Check out the new design

クルアーンの対訳 - クルアーン簡潔注釈(トルコ語対訳) * - 対訳の目次


対訳 章: サード章   節:
ٱصۡبِرۡ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَٱذۡكُرۡ عَبۡدَنَا دَاوُۥدَ ذَا ٱلۡأَيۡدِۖ إِنَّهُۥٓ أَوَّابٌ
Ey Resul! Bu yalanlayanların razı olmadığın şeyler söylemelerine karşı sabret. Düşmanlarına karşı mücadele eden ve Allah'a itaatte sabırlı olan kuvvetli kulumuz Dâvûd'u hatırla. Şüphesiz o, Allah'a çokça tövbe ederek dönen ve O'nu razı eden amelleri işleyen bir kimseydi.
アラビア語 クルアーン注釈:
إِنَّا سَخَّرۡنَا ٱلۡجِبَالَ مَعَهُۥ يُسَبِّحۡنَ بِٱلۡعَشِيِّ وَٱلۡإِشۡرَاقِ
Doğrusu biz dağları boyun eğdirdik. Günün başında ve günün sonunda Dâvûd'un tespihi ile birlikte tespih ederlerdi.
アラビア語 クルアーン注釈:
وَٱلطَّيۡرَ مَحۡشُورَةٗۖ كُلّٞ لَّهُۥٓ أَوَّابٞ
Havada toplu olarak hareket eden kuşları onun emri altına verdik. Hepsi itaat ederek ona uyup tespih ederlerdi.
アラビア語 クルアーン注釈:
وَشَدَدۡنَا مُلۡكَهُۥ وَءَاتَيۡنَٰهُ ٱلۡحِكۡمَةَ وَفَصۡلَ ٱلۡخِطَابِ
Heybet, güç, düşmanlarına karşı sabırlı olmayı ona bahşederek mülkünü güçlendirdik. Ona peygamberliği, işlerinde isabetli olmayı verdik. Ve yine ona hüküm vermede ve sözlü hitaplarında maksadını eksiksiz açıklama ve ifade etme yeteneğini verdik.
アラビア語 クルアーン注釈:
۞ وَهَلۡ أَتَىٰكَ نَبَؤُاْ ٱلۡخَصۡمِ إِذۡ تَسَوَّرُواْ ٱلۡمِحۡرَابَ
Ey Resul! İki davacının haberi sana ulaştı mı? Mabedin duvarını aşıp Dâvûd -aleyhisselam-'in ibadet ettiği yere girmişlerdi.
アラビア語 クルアーン注釈:
إِذۡ دَخَلُواْ عَلَىٰ دَاوُۥدَ فَفَزِعَ مِنۡهُمۡۖ قَالُواْ لَا تَخَفۡۖ خَصۡمَانِ بَغَىٰ بَعۡضُنَا عَلَىٰ بَعۡضٖ فَٱحۡكُم بَيۡنَنَا بِٱلۡحَقِّ وَلَا تُشۡطِطۡ وَٱهۡدِنَآ إِلَىٰ سَوَآءِ ٱلصِّرَٰطِ
İki davacı Dâvûd'un yanına aniden girdiler. Onların bu alışılmamış şekilde ansızın girmesinden korktu. İkisi onun kendilerinden korktuğunu anlayınca: "Korkma! Biz, biri diğerine zulmetmiş iki davacıyız. Aramızda adaletle hükmet ve aramızda hükmettiğinde de haksızlık etme ve bize doğru yolu göster." dediler.
アラビア語 クルアーン注釈:
إِنَّ هَٰذَآ أَخِي لَهُۥ تِسۡعٞ وَتِسۡعُونَ نَعۡجَةٗ وَلِيَ نَعۡجَةٞ وَٰحِدَةٞ فَقَالَ أَكۡفِلۡنِيهَا وَعَزَّنِي فِي ٱلۡخِطَابِ
O iki hasım olan davacılardan biri Dâvûd -aleyhisselam-'a şöyle dedi: "Doğrusu bu adam benim kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu, benim ise tek bir koyunum var. Böyle iken benim o tek koyunu da kendisine vermemi istedi ve tartışmada beni yendi."
アラビア語 クルアーン注釈:
قَالَ لَقَدۡ ظَلَمَكَ بِسُؤَالِ نَعۡجَتِكَ إِلَىٰ نِعَاجِهِۦۖ وَإِنَّ كَثِيرٗا مِّنَ ٱلۡخُلَطَآءِ لَيَبۡغِي بَعۡضُهُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٍ إِلَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَقَلِيلٞ مَّا هُمۡۗ وَظَنَّ دَاوُۥدُ أَنَّمَا فَتَنَّٰهُ فَٱسۡتَغۡفَرَ رَبَّهُۥ وَخَرَّۤ رَاكِعٗاۤ وَأَنَابَ۩
Dâvûd, ikisinin arasında hükmetti ve davacıya yönelerek şöyle dedi: "Ant olsun, kardeşin senin koyununu kendi koyunları arasına katmak istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu ortakların çoğu insafsızca haksızlık ederek birbirlerinin mallarını alırlar. Ancak iman edip salih amel işleyen Müminler bundan müstesnadır. Onlar ortaklarına insaflı davranırlar ve onlara zulmetmezler. Bu vasıflara sahip olanlar pek azdır. Dâvûd -aleyhisselam- bu dava sebebiyle bizim kendisini imtihan ettiğimizden emin oldu. Rabbinden mağfiret diledi, Yüce Allah'a yakınlaşmak için secdeye kapandı ve Allah'a tövbe etti."
アラビア語 クルアーン注釈:
فَغَفَرۡنَا لَهُۥ ذَٰلِكَۖ وَإِنَّ لَهُۥ عِندَنَا لَزُلۡفَىٰ وَحُسۡنَ مَـَٔابٖ
Biz de ona icabet ettik ve onu bağışladık. Şüphesiz o katımızda yakın olan kullarımızdandır. Onun ahirette dönüp geleceği güzel bir yeri vardır.
アラビア語 クルアーン注釈:
يَٰدَاوُۥدُ إِنَّا جَعَلۡنَٰكَ خَلِيفَةٗ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَٱحۡكُم بَيۡنَ ٱلنَّاسِ بِٱلۡحَقِّ وَلَا تَتَّبِعِ ٱلۡهَوَىٰ فَيُضِلَّكَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ يَضِلُّونَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ لَهُمۡ عَذَابٞ شَدِيدُۢ بِمَا نَسُواْ يَوۡمَ ٱلۡحِسَابِ
Ey Dâvûd! Biz, seni yeryüzünde dini ve dünyevi hükümleri adaletle uygulaman için bir halife kıldık. İnsanlar arasında adaletle hüküm ver. İnsanlar arasında hüküm verdiğin zaman hevâ ve hevese de uyma. Yoksa hasımlardan biri akraban, arkadaşın ya da düşmanın diye ona meyledersin. Aksi halde hevâ ve heves seni Allah'ın doğru yolundan saptırır. Şüphesiz Allah'ın doğru yolundan sapanlar için hesap gününü unutmalarına karşılık şiddetli bir azap vardır. Şayet Allah'ı hatırlayıp O'ndan korksalardı hevâ ve heveslerine meyletmezlerdi.
アラビア語 クルアーン注釈:
本諸節の功徳:
• بيان فضائل نبي الله داود وما اختصه الله به من الآيات.
Dâvûd -aleyhisselam-'ın fazileti ve Yüce Allah'ın ona özel olarak vermiş olduğu mucizeler beyan edilmiştir.

