Check out the new design

قرآن کریم کے معانی کا ترجمہ - المختصر فی تفسیر القرآن الکریم کا ترکی ترجمہ * - ترجمے کی لسٹ


معانی کا ترجمہ سورت: اعراف   آیت:
۞ قَالَ ٱلۡمَلَأُ ٱلَّذِينَ ٱسۡتَكۡبَرُواْ مِن قَوۡمِهِۦ لَنُخۡرِجَنَّكَ يَٰشُعَيۡبُ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مَعَكَ مِن قَرۡيَتِنَآ أَوۡ لَتَعُودُنَّ فِي مِلَّتِنَاۚ قَالَ أَوَلَوۡ كُنَّا كَٰرِهِينَ
Şuayb'ın kavminden büyüklük taslayanlardan ileri gelen önderleri Şuayb -aleyhisselam-'a dediler ki: "Ey Şuayb! Elbette seni ve seninle birlikte seni tasdik edenleri mutlaka memleketimizden çıkaracağız yahut mutlaka dinimize döneceksiniz." Şuayb onlara şaşırarak ve düşünceli bir şekilde: "Üzerinde bulunduğunuzun batıl olduğunu bilmemize rağmen dininize ve milletinize istemeye istemeye mi tabi olalım?" dedi.
عربی تفاسیر:
قَدِ ٱفۡتَرَيۡنَا عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًا إِنۡ عُدۡنَا فِي مِلَّتِكُم بَعۡدَ إِذۡ نَجَّىٰنَا ٱللَّهُ مِنۡهَاۚ وَمَا يَكُونُ لَنَآ أَن نَّعُودَ فِيهَآ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُ رَبُّنَاۚ وَسِعَ رَبُّنَا كُلَّ شَيۡءٍ عِلۡمًاۚ عَلَى ٱللَّهِ تَوَكَّلۡنَاۚ رَبَّنَا ٱفۡتَحۡ بَيۡنَنَا وَبَيۡنَ قَوۡمِنَا بِٱلۡحَقِّ وَأَنتَ خَيۡرُ ٱلۡفَٰتِحِينَ
Bizler üzerinde bulunduğunuz şirk ve küfre Yüce Allah'ın bizi bunlardan selamette kılmasından sonra inanacak olursak Allah'a karşı yalan söylemiş oluruz. Sizin batıl olan bu dininize tekrardan dönmemiz asla doğru ve isabetli olmaz. Ancak Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'nın dilemesi başka. Zira her canlı Yüce Allah'ın dilemesine boyun eğmiştir. Rabbimiz ilmiyle her şeyi kuşatmıştır, hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Bizi dosdoğru yolda sabit kılması ve cehennemin yollarından koruması için yalnızca Allah'a dayanıp güvendik. Rabbimiz! Bizimle kâfir kavmimizin arasında adaletle hükmet! Sen, mazlum hak sahibine inatçı zalim karşısında yardım et! Rabbimiz! Sen hükmedenlerin en hayırlısısın.
عربی تفاسیر:
وَقَالَ ٱلۡمَلَأُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَوۡمِهِۦ لَئِنِ ٱتَّبَعۡتُمۡ شُعَيۡبًا إِنَّكُمۡ إِذٗا لَّخَٰسِرُونَ
Şuayb'ın kavminden büyüklük taslayan, tevhit davetini reddeden ileri gelen kâfirler, Şuayb ve dininden tahzir ederek şöyle dediler: "Ey Kavmimiz! Eğer Şuayb'ın dinine girerseniz, kendi dininizi ve babalarınızın dinini terk etmiş olursunuz. Bundan dolayı siz mutlaka helak olursunuz."
عربی تفاسیر:
فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلرَّجۡفَةُ فَأَصۡبَحُواْ فِي دَارِهِمۡ جَٰثِمِينَ
Onları şiddetli sarsıntı, zelzele yakalamıştı da diyarlarında diz üstü çöküp yüzüstü uzanarak oldukları yerde ölmüş halde kaldılar.
عربی تفاسیر:
ٱلَّذِينَ كَذَّبُواْ شُعَيۡبٗا كَأَن لَّمۡ يَغۡنَوۡاْ فِيهَاۚ ٱلَّذِينَ كَذَّبُواْ شُعَيۡبٗا كَانُواْ هُمُ ٱلۡخَٰسِرِينَ
Şuayb'ı yalanlayanların hepsi helak oldular. Sanki orada yaşamamış ve orada hiçbir şeyden de istifade etmemiş gibiydiler. Şuayb'ı yalanlayanların asıl kendileri ziyana uğrayanlardır. Çünkü onlar hem kendilerini hem de sahip oldukları bütün varlıklarını (mallarını) ziyana uğrattılar. O'nun kavminden Mümin olanlar ise, yalanlayan kâfirlerin iddia ettiği gibi ziyana uğrayanlardan olmadılar.
