আল-কোৰআনুল কাৰীমৰ অৰ্থানুবাদ - তুৰ্কী অনুবাদ- ড. আলী ঔঝক আৰু অনুবাদ গোষ্ঠী * - অনুবাদসমূহৰ সূচীপত্ৰ

XML CSV Excel API
Please review the Terms and Policies
অৰ্থানুবাদ ছুৰা: ছুৰা আশ্ব-শ্বুআৰা   আয়াত:
ছুৰাৰ তালিকা পৃষ্ঠা নং HTML

Sûratu'ş-Şuarâ'

আয়াত: 1

طسٓمٓ
Tâ. Sîn. Mîm.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 2

تِلۡكَ ءَايَٰتُ ٱلۡكِتَٰبِ ٱلۡمُبِينِ
Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 3

لَعَلَّكَ بَٰخِعٞ نَّفۡسَكَ أَلَّا يَكُونُواْ مُؤۡمِنِينَ
(Rasûlüm!) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın!
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 4

إِن نَّشَأۡ نُنَزِّلۡ عَلَيۡهِم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ ءَايَةٗ فَظَلَّتۡ أَعۡنَٰقُهُمۡ لَهَا خَٰضِعِينَ
Biz dilesek, onların üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyunları eğilip kalır.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 5

وَمَا يَأۡتِيهِم مِّن ذِكۡرٖ مِّنَ ٱلرَّحۡمَٰنِ مُحۡدَثٍ إِلَّا كَانُواْ عَنۡهُ مُعۡرِضِينَ
Kendilerine, Rahmân (o çok esirgeyici Allah) dan hiçbir yeni öğüt gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler. @সংশোধনকৃত
Kendilerine, o çok esirgeyici Allah'tan hiçbir yeni öğüt gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 6

فَقَدۡ كَذَّبُواْ فَسَيَأۡتِيهِمۡ أَنۢبَٰٓؤُاْ مَا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ
Üstelik (ona) «yalandır» derler, fakat alay edip durdukları şeylerin haberleri yakında onlara gelecektir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 7

أَوَلَمۡ يَرَوۡاْ إِلَى ٱلۡأَرۡضِ كَمۡ أَنۢبَتۡنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوۡجٖ كَرِيمٍ
Yeryüzüne bir bakmazlar mı! Orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirdik.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 8

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Şüphesiz bunlarda (Allah'ın kudretine) bir nişâne vardır; ama çoğu iman etmezler.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 9

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Şüphe yok ki Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 10

وَإِذۡ نَادَىٰ رَبُّكَ مُوسَىٰٓ أَنِ ٱئۡتِ ٱلۡقَوۡمَ ٱلظَّٰلِمِينَ
Hani Rabbin Musa'ya: O zalimler güruhuna, git diye seslenmişti.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 11

قَوۡمَ فِرۡعَوۡنَۚ أَلَا يَتَّقُونَ
Firavun'un kavmine. Hâlâ (başlarına gelecekten) sakınmayacaklar mı onlar?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 12

قَالَ رَبِّ إِنِّيٓ أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ
Musa şöyle dedi: Rabbim! Doğrusu, beni yalancılıkla suçlamalarından korkuyorum.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 13

وَيَضِيقُ صَدۡرِي وَلَا يَنطَلِقُ لِسَانِي فَأَرۡسِلۡ إِلَىٰ هَٰرُونَ
"Göğsüm daralıyor; dilim çözülmüyor; onun için Harun'a da elçilik ver. @সংশোধনকৃত
(Bu durumda) içim daralır, dilim dönmez; onun için Harun'a da elçilik ver.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 14

وَلَهُمۡ عَلَيَّ ذَنۢبٞ فَأَخَافُ أَن يَقۡتُلُونِ
Onların bana isnad ettikleri bir suç da var. Bundan ötürü beni öldürmelerinden korkuyorum.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 15

قَالَ كَلَّاۖ فَٱذۡهَبَا بِـَٔايَٰتِنَآۖ إِنَّا مَعَكُم مُّسۡتَمِعُونَ
Allah buyurdu: Hayır (seni asla öldüremezler)! İkiniz mucizelerimizle gidin. Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz, (her şeyi) işitmekteyiz.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 16

فَأۡتِيَا فِرۡعَوۡنَ فَقُولَآ إِنَّا رَسُولُ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Haydi Firavun’a gidip deyin ki: Gerçekten biz, âlemlerin Rabbi'nin elçisiyiz;
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 17

أَنۡ أَرۡسِلۡ مَعَنَا بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ
İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 18

قَالَ أَلَمۡ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدٗا وَلَبِثۡتَ فِينَا مِنۡ عُمُرِكَ سِنِينَ
(Kendisine Allah'ın emri tebliğ edilince Firavun) dedi ki: Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 19

وَفَعَلۡتَ فَعۡلَتَكَ ٱلَّتِي فَعَلۡتَ وَأَنتَ مِنَ ٱلۡكَٰفِرِينَ
Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. Sen nankörün birisin!
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 20

