ترجمهٔ معانی سوره سوره مدثر - ترجمه ى تركى - دكتر اوزک و ديگران - دایرة المعارف قرآن کریم

Sûretu'l-Muddessir

آیه: 1

يَٰٓأَيُّهَا ٱلۡمُدَّثِّرُ

Ey bürünüp sarınan (Rasûlüm)!

آیه: 2

قُمۡ فَأَنذِرۡ

Kalk ve (insanları) uyar.

آیه: 3

وَرَبَّكَ فَكَبِّرۡ

Sadece Rabbini büyük tanı.

آیه: 4

وَثِيَابَكَ فَطَهِّرۡ

Elbiseni tertemiz tut.

آیه: 5

وَٱلرُّجۡزَ فَٱهۡجُرۡ

Kötü şeyleri terket.

آیه: 6

وَلَا تَمۡنُن تَسۡتَكۡثِرُ

Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.

آیه: 7

وَلِرَبِّكَ فَٱصۡبِرۡ

Rabbinin rızasına ermek için sabret.

آیه: 8

فَإِذَا نُقِرَ فِي ٱلنَّاقُورِ

O Sûr'a üfürüldüğü zaman var ya,

آیه: 9

فَذَٰلِكَ يَوۡمَئِذٖ يَوۡمٌ عَسِيرٌ

İste o gün zorlu bir gündür.

آیه: 10

عَلَى ٱلۡكَٰفِرِينَ غَيۡرُ يَسِيرٖ

Kâfirler için (hiç de) kolay değildir.

آیه: 11

ذَرۡنِي وَمَنۡ خَلَقۡتُ وَحِيدٗا

Tek olarak yaratıp, o kimseyi bana bırak!

آیه: 12

وَجَعَلۡتُ لَهُۥ مَالٗا مَّمۡدُودٗا

Kendisine geniş servet

آیه: 13

وَبَنِينَ شُهُودٗا

ve gözü önünde duran oğullar verdiğim,

آیه: 14

وَمَهَّدتُّ لَهُۥ تَمۡهِيدٗا

kendisi için (nimetleri önüne) serdikçe serdiğim

آیه: 15

ثُمَّ يَطۡمَعُ أَنۡ أَزِيدَ

üstelik o (nimetlerimi) daha da arttırmamı umuyor.

آیه: 16

كَلَّآۖ إِنَّهُۥ كَانَ لِأٓيَٰتِنَا عَنِيدٗا

Asla (ummasın)! Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı alabildiğine inatçıdır.

آیه: 17

سَأُرۡهِقُهُۥ صَعُودًا

Ben onu sarp bir yokuşa sardıracağım!

آیه: 18

إِنَّهُۥ فَكَّرَ وَقَدَّرَ

Zira o, düşündü taşındı, ölçtü biçti. 

آیه: 19

فَقُتِلَ كَيۡفَ قَدَّرَ

Canı çıkasıca, ne biçim ölçtü biçti!

آیه: 20

ثُمَّ قُتِلَ كَيۡفَ قَدَّرَ

Sonra, canı çıkasıca tekrar (ölçtü biçti); nasıl ölçtü biçtiyse!

آیه: 21

ثُمَّ نَظَرَ

Sonra baktı.

آیه: 22

ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ

Sonra kaşlarını çattı, suratını astı.

آیه: 23

ثُمَّ أَدۡبَرَ وَٱسۡتَكۡبَرَ

En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi.

آیه: 24

فَقَالَ إِنۡ هَٰذَآ إِلَّا سِحۡرٞ يُؤۡثَرُ

De: «Bu (Kur'an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir.

آیه: 25

إِنۡ هَٰذَآ إِلَّا قَوۡلُ ٱلۡبَشَرِ

Bu, insan sözünden başka bir şey değil.»

آیه: 26

سَأُصۡلِيهِ سَقَرَ

Ben onu sekara (cehenneme) sokacağım.

آیه: 27

وَمَآ أَدۡرَىٰكَ مَا سَقَرُ

Sen biliyor musun sekar nedir?

آیه: 28

لَا تُبۡقِي وَلَا تَذَرُ

Hem (bütün bedeni helâk eder, hiçbir şey) bırakmaz, hem (eski hale getirip tekrar azap etmekten) vazgeçmez o.

آیه: 29

لَوَّاحَةٞ لِّلۡبَشَرِ

İnsanın derisini kavurur.

آیه: 30

عَلَيۡهَا تِسۡعَةَ عَشَرَ

Üzerinde on dokuz (muhafız melek) vardır.

