क़ुरआन के अर्थों का अनुवाद - तुर्की अनुवाद - शाबान ब्रीट्श * - अनुवादों की सूची

XML CSV Excel API
Please review the Terms and Policies

अर्थों का अनुवाद सूरा: सूरा अल्-मुमिनून   आयत:

Sûratu'l-Mu'minûn

قَدۡ أَفۡلَحَ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ
Müminler, kurtuluşa ermiştir.
अरबी तफ़सीरें:
ٱلَّذِينَ هُمۡ فِي صَلَاتِهِمۡ خَٰشِعُونَ
Onlar namazlarında huşû içinde olanlardır.
अरबी तफ़सीरें:
وَٱلَّذِينَ هُمۡ عَنِ ٱللَّغۡوِ مُعۡرِضُونَ
Onlar, boş sözlerden ve işlerden yüz çevirenlerdir.
अरबी तफ़सीरें:
وَٱلَّذِينَ هُمۡ لِلزَّكَوٰةِ فَٰعِلُونَ
Onlar zekâtı ifa eder (kendilerini maddeten ve manen arındırırlar).
अरबी तफ़सीरें:
وَٱلَّذِينَ هُمۡ لِفُرُوجِهِمۡ حَٰفِظُونَ
Onlar, ırzlarını (haramdan) koruyanlardır.
अरबी तफ़सीरें:
إِلَّا عَلَىٰٓ أَزۡوَٰجِهِمۡ أَوۡ مَا مَلَكَتۡ أَيۡمَٰنُهُمۡ فَإِنَّهُمۡ غَيۡرُ مَلُومِينَ
Ancak eşleri ve cariyeleri hariç. Çünkü onlar, (bu durumda) kınanmazlar.
अरबी तफ़सीरें:
فَمَنِ ٱبۡتَغَىٰ وَرَآءَ ذَٰلِكَ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡعَادُونَ
Kim bundan başkasını ararsa, işte onlar da haddi aşanlardır.
अरबी तफ़सीरें:
وَٱلَّذِينَ هُمۡ لِأَمَٰنَٰتِهِمۡ وَعَهۡدِهِمۡ رَٰعُونَ
Müminler, emanetlerine ve sözleşmelerine uyanlardır.
अरबी तफ़सीरें:
وَٱلَّذِينَ هُمۡ عَلَىٰ صَلَوَٰتِهِمۡ يُحَافِظُونَ
Onlar, namazlarını koruyanlardır.
अरबी तफ़सीरें:
أُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡوَٰرِثُونَ
İşte onlar, varis olanlardır.
अरबी तफ़सीरें:
ٱلَّذِينَ يَرِثُونَ ٱلۡفِرۡدَوۡسَ هُمۡ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Onlar, Firdevs’e varis olacaklardır ve onlar orada ebedi kalacaklardır.
अरबी तफ़सीरें:
وَلَقَدۡ خَلَقۡنَا ٱلۡإِنسَٰنَ مِن سُلَٰلَةٖ مِّن طِينٖ
İnsanı çamurun özünden yaratmıştık.
अरबी तफ़सीरें:
ثُمَّ جَعَلۡنَٰهُ نُطۡفَةٗ فِي قَرَارٖ مَّكِينٖ
Sonra onu sağlam bir yerde (rahimde) bir su damlası haline getirdik.
अरबी तफ़सीरें:
ثُمَّ خَلَقۡنَا ٱلنُّطۡفَةَ عَلَقَةٗ فَخَلَقۡنَا ٱلۡعَلَقَةَ مُضۡغَةٗ فَخَلَقۡنَا ٱلۡمُضۡغَةَ عِظَٰمٗا فَكَسَوۡنَا ٱلۡعِظَٰمَ لَحۡمٗا ثُمَّ أَنشَأۡنَٰهُ خَلۡقًا ءَاخَرَۚ فَتَبَارَكَ ٱللَّهُ أَحۡسَنُ ٱلۡخَٰلِقِينَ
Sonra nutfeyi/spermi, alaka/embriyo haline getirdik. Embriyoyu bir çiğnem et parçası yaptık. Et parçasından kemik yarattık. Kemiğe et giydirdik. Sonra onu (ruh vererek) bambaşka bir varlık olarak yarattık. Yaratıcıların en güzeli olan Allah ne yücedir.
अरबी तफ़सीरें:
ثُمَّ إِنَّكُم بَعۡدَ ذَٰلِكَ لَمَيِّتُونَ
Sonra siz, bunun arkasından elbette öleceksiniz.
अरबी तफ़सीरें:
ثُمَّ إِنَّكُمۡ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ تُبۡعَثُونَ
Sonra kıyamet günü yeniden dirileceksiniz.
अरबी तफ़सीरें:
وَلَقَدۡ خَلَقۡنَا فَوۡقَكُمۡ سَبۡعَ طَرَآئِقَ وَمَا كُنَّا عَنِ ٱلۡخَلۡقِ غَٰفِلِينَ
Sizin üzerinizde yedi kat yaratmışızdır. Yarattıklarımızdan gafil de değiliz.
