Prijevod značenja časnog Kur'ana - Turski prijevod sažetog tefsira Plemenitog Kur'ana. * - Sadržaj prijevodā


Prijevod značenja Sura: Sura Ta-Ha   Ajet:

Sûratu Tâhâ

Intencije ove sure:
السعادة باتباع هدى القرآن وحمل رسالته، والشقاء بمخالفته.
Mutluluk, Kur'an'ın hidayetine tabi olmak ve mesajını taşımakla olur. Bedbahtlık ise ona muhalefet etmekle olur.

طه
(Tâ-hâ) benzerleri hakkında bir açıklama Bakara suresinin başında zikredilmiştir.
Tefsiri na arapskom jeziku:
مَآ أَنزَلۡنَا عَلَيۡكَ ٱلۡقُرۡءَانَ لِتَشۡقَىٰٓ
-Ey Resul!- Kavminin sana iman etmekten yüz çevirmesine üzülüp sıkıntı çekmen için sana Kur'an'ı indirmedik.
Tefsiri na arapskom jeziku:
إِلَّا تَذۡكِرَةٗ لِّمَن يَخۡشَىٰ
Allah'ın kendisinden korkmaya muvaffak kıldığı kimselere bir öğüt olsun diye indirdik.
Tefsiri na arapskom jeziku:
تَنزِيلٗا مِّمَّنۡ خَلَقَ ٱلۡأَرۡضَ وَٱلسَّمَٰوَٰتِ ٱلۡعُلَى
Bu kitabı yeryüzünü ve yüksek gökleri yaratan Allah indirmiştir. O azim olan Kur'an'dır. Çünkü o Azim olan Allah katından indirilmiştir.
Tefsiri na arapskom jeziku:
ٱلرَّحۡمَٰنُ عَلَى ٱلۡعَرۡشِ ٱسۡتَوَىٰ
Rahman olan Allah -Subhanehu ve Teâlâ- celaline yakışır bir şekilde arşının üzerine yükselmiştir.
Tefsiri na arapskom jeziku:
لَهُۥ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَهُمَا وَمَا تَحۡتَ ٱلثَّرَىٰ
Gökyüzünde, yeryüzünde ve toprağın altındaki bütün canlıların yaratılışı, mülkü ve idaresi yalnızca Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'ya aittir.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَإِن تَجۡهَرۡ بِٱلۡقَوۡلِ فَإِنَّهُۥ يَعۡلَمُ ٱلسِّرَّ وَأَخۡفَى
-Ey Resul!- Sen sözünü açıktan söylesen de gizlesen de Allah -Subhanehu ve Teâlâ- hepsini bilmektedir. O, gizli olanı ve gizliden de daha gizli olan düşünceleri dahi bilir. Bundan hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
Tefsiri na arapskom jeziku:
ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَۖ لَهُ ٱلۡأَسۡمَآءُ ٱلۡحُسۡنَىٰ
Allah'tan başka hak mabut yoktur. Güzellikte en üst makama sahip isimler yalnızca O'na aittir.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَهَلۡ أَتَىٰكَ حَدِيثُ مُوسَىٰٓ
-Ey Resul! Ant olsun ki Musa b. İmrân -aleyhisselam-'ın haberi sana geldi.
Tefsiri na arapskom jeziku:
إِذۡ رَءَا نَارٗا فَقَالَ لِأَهۡلِهِ ٱمۡكُثُوٓاْ إِنِّيٓ ءَانَسۡتُ نَارٗا لَّعَلِّيٓ ءَاتِيكُم مِّنۡهَا بِقَبَسٍ أَوۡ أَجِدُ عَلَى ٱلنَّارِ هُدٗى
Yolculuk ettiği esnada ateş gördüğünde ailesine: "Bu bulunduğunuz yerde bekleyin. Ben bir ateş gördüm, belki size ondan bir kor getiririm veya ateşin yanında bir yol gösteren bulurum." demişti.
Tefsiri na arapskom jeziku:
فَلَمَّآ أَتَىٰهَا نُودِيَ يَٰمُوسَىٰٓ
Ateşin yanına gelince Allah -Subhanehu ve Teâlâ- ona: "Ey Musa!" diye seslendi.
Tefsiri na arapskom jeziku:
إِنِّيٓ أَنَا۠ رَبُّكَ فَٱخۡلَعۡ نَعۡلَيۡكَ إِنَّكَ بِٱلۡوَادِ ٱلۡمُقَدَّسِ طُوٗى
"Şüphesiz ki ben senin Rabbinim! Benimle münacat etmeye hazırlanman için ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen tertemiz olan (Tuvâ) vadisindesin."
Tefsiri na arapskom jeziku:
Poruke i pouke ajeta na ovoj stranici:
• ليس إنزال القرآن العظيم لإتعاب النفس في العبادة، وإذاقتها المشقة الفادحة، وإنما هو كتاب تذكرة ينتفع به الذين يخشون ربهم.
Azim olan Kur'an, ibadet edilirken nefsi yormak ve onu ağır bir zorluk içine düşürmek için indirilmemiştir. Ancak o, Rablerinden korkanların istifade edip öğüt almaları için indirilen bir kitaptır.

• قَرَن الله بين الخلق والأمر، فكما أن الخلق لا يخرج عن الحكمة؛ فكذلك لا يأمر ولا ينهى إلا بما هو عدل وحكمة.
Yüce Allah, yaratmayı ve emretmeyi bir arada zikretmiştir. Nasıl ki yaratması hikmetin dışına çıkmıyorsa, aynı şekilde emretmesi ve yasaklaması da adalet ve hikmet iledir.

• على الزوج واجب الإنفاق على الأهل (المرأة) من غذاء وكساء ومسكن ووسائل تدفئة وقت البرد.
Kocanın ehline (hanımına) yiyecek, giyecek, kalacak yer ve kışın ısınacak alet ve araçları infak etmesi farzdır.

وَأَنَا ٱخۡتَرۡتُكَ فَٱسۡتَمِعۡ لِمَا يُوحَىٰٓ
-Ey Musa!- Risaletimi ulaştırmak için seni seçtim. O halde sana vahyolunanı dinle.
Tefsiri na arapskom jeziku:
إِنَّنِيٓ أَنَا ٱللَّهُ لَآ إِلَٰهَ إِلَّآ أَنَا۠ فَٱعۡبُدۡنِي وَأَقِمِ ٱلصَّلَوٰةَ لِذِكۡرِيٓ
"Şüphesiz ki ben kendimden başka hak ilah olmayan Allah'ım. O halde yalnızca bana ibadet et ve beni anmak için en mükemmel şekilde namazını eda et."
Tefsiri na arapskom jeziku:
إِنَّ ٱلسَّاعَةَ ءَاتِيَةٌ أَكَادُ أُخۡفِيهَا لِتُجۡزَىٰ كُلُّ نَفۡسِۭ بِمَا تَسۡعَىٰ
Şüphesiz ki kıyamet gelip vuku bulacaktır. Hiçbir canlı, vaktini bilmesin diye neredeyse onu büsbütün gizleyecektim. İnsanlar peygamberin kendilerine haber vermesiyle onun alametlerini bilirler. Kıyamet gelecek ve her nefis hayır ya da şer olarak yaptığının karşılığını alacaktır.
Tefsiri na arapskom jeziku:
فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنۡهَا مَن لَّا يُؤۡمِنُ بِهَا وَٱتَّبَعَ هَوَىٰهُ فَتَرۡدَىٰ
Kâfirlerden kıyamete iman etmeyen ve haramlar hususunda nefsinin arzusuna uyan kimseler, seni onu tasdik edip salih ameller ile ona hazırlık yapmaktan sakın alıkoymasın. Yoksa bundan dolayı helak olursun.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَمَا تِلۡكَ بِيَمِينِكَ يَٰمُوسَىٰ
Sağ elinde olan şey nedir ey Musa?
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ هِيَ عَصَايَ أَتَوَكَّؤُاْ عَلَيۡهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَىٰ غَنَمِي وَلِيَ فِيهَا مَـَٔارِبُ أُخۡرَىٰ
Musa -aleyhisselam- şöyle dedi: "O benim asamdır. Yürürken ona dayanırım. Onunla ağaçlara vurarak silkelerim. Böylece ağaç yaprakları koyunlarım için yere düşer. Ayrıca benim için onda söylediklerimden başka faydalar da vardır."
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ أَلۡقِهَا يَٰمُوسَىٰ
Yüce Allah şöyle buyurdu: "Onu at, ey Musa!"
Tefsiri na arapskom jeziku:
فَأَلۡقَىٰهَا فَإِذَا هِيَ حَيَّةٞ تَسۡعَىٰ
Musa onu yere attı, asa bir anda hızlıca ve çabuk hareket eden bir yılana dönüştü.
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ خُذۡهَا وَلَا تَخَفۡۖ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا ٱلۡأُولَىٰ
Yüce Allah Musa -aleyhisselam-'a şöyle buyurdu: "Asanı al. Onun yılana dönüşmesinden korkma. Onu aldığında ilk haline geri döndüreceğiz."
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَٱضۡمُمۡ يَدَكَ إِلَىٰ جَنَاحِكَ تَخۡرُجۡ بَيۡضَآءَ مِنۡ غَيۡرِ سُوٓءٍ ءَايَةً أُخۡرَىٰ
Elini koltuğunun altına sok, ikinci bir mucize olarak abraş hastalığı olmadan bembeyaz çıksın.
Tefsiri na arapskom jeziku:
لِنُرِيَكَ مِنۡ ءَايَٰتِنَا ٱلۡكُبۡرَى
-Ey Musa!- Biz sana bu iki ayeti gösterdik. Zira bu iki büyük ayet kudretimize delalet eden büyük ayetlerimizin bir kısmıdır. Bir de Yüce Allah katından gönderilmiş bir resul olduğunu gösteren birer mucizedir.
Tefsiri na arapskom jeziku:
ٱذۡهَبۡ إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ إِنَّهُۥ طَغَىٰ
-Ey Musa!- Firavun'a git. Şüphesiz ki o küfürde haddi aşmış ve Allah'a karşı isyan etmiştir.
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ رَبِّ ٱشۡرَحۡ لِي صَدۡرِي
Musa -aleyhisselam- dedi ki: "Rabbim! Eziyetlere sabretmem için gönlümü genişlet."
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَيَسِّرۡ لِيٓ أَمۡرِي
Bana işimi kolaylaştır.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَٱحۡلُلۡ عُقۡدَةٗ مِّن لِّسَانِي
Düzgün bir dille konuşmaya beni muktedir kıl!
Tefsiri na arapskom jeziku:
يَفۡقَهُواْ قَوۡلِي
Senin risaletini onlara ulaştırdığımda sözümü iyi anlasınlar.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَٱجۡعَل لِّي وَزِيرٗا مِّنۡ أَهۡلِي
Ailemden bana bir yardımcı ver, işlerimde bana yardımcı olsun.
Tefsiri na arapskom jeziku:
هَٰرُونَ أَخِي
Kardeşim Harun b. İmran'ı (bana yardımcı olsun).
Tefsiri na arapskom jeziku:
ٱشۡدُدۡ بِهِۦٓ أَزۡرِي
Onunla sırtımı güçlü kıl.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَأَشۡرِكۡهُ فِيٓ أَمۡرِي
Risaleti (tebliğ etmede) onu bana ortak kıl.
Tefsiri na arapskom jeziku:
كَيۡ نُسَبِّحَكَ كَثِيرٗا
Ta ki seni çokça tespih edelim.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَنَذۡكُرَكَ كَثِيرًا
Ve seni çokça zikredip, analım.
Tefsiri na arapskom jeziku:
إِنَّكَ كُنتَ بِنَا بَصِيرٗا
Şüphesiz ki sen bizi görmektesin. Bizim hiçbir işimiz sana gizli kalmaz.
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ قَدۡ أُوتِيتَ سُؤۡلَكَ يَٰمُوسَىٰ
Allah Teâlâ: "Ey Musa! Talep ettiğin şeyi sana verdik." diye buyurdu.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَلَقَدۡ مَنَنَّا عَلَيۡكَ مَرَّةً أُخۡرَىٰٓ
Ant olsun, biz sana bir kere daha lütufta bulunmuştuk.
Tefsiri na arapskom jeziku:
Poruke i pouke ajeta na ovoj stranici:
• وجوب حسن الاستماع في الأمور المهمة، وأهمها الوحي المنزل من عند الله.
Önemli işlere güzel bir şekilde kulak vermek gerekir. Zira en önemli konu Yüce Allah'ın katından inen vahiydir.

