কুরআনুল কারীমের অর্থসমূহের অনুবাদ - তুর্কি ভাষায় কুরআনুল কারীমের সংক্ষিপ্ত তাফসীরের অনুবাদ * - অনুবাদসমূহের সূচী


অর্থসমূহের অনুবাদ সূরা: সূরা ফুসসিলাত   আয়াত:

Sûretu Fussilet

সূরার কতক উদ্দেশ্য:
بيان حال المعرضين عن الله، وذكر عاقبتهم.
Allah'tan yüz çevirenlerin durumu anlatılmış ve akıbetleri beyan edilmiştir.

حمٓ
(Hâ, Mîm) Bu hususta benzer bir açıklama Bakara suresinin başında zikredilmiştir.
আরবি তাফসীরসমূহ:
تَنزِيلٞ مِّنَ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
Bu Kur'an, Rahman ve Rahîm olan Yüce Allah tarafından indirilmiştir.
আরবি তাফসীরসমূহ:
كِتَٰبٞ فُصِّلَتۡ ءَايَٰتُهُۥ قُرۡءَانًا عَرَبِيّٗا لِّقَوۡمٖ يَعۡلَمُونَ
Ayetleri en kamil ve açık bir şekilde açıklanmış bir kitaptır. Bilen bir toplum için Arapça bir Kur'an olarak kılınmıştır. Çünkü onlar manasından ve içinde hakka irşat etmesinden istifade ederler.
আরবি তাফসীরসমূহ:
بَشِيرٗا وَنَذِيرٗا فَأَعۡرَضَ أَكۡثَرُهُمۡ فَهُمۡ لَا يَسۡمَعُونَ
Allah'ın Müminler için hazırladığı büyük mükâfat ile onları müjdeler ve elem dolu azap ile kâfirleri korkutur. Onların çoğu bundan yüz çevirmiştir. Onlar içindeki hidayeti kabul etmek kasdıyla dinlemezler.
আরবি তাফসীরসমূহ:
وَقَالُواْ قُلُوبُنَا فِيٓ أَكِنَّةٖ مِّمَّا تَدۡعُونَآ إِلَيۡهِ وَفِيٓ ءَاذَانِنَا وَقۡرٞ وَمِنۢ بَيۡنِنَا وَبَيۡنِكَ حِجَابٞ فَٱعۡمَلۡ إِنَّنَا عَٰمِلُونَ
Dediler ki: "Kalplerimiz bizi çağırdığın şeye karşı örtüler ile kapalıdır. Kulaklarımızda sağırlık vardır, söylediklerini duymaz. Bizim ile senin aranda bir perde vardır, söylediklerin bize ulaşmaz. Sen kendi yolun üzere amel et, biz de kendi yolumuz üzere hareket ediyoruz ve asla sana uymuyoruz."
আরবি তাফসীরসমূহ:
قُلۡ إِنَّمَآ أَنَا۠ بَشَرٞ مِّثۡلُكُمۡ يُوحَىٰٓ إِلَيَّ أَنَّمَآ إِلَٰهُكُمۡ إِلَٰهٞ وَٰحِدٞ فَٱسۡتَقِيمُوٓاْ إِلَيۡهِ وَٱسۡتَغۡفِرُوهُۗ وَوَيۡلٞ لِّلۡمُشۡرِكِينَ
-Ey Resul!- Bu inat edenlere de ki: "Ben de sizin gibi bir insanım, Yüce Allah bana hak ilahınızın bir tek ilah olan Allah olduğunu vahyediyor. O'na ulaşan yolu izleyin. Günahlarınızın bağışlanmasını O'ndan dileyin. Azap ve helak Allah'tan başkasına ibadet eden ya da O'na ortak koşanlar içindir."
আরবি তাফসীরসমূহ:
ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡتُونَ ٱلزَّكَوٰةَ وَهُم بِٱلۡأٓخِرَةِ هُمۡ كَٰفِرُونَ
Onlar mallarının zekâtlarını vermeyen, ahireti - içinde olan devamlı nimetleri ve elem dolu azabı- küfredip, inkâr eden kimselerdir.
আরবি তাফসীরসমূহ:
إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَهُمۡ أَجۡرٌ غَيۡرُ مَمۡنُونٖ
Allah'a iman eden ve salih ameller işleyenler ise bundan müstesnadır. Onlar için kesintisiz bir mükâfat vardır. O da cennettir.
আরবি তাফসীরসমূহ:
۞ قُلۡ أَئِنَّكُمۡ لَتَكۡفُرُونَ بِٱلَّذِي خَلَقَ ٱلۡأَرۡضَ فِي يَوۡمَيۡنِ وَتَجۡعَلُونَ لَهُۥٓ أَندَادٗاۚ ذَٰلِكَ رَبُّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
-Ey Resul!- Müşrikleri azarlayarak de ki: "Sizler neden yeryüzünü iki günde; pazar ve pazartesi günü yaratan Yüce Allah'ı küfrediyor ve O'ndan başka ortaklar edinerek onlara ibadet ediyorsunuz? İşte O, mahlukatın hepsinin Rabbidir."
আরবি তাফসীরসমূহ:
وَجَعَلَ فِيهَا رَوَٰسِيَ مِن فَوۡقِهَا وَبَٰرَكَ فِيهَا وَقَدَّرَ فِيهَآ أَقۡوَٰتَهَا فِيٓ أَرۡبَعَةِ أَيَّامٖ سَوَآءٗ لِّلسَّآئِلِينَ
Sarsılmasın diye yeryüzünde sabit dağlar yaratmıştır. Yeryüzünü bereketli ve ehli için hayrını devamlı kılmıştır. Soranlar için orada insanların ve hayvanların rızıklarını, belirtilen iki günü dört güne tamamlayarak takdir etmiştir. Bu diğer iki gün salı ve çarşamba günleridir.
আরবি তাফসীরসমূহ:
ثُمَّ ٱسۡتَوَىٰٓ إِلَى ٱلسَّمَآءِ وَهِيَ دُخَانٞ فَقَالَ لَهَا وَلِلۡأَرۡضِ ٱئۡتِيَا طَوۡعًا أَوۡ كَرۡهٗا قَالَتَآ أَتَيۡنَا طَآئِعِينَ
Sonra Allah -Subhanehu ve Teâlâ- gökyüzünü yaratmaya yöneldi. O gün gökyüzü duman halindeydi. Yüce Allah, gökyüzüne ve yeryüzüne: "İsteyerek ya da kerih görerek emrime boyun eğin!" dedi. Bu husus da ikiniz için de elzem bir durumdur. O ikisi de: "İtaat ederek geldik." dediler. Ey Rabbimiz! Senin dilemen dışında bizim bir dilememiz yoktur.
আরবি তাফসীরসমূহ:
এই পৃষ্ঠার আয়াতগুলোর কতক ফায়দা:
• تعطيل الكافرين لوسائل الهداية عندهم يعني بقاءهم على الكفر.
Kâfirlerin kendi yanlarında bulunan hidayete sebep olacak hususları yok saymaları onların küfür üzerine kalmaları anlamına gelir.

