अर्थों का अनुवाद सूरा सूरा अल्-वाक़िआ़ - तुर्की अनुवाद - डॉक्टर अली ओज़क तथा अन्य - पवित्र क़ुरआ विश्वकोश

Sûretu'l-Vâkıa

आयत: 1

إِذَا وَقَعَتِ ٱلۡوَاقِعَةُ

Kıyamet koptuğu zaman,

आयत: 2

لَيۡسَ لِوَقۡعَتِهَا كَاذِبَةٌ

ki onun oluşunu yalanlayacak hiçbir kimse yoktur;

आयत: 3

خَافِضَةٞ رَّافِعَةٌ

O, alçaltıcı, yükselticidir.

आयत: 4

إِذَا رُجَّتِ ٱلۡأَرۡضُ رَجّٗا

Yer şiddetle sarsıldığı zaman,

आयत: 5

وَبُسَّتِ ٱلۡجِبَالُ بَسّٗا

Dağlar parçaladığı zaman,

आयत: 6

فَكَانَتۡ هَبَآءٗ مُّنۢبَثّٗا

dağılıp toz duman haline geldiği

आयत: 7

وَكُنتُمۡ أَزۡوَٰجٗا ثَلَٰثَةٗ

ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman,

आयत: 8

فَأَصۡحَٰبُ ٱلۡمَيۡمَنَةِ مَآ أَصۡحَٰبُ ٱلۡمَيۡمَنَةِ

sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere!

आयत: 9

وَأَصۡحَٰبُ ٱلۡمَشۡـَٔمَةِ مَآ أَصۡحَٰبُ ٱلۡمَشۡـَٔمَةِ

Soldakiler, ne bahtsızdırlar onlar!

आयत: 10

وَٱلسَّٰبِقُونَ ٱلسَّٰبِقُونَ

(Hayırda) önde olanlar, (ecirde de) öndedirler.

आयत: 11

أُوْلَٰٓئِكَ ٱلۡمُقَرَّبُونَ

İşte bunlar, (Allah'a) en yakın olanlardır.

आयत: 12

فِي جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ

Naîm cennetlerinde.

आयत: 13

ثُلَّةٞ مِّنَ ٱلۡأَوَّلِينَ

(Onların) çoğu önceki ümmetlerden,

आयत: 14

وَقَلِيلٞ مِّنَ ٱلۡأٓخِرِينَ

birazı da sonrakilerdendir.

आयत: 15

عَلَىٰ سُرُرٖ مَّوۡضُونَةٖ

Cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedir,

आयत: 16

مُّتَّكِـِٔينَ عَلَيۡهَا مُتَقَٰبِلِينَ

karşılıklı olarak oturup yaslanırlar.

आयत: 17

يَطُوفُ عَلَيۡهِمۡ وِلۡدَٰنٞ مُّخَلَّدُونَ

Çevrelerinde, (hizmet için) ölümsüz gençler dolaşır;

आयत: 18

بِأَكۡوَابٖ وَأَبَارِيقَ وَكَأۡسٖ مِّن مَّعِينٖ

Maîn çeşmesinden doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle.

आयत: 19

لَّا يُصَدَّعُونَ عَنۡهَا وَلَا يُنزِفُونَ

Bu şaraptan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir.

आयत: 20

وَفَٰكِهَةٖ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ

(Onlara) beğendikleri meyveler,

आयत: 21

وَلَحۡمِ طَيۡرٖ مِّمَّا يَشۡتَهُونَ

Canlarının çektiği kuş etleri,

आयत: 22

وَحُورٌ عِينٞ

iri gözlü huriler,

आयत: 23

كَأَمۡثَٰلِ ٱللُّؤۡلُوِٕ ٱلۡمَكۡنُونِ

saklı inciler gibi

आयत: 24

جَزَآءَۢ بِمَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ

yaptıklarına karşılık olarak (verilir).

आयत: 25

لَا يَسۡمَعُونَ فِيهَا لَغۡوٗا وَلَا تَأۡثِيمًا

Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.

आयत: 26

إِلَّا قِيلٗا سَلَٰمٗا سَلَٰمٗا

Söylenen, yalnızca «selâm, selâm »dır.

