱلضَّآلِّينَ
"Babamı da bağışla. Çünkü o, şirk sebebi ile sapıklık içinde olanlardandı." İbrahim'in, babası için yaptığı bu dua onun cehennem ehlinden olduğu ortaya çıkmadan önceydi. Babasının müşrik olduğu ortaya çıktıktan sonra ondan beri oldu ve onun için asla dua etmedi.
عربی تفاسیر:
وَلَا تُخۡزِنِي يَوۡمَ يُبۡعَثُونَ
"İnsanların hesap için tekrardan diriltilecekleri gün beni rezil etme!"
عربی تفاسیر:
يَوۡمَ لَا يَنفَعُ مَالٞ وَلَا بَنُونَ
Zira o gün, insanın dünyada topladığı ne mal ve ne de kendilerinden yardım aldığı çocukları kendisine fayda verir.
عربی تفاسیر:
إِلَّا مَنۡ أَتَى ٱللَّهَ بِقَلۡبٖ سَلِيمٖ
Ancak şirkten, münafıklıktan, riyadan ve kibirden selim bir kalp ile Allah'a gelenler başka. O gün, Allah yolunda harcadığı malından ve kendisine dua eden çocuklarından fayda bulur.
عربی تفاسیر:
وَأُزۡلِفَتِ ٱلۡجَنَّةُ لِلۡمُتَّقِينَ
Cennet, emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınarak Rablerine karşı takvalı olanlar için yaklaştırılmıştır.
عربی تفاسیر:
وَبُرِّزَتِ ٱلۡجَحِيمُ لِلۡغَاوِينَ
Hak dinden sapan azgınlar için cehennem, mahşerde apaçık gösterilip, ortaya çıkarılır.
عربی تفاسیر:
وَقِيلَ لَهُمۡ أَيۡنَ مَا كُنتُمۡ تَعۡبُدُونَ
Onlara azarlama babından şöyle denilecektir: "Hani, Allah'tan başka ibadet ettiğiniz putlar nerede?"
عربی تفاسیر:
مِن دُونِ ٱللَّهِ هَلۡ يَنصُرُونَكُمۡ أَوۡ يَنتَصِرُونَ
"Allah'ı bırakıp onlara mı ibadet ediyorsunuz? Onlar sizden Allah'ın azabını engelleyerek size yardım edebilirler mi yahut kendilerine yardımları dokunur mu?"
عربی تفاسیر:
فَكُبۡكِبُواْ فِيهَا هُمۡ وَٱلۡغَاوُۥنَ
Onlar ve onları saptıranlar, hep birlikte üst üste cehenneme atılırlar.
عربی تفاسیر:
وَجُنُودُ إِبۡلِيسَ أَجۡمَعُونَ
İblis'in şeytanlardan oluşan tüm yardımcıları istisnasız hepsi cehenneme atılırlar.
عربی تفاسیر:
قَالُواْ وَهُمۡ فِيهَا يَخۡتَصِمُونَ
Allah'tan başkasına ibadet edip O'ndan başka ortaklar edinen müşrikler, Allah' ı bırakıp da ibadet ettikleri ile cehennemde çekişerek şöyle derler:
عربی تفاسیر:
تَٱللَّهِ إِن كُنَّا لَفِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٍ
Vallahi biz, gerçekten haktan uzak apaçık bir sapıklıkta idik.
عربی تفاسیر:
إِذۡ نُسَوِّيكُم بِرَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
"Çünkü biz sizi, tüm yaratılmışların Rabbi ile eşit tutmuştuk. O'na ibadet ettiğimiz gibi size de ibadet ediyorduk."
عربی تفاسیر:
وَمَآ أَضَلَّنَآ إِلَّا ٱلۡمُجۡرِمُونَ
"Bizi hak yoldan saptıranlar Allah'ı bırakıp da bizi kendilerine ibadet etmeye davet eden o günahkârlardan başkası değildi."
عربی تفاسیر:
فَمَا لَنَا مِن شَٰفِعِينَ
"Allah Teâlâ'nın katında bize şefaat edecek ve O'nun azabından kurtaracak şefaatçilerimiz de yoktur."
عربی تفاسیر:
وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٖ
"Bizi müdafaa edecek ve bize şefaat edecek sevgide samimi bir dostumuz da yoktur."
عربی تفاسیر:
فَلَوۡ أَنَّ لَنَا كَرَّةٗ فَنَكُونَ مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
"Ah! Keşke bizim için dünyaya dönüş olsaydı da, Allah Teâlâ'ya iman edenlerden olsaydık."
عربی تفاسیر:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Şüphesiz İbrahim -aleyhisselam-'ın bahis konusu olan kıssasında ve yalanlayanların akıbetinde ibret alanlar için bir öğüt vardır. Buna rağmen onların çoğu Mümin değildirler.
عربی تفاسیر:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
-Ey Resul!- Şüphesiz ki senin Rabbin Azîz'dir. (Hiç kimse O'na galip gelemez) Düşmanlarından intikam alandır ve onlardan tövbe edenlere de çok merhametlidir.
عربی تفاسیر:
كَذَّبَتۡ قَوۡمُ نُوحٍ ٱلۡمُرۡسَلِينَ
Nuh'un kavmi Nuh -aleyhisselam-'ı yalanladığında bütün resulleri de yalanlamış oldu.
عربی تفاسیر:
إِذۡ قَالَ لَهُمۡ أَخُوهُمۡ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Soy bakımından kardeşleri olan Nuh onlara şöyle demişti: "Kendisinden korkarak O'ndan başkasına ibadeti bırakıp Allah Teâlâ'dan sakınmaz mısınız?"
عربی تفاسیر:
إِنِّي لَكُمۡ رَسُولٌ أَمِينٞ
"Şüphesiz ben size gönderilmiş resulüm. Beni size Yüce Allah gönderdi. Yüce Allah'ın gönderdiği vahye bir ekleme ve çıkarma yapmayan elçiyim."
عربی تفاسیر:
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
"Emirlerine itaat ederek ve yasaklarından kaçınarak Allah'tan korkup, sakının. Size emretmekte olduğum ve yapmanızı yasakladığım şeylerde bana itaat edin."
عربی تفاسیر:
وَمَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٍۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
"Rabbim katından size getirip tebliğ ettiğim şeylerden dolayı sizden bir karşılık talep etmiyorum. Mükâfatım, ancak mahlukatın Rabbi olan Allah'a aittir, başkasına değil."
عربی تفاسیر:
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
"Emirlerine itaat ederek ve yasaklarından kaçınarak Allah'tan korkun. Size emretmekte olduğum ve yapmanızı yasakladığım şeylerde bana itaat edin."
عربی تفاسیر:
۞ قَالُوٓاْ أَنُؤۡمِنُ لَكَ وَٱتَّبَعَكَ ٱلۡأَرۡذَلُونَ
Nuh -aleyhisselam-'a kavmi şöyle dedi: "Ey Nuh! Senin peşinden gelenler, ancak sıradan aşağılık ve düşük seviyeli kimselerdir. Onların arasında eşraftan ve üst tabakadakilerden hiç kimse bulunmamaktadır. Durum böyle iken bizler senin getirdiklerine tabi olup amel mi edeceğiz?"
عربی تفاسیر:
حالیہ صفحہ میں آیات کے فوائد:
• أهمية سلامة القلب من الأمراض كالحسد والرياء والعُجب.
Kalbin; kıskançlık, riya ve gurur gibi hastalıklardan salim olmasının önemi açıklanmıştır.