قَالَ فَعَلۡتُهَآ إِذٗا وَأَنَا۠ مِنَ ٱلضَّآلِّينَ
Mûsâ da demişti ki: "Ben onu o zaman cahillerden biri olarak, bilmeyerek yapmıştım."
 @সংশোধনকৃত
Musa: Ben, dedi, o işi o anda sonunun ne olacağını bilmeyerek yaptım.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 21

فَفَرَرۡتُ مِنكُمۡ لَمَّا خِفۡتُكُمۡ فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكۡمٗا وَجَعَلَنِي مِنَ ٱلۡمُرۡسَلِينَ
Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 22

وَتِلۡكَ نِعۡمَةٞ تَمُنُّهَا عَلَيَّ أَنۡ عَبَّدتَّ بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ
O nimet diye başıma kaktığın ise, (aslında) İsrailoğullarını kendine kul köle etmendir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 23

قَالَ فِرۡعَوۡنُ وَمَا رَبُّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Firavun şöyle dedi: Alemlerin Rabbi dediğin de nedir?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 24

قَالَ رَبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَهُمَآۖ إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ
Musa cevap verdi: Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız, (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 25

قَالَ لِمَنۡ حَوۡلَهُۥٓ أَلَا تَسۡتَمِعُونَ
(Firavun) etrafında bulunanlara: İşitiyor musunuz? dedi.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 26

قَالَ رَبُّكُمۡ وَرَبُّ ءَابَآئِكُمُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Musa dedi ki: O, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbidir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 27

قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ ٱلَّذِيٓ أُرۡسِلَ إِلَيۡكُمۡ لَمَجۡنُونٞ
Firavun: Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir, dedi.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 28

قَالَ رَبُّ ٱلۡمَشۡرِقِ وَٱلۡمَغۡرِبِ وَمَا بَيۡنَهُمَآۖ إِن كُنتُمۡ تَعۡقِلُونَ
Musa devamla şunu söyledi: Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir .
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 29

قَالَ لَئِنِ ٱتَّخَذۡتَ إِلَٰهًا غَيۡرِي لَأَجۡعَلَنَّكَ مِنَ ٱلۡمَسۡجُونِينَ
Firavun: Benden başkasını tanrı edinirsen, andolsun ki seni zindanlıklardan ederim! dedi.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 30

قَالَ أَوَلَوۡ جِئۡتُكَ بِشَيۡءٖ مُّبِينٖ
Musa: Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı? dedi.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 31

قَالَ فَأۡتِ بِهِۦٓ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
Firavun: Doğru söyleyenlerden isen, haydi getir onu! diye karşılık verdi.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 32

فَأَلۡقَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعۡبَانٞ مُّبِينٞ
Bunun üzerine Musa asâsını atıverdi; bir de ne görsünler, asâ apaçık koca bir yılan (oluvermiş).
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 33

وَنَزَعَ يَدَهُۥ فَإِذَا هِيَ بَيۡضَآءُ لِلنَّٰظِرِينَ
Elini de (koynundan) çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir şey oluvermiş)!
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 34

قَالَ لِلۡمَلَإِ حَوۡلَهُۥٓ إِنَّ هَٰذَا لَسَٰحِرٌ عَلِيمٞ
Firavun, çevresindeki ileri gelenlere: Bu, dedi, doğrusu çok bilgili bir sihirbaz!
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 35

يُرِيدُ أَن يُخۡرِجَكُم مِّنۡ أَرۡضِكُم بِسِحۡرِهِۦ فَمَاذَا تَأۡمُرُونَ
Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 36

قَالُوٓاْ أَرۡجِهۡ وَأَخَاهُ وَٱبۡعَثۡ فِي ٱلۡمَدَآئِنِ حَٰشِرِينَ
Etrafındakiler de ona şöyle demişlerdi: "Onu ve kardeşini alıkoy ve şehirlere toplayıcı görevliler gönder. @সংশোধনকৃত
Dediler ki: Onu ve kardeşini eğle ve şehirlere toplayıcı görevliler gönder;
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 37

يَأۡتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلِيمٖ
Ne kadar bilgisi derin sihirbaz varsa sana getirsinler.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 38

فَجُمِعَ ٱلسَّحَرَةُ لِمِيقَٰتِ يَوۡمٖ مَّعۡلُومٖ
Böylece sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde biraraya getirildi.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 39

وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلۡ أَنتُم مُّجۡتَمِعُونَ
Halka: Siz de toplanıyor musunuz (haydi hemen toplanın), denildi. 
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 40

لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ ٱلسَّحَرَةَ إِن كَانُواْ هُمُ ٱلۡغَٰلِبِينَ
(Firavunun adamları:) Eğer üstün gelirlerse, herhalde sihirbazlara uyarız, dediler.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 41