आयत: 27

وَأَصۡحَٰبُ ٱلۡيَمِينِ مَآ أَصۡحَٰبُ ٱلۡيَمِينِ

Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere (amel defteri sağdan verilenlere)! @संशोधक

मूल टेक्स्टSağdakiler, ne mutlu o sağdakilere! अंतर दिखाएँ

आयत: 28

فِي سِدۡرٖ مَّخۡضُودٖ

Düzgün kiraz ağacı,

आयत: 29

وَطَلۡحٖ مَّنضُودٖ

meyveleri salkım salkım dizili muz ağaçları,

आयत: 30

وَظِلّٖ مَّمۡدُودٖ

uzamış gölgeler,

आयत: 31

وَمَآءٖ مَّسۡكُوبٖ

çağlayarak akan sular,

आयत: 32

وَفَٰكِهَةٖ كَثِيرَةٖ

sayısız meyveler içindedirler;

आयत: 33

لَّا مَقۡطُوعَةٖ وَلَا مَمۡنُوعَةٖ

Tükenmeyen ve yasaklanmayan,

आयत: 34

وَفُرُشٖ مَّرۡفُوعَةٍ

ve kabartılmış döşekler üstündedirler.

आयत: 35

إِنَّآ أَنشَأۡنَٰهُنَّ إِنشَآءٗ

Gerçekten biz hurileri apayrı biçimde yeni yarattık.

आयत: 36

فَجَعَلۡنَٰهُنَّ أَبۡكَارًا

Onları, eşlerine bâkireler kıldık.

आयत: 37

عُرُبًا أَتۡرَابٗا

Düşkün ve yaşıt.

आयत: 38

لِّأَصۡحَٰبِ ٱلۡيَمِينِ

Bütün bunlar sağdakiler içindir.

आयत: 39

ثُلَّةٞ مِّنَ ٱلۡأَوَّلِينَ

Bunların birçoğu önceki ümmetlerdendir.

आयत: 40

وَثُلَّةٞ مِّنَ ٱلۡأٓخِرِينَ

Birçoğu da sonrakilerdendir.

आयत: 41

وَأَصۡحَٰبُ ٱلشِّمَالِ مَآ أَصۡحَٰبُ ٱلشِّمَالِ

Soldakiler; ne yazık o soldakilere (amel defteri soldan verilenlere)! @संशोधक

मूल टेक्स्टSoldakiler; ne yazık o soldakilere! अंतर दिखाएँ

आयत: 42

فِي سَمُومٖ وَحَمِيمٖ

İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,

आयत: 43

وَظِلّٖ مِّن يَحۡمُومٖ

kapkara dumandan bir gölge altındadırlar,

आयत: 44

لَّا بَارِدٖ وَلَا كَرِيمٍ

serin ve hoş olmayan.

आयत: 45

إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَبۡلَ ذَٰلِكَ مُتۡرَفِينَ

Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefahete dalmışlardı.

आयत: 46

وَكَانُواْ يُصِرُّونَ عَلَى ٱلۡحِنثِ ٱلۡعَظِيمِ

Büyük günahı işlemekte direnir dururlardı.

आयत: 47

وَكَانُواْ يَقُولُونَ أَئِذَا مِتۡنَا وَكُنَّا تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبۡعُوثُونَ

Ve diyorlardı ki: Biz öldükten, toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?

आयत: 48

أَوَءَابَآؤُنَا ٱلۡأَوَّلُونَ

Önceki atalarımız da mı?

आयत: 49

قُلۡ إِنَّ ٱلۡأَوَّلِينَ وَٱلۡأٓخِرِينَ

De ki: Hem öncekiler hem de sonrakiler,

आयत: 50

لَمَجۡمُوعُونَ إِلَىٰ مِيقَٰتِ يَوۡمٖ مَّعۡلُومٖ

belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır! 

आयत: 51

ثُمَّ إِنَّكُمۡ أَيُّهَا ٱلضَّآلُّونَ ٱلۡمُكَذِّبُونَ

Sonra siz ey sapıklar, yalancılar!