अरबी तफ़सीरें:
وَأَنزَلۡنَا مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءَۢ بِقَدَرٖ فَأَسۡكَنَّٰهُ فِي ٱلۡأَرۡضِۖ وَإِنَّا عَلَىٰ ذَهَابِۭ بِهِۦ لَقَٰدِرُونَ
Gökten belli bir ölçüde su indirdik. Onu yeryüzünde tuttuk. Onu gidermeye de elbette gücümüz yeter.
अरबी तफ़सीरें:
فَأَنشَأۡنَا لَكُم بِهِۦ جَنَّٰتٖ مِّن نَّخِيلٖ وَأَعۡنَٰبٖ لَّكُمۡ فِيهَا فَوَٰكِهُ كَثِيرَةٞ وَمِنۡهَا تَأۡكُلُونَ
O suyla, sizin için hurma ve üzüm bağları yetiştirdik ki, oralarda sizin için birçok meyveler vardır. Siz de onlardan yersiniz.
अरबी तफ़सीरें:
وَشَجَرَةٗ تَخۡرُجُ مِن طُورِ سَيۡنَآءَ تَنۢبُتُ بِٱلدُّهۡنِ وَصِبۡغٖ لِّلۡأٓكِلِينَ
Tur-i Sina'da, yiyenlere yağ ve katık olarak yetişen bir ağaç da (o su ile var ettik).
अरबी तफ़सीरें:
وَإِنَّ لَكُمۡ فِي ٱلۡأَنۡعَٰمِ لَعِبۡرَةٗۖ نُّسۡقِيكُم مِّمَّا فِي بُطُونِهَا وَلَكُمۡ فِيهَا مَنَٰفِعُ كَثِيرَةٞ وَمِنۡهَا تَأۡكُلُونَ
Davarlarda da sizin için bir ibret vardır. Karınlarında olandan (sütten) size içiriyoruz, onlarda daha birçok faydalar vardır. Onların etlerini de yiyorsunuz.
अरबी तफ़सीरें:
وَعَلَيۡهَا وَعَلَى ٱلۡفُلۡكِ تُحۡمَلُونَ
Onların üzerinde ve gemilerde taşınıyorsunuz.
अरबी तफ़सीरें:
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوۡمِهِۦ فَقَالَ يَٰقَوۡمِ ٱعۡبُدُواْ ٱللَّهَ مَا لَكُم مِّنۡ إِلَٰهٍ غَيۡرُهُۥٓۚ أَفَلَا تَتَّقُونَ
Nuh’u kavmine (Rasûl olarak) göndermiştik. Dedi ki: Ey kavmim, Allah’a ibadet ediniz. O’ndan başka bir ilahınız yoktur. O halde (şirk koşmaktan) sakınmaz mısınız?
अरबी तफ़सीरें:
فَقَالَ ٱلۡمَلَؤُاْ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَوۡمِهِۦ مَا هَٰذَآ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُكُمۡ يُرِيدُ أَن يَتَفَضَّلَ عَلَيۡكُمۡ وَلَوۡ شَآءَ ٱللَّهُ لَأَنزَلَ مَلَٰٓئِكَةٗ مَّا سَمِعۡنَا بِهَٰذَا فِيٓ ءَابَآئِنَا ٱلۡأَوَّلِينَ
Kavminden ileri gelen kâfirler:Bu, sizin gibi bir insandan başka bir şey değil. Sizden üstün olmak istiyor. Eğer Allah dileseydi melekleri gönderirdi. Biz, daha önceki atalarımızdan da bunu duymadık.
अरबी तफ़सीरें:
إِنۡ هُوَ إِلَّا رَجُلُۢ بِهِۦ جِنَّةٞ فَتَرَبَّصُواْ بِهِۦ حَتَّىٰ حِينٖ
O ancak, cinlenmiş bir adam, öyleyse bir müddet onu (bırakıp) bekleyin.
अरबी तफ़सीरें:
قَالَ رَبِّ ٱنصُرۡنِي بِمَا كَذَّبُونِ
Nuh: "Rabbim, beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et" dedi.
अरबी तफ़सीरें:
فَأَوۡحَيۡنَآ إِلَيۡهِ أَنِ ٱصۡنَعِ ٱلۡفُلۡكَ بِأَعۡيُنِنَا وَوَحۡيِنَا فَإِذَا جَآءَ أَمۡرُنَا وَفَارَ ٱلتَّنُّورُ فَٱسۡلُكۡ فِيهَا مِن كُلّٖ زَوۡجَيۡنِ ٱثۡنَيۡنِ وَأَهۡلَكَ إِلَّا مَن سَبَقَ عَلَيۡهِ ٱلۡقَوۡلُ مِنۡهُمۡۖ وَلَا تُخَٰطِبۡنِي فِي ٱلَّذِينَ ظَلَمُوٓاْ إِنَّهُم مُّغۡرَقُونَ
Biz de ona şöyle vahyettik: “Gözlerimizin önünde/Gözetimimiz altında vahyimize göre bir gemi yap. Buyruğumuz gelip de tandır (su ile taşıp) kaynayınca, her cinsten ikişer çift ve aleyhinde (azap olunacaklar) sözü verilmiş olanlar dışında kalan aileni gemiye bindir. Zalimler için bana hitapta bulunma! Çünkü onlar boğulacaklardır.