فَلَمَّا جَآءَ ٱلسَّحَرَةُ قَالُواْ لِفِرۡعَوۡنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجۡرًا إِن كُنَّا نَحۡنُ ٱلۡغَٰلِبِينَ
Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a: Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır değil mi? dediler.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 42

قَالَ نَعَمۡ وَإِنَّكُمۡ إِذٗا لَّمِنَ ٱلۡمُقَرَّبِينَ
Firavun cevap verdi: Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden de olacaksınız.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 43

قَالَ لَهُم مُّوسَىٰٓ أَلۡقُواْ مَآ أَنتُم مُّلۡقُونَ
Musa onlara: Ne atacaksanız atın! dedi.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 44

فَأَلۡقَوۡاْ حِبَالَهُمۡ وَعِصِيَّهُمۡ وَقَالُواْ بِعِزَّةِ فِرۡعَوۡنَ إِنَّا لَنَحۡنُ ٱلۡغَٰلِبُونَ
Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve: Firavun'un kudreti hakkı için elbette bizler galip geleceğiz, dediler.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 45

فَأَلۡقَىٰ مُوسَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ تَلۡقَفُ مَا يَأۡفِكُونَ
Sonra Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuveriyor!
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 46

فَأُلۡقِيَ ٱلسَّحَرَةُ سَٰجِدِينَ
(Bunu görünce) sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 47

قَالُوٓاْ ءَامَنَّا بِرَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
«Âlemlerin Rabbine, iman ettik» dediler.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 48

رَبِّ مُوسَىٰ وَهَٰرُونَ
Musa ve Harun'un Rabbi.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 49

قَالَ ءَامَنتُمۡ لَهُۥ قَبۡلَ أَنۡ ءَاذَنَ لَكُمۡۖ إِنَّهُۥ لَكَبِيرُكُمُ ٱلَّذِي عَلَّمَكُمُ ٱلسِّحۡرَ فَلَسَوۡفَ تَعۡلَمُونَۚ لَأُقَطِّعَنَّ أَيۡدِيَكُمۡ وَأَرۡجُلَكُم مِّنۡ خِلَٰفٖ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمۡ أَجۡمَعِينَ
Firavun, (kızgınlık içinde) dedi ki: Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha! Demek ki size sihri öğreten büyüğünüzmüş o! Ama şimdi (size yapacağımı görecek ve) bileceksiniz. Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım!
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 50

قَالُواْ لَا ضَيۡرَۖ إِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا مُنقَلِبُونَ
«Zararı yok, dediler, (nasıl olsa) biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz.»
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 51

إِنَّا نَطۡمَعُ أَن يَغۡفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَٰيَٰنَآ أَن كُنَّآ أَوَّلَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
«Biz, ilk iman edenler olduğumuz için Rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umarız.»
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 52

۞ وَأَوۡحَيۡنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ أَنۡ أَسۡرِ بِعِبَادِيٓ إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ
Musa’ya: Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü takip edileceksiniz, diye vahyettik.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 53

فَأَرۡسَلَ فِرۡعَوۡنُ فِي ٱلۡمَدَآئِنِ حَٰشِرِينَ
Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi:
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 54

إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ لَشِرۡذِمَةٞ قَلِيلُونَ
«Esasen bunlar, sayıları az, bölük pörçük bir cemaattır.»
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 55

وَإِنَّهُمۡ لَنَا لَغَآئِظُونَ
«(Böyle iken) kesinkes bizi öfkelendirmişlerdir.»
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 56

وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَٰذِرُونَ
«Biz ise, elbette uyanık (ve yek vücut) bir cemaatız.» (diyor ve dedirtiyordu).
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 57

فَأَخۡرَجۡنَٰهُم مِّن جَنَّٰتٖ وَعُيُونٖ
Ama (sonunda) biz onları (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pınarlardan, çıkardık.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 58

وَكُنُوزٖ وَمَقَامٖ كَرِيمٖ
Hâzinelerden ve değerli bir yerden çıkardık.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 59

كَذَٰلِكَۖ وَأَوۡرَثۡنَٰهَا بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ
Böylece, bunlara İsrailoğullarını mirasçı yaptık.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 60

فَأَتۡبَعُوهُم مُّشۡرِقِينَ
Derken (Firavun ve adamları) gün doğumunda onların ardına düştüler.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 61

فَلَمَّا تَرَٰٓءَا ٱلۡجَمۡعَانِ قَالَ أَصۡحَٰبُ مُوسَىٰٓ إِنَّا لَمُدۡرَكُونَ
İki topluluk birbirini görünce, Musa'nın adamları: "İşte yakalandık!" dediler.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 62

قَالَ كَلَّآۖ إِنَّ مَعِيَ رَبِّي سَيَهۡدِينِ
Musa: Asla! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 63

فَأَوۡحَيۡنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ أَنِ ٱضۡرِب بِّعَصَاكَ ٱلۡبَحۡرَۖ فَٱنفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرۡقٖ كَٱلطَّوۡدِ ٱلۡعَظِيمِ
Bunun üzerine Musa'ya: Asân ile denize vur! diye vahyettik. (Vurunca deniz) derhal yarıldı (on iki yol açıldı), her bölük koca bir dağ gibi oldu.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 64