• تعليق المسؤولية عن الضلال على المضلين لا تنفع الضالين.
Sapıklıktan meydana gelen sorumluluğun, saptıranların üzerine atılması sapıklığa düşenlere bir fayda vermez.

• التكذيب برسول الله تكذيب بجميع الرسل.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i yalanlamak bütün rasûlleri yalanlamak olarak sayılır.

• حُسن التخلص في قصة إبراهيم من الاستطراد في ذكر القيامة ثم الرجوع إلى خاتمة القصة.
İbrahim -aleyhisselam-'ın kıssasında kıyamet konusuna değinilmiş ardından güzel bir şekilde başka bir konuya geçilip tekrar kıssanın aslına dönüş yapılmıştır.

قَالَ وَمَا عِلۡمِي بِمَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ
Nuh -aleyhisselam- onlara şöyle dedi: "Müminlerin ne yaptıklarına dair benim ne bilgim olabilir? Onların yapmış oldukları amellerinin hesabını tutmakla görevli değilim."
عربی تفاسیر:
إِنۡ حِسَابُهُمۡ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّيۖ لَوۡ تَشۡعُرُونَ
"Onların hesabı, ancak gizli ve açık hallerini bilen Yüce Allah'a aittir, bana ait değildir. Eğer söylediklerinizin ne anlama geldiğini bilseydiniz bunları söylemezdiniz."
عربی تفاسیر:
وَمَآ أَنَا۠ بِطَارِدِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
"Sizler iman edesiniz diye sizin isteğinize uyarak Müminleri meclisimden kovacak değilim."
عربی تفاسیر:
إِنۡ أَنَا۠ إِلَّا نَذِيرٞ مُّبِينٞ
Ben, ancak Allah'ın azabından sakındıran apaçık bir uyarıcıyım.
عربی تفاسیر:
قَالُواْ لَئِن لَّمۡ تَنتَهِ يَٰنُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلۡمَرۡجُومِينَ
Kavmi ona şöyle dedi: "Eğer sen bizi davet ettiğin şeyden vazgeçmezsen, mutlaka hakaret edilenlerden ve taşlanarak öldürülenlerden olacaksın."
عربی تفاسیر:
قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوۡمِي كَذَّبُونِ
Nuh, Rabbine dua ederek şöyle demişti: "Rabbim! Şüphesiz kavmim beni yalanladı. Onlara senin katından getirdiğim şeyde bana inanmadılar."
عربی تفاسیر:
فَٱفۡتَحۡ بَيۡنِي وَبَيۡنَهُمۡ فَتۡحٗا وَنَجِّنِي وَمَن مَّعِيَ مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
"Batıl üzerine ısrar etmeleri sebebiyle benimle onların arasında sen hüküm ver. Kavmimden kâfir olanları helak ettiğin şeyden beni ve beraberimdeki Müminleri kurtar."
عربی تفاسیر:
فَأَنجَيۡنَٰهُ وَمَن مَّعَهُۥ فِي ٱلۡفُلۡكِ ٱلۡمَشۡحُونِ
Bunun üzerine biz onun duasına icabet ettik. İnsanlar ve hayvanlar ile dolu olan gemide, onu ve onunla beraber olan Müminleri kurtardık.
عربی تفاسیر:
ثُمَّ أَغۡرَقۡنَا بَعۡدُ ٱلۡبَاقِينَ
Onlardan sonra Nuh'un kavminden geride kalanları suda boğduk.
عربی تفاسیر:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Şüphesiz Nuh ve kavmi hakkında, Nuh'un ve onunla beraber olan Müminlerin kurtulması ve kavminden kâfir olanların helak olmasıyla ilgili kıssada, ibret alanlar için bir öğüt vardır. Ne var ki onların çoğu iman eden kimseler değillerdi.
عربی تفاسیر:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
-Ey Resul!- Şüphesiz ki senin Rabbin Azîz'dir. (Hiç kimse O'na galip gelemez.) Düşmanlarından intikam alandır. Onlardan tövbe edenlere de çokça merhamet edendir.
عربی تفاسیر:
كَذَّبَتۡ عَادٌ ٱلۡمُرۡسَلِينَ
Âd kavmi, peygamberleri Hûd -aleyhisselam-'ı yalanladıkları zaman bütün resulleri de yalanladılar.
عربی تفاسیر:
إِذۡ قَالَ لَهُمۡ أَخُوهُمۡ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Soy bakımından kardeşleri olan Hûd'un onlara şöyle dediğini hatırla: "Kendisinden korkarak O'ndan başkasına ibadeti bırakıp Allah Teâlâ'dan sakınmaz mısınız?"
عربی تفاسیر:
إِنِّي لَكُمۡ رَسُولٌ أَمِينٞ
"Ben Allah'ın size gönderdiği bir elçiyim. Güvenilir biriyim. Allah'ın bana tebliğ etmeyi emrettiğinde ekleme ve eksiltme yapmam."
عربی تفاسیر:
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
"Emirlerine itaat ederek, yasaklarından kaçınarak Allah'tan korkun. Benim size emrettiğim ve yasak ettiğim şeylerde bana itaat edin."
عربی تفاسیر:
وَمَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٍۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
"Rabbim katından size getirip tebliğ ettiğim şeylerden dolayı sizden bir karşılık talep etmiyorum. Mükâfatımı, ancak tüm canlıların Rabbi olan Allah verecektir. (Mükâfatımı vermek) Başkasına ait değildir."
عربی تفاسیر:
أَتَبۡنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ ءَايَةٗ تَعۡبَثُونَ
"Sizler yüksek ve çevreye hakim yerlere dikkat çekmek için dünyanızda ve de ahiretinizde size hiçbir faydası olmayan binalar mı yapıyorsunuz?"
عربی تفاسیر:
وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمۡ تَخۡلُدُونَ
"Sanki bu dünyada ebedî kalıp buradan başka bir yere gitmeyecekmişsiniz gibi sağlam kaleler ve saraylar mı ediniyorsunuz?"
عربی تفاسیر:
وَإِذَا بَطَشۡتُم بَطَشۡتُمۡ جَبَّارِينَ
"Sizler öldürmek için saldırdığınız zaman zorbaca öldürüyorsunuz veya merhamet etmeden ve şefkat göstermeden zorbaca vuruyorsunuz."
عربی تفاسیر:
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
"Emirlerine itaat ederek ve yasaklarından kaçınarak Allah'tan korkun. Size emretmekte ve yasaklamakta olduğum şeylerde bana itaat edin."
عربی تفاسیر:
وَٱتَّقُواْ ٱلَّذِيٓ أَمَدَّكُم بِمَا تَعۡلَمُونَ
"Bilmekte olduğunuz nimetlerinden sizlere bahşeden Allah Teâlâ'nın öfkesinden korkun."
عربی تفاسیر:
أَمَدَّكُم بِأَنۡعَٰمٖ وَبَنِينَ
Size hayvanlar ve çocuklar bahşetmiştir.
عربی تفاسیر:
وَجَنَّٰتٖ وَعُيُونٍ
Size bahçeler ve akan pınarlar bahşetmiştir.
عربی تفاسیر:
إِنِّيٓ أَخَافُ عَلَيۡكُمۡ عَذَابَ يَوۡمٍ عَظِيمٖ
-Ey Kavmim!- "Şüphesiz ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum. Bu gün kıyamet günüdür."
عربی تفاسیر:
قَالُواْ سَوَآءٌ عَلَيۡنَآ أَوَعَظۡتَ أَمۡ لَمۡ تَكُن مِّنَ ٱلۡوَٰعِظِينَ
Kavmi ona şöyle dedi: "Öğüt versen de, vermesen de bizim yanımızda birdir. Sana asla iman etmeyeceğiz ve üzerinde bulunduğumuz inancımızdan asla dönmeyeceğiz."
عربی تفاسیر:
حالیہ صفحہ میں آیات کے فوائد:
• أفضلية أهل السبق للإيمان حتى لو كانوا فقراء أو ضعفاء.
Fakir ve zayıf kimseler olsalar bile ilk önce iman eden kimseler her zaman üstündürler.