अरबी तफ़सीरें:
فَإِذَا ٱسۡتَوَيۡتَ أَنتَ وَمَن مَّعَكَ عَلَى ٱلۡفُلۡكِ فَقُلِ ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ ٱلَّذِي نَجَّىٰنَا مِنَ ٱلۡقَوۡمِ ٱلظَّٰلِمِينَ
Sen ve beraberindekiler, gemiye yerleşince: Bizi zalim kavimden kurtaran Allah’a hamdolsun, de!
अरबी तफ़सीरें:
وَقُل رَّبِّ أَنزِلۡنِي مُنزَلٗا مُّبَارَكٗا وَأَنتَ خَيۡرُ ٱلۡمُنزِلِينَ
Ve yine şöyle de: Rabbim, beni mübarek bir yere indir. Konuklayanların en hayırlısı sensin!
अरबी तफ़सीरें:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ وَإِن كُنَّا لَمُبۡتَلِينَ
Şüphesiz bunda ayetler/belgeler vardır ve elbette biz imtihan ediyoruz.
अरबी तफ़सीरें:
ثُمَّ أَنشَأۡنَا مِنۢ بَعۡدِهِمۡ قَرۡنًا ءَاخَرِينَ
Bunların ardından başka bir nesil meydana getirdik.
अरबी तफ़सीरें:
فَأَرۡسَلۡنَا فِيهِمۡ رَسُولٗا مِّنۡهُمۡ أَنِ ٱعۡبُدُواْ ٱللَّهَ مَا لَكُم مِّنۡ إِلَٰهٍ غَيۡرُهُۥٓۚ أَفَلَا تَتَّقُونَ
İçlerinden onlara: Allah’a ibadet edin, sizin ondan başka bir ilahınız yoktur, sakınmaz mısınız? diyen bir rasûl gönderdik. O halde sakınmaz mısınız?
अरबी तफ़सीरें:
وَقَالَ ٱلۡمَلَأُ مِن قَوۡمِهِ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِلِقَآءِ ٱلۡأٓخِرَةِ وَأَتۡرَفۡنَٰهُمۡ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا مَا هَٰذَآ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُكُمۡ يَأۡكُلُ مِمَّا تَأۡكُلُونَ مِنۡهُ وَيَشۡرَبُ مِمَّا تَشۡرَبُونَ
Dünya hayatında kendilerine nimetler verdiğimiz, ahirete kavuşmayı yalanlayanlardan ve kâfirlerden olan kavminin ileri gelenleri şöyle dediler: Bu sizin gibi bir insandan başka bir şey değil. Yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor.
अरबी तफ़सीरें:
وَلَئِنۡ أَطَعۡتُم بَشَرٗا مِّثۡلَكُمۡ إِنَّكُمۡ إِذٗا لَّخَٰسِرُونَ
Eğer, sizin gibi bir insana itaat ederseniz, işte o zaman hüsrana uğrarsınız.
अरबी तफ़सीरें:
أَيَعِدُكُمۡ أَنَّكُمۡ إِذَا مِتُّمۡ وَكُنتُمۡ تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَنَّكُم مُّخۡرَجُونَ
Size, ölüp, toprak ve kemik olduktan sonra yeniden dirileceğinizi mi vadediyor?
अरबी तफ़सीरें:
۞ هَيۡهَاتَ هَيۡهَاتَ لِمَا تُوعَدُونَ
Size vadedilen uzak, hem de çok uzak.
अरबी तफ़सीरें:
إِنۡ هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا ٱلدُّنۡيَا نَمُوتُ وَنَحۡيَا وَمَا نَحۡنُ بِمَبۡعُوثِينَ
Hayat, ancak dünya hayatıdır. Ölürüz ve yaşarız. Ama tekrar diriltilecek değiliz.
अरबी तफ़सीरें:
إِنۡ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ ٱفۡتَرَىٰ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبٗا وَمَا نَحۡنُ لَهُۥ بِمُؤۡمِنِينَ
O, Allah’a karşı ancak yalan uyduran bir adamdır. Biz, ona iman edecek değiliz.
अरबी तफ़सीरें:
قَالَ رَبِّ ٱنصُرۡنِي بِمَا كَذَّبُونِ
Rabbim, dedi. Beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et!
अरबी तफ़सीरें:
قَالَ عَمَّا قَلِيلٖ لَّيُصۡبِحُنَّ نَٰدِمِينَ
Allah: “Az sonra pişman olacaklardır” dedi.
अरबी तफ़सीरें:
فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلصَّيۡحَةُ بِٱلۡحَقِّ فَجَعَلۡنَٰهُمۡ غُثَآءٗۚ فَبُعۡدٗا لِّلۡقَوۡمِ ٱلظَّٰلِمِينَ
Derken onları hak (olan) bir çığlık yakaladı. Onları bir (sel) süprüntüsü haline getirdik. Helak olup gitti zalim kavim!
अरबी तफ़सीरें:
ثُمَّ أَنشَأۡنَا مِنۢ بَعۡدِهِمۡ قُرُونًا ءَاخَرِينَ
Sonra onların ardından başka nesiller yarattık.
अरबी तफ़सीरें:
مَا تَسۡبِقُ مِنۡ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسۡتَـٔۡخِرُونَ
Hiç bir toplum ecelini ne öne alabilir ne de geri alabilir.