• الأنبياء - صلوات الله وسلامه عليهم - معصومون من الخطأ فيما يبلغون عن الله تعالى؛ لأن مقصود الرسالة لا يحصل إلا بذلك، ولكن قد يجري منهم بعض مقتضيات الطبيعة بنسيان أو غفلة عن حكم، ولكن الله يتداركهم ويبادرهم بلطفه.
Peygamberler -salavatullahi ve selamuhu aleyhim-, Allah Teâlâ'dan tebliğ ettikleri hususlarda hatadan masumdurlar. Çünkü risaletin maksadı ancak böyle gerçekleşir. Fakat bazen fıtrat gereği unutma ve hüküm ile ilgili dikkatsizlik onlardan sadır olabilir. Lakin Allah, onları lütfuyle (yanlıştan) bir an önce döndürür ve doğruyu gösterir.

• استدل بعض العلماء بقوله تعالى: ﴿ وَإِنَّ كَثِيرًا مِّنَ اْلْخُلَطَآءِ لَيَبْغِي بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ ﴾ على مشروعية الشركة بين اثنين وأكثر.
Bazı âlimler, Allah Teâlâ'nın; "Zaten ortakların çoğu, birbirlerinin hakkına tecavüz eder." Sad: 24. ayetini iki ya da daha fazla ortak arasında şirket kurmanın meşru olduğuna delil getirmişlerdir.

• ينبغي التزام الأدب في الدخول على أهل الفضل والمكانة.
Makam ve fazilet sahibi kimselerin yanına girerken edep kurallarına uymak uygun olan bir davranıştır.

 
対訳 章: サード章
章名の目次 ページ番号
 
クルアーンの対訳 - クルアーン簡潔注釈(トルコ語対訳) - 対訳の目次

- Tafsir Center for Quranic Studies - 発行

閉じる