• إهلاك الظالمين، وإنجاء المؤمنين سُنَّة إلهية.
Zalimlerin helak edilmesi ve iman edenlerin kurtarılması ilahi bir sünnettir.

• خطر الركونِ إلى الدنيا.
Dünyaya meyletmenin tehlikeli oluşundan bahsedilmiştir.

• تعنت أهل الباطل، وإصرارهم عليه.
Batıl ehlinin inat etmeleri ve bunun üzerinde ısrarlı olmalarından bahsedilmiştir.

إِنۡ هَٰذَآ إِلَّا خُلُقُ ٱلۡأَوَّلِينَ
"Bu, ancak öncekilerin dini, geleneği ve ahlakından başka bir şey değildir."
عربی تفاسیر:
وَمَا نَحۡنُ بِمُعَذَّبِينَ
"Biz, azaba uğratılacak kimseler değiliz."
عربی تفاسیر:
فَكَذَّبُوهُ فَأَهۡلَكۡنَٰهُمۡۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
(Onlar) Peygamberleri Hûd -aleyhisselam-'ı yalanlamaya devam ettiler. Yalanlamaları sebebi ile Biz de onları yok edici bir rüzgâr ile helak ettik. Bunda ibret alanlar için öğüt vardır. Onların çoğu ise Mümin değillerdir.
عربی تفاسیر:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
-Ey Resul!- Şüphesiz ki senin Rabbin Azîz'dir. (Hiç kimse O'na galip gelemez) Düşmanlarından intikam alandır. Tövbe eden kullarına karşı merhametlidir.
عربی تفاسیر:
كَذَّبَتۡ ثَمُودُ ٱلۡمُرۡسَلِينَ
Semûd kavmi de peygamberleri Salih -aleyhisselam-'ı yalanlayarak bütün resulleri yalanladılar.
عربی تفاسیر:
إِذۡ قَالَ لَهُمۡ أَخُوهُمۡ صَٰلِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Soy bakımından kardeşleri olan Salih onlara şöyle demişti: "Kendisinden korkarak O'ndan başkasına ibadeti bırakıp Allah Teâlâ'dan sakınmaz mısınız?"
عربی تفاسیر:
إِنِّي لَكُمۡ رَسُولٌ أَمِينٞ
"Ben, Yüce Allah'ın size gönderdiği bir elçiyim. O'ndan size tebliğ ettiklerimde güvenilirim. O'nun adına ne fazla ve ne de eksik söylüyorum."
عربی تفاسیر:
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
"Emirlerine itaat ederek ve yasaklarından kaçınarak Allah'tan korkun. Size emrettiğim ve yasakladığım şeylerde bana itaat edin."
عربی تفاسیر:
وَمَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٍۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
"Rabbim katından size getirip tebliğ ettiğim şeylerden dolayı sizden bir karşılık talep etmiyorum. Mükâfatımı, ancak mahlukatın Rabbi olan Allah verecektir. (Mükâfatımı vermek) Başkasına ait değildir."
عربی تفاسیر:
أَتُتۡرَكُونَ فِي مَا هَٰهُنَآ ءَامِنِينَ
"Size verilen güzellik ve nimetler içinde korkudan uzak ve güvenli bir yaşam süreceğinizi mi ümit ediyorsunuz?"
عربی تفاسیر:
فِي جَنَّٰتٖ وَعُيُونٖ
Bağlar, bahçeler ve akan su pınarları arasında.
عربی تفاسیر:
وَزُرُوعٖ وَنَخۡلٖ طَلۡعُهَا هَضِيمٞ
Ekinler ve meyvesi olgun ve yumuşak güzel hurma ağaçları arasında.
عربی تفاسیر:
وَتَنۡحِتُونَ مِنَ ٱلۡجِبَالِ بُيُوتٗا فَٰرِهِينَ
"Bir de içinde oturmak için dağları ustalıkla yontup evler yapıyorsunuz."
عربی تفاسیر:
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
"Emirlerine itaat ederek ve yasaklarından kaçınarak Allah'tan korkun. Benim de size emrettiğim ve size yasak ettiğim şeylerde bana itaat edin."
عربی تفاسیر:
وَلَا تُطِيعُوٓاْ أَمۡرَ ٱلۡمُسۡرِفِينَ