आयत: 52

لَأٓكِلُونَ مِن شَجَرٖ مِّن زَقُّومٖ

Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.

आयत: 53

فَمَالِـُٔونَ مِنۡهَا ٱلۡبُطُونَ

Karınlarınızı ondan dolduracaksınız.

आयत: 54

فَشَٰرِبُونَ عَلَيۡهِ مِنَ ٱلۡحَمِيمِ

Üstüne de kaynar sudan içeceksiniz.

आयत: 55

فَشَٰرِبُونَ شُرۡبَ ٱلۡهِيمِ

Susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.

आयत: 56

هَٰذَا نُزُلُهُمۡ يَوۡمَ ٱلدِّينِ

İşte ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur!

आयत: 57

نَحۡنُ خَلَقۡنَٰكُمۡ فَلَوۡلَا تُصَدِّقُونَ

Sizi biz yarattık. Tasdik etmeniz gerekmez mi?

आयत: 58

أَفَرَءَيۡتُم مَّا تُمۡنُونَ

Söyleyin öyleyse, (rahimlere) döktüğünüz meni nedir?

आयत: 59

ءَأَنتُمۡ تَخۡلُقُونَهُۥٓ أَمۡ نَحۡنُ ٱلۡخَٰلِقُونَ

Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz?

आयत: 60

نَحۡنُ قَدَّرۡنَا بَيۡنَكُمُ ٱلۡمَوۡتَ وَمَا نَحۡنُ بِمَسۡبُوقِينَ

Aranızda ölümü takdir eden biziz ve biz, önüne geçilebileceklerden değiliz.

आयत: 61

عَلَىٰٓ أَن نُّبَدِّلَ أَمۡثَٰلَكُمۡ وَنُنشِئَكُمۡ فِي مَا لَا تَعۡلَمُونَ

Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir âlemde tekrar var edelim diye (ölümü takdir ettik).

आयत: 62

وَلَقَدۡ عَلِمۡتُمُ ٱلنَّشۡأَةَ ٱلۡأُولَىٰ فَلَوۡلَا تَذَكَّرُونَ

Andolsun, ilk yaratılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?

आयत: 63

أَفَرَءَيۡتُم مَّا تَحۡرُثُونَ

Şimdi bana, ektiğinizi haber verin.

आयत: 64

ءَأَنتُمۡ تَزۡرَعُونَهُۥٓ أَمۡ نَحۡنُ ٱلزَّٰرِعُونَ

Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?

आयत: 65

لَوۡ نَشَآءُ لَجَعَلۡنَٰهُ حُطَٰمٗا فَظَلۡتُمۡ تَفَكَّهُونَ

Dileseydik onu kuru bir çöp yapardık da şaşar kalırdınız.

आयत: 66

إِنَّا لَمُغۡرَمُونَ

«Doğrusu borç altına girdik.

आयत: 67

بَلۡ نَحۡنُ مَحۡرُومُونَ

Daha doğrusu, biz yoksul kaldık» (derdiniz).

आयत: 68

أَفَرَءَيۡتُمُ ٱلۡمَآءَ ٱلَّذِي تَشۡرَبُونَ

Ya içtiğiniz suya ne dersiniz?

आयत: 69

ءَأَنتُمۡ أَنزَلۡتُمُوهُ مِنَ ٱلۡمُزۡنِ أَمۡ نَحۡنُ ٱلۡمُنزِلُونَ

Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?

आयत: 70

لَوۡ نَشَآءُ جَعَلۡنَٰهُ أُجَاجٗا فَلَوۡلَا تَشۡكُرُونَ

Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?

आयत: 71

أَفَرَءَيۡتُمُ ٱلنَّارَ ٱلَّتِي تُورُونَ

Söyleyin şimdi bana, tutuşturmakta olduğunuz ateşi,

आयत: 72

ءَأَنتُمۡ أَنشَأۡتُمۡ شَجَرَتَهَآ أَمۡ نَحۡنُ ٱلۡمُنشِـُٔونَ

onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?

आयत: 73

نَحۡنُ جَعَلۡنَٰهَا تَذۡكِرَةٗ وَمَتَٰعٗا لِّلۡمُقۡوِينَ

Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlerin istifadesi için yarattık.

