पवित्र कुरअानको अर्थको अनुवाद - टर्की अनुवादः शाअबान ब्रिटिश । * - अनुवादहरूको सूची

XML CSV Excel API
Please review the Terms and Policies

अर्थको अनुवाद सूरः: सूरतुल् हिज्र   श्लोक:

Sûratu'l-Hicr

الٓرۚ تِلۡكَ ءَايَٰتُ ٱلۡكِتَٰبِ وَقُرۡءَانٖ مُّبِينٖ
Elif, Lâm, Râ! Bunlar kitabın ve apaçık bir Kur'an'ın ayetleridir.
अरबी व्याख्याहरू:
رُّبَمَا يَوَدُّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَوۡ كَانُواْ مُسۡلِمِينَ
Kâfirler (kıyamet günü) keşke müslüman olsaydık diye temenni ederler.
अरबी व्याख्याहरू:
ذَرۡهُمۡ يَأۡكُلُواْ وَيَتَمَتَّعُواْ وَيُلۡهِهِمُ ٱلۡأَمَلُۖ فَسَوۡفَ يَعۡلَمُونَ
Onları bırak! Yesinler, eğlensinler, beklentileri onları oyalasın. Nasıl olsa öğrenecekler.
अरबी व्याख्याहरू:
وَمَآ أَهۡلَكۡنَا مِن قَرۡيَةٍ إِلَّا وَلَهَا كِتَابٞ مَّعۡلُومٞ
Bilinen bir yazgısı olmayan hiçbir ülkeyi yok etmedik.
अरबी व्याख्याहरू:
مَّا تَسۡبِقُ مِنۡ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسۡتَـٔۡخِرُونَ
Hiçbir ümmet ecelinin önüne geçemez ve onu geciktiremez
अरबी व्याख्याहरू:
وَقَالُواْ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِي نُزِّلَ عَلَيۡهِ ٱلذِّكۡرُ إِنَّكَ لَمَجۡنُونٞ
Dediler ki: "Ey kendisine Kur'an indirilen! Sen mutlaka bir delisin!"
अरबी व्याख्याहरू:
لَّوۡمَا تَأۡتِينَا بِٱلۡمَلَٰٓئِكَةِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
Eğer doğru söylüyorsan, bize melekleri getirmeli değil miydin?
अरबी व्याख्याहरू:
مَا نُنَزِّلُ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةَ إِلَّا بِٱلۡحَقِّ وَمَا كَانُوٓاْ إِذٗا مُّنظَرِينَ
Biz melekleri ancak hak (azap) ile indiririz. O zaman onlara mühlet verilmez.
अरबी व्याख्याहरू:
إِنَّا نَحۡنُ نَزَّلۡنَا ٱلذِّكۡرَ وَإِنَّا لَهُۥ لَحَٰفِظُونَ
Kur’an’ı şüphesiz biz indirdik. O’nu koruyacak olan da şüphesiz biziz.
अरबी व्याख्याहरू:
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ فِي شِيَعِ ٱلۡأَوَّلِينَ
Senden önce geçmiş milletlere de rasûller göndermiştik.
अरबी व्याख्याहरू:
وَمَا يَأۡتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ
Onlara hiçbir rasûl gelmedi ki onunla alay etmemiş olsunlar.
अरबी व्याख्याहरू:
كَذَٰلِكَ نَسۡلُكُهُۥ فِي قُلُوبِ ٱلۡمُجۡرِمِينَ
İşte böylece biz onu, (yalanlamayı) suçluların (Mekke müşriklerinin) kalplerine sokarız.
अरबी व्याख्याहरू:
لَا يُؤۡمِنُونَ بِهِۦ وَقَدۡ خَلَتۡ سُنَّةُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Öncekilerin başına gelenler (onlara da gelecektir.) Onlar hala bu (peygambere) iman etmiyorlar.
अरबी व्याख्याहरू:
وَلَوۡ فَتَحۡنَا عَلَيۡهِم بَابٗا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ فَظَلُّواْ فِيهِ يَعۡرُجُونَ
Onlara gökten bir kapı açsak da onlar oradan yukarı çıksalar bile…
अरबी व्याख्याहरू:
لَقَالُوٓاْ إِنَّمَا سُكِّرَتۡ أَبۡصَٰرُنَا بَلۡ نَحۡنُ قَوۡمٞ مَّسۡحُورُونَ
Yine de: “Gözlerimiz perdelendi, belki de hepimiz büyülendik” derler.