"Günahlar işleyerek kendi nefisleri hakkında aşırıya gidip zulmedenlerin emrine uymayın."
عربی تفاسیر:
ٱلَّذِينَ يُفۡسِدُونَ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَا يُصۡلِحُونَ
Onlar yaydıkları günahlarla yeryüzünde bozgunculuk yapmakta, Allah Teâlâ'ya sürekli itaat etmeyerek nefislerini ıslah etmiyorlar.
عربی تفاسیر:
قَالُوٓاْ إِنَّمَآ أَنتَ مِنَ ٱلۡمُسَحَّرِينَ
Kavmi ona şöyle demişti: "Sen ancak defalarca büyülenmiş ve sihrin akıllarını alıp götürdüğü kimselerdensin."
عربی تفاسیر:
مَآ أَنتَ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُنَا فَأۡتِ بِـَٔايَةٍ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
"Sen de bizim gibi bir insansın Bizden üstün olacak bir meziyetin de yoktur ki, resul olasın. Eğer resul olduğun iddiasında doğruyu söyleyenlerden isen, haydi resul olduğunu gösteren bir mucize getir."
عربی تفاسیر:
قَالَ هَٰذِهِۦ نَاقَةٞ لَّهَا شِرۡبٞ وَلَكُمۡ شِرۡبُ يَوۡمٖ مَّعۡلُومٖ
Salih -aleyhisselam- (Allah Teâlâ kendisine bir mucize vermiştir. Bu mucize Yüce Allah'ın kayadan çıkarmış olduğu dişi bir devedir) onlara şöyle demişti: "İşte bu gözle görülen ve elle dokunulan dişi bir devedir. Onun su içmesi için belli bir günü vardır. Sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır. O sizin olan günde su içmez ve siz de onun olan gününde su içmezsiniz."
عربی تفاسیر:
وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوٓءٖ فَيَأۡخُذَكُمۡ عَذَابُ يَوۡمٍ عَظِيمٖ
Sakın ola! Keserek veya vurarak ona kötülük gelecek şekilde dokunmayın. Yoksa bu sebeple üzerinize inecek olan belanın yaşanacağı büyük bir günde Allah Teâlâ'nın sizi helak edeceği bir azap gelir.
عربی تفاسیر:
فَعَقَرُوهَا فَأَصۡبَحُواْ نَٰدِمِينَ
Dişi deveyi kesmek üzere ittifak etmişlerdi. İçlerinden en kötüsü deveyi kesti. Sonra da azaptan kurtulmanın imkânsız olduğunu ve mutlak azabın kendilerine ineceğini öğrendiklerinde yaptıklarına pişman oldular. Fakat azabın görünmesi sırasında olan pişmanlık sahibine fayda vermez.
عربی تفاسیر:
فَأَخَذَهُمُ ٱلۡعَذَابُۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Vadedildikleri azap onları yakalayıvermişti. O azap, şiddetli bir sarsıntı ve çok güçlü bir çığlık idi. Şüphesiz Salih -aleyhisselam- ve kavminin kıssasında ibret alanlar için bir öğüt vardır. Onların çoğu iman eden kimseler değildirler.
عربی تفاسیر:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
-Ey Resul!- Şüphesiz ki senin Rabbin Azîz'dir. (Hiç kimse O'na galip gelemez.) Düşmanlarından intikam alandır. Tövbe eden kullarına karşı merhametlidir.
عربی تفاسیر:
حالیہ صفحہ میں آیات کے فوائد:
• توالي النعم مع الكفر استدراج للهلاك.
Kulların küfrüne rağmen üzerlerine nimetlerin devamlı olarak gelmesi helak olmaları için bir istidractır.

• التذكير بالنعم يُرتجى منه الإيمان والعودة إلى الله من العبد.
Bahşedilen nimetlerin hatırlatılması ile, kulun iman etmesi ve Yüce Allah'a dönmesi istenir.

• المعاصي هي سبب الفساد في الأرض.
Günahlar, yeryüzündeki bozgunculuğun sebebidir.