• اشتمل أول الوحي إلى موسى على أصلين في العقيدة وهما: الإقرار بتوحيد الله، والإيمان بالساعة (القيامة)، وعلى أهم فريضة بعد الإيمان وهي الصلاة.
Musa -aleyhisselam-'a inen ilk vahiy, itikadî konuda iki temel prensibi içermektedir. Bu iki esas, Yüce Allah'ın birliğini ikrar etmek ve (kıyamet) saatine iman etmektir. İmandan sonra en önemli farz ise namazdır.

• التعاون بين الدعاة ضروري لإنجاح المقصود؛ فقد جعل الله لموسى أخاه هارون نبيَّا ليعاونه في أداء الرسالة.
Hedefe ulaşmak için davetçilerin yardımlaşma ve dayanışma içinde olması gerekir. Yüce Allah, dini ulaştırmada Musa -aleyhisselam-'a yardımcı olması için kardeşi Harun'u peygamber kılmıştır.

• أهمية امتلاك الداعية لمهارة الإفهام للمدعوِّين.
Davetçinin sahip olduğu en önemli özellik, davet ettiği kimselere davetini anlatmadaki maharetidir.

إِذۡ أَوۡحَيۡنَآ إِلَىٰٓ أُمِّكَ مَا يُوحَىٰٓ
Firavun tarafından kurulan hilelerinden Yüce Allah'ın seni nasıl koruyacağına dair annene ilham edilmesi gereken şeyleri ilham etmiştik.
Tefsiri na arapskom jeziku:
أَنِ ٱقۡذِفِيهِ فِي ٱلتَّابُوتِ فَٱقۡذِفِيهِ فِي ٱلۡيَمِّ فَلۡيُلۡقِهِ ٱلۡيَمُّ بِٱلسَّاحِلِ يَأۡخُذۡهُ عَدُوّٞ لِّي وَعَدُوّٞ لَّهُۥۚ وَأَلۡقَيۡتُ عَلَيۡكَ مَحَبَّةٗ مِّنِّي وَلِتُصۡنَعَ عَلَىٰ عَيۡنِيٓ
Annesine ilham ederek şöyle buyurduk: Onu doğurduktan sonra bir sandığa koy ve nehre bırak. Bizim emrimizle nehir onu kıyıya çıkaracaktır. Benim ve onun düşmanı onu alacaktır. Bu düşman Firavun'dur. Kendi katımdan sana bir sevgi bahşettim ve bunun üzerine insanlar seni sevdi. Gözetimim, korumam ve gözümün önünde yetişmen için bunu yaptım.
Tefsiri na arapskom jeziku:
إِذۡ تَمۡشِيٓ أُخۡتُكَ فَتَقُولُ هَلۡ أَدُلُّكُمۡ عَلَىٰ مَن يَكۡفُلُهُۥۖ فَرَجَعۡنَٰكَ إِلَىٰٓ أُمِّكَ كَيۡ تَقَرَّ عَيۡنُهَا وَلَا تَحۡزَنَۚ وَقَتَلۡتَ نَفۡسٗا فَنَجَّيۡنَٰكَ مِنَ ٱلۡغَمِّ وَفَتَنَّٰكَ فُتُونٗاۚ فَلَبِثۡتَ سِنِينَ فِيٓ أَهۡلِ مَدۡيَنَ ثُمَّ جِئۡتَ عَلَىٰ قَدَرٖ يَٰمُوسَىٰ
Hani kız kardeşin sandık ilerledikçe onunla ilerleyip takip ediyordu. Onu alanlara dedi ki: Onu yetiştirecek, koruyacak ve emzirecek birisini size göstereyim mi? Senin kendisine dönmenden mutlu olması ve üzülmemesi için annene geri döndürmeyi sana bahşettik. Yumruk atarak öldürdüğün Kıptî’den ötürü ceza almaktan kurtulmayı sana bahşettik. Başına gelen her imtihandan seni kurtardık. Çıkıp senelerce Medyen halkı arasında kaldın. Sonra -Ey Musa!- sana takdir edilen vakitte seninle konuşulması için o vadiye geldin.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَٱصۡطَنَعۡتُكَ لِنَفۡسِي
Sana vahyettiğimi insanlara tebliğ etmen için resulüm olarak seni seçtim.
Tefsiri na arapskom jeziku:
ٱذۡهَبۡ أَنتَ وَأَخُوكَ بِـَٔايَٰتِي وَلَا تَنِيَا فِي ذِكۡرِي
-Ey Musa!- Sen ve kardeşin Harun, Allah'ın kudret ve vahdaniyetine delalet eden ayetlerimizle gidin. Bana davet etmede ve beni zikretmede gevşek davranmayın.
Tefsiri na arapskom jeziku:
ٱذۡهَبَآ إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ إِنَّهُۥ طَغَىٰ
Siz ikiniz Firavun'a gidin. Şüphesiz ki o küfürde haddi aşmış ve Allah'a karşı isyan etmiştir.
Tefsiri na arapskom jeziku:
فَقُولَا لَهُۥ قَوۡلٗا لَّيِّنٗا لَّعَلَّهُۥ يَتَذَكَّرُ أَوۡ يَخۡشَىٰ
Ona, içinde sertlik olmayan güzel söz söyleyin. Umulur ki öğüt alır ve Allah'tan korkar da tövbe eder.
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَا رَبَّنَآ إِنَّنَا نَخَافُ أَن يَفۡرُطَ عَلَيۡنَآ أَوۡ أَن يَطۡغَىٰ
Musa ve Harun -aleyhimasselam- şöyle dediler: "Ona davetimizi tamamlamadan bizi cezalandırmada acele etmesinden, ölüm veya başka şeyler ile bize zulüm etmede haddi aşmasından korkuyoruz."
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ لَا تَخَافَآۖ إِنَّنِي مَعَكُمَآ أَسۡمَعُ وَأَرَىٰ
Yüce Allah o ikisine şöyle buyurdu: "Korkmayın! Şüphesiz ben yardım ve desteğim ile sizinle beraberim, sizin ile onun arasında ne olduğunu görür ve duyarım."
Tefsiri na arapskom jeziku:
فَأۡتِيَاهُ فَقُولَآ إِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَأَرۡسِلۡ مَعَنَا بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ وَلَا تُعَذِّبۡهُمۡۖ قَدۡ جِئۡنَٰكَ بِـَٔايَةٖ مِّن رَّبِّكَۖ وَٱلسَّلَٰمُ عَلَىٰ مَنِ ٱتَّبَعَ ٱلۡهُدَىٰٓ
O ikisi Firavun'un yanına gelerek şöyle dediler: "-Ey Firavun!- Biz Rabbimizin iki resulüyüz. İsrailoğulları'nı bizimle gönder, erkek çocuklarını öldürerek ve kadınlarını yaşatarak onlara eziyet etme. Rabbinden bizim doğruluğumuza delalet eden ayet getirdik. Allah'ın azabından ancak iman eden ve hidayete uyanlar güvende olurlar."
Tefsiri na arapskom jeziku:
إِنَّا قَدۡ أُوحِيَ إِلَيۡنَآ أَنَّ ٱلۡعَذَابَ عَلَىٰ مَن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ
"Şüphesiz ki Allah, bize dünyada ve ahirette azabın, Allah'ın ayetlerini yalanlayan ve resullerinin getirdiklerinden yüz çevirenler için olacağını vahyetti."
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ فَمَن رَّبُّكُمَا يَٰمُوسَىٰ
Firavun o ikisinin getirdiğini inkâr ederek şöyle dedi: "Ey Musa! Sizi bana gönderdiğini iddia ettiğiniz Rabbiniz kimdir?"
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ رَبُّنَا ٱلَّذِيٓ أَعۡطَىٰ كُلَّ شَيۡءٍ خَلۡقَهُۥ ثُمَّ هَدَىٰ
Musa dedi ki: "Rabbimiz her şeye uygun olan şekli ve sureti veren, sonra da yaratmış olduğu maksat için onlara doğru yolu gösterendir."
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ فَمَا بَالُ ٱلۡقُرُونِ ٱلۡأُولَىٰ
Firavun dedi ki: "Küfür üzerine olan geçmiş nesillerin durumu ne olacak?"
Tefsiri na arapskom jeziku:
Poruke i pouke ajeta na ovoj stranici:
• كمال اعتناء الله بكليمه موسى عليه السلام والأنبياء والرسل، ولورثتهم نصيب من هذا الاعتناء على حسب أحوالهم مع الله.
Yüce Allah Musa -aleyhisselam- ve diğer resul ve peygamberlerle konuşarak onlara özen vermiştir. Peygamber varislerinin içinde bulundukları hal ve duruma göre Allah katında kendilerine uygun özen vardır.