अरबी तफ़सीरें:
ثُمَّ أَرۡسَلۡنَا رُسُلَنَا تَتۡرَاۖ كُلَّ مَا جَآءَ أُمَّةٗ رَّسُولُهَا كَذَّبُوهُۖ فَأَتۡبَعۡنَا بَعۡضَهُم بَعۡضٗا وَجَعَلۡنَٰهُمۡ أَحَادِيثَۚ فَبُعۡدٗا لِّقَوۡمٖ لَّا يُؤۡمِنُونَ
Daha sonra da birbiri arkasına elçiler gönderdik. Her ümmete rasülü geldikçe onu yalancı saydılar. Onları birbiri peşinden helak edip, (ibretlik) konuşulan (olaylar) haline getirdik. Yok olsun iman etmeyen toplum!
अरबी तफ़सीरें:
ثُمَّ أَرۡسَلۡنَا مُوسَىٰ وَأَخَاهُ هَٰرُونَ بِـَٔايَٰتِنَا وَسُلۡطَٰنٖ مُّبِينٍ
Sonra, Musa ve kardeşi Harun’u ayetlerimiz ve apaçık bir delil ile göndermiştik.
अरबी तफ़सीरें:
إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ وَمَلَإِيْهِۦ فَٱسۡتَكۡبَرُواْ وَكَانُواْ قَوۡمًا عَالِينَ
Firavun’a ve çevresine. Ama onlar, büyüklendiler. Zaten (insanlara) üstünlük taslayan bir kavim idiler.
अरबी तफ़सीरें:
فَقَالُوٓاْ أَنُؤۡمِنُ لِبَشَرَيۡنِ مِثۡلِنَا وَقَوۡمُهُمَا لَنَا عَٰبِدُونَ
Dediler ki: Bizim gibi iki insana mı iman edeceğiz, üstelik onların kavmi de bize ibadet ederken? @संशोधक
Biz dediler; bizim gibi iki insana mı iman edeceğiz, üstelik onların kavmi de bize ibadet ederken?!
अरबी तफ़सीरें:
فَكَذَّبُوهُمَا فَكَانُواْ مِنَ ٱلۡمُهۡلَكِينَ
Bu sebeple onları yalanladılar da helak edilenlerden oldular.
अरबी तफ़सीरें:
وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَا مُوسَى ٱلۡكِتَٰبَ لَعَلَّهُمۡ يَهۡتَدُونَ
Doğru yolu görsünler diye Musa’ya da kitabı vermiştik.
अरबी तफ़सीरें:
وَجَعَلۡنَا ٱبۡنَ مَرۡيَمَ وَأُمَّهُۥٓ ءَايَةٗ وَءَاوَيۡنَٰهُمَآ إِلَىٰ رَبۡوَةٖ ذَاتِ قَرَارٖ وَمَعِينٖ
Meryem’in oğlunu da, annesini de bir ayet kıldık. O; ikisini akar sulu, yüksek ve meskun bir yere yerleştirdik.
अरबी तफ़सीरें:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلرُّسُلُ كُلُواْ مِنَ ٱلطَّيِّبَٰتِ وَٱعۡمَلُواْ صَٰلِحًاۖ إِنِّي بِمَا تَعۡمَلُونَ عَلِيمٞ
Ey rasûller! temiz şeylerden yiyin ve salih ameller işleyin. Çünkü ben yaptığınız bütün amelleri çok iyi bilirim.
अरबी तफ़सीरें:
وَإِنَّ هَٰذِهِۦٓ أُمَّتُكُمۡ أُمَّةٗ وَٰحِدَةٗ وَأَنَا۠ رَبُّكُمۡ فَٱتَّقُونِ
İşte, sizin dininiz tek bir dindir ve ben de sizin Rabbinizim. O halde benden sakının.
अरबी तफ़सीरें:
فَتَقَطَّعُوٓاْ أَمۡرَهُم بَيۡنَهُمۡ زُبُرٗاۖ كُلُّ حِزۡبِۭ بِمَا لَدَيۡهِمۡ فَرِحُونَ
İşlerini aralarında bölük bölük/grup grup ayırdılar. Her grup kendi yanında olanla sevinip, ferahlıyor.
अरबी तफ़सीरें:
فَذَرۡهُمۡ فِي غَمۡرَتِهِمۡ حَتَّىٰ حِينٍ
Bir süreye kadar onları kendi sapıklıklarıyla başbaşa bırak.
अरबी तफ़सीरें:
أَيَحۡسَبُونَ أَنَّمَا نُمِدُّهُم بِهِۦ مِن مَّالٖ وَبَنِينَ
Zannediyorlar mı ki kendilerine mal ve oğullar sunduk diye.
अरबी तफ़सीरें:
نُسَارِعُ لَهُمۡ فِي ٱلۡخَيۡرَٰتِۚ بَل لَّا يَشۡعُرُونَ
İyiliklerde onlara acele davranıyoruz. Hayır, onlar, (bunu) farkına varmıyorlar.
अरबी तफ़सीरें:
إِنَّ ٱلَّذِينَ هُم مِّنۡ خَشۡيَةِ رَبِّهِم مُّشۡفِقُونَ
Şüphesiz ki Rablerinin korkusundan titreyenler,
अरबी तफ़सीरें:
وَٱلَّذِينَ هُم بِـَٔايَٰتِ رَبِّهِمۡ يُؤۡمِنُونَ
Rab’lerinin ayetlerine iman edenler.