كَذَّبَتۡ قَوۡمُ لُوطٍ ٱلۡمُرۡسَلِينَ
Lût'un kavmi,peygamberleri Lût -aleyhisselam-'ı yalanladıkları zaman gönderilen bütün resulleri yalanlamışlardı.
عربی تفاسیر:
إِذۡ قَالَ لَهُمۡ أَخُوهُمۡ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Soy bakımından kardeşleri Lût, onlara şöyle demişti: "Allah'tan sakınarak O'na şirk koşmayı terk edip Yüce Allah'tan sakınmaz mısınız?"
عربی تفاسیر:
إِنِّي لَكُمۡ رَسُولٌ أَمِينٞ
"Ben, Allah'ın size göndermiş olduğu bir elçiyim. O'ndan size tebliğ ettiklerimde güvenilirim. O'nun adına eksik ve fazla şeyler söylemiyorum."
عربی تفاسیر:
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
"Emirlerine itaat ederek ve yasaklarından kaçınarak Allah'tan korkun. Size emretmekte olduğum ve yapmanızı yasakladığım şeylerde bana itaat edin."
عربی تفاسیر:
وَمَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٍۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
"Rabbim katından size getirip tebliğ ettiğim şeylerden dolayı sizden bir karşılık talep etmiyorum. Mükâfatımı ancak mahlukatın Rabbi olan Allah verecektir. (Mükâfatımı vermek) Başkasına ait değildir."
عربی تفاسیر:
أَتَأۡتُونَ ٱلذُّكۡرَانَ مِنَ ٱلۡعَٰلَمِينَ
"Siz insanlar içinden erkeklere arkalarından mı yaklaşıyorsunuz?"
عربی تفاسیر:
وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمۡ رَبُّكُم مِّنۡ أَزۡوَٰجِكُمۚ بَلۡ أَنتُمۡ قَوۡمٌ عَادُونَ
Allah Teâlâ'nın şehvetlerinizi gidermemiz için yaratmış olduğu eşlerinizle cinsel ilişkiyi bırakıyor musunuz? Bilakis siz, münker olan bu cinsî sapıklıkla Yüce Allah'ın sınırını aşıyorsunuz.
عربی تفاسیر:
قَالُواْ لَئِن لَّمۡ تَنتَهِ يَٰلُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلۡمُخۡرَجِينَ
Kavmi ona şöyle dedi: Ey Lût! Bu fiili işlememizde bize engel olmaya ve bizim o fiili yapmamızı yadsımaya son vermezsen, mutlaka sen ve seninle beraber olanlar köyümüzden sürülüp çıkarılanlardan olacaksınız.
عربی تفاسیر:
قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُم مِّنَ ٱلۡقَالِينَ
Lût onlara şöyle dedi: "Doğrusu ben, sizin yapmış olduğunuz bu işinizi hoş görmeyip buğuz edenlerdenim."
عربی تفاسیر:
رَبِّ نَجِّنِي وَأَهۡلِي مِمَّا يَعۡمَلُونَ
Rabbine dua ederek şöyle dedi: "Rabbim! Bunların yapmış oldukları kötülükler sebebi ile başlarına gelecek azaptan beni ve ailemi kurtar."
عربی تفاسیر:
فَنَجَّيۡنَٰهُ وَأَهۡلَهُۥٓ أَجۡمَعِينَ
Biz onun duasını kabul ettik. Onu ve ailesinin hepsini kurtardık.
عربی تفاسیر:
إِلَّا عَجُوزٗا فِي ٱلۡغَٰبِرِينَ
Sadece hanımı müstesna; o kâfirdi. Geride kalıp helak olanlardan oldu.
عربی تفاسیر:
ثُمَّ دَمَّرۡنَا ٱلۡأٓخَرِينَ
Lût ve ailesi (Sedûm) köyünden çıktıktan sonra, geride kalan kavmini en şiddetli bir şekilde helak ettik.
عربی تفاسیر:
وَأَمۡطَرۡنَا عَلَيۡهِم مَّطَرٗاۖ فَسَآءَ مَطَرُ ٱلۡمُنذَرِينَ
Üzerlerine şiddetli yağmur yağdırır gibi gökten taş yağdırdık. Lût'un, Yüce Allah'ın azabından uyardığı ve sakındırdığı bu yağmur ne de korkunçtu. İşledikleri günah ve münkerleri yapageldikleri için bu azap onların başına geldi.
عربی تفاسیر:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Yaptıkları kötü fiil sebebiyle Lût -aleyhisselam-'ın kavmine gönderildiği ifade edilen bu azapta, ibret alanlar için bir öğüt vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.
عربی تفاسیر:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
-Ey Resul!- Şüphesiz ki senin Rabbin Azîz'dir. (Hiç kimse O'na galip gelemez.) Düşmanlarından intikam alandır. Tövbe eden kullarına karşı merhametlidir.
عربی تفاسیر:
كَذَّبَ أَصۡحَٰبُ لۡـَٔيۡكَةِ ٱلۡمُرۡسَلِينَ
Sarmaşık ağaçları olan köyün halkı, peygamberleri Şuayb -aleyhisselam-'ı yalanladıklarında bütün rasûlleri yalanlamışlardı.
عربی تفاسیر:
إِذۡ قَالَ لَهُمۡ شُعَيۡبٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Kardeşleri Şuayb, onlara şöyle demişti: "Allah'ın korkusuyla O'na şirk koşmayı terk ederek, sakınmaz mısınız?"
عربی تفاسیر:
إِنِّي لَكُمۡ رَسُولٌ أَمِينٞ
"Ben Yüce Allah'ın size gönderdiği bir elçiyim. O'ndan size tebliğ ettiğim şeyde güvenilir biriyim. Allah'ın bana tebliğ etmeyi emrettiklerinde hiçbir ekleme ve eksiltme yapmam."
عربی تفاسیر:
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
"Emirlerine itaat ederek ve yasaklarından kaçınarak Allah'tan korkun. Benim size emrettiğim ve size yasak ettiğim şeylerde bana itaat edin."
عربی تفاسیر:
وَمَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٍۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
"Rabbim katından size getirip tebliğ ettiğim şeylerden dolayı sizden bir karşılık talep etmiyorum. Mükâfatımı ancak mahlukatın Rabbi olan Allah verecektir. (Mükâfatımı vermek) Başkasına ait değildir."
عربی تفاسیر:
۞ أَوۡفُواْ ٱلۡكَيۡلَ وَلَا تَكُونُواْ مِنَ ٱلۡمُخۡسِرِينَ
"İnsanlara satış yaptığınız zaman ölçüyü tam yapın ve eksik tartanlardan olmayın."
عربی تفاسیر:
وَزِنُواْ بِٱلۡقِسۡطَاسِ ٱلۡمُسۡتَقِيمِ
"Başkasına tarttığınız zaman doğru terazi ile tartın."
عربی تفاسیر:
وَلَا تَبۡخَسُواْ ٱلنَّاسَ أَشۡيَآءَهُمۡ وَلَا تَعۡثَوۡاْ فِي ٱلۡأَرۡضِ مُفۡسِدِينَ
"İnsanların hakkı olan şeyleri eksiltmeyin. Yeryüzünde günah işleyerek çokça bozgunculuk yapmayın."
عربی تفاسیر:
حالیہ صفحہ میں آیات کے فوائد:
• اللواط شذوذ عن الفطرة ومنكر عظيم.
Livata (homoseksüellik) bir cinsi sapıklık ve çok çirkin bir davranıştır.