• من الهداية العامة للمخلوقات أن تجد كل مخلوق يسعى لما خلق له من المنافع، وفي دفع المضار عن نفسه.
Yaratılmışlara bahşedilen genel hidayetten bir tanesi de her canlının yaratılmış olduğu menfaatleri elde etmek ve zararlı olan şeyleri kendisinden defetmek için çabalamasıdır.

• بيان فضيلة الأمر بالمعروف والنهي عن المنكر، وأن ذلك يكون باللين من القول لمن معه القوة، وضُمِنَت له العصمة.
İyiliği emredip kötülükten yasaklamanın fazileti beyan edilmiştir. Güçlü olan kimseye yumuşak söz ile yaklaşılır. Böylece korunması güvence altında olur.

• الله هو المختص بعلم الغيب في الماضي والحاضر والمستقبل.
Geçmiş, şuan ve gelecek ile ilgili gayb ilmi yalnızca Yüce Allah'a aittir.

قَالَ عِلۡمُهَا عِندَ رَبِّي فِي كِتَٰبٖۖ لَّا يَضِلُّ رَبِّي وَلَا يَنسَى
Musa -aleyhisselam- Firavun'a şöyle dedi: "Bu geçmiş ümmetlerin bilgisi Rabbimin katındadır, Levh-i Mahfuz'da yazılıdır. Bunun ilmi hakkında Rabbim yanılmaz ve bununla ilgili bildiği bir şeyi de unutmaz."
Tefsiri na arapskom jeziku:
ٱلَّذِي جَعَلَ لَكُمُ ٱلۡأَرۡضَ مَهۡدٗا وَسَلَكَ لَكُمۡ فِيهَا سُبُلٗا وَأَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَأَخۡرَجۡنَا بِهِۦٓ أَزۡوَٰجٗا مِّن نَّبَاتٖ شَتَّىٰ
Yeryüzünde yaşamayı elverişli kılan, üzerinde ilerlemeniz için uygun yollar yapan, yağmur suyunu gökten indiren Rabbimdir. Bu su ile birbirinden farklı bitkileri çeşit çeşit çıkardık.
Tefsiri na arapskom jeziku:
كُلُواْ وَٱرۡعَوۡاْ أَنۡعَٰمَكُمۡۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّأُوْلِي ٱلنُّهَىٰ
-Ey İnsanlar!- Sizin için çıkardığımız temiz şeylerden yiyin ve hayvanlarınızı otlatın. Bu zikredilen nimetlerde akıl sahipleri için Allah Teâlâ'nın kudretine ve vahdaniyetine dair pek çok deliller vardır.
Tefsiri na arapskom jeziku:
۞ مِنۡهَا خَلَقۡنَٰكُمۡ وَفِيهَا نُعِيدُكُمۡ وَمِنۡهَا نُخۡرِجُكُمۡ تَارَةً أُخۡرَىٰ
Babanız Âdem -aleyhisselam-'ı yeryüzündeki topraktan yarattık. Sizleri öldüğünüzde oraya döndüreceğiz. Kıyamet günü yeniden diriltmek için sizi bir kere daha oradan çıkaracağız.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَلَقَدۡ أَرَيۡنَٰهُ ءَايَٰتِنَا كُلَّهَا فَكَذَّبَ وَأَبَىٰ
Ant olsun biz Firavun'a dokuz ayetimizin hepsini gösterdik, bunları görmesine rağmen yalanladı ve Allah'a imana icabet etmekten imtina etti.
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ أَجِئۡتَنَا لِتُخۡرِجَنَا مِنۡ أَرۡضِنَا بِسِحۡرِكَ يَٰمُوسَىٰ
Firavun dedi ki: "Getirdiğin sihir ile bizi Mısır'dan çıkarıp (Mısır'ın) mülkünün kendine kalması için mi geldin Ey Musa?"
Tefsiri na arapskom jeziku:
فَلَنَأۡتِيَنَّكَ بِسِحۡرٖ مِّثۡلِهِۦ فَٱجۡعَلۡ بَيۡنَنَا وَبَيۡنَكَ مَوۡعِدٗا لَّا نُخۡلِفُهُۥ نَحۡنُ وَلَآ أَنتَ مَكَانٗا سُوٗى
-Ey Musa!- "Senin sihrin gibi bir sihir getireceğiz. Seninle bizim aramızda uygun bir yerde ve uygun bir zamanda senin de, bizim de gelebileceğimiz bir buluşma vakti belirle. Bu mekân, iki taraf arasında ortada bir mekân olsun."
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ مَوۡعِدُكُمۡ يَوۡمُ ٱلزِّينَةِ وَأَن يُحۡشَرَ ٱلنَّاسُ ضُحٗى
Musa -aleyhisselam- Firavun'a şöyle dedi: "Bizim ile sizin aranızdaki buluşma zamanı bayram günü insanların kutlama için bir araya toplandığı kuşluk vaktidir."
Tefsiri na arapskom jeziku:
فَتَوَلَّىٰ فِرۡعَوۡنُ فَجَمَعَ كَيۡدَهُۥ ثُمَّ أَتَىٰ
Bunun üzerine Firavun arkasını dönüp oradan ayrıldı. Sonra tuzak ve hilelerini topladı. Sonra üstün olup, galip gelmek için zaman ve mekân olarak belirlenen yere geldi.
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ لَهُم مُّوسَىٰ وَيۡلَكُمۡ لَا تَفۡتَرُواْ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبٗا فَيُسۡحِتَكُم بِعَذَابٖۖ وَقَدۡ خَابَ مَنِ ٱفۡتَرَىٰ
Musa, Firavun'un sihirbazlarına öğüt vererek şöyle dedi: "Bunu yapmaktan sakının. Sihir yapıp insanları aldatarak Allah adına yalan uydurmayın ki, katından bir azap gelip sizi yok etmesin. Allah adına yalan uyduranlar muhakkak hüsrana uğramışlardır."
Tefsiri na arapskom jeziku:
فَتَنَٰزَعُوٓاْ أَمۡرَهُم بَيۡنَهُمۡ وَأَسَرُّواْ ٱلنَّجۡوَىٰ
Sihirbazlar Musa -aleyhisselam-'ın sözünü kendi aralarında değerlendirip gizlice fısıldaştılar.
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالُوٓاْ إِنۡ هَٰذَٰنِ لَسَٰحِرَٰنِ يُرِيدَانِ أَن يُخۡرِجَاكُم مِّنۡ أَرۡضِكُم بِسِحۡرِهِمَا وَيَذۡهَبَا بِطَرِيقَتِكُمُ ٱلۡمُثۡلَىٰ
Bazı sihirbazlar diğerlerine gizlice şöyle dediler: "Şüphesiz Musa ve Harun getirdikleri sihir ile sizi Mısır'dan çıkarmak isteyen iki sihirbazdır. Böylece onlar yaşantınızdaki üstün gelenek ve mezhebinizi yok etmek istiyorlar."
Tefsiri na arapskom jeziku:
فَأَجۡمِعُواْ كَيۡدَكُمۡ ثُمَّ ٱئۡتُواْ صَفّٗاۚ وَقَدۡ أَفۡلَحَ ٱلۡيَوۡمَ مَنِ ٱسۡتَعۡلَىٰ
"İşinizi ustaca yapın ve ihtilaf etmeyin. Sonra sıra sıra dizilmiş olarak ilerleyin, elinizdekini bir seferde atın. Bugün hasmına galip gelen istediği zafere ulaşmıştır."
Tefsiri na arapskom jeziku:
Poruke i pouke ajeta na ovoj stranici:
• إخراج أصناف من النبات المختلفة الأنواع والألوان من الأرض دليل واضح على قدرة الله تعالى ووجود الصانع.
Farklı türden ve renkten çeşit çeşit bitkinin yeryüzünden çıkarılması, Allah Teâlâ'nın kudretinin ve bir yaratıcının var olduğunun apaçık delilidir.

• ذكرت الآيات دليلين عقليين واضحين على الإعادة: إخراج النبات من الأرض بعد موتها، وإخراج المكلفين منها وإيجادهم.
Ayetler, tekrar dirilme konusunda apaçık iki akli delili zikretmektedir: Ölümlerinin ardından bitkilerin topraktan yeniden çıkarılması ve mükellef olan kimselerin topraktan çıkarılmaları ve topraktan var edilmeleri.

• كفر فرعون كفر عناد؛ لأنه رأى الآيات عيانًا لا خبرًا، واقتنع بها في أعماق نفسه.
Firavun'un küfrü inat küfrüdür. Çünkü o mucizeleri, haber yoluyla değil bilakis ayan beyan görmüş ve nefsinin derinliklerinde kani olmuştur.

• اختار موسى يوم العيد؛ لتعلو كلمة الله، ويظهر دينه، ويكبت الكفر، أمام الناس قاطبة في المجمع العام ليَشِيع الخبر.
Musa, Allah Teâlâ'nın kelimesinin üstün, dinin zahir olması, küfrün bastırılması ve toplum genelindeki insanların önünde haberin yayılması için bayram gününü seçmiştir.