• بيان منزلة الزكاة، وأنها ركن من أركان الإسلام.
Zekâtın önemi beyan edilmiştir. Zira zekât İslam'ın şartlarındandır.

• استسلام الكون لله وانقياده لأمره سبحانه بكل ما فيه.
Kâinat ve içindeki her şey Yüce Allah'a teslim olup, O'nun -Subhanehu ve Teâlâ-'nın emrine boyun eğmiştir.

فَقَضَىٰهُنَّ سَبۡعَ سَمَٰوَاتٖ فِي يَوۡمَيۡنِ وَأَوۡحَىٰ فِي كُلِّ سَمَآءٍ أَمۡرَهَاۚ وَزَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنۡيَا بِمَصَٰبِيحَ وَحِفۡظٗاۚ ذَٰلِكَ تَقۡدِيرُ ٱلۡعَزِيزِ ٱلۡعَلِيمِ
Yüce Allah gökleri iki günde; perşembe ve cuma günü yaratmayı tamamladı. Böylece göklerin ve yerin yaratılması altı günde tamamlandı. Yüce Allah her bir göğe kendi işini, emrettiği bütün itaat ve ibadetleri bildirdi. Dünya semasını yıldızlarla süsledi ve şeytanların gizlice dinlemelerini engelleyerek gökyüzünü onlarla muhafaza etti. Bu zikredilenlerin tamamı kimsenin kendisine galip gelemeyeceği Yüce Allah'ın takdiridir, O mahlukatını hakkıyla bilir.
আরবি তাফসীরসমূহ:
فَإِنۡ أَعۡرَضُواْ فَقُلۡ أَنذَرۡتُكُمۡ صَٰعِقَةٗ مِّثۡلَ صَٰعِقَةِ عَادٖ وَثَمُودَ
-Ey Resul- Onlar senin getirdiklerine iman etmekten yüzçevirirler ise onlara de ki: "Hud'un kavmi Âd ve Salih'in kavmi Semûd'un yalanlamalarından dolayı başlarına gelen azabın aynısının sizin de başınıza geleceğini bildirerek sizi uyarıp, korkutmaktayım."
আরবি তাফসীরসমূহ:
إِذۡ جَآءَتۡهُمُ ٱلرُّسُلُ مِنۢ بَيۡنِ أَيۡدِيهِمۡ وَمِنۡ خَلۡفِهِمۡ أَلَّا تَعۡبُدُوٓاْ إِلَّا ٱللَّهَۖ قَالُواْ لَوۡ شَآءَ رَبُّنَا لَأَنزَلَ مَلَٰٓئِكَةٗ فَإِنَّا بِمَآ أُرۡسِلۡتُم بِهِۦ كَٰفِرُونَ
Aynı davet üzere birbirilerini takip ederek onlara peygamberleri; “Allah’tan başkasına ibadet etmeyin!” diye emredip, geldiği zaman, o topluluktan kâfir olanlar: "Eğer Rabbimiz melekleri bize resul olarak indirmek isteseydi indirirdi. Bizler sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi küfrediyoruz. Çünkü sizler de bizim gibi beşersiniz." dediler.
আরবি তাফসীরসমূহ:
فَأَمَّا عَادٞ فَٱسۡتَكۡبَرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ بِغَيۡرِ ٱلۡحَقِّ وَقَالُواْ مَنۡ أَشَدُّ مِنَّا قُوَّةًۖ أَوَلَمۡ يَرَوۡاْ أَنَّ ٱللَّهَ ٱلَّذِي خَلَقَهُمۡ هُوَ أَشَدُّ مِنۡهُمۡ قُوَّةٗۖ وَكَانُواْ بِـَٔايَٰتِنَا يَجۡحَدُونَ
Hud'un kavmi Âd'a gelince; Allah'a (iman etmek yerine) küfredip, haksız yere yeryüzünde kibirlendiler ve etraflarındakilere zulmettiler. Güçlerine aldanarak: "Bizden daha kuvvetli kim var?" dediler. Kendilerinden daha güçlü olmadığını iddia ettiler. Yüce Allah onlara cevap olarak: "Bunlar Allah'ın kendilerini yarattığını ve aşırıya gittikleri o kuvvetlerini onlara verdiğini şahit olup bilmediler mi? O, onlardan daha güçlüdür. Onlar, Hûd -aleyhisselam-'ın getirdiği Allah'ın ayetlerini küfrediyordı.
আরবি তাফসীরসমূহ:
فَأَرۡسَلۡنَا عَلَيۡهِمۡ رِيحٗا صَرۡصَرٗا فِيٓ أَيَّامٖ نَّحِسَاتٖ لِّنُذِيقَهُمۡ عَذَابَ ٱلۡخِزۡيِ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۖ وَلَعَذَابُ ٱلۡأٓخِرَةِ أَخۡزَىٰۖ وَهُمۡ لَا يُنصَرُونَ
(Küfür ve isyanları sebebiyle başlarına gelen) O uğursuz günlerde, içinde azap dolu, sesi rahatsız edici bir rüzgâr gönderdik. Bunu dünya hayatında zillet ve aşağılanma azabını tatmaları için yaptık. Onları bekleyen ahiret azabı onları daha şiddetli bir şekilde zelil edecektir. Kendilerini bu azaptan kurtaracak bir yardımcı da bulamayacaklardır.
আরবি তাফসীরসমূহ:
وَأَمَّا ثَمُودُ فَهَدَيۡنَٰهُمۡ فَٱسۡتَحَبُّواْ ٱلۡعَمَىٰ عَلَى ٱلۡهُدَىٰ فَأَخَذَتۡهُمۡ صَٰعِقَةُ ٱلۡعَذَابِ ٱلۡهُونِ بِمَا كَانُواْ يَكۡسِبُونَ
Salih'in kavmi Semûd'a gelince, hak yolunu açıklayarak onlara doğru yolu gösterdik. Hakka karşı hidayet yerine sapıklığı tercih ettiler. Küfür ve işlemiş oldukları günahlarından dolayı alçaltıcı yıldırım azabı ile onları helak ettik.
আরবি তাফসীরসমূহ:
وَنَجَّيۡنَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَكَانُواْ يَتَّقُونَ
Yüce Allah'a ve resulüne iman edenleri kurtardık. Bu kimseler emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınarak Allah'a karşı takvalı olan kişilerdi. Kavimlerine isabet eden azaptan onları kurtardık.
আরবি তাফসীরসমূহ:
وَيَوۡمَ يُحۡشَرُ أَعۡدَآءُ ٱللَّهِ إِلَى ٱلنَّارِ فَهُمۡ يُوزَعُونَ
Yüce Allah; düşmanlarını cehenneme süreceği gün, Zebaniler (Görevli melekler) baştakiler ile sonrakileri bir araya toplarlar. Artık onlar ateşten kaçmaya güç yetiremezler.
আরবি তাফসীরসমূহ:
حَتَّىٰٓ إِذَا مَا جَآءُوهَا شَهِدَ عَلَيۡهِمۡ سَمۡعُهُمۡ وَأَبۡصَٰرُهُمۡ وَجُلُودُهُم بِمَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ
Sürüldükleri ateşe geldiklerinde ve dünyada yaptıklarını kabullenmediklerinde kulakları, gözleri, derileri dünyada işledikleri küfür ve günahlara dair onlar aleyhinde şahitlik ederler.
আরবি তাফসীরসমূহ:
এই পৃষ্ঠার আয়াতগুলোর কতক ফায়দা:
• الإعراض عن الحق سبب المهالك في الدنيا والآخرة.
Haktan yüz çevirmek, dünya ve ahirette helak olma sebebidir.

