قرآن کریم کے معانی کا ترجمہ - المختصر فی تفسیر القرآن الکریم کا ترکی ترجمہ * - ترجمے کی لسٹ


معانی کا ترجمہ سورت: سورۂ قلم   آیت:

Sûretu'l-Kalem

سورہ کے بعض مقاصد:
شهادة الله للنبي بحسن الخُلق، والدفاع عنه وتثبيته.
Allah Teâlâ, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in güzel ahlakına şahitlik etmiş, onu müdafaa etmiş ve onu kararlı kılmıştır.

نٓۚ وَٱلۡقَلَمِ وَمَا يَسۡطُرُونَ
(Nun) Bu hususta benzer bir açıklama Bakara suresinin başında zikredilmiştir. Allah, kaleme ve insanların kalemleriyle yazdıklarına yemin etmiştir.
عربی تفاسیر:
مَآ أَنتَ بِنِعۡمَةِ رَبِّكَ بِمَجۡنُونٖ
-Ey Resul!- Allah’ın sana verdiği peygamberlik nimetiyle delirmiş değilsin. Sen, müşriklerin iftira ettiği delilikten çok uzaksın.
عربی تفاسیر:
وَإِنَّ لَكَ لَأَجۡرًا غَيۡرَ مَمۡنُونٖ
Şüphesiz insanlara bu mesajı taşımandan ötürü çektiğin çileye karşılık sana kesintisiz ve hiç kimseye onun için minnet etmeyeceğin bir mükâfat vardır.
عربی تفاسیر:
وَإِنَّكَ لَعَلَىٰ خُلُقٍ عَظِيمٖ
Şüphesiz sen, Kur’an’ın getirdiği çok büyük bir ahlak üzeresin. Onun içinde bulunanları en eksiksiz şekilde ahlak edinmişsin.
عربی تفاسیر:
فَسَتُبۡصِرُ وَيُبۡصِرُونَ
Sende göreceksin, o yalanlayanlar da görecekler.
عربی تفاسیر:
بِأَييِّكُمُ ٱلۡمَفۡتُونُ
Hakikat ortaya çıktığı zaman hanginizin delirmiş olduğu ortaya çıkacak.
عربی تفاسیر:
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعۡلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِۦ وَهُوَ أَعۡلَمُ بِٱلۡمُهۡتَدِينَ
-Ey Rasul!- Şüphesiz Rabbin; yolundan sapanları da, o yolu bulmuş olanları da çok iyi biliyor. Ayrıca onların yoldan sapmış kimselerden olduğunu ve senin de onun doğru yolu üzerine olduğunu da çok iyi biliyor.
عربی تفاسیر:
فَلَا تُطِعِ ٱلۡمُكَذِّبِينَ
-Ey Rasul!- Sakın senin getirdiklerini yalanlayanlara itaat etme!
عربی تفاسیر:
وَدُّواْ لَوۡ تُدۡهِنُ فَيُدۡهِنُونَ
Din adına onlara yumuşak davranmanı ve iyilik yapmanı arzu ederler ki, böylece onlar da sana yumuşak davranıp iyilik yapsınlar.
عربی تفاسیر:
وَلَا تُطِعۡ كُلَّ حَلَّافٖ مَّهِينٍ
Yalan yere çokça yemin eden hakir kimseye asla itaat etme!
عربی تفاسیر:
هَمَّازٖ مَّشَّآءِۭ بِنَمِيمٖ
İnsanların çokça arkasından konuşan, bolca laf taşıyarak aralarını açan kimseye.
عربی تفاسیر:
مَّنَّاعٖ لِّلۡخَيۡرِ مُعۡتَدٍ أَثِيمٍ
Hayra çokça mani olan; insanların mallarına, ırzlarına ve canlarına kast eden, çok günah ve suç sahibi kimseye.
عربی تفاسیر:
عُتُلِّۭ بَعۡدَ ذَٰلِكَ زَنِيمٍ
Sert, hoyrat ve kavmiyle sözde bir bağı olan kimseye.
عربی تفاسیر:
أَن كَانَ ذَا مَالٖ وَبَنِينَ
Serveti ve evlatları olması sebebiyle kibirlenip Allah’a ve resulüne iman etmedi.
عربی تفاسیر:
إِذَا تُتۡلَىٰ عَلَيۡهِ ءَايَٰتُنَا قَالَ أَسَٰطِيرُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Ona ayetlerimiz okunduğu zaman şöyle der: “Bunlar öncekilerin yazdığı hurafelerdir.”
عربی تفاسیر:
سَنَسِمُهُۥ عَلَى ٱلۡخُرۡطُومِ
Biz onun burnuna, onu lekeleyen ve ona yapışıp kalan bir alamet koyacağız.
عربی تفاسیر:
حالیہ صفحہ میں آیات کے فوائد:
• اتصاف الرسول صلى الله عليه وسلم بأخلاق القرآن.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, Kur'an ahlakıyla nitelendirilmiştir.