अरबी व्याख्याहरू:
وَلَقَدۡ جَعَلۡنَا فِي ٱلسَّمَآءِ بُرُوجٗا وَزَيَّنَّٰهَا لِلنَّٰظِرِينَ
Gökte burçlar (yıldızlar) varettik ve onları bakanlar için süsledik.
अरबी व्याख्याहरू:
وَحَفِظۡنَٰهَا مِن كُلِّ شَيۡطَٰنٖ رَّجِيمٍ
Onu (göğü) kovulmuş şeytanlardan koruduk.
अरबी व्याख्याहरू:
إِلَّا مَنِ ٱسۡتَرَقَ ٱلسَّمۡعَ فَأَتۡبَعَهُۥ شِهَابٞ مُّبِينٞ
Ancak kulak hırsızlığı eden müstesna. Onun da ardına açık (yakıcı) bir alev düşer.
अरबी व्याख्याहरू:
وَٱلۡأَرۡضَ مَدَدۡنَٰهَا وَأَلۡقَيۡنَا فِيهَا رَوَٰسِيَ وَأَنۢبَتۡنَا فِيهَا مِن كُلِّ شَيۡءٖ مَّوۡزُونٖ
Yeri de yaydık. Oraya sabit dağlar yerleştirdik. Orada her şeyden ölçüsü bilinen şeyler bitirdik.
अरबी व्याख्याहरू:
وَجَعَلۡنَا لَكُمۡ فِيهَا مَعَٰيِشَ وَمَن لَّسۡتُمۡ لَهُۥ بِرَٰزِقِينَ
Orda sizler için ve kendisine rızık vermekten sorumlu olmadığınız canlılar için geçimlikler kıldık.
अरबी व्याख्याहरू:
وَإِن مِّن شَيۡءٍ إِلَّا عِندَنَا خَزَآئِنُهُۥ وَمَا نُنَزِّلُهُۥٓ إِلَّا بِقَدَرٖ مَّعۡلُومٖ
Hazineleri bizim katımızda olmayan hiçbir şey yoktur; ancak biz onu belirlenmiş bir miktar olarak indiririz.
अरबी व्याख्याहरू:
وَأَرۡسَلۡنَا ٱلرِّيَٰحَ لَوَٰقِحَ فَأَنزَلۡنَا مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَأَسۡقَيۡنَٰكُمُوهُ وَمَآ أَنتُمۡ لَهُۥ بِخَٰزِنِينَ
Rüzgârları da (bulutlara yağmur )aşılayıcılar olarak gönderdik. Sonra gökten (buluttan) su indirdik de onunla sizleri suladık ve onu toplayıp depolayan da siz değilsiniz.
अरबी व्याख्याहरू:
وَإِنَّا لَنَحۡنُ نُحۡيِۦ وَنُمِيتُ وَنَحۡنُ ٱلۡوَٰرِثُونَ
Şüphesiz biz, hem hayat veririz hem de öldürürüz. Varisler olanlar da bizleriz.
अरबी व्याख्याहरू:
وَلَقَدۡ عَلِمۡنَا ٱلۡمُسۡتَقۡدِمِينَ مِنكُمۡ وَلَقَدۡ عَلِمۡنَا ٱلۡمُسۡتَـٔۡخِرِينَ
Sizden önce geçenleri bildiğimiz gibi, sizden sonra gelecekleri de biliriz.
अरबी व्याख्याहरू:
وَإِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحۡشُرُهُمۡۚ إِنَّهُۥ حَكِيمٌ عَلِيمٞ
Kesinlikle, Rabbin onları bir araya toplayacaktır. Çünkü O, hakimdir, alimdir.
अरबी व्याख्याहरू:
وَلَقَدۡ خَلَقۡنَا ٱلۡإِنسَٰنَ مِن صَلۡصَٰلٖ مِّنۡ حَمَإٖ مَّسۡنُونٖ
İnsanı kuru bir çamurdan, kara ve (rengi, kokusu değişmiş) bir balçıktan yarattık.