وَأَزۡلَفۡنَا ثَمَّ ٱلۡأٓخَرِينَ
Ötekilerini de oraya yaklaştırdık.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 65

وَأَنجَيۡنَا مُوسَىٰ وَمَن مَّعَهُۥٓ أَجۡمَعِينَ
Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 66

ثُمَّ أَغۡرَقۡنَا ٱلۡأٓخَرِينَ
Sonra ötekilerini suda boğduk.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 67

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Şüphesiz bunda bir ibret vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 68

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 69

وَٱتۡلُ عَلَيۡهِمۡ نَبَأَ إِبۡرَٰهِيمَ
(Rasûlüm!) Onlara İbrahim’in haberini de naklet.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 70

إِذۡ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوۡمِهِۦ مَا تَعۡبُدُونَ
Hani o, babasına ve kavmine: Neye tapıyorsunuz? demişti.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 71

قَالُواْ نَعۡبُدُ أَصۡنَامٗا فَنَظَلُّ لَهَا عَٰكِفِينَ
«Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz» diye cevap verdiler.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 72

قَالَ هَلۡ يَسۡمَعُونَكُمۡ إِذۡ تَدۡعُونَ
İbrahim: Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 73

أَوۡ يَنفَعُونَكُمۡ أَوۡ يَضُرُّونَ
Yahut size fayda ya da zarar verebiliyorlar mı?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 74

قَالُواْ بَلۡ وَجَدۡنَآ ءَابَآءَنَا كَذَٰلِكَ يَفۡعَلُونَ
Şöyle cevap verdiler: Hayır, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 75

قَالَ أَفَرَءَيۡتُم مَّا كُنتُمۡ تَعۡبُدُونَ
İbrahim dedi ki: İyi ama,neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 76

أَنتُمۡ وَءَابَآؤُكُمُ ٱلۡأَقۡدَمُونَ
İster sizin, ister önceki atalarınızın.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 77

فَإِنَّهُمۡ عَدُوّٞ لِّيٓ إِلَّا رَبَّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
İyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur);
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 78

ٱلَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهۡدِينِ
Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O'dur.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 79

وَٱلَّذِي هُوَ يُطۡعِمُنِي وَيَسۡقِينِ
Beni yediren, içiren O’dur.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 80

وَإِذَا مَرِضۡتُ فَهُوَ يَشۡفِينِ
Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 81

وَٱلَّذِي يُمِيتُنِي ثُمَّ يُحۡيِينِ
Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O’dur.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 82

وَٱلَّذِيٓ أَطۡمَعُ أَن يَغۡفِرَ لِي خَطِيٓـَٔتِي يَوۡمَ ٱلدِّينِ
Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O'dur.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 83

رَبِّ هَبۡ لِي حُكۡمٗا وَأَلۡحِقۡنِي بِٱلصَّٰلِحِينَ
Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat. 
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 84

وَٱجۡعَل لِّي لِسَانَ صِدۡقٖ فِي ٱلۡأٓخِرِينَ
"Benden sonrakiler içinde, beni iyi dille anılanlardan eyle."
 @সংশোধনকৃত
Bana, sonra gelecekler içinde, iyilikle anılmak nasip eyle!
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 85

وَٱجۡعَلۡنِي مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ ٱلنَّعِيمِ
Beni, Naîm cennetinin vârislerinden kıl.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 86

وَٱغۡفِرۡ لِأَبِيٓ إِنَّهُۥ كَانَ مِنَ ٱلضَّآلِّينَ
Babamı da bağışla (ona tevbe ve iman nasip et). Çünkü o sapıklardandır.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 87

وَلَا تُخۡزِنِي يَوۡمَ يُبۡعَثُونَ
(İnsanların) dirilecekleri gün, beni mahcup etme.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 88

يَوۡمَ لَا يَنفَعُ مَالٞ وَلَا بَنُونَ
O gün, ne mal fayda verir ne de evlât.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 89

إِلَّا مَنۡ أَتَى ٱللَّهَ بِقَلۡبٖ سَلِيمٖ
Ancak Allah'a kalbi selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur).
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 90

وَأُزۡلِفَتِ ٱلۡجَنَّةُ لِلۡمُتَّقِينَ
(O gün) cennet, takvâ sahiplerine yaklaştırılır.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 91

وَبُرِّزَتِ ٱلۡجَحِيمُ لِلۡغَاوِينَ
Cehennem de azgınlara apaçık gösterilir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 92

وَقِيلَ لَهُمۡ أَيۡنَ مَا كُنتُمۡ تَعۡبُدُونَ
Onlara: Allah’tan gayrı taptıklarınız hani nerede?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 93

مِن دُونِ ٱللَّهِ هَلۡ يَنصُرُونَكُمۡ أَوۡ يَنتَصِرُونَ
Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine (olsun) yardımları dokunuyor mu? denilir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 94

