ශුද්ධවූ අල් කුර්ආන් අර්ථ කථනය - ශුද්ධ වූ අල්කුර්ආන් අර්ථ විිවරණයේ සංෂිප්ත අනුවාදය- තුර්කි පරිවර්තනය * - පරිවර්තන පටුන


අර්ථ කථනය පරිච්ඡේදය: සූරා අර් රූම්   වාක්‍යය:

Sûratu'r-Rûm

සූරාවෙහි අරමුණු:
تأكيد تفرّد الله سبحانه بتصريف الأمور، وبيان سنن الله في خلقه.
Yüce Allah'ın işleri idare etmede benzersizliği pekiştirilmiş ve kulları üzerindeki kanunları açıklanmıştır.

الٓمٓ
(Elif. Lâm. Mîm) Bu hususta benzer bir açıklama Bakara suresinin başında zikredilmiştir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
غُلِبَتِ ٱلرُّومُ
Farisîler, Rumlar'a karşı galip gelmişlerdir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فِيٓ أَدۡنَى ٱلۡأَرۡضِ وَهُم مِّنۢ بَعۡدِ غَلَبِهِمۡ سَيَغۡلِبُونَ
Farisîlerin/Perslerin, Rumlar'ı yenmesinden sonra Farisî beldesine en yakın Şam topraklarında Rumlar onları yeneceklerdir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فِي بِضۡعِ سِنِينَۗ لِلَّهِ ٱلۡأَمۡرُ مِن قَبۡلُ وَمِنۢ بَعۡدُۚ وَيَوۡمَئِذٖ يَفۡرَحُ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ
Üç seneden az, on seneden fazla olmamak kaydıyla (Rumlar, Persler'e galip gelecektir). Rumlar'ın galip gelmesinden önce de sonra da emir Allah'ındır. Rumlar'ın Persler'i yendiği gün Müminler sevineceklerdir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
بِنَصۡرِ ٱللَّهِۚ يَنصُرُ مَن يَشَآءُۖ وَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Allah'ın rumlara yardım etmesiyle (Müslümanlar) mutlu olacaklardır. Çünkü onlar ehlikitaptır. Allah, dilediği kimseye dilediğine karşı yardım eder. O; Aziz'dir, kimse O'na galip gelemez. Mümin kullarına karşı da çok merhametlidir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
මෙ⁣ම පිටුවේ තිබෙන වැකිවල ප්‍රයෝජන:
• لجوء المشركين إلى الله في الشدة ونسيانهم لأصنامهم، وإشراكهم به في الرخاء؛ دليل على تخبطهم.
Müşriklerin zorluk anında putlarını unutarak Allah'a sığınmaları, rahatlıkta ise O'na şirk koşmaları, içinde bulundukları karışıklığın en büyük göstergesidir.

• الجهاد في سبيل الله سبب للتوفيق إلى الحق.
Allah yolunda cihat etmek, hak üzere muvaffak kılınmanın sebeplerindendir.

• إخبار القرآن بالغيبيات دليل على أنه من عند الله.
Gaybî hususlardan haber vermesi, Kur'an'ın Allah Teâlâ katından olduğuna bir delildir.