अरबी तफ़सीरें:
وَٱلَّذِينَ هُم بِرَبِّهِمۡ لَا يُشۡرِكُونَ
Ve Rablerine şirk koşmayanlar.
अरबी तफ़सीरें:
وَٱلَّذِينَ يُؤۡتُونَ مَآ ءَاتَواْ وَّقُلُوبُهُمۡ وَجِلَةٌ أَنَّهُمۡ إِلَىٰ رَبِّهِمۡ رَٰجِعُونَ
Rablerine dönecek oldukları için kalpleri çarparak vereceklerini verenler.
अरबी तफ़सीरें:
أُوْلَٰٓئِكَ يُسَٰرِعُونَ فِي ٱلۡخَيۡرَٰتِ وَهُمۡ لَهَا سَٰبِقُونَ
İşte onlar, hayırlarda yarışırlar ve en önde giderler.
अरबी तफ़सीरें:
وَلَا نُكَلِّفُ نَفۡسًا إِلَّا وُسۡعَهَاۚ وَلَدَيۡنَا كِتَٰبٞ يَنطِقُ بِٱلۡحَقِّ وَهُمۡ لَا يُظۡلَمُونَ
Hiç kimseye gücünün üstünde görev yüklemeyiz. Yanımızda hakkı söyleyen bir kitap vardır. Onlara asla zulmedilmez.
अरबी तफ़सीरें:
بَلۡ قُلُوبُهُمۡ فِي غَمۡرَةٖ مِّنۡ هَٰذَا وَلَهُمۡ أَعۡمَٰلٞ مِّن دُونِ ذَٰلِكَ هُمۡ لَهَا عَٰمِلُونَ
Oysa (kâfirlerin) kalpleri bundan gaflet içindedir ve onların yapmakta oldukları daha başka amelleri de vardır.
अरबी तफ़सीरें:
حَتَّىٰٓ إِذَآ أَخَذۡنَا مُتۡرَفِيهِم بِٱلۡعَذَابِ إِذَا هُمۡ يَجۡـَٔرُونَ
En sonunda onların refaha dalıp gitmiş (zengin ve liderler) olanlarını azapla yakaladığımız zaman, hemen feryadı basarlar.
अरबी तफ़सीरें:
لَا تَجۡـَٔرُواْ ٱلۡيَوۡمَۖ إِنَّكُم مِّنَّا لَا تُنصَرُونَ
Feryat etmeyin, bugün; çünkü siz bizden yardım göremeyeceksiniz.
अरबी तफ़सीरें:
قَدۡ كَانَتۡ ءَايَٰتِي تُتۡلَىٰ عَلَيۡكُمۡ فَكُنتُمۡ عَلَىٰٓ أَعۡقَٰبِكُمۡ تَنكِصُونَ
Ayetlerim size okunuyordu; ama siz ona arkanızı dönüyordunuz.
अरबी तफ़सीरें:
مُسۡتَكۡبِرِينَ بِهِۦ سَٰمِرٗا تَهۡجُرُونَ
Bununla (Kabe ile) başkalarına karşı büyüklük taslıyor, gece vakti de (Kur'an hakkında) batıl sözler söylüyordunuz.

अरबी तफ़सीरें:
أَفَلَمۡ يَدَّبَّرُواْ ٱلۡقَوۡلَ أَمۡ جَآءَهُم مَّا لَمۡ يَأۡتِ ءَابَآءَهُمُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Bu sözü (Kur'an'ı) hiç düşünmediler mi? Yoksa onlara, önceki atalarına gelmemiş bir şey mi geldi?
अरबी तफ़सीरें:
أَمۡ لَمۡ يَعۡرِفُواْ رَسُولَهُمۡ فَهُمۡ لَهُۥ مُنكِرُونَ
Yoksa peygamberlerini tanıyamadılar da bunun için mi inkâr ediyorlar?
अरबी तफ़सीरें:
أَمۡ يَقُولُونَ بِهِۦ جِنَّةُۢۚ بَلۡ جَآءَهُم بِٱلۡحَقِّ وَأَكۡثَرُهُمۡ لِلۡحَقِّ كَٰرِهُونَ
Yoksa: “Onda bir delilik var mı?" diyorlar. Hayır! O, onlara hakkı getirdi. Ama onların çoğu haktan hoşlanmıyorlar.
अरबी तफ़सीरें:
وَلَوِ ٱتَّبَعَ ٱلۡحَقُّ أَهۡوَآءَهُمۡ لَفَسَدَتِ ٱلسَّمَٰوَٰتُ وَٱلۡأَرۡضُ وَمَن فِيهِنَّۚ بَلۡ أَتَيۡنَٰهُم بِذِكۡرِهِمۡ فَهُمۡ عَن ذِكۡرِهِم مُّعۡرِضُونَ
Eğer hak onların arzularına/hevalarına uysaydı; gökler, yer ve her ikisinin de içindekiler bozulup giderdi. Hayır, biz onlara şan ve şerefleri olan (Kur’an’ı) verdik. Fakat, onlar (Kur'an'ın) zikrinden yüz çeviriyorlar.