• التكبر والاغترار بالقوة مانعان من الإذعان للحق.
Kibirlenme ve güç kuvvete aldanmak hakkı kabul etmeye mani olan iki husustur.

• الكفار يُجْمَع لهم بين عذاب الدنيا وعذاب الآخرة.
Kâfirler hem dünyada hem de ahirette azap göreceklerdir.

• شهادة الجوارح يوم القيامة على أصحابها.
Kıyamet günü, vücut azaları sahipleri aleyhine şahitlik edecektir.

وَقَالُواْ لِجُلُودِهِمۡ لِمَ شَهِدتُّمۡ عَلَيۡنَاۖ قَالُوٓاْ أَنطَقَنَا ٱللَّهُ ٱلَّذِيٓ أَنطَقَ كُلَّ شَيۡءٖۚ وَهُوَ خَلَقَكُمۡ أَوَّلَ مَرَّةٖ وَإِلَيۡهِ تُرۡجَعُونَ
Kâfirler derilerine şöyle derler: "Dünyada yaptığımız şeyler hakkında niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?" Derileri de, onlara cevap olarak derler ki: "Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. Dünyada iken sizi ilk olarak yaratan O'dur. Ahirette hesap vermek ve amellerinize karşılık almak için yalnızca O'na döndürüleceksiniz.
আরবি তাফসীরসমূহ:
وَمَا كُنتُمۡ تَسۡتَتِرُونَ أَن يَشۡهَدَ عَلَيۡكُمۡ سَمۡعُكُمۡ وَلَآ أَبۡصَٰرُكُمۡ وَلَا جُلُودُكُمۡ وَلَٰكِن ظَنَنتُمۡ أَنَّ ٱللَّهَ لَا يَعۡلَمُ كَثِيرٗا مِّمَّا تَعۡمَلُونَ
Günahları işlerken kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin aleyhinizde şahitlik etmeyeceğini düşünüp hafife alıyordunuz. Çünkü sizler ölümden sonra hesabın, mükâfatın ve cezanın olduğuna iman etmiyordunuz. Ancak sizler; Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'nın, yapmış olduğunuz birçok şeyi bilmediğini, bilakis O'na gizli kaldığını zannediyordunuz. Bundan dolayı aldandınız.
আরবি তাফসীরসমূহ:
وَذَٰلِكُمۡ ظَنُّكُمُ ٱلَّذِي ظَنَنتُم بِرَبِّكُمۡ أَرۡدَىٰكُمۡ فَأَصۡبَحۡتُم مِّنَ ٱلۡخَٰسِرِينَ
İşte Rabbiniz hakkındaki o kötü zannınız sizi helak etti. Bundan dolayı dünya ve ahirette hüsrana uğrayan kimselerden oldunuz.
আরবি তাফসীরসমূহ:
فَإِن يَصۡبِرُواْ فَٱلنَّارُ مَثۡوٗى لَّهُمۡۖ وَإِن يَسۡتَعۡتِبُواْ فَمَا هُم مِّنَ ٱلۡمُعۡتَبِينَ
Kulaklarının, gözlerinin ve derilerinin aleylerinde şahitlik ettikleri bu kimseler eğer sabredebilirlerse, artık cehennem onların kalacakları yerdir. Azabın kaldırılması ve Yüce Allah'ın rızasını talep ederlerse, onlar Allah'ın rızasına nail olamayacaklar ve cennete kesinlikle giremeyeceklerdir.
আরবি তাফসীরসমূহ:
۞ وَقَيَّضۡنَا لَهُمۡ قُرَنَآءَ فَزَيَّنُواْ لَهُم مَّا بَيۡنَ أَيۡدِيهِمۡ وَمَا خَلۡفَهُمۡ وَحَقَّ عَلَيۡهِمُ ٱلۡقَوۡلُ فِيٓ أُمَمٖ قَدۡ خَلَتۡ مِن قَبۡلِهِم مِّنَ ٱلۡجِنِّ وَٱلۡإِنسِۖ إِنَّهُمۡ كَانُواْ خَٰسِرِينَ
Bu kâfirlere eşlik edecek yakın arkadaşlar hazırladık. Dünyada yapmış oldukları kötü amelleri onlara süslü gösterdiler. Arkalarına bırakıp, attıkları ahiret ile ilgili hususları güzel gösterip, onu hatırlamayı ve onun için amel etmeyi unutturdular. Kendilerinden önce geçmiş cin ve insan toplumlarına gerçekleşen azap sözü, bunlar üzerine de gerçekleşmişti de onlar, kıyamet günü kendileri ve aileleri cehenneme girerek hüsrana uğrayanlar olmuşlardı.
আরবি তাফসীরসমূহ:
وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَا تَسۡمَعُواْ لِهَٰذَا ٱلۡقُرۡءَانِ وَٱلۡغَوۡاْ فِيهِ لَعَلَّكُمۡ تَغۡلِبُونَ
Kâfirler delile delil ile karşılık vermekten aciz kalınca kendi aralarında birbirilerine tavsiyede bulunarak: "Muhammed'in size okuduğu bu Kur'an'ı dinlemeyin, onun içindekilere itaat etmeyin. O okunurken sesinizi yükseltip, bağrışıp çağrışın. Böylece ona karşı (onun sesini bastırarak) galip gelmiş olursunuz. Böylece onu okumayı ve ona çağırmayı bırakır ve ondan kurtulmuş oluruz." dediler.
আরবি তাফসীরসমূহ:
فَلَنُذِيقَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ عَذَابٗا شَدِيدٗا وَلَنَجۡزِيَنَّهُمۡ أَسۡوَأَ ٱلَّذِي كَانُواْ يَعۡمَلُونَ
Yüce Allah'a iman etmeyip, kâfir olan ve resullerini yalanlayanlara kıyamet günü şiddetli bir azap tattıracağız. İşledikleri şirk ve günahların karşılığında ceza olarak onları en kötüsü ile cezalandıracağız.
আরবি তাফসীরসমূহ:
ذَٰلِكَ جَزَآءُ أَعۡدَآءِ ٱللَّهِ ٱلنَّارُۖ لَهُمۡ فِيهَا دَارُ ٱلۡخُلۡدِ جَزَآءَۢ بِمَا كَانُواْ بِـَٔايَٰتِنَا يَجۡحَدُونَ
İşte bu zikredilen ceza Yüce Allah'ı küfredip, resullerini yalanlayan Allah'ın düşmanlarının karşılığıdır. Onlar cehennemde ebedî kalacaklar ve bu ceza Allah'ın ayetlerini inkâr etmeleri, apaçık olması ve delilinin güçlü olmasına rağmen bu ayetlere iman etmedikleri için kesintiye uğramadan devam edecektir.
আরবি তাফসীরসমূহ:
وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ رَبَّنَآ أَرِنَا ٱلَّذَيۡنِ أَضَلَّانَا مِنَ ٱلۡجِنِّ وَٱلۡإِنسِ نَجۡعَلۡهُمَا تَحۡتَ أَقۡدَامِنَا لِيَكُونَا مِنَ ٱلۡأَسۡفَلِينَ
Yüce Allah'ı küfredip resullerini yalanlayanlar şöyle dediler: "Rabbimiz! İnsanlardan ve cinlerden bizi saptıranları bize göster de, küfrü ve ona davet eden İblis'i ve kan dökme adetini ortaya çıkaran âdemoğlunu cehennemde ayaklarımızın altına alalım ki, en aşağılardan olsunlar. Onlar cehennem ehlinin en şiddetli azaba çarptırılanlarıdır."
আরবি তাফসীরসমূহ:
এই পৃষ্ঠার আয়াতগুলোর কতক ফায়দা:
• سوء الظن بالله صفة من صفات الكفار.
Yüce Allah hakkında kötü zanda bulunmak kâfirlerin özelliklerindendir.

• الكفر والمعاصي سبب تسليط الشياطين على الإنسان.
Küfür ve günahlar, şeytanın insana musallat edilmesinin sebebidir.

• تمنّي الأتباع أن ينال متبوعوهم أشدّ العذاب يوم القيامة.
Tâbi olanlar, tâbi olunanların kıyamet günü azaplarının daha şiddetli kılınmasını temenni ederler.