• من الابتلاء للداعية أن يكون أهل بيته من أصحاب الكفر أو المعاصي.
Hakka davet edenin başına gelen imtihandan biri de aile fertlerinin günah ehlinden veya küfür ehlinden olmalarıdır.

• العلاقات الأرضية ما لم يصحبها الإيمان، لا تنفع صاحبها إذا نزل العذاب.
Yeryüzüne azap indiği zaman şayet kişi iman etmemiş ise kurduğu ilişkiler kendisine bir fayda vermez.

• وجوب وفاء الكيل وحرمة التَّطْفِيف.
Ölçü ve tartıyı tam yapmanın farz, eksik tartmanın haram oluşu beyan edilmiştir.

وَٱتَّقُواْ ٱلَّذِي خَلَقَكُمۡ وَٱلۡجِبِلَّةَ ٱلۡأَوَّلِينَ
"Sizi ve daha önceki ümmetleri yaratanın, başınıza bir ceza indirmesinden korkarak O'ndan sakının."
عربی تفاسیر:
قَالُوٓاْ إِنَّمَآ أَنتَ مِنَ ٱلۡمُسَحَّرِينَ
Şuayb'ın kavmi Şuayb'a şöyle dedi: "Sen, kendisine defalarca sihir yapılmış bir kimsesin. Bu sihir aklına galip gelip, onu kaybetmiş bir kişisin."
عربی تفاسیر:
وَمَآ أَنتَ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُنَا وَإِن نَّظُنُّكَ لَمِنَ ٱلۡكَٰذِبِينَ
"Sen ancak bizim gibi bir beşersin ve bizim üzerimize herhangi bir üstün özelliğin yoktur. O halde nasıl resul olursun? Biz senin resul olduğunu iddia etmende yalancı olduğunu zannediyoruz."
عربی تفاسیر:
فَأَسۡقِطۡ عَلَيۡنَا كِسَفٗا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
"Eğer iddia ettiğin şeyde doğru söylüyorsan, üzerimize gökten parçalar düşür."
عربی تفاسیر:
قَالَ رَبِّيٓ أَعۡلَمُ بِمَا تَعۡمَلُونَ
Şuayb onlara şöyle dedi: "Rabbim, yapmış olduğunuz şirki ve günahları daha iyi bilir ve yaptıklarınızdan hiçbir şey O'na gizli kalmaz."
عربی تفاسیر:
فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمۡ عَذَابُ يَوۡمِ ٱلظُّلَّةِۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَذَابَ يَوۡمٍ عَظِيمٍ
Yalanlamalarına devam ettiler ve onların başına büyük bir azap geldi. Çok sıcak bir günden sonra onların üzerini bir bulut kapladı ve o bulut üzerlerine ateş yağdırdı ve onları yakıp, kavurdu. Şüphesiz onların helak edildikleri gün, çok korkunç bir gündü.
عربی تفاسیر:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Şüphesiz Şuayb -aleyhisselam-'ın kavminin helak edilmesini anlatan bu kıssada ibret alanlar için bir öğüt vardır. Buna rağmen onların çoğu Mümin değillerdir.
عربی تفاسیر:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
-Ey Resul!- Şüphesiz ki senin Rabbin Azîz'dir. (Hiç kimse O'na galip gelemez.) Düşmanlarından intikam alandır. Tövbe eden kullarına karşı çok merhametlidir.
عربی تفاسیر:
وَإِنَّهُۥ لَتَنزِيلُ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Şüphesiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e indirilen bu Kur'an, bütün yaratılmışların Rabbi tarafından indirilmiştir.
عربی تفاسیر:
نَزَلَ بِهِ ٱلرُّوحُ ٱلۡأَمِينُ
Onu Ruhu'l-Emîn/Cebrail -aleyhisselam- indirdi.
عربی تفاسیر:
عَلَىٰ قَلۡبِكَ لِتَكُونَ مِنَ ٱلۡمُنذِرِينَ
Ey Resul! Cebrail bu Kur'anı, insanları uyaran ve onları Allah'ın azabıyla korkutan resullerden olman için senin kalbine indirmiştir.
عربی تفاسیر:
بِلِسَانٍ عَرَبِيّٖ مُّبِينٖ
Bu kitabı apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.
عربی تفاسیر:
وَإِنَّهُۥ لَفِي زُبُرِ ٱلۡأَوَّلِينَ
Muhakkak bu Kur'an, daha öncekilerin kitaplarında da zikredilmiştir. Önceki semavi kitaplar onu müjdelemişlerdi.
عربی تفاسیر:
أَوَلَمۡ يَكُن لَّهُمۡ ءَايَةً أَن يَعۡلَمَهُۥ عُلَمَٰٓؤُاْ بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ
Seni yalanlayan o kimseler için senin doğruluğunu bildiren bir işaret yok mu ki; İsrailoğulları'nın âlimlerinden Abdullah b. Selâm gibi senin üzerine indirilmiş olanın hakikatini bilsin?
عربی تفاسیر:
وَلَوۡ نَزَّلۡنَٰهُ عَلَىٰ بَعۡضِ ٱلۡأَعۡجَمِينَ
Eğer biz bu Kur'an'ı Arapça konuşamayan bazı acemlerin üzerine indirseydik.
عربی تفاسیر:
فَقَرَأَهُۥ عَلَيۡهِم مَّا كَانُواْ بِهِۦ مُؤۡمِنِينَ
Eğer bu kitabı onlara ( Arapça) okusaydı, ona yine de iman etmeyip, şöyle diyeceklerdi: "Biz onu anlamıyoruz." Hâlbuki kendi dilleriyle indirdiği için Allah'a hamt etmelidirler."
عربی تفاسیر:
كَذَٰلِكَ سَلَكۡنَٰهُ فِي قُلُوبِ ٱلۡمُجۡرِمِينَ
İşte böylece yalanlamayı ve küfrü günahkârların kalplerine soktuk.
عربی تفاسیر:
لَا يُؤۡمِنُونَ بِهِۦ حَتَّىٰ يَرَوُاْ ٱلۡعَذَابَ ٱلۡأَلِيمَ
Üzerinde bulundukları küfrü bırakıp hiçbir değişim göstermiyor ve acıklı azabı görmedikçe iman etmiyorlar.
عربی تفاسیر:
فَيَأۡتِيَهُم بَغۡتَةٗ وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ
İşte bu azap ansızın gelir ve onlar kendilerine (azabın) geldiğinin farkında bile olmazlar.
عربی تفاسیر:
فَيَقُولُواْ هَلۡ نَحۡنُ مُنظَرُونَ
Azap başlarına aniden indiği zaman, üzüntülerinin aşırılığından şöyle derler: "Acaba Allah'a tövbe etmemiz için bize mühlet verilir mi?"
عربی تفاسیر:
أَفَبِعَذَابِنَا يَسۡتَعۡجِلُونَ
Bu kâfirler şöyle söyleyerek azabımızın gelmesinde acele ediyorlar: "İddia ettiğin üzere göklerin üzerimize parçalar halinde azap indirmesine kadar sana asla iman etmeyeceğiz."
عربی تفاسیر:
أَفَرَءَيۡتَ إِن مَّتَّعۡنَٰهُمۡ سِنِينَ
-Ey Resul!- Senin getirdiklerine iman etmekten yüz çevirenleri uzun zaman nimetler içerisinde faydalandırmamız hakkında ne dersin?
عربی تفاسیر:
ثُمَّ جَآءَهُم مَّا كَانُواْ يُوعَدُونَ
Kendilerine verilen nimetlerden faydalanmalarının ardından tehdit edilmekte oldukları azap onlara gelip, çatmıştır.
عربی تفاسیر:
حالیہ صفحہ میں آیات کے فوائد:
• كلما تعمَّق المسلم في اللغة العربية، كان أقدر على فهم القرآن.
Müslüman kimse, Arapça'yı derinlemesine öğrendikçe, Kur'an'ı anlamada daha fazla bilgi sahibi olur.