अरबी तफ़सीरें:
أَمۡ تَسۡـَٔلُهُمۡ خَرۡجٗا فَخَرَاجُ رَبِّكَ خَيۡرٞۖ وَهُوَ خَيۡرُ ٱلرَّٰزِقِينَ
Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun? Rabbinin ecri çok daha hayırlıdır. Rızık verenlerin en iyisi O’dur.
अरबी तफ़सीरें:
وَإِنَّكَ لَتَدۡعُوهُمۡ إِلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ
Aslında sen onları dosdoğru yola çağrıyorsun.
अरबी तफ़सीरें:
وَإِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡأٓخِرَةِ عَنِ ٱلصِّرَٰطِ لَنَٰكِبُونَ
Fakat, ahirete iman etmeyenler, yoldan sapan kimselerdir.
अरबी तफ़सीरें:
۞ وَلَوۡ رَحِمۡنَٰهُمۡ وَكَشَفۡنَا مَا بِهِم مِّن ضُرّٖ لَّلَجُّواْ فِي طُغۡيَٰنِهِمۡ يَعۡمَهُونَ
Eğer onlara rahmet edip, başlarındaki sıkıntıyı gidermiş olsaydık bile yine de azgınlıkları içinde bocalayıp dururlardı.
अरबी तफ़सीरें:
وَلَقَدۡ أَخَذۡنَٰهُم بِٱلۡعَذَابِ فَمَا ٱسۡتَكَانُواْ لِرَبِّهِمۡ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ
Gerçekten biz onları azap ile yakaladık da yine Rablerine boyun eğmediler, O'na dua edip yalvarmadılar.
अरबी तफ़सीरें:
حَتَّىٰٓ إِذَا فَتَحۡنَا عَلَيۡهِم بَابٗا ذَا عَذَابٖ شَدِيدٍ إِذَا هُمۡ فِيهِ مُبۡلِسُونَ
Nihayet üzerlerine azabı çetin bir kapı açdığımız vakit şaşkınlıkla ümitsizliğe düşüverirler.
अरबी तफ़सीरें:
وَهُوَ ٱلَّذِيٓ أَنشَأَ لَكُمُ ٱلسَّمۡعَ وَٱلۡأَبۡصَٰرَ وَٱلۡأَفۡـِٔدَةَۚ قَلِيلٗا مَّا تَشۡكُرُونَ
Sizin için kulaklar, gözler ve gönüller vareden O’dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz!
अरबी तफ़सीरें:
وَهُوَ ٱلَّذِي ذَرَأَكُمۡ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَإِلَيۡهِ تُحۡشَرُونَ
Sizi yeryüzünde yaratan O’dur. O’nun huzurunda toplanacaksınız.
अरबी तफ़सीरें:
وَهُوَ ٱلَّذِي يُحۡيِۦ وَيُمِيتُ وَلَهُ ٱخۡتِلَٰفُ ٱلَّيۡلِ وَٱلنَّهَارِۚ أَفَلَا تَعۡقِلُونَ
Dirilten de öldüren de O’dur. Gece ve gündüzün ardarda gelmesi de O’na aittir. Hala, akletmiyor musunuz?
अरबी तफ़सीरें:
بَلۡ قَالُواْ مِثۡلَ مَا قَالَ ٱلۡأَوَّلُونَ
Aksine, evvelkilerin dedikleri gibi dediler:
अरबी तफ़सीरें:
قَالُوٓاْ أَءِذَا مِتۡنَا وَكُنَّا تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبۡعُوثُونَ
Ölüp, toprak ve kemik haline geldiğimiz zaman, biz yeniden mi diriltileceğiz? dediler.
अरबी तफ़सीरें:
لَقَدۡ وُعِدۡنَا نَحۡنُ وَءَابَآؤُنَا هَٰذَا مِن قَبۡلُ إِنۡ هَٰذَآ إِلَّآ أَسَٰطِيرُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Bu, bize ve babalarımıza daha önce de vaat edilen eskilerin masallarından başka bir şey değildir.
अरबी तफ़सीरें:
قُل لِّمَنِ ٱلۡأَرۡضُ وَمَن فِيهَآ إِن كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ
De ki: Yeryüzü ve içindekiler kime aittir, eğer biliyorsanız?
अरबी तफ़सीरें:
سَيَقُولُونَ لِلَّهِۚ قُلۡ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Allah’a aittir, diyecekler. Hala düşünmez misiniz? de!
अरबी तफ़सीरें:
قُلۡ مَن رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ ٱلسَّبۡعِ وَرَبُّ ٱلۡعَرۡشِ ٱلۡعَظِيمِ
Yedi göğün Rabbi ve azim olan arşın Rabbi kimdir? de!
अरबी तफ़सीरें:
سَيَقُولُونَ لِلَّهِۚ قُلۡ أَفَلَا تَتَّقُونَ
“Allah’tır!” diyecekler. Sakınmıyor musunuz? de.
अरबी तफ़सीरें:
قُلۡ مَنۢ بِيَدِهِۦ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيۡءٖ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيۡهِ إِن كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ
Kimdir, her şeyin mülkiyetini elinde bulunduran? Kimdir, himaye eder ve kendisine karşı kimse himaye edilemez olan? Eğer biliyorsanız söyleyin, de!