قَالُواْ يَٰمُوسَىٰٓ إِمَّآ أَن تُلۡقِيَ وَإِمَّآ أَن نَّكُونَ أَوَّلَ مَنۡ أَلۡقَىٰ
Sihirbazlar Musa -aleyhisselam-'a: "Ey Musa! İki şeyden birini seç. Sahip olunan sihri ortaya koymaya ya sen başla ya da başlayan biz olalım." dediler.
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ بَلۡ أَلۡقُواْۖ فَإِذَا حِبَالُهُمۡ وَعِصِيُّهُمۡ يُخَيَّلُ إِلَيۡهِ مِن سِحۡرِهِمۡ أَنَّهَا تَسۡعَىٰ
Musa -aleyhisselam- şöyle dedi: "Bilakis önce siz elinizde olanı atın." Bunun üzerine onlar elinde olanları attılar. Yapmış oldukları sihirden dolayı ipleri ve değnekleri Musa'ya hızlıca hareket eden yılanlar gibi göründü.
Tefsiri na arapskom jeziku:
فَأَوۡجَسَ فِي نَفۡسِهِۦ خِيفَةٗ مُّوسَىٰ
Onların yaptıklarından dolayı Musa içinde bir korku hissetti.
Tefsiri na arapskom jeziku:
قُلۡنَا لَا تَخَفۡ إِنَّكَ أَنتَ ٱلۡأَعۡلَىٰ
Allah Teâlâ, Musa -aleyhisselam-'ın huzur bulup, teskin olması için şöyle buyurdu: "-Ey Musa!- Gördüklerinden dolayı korkma! Sen kazanarak ve galip gelerek üstün geleceksin."
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَأَلۡقِ مَا فِي يَمِينِكَ تَلۡقَفۡ مَا صَنَعُوٓاْۖ إِنَّمَا صَنَعُواْ كَيۡدُ سَٰحِرٖۖ وَلَا يُفۡلِحُ ٱلسَّاحِرُ حَيۡثُ أَتَىٰ
Sağ elindeki asanı at ki, yılana dönüşerek onların yaptıkları büyüyü yutsun. Onların yaptıkları büyücü hilesidir. Büyücü ise nerede olursa olsun galip gelemez.
Tefsiri na arapskom jeziku:
فَأُلۡقِيَ ٱلسَّحَرَةُ سُجَّدٗا قَالُوٓاْ ءَامَنَّا بِرَبِّ هَٰرُونَ وَمُوسَىٰ
Musa asasını attı ve hemen yılana dönüştü. Büyücülerin yaptıklarını yuttu. Bunun üzerine büyücüler, Musa'nın yaptığının sihir olmadığını anlayarak Allah'a secde ettiler. Çünkü o Allah katındandı. "Musa'nın, Harun'un ve bütün mahlukatın Rabbine iman ettik." dediler.
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ ءَامَنتُمۡ لَهُۥ قَبۡلَ أَنۡ ءَاذَنَ لَكُمۡۖ إِنَّهُۥ لَكَبِيرُكُمُ ٱلَّذِي عَلَّمَكُمُ ٱلسِّحۡرَۖ فَلَأُقَطِّعَنَّ أَيۡدِيَكُمۡ وَأَرۡجُلَكُم مِّنۡ خِلَٰفٖ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمۡ فِي جُذُوعِ ٱلنَّخۡلِ وَلَتَعۡلَمُنَّ أَيُّنَآ أَشَدُّ عَذَابٗا وَأَبۡقَىٰ
Firavun, sihirbazların iman etmelerini kınayarak ve onları tehdit ederek şöyle dedi: "Ben size izin vermeden Musa'ya iman mı ettiniz? -Ey sihirbazlar!- Şüphesiz ki Musa, size sihiri öğreten önderinizdir. Ant olsun ki sizden her birinizin ellerini ve ayaklarını çaprazlama keseceğim. Ölene kadar bedenlerinizi hurma kütüklerine asacağım. Sizin dışınızdakilere ibret olmanız için bunu yapacağım. O zaman hangimizin azabı daha güçlü ve devamlı, anlayacaksınız: Benim mi yoksa Musa'nın Rabbinin mi?
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالُواْ لَن نُّؤۡثِرَكَ عَلَىٰ مَا جَآءَنَا مِنَ ٱلۡبَيِّنَٰتِ وَٱلَّذِي فَطَرَنَاۖ فَٱقۡضِ مَآ أَنتَ قَاضٍۖ إِنَّمَا تَقۡضِي هَٰذِهِ ٱلۡحَيَوٰةَ ٱلدُّنۡيَآ
Sihirbazlar, Firavun'a şöyle dediler: "Ey Firavun! Bize gelen apaçık ayetlere tabi olmayı sana tabi olmaya tercih etmeyeceğiz. Bizi yaratan Yüce Allah'a seni üstün tutmayacağız. Bize dilediğini yap, ancak sen bu fani hayatta bize hükmedebilirsin. Muhakkak senin hükümdarlığın bir gün yok olacaktır."
Tefsiri na arapskom jeziku:
إِنَّآ ءَامَنَّا بِرَبِّنَا لِيَغۡفِرَ لَنَا خَطَٰيَٰنَا وَمَآ أَكۡرَهۡتَنَا عَلَيۡهِ مِنَ ٱلسِّحۡرِۗ وَٱللَّهُ خَيۡرٞ وَأَبۡقَىٰٓ
Şüphesiz biz, geçmişte işlemiş olduğumuz küfür ve diğer günahlarımızı, bizi öğrenmeye, uygulamaya ve Musa'ya galip gelmek için zorladığın büyü yapma günahımızı bağışlamasını ümit ederek Rabbimize iman ettik. Allah'ın mükâfatı senin bize vadettiğinden daha hayırlıdır. Bizi tehdit ettiğin azaptan O'nun azabı daha da süreklidir.
Tefsiri na arapskom jeziku:
إِنَّهُۥ مَن يَأۡتِ رَبَّهُۥ مُجۡرِمٗا فَإِنَّ لَهُۥ جَهَنَّمَ لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحۡيَىٰ
Sonuç olarak kim kıyamet günü Rabbinin huzuruna kâfir olarak gelirse, o kimse için cehennem ateşi vardır. Onu, içinde ebedî kalması için oraya sokar. Orada ne azaptan rahat etmek için ölüme kavuşur ve ne de güzel bir hayat sürer.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَمَن يَأۡتِهِۦ مُؤۡمِنٗا قَدۡ عَمِلَ ٱلصَّٰلِحَٰتِ فَأُوْلَٰٓئِكَ لَهُمُ ٱلدَّرَجَٰتُ ٱلۡعُلَىٰ
Kim de kıyamet günü Rabbine iman etmiş ve salih ameller işlemiş bir şekilde gelirse, işte onlar yüksek makam ve dereceler ile vasıflanmış kimselerdir.
Tefsiri na arapskom jeziku:
جَنَّٰتُ عَدۡنٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَاۚ وَذَٰلِكَ جَزَآءُ مَن تَزَكَّىٰ
Bu makam, saraylarının altlarından nehirlerin aktığı, içlerinde ebedî kalacakları cennetlerdir. Bu zikredilen mükâfat, kendisini küfür ve günahlardan arındıran herkes içindir.
Tefsiri na arapskom jeziku:
Poruke i pouke ajeta na ovoj stranici:
• لا يفوز ولا ينجو الساحر حيث أتى من الأرض أو حيث احتال، ولا يحصل مقصوده بالسحر خيرًا كان أو شرًّا.
Sihirbaz, sihir yahut hile yapmak için geldiği yerde asla başarılı olamaz ve kazanamaz. Dilediği ister hayır olsun, isterse de şer olsun sihir ile amacına ulaşamaz.

• الإيمان يصنع المعجزات؛ فقد كان إيمان السحرة أرسخ من الجبال، فهان عليهم عذاب الدنيا، ولم يبالوا بتهديد فرعون.
İman imkansız şeyleri ortaya koyar. Sihirbazların imanı öyle güçlüydü ki, dağlardan da daha sağlamdı. Dünya azabı onlara öylesine kolay gelmişti. Firavun'un tehdidini kale bile almadılar.

• دأب الطغاة التهديد بالعذاب الشديد لأهل الحق والإمعان في ذلك للإذلال والإهانة.
Hak ehlini şiddetli azap ile tehdit etmek ve küçük düşürüp hürmetsizlik ederek aşırıya gitmek, zalimlerin adetidir.