فَكُبۡكِبُواْ فِيهَا هُمۡ وَٱلۡغَاوُۥنَ
Artık onlar, o azgınlar toptan oraya tepetaklak (cehenneme) atılırlar
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 95

وَجُنُودُ إِبۡلِيسَ أَجۡمَعُونَ
ve İblis orduları,
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 96

قَالُواْ وَهُمۡ فِيهَا يَخۡتَصِمُونَ
orada birbirleriyle çekişerek şöyle derler:
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 97

تَٱللَّهِ إِن كُنَّا لَفِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٍ
Vallahi, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 98

إِذۡ نُسَوِّيكُم بِرَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Çünkü biz sizi âlemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 99

وَمَآ أَضَلَّنَآ إِلَّا ٱلۡمُجۡرِمُونَ
Bizi ancak o günahkârlar saptırdı.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 100

فَمَا لَنَا مِن شَٰفِعِينَ
Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var,
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 101

وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٖ
ne de yakın bir dostumuz.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 102

فَلَوۡ أَنَّ لَنَا كَرَّةٗ فَنَكُونَ مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Ah keşke bizim için (dünyaya) bir dönüş daha olsa da, müminlerden olsak!
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 103

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır, ama çokları iman etmezler.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 104

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 105

كَذَّبَتۡ قَوۡمُ نُوحٍ ٱلۡمُرۡسَلِينَ
Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladılar.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 106

إِذۡ قَالَ لَهُمۡ أَخُوهُمۡ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 107

إِنِّي لَكُمۡ رَسُولٌ أَمِينٞ
Bilin ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 108

فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 109

وَمَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٍۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 110

فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Onun için, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 111

۞ قَالُوٓاْ أَنُؤۡمِنُ لَكَ وَٱتَّبَعَكَ ٱلۡأَرۡذَلُونَ
Onlar şöyle cevap verdiler. Sana düşük seviyeli kimseler tâbi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç! 
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 112

قَالَ وَمَا عِلۡمِي بِمَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ
Nuh dedi ki: Onların yaptıkları hakkında bilgim yoktur.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 113

إِنۡ حِسَابُهُمۡ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّيۖ لَوۡ تَشۡعُرُونَ
Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Bir düşünseniz!
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 114

وَمَآ أَنَا۠ بِطَارِدِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Ben iman eden kimseleri kovacak değilim.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 115

إِنۡ أَنَا۠ إِلَّا نَذِيرٞ مُّبِينٞ
Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 116

قَالُواْ لَئِن لَّمۡ تَنتَهِ يَٰنُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلۡمَرۡجُومِينَ
Dediler ki: Ey Nuh! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşlanmışlardan olacaksın!
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 117

قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوۡمِي كَذَّبُونِ
Nuh: Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla suçladı.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 118

فَٱفۡتَحۡ بَيۡنِي وَبَيۡنَهُمۡ فَتۡحٗا وَنَجِّنِي وَمَن مَّعِيَ مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 119

فَأَنجَيۡنَٰهُ وَمَن مَّعَهُۥ فِي ٱلۡفُلۡكِ ٱلۡمَشۡحُونِ
Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde (taşıyarak) kurtardık.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 120

ثُمَّ أَغۡرَقۡنَا بَعۡدُ ٱلۡبَاقِينَ
Sonra da geri kalanları suda boğduk.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 121

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 122

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 123

كَذَّبَتۡ عَادٌ ٱلۡمُرۡسَلِينَ
Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 124

إِذۡ قَالَ لَهُمۡ أَخُوهُمۡ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 125

إِنِّي لَكُمۡ رَسُولٌ أَمِينٞ
Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 126

فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 127

وَمَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٍۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 128

أَتَبۡنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ ءَايَةٗ تَعۡبَثُونَ
Siz her yüksek yere bir alâmet (köşk) dikerek eğleniyor musunuz? @সংশোধনকৃত
Siz her yüksek yere bir alâmet dikerek eğleniyor musunuz?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 129

وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمۡ تَخۡلُدُونَ
Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 130

وَإِذَا بَطَشۡتُم بَطَشۡتُمۡ جَبَّارِينَ
Yakaladığınız zaman, zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 131

فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 132

وَٱتَّقُواْ ٱلَّذِيٓ أَمَدَّكُم بِمَا تَعۡلَمُونَ
Bildiğiniz şeyleri size veren, (Allah'a karşı gelmek) den sakının.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 133

أَمَدَّكُم بِأَنۡعَٰمٖ وَبَنِينَ
Size nimetler (davarlar), oğullar, ihsan eden @সংশোধনকৃত
size davarlar, oğullar, ihsan eden
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 134

وَجَنَّٰتٖ وَعُيُونٍ
bağlar, pınarlar…
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 135

إِنِّيٓ أَخَافُ عَلَيۡكُمۡ عَذَابَ يَوۡمٍ عَظِيمٖ
Doğrusu sizin hakkınızda muazzam bir günün azabından endişe ediyorum.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 136