अरबी तफ़सीरें:
سَيَقُولُونَ لِلَّهِۚ قُلۡ فَأَنَّىٰ تُسۡحَرُونَ
“Allah’tır” diyecekler. Öyleyse nasıl olup da büyüye kapılıp, aldatılıyorsunuz de!
अरबी तफ़सीरें:
بَلۡ أَتَيۡنَٰهُم بِٱلۡحَقِّ وَإِنَّهُمۡ لَكَٰذِبُونَ
Doğrusu onlara hak olanı getirdik, fakat onlar yalancıdırlar.
अरबी तफ़सीरें:
مَا ٱتَّخَذَ ٱللَّهُ مِن وَلَدٖ وَمَا كَانَ مَعَهُۥ مِنۡ إِلَٰهٍۚ إِذٗا لَّذَهَبَ كُلُّ إِلَٰهِۭ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعۡضُهُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٖۚ سُبۡحَٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ
Allah, çocuk edinmedi. O’nun yanında başka bir (hak) ilah yoktur. Eğer olsaydı, her ilah yarattığı ile gider ve elbette biri, diğerine üstün gelirdi. Allah, vasfettikleri (batıl) sıfatlardan münezzehtir. @संशोधक
Allah, çocuk edinmedi. O’nun yanında başka bir (hak) ilah yoktur. Eğer olsaydı, her ilah yarattığı ile gider ve elbette biri, diğerine üstün gelirdi. Vasfettikleri (batıl) sıfatlardan münezzehtir Allah!
अरबी तफ़सीरें:
عَٰلِمِ ٱلۡغَيۡبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ فَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشۡرِكُونَ
O, gizliyi de açığı da bilendir, onların koştukları şirklerden çok yücedir.
अरबी तफ़सीरें:
قُل رَّبِّ إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَ
De ki: Rabbim, onlara vaat edileni eğer bana göstereceksen;
अरबी तफ़सीरें:
رَبِّ فَلَا تَجۡعَلۡنِي فِي ٱلۡقَوۡمِ ٱلظَّٰلِمِينَ
Rabbim, o zaman beni zalim toplum içinde bulundurma!
अरबी तफ़सीरें:
وَإِنَّا عَلَىٰٓ أَن نُّرِيَكَ مَا نَعِدُهُمۡ لَقَٰدِرُونَ
Şüphesiz biz, onlara vaat ettiğimiz (azabı) sana göstermeye kadiriz.
अरबी तफ़सीरें:
ٱدۡفَعۡ بِٱلَّتِي هِيَ أَحۡسَنُ ٱلسَّيِّئَةَۚ نَحۡنُ أَعۡلَمُ بِمَا يَصِفُونَ
Sen, kötülüğü en güzel ile sav. Onların nitelemekte olduklarını biz, çok daha iyi biliriz.
अरबी तफ़सीरें:
وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنۡ هَمَزَٰتِ ٱلشَّيَٰطِينِ
Ve de ki:Rabbim, şeytanların vesveselerinden, kışkırtmalarından sana sığınırım!
अरबी तफ़सीरें:
وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحۡضُرُونِ
Şeytanların yanımda hazır bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim!
अरबी तफ़सीरें:
حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءَ أَحَدَهُمُ ٱلۡمَوۡتُ قَالَ رَبِّ ٱرۡجِعُونِ
Onlardan birine ölüm gelince; Rabbim, beni geri döndür der.
अरबी तफ़सीरें:
لَعَلِّيٓ أَعۡمَلُ صَٰلِحٗا فِيمَا تَرَكۡتُۚ كَلَّآۚ إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَآئِلُهَاۖ وَمِن وَرَآئِهِم بَرۡزَخٌ إِلَىٰ يَوۡمِ يُبۡعَثُونَ
Belki ben, terkettiğim salih amelleri yaparım. Asla, o sadece söyleyenin söylediği (faydasız) bir sözüdür. Onların arkalarında yeniden diriltilecekeri güne kadar bir berzah/ perde vardır.
अरबी तफ़सीरें:
فَإِذَا نُفِخَ فِي ٱلصُّورِ فَلَآ أَنسَابَ بَيۡنَهُمۡ يَوۡمَئِذٖ وَلَا يَتَسَآءَلُونَ
Sûr’a üflendiği zaman, işte o gün, aralarında soy bağı kalmaz, birbirlerine birşey de soramazlar.
अरबी तफ़सीरें:
فَمَن ثَقُلَتۡ مَوَٰزِينُهُۥ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡمُفۡلِحُونَ
Kimlerin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa ermişlerdir.
अरबी तफ़सीरें:
وَمَنۡ خَفَّتۡ مَوَٰزِينُهُۥ فَأُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ فِي جَهَنَّمَ خَٰلِدُونَ
Kimlerin de tartıları hafif gelirse, işte onlar da kendilerini hüsrana uğratanlardır, Cehennem'de ebedi kalacaklardır.
अरबी तफ़सीरें:
تَلۡفَحُ وُجُوهَهُمُ ٱلنَّارُ وَهُمۡ فِيهَا كَٰلِحُونَ
Ateş onların yüzlerini bürüyüp, yakar ve (dudakları da yanar da) dişleri sırıtıp öylece kalır.
अरबी तफ़सीरें:
أَلَمۡ تَكُنۡ ءَايَٰتِي تُتۡلَىٰ عَلَيۡكُمۡ فَكُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ
Ayetlerim size okunmamış mıydı? Siz de onları yalanlamamış mıydınız?