آیه: 31

وَمَا جَعَلۡنَآ أَصۡحَٰبَ ٱلنَّارِ إِلَّا مَلَٰٓئِكَةٗۖ وَمَا جَعَلۡنَا عِدَّتَهُمۡ إِلَّا فِتۡنَةٗ لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ لِيَسۡتَيۡقِنَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡكِتَٰبَ وَيَزۡدَادَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِيمَٰنٗا وَلَا يَرۡتَابَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡكِتَٰبَ وَٱلۡمُؤۡمِنُونَ وَلِيَقُولَ ٱلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٞ وَٱلۡكَٰفِرُونَ مَاذَآ أَرَادَ ٱللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلٗاۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ ٱللَّهُ مَن يَشَآءُ وَيَهۡدِي مَن يَشَآءُۚ وَمَا يَعۡلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَۚ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكۡرَىٰ لِلۡبَشَرِ

Biz cehennemin işlerine bakmakla ancak melekleri görevlendirmişizdir. Onların sayısını da inkârcılar için sadece bir imtinan (vesilesi) yaptık ki, böylelikle, kendilerine kitap verilenler iyiden iyiye öğrensin, iman edenlerin imanını arttırsın; hem kendilerine kitap verilenler hem müminler şüpheye düşmesinler, kalplerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler de: «Allah bu misalle ne demek istemiştir ki?» desinler. İşte Allah böylece, dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını, kendisinden başkası bilmez. Bu ise, insanlık için ancak bir öğüttür.

آیه: 32

كَلَّا وَٱلۡقَمَرِ

Hayır hayır (öğüt almazlar). Aya andolsun ki,

آیه: 33

وَٱلَّيۡلِ إِذۡ أَدۡبَرَ

Dönüp gitmekte olan geceye,

آیه: 34

وَٱلصُّبۡحِ إِذَآ أَسۡفَرَ

ağarmakta olan sabaha andolsun ki,

آیه: 35

إِنَّهَا لَإِحۡدَى ٱلۡكُبَرِ

O (cehennem), büyük musibetlerden biridir.

آیه: 36

نَذِيرٗا لِّلۡبَشَرِ

İnsanlık için, uyarıcı.

آیه: 37

لِمَن شَآءَ مِنكُمۡ أَن يَتَقَدَّمَ أَوۡ يَتَأَخَّرَ

Sizden ileri gitmek ya da geri kalmak isteyen kimseler için.

آیه: 38

كُلُّ نَفۡسِۭ بِمَا كَسَبَتۡ رَهِينَةٌ

Her nefis, kazandığına karşılık bir rehindir,

آیه: 39

إِلَّآ أَصۡحَٰبَ ٱلۡيَمِينِ

ancak sağdakiler başka.

آیه: 40

فِي جَنَّٰتٖ يَتَسَآءَلُونَ

Onlar cennetler içindedir. Uzaktan uzağa sorarlar.

آیه: 41

عَنِ ٱلۡمُجۡرِمِينَ

Günahkârlara:

آیه: 42

مَا سَلَكَكُمۡ فِي سَقَرَ

Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? diye

آیه: 43

قَالُواْ لَمۡ نَكُ مِنَ ٱلۡمُصَلِّينَ

Onlar şöyle cevap verirler: Biz namaz kılanlardan değildik,

آیه: 44

وَلَمۡ نَكُ نُطۡعِمُ ٱلۡمِسۡكِينَ

yoksulu doyurmuyorduk,

آیه: 45

وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ ٱلۡخَآئِضِينَ

(Bâtıla) dalanlarla birlikte dalıyorduk,

آیه: 46

وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوۡمِ ٱلدِّينِ

Ceza gününü de yalan sayıyorduk,

آیه: 47

حَتَّىٰٓ أَتَىٰنَا ٱلۡيَقِينُ

sonunda bize ölüm geldi çattı.

آیه: 48

فَمَا تَنفَعُهُمۡ شَفَٰعَةُ ٱلشَّٰفِعِينَ

Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.

آیه: 49

فَمَا لَهُمۡ عَنِ ٱلتَّذۡكِرَةِ مُعۡرِضِينَ

Böyle iken onlara ne oluyor ki, yüz çeviriyorlar?

آیه: 50

كَأَنَّهُمۡ حُمُرٞ مُّسۡتَنفِرَةٞ

Âdeta yaban eşekleri gibi (hâlâ) öğütten,

آیه: 51

فَرَّتۡ مِن قَسۡوَرَةِۭ

arslandan ürküp kaçan.

آیه: 52

بَلۡ يُرِيدُ كُلُّ ٱمۡرِيٕٖ مِّنۡهُمۡ أَن يُؤۡتَىٰ صُحُفٗا مُّنَشَّرَةٗ

Daha doğrusu onlardan her biri, kendisine, (önünde) açılmış sahifeler (İlâhî vahiy) verilmesini istiyor.

آیه: 53

كَلَّاۖ بَل لَّا يَخَافُونَ ٱلۡأٓخِرَةَ

Hayır! Aslında onlar ahiretten korkmuyorlar.

آیه: 54

كَلَّآ إِنَّهُۥ تَذۡكِرَةٞ

Asla (düşündükleri gibi değil)! Bilsinler ki bu, gerçekten bir ikazdır!

آیه: 55

فَمَن شَآءَ ذَكَرَهُۥ

Dileyen ondan (düşünüp) öğüt alır.

آیه: 56

وَمَا يَذۡكُرُونَ إِلَّآ أَن يَشَآءَ ٱللَّهُۚ هُوَ أَهۡلُ ٱلتَّقۡوَىٰ وَأَهۡلُ ٱلۡمَغۡفِرَةِ

Bununla beraber, Allah dilemeksizin onlar öğüt alamazlar. Sakınılmaya lâyık olan da O'dur, mağfiret sahibi de O’dur.