وَلَقَدۡ أَوۡحَيۡنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ أَنۡ أَسۡرِ بِعِبَادِي فَٱضۡرِبۡ لَهُمۡ طَرِيقٗا فِي ٱلۡبَحۡرِ يَبَسٗا لَّا تَخَٰفُ دَرَكٗا وَلَا تَخۡشَىٰ
Ant olsun Musa'ya şöyle vahyettik: "Mısır'dan geceleyin kullarım ile kimse onları fark etmeden yola çık. Asan ile denize vurduktan sonra denizde onlara kuru bir yol aç. Firavun ve ahalisinin size yetişmesinden ve denizde boğulmaktan korkun olmasın."
Tefsiri na arapskom jeziku:
فَأَتۡبَعَهُمۡ فِرۡعَوۡنُ بِجُنُودِهِۦ فَغَشِيَهُم مِّنَ ٱلۡيَمِّ مَا غَشِيَهُمۡ
Firavun ordusuyla birlikte onların peşinden gitti. Hakikatini Allah'tan başka kimsenin bilmediği şekilde Firavun askerlerini denizde boğdu. Hepsi boğulup helak oldular. Sadece Musa -aleyhisselam- ve onunla beraber olanlar kurtuldular.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَأَضَلَّ فِرۡعَوۡنُ قَوۡمَهُۥ وَمَا هَدَىٰ
Firavun küfrü güzel göstererek kavmini saptırdı. Onları batıl ile kandırdı. Hidayet yolunu onlara göstermedi.
Tefsiri na arapskom jeziku:
يَٰبَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ قَدۡ أَنجَيۡنَٰكُم مِّنۡ عَدُوِّكُمۡ وَوَٰعَدۡنَٰكُمۡ جَانِبَ ٱلطُّورِ ٱلۡأَيۡمَنَ وَنَزَّلۡنَا عَلَيۡكُمُ ٱلۡمَنَّ وَٱلسَّلۡوَىٰ
İsrailoğulları'nı Firavun ve ordusundan kurtardıktan sonra onlara: "Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık. Tur dağının sağ yanındaki vadide Musa ile konuşmayı size vadettik. Çölde size nimet olarak bal gibi tatlı bir içecek ve eti lezzetli bıldırcına benzeyen küçük bir kuş indirdik.
Tefsiri na arapskom jeziku:
كُلُواْ مِن طَيِّبَٰتِ مَا رَزَقۡنَٰكُمۡ وَلَا تَطۡغَوۡاْ فِيهِ فَيَحِلَّ عَلَيۡكُمۡ غَضَبِيۖ وَمَن يَحۡلِلۡ عَلَيۡهِ غَضَبِي فَقَدۡ هَوَىٰ
Sizi rızıklandırdığımız lezzetli helal olan yiyeceklerden yiyiniz. Üzerinize haram kıldığımız şeylerden size mübah kıldıklarımızda haddi aşmayın. Yoksa size gazabım iner. Kimin üzerine gazabım inerse helak olur, dünyada ve ahirette bedbahtlardan olur.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَإِنِّي لَغَفَّارٞ لِّمَن تَابَ وَءَامَنَ وَعَمِلَ صَٰلِحٗا ثُمَّ ٱهۡتَدَىٰ
Şüphesiz ki bana tövbe eden, iman eden ve salih ameller işleyip sonra hak üzere dosdoğru olan kimse için bağışlamam ve affım çoktur.
Tefsiri na arapskom jeziku:
۞ وَمَآ أَعۡجَلَكَ عَن قَوۡمِكَ يَٰمُوسَىٰ
"Kavmini geride bırakıp, onlardan önce acele ederek buraya gelmenin sebebi nedir, ey Musa?"
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ هُمۡ أُوْلَآءِ عَلَىٰٓ أَثَرِي وَعَجِلۡتُ إِلَيۡكَ رَبِّ لِتَرۡضَىٰ
Musa -aleyhisselam- dedi ki: "İşte onlar hemen arkamdalar, bana yetişecekler. Sana bir an önce gelmemden dolayı razı olasın diye kavmimin önüne geçtim."
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ فَإِنَّا قَدۡ فَتَنَّا قَوۡمَكَ مِنۢ بَعۡدِكَ وَأَضَلَّهُمُ ٱلسَّامِرِيُّ
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: Arkanda bıraktığın kavmini buzağıya tapmak ile imtihan ettik. Samiri onları buzağıya tapmaya çağırdı. Böylece onları saptırdı.
Tefsiri na arapskom jeziku:
فَرَجَعَ مُوسَىٰٓ إِلَىٰ قَوۡمِهِۦ غَضۡبَٰنَ أَسِفٗاۚ قَالَ يَٰقَوۡمِ أَلَمۡ يَعِدۡكُمۡ رَبُّكُمۡ وَعۡدًا حَسَنًاۚ أَفَطَالَ عَلَيۡكُمُ ٱلۡعَهۡدُ أَمۡ أَرَدتُّمۡ أَن يَحِلَّ عَلَيۡكُمۡ غَضَبٞ مِّن رَّبِّكُمۡ فَأَخۡلَفۡتُم مَّوۡعِدِي
Musa -aleyhisselam- kavminin buzağıya tapması sebebiyle onların yanına kızgın ve üzgün bir şekilde döndü. Musa -aleyhisselam- şöyle dedi: "Ey Kavmim! Yüce Allah size Tevrat'ı indirmek, sizi cennete koymak gibi güzel bir vaatte bulunmadı mı? Aradan çok uzun bir zaman mı geçti ki bunu unuttunuz? Yoksa bu yaptığınızla Rabbinizin sizin üzerinize gazabının inmesini ve azabının size ulaşmasını istediniz de, sizin yanınıza dönene kadar O'na itaat etmede sebat etmek için bana verdiğiniz sözden mi döndünüz?"
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالُواْ مَآ أَخۡلَفۡنَا مَوۡعِدَكَ بِمَلۡكِنَا وَلَٰكِنَّا حُمِّلۡنَآ أَوۡزَارٗا مِّن زِينَةِ ٱلۡقَوۡمِ فَقَذَفۡنَٰهَا فَكَذَٰلِكَ أَلۡقَى ٱلسَّامِرِيُّ
Musa'nın kavmi dedi ki: "Ey Musa! Kendi isteğimizle sana verdiğimiz sözden dönmedik. Bilakis buna mecbur kaldık. Firavun'un kavminin süs eşyalarından ağır yükler taşıdık. Onlardan kurtulmak için bir çukura attık. Bizim (altınları) çukura attığımız gibi Sâmirî de beraberinde olan Cebrail -aleyhisselam-'ın atının toynağının bastığı topraktan oraya attı."
Tefsiri na arapskom jeziku:
Poruke i pouke ajeta na ovoj stranici:
• من سُنَّة الله انتقامه من المجرمين بما يشفي صدور المؤمنين، ويقر أعينهم، ويذهب غيظ قلوبهم.
Müminlerin kalplerinin şifa bulması, gözlerinin aydınlanması ve kalplerindeki öfkenin gitmesi için Yüce Allah'ın mücrimlerden intikam alması O'nun yeryüzündeki sünnetlerinden birisidir.

• الطاغية شؤم على نفسه وعلى قومه؛ لأنه يضلهم عن الرشد، وما يهديهم إلى خير ولا إلى نجاة.
Zorbalar kendi nefisleri ve kavimleri için talihsiz kimselerdir. Çünkü onları hidayetten saptırır, onları hayra ve kurtuluşa iletmezler.

• النعم تقتضي الحفظ والشكر المقرون بالمزيد، وجحودها يوجب حلول غضب الله ونزوله.
Nimetler şükür ile korunur ve artar. Nimetlere karşı yapılan nankörlük ise Allah'ın gazabını ve bu gazabın inmesini gerekli kılar.

• الله غفور على الدوام لمن تاب من الشرك والكفر والمعصية، وآمن به وعمل الصالحات، ثم ثبت على ذلك حتى مات عليه.
Yüce Allah; şirk, küfür ve günahlardan tövbe edenleri ve kendisine iman edip salih amel işleyenleri daima bağışlar. Sonra ölene kadar bu hususta sebat eder.

• أن العجلة وإن كانت في الجملة مذمومة فهي ممدوحة في الدين.
Genel olarak acele etmek yerilmiş olsa da, din ile ilgili hususlarda acele etmek övülmüştür.

فَأَخۡرَجَ لَهُمۡ عِجۡلٗا جَسَدٗا لَّهُۥ خُوَارٞ فَقَالُواْ هَٰذَآ إِلَٰهُكُمۡ وَإِلَٰهُ مُوسَىٰ فَنَسِيَ
Samiri, bu süs eşyalarından İsrailoğulları için ruhu olmayan bir buzağı heykeli yaptı. Bu heykelin inek böğürmesi gibi sesi vardı. Samiri'nin yaptığı ile fitneye maruz kalanlar: "İşte bu sizin ve Musa -aleyhisselam-'ın ilahıdır. O'nu burada unutup bırakmıştır." dediler.
Tefsiri na arapskom jeziku:
أَفَلَا يَرَوۡنَ أَلَّا يَرۡجِعُ إِلَيۡهِمۡ قَوۡلٗا وَلَا يَمۡلِكُ لَهُمۡ ضَرّٗا وَلَا نَفۡعٗا
Buzağının, kendilerine fitne olup ona ibadet eden kimseler, buzağının kendileri ile konuşamayıp onlara cevap veremediğini, kendilerinden ve başkalarından zararı defetmeye güç yetiremediğini ve kendilerine ya da başkalarına fayda sağlamadığını görmüyorlar mı?
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَلَقَدۡ قَالَ لَهُمۡ هَٰرُونُ مِن قَبۡلُ يَٰقَوۡمِ إِنَّمَا فُتِنتُم بِهِۦۖ وَإِنَّ رَبَّكُمُ ٱلرَّحۡمَٰنُ فَٱتَّبِعُونِي وَأَطِيعُوٓاْ أَمۡرِي
Musa -aleyhisselam- kavmine dönmeden önce Harun onlara şöyle demişti: "Buzağının altından (madeninden) şekillendirilmesi ve böğürmesi, aranızdaki Müminin kâfirden ayrılıp ortaya çıkması için bir imtihandı. Ey Kavmim! Şüphesiz ki Rabbiniz rahmet sahibidir. Size fayda ve zarar vermeye sahip olmayan ilahlarınız gibi değildir. Bu ilahlar size rahmet edemezler. Yalnızca O'na ibadet ederek bana tabi olun. O'ndan başkasına ibadet etmeyi terk ederek emrime itaat edin."
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالُواْ لَن نَّبۡرَحَ عَلَيۡهِ عَٰكِفِينَ حَتَّىٰ يَرۡجِعَ إِلَيۡنَا مُوسَىٰ
Buzağıya ibadet etmek ile imtihan olanlar şöyle dediler: "Musa -aleyhisselam- bize dönene kadar ona ibadet etmeye devam edeceğiz."
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ يَٰهَٰرُونُ مَا مَنَعَكَ إِذۡ رَأَيۡتَهُمۡ ضَلُّوٓاْ
Musa -aleyhisselam- kardeşi Harun'a şöyle dedi: "Onların Yüce Allah'ı bırakıp da buzağıya ibadet ederek sapıttıklarını gördüğün zaman bunu engellemekten seni alıkoyan ne oldu?"
Tefsiri na arapskom jeziku:
أَلَّا تَتَّبِعَنِۖ أَفَعَصَيۡتَ أَمۡرِي
"Onları bırakıp neden arkamdan gelmedin? Yoksa seni onlara vekil tayin ettiğimde emrime karşı mı geldin?"
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ يَبۡنَؤُمَّ لَا تَأۡخُذۡ بِلِحۡيَتِي وَلَا بِرَأۡسِيٓۖ إِنِّي خَشِيتُ أَن تَقُولَ فَرَّقۡتَ بَيۡنَ بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ وَلَمۡ تَرۡقُبۡ قَوۡلِي
Musa -aleyhisselam- kardeşinin yaptıklarını kınayarak saçından ve sakalından tutup kendisine doğru çekiştirmiş, Harun da ondan şefkat bekleyerek şöyle demiştir: "Saçımı ve sakalımı tutup çekiştirme, benim onlarla birlikte kalmamda bir mazeretim vardı. Onları yalnız başlarına bıraktığımda ayrılığa düşmelerinden korktum. Sonra bana: Onların arasını ayırdığımı, onlar hakkında vasiyetini tutmadığımı söyleyecektin."
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ فَمَا خَطۡبُكَ يَٰسَٰمِرِيُّ
Musa -aleyhisselam- Samiri'ye şöyle dedi: "Senin bu yaptığın nedir ey Samiri? Seni bunu yapmaya iten nedir?" dedi.
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ بَصُرۡتُ بِمَا لَمۡ يَبۡصُرُواْ بِهِۦ فَقَبَضۡتُ قَبۡضَةٗ مِّنۡ أَثَرِ ٱلرَّسُولِ فَنَبَذۡتُهَا وَكَذَٰلِكَ سَوَّلَتۡ لِي نَفۡسِي
Samiri, Musa -aleyhisselam-'a şöyle dedi: "Onların görmediğini gördüm. Cebrail'i atın üzerinde gördüm ve atının ayak izinin olduğu topraktan bir avuç aldım. Kendisinden buzağı heykeli yapılan erimiş süs eşyalarının üzerine attım. Sonra ondan böğüren buzağı şekli ortaya çıktı. Nefsim yaptığım şeyi bana güzel gösterdi."
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ فَٱذۡهَبۡ فَإِنَّ لَكَ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ أَن تَقُولَ لَا مِسَاسَۖ وَإِنَّ لَكَ مَوۡعِدٗا لَّن تُخۡلَفَهُۥۖ وَٱنظُرۡ إِلَىٰٓ إِلَٰهِكَ ٱلَّذِي ظَلۡتَ عَلَيۡهِ عَاكِفٗاۖ لَّنُحَرِّقَنَّهُۥ ثُمَّ لَنَنسِفَنَّهُۥ فِي ٱلۡيَمِّ نَسۡفًا
Musa -aleyhisselam-, Samiri'ye şöyle dedi: "Haydi git, hayatta olduğun sürece ‘’bana dokunmayın’’ diyerek gezeceksin. Terk edilmiş/dışlanmış olarak yaşayacaksın. Kıyamet gününde hesaba çekilip cezalandırılacağın bir gün vardır. Yüce Allah bu vaadinden dönmez. Allah'tan başka ilah olarak edindiğin ve kendisine ibadet ettiğin buzağıya bak. Eriyene kadar ateş yakacağım ve ondan bir eser kalmayana kadar onu denize savuracağım."
Tefsiri na arapskom jeziku:
إِنَّمَآ إِلَٰهُكُمُ ٱللَّهُ ٱلَّذِي لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَۚ وَسِعَ كُلَّ شَيۡءٍ عِلۡمٗا
-Ey İnsanlar!- Muhakkak ki hak olan mabudunuz kendisinden başka hak ilah olmayan Allah'tır. İlmi ile her şeyi kuşatmıştır. Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'ya hiçbir şeyin ilmi gizli kalmaz.
Tefsiri na arapskom jeziku:
Poruke i pouke ajeta na ovoj stranici:
• خداع الناس بتزوير الحقائق مسلك أهل الضلال.
Hakikatlere sahtekârlık karıştırarak insanları aldatmak, sapıklık ehlinin tuttuğu bir yoldur.