आयत: 74

فَسَبِّحۡ بِٱسۡمِ رَبِّكَ ٱلۡعَظِيمِ

Öyleyse Yüce Rabbinin adıyla tesbih et. @संशोधक

मूल टेक्स्टÖyleyse ulu Rabbinin adını tesbih et. अंतर दिखाएँ

आयत: 75

۞ فَلَآ أُقۡسِمُ بِمَوَٰقِعِ ٱلنُّجُومِ

Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim ki,

आयत: 76

وَإِنَّهُۥ لَقَسَمٞ لَّوۡ تَعۡلَمُونَ عَظِيمٌ

Bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir. 

आयत: 77

إِنَّهُۥ لَقُرۡءَانٞ كَرِيمٞ

Değerli bir Kur'an'dır.

आयत: 78

فِي كِتَٰبٖ مَّكۡنُونٖ

Şüphesiz bu, korunmuş bir kitapta bulunan

आयत: 79

لَّا يَمَسُّهُۥٓ إِلَّا ٱلۡمُطَهَّرُونَ

Ona ancak temizlenenler dokunabilir.

आयत: 80

تَنزِيلٞ مِّن رَّبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ

O, âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.

आयत: 81

أَفَبِهَٰذَا ٱلۡحَدِيثِ أَنتُم مُّدۡهِنُونَ

Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?

आयत: 82

وَتَجۡعَلُونَ رِزۡقَكُمۡ أَنَّكُمۡ تُكَذِّبُونَ

Allah’ın verdiği rızka karşı şükrü, onu yalanlamakla mı yerine getiriyorsunuz?

आयत: 83

فَلَوۡلَآ إِذَا بَلَغَتِ ٱلۡحُلۡقُومَ

Hele can boğaza dayandığı zaman,

आयत: 84

وَأَنتُمۡ حِينَئِذٖ تَنظُرُونَ

O vakit siz bakar durursunuz.

आयत: 85

وَنَحۡنُ أَقۡرَبُ إِلَيۡهِ مِنكُمۡ وَلَٰكِن لَّا تُبۡصِرُونَ

(O anda) biz ona sizden daha yakınız, ama göremezsiniz.

आयत: 86

فَلَوۡلَآ إِن كُنتُمۡ غَيۡرَ مَدِينِينَ

Madem ki ceza görmeyecekmişsiniz,

आयत: 87

تَرۡجِعُونَهَآ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ

Onu (canı) geri çevirsenize, şayet iddianızda doğru iseniz!

आयत: 88

فَأَمَّآ إِن كَانَ مِنَ ٱلۡمُقَرَّبِينَ

Fakat (ölen kişi Allah'a) yakın olanlardan ise,

आयत: 89

فَرَوۡحٞ وَرَيۡحَانٞ وَجَنَّتُ نَعِيمٖ

ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır.

आयत: 90

وَأَمَّآ إِن كَانَ مِنۡ أَصۡحَٰبِ ٱلۡيَمِينِ

Eğer o sağdakilerden ise,

आयत: 91

فَسَلَٰمٞ لَّكَ مِنۡ أَصۡحَٰبِ ٱلۡيَمِينِ

«Ey sağdaki! Sana selam olsun!»

आयत: 92

وَأَمَّآ إِن كَانَ مِنَ ٱلۡمُكَذِّبِينَ ٱلضَّآلِّينَ

Ama yalanlayan sapıklardan ise,

आयत: 93

فَنُزُلٞ مِّنۡ حَمِيمٖ

İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır!

आयत: 94

وَتَصۡلِيَةُ جَحِيمٍ

Ve (onun sonu) cehenneme atılmaktır.

आयत: 95

إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ حَقُّ ٱلۡيَقِينِ

Şüphesiz ki bu, kesin gerçektir.

आयत: 96

فَسَبِّحۡ بِٱسۡمِ رَبِّكَ ٱلۡعَظِيمِ

O halde Yüce Rabbinin adıyla tesbîh et. @संशोधक

मूल टेक्स्टÖyleyse ulu Rabbinin adını tenzih ile an. अंतर दिखाएँ