عربی تفاسیر:
فَتَوَلَّىٰ عَنۡهُمۡ وَقَالَ يَٰقَوۡمِ لَقَدۡ أَبۡلَغۡتُكُمۡ رِسَٰلَٰتِ رَبِّي وَنَصَحۡتُ لَكُمۡۖ فَكَيۡفَ ءَاسَىٰ عَلَىٰ قَوۡمٖ كَٰفِرِينَ
Helak olduklarında peygamberleri Şuayb -aleyhisselam- onlardan yüz çevirdi ve onlara hitap ederek dedi ki: "Ey kavmim! Kesinlikle ben Rabbimin size tebliğ etmemi emrettiklerini tebliğ ettim ve nasihat ettim. Fakat siz nasihatimi kabul etmediniz ve yönlendirmeme boyun eğmediniz. Artık Allah'a karşı küfreden ve küfründe ısrar eden bir kavme karşı nasıl üzülebilirim?"
عربی تفاسیر:
وَمَآ أَرۡسَلۡنَا فِي قَرۡيَةٖ مِّن نَّبِيٍّ إِلَّآ أَخَذۡنَآ أَهۡلَهَا بِٱلۡبَأۡسَآءِ وَٱلضَّرَّآءِ لَعَلَّهُمۡ يَضَّرَّعُونَ
Kendilerine peygamber gönderdiğimiz memleketlerin halkı, o peygamberi yalanlayıp, kâfir olurlarsa, bizler de onları yoksulluk, sıkıntı ve hastalıklarla yakalarız. Böylece Allah'a boyun eğerek, üzerinde oldukları küfür ve büyüklük taslamayı terk edip, bırakmalarını umarız. Bu Kureyş kabilesi ve Allah'ın sünnetini yalanlayıp, kâfir olan yalanlayıcı topluluklar için bir uyarıdır.
عربی تفاسیر:
ثُمَّ بَدَّلۡنَا مَكَانَ ٱلسَّيِّئَةِ ٱلۡحَسَنَةَ حَتَّىٰ عَفَواْ وَّقَالُواْ قَدۡ مَسَّ ءَابَآءَنَا ٱلضَّرَّآءُ وَٱلسَّرَّآءُ فَأَخَذۡنَٰهُم بَغۡتَةٗ وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ
Sonra kötülüğü, fakirliği, darlığı ve hastalığı değiştirip yerine iyilik, hayır, bolluk ve güven verdik de halkın sayısı çoğaldı, malları bollaşıp arttı ve ardından şöyle dediler: "Bizim başımıza gelen şer ve hayırlar olağan bir döngüdür. Daha önce bizim atalarımız da böyle darlığa düşmüşler ve sonra bolluk görmüşlerdi." Başlarına gelen bu sıkıntılardan ibret almaları ve kendilerine verilen bu nimetlerin de istidrac olduğunu anlamaları istenmişti. Biz de kendilerini, hiç farkında olmadıkları ve beklemedikleri bir sırada ansızın yakalayıp cezalandırdık.
عربی تفاسیر:
حالیہ صفحہ میں آیات کے فوائد:
• من مظاهر إكرام الله لعباده الصالحين أنه فتح لهم أبواب العلم ببيان الحق من الباطل، وبنجاة المؤمنين، وعقاب الكافرين.
Allah'ın salih kullarına ikramının emarelerinden bir tanesi de, onlara hakkı batıldan ayırmaları, Müminlerin kazanıp kâfirlerin cezalandırılması için ilim kapılarını açmasıdır.

• من سُنَّة الله في عباده الإمهال؛ لكي يتعظوا بالأحداث، ويُقْلِعوا عما هم عليه من معاص وموبقات.
Allah'ın kulları üzerindeki sünnetlerinden bir tanesi de onlara süre tanıyıp, mühlet vermesidir. Böylece kullar, yaşanmış olaylardan ders alır ve işlemeye devam ettikleri büyük günahları ve yaptıkları isyanı terk ederler.

• الابتلاء بالشدة قد يصبر عليه الكثيرون، ويحتمل مشقاته الكثيرون، أما الابتلاء بالرخاء فالذين يصبرون عليه قليلون.
Çetin imtihanlara birçok kimse sabredebilir ve zorluğuna dayanabilir. Ancak bolluk ve nimetlerle imtihan olunmaya sabredenler ise çok azdır.

 
معانی کا ترجمہ سورت: اعراف
سورتوں کی لسٹ صفحہ نمبر
 
قرآن کریم کے معانی کا ترجمہ - المختصر فی تفسیر القرآن الکریم کا ترکی ترجمہ - ترجمے کی لسٹ

مرکز تفسیر للدراسات القرآنیۃ سے شائع ہوا ہے۔

بند کریں