قَالُواْ سَوَآءٌ عَلَيۡنَآ أَوَعَظۡتَ أَمۡ لَمۡ تَكُن مِّنَ ٱلۡوَٰعِظِينَ
(Onlar) şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 137

إِنۡ هَٰذَآ إِلَّا خُلُقُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Bu, öncekilerin geleneğinden (masallarından) başka bir şey değildir. @সংশোধনকৃত
Bu, öncekilerin geleneğinden başka bir şey değildir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 138

وَمَا نَحۡنُ بِمُعَذَّبِينَ
Biz azaba uğratılacak da değiliz.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 139

فَكَذَّبُوهُ فَأَهۡلَكۡنَٰهُمۡۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Böylece onu yalancılıkla suçladılar; biz de kendilerini helâk ettik. Doğrusu bunda büyük bir ibret vardır; ama çokları iman etmezler.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 140

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 141

كَذَّبَتۡ ثَمُودُ ٱلۡمُرۡسَلِينَ
Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 142

إِذۡ قَالَ لَهُمۡ أَخُوهُمۡ صَٰلِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Kardeşleri Sâlih onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 143

إِنِّي لَكُمۡ رَسُولٌ أَمِينٞ
Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 144

فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 145

وَمَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٍۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 146

أَتُتۡرَكُونَ فِي مَا هَٰهُنَآ ءَامِنِينَ
Siz burada, güven içinde bırakılacak mısınız (sanırsınız)!
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 147

فِي جَنَّٰتٖ وَعُيُونٖ
Bahçelerin, pınarların içinde;
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 148

وَزُرُوعٖ وَنَخۡلٖ طَلۡعُهَا هَضِيمٞ
ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 149

وَتَنۡحِتُونَ مِنَ ٱلۡجِبَالِ بُيُوتٗا فَٰرِهِينَ
(Böyle sanıp) dağlardan ustaca evler yontuyorsunuz (oyup yapıyorsunuz).
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 150

فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 151

وَلَا تُطِيعُوٓاْ أَمۡرَ ٱلۡمُسۡرِفِينَ
Aşırı gidenlerin emrine uymayın.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 152

ٱلَّذِينَ يُفۡسِدُونَ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَا يُصۡلِحُونَ
Onlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyor, fakat ıslâh etmiyorlar. @সংশোধনকৃত
Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 153

قَالُوٓاْ إِنَّمَآ أَنتَ مِنَ ٱلۡمُسَحَّرِينَ
Dediler ki: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 154

مَآ أَنتَ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُنَا فَأۡتِ بِـَٔايَةٍ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
Sen de ancak bizim gibi bir insansın. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 155

قَالَ هَٰذِهِۦ نَاقَةٞ لَّهَا شِرۡبٞ وَلَكُمۡ شِرۡبُ يَوۡمٖ مَّعۡلُومٖ
Salih: İşte (mucize) bu dişi devedir; onun bir su içme hakkı vardır, belli bir günün içme hakkı da sizindir, dedi.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 156

وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوٓءٖ فَيَأۡخُذَكُمۡ عَذَابُ يَوۡمٍ عَظِيمٖ
Ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 157

فَعَقَرُوهَا فَأَصۡبَحُواْ نَٰدِمِينَ
Buna rağmen onlar deveyi kestiler; ama pişman da oldular.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 158

فَأَخَذَهُمُ ٱلۡعَذَابُۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Bunun üzerine onları azap yakaladı. Doğrusu bunda, büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 159

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. 
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 160

كَذَّبَتۡ قَوۡمُ لُوطٍ ٱلۡمُرۡسَلِينَ
Lût kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladı.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 161

إِذۡ قَالَ لَهُمۡ أَخُوهُمۡ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 162

إِنِّي لَكُمۡ رَسُولٌ أَمِينٞ
Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 163

فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 164

وَمَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٍۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 165

أَتَأۡتُونَ ٱلذُّكۡرَانَ مِنَ ٱلۡعَٰلَمِينَ
İnsanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 166

وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمۡ رَبُّكُم مِّنۡ أَزۡوَٰجِكُمۚ بَلۡ أَنتُمۡ قَوۡمٌ عَادُونَ
Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıyorsunuz... Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz! @সংশোধনকৃত
Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, Doğrusu siz sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz!
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 167

قَالُواْ لَئِن لَّمۡ تَنتَهِ يَٰلُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلۡمُخۡرَجِينَ
Onlar şöyle dediler: Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürgün edilmişlerden olacaksın!
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 168

قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُم مِّنَ ٱلۡقَالِينَ
Lût: Doğrusu, dedi, ben sizin bu işinizden tiksinmekteyim!
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 169

رَبِّ نَجِّنِي وَأَهۡلِي مِمَّا يَعۡمَلُونَ
Rabbim! Beni ve ailemi, onların yapageldiklerinden (vebalinden) kurtar.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 170