• الاحتجاج على المشركين بما عند المُنْصِفين من أهل الكتاب من الإقرار بأن القرآن من عند الله.
Müşriklere karşı öne sürülen delillerden birisi de ehlikitaptan insaflı olanların, Kur'an'ın Yüce Allah katından indirildiğini kabul etmeleridir.

• ما يناله الكفار من نعم الدنيا استدراج لا كرامة.
Kâfirlerin nail olup elde ettikleri dünya nimetleri onlara verilmiş keramet değil, bilakis istidractır.

مَآ أَغۡنَىٰ عَنۡهُم مَّا كَانُواْ يُمَتَّعُونَ
Dünyadaki nimetler onlara ne yarar sağlayacaktır? O nimetler artık onlara verilmez oldu ve hiçbir fayda da sağlamayacaktır.
عربی تفاسیر:
وَمَآ أَهۡلَكۡنَا مِن قَرۡيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنذِرُونَ
Biz ümmetlerden hiçbir ümmeti, resuller gönderip, kitaplar indirerek uyarmadan helak etmedik.
عربی تفاسیر:
ذِكۡرَىٰ وَمَا كُنَّا ظَٰلِمِينَ
Onlar için bir ibret ve hatırlatmadır. Biz resuller göndererek ve kitaplar indirerek kendileri için tüm mazeretleri ortadan kaldırdıktan sonra, onlara azabı tattırdığımızda asla zalimler olmadık.
عربی تفاسیر:
وَمَا تَنَزَّلَتۡ بِهِ ٱلشَّيَٰطِينُ
Bu Kur'an'ı, resul -sallallahu aleyhi ve sellem-'in kalbine şeytanlar indirmemiştir.
عربی تفاسیر:
وَمَا يَنۢبَغِي لَهُمۡ وَمَا يَسۡتَطِيعُونَ
Kur'an'ı, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in kalbine indirmek onlara (Şeytanlara) düşmez; zaten buna güçleri de yetmez.
عربی تفاسیر:
إِنَّهُمۡ عَنِ ٱلسَّمۡعِ لَمَعۡزُولُونَ
Şeytanlar vahyin semadaki mekânından uzak tutuldukları için onu (işitmeye) güç yetiremezler. O halde nasıl ona ulaşıp indirebilirler?
عربی تفاسیر:
فَلَا تَدۡعُ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ فَتَكُونَ مِنَ ٱلۡمُعَذَّبِينَ
Allah ile beraber kendisine ortak koştuğun başka bir mabuda ibadet etme! Yoksa o sebep ile azap görenlerden olursun.
عربی تفاسیر:
وَأَنذِرۡ عَشِيرَتَكَ ٱلۡأَقۡرَبِينَ
Ey Resul! Kavminden en yakın akrabalarını şirk üzerine kalmaları halinde; kendilerine Yüce Allah'ın elem verici azabının başlarına geleceği hakkında uyarıda bulun.
عربی تفاسیر:
وَٱخۡفِضۡ جَنَاحَكَ لِمَنِ ٱتَّبَعَكَ مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Sana tabi olan Müminlere fiilî ve kavlî olarak şefkat göstererek onlara karşı yumuşak davran.
عربی تفاسیر:
فَإِنۡ عَصَوۡكَ فَقُلۡ إِنِّي بَرِيٓءٞ مِّمَّا تَعۡمَلُونَ
Eğer sana isyan edip, Allah'ı birlemez ve itaat etmezlerse, onlara şöyle de: "Muhakkak ki ben sizin yapmış olduğunuz şirkten ve isyanlardan uzağım."
عربی تفاسیر:
وَتَوَكَّلۡ عَلَى ٱلۡعَزِيزِ ٱلرَّحِيمِ
Sen tüm işlerinde, düşmanlarından intikam alan mutlak galip ve kendisine tövbe edenlere engin merhamet sahibi olan Allah'a tevekkül edip, dayan.
عربی تفاسیر:
ٱلَّذِي يَرَىٰكَ حِينَ تَقُومُ
O, Allah -Subhânehu ve Teâlâ- namaza kalktığın zaman seni görmektedir.
عربی تفاسیر:
وَتَقَلُّبَكَ فِي ٱلسَّٰجِدِينَ
O, Allah -Subhânehu ve Teâlâ- senin namaz kılanlar arasında kıyam halinde ve secde halinde hareket etmeni görür. Yaptığın hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Diğer insanların yaptıklarından da hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