• صفات الكفار صفات ذميمة يجب على المؤمن الابتعاد عنها، وعن طاعة أهلها.
Kâfirlerin sıfatları kötü sıfatlardır. Müminlerin bu sıfatlardan ve bu sıfatlara sahip kimselere itaat etmekten uzak durması gerekir.

• من أكثر الحلف هان على الرحمن، ونزلت مرتبته عند الناس.
Çokça yemin eden kimse, Rahman olan Allah’ın katında değersizleşir ve insanlar arasında da seviyesi alçalır.

إِنَّا بَلَوۡنَٰهُمۡ كَمَا بَلَوۡنَآ أَصۡحَٰبَ ٱلۡجَنَّةِ إِذۡ أَقۡسَمُواْ لَيَصۡرِمُنَّهَا مُصۡبِحِينَ
Meyvelerden fakirlerin yememesi için bahçelerinin meyvelerini sabah vakti alelacele toplayacaklarına dair yemin eden bahçe sahiplerini imtihan ettiğimiz gibi, o müşrikleri de kıtlık ve açlıkla imtihan ettik.
عربی تفاسیر:
وَلَا يَسۡتَثۡنُونَ
Ettikleri yeminlerinde (inşallah) diyerek bir istisna da yapmıyorlardı.
عربی تفاسیر:
فَطَافَ عَلَيۡهَا طَآئِفٞ مِّن رَّبِّكَ وَهُمۡ نَآئِمُونَ
Allah Teâlâ da onlara bir ateş gönderdi. Sahiplerinin uykuda olduğu esnada bahçelerini yutuveren o ateşi uzaklaştıramadılar.
عربی تفاسیر:
فَأَصۡبَحَتۡ كَٱلصَّرِيمِ
Bahçeleri bir anda kapkaranlık gece gibi simsiyah oldu.
عربی تفاسیر:
فَتَنَادَوۡاْ مُصۡبِحِينَ
Sabah vakti birbirlerine seslendiler.
عربی تفاسیر:
أَنِ ٱغۡدُواْ عَلَىٰ حَرۡثِكُمۡ إِن كُنتُمۡ صَٰرِمِينَ
Şöyle diyorlardı: "Eğer meyveleri toplayacaksanız fakirler gelmeden, mahsulünüz için bir an önce yola çıkın.''
عربی تفاسیر:
فَٱنطَلَقُواْ وَهُمۡ يَتَخَٰفَتُونَ
Birbiriyle kısık bir sesle konuşarak alelacele mahsullerinin yanına gittiler.
عربی تفاسیر:
أَن لَّا يَدۡخُلَنَّهَا ٱلۡيَوۡمَ عَلَيۡكُم مِّسۡكِينٞ
Birbirlerine şöyle diyorlardı: “Bahçede sizin yanınıza hiçbir fakir kesinlikle girmesin.''
عربی تفاسیر:
وَغَدَوۡاْ عَلَىٰ حَرۡدٖ قَٰدِرِينَ
Fakirlerin meyvelerinden almalarını engellemek için kararlı bir halde sabahın ilk vaktinde gittiler.
عربی تفاسیر:
فَلَمَّا رَأَوۡهَا قَالُوٓاْ إِنَّا لَضَآلُّونَ
Bahçeyi yanmış olarak gördüklerinde birbirlerine şöyle dediler: “Biz bahçenin yolunu şaşırdık.”
عربی تفاسیر:
بَلۡ نَحۡنُ مَحۡرُومُونَ
Bilakis, fakirleri engellemeye dair bizden sadır olan karardan ötürü bahçenin meyvelerini toplamaktan mahrum bırakıldık.
عربی تفاسیر:
قَالَ أَوۡسَطُهُمۡ أَلَمۡ أَقُل لَّكُمۡ لَوۡلَا تُسَبِّحُونَ
Aralarından en iyi olanı dedi ki: "Yoksulları mahsulden mahrum etme kararını verdiğiniz zaman size; Allah’ı tespih edip, O'na tövbe etmeyecek misiniz demedim mi?"
عربی تفاسیر:
قَالُواْ سُبۡحَٰنَ رَبِّنَآ إِنَّا كُنَّا ظَٰلِمِينَ
Dediler ki: “Rabbimiz! Seni tenzih ederiz. Şüphesiz biz, bahçelerimizin meyvelerinden yoksulları mahrum etmeye karar verdiğimizde, kendi nefislerimize zulmeden zalim kimselerdendik.”
عربی تفاسیر:
فَأَقۡبَلَ بَعۡضُهُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٖ يَتَلَٰوَمُونَ
Sonra da birbirlerini kınamaya başladılar.
عربی تفاسیر:
قَالُواْ يَٰوَيۡلَنَآ إِنَّا كُنَّا طَٰغِينَ
Pişmanlık içinde şöyle dediler: ''Yazıklar olsun bizlere! Yoksulları haklarından mahrum bırakmamız sebebiyle biz haddi aşmış kimselerdik.''
عربی تفاسیر:
عَسَىٰ رَبُّنَآ أَن يُبۡدِلَنَا خَيۡرٗا مِّنۡهَآ إِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا رَٰغِبُونَ
Umulur ki, Rabbimiz bize bu bahçeden daha hayırlısını verir. Biz, bir tek Rabbimizi arzuluyor, O'ndan bağışlanma diliyor ve O'ndan hayır istiyoruz.
عربی تفاسیر:
كَذَٰلِكَ ٱلۡعَذَابُۖ وَلَعَذَابُ ٱلۡأٓخِرَةِ أَكۡبَرُۚ لَوۡ كَانُواْ يَعۡلَمُونَ
İşte böyle, rızıktan mahrum bırakan azap gibi, bize asi olanlara azap ederiz. Elbette ahiret azabı daha büyüktür. O azabın şiddetini ve devamlılığını keşke biliyor olsalardı.
عربی تفاسیر:
إِنَّ لِلۡمُتَّقِينَ عِندَ رَبِّهِمۡ جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ
Şüphesiz emirlerini yerine getirip, yasaklarından sakınarak Allah’a karşı takvalı olanlar için Rablerinin katında, içinde bolluğun olduğu nimetleri hiç kesilmeyen cennetler vardır.
عربی تفاسیر:
أَفَنَجۡعَلُ ٱلۡمُسۡلِمِينَ كَٱلۡمُجۡرِمِينَ
Mekke halkından müşriklerin iddia ettikleri gibi, ceza verirken hiç Müslümanlarla kâfirleri bir tutar mıyız?
عربی تفاسیر:
مَا لَكُمۡ كَيۡفَ تَحۡكُمُونَ
-Ey müşrikler!- Size ne oluyor da bu adaletsiz çarpık hükmü veriyorsunuz?
عربی تفاسیر:
أَمۡ لَكُمۡ كِتَٰبٞ فِيهِ تَدۡرُسُونَ
Yoksa sizin, içinde itaat edenlerin ve günahkârların eşit olduğunu okuduğunuz bir kitabınız mı var?
عربی تفاسیر:
إِنَّ لَكُمۡ فِيهِ لَمَا تَخَيَّرُونَ
Bu kitapta, ahirette kendiniz için beğenip seçtiğiniz şeyler mi yazılı?
عربی تفاسیر:
أَمۡ لَكُمۡ أَيۡمَٰنٌ عَلَيۡنَا بَٰلِغَةٌ إِلَىٰ يَوۡمِ ٱلۡقِيَٰمَةِ إِنَّ لَكُمۡ لَمَا تَحۡكُمُونَ
Yoksa kendiniz için ne hüküm verirseniz size verilecektir diye yeminlerle pekiştirilmiş olarak size verdiğimiz sözlerimiz mi var?
عربی تفاسیر:
سَلۡهُمۡ أَيُّهُم بِذَٰلِكَ زَعِيمٌ
-Ey Peygamber!- Bunu söyleyenlere hangisinin bunu savunacağını sor?
عربی تفاسیر:
أَمۡ لَهُمۡ شُرَكَآءُ فَلۡيَأۡتُواْ بِشُرَكَآئِهِمۡ إِن كَانُواْ صَٰدِقِينَ
Yoksa onların Müminlere verilecek karşılığın aynısını kendilerine de verecek Allah’tan başka ortakları mı var? Onların Müminlere verilecek karşılığın aynısının kendilerine de vereceği hakkında ileri sürdükleri iddiaları doğru ise; haydi ortaklarını çağırıp, getirsinler bakalım.
عربی تفاسیر:
يَوۡمَ يُكۡشَفُ عَن سَاقٖ وَيُدۡعَوۡنَ إِلَى ٱلسُّجُودِ فَلَا يَسۡتَطِيعُونَ
Kıyamet günü korku ve dehşet ortaya çıkar. Rabbimiz baldırını açar ve insanlar secde etmeye çağırılırlar. Müminler secde eder, fakat kâfirler ve münafıklar öylece kalıp, secde etmeye güç yetiremezler.
عربی تفاسیر:
حالیہ صفحہ میں آیات کے فوائد:
• منع حق الفقير سبب في هلاك المال.
Fakirlerin haklarını vermeyip, yerine getirmemek servetin yok olmasına sebep olur.