• الغضب المحمود هو الذي يكون عند انتهاكِ محارم الله.
Yüce Allah'ın yasaklarının çiğnendiği zaman ortaya çıkan öfke, övülen bir öfkedir.

• في الآيات أصل في نفي أهل البدع والمعاصي وهجرانهم، وألا يُخَالَطوا.
Ayetlerde, bidat ve günah ehlinin kovulup terk edilmeleri ve onlarla arkadaşlık kurulmaması bir esas olarak beyan edilmiştir.

• في الآيات وجوب التفكر في معرفة الله تعالى من خلال مفعولاته في الكون.
Ayetlerde, AllahTeâlâ'nın kainattaki fiillerine bakarak O'nu tanıyıp, bilmek için tefekkür etmenin gerekliliği işaret edilmiştir.

كَذَٰلِكَ نَقُصُّ عَلَيۡكَ مِنۡ أَنۢبَآءِ مَا قَدۡ سَبَقَۚ وَقَدۡ ءَاتَيۡنَٰكَ مِن لَّدُنَّا ذِكۡرٗا
-Ey Resul!- Seni teselli etmesi için Musa ve Firavun'un, kavimlerine ait haberleri, geçmiş peygamberlerin ve ümmetlerinin haberlerini sana anlatıyoruz. Öğüt almak isteyenler alsın diye sana kendi katımızdan Kur'an'ı verdik.
Tefsiri na arapskom jeziku:
مَّنۡ أَعۡرَضَ عَنۡهُ فَإِنَّهُۥ يَحۡمِلُ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ وِزۡرًا
Kim sana indirilen bu Kur'an'dan yüz çevirip ona iman etmez, onunla amel etmezse; kıyamet günü büyük bir günah yükü yüklenmiş olarak gelecektir. Elem dolu azabı hak eder.
Tefsiri na arapskom jeziku:
خَٰلِدِينَ فِيهِۖ وَسَآءَ لَهُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ حِمۡلٗا
Bu devamlı azapta ebedî olarak kalacaklardır. Kıyamet günü taşıdıkları şey ne kötü bir yüktür.
Tefsiri na arapskom jeziku:
يَوۡمَ يُنفَخُ فِي ٱلصُّورِۚ وَنَحۡشُرُ ٱلۡمُجۡرِمِينَ يَوۡمَئِذٖ زُرۡقٗا
Meleğin Sûr'a yeniden diriliş için ikinci kez üfürdüğü gün, işte o gün kâfirlerin gözleri ve bedenlerini, ahiretin dehşetinin şiddetinden mosmor olarak haşrederiz.
Tefsiri na arapskom jeziku:
يَتَخَٰفَتُونَ بَيۡنَهُمۡ إِن لَّبِثۡتُمۡ إِلَّا عَشۡرٗا
Öldükten sonra Berzah aleminde on gece kaldınız diye birbirleri ile fısıldaşırlar.
Tefsiri na arapskom jeziku:
نَّحۡنُ أَعۡلَمُ بِمَا يَقُولُونَ إِذۡ يَقُولُ أَمۡثَلُهُمۡ طَرِيقَةً إِن لَّبِثۡتُمۡ إِلَّا يَوۡمٗا
Biz, onların fısıldaştıkları şeyi en iyi biliriz. Ondan hiçbir şey bize gizli kalmaz. İçlerinden en aklı başında olanı: "Berzahta fazla değil sadece bir gün kaldınız." der.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَيَسۡـَٔلُونَكَ عَنِ ٱلۡجِبَالِ فَقُلۡ يَنسِفُهَا رَبِّي نَسۡفٗا
-Ey Resul!- Sana kıyamet günü dağların durumundan soruyorlar. Onlara de ki: "Rabbim onları kökünden söküp savuracak, toz olacaktır."
Tefsiri na arapskom jeziku:
فَيَذَرُهَا قَاعٗا صَفۡصَفٗا
(Allah Teâlâ) Dağları üzerinde taşıyan yeryüzünü, üzerinde ne bir bina ve ne de bir bitki olmadan dümdüz bırakacaktır.
Tefsiri na arapskom jeziku:
لَّا تَرَىٰ فِيهَا عِوَجٗا وَلَآ أَمۡتٗا
-Ey yeryüzüne bakan kişi!- Yeryüzünün dümdüz olarak görürsün. Orada ne bir eğim, ne bir yükseklik, ne de bir alçaklık görebilirsin.
Tefsiri na arapskom jeziku:
يَوۡمَئِذٖ يَتَّبِعُونَ ٱلدَّاعِيَ لَا عِوَجَ لَهُۥۖ وَخَشَعَتِ ٱلۡأَصۡوَاتُ لِلرَّحۡمَٰنِ فَلَا تَسۡمَعُ إِلَّا هَمۡسٗا
İşte o gün insanlar mahşere çağıran davetçinin sesine uyarlar. Ona tabi olmaktan kimse onları çeviremez. Rahman'ın korkusundan bütün sesler kesilmiştir. O gün fısıldaşmalardan başka bir şey duyamazsın.
Tefsiri na arapskom jeziku:
يَوۡمَئِذٖ لَّا تَنفَعُ ٱلشَّفَٰعَةُ إِلَّا مَنۡ أَذِنَ لَهُ ٱلرَّحۡمَٰنُ وَرَضِيَ لَهُۥ قَوۡلٗا
O azametli günde şefaat eden hiçbir kimsenin şefaati fayda vermez. Ancak Yüce Allah'ın şefaat izni verdiği şefaatçi ve şefaatte sözünden razı olduğu kimse bundan müstesnadır.
Tefsiri na arapskom jeziku:
يَعۡلَمُ مَا بَيۡنَ أَيۡدِيهِمۡ وَمَا خَلۡفَهُمۡ وَلَا يُحِيطُونَ بِهِۦ عِلۡمٗا
Allah -Subhanehu ve Teâlâ- insanların, gelecekte olacak kıyamet için ne sunduklarını ve dünyaları için arkalarında ne bıraktıklarını hakkıyla bilir. Bütün yaratılmışlar Yüce Allah'ın zatını ve sıfatını bilgi bakımından kuşatamazlar.
Tefsiri na arapskom jeziku:
۞ وَعَنَتِ ٱلۡوُجُوهُ لِلۡحَيِّ ٱلۡقَيُّومِۖ وَقَدۡ خَابَ مَنۡ حَمَلَ ظُلۡمٗا
Kulların yüzleri ölümsüz hayat sahibine, kullarının işlerini idare edip yönetene boyun büküp itaat etmiştir. Muhakkak ki günah yüklenen nefsini helaka sürükleyerek hüsrana uğramıştır.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَمَن يَعۡمَلۡ مِنَ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَهُوَ مُؤۡمِنٞ فَلَا يَخَافُ ظُلۡمٗا وَلَا هَضۡمٗا
Allah ve resulüne iman ederek salih ameller işleyen kimse tam olarak mükâfata nail olacaktır. Ne işlemediği günahtan dolayı zulme uğramaktan korkar, ne de salih amelinin sevabının eksilmesinden korkar.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَكَذَٰلِكَ أَنزَلۡنَٰهُ قُرۡءَانًا عَرَبِيّٗا وَصَرَّفۡنَا فِيهِ مِنَ ٱلۡوَعِيدِ لَعَلَّهُمۡ يَتَّقُونَ أَوۡ يُحۡدِثُ لَهُمۡ ذِكۡرٗا
Geçmişlerin kıssalarını indirdiğimiz gibi bu Kur'an'ı da açık Arap dilinde indirdik. Çeşitli tehdit ve korkutucu şeyleri açıkladık. Umulur ki Allah'tan korkar ya da Kur'an onlara öğüt ve ibret olur.
Tefsiri na arapskom jeziku:
Poruke i pouke ajeta na ovoj stranici:
• القرآن العظيم كله تذكير ومواعظ للأمم والشعوب والأفراد، وشرف وفخر للإنسانية.
Azametli Kur'an'ın tamamı fert, topluluk ve ümmetler için öğüt ve hatırlatma, insanlık için övünç ve şeref kaynağıdır.