إِنَّ ٱلَّذِينَ قَالُواْ رَبُّنَا ٱللَّهُ ثُمَّ ٱسۡتَقَٰمُواْ تَتَنَزَّلُ عَلَيۡهِمُ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ أَلَّا تَخَافُواْ وَلَا تَحۡزَنُواْ وَأَبۡشِرُواْ بِٱلۡجَنَّةِ ٱلَّتِي كُنتُمۡ تُوعَدُونَ
Şüphesiz "Rabbimiz Allah'tır, O'ndan başka Rabbimiz yoktur." diyerek, emirlerini yerine getirip, yasaklarından sakınarak istikamet üzere olanlara ölüm döşeğindeyken melekler iner ve onlara şöyle derler: "Ölümden ve sonrasından korkmayın. Dünyada bıraktıklarınız adına üzülmeyin. Dünyada Allah'a olan imanınız ve salih amellerinizden dolayı vadedildiğiniz cennet ile sevinin."
আরবি তাফসীরসমূহ:
نَحۡنُ أَوۡلِيَآؤُكُمۡ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا وَفِي ٱلۡأٓخِرَةِۖ وَلَكُمۡ فِيهَا مَا تَشۡتَهِيٓ أَنفُسُكُمۡ وَلَكُمۡ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ
Biz, dünya hayatında sizin dostlarınızız, sizi doğru yola yöneltip koruyorduk. Ve bizler ahirette de sizin dostlarınızız, size olan dostluğumuz devamlıdır. Cennette sizin için nefislerinizin arzuladığı ve canınızın çektiği her türlü lezzet vardır. Orada canınızın çekip talep ettiği her şey vardır.
আরবি তাফসীরসমূহ:
نُزُلٗا مِّنۡ غَفُورٖ رَّحِيمٖ
Kullarından kendisine tövbe edenin günahlarını bağışlayan, onlara karşı rahmetli olan Rableri tarafından ikram olarak hazırlanmış rızıktır.
আরবি তাফসীরসমূহ:
وَمَنۡ أَحۡسَنُ قَوۡلٗا مِّمَّن دَعَآ إِلَى ٱللَّهِ وَعَمِلَ صَٰلِحٗا وَقَالَ إِنَّنِي مِنَ ٱلۡمُسۡلِمِينَ
Allah'ın birliğine, dinine uygun amel etmeye çağırıp, davet eden, Rabbini razı eden salih ameller işleyen ve; "Şüphesiz ben Allah'a itaat edip teslim olanlardanım." diyen kimseden daha güzel sözlü kimse yoktur. Kim bunların hepsini yaparsa o kimse insanların en güzel sözlüsüdür.
আরবি তাফসীরসমূহ:
وَلَا تَسۡتَوِي ٱلۡحَسَنَةُ وَلَا ٱلسَّيِّئَةُۚ ٱدۡفَعۡ بِٱلَّتِي هِيَ أَحۡسَنُ فَإِذَا ٱلَّذِي بَيۡنَكَ وَبَيۡنَهُۥ عَدَٰوَةٞ كَأَنَّهُۥ وَلِيٌّ حَمِيمٞ
Yüce Allah'ı razı eden itaat ve iyilikleri yapan ile Allah'ın öfkesini getiren günah ve kötü amelleri işleyen bir olmaz. İnsanlardan sana kötülük edenin kötülüğünü en güzel bir şekilde defet. Senin ile kendisi arasında geçmişte düşmanlık olan kimsenin - kötülüğünü ihsanda bulunarak defedersen- sanki o şefkatli bir dost gibi olur.
আরবি তাফসীরসমূহ:
وَمَا يُلَقَّىٰهَآ إِلَّا ٱلَّذِينَ صَبَرُواْ وَمَا يُلَقَّىٰهَآ إِلَّا ذُو حَظٍّ عَظِيمٖ
Bu övülen özelliğe ancak eziyetlere ve insanların kendisine kötülük yaptığı kimselere sabredenler muvaffak kılınır. İçinde bulunan çok hayır ve faydadan dolayı buna ancak büyük nasip sahibinden başkası muvaffak kılınmaz.
আরবি তাফসীরসমূহ:
وَإِمَّا يَنزَغَنَّكَ مِنَ ٱلشَّيۡطَٰنِ نَزۡغٞ فَٱسۡتَعِذۡ بِٱللَّهِۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡعَلِيمُ
Şeytan hangi vakitte olursa olsun seni şerre düşürmeye çalışırsa, Allah'a sığın ve O'ndan korunma dile. Şüphesiz O, söylediklerini hakkıyla işiten, halini hakkıyla bilendir.
আরবি তাফসীরসমূহ:
وَمِنۡ ءَايَٰتِهِ ٱلَّيۡلُ وَٱلنَّهَارُ وَٱلشَّمۡسُ وَٱلۡقَمَرُۚ لَا تَسۡجُدُواْ لِلشَّمۡسِ وَلَا لِلۡقَمَرِ وَٱسۡجُدُواْۤ لِلَّهِۤ ٱلَّذِي خَلَقَهُنَّ إِن كُنتُمۡ إِيَّاهُ تَعۡبُدُونَ
Yüce Allah'ın birliğine ve azametine delalet eden ayetlerden biri de gece, gündüz ve bunların ardı ardına gelmesi, Güneş ve Ay'dır. -Ey insanlar!- Güneş'e de Ay'a da secde etmeyin. Eğer gerçekten Allah'a ibadet ediyorsanız yalnızca onları yaratan Yüce Allah'a secde edin.
আরবি তাফসীরসমূহ:
فَإِنِ ٱسۡتَكۡبَرُواْ فَٱلَّذِينَ عِندَ رَبِّكَ يُسَبِّحُونَ لَهُۥ بِٱلَّيۡلِ وَٱلنَّهَارِ وَهُمۡ لَا يَسۡـَٔمُونَ۩
Eğer onlar kibirlenir ve yüz çevirirlerse ve yaratıcı olan Allah'a secde etmezlerse, Allah’ın yanında bulunan melekler gece gündüz O’nu tespih eder ve O'na hamt ederler. Yüce Allah'a ibadet etmekten hiç usanmazlar.
আরবি তাফসীরসমূহ:
এই পৃষ্ঠার আয়াতগুলোর কতক ফায়দা:
• منزلة الاستقامة عند الله عظيمة.
Yüce Allah'ın katında istikamet üzere olmanın derecesi yüksektir.

• كرامة الله لعباده المؤمنين وتولِّيه شؤونهم وشؤون مَن خلفهم.
Yüce Allah; Mümin kullarına ikramda bulunur, onların ve arkasındakilerin işlerini üstlenir.