• تعجيل العقوبة في الدنيا من إرادة الخير بالعبد ليتوب ويرجع.
Cezalandırmanın dünyada erkenden verilmesi, kulun tövbe etmesi ve günahından dönmesi adına onun iyiliğinin murat edilmesindendir.

• لا يستوي المؤمن والكافر في الجزاء، كما لا تستوي صفاتهما.
Mümin ve kâfirlerin vasıfları eşit olmadığı gibi görecekleri karşılık da eşit değildir.

خَٰشِعَةً أَبۡصَٰرُهُمۡ تَرۡهَقُهُمۡ ذِلَّةٞۖ وَقَدۡ كَانُواْ يُدۡعَوۡنَ إِلَى ٱلسُّجُودِ وَهُمۡ سَٰلِمُونَ
Bakışları utanç içinde, onları zillet ve pişmanlık kaplamış bir haldeydiler. Oysa onlar dünyada bugün içinde bulundukları halden selamette iken onlardan Allah’a secde etmeleri istenmişti.
عربی تفاسیر:
فَذَرۡنِي وَمَن يُكَذِّبُ بِهَٰذَا ٱلۡحَدِيثِۖ سَنَسۡتَدۡرِجُهُم مِّنۡ حَيۡثُ لَا يَعۡلَمُونَ
-Ey Resul!- Sana indirilmiş bu Kur’an’ı yalanlayanları bana bırak. Bunun onlar için bir tuzak ve aldatma olduğunun farkına varmadan onları yavaş yavaş azaba doğru süreceğim.
عربی تفاسیر:
وَأُمۡلِي لَهُمۡۚ إِنَّ كَيۡدِي مَتِينٌ
Günahlarında ısrar etmelerinde onlara mühlet vereceğim. Şüphesiz benim tuzağım kâfirlere ve yalanlayanlara karşı çok güçlüdür. Benden asla kaçamazlar ve cezalandırmamdan kurtulamazlar.
عربی تفاسیر:
أَمۡ تَسۡـَٔلُهُمۡ أَجۡرٗا فَهُم مِّن مَّغۡرَمٖ مُّثۡقَلُونَ
-Ey Resul!- Onları davet ettiğin şeye karşılık onlardan bir mükâfat mı istiyorsun ki; bu yüzden çok ağır bir yük taşıyorlar da, bu da onların senden yüz çevirmesine sebep oluyor? Oysa durum bunun tam aksinedir. Sen onlardan bir mükâfat istemiyorsun. Öyleyse sana tabi olmalarına engel olan nedir?
عربی تفاسیر:
أَمۡ عِندَهُمُ ٱلۡغَيۡبُ فَهُمۡ يَكۡتُبُونَ
Yoksa gayb ilmine sahipler de, hoşlarına giden ve sana karşı delil olarak sundukları şeyleri onlar mı yazıyorlar?
عربی تفاسیر:
فَٱصۡبِرۡ لِحُكۡمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُن كَصَاحِبِ ٱلۡحُوتِ إِذۡ نَادَىٰ وَهُوَ مَكۡظُومٞ
-Ey Peygamber!- Rabbinin bir aldatma olarak onlara mühlet verilmesi hükmüne sabret. Sakın balığın arkadaşı kavmine gücenen Yunus -aleyhisselam- gibi olma! Hani denizin ve balinanın karnının karanlığı içinde sıkıntılı bir halde Rabbine seslenmişti.