अरबी तफ़सीरें:
قَالُواْ رَبَّنَا غَلَبَتۡ عَلَيۡنَا شِقۡوَتُنَا وَكُنَّا قَوۡمٗا ضَآلِّينَ
Onlar da: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi yendi ve sapık bir kavim olduk.
अरबी तफ़सीरें:
رَبَّنَآ أَخۡرِجۡنَا مِنۡهَا فَإِنۡ عُدۡنَا فَإِنَّا ظَٰلِمُونَ
Rabbimiz! Bizi ateşten çıkar. Eğer (sapıklığa) tekrardan dönersek, biz gerçekten zalimleriz, derler.
अरबी तफ़सीरें:
قَالَ ٱخۡسَـُٔواْ فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ
Allah, aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın! der.
अरबी तफ़सीरें:
إِنَّهُۥ كَانَ فَرِيقٞ مِّنۡ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَآ ءَامَنَّا فَٱغۡفِرۡ لَنَا وَٱرۡحَمۡنَا وَأَنتَ خَيۡرُ ٱلرَّٰحِمِينَ
Çünkü kullarımdan bir grup: Rabbimiz, iman ettik, bizi bağışla, bize merhamet et, merhamet edenlerin en hayırlısı sensin, derlerdi.
अरबी तफ़सीरें:
فَٱتَّخَذۡتُمُوهُمۡ سِخۡرِيًّا حَتَّىٰٓ أَنسَوۡكُمۡ ذِكۡرِي وَكُنتُم مِّنۡهُمۡ تَضۡحَكُونَ
Sizse onları alaya aldınız. O kadar ki onlar size beni anmayı unutturdu. Onlara hep gülüyordunuz.
अरबी तफ़सीरें:
إِنِّي جَزَيۡتُهُمُ ٱلۡيَوۡمَ بِمَا صَبَرُوٓاْ أَنَّهُمۡ هُمُ ٱلۡفَآئِزُونَ
Bugün sabrettikleri için onları ödüllendirdim. Kurtuluşa ermiş olanlar, işte onlardır.
अरबी तफ़सीरें:
قَٰلَ كَمۡ لَبِثۡتُمۡ فِي ٱلۡأَرۡضِ عَدَدَ سِنِينَ
Yeryüzünde kaç yıl kaldınız? dedi.
अरबी तफ़सीरें:
قَالُواْ لَبِثۡنَا يَوۡمًا أَوۡ بَعۡضَ يَوۡمٖ فَسۡـَٔلِ ٱلۡعَآدِّينَ
Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık, sayanlara sor, dediler.
अरबी तफ़सीरें:
قَٰلَ إِن لَّبِثۡتُمۡ إِلَّا قَلِيلٗاۖ لَّوۡ أَنَّكُمۡ كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ
Çok az bir süre kaldınız, dedi. Keşke bilseydiniz.
अरबी तफ़सीरें:
أَفَحَسِبۡتُمۡ أَنَّمَا خَلَقۡنَٰكُمۡ عَبَثٗا وَأَنَّكُمۡ إِلَيۡنَا لَا تُرۡجَعُونَ
Sizi, boş yere yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?
अरबी तफ़सीरें:
فَتَعَٰلَى ٱللَّهُ ٱلۡمَلِكُ ٱلۡحَقُّۖ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ ٱلۡعَرۡشِ ٱلۡكَرِيمِ
Hak mülk sahibi olan Allah, herşeyden üstündür. Kerim olan arşın Rabbinden başka hak ilah yoktur.
अरबी तफ़सीरें:
وَمَن يَدۡعُ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ لَا بُرۡهَٰنَ لَهُۥ بِهِۦ فَإِنَّمَا حِسَابُهُۥ عِندَ رَبِّهِۦٓۚ إِنَّهُۥ لَا يُفۡلِحُ ٱلۡكَٰفِرُونَ
Kim Allah ile beraber, hakkında hiçbir delil bulunmayan başka bir ilaha dua/ibadet ederse, onun hesabı ancak Rabbinin katındadır. Çünkü kâfirler kurtuluşa eremez.
अरबी तफ़सीरें:
وَقُل رَّبِّ ٱغۡفِرۡ وَٱرۡحَمۡ وَأَنتَ خَيۡرُ ٱلرَّٰحِمِينَ
De ki:Rabbim, bağışla ve merhamet et! Merhametlilerin en hayırlısı sensin!
अरबी तफ़सीरें:
 
अर्थों का अनुवाद सूरा: सूरा अल्-मुमिनून
सूरों की सूची पृष्ठ संख्या
 
क़ुरआन के अर्थों का अनुवाद - तुर्की अनुवाद - शाबान ब्रीट्श - अनुवादों की सूची

पवित्र क़ुरआन के अर्थों का तुर्की अनुवाद। अनुवाद शाबान ब्रीट्श ने किया है। मरकज़ रुव्वाद अत-तरजमा की निगरानी में इसके संशोधन का काम संपन्न हो चुका है और अब मूल अनुवाद को सुझाव प्राप्त करने, मूल्यांकन तथा निरंतर उन्नति की ओर अग्रसर रखने के उद्देश्य से प्रस्तुत किया जा रहा है।

बंद करें