• لا تنفع الشفاعة أحدًا إلا شفاعة من أذن له الرحمن، ورضي قوله في الشفاعة.
Şefaat ancak Rahman'ın izin verdiği ve şefaatte sözünden razı olduğu kimseler içindir.

• القرآن مشتمل على أحسن ما يكون من الأحكام التي تشهد العقول والفطر بحسنها وكمالها.
Kur'an; aklın ve fıtratın kemaline ve güzelliğine şahitlik eden en güzel hükümleri içermektedir.

• من آداب التعامل مع القرآن تلقيه بالقبول والتسليم والتعظيم، والاهتداء بنوره إلى الصراط المستقيم، والإقبال عليه بالتعلم والتعليم.
Kur'an ile amel etme adabından biri de; onu kabul ederek, teslim olmak ve tazim etmek, dosdoğru yolda onun nuru ile ilerlemek, öğretip ve öğrenerek ona özen göstermektir.

• ندم المجرمين يوم القيامة حيث ضيعوا الأوقات الكثيرة، وقطعوها ساهين لاهين، معرضين عما ينفعهم، مقبلين على ما يضرهم.
Kıyamet gününde mücrimler, vakitlerinin bir çoğunu zayi ettikleri, umursamadan ve ihmal ederek geçirdikleri, faydalarına olacak şeyden yüz çevirdikleri ve zararlarına olan şeylere yöneldikleri için pişman olacaklardır.

فَتَعَٰلَى ٱللَّهُ ٱلۡمَلِكُ ٱلۡحَقُّۗ وَلَا تَعۡجَلۡ بِٱلۡقُرۡءَانِ مِن قَبۡلِ أَن يُقۡضَىٰٓ إِلَيۡكَ وَحۡيُهُۥۖ وَقُل رَّبِّ زِدۡنِي عِلۡمٗا
Allah; ulu, yüce ve mukaddes olandır. Her şeyin mülkünün sahibi olan meliktir. O kendisi hak ve sözü hak olandır. Müşriklerin O'nu vasfettiği şeyden yücedir. -Ey Resul!- Cebrail sana ulaştırmasını tamamlamadan önce Kur'an'ı okumada acele etme! ve: "Rabbim! Bana öğrettiklerinde ilmimi arttır." de.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَلَقَدۡ عَهِدۡنَآ إِلَىٰٓ ءَادَمَ مِن قَبۡلُ فَنَسِيَ وَلَمۡ نَجِدۡ لَهُۥ عَزۡمٗا
Ant olsun, biz daha önce de Âdem'e ağaçtan yememesini emretmiş ve onu yasaklamıştık. Bunun neticesini ona beyan ettik. Bu vasiyeti (emri) unutup o ağaçtan yedi. Bu hükme sabretmedi. Emrettiğimizi koruma hususunda onu kesin kararlı bulmadık.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَإِذۡ قُلۡنَا لِلۡمَلَٰٓئِكَةِ ٱسۡجُدُواْ لِأٓدَمَ فَسَجَدُوٓاْ إِلَّآ إِبۡلِيسَ أَبَىٰ
-Ey Resul!- Hani meleklere şöyle buyurduğumuzu hatırla! Âdem'e selamlama secdesi edin. İblis -onlarla birlikte ancak onlardan değildi- hariç, bütün melekler hemen secde edivermişlerdi. Kibrinden dolayı secde etmekten kaçındı.
Tefsiri na arapskom jeziku:
فَقُلۡنَا يَٰٓـَٔادَمُ إِنَّ هَٰذَا عَدُوّٞ لَّكَ وَلِزَوۡجِكَ فَلَا يُخۡرِجَنَّكُمَا مِنَ ٱلۡجَنَّةِ فَتَشۡقَىٰٓ
Şöyle buyurduk: "Ey Âdem! Şüphesiz ki İblis, senin ve hanımının düşmanıdır. Size vermiş olduğu vesvese ile kendisine itaat ettirerek seni ve eşini cennetten çıkarmasın. Sonra meşakkat ve sıkıntılara katlanmak zorunda kalırsınız."
Tefsiri na arapskom jeziku:
إِنَّ لَكَ أَلَّا تَجُوعَ فِيهَا وَلَا تَعۡرَىٰ
Şüphesiz Yüce Allah, cennette seni doyurmakta ve orada aç kalmamaktasın. Seni giydirmekte bu yüzden çıplak da değilsin.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَأَنَّكَ لَا تَظۡمَؤُاْ فِيهَا وَلَا تَضۡحَىٰ
Sana içecek verir, susamazsın; seni gölgelendirir, güneşin sıcağı sana isabet etmez.
Tefsiri na arapskom jeziku:
فَوَسۡوَسَ إِلَيۡهِ ٱلشَّيۡطَٰنُ قَالَ يَٰٓـَٔادَمُ هَلۡ أَدُلُّكَ عَلَىٰ شَجَرَةِ ٱلۡخُلۡدِ وَمُلۡكٖ لَّا يَبۡلَىٰ
Şeytan, Âdem'e vesvese vererek ona şöyle dedi: "Sana kendisinden yiyen kimsenin kesinlikle bir daha ölmeyeceği, bilakis hayatta ebedî kalacağı ağacı ve bitip, tükenerek yok olmayacak saltanatı göstereyim mi?"
Tefsiri na arapskom jeziku:
فَأَكَلَا مِنۡهَا فَبَدَتۡ لَهُمَا سَوۡءَٰتُهُمَا وَطَفِقَا يَخۡصِفَانِ عَلَيۡهِمَا مِن وَرَقِ ٱلۡجَنَّةِۚ وَعَصَىٰٓ ءَادَمُ رَبَّهُۥ فَغَوَىٰ
Âdem ve Havva kendilerine yasaklı olan ağaçtan yediler. Avret yerleri kapalı iken birden edep yerleri görünüverdi. Cennet ağaçlarının yapraklarından koparıp, bu yapraklarla avret yerlerini örtmeye başladılar. Âdem -aleyhisselam- Rabbinin emrine karşı geldi. Öyle ki; ağaçtan yememesi gerektiğine yönelik Yüce Allah'ın emrini yerine getirmedi. Böylece kendisi için caiz olmayan şeyde haddi aştı.
Tefsiri na arapskom jeziku:
ثُمَّ ٱجۡتَبَٰهُ رَبُّهُۥ فَتَابَ عَلَيۡهِ وَهَدَىٰ
Sonra Yüce Allah onu seçti, tövbesini kabul etti ve onu doğru yola muvaffak kıldı.
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ ٱهۡبِطَا مِنۡهَا جَمِيعَۢاۖ بَعۡضُكُمۡ لِبَعۡضٍ عَدُوّٞۖ فَإِمَّا يَأۡتِيَنَّكُم مِّنِّي هُدٗى فَمَنِ ٱتَّبَعَ هُدَايَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشۡقَىٰ
Yüce Allah Âdem ve Havva'ya şöyle buyurdu: "Siz ikiniz ve İblis hep birlikte cennetten inin. Artık o sizin düşmanınız, siz ikiniz de onun düşmanısınız. Benden size yolum hakkında bir açıklama gelir ve kim de bu açıklanan yola tabi olur, onunla amel eder ve ondan sapmazsa; haktan sapmamış olur, ahirette de azap ile bedbaht olmaz. Bilakis Yüce Allah onu cennete koyar.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَمَنۡ أَعۡرَضَ عَن ذِكۡرِي فَإِنَّ لَهُۥ مَعِيشَةٗ ضَنكٗا وَنَحۡشُرُهُۥ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ أَعۡمَىٰ
Kim zikrimden yüz çevirip onu kabul etmez ve ona icabet etmezse, dünyada ve kabirde onun için sıkıntılı bir yaşantı vardır. Kıyamet günü de onun gözlerini, bilgi ve tecrübesini kaybetmiş bir şekilde mahşer alanına götürüp, haşrederiz.
Tefsiri na arapskom jeziku:
قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرۡتَنِيٓ أَعۡمَىٰ وَقَدۡ كُنتُ بَصِيرٗا
Yüce Allah'ın zikrinden yüz çeviren kimse: "Ey Rabbim! Bugün beni niçin kör olarak haşrettin? Ben dünyada gören bir kimseydim." der.
Tefsiri na arapskom jeziku:
Poruke i pouke ajeta na ovoj stranici:
• الأدب في تلقي العلم، وأن المستمع للعلم ينبغي له أن يتأنى ويصبر حتى يفرغ المُمْلِي والمعلم من كلامه المتصل بعضه ببعض.
İlim talep ederken edep ve ahlaklı olunmalıdır. İlgili ilmi yazdıran ya da öğreten hoca, konu bütünlüğü çerçevesinde sözünü devam ettirdiği sürece öğrenci acele etmeden sabır göstermelidir.