فَنَجَّيۡنَٰهُ وَأَهۡلَهُۥٓ أَجۡمَعِينَ
Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 171

إِلَّا عَجُوزٗا فِي ٱلۡغَٰبِرِينَ
Ancak yaşlı bir kadın dışında O, geride kalanlardan (oldu). @সংশোধনকৃত
ancak bir kocakan müstesna. O, geride kalanlardan (oldu).
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 172

ثُمَّ دَمَّرۡنَا ٱلۡأٓخَرِينَ
Sonra diğerlerini helâk ettik.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 173

وَأَمۡطَرۡنَا عَلَيۡهِم مَّطَرٗاۖ فَسَآءَ مَطَرُ ٱلۡمُنذَرِينَ
Üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki... Uyarılanların (fakat yola gelmeyenlerin) yağmuru ne de kötü!
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 174

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Elbet bunda büyük bir ibret vardır; fakat çokları iman etmezler.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 175

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 176

كَذَّبَ أَصۡحَٰبُ لۡـَٔيۡكَةِ ٱلۡمُرۡسَلِينَ
Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla suçladı.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 177

إِذۡ قَالَ لَهُمۡ شُعَيۡبٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Şuayb onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 178

إِنِّي لَكُمۡ رَسُولٌ أَمِينٞ
Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 179

فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 180

وَمَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٍۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 181

۞ أَوۡفُواْ ٱلۡكَيۡلَ وَلَا تَكُونُواْ مِنَ ٱلۡمُخۡسِرِينَ
Ölçüyü tastamam yapın, (insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 182

وَزِنُواْ بِٱلۡقِسۡطَاسِ ٱلۡمُسۡتَقِيمِ
Doğru terazi ile tartın.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 183

وَلَا تَبۡخَسُواْ ٱلنَّاسَ أَشۡيَآءَهُمۡ وَلَا تَعۡثَوۡاْ فِي ٱلۡأَرۡضِ مُفۡسِدِينَ
İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. 
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 184

وَٱتَّقُواْ ٱلَّذِي خَلَقَكُمۡ وَٱلۡجِبِلَّةَ ٱلۡأَوَّلِينَ
Sizi ve önceki nesilleri yaratan (Allah) dan korkun.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 185

قَالُوٓاْ إِنَّمَآ أَنتَ مِنَ ٱلۡمُسَحَّرِينَ
Onlar söyle dediler: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 186

وَمَآ أَنتَ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُنَا وَإِن نَّظُنُّكَ لَمِنَ ٱلۡكَٰذِبِينَ
Sen de, ancak bizim gibi bir beşersin. Bil ki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 187

فَأَسۡقِطۡ عَلَيۡنَا كِسَفٗا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten azap yağdır.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 188

قَالَ رَبِّيٓ أَعۡلَمُ بِمَا تَعۡمَلُونَ
Şuayb: Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir, dedi.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 189

فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمۡ عَذَابُ يَوۡمِ ٱلظُّلَّةِۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَذَابَ يَوۡمٍ عَظِيمٍ
Velhasıl onu yalancı saydılar da, kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, muazzam bir günün azabı idi!
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 190

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 191

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 192

وَإِنَّهُۥ لَتَنزِيلُ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Muhakkak ki o (Kur'an) âlemlerin Rabbinin indirmesidir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 193

نَزَلَ بِهِ ٱلرُّوحُ ٱلۡأَمِينُ
(Rasûlüm!) Onu Rûhu'l-emîn (Cebrail) indirmiştir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 194

عَلَىٰ قَلۡبِكَ لِتَكُونَ مِنَ ٱلۡمُنذِرِينَ
Uyarıcılardan olasın diye, senin kalbine
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 195

بِلِسَانٍ عَرَبِيّٖ مُّبِينٖ
apaçık Arap diliyle.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 196

وَإِنَّهُۥ لَفِي زُبُرِ ٱلۡأَوَّلِينَ
O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 197

أَوَلَمۡ يَكُن لَّهُمۡ ءَايَةً أَن يَعۡلَمَهُۥ عُلَمَٰٓؤُاْ بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ
Benî İsrail bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 198

وَلَوۡ نَزَّلۡنَٰهُ عَلَىٰ بَعۡضِ ٱلۡأَعۡجَمِينَ
Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de,
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 199

فَقَرَأَهُۥ عَلَيۡهِم مَّا كَانُواْ بِهِۦ مُؤۡمِنِينَ
bunu onlara o okusaydı, yine ona iman etmezlerdi.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 200

كَذَٰلِكَ سَلَكۡنَٰهُ فِي قُلُوبِ ٱلۡمُجۡرِمِينَ
Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 201

لَا يُؤۡمِنُونَ بِهِۦ حَتَّىٰ يَرَوُاْ ٱلۡعَذَابَ ٱلۡأَلِيمَ
Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 202

فَيَأۡتِيَهُم بَغۡتَةٗ وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ
İşte bu (azap) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 203