• مكانة الدعوة إلى الله، وأنها أفضل الأعمال.
Allah'a davet etmenin makamı yücedir ve muhakkak ki o amellerin en faziletlilerindendir.

• الصبر على الإيذاء والدفع بالتي هي أحسن خُلُقان لا غنى للداعي إلى الله عنهما.
Eziyetlere sabır ve en güzel şekilde (kötülükleri) savmak, Allah'a çağıran bir davetçinin müstağni olamayacağı iki ahlaktır.

وَمِنۡ ءَايَٰتِهِۦٓ أَنَّكَ تَرَى ٱلۡأَرۡضَ خَٰشِعَةٗ فَإِذَآ أَنزَلۡنَا عَلَيۡهَا ٱلۡمَآءَ ٱهۡتَزَّتۡ وَرَبَتۡۚ إِنَّ ٱلَّذِيٓ أَحۡيَاهَا لَمُحۡيِ ٱلۡمَوۡتَىٰٓۚ إِنَّهُۥ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٌ
O'nun birliğine ve azametine, yeniden diriltmesine delalet eden ayetlerinden bir tanesi de senin yeryüzünü çorak, ekin bitmez görmendir. Yeryüzüne yağmur suyunu indirdiğimizde içindeki gizlenmiş tohumlar gelişerek harekete geçer ve yükselir. Bu ölü toprağa ekinler ile hayat veren, hesap ve karşılıklarını vermek için ölüleri yeniden dirilterek hayat verendir. Şüphesiz ki O, her şeye kadirdir. Kupkuru toprağa hayat vermekten ve ölülere hayat verip, onları kabirlerinden çıkarıp diriltmekten O'nu aciz bırakamaz.
আরবি তাফসীরসমূহ:
إِنَّ ٱلَّذِينَ يُلۡحِدُونَ فِيٓ ءَايَٰتِنَا لَا يَخۡفَوۡنَ عَلَيۡنَآۗ أَفَمَن يُلۡقَىٰ فِي ٱلنَّارِ خَيۡرٌ أَم مَّن يَأۡتِيٓ ءَامِنٗا يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِۚ ٱعۡمَلُواْ مَا شِئۡتُمۡ إِنَّهُۥ بِمَا تَعۡمَلُونَ بَصِيرٌ
Şüphesiz ki Allah'ın ayetleri hakkında doğrudan sapıp onları inkâr edenler, yalanlayanlar ve tahrif edenlerin hali bize gizli kalmaz, onları biliriz. Ateşe atılan mı yoksa kıyamet günü azaptan emin olarak gelen mi daha üstündür? -Ey insanlar!- Hayır ve şerden dilediğinizi yapın. Şüphesiz size hayrı ve şerri açıkladık. Yüce Allah, hayır ve şerden yaptığınızı görendir. Yapmış olduğunuz amellerinizden hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
আরবি তাফসীরসমূহ:
إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِٱلذِّكۡرِ لَمَّا جَآءَهُمۡۖ وَإِنَّهُۥ لَكِتَٰبٌ عَزِيزٞ
Şüphesiz Yüce Allah'ın katından kendilerine gelen Kur'an'ı küfredenler, kıyamet günü azap edileceklerdir. Muhakkak ki o kitap, sağlam ve korunaklıdır. Onu tahrif etmek isteyen tahrif edemez, değiştirmek isteyen de değiştiremez.
আরবি তাফসীরসমূহ:
لَّا يَأۡتِيهِ ٱلۡبَٰطِلُ مِنۢ بَيۡنِ يَدَيۡهِ وَلَا مِنۡ خَلۡفِهِۦۖ تَنزِيلٞ مِّنۡ حَكِيمٍ حَمِيدٖ
Batıl; bu kitaba ne eksik ne fazlalık, ne değişiklik ne de tahrif olarak önünden ve arkasından gelip, yaklaşamaz. Dininde, takdir etmesinde ve yaratmasında Hakîm olan tarafından indirilmiştir. Her halükârda övülendir.
আরবি তাফসীরসমূহ:
مَّا يُقَالُ لَكَ إِلَّا مَا قَدۡ قِيلَ لِلرُّسُلِ مِن قَبۡلِكَۚ إِنَّ رَبَّكَ لَذُو مَغۡفِرَةٖ وَذُو عِقَابٍ أَلِيمٖ