अरबी व्याख्याहरू:
وَٱلۡجَآنَّ خَلَقۡنَٰهُ مِن قَبۡلُ مِن نَّارِ ٱلسَّمُومِ
Daha önce de cinleri yakıp kavuran bir ateşten yaratmıştık.
अरबी व्याख्याहरू:
وَإِذۡ قَالَ رَبُّكَ لِلۡمَلَٰٓئِكَةِ إِنِّي خَٰلِقُۢ بَشَرٗا مِّن صَلۡصَٰلٖ مِّنۡ حَمَإٖ مَّسۡنُونٖ
Rabbin, meleklere şöyle demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, kara ve (rengi, kokusu değişmiş) balçıktan bir beşer yaratacağım."
अरबी व्याख्याहरू:
فَإِذَا سَوَّيۡتُهُۥ وَنَفَخۡتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُواْ لَهُۥ سَٰجِدِينَ
"Ona şekil verip, tamamladığımda ve ruhumdan üfürdüğümde hemen ona secdeye kapanın."
अरबी व्याख्याहरू:
فَسَجَدَ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةُ كُلُّهُمۡ أَجۡمَعُونَ
Meleklerin hepsi topluca secde etti.
अरबी व्याख्याहरू:
إِلَّآ إِبۡلِيسَ أَبَىٰٓ أَن يَكُونَ مَعَ ٱلسَّٰجِدِينَ
Ancak İblis, secde edenlerle birlikte olmaktan kaçındı.
अरबी व्याख्याहरू:
قَالَ يَٰٓإِبۡلِيسُ مَا لَكَ أَلَّا تَكُونَ مَعَ ٱلسَّٰجِدِينَ
Allah: "Ey İblis, secde edenlerle beraber olmanı engelleyen nedir?" dedi.
अरबी व्याख्याहरू:
قَالَ لَمۡ أَكُن لِّأَسۡجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقۡتَهُۥ مِن صَلۡصَٰلٖ مِّنۡ حَمَإٖ مَّسۡنُونٖ
"Ben, kuru bir çamurdan, kara ve (rengi, kokusu değişmiş) bir balçıktan yarattığın bir beşere secde edecek değilim" dedi.
अरबी व्याख्याहरू:
قَالَ فَٱخۡرُجۡ مِنۡهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٞ
Öyleyse o Cennet'ten çık, sen kovuldun! dedi.
अरबी व्याख्याहरू:
وَإِنَّ عَلَيۡكَ ٱللَّعۡنَةَ إِلَىٰ يَوۡمِ ٱلدِّينِ
Hesap gününe kadar lanet sana!
अरबी व्याख्याहरू:
قَالَ رَبِّ فَأَنظِرۡنِيٓ إِلَىٰ يَوۡمِ يُبۡعَثُونَ
Rabbim, dedi. Yeniden diriliş gününe kadar beni ertele.
अरबी व्याख्याहरू:
قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ ٱلۡمُنظَرِينَ
Sen, ertelenenlerdensin! dedi.
अरबी व्याख्याहरू:
إِلَىٰ يَوۡمِ ٱلۡوَقۡتِ ٱلۡمَعۡلُومِ
Vakti bilinen bir güne kadar..
अरबी व्याख्याहरू:
قَالَ رَبِّ بِمَآ أَغۡوَيۡتَنِي لَأُزَيِّنَنَّ لَهُمۡ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَأُغۡوِيَنَّهُمۡ أَجۡمَعِينَ
(İblis) dedi ki: Rabbim, beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde (günahları) onlara (günahları) süslü göstereceğim ve saptıracağım hepsini!
अरबी व्याख्याहरू:
إِلَّا عِبَادَكَ مِنۡهُمُ ٱلۡمُخۡلَصِينَ
Ancak, içlerinde ihlas sahibi kulların hariç.
अरबी व्याख्याहरू:
قَالَ هَٰذَا صِرَٰطٌ عَلَيَّ مُسۡتَقِيمٌ
(Allah Teala) Bu benim gösterdiğim dosdoğru yoldur, dedi.