عربی تفاسیر:
لَّوۡلَآ أَن تَدَٰرَكَهُۥ نِعۡمَةٞ مِّن رَّبِّهِۦ لَنُبِذَ بِٱلۡعَرَآءِ وَهُوَ مَذۡمُومٞ
Şayet Allah'ın Rahmeti onu bulmasaydı, balık onu ıssız bir toprak parçasına kınanmış bir halde atmış olacaktı.
عربی تفاسیر:
فَٱجۡتَبَٰهُ رَبُّهُۥ فَجَعَلَهُۥ مِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ
Oysa Rabbi onu seçti ve onu salih kullarından biri kıldı.
عربی تفاسیر:
وَإِن يَكَادُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَيُزۡلِقُونَكَ بِأَبۡصَٰرِهِمۡ لَمَّا سَمِعُواْ ٱلذِّكۡرَ وَيَقُولُونَ إِنَّهُۥ لَمَجۡنُونٞ
Allah'a karşı kâfir olan ve resulünü yalanlayanlar, sana indirilmiş olan bu Kur’an’ı işittikleri zaman bakışlarının keskinliğinin şiddetinden neredeyse bakışlarıyla seni yere yıkacaklardı. -Arzularına uyarak ve haktan yüz çevirerek- şöyle diyorlardı: "Bunu getiren resul kesinlikle bir delidir.''
عربی تفاسیر:
وَمَا هُوَ إِلَّا ذِكۡرٞ لِّلۡعَٰلَمِينَ
Oysa sana indirilmiş olan bu Kur’an, insanlar ve cinlere bir öğüt ve hatırlatmadan başka bir şey değildir.
عربی تفاسیر:
حالیہ صفحہ میں آیات کے فوائد:
• الصبر خلق محمود لازم للدعاة وغيرهم.
Sabırlı olmak, davetçi olan ve olmayan herkes için gereklidir. Çokça övülmüş bir ahlaktır.

• التوبة تَجُبُّ ما قبلها وهي من أسباب اصطفاء الله للعبد وجعله من عباده الصالحين.
Tevbe etmek, kendisinden önce işlenilen her şeyi siler. Ayrıca tevbe etmek Yüce Allah’ın kulunu seçip, salih kullarından kılması için bir sebeptir.

• تنوّع ما يرسله الله على الكفار والعصاة من عذاب دلالة على كمال قدرته وكمال عدله.
Allah’ın kâfirlere ve günahkârlara gönderdiği azabın farklı çeşitlerde olması, Allah’ın kudretinin ve adaletinin kemaline delalet eder.

 
معانی کا ترجمہ سورت: سورۂ قلم
سورتوں کی لسٹ صفحہ نمبر
 
قرآن کریم کے معانی کا ترجمہ - المختصر فی تفسیر القرآن الکریم کا ترکی ترجمہ - ترجمے کی لسٹ

المختصر فی تفسیر القرآن الکریم کا ترکی ترجمہ۔ مرکز تفسیر للدراسات العلمیۃ کی جانب سے جاری۔

بند کریں