-Ey Resul!- Yalanlama hususunda sana söylenenler senden önceki peygamberlere de söylendi, sabret. Muhakkak senin Rabbin, kullarından kendine tövbe edene karşı mağfiret sahibi ve günahında ısrar edip tövbe etmeyen için ise elem dolu azap sahibidir.
আরবি তাফসীরসমূহ:
وَلَوۡ جَعَلۡنَٰهُ قُرۡءَانًا أَعۡجَمِيّٗا لَّقَالُواْ لَوۡلَا فُصِّلَتۡ ءَايَٰتُهُۥٓۖ ءَا۬عۡجَمِيّٞ وَعَرَبِيّٞۗ قُلۡ هُوَ لِلَّذِينَ ءَامَنُواْ هُدٗى وَشِفَآءٞۚ وَٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ فِيٓ ءَاذَانِهِمۡ وَقۡرٞ وَهُوَ عَلَيۡهِمۡ عَمًىۚ أُوْلَٰٓئِكَ يُنَادَوۡنَ مِن مَّكَانِۭ بَعِيدٖ
Şayet biz bu Kur'an'ı Arap dilinden başka bir dilde indirmiş olsaydık, onlardan kâfir olanlar şöyle derlerdi: "Ayetleri tafsilatlı açıklanmalı değil miydi ki anlayabilelim? Onu getiren Arap iken, Kur'an başka bir dilde olabilir mi?" -Ey Resul!- Onlara de ki: "Kur'an - Allah'a iman eden ve resullerini doğrulayan kimseler için -sapıklıktan doğruluğa bir hidayet rehberi, göğüslerdeki cehalete ve bu cehalete tabi olan şeylere karşı bir şifadır. Allah'a iman etmeyenlerin kulaklarında bir ağırlık vardır. Kur'an, onlara karşı bir körlüktür, onu anlamazlar. Bu özelliklere sahip olan kimseler sanki uzak bir yerden kendilerine sesleniliyor da, onlara seslenenin sesini nasıl duysunlar?"
আরবি তাফসীরসমূহ:
وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَا مُوسَى ٱلۡكِتَٰبَ فَٱخۡتُلِفَ فِيهِۚ وَلَوۡلَا كَلِمَةٞ سَبَقَتۡ مِن رَّبِّكَ لَقُضِيَ بَيۡنَهُمۡۚ وَإِنَّهُمۡ لَفِي شَكّٖ مِّنۡهُ مُرِيبٖ
Ant olsun Biz Musa'ya Tevrat'ı verdik, hakkında ayrılığa düşüldü. Bazısı ona iman etti ve bazısı da onu küfretti. Kıyamet günü kullar arasında ihtilaf ettikleri hususlarda hükmetmek Allah'ın vaadi olmasaydı, ihtilaf edenler arasında Tevrat'la hükmedilirdi. Hak sahibi ile batıl sahibi açıklanırdı. Hak sahibine ikram edilir ve batıl ehli aşağılanırdı. Kâfirler, Kur'an hakkında şek ve şüphe içindedir.
আরবি তাফসীরসমূহ:
مَّنۡ عَمِلَ صَٰلِحٗا فَلِنَفۡسِهِۦۖ وَمَنۡ أَسَآءَ فَعَلَيۡهَاۗ وَمَا رَبُّكَ بِظَلَّٰمٖ لِّلۡعَبِيدِ
Kim salih amel işlerse, salih amelinin karşılığı kendisine döner. Hiç kimsenin salih ameli Allah Teâlâ'ya fayda sağlamaz. Kim de kötü bir amel işlerse onun zararı ancak sahibine döner. Yarattıklarından hiç kimsenin işlediği günah Allah Teâlâ'ya zarar veremez. Yüce Allah, herkese hak ettiğinin karşılığını verecektir. -Ey Resul!- Rabbim kullarına zulmedici değildir. Onların iyiliklerini azaltıp, günahlarını çoğaltmaz.
আরবি তাফসীরসমূহ:
এই পৃষ্ঠার আয়াতগুলোর কতক ফায়দা:
• حَفِظ الله القرآن من التبديل والتحريف، وتَكَفَّل سبحانه بهذا الحفظ، بخلاف الكتب السابقة له.
Yüce Allah, Kur'an'ı tahrif ve değişiklikten muhafaza etmiştir. Diğer geçmiş kitapların aksine Allah -Subhanehu ve Teâlâ- bu kitabı korumayı üstlenmiştir.