अरबी व्याख्याहरू:
إِنَّ عِبَادِي لَيۡسَ لَكَ عَلَيۡهِمۡ سُلۡطَٰنٌ إِلَّا مَنِ ٱتَّبَعَكَ مِنَ ٱلۡغَاوِينَ
Senin, kullarım üzerinde hiçbir gücün yoktur, sana uyan azgınlar dışında.
अरबी व्याख्याहरू:
وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوۡعِدُهُمۡ أَجۡمَعِينَ
Onların hepsine vaat olunan yer Cehennem'dir.
अरबी व्याख्याहरू:
لَهَا سَبۡعَةُ أَبۡوَٰبٖ لِّكُلِّ بَابٖ مِّنۡهُمۡ جُزۡءٞ مَّقۡسُومٌ
Onun yedi kapısı vardır. Onlardan her bir kapıya bir bölüm ayrılmıştır.
अरबी व्याख्याहरू:
إِنَّ ٱلۡمُتَّقِينَ فِي جَنَّٰتٖ وَعُيُونٍ
Takva sahipleri, Cennet'lerde ve pınarlardadır.
अरबी व्याख्याहरू:
ٱدۡخُلُوهَا بِسَلَٰمٍ ءَامِنِينَ
Selametle ve güvenle girin oraya! @सुधारक
Selametle ve güvende olarak girin oraya!
अरबी व्याख्याहरू:
وَنَزَعۡنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنۡ غِلٍّ إِخۡوَٰنًا عَلَىٰ سُرُرٖ مُّتَقَٰبِلِينَ
Biz, onların kalplerindeki tüm kini söküp attık. Onlar, kardeşler olarak karşılıklı koltuklarda otururlar.
अरबी व्याख्याहरू:
لَا يَمَسُّهُمۡ فِيهَا نَصَبٞ وَمَا هُم مِّنۡهَا بِمُخۡرَجِينَ
Onlara, orada hiçbir yorgunluk yoktur. Ve onlar, oradan hiç çıkarılmazlar.
अरबी व्याख्याहरू:
۞ نَبِّئۡ عِبَادِيٓ أَنِّيٓ أَنَا ٱلۡغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ
Kullarıma benim, çok mağfiret edici, çok merhametli olduğumu haber ver.
अरबी व्याख्याहरू:
وَأَنَّ عَذَابِي هُوَ ٱلۡعَذَابُ ٱلۡأَلِيمُ
Azabıma gelince o acı bir azaptır.
अरबी व्याख्याहरू:
وَنَبِّئۡهُمۡ عَن ضَيۡفِ إِبۡرَٰهِيمَ
Onlara İbrahim’in misafirlerinden haber ver.
अरबी व्याख्याहरू:
إِذۡ دَخَلُواْ عَلَيۡهِ فَقَالُواْ سَلَٰمٗا قَالَ إِنَّا مِنكُمۡ وَجِلُونَ
Onun yanına girdikleri zaman: "Selam!" demişlerdi. O da: “Biz, sizden korkuyoruz” demişti.
अरबी व्याख्याहरू:
قَالُواْ لَا تَوۡجَلۡ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَٰمٍ عَلِيمٖ
Onlar: Endişelenme, biz sana bilgin bir erkek evlat müjdeliyoruz, dediler.
अरबी व्याख्याहरू:
قَالَ أَبَشَّرۡتُمُونِي عَلَىٰٓ أَن مَّسَّنِيَ ٱلۡكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ
Bana ihtiyarlık gelmiş olduğu halde mi müjde veriyorsunuz? Beni ne ile müjdelemektesiniz?” dedi
अरबी व्याख्याहरू:
قَالُواْ بَشَّرۡنَٰكَ بِٱلۡحَقِّ فَلَا تَكُن مِّنَ ٱلۡقَٰنِطِينَ
"Sana gerçeği müjdeliyoruz. Ümitsizliğe düşenlerden olma!" dediler. @सुधारक
"Seni gerçeği müjdeliyoruz. Ümitsizliğe düşenlerden olma!" dediler.
अरबी व्याख्याहरू:
قَالَ وَمَن يَقۡنَطُ مِن رَّحۡمَةِ رَبِّهِۦٓ إِلَّا ٱلضَّآلُّونَ
Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümidini keser? dedi.