فَيَقُولُواْ هَلۡ نَحۡنُ مُنظَرُونَ
O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 204

أَفَبِعَذَابِنَا يَسۡتَعۡجِلُونَ
(Durmadan mucize talebiyle) onlar bizim azabımızı mı çarçabuk istiyorlardı?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 205

أَفَرَءَيۡتَ إِن مَّتَّعۡنَٰهُمۡ سِنِينَ
Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatıp nimetlerden faydalandırsak,
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 206

ثُمَّ جَآءَهُم مَّا كَانُواْ يُوعَدُونَ
sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse!
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 207

مَآ أَغۡنَىٰ عَنۡهُم مَّا كَانُواْ يُمَتَّعُونَ
Faydalandırıldıkları nimetler onlara hiç yarar sağlamayacaktır.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 208

وَمَآ أَهۡلَكۡنَا مِن قَرۡيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنذِرُونَ
Biz hiçbir memleketi, (gönderdiğimiz) uyarıcıları (peygamberleri) olmadan yok etmemişizdir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 209

ذِكۡرَىٰ وَمَا كُنَّا ظَٰلِمِينَ
Öğüt vermek üzere, biz zalim değiliz.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 210

وَمَا تَنَزَّلَتۡ بِهِ ٱلشَّيَٰطِينُ
O'nu (Kur'an’ı) şeytanlar indirmedi.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 211

وَمَا يَنۢبَغِي لَهُمۡ وَمَا يَسۡتَطِيعُونَ
Bu onlara düşmez; zaten güçleri de yetmez.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 212

إِنَّهُمۡ عَنِ ٱلسَّمۡعِ لَمَعۡزُولُونَ
Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 213

فَلَا تَدۡعُ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ فَتَكُونَ مِنَ ٱلۡمُعَذَّبِينَ
O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, sonra azap edilenlerden olursun!
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 214

وَأَنذِرۡ عَشِيرَتَكَ ٱلۡأَقۡرَبِينَ
(Önce) en yakın akrabanı uyar.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 215

وَٱخۡفِضۡ جَنَاحَكَ لِمَنِ ٱتَّبَعَكَ مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 216

فَإِنۡ عَصَوۡكَ فَقُلۡ إِنِّي بَرِيٓءٞ مِّمَّا تَعۡمَلُونَ
Şayet sana karşı gelirlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 217

وَتَوَكَّلۡ عَلَى ٱلۡعَزِيزِ ٱلرَّحِيمِ
Sen O mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 218

ٱلَّذِي يَرَىٰكَ حِينَ تَقُومُ
O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 219

وَتَقَلُّبَكَ فِي ٱلسَّٰجِدِينَ
Secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor).
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 220

إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡعَلِيمُ
Her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilen, muhakkak ki O'dur. @সংশোধনকৃত
Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O’dur.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 221

هَلۡ أُنَبِّئُكُمۡ عَلَىٰ مَن تَنَزَّلُ ٱلشَّيَٰطِينُ
Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 222

تَنَزَّلُ عَلَىٰ كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٖ
Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 223

يُلۡقُونَ ٱلسَّمۡعَ وَأَكۡثَرُهُمۡ كَٰذِبُونَ
Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 224

وَٱلشُّعَرَآءُ يَتَّبِعُهُمُ ٱلۡغَاوُۥنَ
Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 225

أَلَمۡ تَرَ أَنَّهُمۡ فِي كُلِّ وَادٖ يَهِيمُونَ
Onların her vâdide başıboş dolaştıklarını görmedin mi?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 226

وَأَنَّهُمۡ يَقُولُونَ مَا لَا يَفۡعَلُونَ
Ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?
আৰবী তাফছীৰসমূহ:

আয়াত: 227

إِلَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَذَكَرُواْ ٱللَّهَ كَثِيرٗا وَٱنتَصَرُواْ مِنۢ بَعۡدِ مَا ظُلِمُواْۗ وَسَيَعۡلَمُ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوٓاْ أَيَّ مُنقَلَبٖ يَنقَلِبُونَ
Ancak iman edip salih ameller işleyenler, Allah’ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir. @সংশোধনকৃত
ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah’ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.
আৰবী তাফছীৰসমূহ:
 
অৰ্থানুবাদ ছুৰা: ছুৰা আশ্ব-শ্বুআৰা
ছুৰাৰ তালিকা পৃষ্ঠা নং
 
আল-কোৰআনুল কাৰীমৰ অৰ্থানুবাদ - তুৰ্কী অনুবাদ- ড. আলী ঔঝক আৰু অনুবাদ গোষ্ঠী - অনুবাদসমূহৰ সূচীপত্ৰ

ترجمة معاني القرآن الكريم إلى اللغة التركية، ترجمها مجموعة من العلماء. تم تصويبها بإشراف مركز رواد الترجمة، ويتاح الإطلاع على الترجمة الأصلية لغرض إبداء الرأي والتقييم والتطوير المستمر.

বন্ধ