• قطع الحجة على مشركي العرب بنزول القرآن بلغتهم.
Arap müşriklere, kendi dillerinde Kur'an'ın inmesi onların delillerini ortadan kaldırmıştır.

• نفي الظلم عن الله، وإثبات العدل له.
Zulüm, Yüce Allah'tan nefyedilmiş ve adalet vasfı O'nun için ispat edilmiştir.

۞ إِلَيۡهِ يُرَدُّ عِلۡمُ ٱلسَّاعَةِۚ وَمَا تَخۡرُجُ مِن ثَمَرَٰتٖ مِّنۡ أَكۡمَامِهَا وَمَا تَحۡمِلُ مِنۡ أُنثَىٰ وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلۡمِهِۦۚ وَيَوۡمَ يُنَادِيهِمۡ أَيۡنَ شُرَكَآءِي قَالُوٓاْ ءَاذَنَّٰكَ مَا مِنَّا مِن شَهِيدٖ
Kıyametin ne zaman kopacağına ilişkin bilgi yalnız bir olan Allah'a havale edilir. Yalnız O, ne zaman kopacağını bilir. O'ndan başka hiçbir kimse bilemez. O'nun bilgisi dışında meyveler kabuklarından ve tomurcuklarından yarılıp çıkamaz. O'nun bilgisi olmadan hiçbir dişi hamile kalamaz ve doğuramaz ve onlardan hiçbir şey O'nu geçip kendisinden kurtulamazlar. Yüce Allah, kendisine ibadet ile beraber aynı zamanda putlara da tapan müşrikleri azarlayarak onlara şöyle seslenir: "Benim ortaklarım olduklarını iddia ettiğiniz ortaklarım nerede?" Müşrikler de ona şöyle derler: "Buna dair şimdi senin önünde itiraf ediyoruz ki, sana ait şüphesiz bir ortağın olmadığına şahitlik ederiz.''
আরবি তাফসীরসমূহ:
وَضَلَّ عَنۡهُم مَّا كَانُواْ يَدۡعُونَ مِن قَبۡلُۖ وَظَنُّواْ مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٖ
Böylece önceden dua ve ibadet ettikleri putlar kendilerinden uzaklaşıp gitmişler, onlar da şunu iyi anlamışlardır ki, kendileri için Allah'ın azabından uzaklaşabilecekleri ne bir yer ve kurtulacakları ne bir konum vardır.
আরবি তাফসীরসমূহ:
لَّا يَسۡـَٔمُ ٱلۡإِنسَٰنُ مِن دُعَآءِ ٱلۡخَيۡرِ وَإِن مَّسَّهُ ٱلشَّرُّ فَيَـُٔوسٞ قَنُوطٞ
İnsan; sıhhat, mal, çocuk ve daha başka nimetleri istemekten bıkmaz. Fakat kendisine bir fakirlik veya hastalık dokunduğu zaman, o Allah'ın rahmetinden hemen ümidini kaybeder ve ümitsizliğe kapılır.
আরবি তাফসীরসমূহ:
وَلَئِنۡ أَذَقۡنَٰهُ رَحۡمَةٗ مِّنَّا مِنۢ بَعۡدِ ضَرَّآءَ مَسَّتۡهُ لَيَقُولَنَّ هَٰذَا لِي وَمَآ أَظُنُّ ٱلسَّاعَةَ قَآئِمَةٗ وَلَئِن رُّجِعۡتُ إِلَىٰ رَبِّيٓ إِنَّ لِي عِندَهُۥ لَلۡحُسۡنَىٰۚ فَلَنُنَبِّئَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِمَا عَمِلُواْ وَلَنُذِيقَنَّهُم مِّنۡ عَذَابٍ غَلِيظٖ
Ve eğer kendisine dokunan bir sıkıntıdan ve hastalıktan sonra, ona kendi katımızdan bir sıhhat, zenginlik ve afiyet tattıracak olsak mutlaka şöyle der: "Ben buna layığım ve bunu hak ediyorum. Kıyametin kopacağını zannetmiyorum ve eğer kıyametin kopacağını varsaysak dahi benim Allah katında malım ve zenginliğim vardır. Onu hak ettiğimden dolayı bu nimeti bana dünyada verdiği gibi ahirette de bana verir." Biz, Allah'ı küfredenlere yaptıkları küfürleri ve işlemiş oldukları günahları mutlaka haber vereceğiz ve mutlaka en ağır azabı onlara tattıracağız.