अरबी व्याख्याहरू:
قَالَ فَمَا خَطۡبُكُمۡ أَيُّهَا ٱلۡمُرۡسَلُونَ
Ey elçiler işiniz nedir? dedi.
अरबी व्याख्याहरू:
قَالُوٓاْ إِنَّآ أُرۡسِلۡنَآ إِلَىٰ قَوۡمٖ مُّجۡرِمِينَ
"Biz, günahkâr bir topluma gönderildik” dediler.
अरबी व्याख्याहरू:
إِلَّآ ءَالَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمۡ أَجۡمَعِينَ
Ancak Lût ailesi hariç. Onların hepsini kurtaracağız. @सुधारक
59-60 : Lût ailesini, geride kalanlardan olması kesinleşen karısı dışında hepsini kurtaracağız.
अरबी व्याख्याहरू:
إِلَّا ٱمۡرَأَتَهُۥ قَدَّرۡنَآ إِنَّهَا لَمِنَ ٱلۡغَٰبِرِينَ
(Fakat Lût'un) karısı müstesna; biz onun geri kalanlardan olmasını takdir ettik. @सुधारक
59-60 : Lût ailesini, geride kalanlardan olması kesinleşen karısı dışında hepsini kurtaracağız.
अरबी व्याख्याहरू:
فَلَمَّا جَآءَ ءَالَ لُوطٍ ٱلۡمُرۡسَلُونَ
Elçiler, Lût ailesine gelince
अरबी व्याख्याहरू:
قَالَ إِنَّكُمۡ قَوۡمٞ مُّنكَرُونَ
Siz, tanınmayan kimselersiniz, dedi Lût.
अरबी व्याख्याहरू:
قَالُواْ بَلۡ جِئۡنَٰكَ بِمَا كَانُواْ فِيهِ يَمۡتَرُونَ
Biz sana hakkında şüphe ettiklerini (azabı) getirdik.
अरबी व्याख्याहरू:
وَأَتَيۡنَٰكَ بِٱلۡحَقِّ وَإِنَّا لَصَٰدِقُونَ
Sana hak olanı getirdik, şüphesiz biz doğru söyleyenleriz.
अरबी व्याख्याहरू:
فَأَسۡرِ بِأَهۡلِكَ بِقِطۡعٖ مِّنَ ٱلَّيۡلِ وَٱتَّبِعۡ أَدۡبَٰرَهُمۡ وَلَا يَلۡتَفِتۡ مِنكُمۡ أَحَدٞ وَٱمۡضُواْ حَيۡثُ تُؤۡمَرُونَ
Bu sebeple, gecenin bir saatinde aileni yola çıkar. Sen de onların arkasından git. Sizden hiç kimse arkasına bakmasın, emrolunduğunuz yere gidin.
अरबी व्याख्याहरू:
وَقَضَيۡنَآ إِلَيۡهِ ذَٰلِكَ ٱلۡأَمۡرَ أَنَّ دَابِرَ هَٰٓؤُلَآءِ مَقۡطُوعٞ مُّصۡبِحِينَ
Ona, sabahleyin onların arkasının/kökünün kesileceğini vahyettik.
अरबी व्याख्याहरू:
وَجَآءَ أَهۡلُ ٱلۡمَدِينَةِ يَسۡتَبۡشِرُونَ
Şehir halkı sevinçle geldi.
अरबी व्याख्याहरू:
قَالَ إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ ضَيۡفِي فَلَا تَفۡضَحُونِ
Lût: "Bunlar benim misafirlerim, beni rezil etmeyin" dedi.
अरबी व्याख्याहरू:
وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَلَا تُخۡزُونِ
"Allah’tan korkun, beni rüsva etmeyin."
अरबी व्याख्याहरू:
قَالُوٓاْ أَوَلَمۡ نَنۡهَكَ عَنِ ٱلۡعَٰلَمِينَ
"Biz sana insanları misafir etmeni yasaklamadık mı?" dediler.