عربی تفاسیر:
إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡعَلِيمُ
Şüphesiz Allah okuduğun Kur'an'ı, namazda yapmış olduğun zikri ve niyetini hakkıyla bilendir.
عربی تفاسیر:
هَلۡ أُنَبِّئُكُمۡ عَلَىٰ مَن تَنَزَّلُ ٱلشَّيَٰطِينُ
Bu Kur'an'ı indirdiğini iddia ettiğiniz şeytanların kime indiğini size haber vereyim mi?
عربی تفاسیر:
تَنَزَّلُ عَلَىٰ كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٖ
Şeytanlar, günahkâr olan yalancı ve isyankâr kâhinlerin üzerine inerler.
عربی تفاسیر:
يُلۡقُونَ ٱلسَّمۡعَ وَأَكۡثَرُهُمۡ كَٰذِبُونَ
Şeytanlar, Mele-i A'la'yı/yüce topluluğu gizli gizli dinlerler ve duyduklarını kâhinlerden olan dostlarına naklederler. Kâhinlerin çoğu yalancıdırlar. Eğer bir kelime doğru söylerler ise onunla beraber yüz yalan söylerler.
عربی تفاسیر:
وَٱلشُّعَرَآءُ يَتَّبِعُهُمُ ٱلۡغَاوُۥنَ
Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in onlardan olduğunu iddia ettiğiniz şairlere hidayet ve istikamet yolundan sapmış olanlar uyarlar. Şairlerin söylemiş oldukları şiirleri rivayet edip, dururlar.
عربی تفاسیر:
أَلَمۡ تَرَ أَنَّهُمۡ فِي كُلِّ وَادٖ يَهِيمُونَ
-Ey Resul!- Onların vadilerde kimi zaman birilerini övmekle, kimi zaman da yermekle ve bazen de başka konularda konuşarak şaşkın şaşkın dolaşıp, sergiledikleri sapıklıklarını görmedin mi?
عربی تفاسیر:
وَأَنَّهُمۡ يَقُولُونَ مَا لَا يَفۡعَلُونَ
Şüphesiz ki onlar yalan söylerler ve;"Yapmadıkları halde böyle yaptık." derler.
عربی تفاسیر:
إِلَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَذَكَرُواْ ٱللَّهَ كَثِيرٗا وَٱنتَصَرُواْ مِنۢ بَعۡدِ مَا ظُلِمُواْۗ وَسَيَعۡلَمُ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوٓاْ أَيَّ مُنقَلَبٖ يَنقَلِبُونَ
Ancak şairlerden iman edenler, salih ameller işleyenler ve Allah Teâlâ'yı çokça zikreden, Hassân bin Sabit -radyallahu anh- gibi kendisine zulmedildikten sonra Allah'ın düşmanlarından intikam alan/(şiir ile) onlara galip gelen şairler hariçtir. Allah'a şirk koşarak ve O'nun kullarına haksızlık ederek zulmedenler nereye döneceklerini bilecekler. Çok büyük bir yere ve ince bir hesaba dönecekler.
عربی تفاسیر:
حالیہ صفحہ میں آیات کے فوائد:
• إثبات العدل لله، ونفي الظلم عنه.
Allah Teâlâ için adalet (sıfatı) ispat edilmiş ve zulüm O'ndan nefyedilmiştir.

• تنزيه القرآن عن قرب الشياطين منه.
Şeytanların ona yakınlaşmasından Kur'an tenzih edilmiştir.

• أهمية اللين والرفق للدعاة إلى الله.
Allah'a davet edenlerin insanlara merhametli ve yumuşak davranmalarının önemi bildirilmiştir.

• الشعر حَسَنُهُ حَسَن، وقبيحه قبيح.
Şiirin iyisi iyi, kötüsü de kötüdür.

 
معانی کا ترجمہ سورت: سورۂ شعراء
سورتوں کی لسٹ صفحہ نمبر
 
قرآن کریم کے معانی کا ترجمہ - المختصر فی تفسیر القرآن الکریم کا ترکی ترجمہ - ترجمے کی لسٹ

المختصر فی تفسیر القرآن الکریم کا ترکی ترجمہ۔ مرکز تفسیر للدراسات العلمیۃ کی جانب سے جاری۔

بند کریں