আরবি তাফসীরসমূহ:
وَإِذَآ أَنۡعَمۡنَا عَلَى ٱلۡإِنسَٰنِ أَعۡرَضَ وَنَـَٔا بِجَانِبِهِۦ وَإِذَا مَسَّهُ ٱلشَّرُّ فَذُو دُعَآءٍ عَرِيضٖ
Biz insana sıhhat, afiyet gibi nimetler verdiğimiz zaman Allah'ın zikrinden ve O'na itaat etmekten gaflete düşer, kibirlenerek yüz çevirir. Ona hastalık ve fakirlik gibi bir sıkıntı başına gelince de üzerinden sıkıntısını gidermesi için Allah'a çokca dua eder. O Rabbi, kendisine nimet verdiği zaman O'na şükretmez. Ona bir bela verdiğinde ise o belaya da sabretmez.
আরবি তাফসীরসমূহ:
قُلۡ أَرَءَيۡتُمۡ إِن كَانَ مِنۡ عِندِ ٱللَّهِ ثُمَّ كَفَرۡتُم بِهِۦ مَنۡ أَضَلُّ مِمَّنۡ هُوَ فِي شِقَاقِۭ بَعِيدٖ
-Ey Resul!- Bu yalanlayan müşriklere de ki: "Eğer bu Kur'an, Allah tarafından olup da sonra siz de onu inkâr edip,yalanlamışsanız o zaman haliniz nasıl olur? Hakkın ortaya çıkması ve delilinin de apaçık olması ile beraber hakka karşı inat eden kimseden daha sapık kim olabilir?
আরবি তাফসীরসমূহ:
سَنُرِيهِمۡ ءَايَٰتِنَا فِي ٱلۡأٓفَاقِ وَفِيٓ أَنفُسِهِمۡ حَتَّىٰ يَتَبَيَّنَ لَهُمۡ أَنَّهُ ٱلۡحَقُّۗ أَوَلَمۡ يَكۡفِ بِرَبِّكَ أَنَّهُۥ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ شَهِيدٌ
Kureyş kâfirlerine ayetlerimizi, Allah'ın Müslümanlar için fetih vereceği yeryüzünün ufuklarında bulunan yerleri göstereceğiz. Onlara kendi nefislerinde olan ayetlerimizi Mekke'nin fethiyle göstereceğiz. Ta ki müşriklerde bulunan şüpheler ortadan kalkana kadar bu Kur'an'ın içinde hiçbir şüphe olmayan hak olduğu ortaya çıksın. Kur'an'ın Yüce Allah katından olduğuna dair Allah'ın şahitlik etmesi bu müşrikler için yetmez mi? Allah'tan daha yüce şahit kim olabilir. Gerçekten hakkı istemiş olsalardı, Rablerinin şahitliği onlara mutlaka yeterdi.
আরবি তাফসীরসমূহ:
أَلَآ إِنَّهُمۡ فِي مِرۡيَةٖ مِّن لِّقَآءِ رَبِّهِمۡۗ أَلَآ إِنَّهُۥ بِكُلِّ شَيۡءٖ مُّحِيطُۢ
Şüphesiz müşrikler tekrar dirilmeyi inkâr ettikleri için, kıyamet gününde Rablerine kavuşmaktan şüphe içindedirler. Onlar ahirete iman etmezler. Bunun için ahirete salih amel ile hazırlanmazlar. Yüce Allah, ilim ve kudret bakımından her şeyi kuşatan değil midir?
আরবি তাফসীরসমূহ:
এই পৃষ্ঠার আয়াতগুলোর কতক ফায়দা:
• علم الساعة عند الله وحده.
Kıyametin kopma vaktinin ilmi yalnızca Yüce Allah'ın katındadır.

• تعامل الكافر مع نعم الله ونقمه فيه تخبط واضطراب.
Yüce Allah'ın kendisine vermiş olduğu nimetlere karşı kâfir kimsenin bütün davranışlarında karışıklık ve huzursuzluk vardır.

• إحاطة الله بكل شيء علمًا وقدرة.
Allah Teâlâ, her şeyi kudreti ve ilmiyle kuşatmıştır.

 
অর্থসমূহের অনুবাদ সূরা: সূরা ফুসসিলাত
সূরাসমূহের সূচী পৃষ্ঠার নাম্বার
 
কুরআনুল কারীমের অর্থসমূহের অনুবাদ - তুর্কি ভাষায় কুরআনুল কারীমের সংক্ষিপ্ত তাফসীরের অনুবাদ - অনুবাদসমূহের সূচী

তুর্কি ভাষায় কুরআনুল কারীমের সংক্ষিপ্ত তাফসীরের অনুবাদ। মারকাযু তাফসীর লিদ-দিরাসাতিল কুরআনিয়্যাহ থেকে প্রকাশিত।

বন্ধ