अरबी व्याख्याहरू:
قَالَ هَٰٓؤُلَآءِ بَنَاتِيٓ إِن كُنتُمۡ فَٰعِلِينَ
"Eğer yapacaksanız (evlenecekseniz) işte kızlarım!" dedi.
अरबी व्याख्याहरू:
لَعَمۡرُكَ إِنَّهُمۡ لَفِي سَكۡرَتِهِمۡ يَعۡمَهُونَ
(Ey Muhammed!) Hayatına and olsun ki onlar sarhoşlukları içerisinde bocalayıp duruyorlar.
अरबी व्याख्याहरू:
فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلصَّيۡحَةُ مُشۡرِقِينَ
Güneşin doğuşuyla birlikte onları bir çığlık yakaladı.
अरबी व्याख्याहरू:
فَجَعَلۡنَا عَٰلِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمۡطَرۡنَا عَلَيۡهِمۡ حِجَارَةٗ مِّن سِجِّيلٍ
Böylece (şehrin) üstünü altına getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.
अरबी व्याख्याहरू:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّلۡمُتَوَسِّمِينَ
İbret almak isteyenlere bu olayda işaretler vardır.
अरबी व्याख्याहरू:
وَإِنَّهَا لَبِسَبِيلٖ مُّقِيمٍ
O (şehir, herkesin gelip geçtiği) bir yol üzerinde durmaktadır.
अरबी व्याख्याहरू:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗ لِّلۡمُؤۡمِنِينَ
Bunda müminler için de bir işaret vardır.
अरबी व्याख्याहरू:
وَإِن كَانَ أَصۡحَٰبُ ٱلۡأَيۡكَةِ لَظَٰلِمِينَ
(Şuayb'ın kavmi olan) Eyke halkı zalimlik etti.
अरबी व्याख्याहरू:
فَٱنتَقَمۡنَا مِنۡهُمۡ وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٖ مُّبِينٖ
Her iki (şehir) de açık (gidip gelinen) bir yolun üzerindedir
अरबी व्याख्याहरू:
وَلَقَدۡ كَذَّبَ أَصۡحَٰبُ ٱلۡحِجۡرِ ٱلۡمُرۡسَلِينَ
Şüphesiz Hicr (Semud) halkı da peygamberleri yalanlamışlardı.
अरबी व्याख्याहरू:
وَءَاتَيۡنَٰهُمۡ ءَايَٰتِنَا فَكَانُواْ عَنۡهَا مُعۡرِضِينَ
Onlara ayetlerimizi göndermiştik ama ondan yüz çevirmişlerdi.
अरबी व्याख्याहरू:
وَكَانُواْ يَنۡحِتُونَ مِنَ ٱلۡجِبَالِ بُيُوتًا ءَامِنِينَ
Onlar, dağları oyarak evler yapıyorlardı. Güven içindeydiler.
अरबी व्याख्याहरू:
فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلصَّيۡحَةُ مُصۡبِحِينَ
Sabahladıklarında onları da bir çığlık yakalayıverdi.
अरबी व्याख्याहरू:
فَمَآ أَغۡنَىٰ عَنۡهُم مَّا كَانُواْ يَكۡسِبُونَ
Kazandıkları onlara bir fayda sağlamadı.
अरबी व्याख्याहरू:
وَمَا خَلَقۡنَا ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ وَمَا بَيۡنَهُمَآ إِلَّا بِٱلۡحَقِّۗ وَإِنَّ ٱلسَّاعَةَ لَأٓتِيَةٞۖ فَٱصۡفَحِ ٱلصَّفۡحَ ٱلۡجَمِيلَ
Biz, gökleri, yeri ve arasındakileri ancak hak ile yarattık. Kıyamet elbette gelecektir. Sen (Ey Muhammed!) güzel bir şekilde affederek muamele et.
अरबी व्याख्याहरू:
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ ٱلۡخَلَّٰقُ ٱلۡعَلِيمُ
Elbette Rabbin, her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.
अरबी व्याख्याहरू:
وَلَقَدۡ ءَاتَيۡنَٰكَ سَبۡعٗا مِّنَ ٱلۡمَثَانِي وَٱلۡقُرۡءَانَ ٱلۡعَظِيمَ
Sana, tekrarlanan yedi ayeti (Fatiha Suresi'ni) ve Kur’an-ı Azim'i verdik.