• نسي آدم فنسيت ذريته، ولم يثبت على العزم المؤكد، وهم كذلك، وبادر بالتوبة فغفر الله له، ومن يشابه أباه فما ظلم.
Âdem unutkan oldu, ardında zürriyeti de unutkan oldular. Kararlı bir şekilde sebat etmedi, zürriyeti de aynı şekilde sebatkar olamadı. Gecikmeden hemen tövbe etti ve Yüce Allah da onu bağışladı. Kim atası Âdem'e benzeyip, onun gibi hatasından hemen dönerse zulmedenlerden olmaz.

• فضيلة التوبة؛ لأن آدم عليه السلام كان بعد التوبة أحسن منه قبلها.
Tövbenin fazileti beyan edilmiştir. Zira Âdem -aleyhisselam- tövbe ettikten sonra öncesine göre daha iyi oldu.

• المعيشة الضنك في دار الدنيا، وفي دار البَرْزَخ، وفي الدار الآخرة لأهل الكفر والضلال.
Dünya hayatında, berzah aleminde ve ahiret yurdunda sıkıntılı yaşantı küfür ve dalalet ehli içindir.

قَالَ كَذَٰلِكَ أَتَتۡكَ ءَايَٰتُنَا فَنَسِيتَهَاۖ وَكَذَٰلِكَ ٱلۡيَوۡمَ تُنسَىٰ
Allah Teâlâ ona cevap olarak şöyle buyurdu: "Sen dünyada böyle yapmıştın. Ayetlerimiz sana gelmişti de onları terk ederek yüz çevirmiştin. Bugün de sen azaba terk edileceksin."
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَكَذَٰلِكَ نَجۡزِي مَنۡ أَسۡرَفَ وَلَمۡ يُؤۡمِنۢ بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِۦۚ وَلَعَذَابُ ٱلۡأٓخِرَةِ أَشَدُّ وَأَبۡقَىٰٓ
Haram olan şehevi arzulara dalanları ve Rabbinin apaçık delillerinden yüz çevirenleri işte böyle cezalandırırız. Yüce Allah'ın ahiretteki azabı dünya ve berzah alemindeki sıkıntılı yaşantıdan daha korkunç, daha kuvvetli ve daha kalıcıdır.
Tefsiri na arapskom jeziku:
أَفَلَمۡ يَهۡدِ لَهُمۡ كَمۡ أَهۡلَكۡنَا قَبۡلَهُم مِّنَ ٱلۡقُرُونِ يَمۡشُونَ فِي مَسَٰكِنِهِمۡۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّأُوْلِي ٱلنُّهَىٰ
Müşriklere kendilerinden önce helak ettiğimiz ümmetlerin ne kadar çok olduğu apaçık belli olmadı mı? Oysa onlar helak olmuş ümmetlerin diyarlarında yürüyor ve onlara isabet eden azabın eserlerini/kalıntılarını bizzat görüyorlar. Birçok ümmetin helak edilip yerle bir olmasında akıl sahipleri için birçok ibret vardır.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَلَوۡلَا كَلِمَةٞ سَبَقَتۡ مِن رَّبِّكَ لَكَانَ لِزَامٗا وَأَجَلٞ مُّسَمّٗى
-Ey Resul!- Hiçbir kimseye hüccet ikame edilmeden azap edilmeyeceğine dair Rabbin tarafından söylenmiş bir söz ve O'nun katında takdir edilen bir ecel olmasaydı onlar azabı hak ettiklerinden dolayı bir an önce azapla cezalandırılırlardı.
Tefsiri na arapskom jeziku:
فَٱصۡبِرۡ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحۡ بِحَمۡدِ رَبِّكَ قَبۡلَ طُلُوعِ ٱلشَّمۡسِ وَقَبۡلَ غُرُوبِهَاۖ وَمِنۡ ءَانَآيِٕ ٱلَّيۡلِ فَسَبِّحۡ وَأَطۡرَافَ ٱلنَّهَارِ لَعَلَّكَ تَرۡضَىٰ
-Ey Resul!- Batıl vasıflarla seni yalanlayanların söylediklerine karşı sabret. Güneş doğmadan önce sabah namazında, güneş batmadan önce ikindi namazında, gece saatlerinde akşam ve yatsı namazlarında ve günün ilk yarısının bittiği zeval vakti olan öğle namazında ve günün ikinci yarısının bittiği akşam namazında, Yüce Allah'ın katında ve senin rıza gösterdiğin sevabı ümit ederek sabret.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَلَا تَمُدَّنَّ عَيۡنَيۡكَ إِلَىٰ مَا مَتَّعۡنَا بِهِۦٓ أَزۡوَٰجٗا مِّنۡهُمۡ زَهۡرَةَ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا لِنَفۡتِنَهُمۡ فِيهِۚ وَرِزۡقُ رَبِّكَ خَيۡرٞ وَأَبۡقَىٰ
Kendilerini imtihan etmek adına dünya hayatının süsünden faydalanmaları için bu yalancılara verdiğimiz şeylere özenme. Onlara verdiğimiz bu zevkler zail olacaktır. Rabbinin razı olman için sana vadettiği mükâfat dünyada faydalanmaları için onlara verilen metadan daha hayırlı ve devamlıdır. Çünkü (sana vadedilen asla) kesintiye uğramaz.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَأۡمُرۡ أَهۡلَكَ بِٱلصَّلَوٰةِ وَٱصۡطَبِرۡ عَلَيۡهَاۖ لَا نَسۡـَٔلُكَ رِزۡقٗاۖ نَّحۡنُ نَرۡزُقُكَۗ وَٱلۡعَٰقِبَةُ لِلتَّقۡوَىٰ
-Ey Resul!- Aile halkına namaz kılmalarını emret ve sen de sabırla namaz kılmaya devam et. Kendin için ya da başkası için senden rızık istemiyoruz. Bilakis senin rızkını biz üstlendik. Takva sahipleri için dünya ve ahirette güzel son Yüce Allah'tan korkan, emirlerini yerine getirip yasaklarından sakınan kimseler içindir.
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَقَالُواْ لَوۡلَا يَأۡتِينَا بِـَٔايَةٖ مِّن رَّبِّهِۦٓۚ أَوَلَمۡ تَأۡتِهِم بَيِّنَةُ مَا فِي ٱلصُّحُفِ ٱلۡأُولَىٰ
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'i yalanlayan bu kâfirler şöyle dediler: "Muhammed doğru söylediğine ve resul olduğuna dair Rabbinden bize bir delil getirseydi." Hâlbuki bu yalanlayanlara, geçmiş kitapları doğrulayan Kur'an gelmedi mi?
Tefsiri na arapskom jeziku:
وَلَوۡ أَنَّآ أَهۡلَكۡنَٰهُم بِعَذَابٖ مِّن قَبۡلِهِۦ لَقَالُواْ رَبَّنَا لَوۡلَآ أَرۡسَلۡتَ إِلَيۡنَا رَسُولٗا فَنَتَّبِعَ ءَايَٰتِكَ مِن قَبۡلِ أَن نَّذِلَّ وَنَخۡزَىٰ
Şayet biz, kendilerine kitap indirmeden ve peygamber göndermeden küfür ve inatlarından dolayı Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'i yalanlayanları azabın inmesi ile helak etseydik, kıyamet günü küfürlerine özür bularak: "Ey Rabbimiz! Dünyada iken bize bir resul gönderseydin ona iman eder, azabından dolayı bize alçaklık ve bedbahtlık isabet etmeden önce onun getirdiği ayetlere ittiba ederdik." derlerdi.
Tefsiri na arapskom jeziku:
قُلۡ كُلّٞ مُّتَرَبِّصٞ فَتَرَبَّصُواْۖ فَسَتَعۡلَمُونَ مَنۡ أَصۡحَٰبُ ٱلصِّرَٰطِ ٱلسَّوِيِّ وَمَنِ ٱهۡتَدَىٰ
-Ey Resul!- Bu yalanlayanlara de ki: "Bizden ve sizden herkes Yüce Allah'ın yapmakta olduklarını beklemektedir. Siz de bekleyin. Hiç şüphesiz dosdoğru yolun sahiplerinin kim olduğunu ve sizin mi yoksa bizim mi hidayet üzerine olduğumuzu bileceksiniz."
Tefsiri na arapskom jeziku:
Poruke i pouke ajeta na ovoj stranici:
• من الأسباب المعينة على تحمل إيذاء المعرضين استثمار الأوقات الفاضلة في التسبيح بحمد الله.
Yüz çevirenlerin eziyetlerine tahammül etmeye yardımcı olan sebeplerden birisi de, faziletli olan vakitleri Allah'a hamt edip tespih ederek değerlendirmektir.

• ينبغي على العبد إذا رأى من نفسه طموحًا إلى زينة الدنيا وإقبالًا عليها أن يوازن بين زينتها الزائلة ونعيم الآخرة الدائم.
Eğer kişi nefsinin dünya zevkine tamah ettiğini ve yöneldiğini görürse, devamlı olan ahiret nimetleri ile geçici dünya zevklerini birbiri ile mukayese etmesi gerekir.

• على العبد أن يقيم الصلاة حق الإقامة، وإذا حَزَبَهُ أمْر صلى وأَمَر أهله بالصلاة، وصبر عليهم تأسيًا بالرسول صلى الله عليه وسلم.
Kulun namazı hakkıyla ikame etmesi gerekir. Başına bir iş gelirse namaz kılar, ailesine namaz kılmayı emreder. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i örnek alarak onlara (namazı emredip, bu ibadeti yerine getirmede) sabreder.

• العاقبة الجميلة المحمودة هي الجنة لأهل التقوى.
Takva ehli için güzel ve övülen son cennettir.

 
Prijevod značenja Sura: Sura Ta-Ha
Indeks sura Broj stranice
 
Prijevod značenja časnog Kur'ana - Turski prijevod sažetog tefsira Plemenitog Kur'ana. - Sadržaj prijevodā

Turski prijevod sažetog tefsira Plemenitog Kur'ana. Izdanje Centra za tefsir.

Zatvaranje