अरबी व्याख्याहरू:
لَا تَمُدَّنَّ عَيۡنَيۡكَ إِلَىٰ مَا مَتَّعۡنَا بِهِۦٓ أَزۡوَٰجٗا مِّنۡهُمۡ وَلَا تَحۡزَنۡ عَلَيۡهِمۡ وَٱخۡفِضۡ جَنَاحَكَ لِلۡمُؤۡمِنِينَ
Onlardan bazı sınıflara verdiğimiz dünya metasına sakın gözünü dikme! Onlara karşı hüzne kapılma, kanatlarını müminler için indir.
अरबी व्याख्याहरू:
وَقُلۡ إِنِّيٓ أَنَا ٱلنَّذِيرُ ٱلۡمُبِينُ
Ve ben apaçık bir uyarıcıyım! de
अरबी व्याख्याहरू:
كَمَآ أَنزَلۡنَا عَلَى ٱلۡمُقۡتَسِمِينَ
Nitekim biz, (Kur'an'ı) kısımlara ayıranlara azabı indirmişizdir.
अरबी व्याख्याहरू:
ٱلَّذِينَ جَعَلُواْ ٱلۡقُرۡءَانَ عِضِينَ
Onlar, Kur'ân'ı kısım kısım ayırdılar. (Bir kısmına sihir, bir kısmına yalan dediler)
अरबी व्याख्याहरू:
فَوَرَبِّكَ لَنَسۡـَٔلَنَّهُمۡ أَجۡمَعِينَ
92-93: Rabbine andolsun ki, onların hepsini yaptıklarından dolayı sorguya çekeceğiz.
अरबी व्याख्याहरू:
عَمَّا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ
92-93: Rabbine andolsun ki, onların hepsini yaptıklarından dolayı sorguya çekeceğiz.
अरबी व्याख्याहरू:
فَٱصۡدَعۡ بِمَا تُؤۡمَرُ وَأَعۡرِضۡ عَنِ ٱلۡمُشۡرِكِينَ
Emrolunduğun (hakkı) açığa vur ve müşriklerden yüz çevir!
अरबी व्याख्याहरू:
إِنَّا كَفَيۡنَٰكَ ٱلۡمُسۡتَهۡزِءِينَ
Alaycılara karşı biz sana yeteriz.
अरबी व्याख्याहरू:
ٱلَّذِينَ يَجۡعَلُونَ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَۚ فَسَوۡفَ يَعۡلَمُونَ
Onlar Allah ile beraber başka bir ilah edinenlerdir. İleride öğrenecekler!
अरबी व्याख्याहरू:
وَلَقَدۡ نَعۡلَمُ أَنَّكَ يَضِيقُ صَدۡرُكَ بِمَا يَقُولُونَ
Onların söyledikleri şeyler sebebiyle göğsünün daraldığını bilmekteyiz.
अरबी व्याख्याहरू:
فَسَبِّحۡ بِحَمۡدِ رَبِّكَ وَكُن مِّنَ ٱلسَّٰجِدِينَ
Hamd ile Rabbini tesbih et ve secde edenlerden ol!
अरबी व्याख्याहरू:
وَٱعۡبُدۡ رَبَّكَ حَتَّىٰ يَأۡتِيَكَ ٱلۡيَقِينُ
Sana yakin/ölüm gelene kadar Rabbine ibadet et!
अरबी व्याख्याहरू:
 
अर्थको अनुवाद सूरः: सूरतुल् हिज्र
अध्यायहरूको (सूरःहरूको) सूची رقم الصفحة
 
पवित्र कुरअानको अर्थको अनुवाद - टर्की अनुवादः शाअबान ब्रिटिश । - अनुवादहरूको सूची

पवित्र कुर्आनको अर्थको टर्की भाषामा अनुवाद, अनुवादक : शाअबान ब्रिटिश, रव्वाद अनुवाद केन्द्रको निरीक्षणमा सच्याइएको छ । सुझाव, मूल्याङ्कन र निरन्तर परिमार्जनका लागि मूल अनुवाद हेर्न सक्नुहुन्छ ।

बन्द गर्नुस्