وَعۡدَ ٱللَّهِۖ لَا يُخۡلِفُ ٱللَّهُ وَعۡدَهُۥ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعۡلَمُونَ
Bu zafer Allah Teâlâ'nın bir vaadidir. Yüce Allah vaadinden dönmez. Allah'ın zafer vaadinin gerçekleşmesi ile Müminlerin kesin inancı artar. Ancak insanların çoğu küfürleri sebebiyle bunu anlamazlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
يَعۡلَمُونَ ظَٰهِرٗا مِّنَ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا وَهُمۡ عَنِ ٱلۡأٓخِرَةِ هُمۡ غَٰفِلُونَ
Onlar şeri hükümleri ve imanı bilmezler. Ancak geçimi kazanmak ve maddi uygarlığın inşası ile alakalı dünya hayatının zahirini bilmektedirler. Onlar, gerçek hayat diyarı olan ahiretten yüz çevirip, ona önem verip aldırış etmezler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَوَلَمۡ يَتَفَكَّرُواْ فِيٓ أَنفُسِهِمۗ مَّا خَلَقَ ٱللَّهُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ وَمَا بَيۡنَهُمَآ إِلَّا بِٱلۡحَقِّ وَأَجَلٖ مُّسَمّٗىۗ وَإِنَّ كَثِيرٗا مِّنَ ٱلنَّاسِ بِلِقَآيِٕ رَبِّهِمۡ لَكَٰفِرُونَ
Yalanlayan müşrikler, Yüce Allah'ın kendi nefislerini nasıl yarattığını hiç düşünmüyorlar mı? Allah, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri hak ile yaratmıştır. O ikisini oyun olsun diye yaratmamıştır. O ikisi için dünyada belirli bir vakit tayin etmiştir. İnsanların çoğu kıyamet günü Rablerine kavuşmayı inkâr ederler. Bundan dolayı Rableri katında razı olunan salih ameller ile yeniden diriltilecekleri vakit için hazırlık yapmazlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَوَلَمۡ يَسِيرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَيَنظُرُواْ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡۚ كَانُوٓاْ أَشَدَّ مِنۡهُمۡ قُوَّةٗ وَأَثَارُواْ ٱلۡأَرۡضَ وَعَمَرُوهَآ أَكۡثَرَ مِمَّا عَمَرُوهَا وَجَآءَتۡهُمۡ رُسُلُهُم بِٱلۡبَيِّنَٰتِۖ فَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيَظۡلِمَهُمۡ وَلَٰكِن كَانُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ يَظۡلِمُونَ
Onlar, kendilerinden önce yalanlayan ümmetlerin sonlarının nasıl olduğunu düşünmek için yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı? Bu ümmetler kuvvet olarak onlardan daha güçlü idiler. Yeryüzünü sürüp işlemişler ve imar etmişlerdi. Hatta bunlardan daha çok imar etmişlerdi. Resulleri Allah'ın birliğine delalet eden apaçık delil ve hüccetler ile onlara gelmişti, ancak onlar bunu yalanlamışlardı. Yüce Allah onları helak ettiğinde onlara zulmetmedi. Fakat onlar, küfürleri sebebiyle nefislerini helaka götürecek yerlere sürükledikleri için kendi nefislerine zulmetmişlerdir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ثُمَّ كَانَ عَٰقِبَةَ ٱلَّذِينَ أَسَٰٓـُٔواْ ٱلسُّوٓأَىٰٓ أَن كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَكَانُواْ بِهَا يَسۡتَهۡزِءُونَ
Sonra Allah'a şirk koşarak ve kötü amel işleyenlerin sonu son derece kötü oldu. Çünkü onlar, Allah'ın ayetlerini yalanlayıp, onlarla alay ederek, dalga geçmişlerdi.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ٱللَّهُ يَبۡدَؤُاْ ٱلۡخَلۡقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥ ثُمَّ إِلَيۡهِ تُرۡجَعُونَ
Yüce Allah geçmiş bir örneği olmadan yaratmaya ilk olarak başlar. Sonra bu yarattıklarını fani kılar. Ardından onları tekrar eski hallerine döndürür. En sonun da kıyamet gününde hesaba çekilip karşılık almak için ancak O'na döndürülürsünüz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَيَوۡمَ تَقُومُ ٱلسَّاعَةُ يُبۡلِسُ ٱلۡمُجۡرِمُونَ
Kıyametin kopacağı gün mücrimler Allah'ın rahmetinden ümitlerini keseceklerdir. Küfürlerine karşı delilleri kalmadığı için emelleri de yok olmuştur.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَمۡ يَكُن لَّهُم مِّن شُرَكَآئِهِمۡ شُفَعَٰٓؤُاْ وَكَانُواْ بِشُرَكَآئِهِمۡ كَٰفِرِينَ
-Dünyada kendilerine ibadet ederek- ortak koştuklarından hiç kimse onları azaptan kurtarmak için şefaat edemeyecektir. Ortak koştuklarını inkâr edeceklerdir. Kendilerine ihtiyaç duydukları o vakit onları hayal kırıklığına uğratacaklardır. Zira onlar helak olunmakta eşittirler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَيَوۡمَ تَقُومُ ٱلسَّاعَةُ يَوۡمَئِذٖ يَتَفَرَّقُونَ
Kıyametin kopacağı gün, işte o gün insanlar dünyada yapmış oldukları amellere göre hesaplarını vermek için ayrılırlar. İlliyuna (Cennetin en yükseğine) yükseltilmek ve aşağıların en aşağısına indirilmek arasında olacaklardır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَأَمَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ فَهُمۡ فِي رَوۡضَةٖ يُحۡبَرُونَ
Allah'a iman eden ve O'nun katında razı olunan amelleri işleyenlere gelince, işte onlar cennette devamlı, hiç kesintiye uğramayacak nimetlere nail olmakla sevindirilirler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
මෙ⁣ම පිටුවේ තිබෙන වැකිවල ප්‍රයෝජන:
• العلم بما يصلح الدنيا مع الغفلة عما يصلح الآخرة لا ينفع.
Gaflet içinde dünya için tahsil edilen ilim, ahiretin yararı için fayda sağlamaz.

• آيات الله في الأنفس وفي الآفاق كافية للدلالة على توحيده.
Allah Teâlâ'nın nefislerde, yeryüzü ve gökyüzünün tüm köşelerinde bulunan ayetleri O'nun birliğini ispat için yeterlidir.

• الظلم سبب هلاك الأمم السابقة.
Geçmiş ümmetlerin helak edilmesinin sebebi işlemiş oldukları zulümdür.

• يوم القيامة يرفع الله المؤمنين، ويخفض الكافرين.
Yüce Allah kıyamet günü Müminleri yükseltip kâfirleri alçaltacaktır.

وَأَمَّا ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَا وَلِقَآيِٕ ٱلۡأٓخِرَةِ فَأُوْلَٰٓئِكَ فِي ٱلۡعَذَابِ مُحۡضَرُونَ
Allah'a iman etmeyip, kâfir olan, resulümüze indirdiğimiz ayetlerimizi, yeniden dirilmeyi ve hesabı yalanlayanlar, azap için hazır bulundurulurlar ve sürekli olarak azap içinde olurlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَسُبۡحَٰنَ ٱللَّهِ حِينَ تُمۡسُونَ وَحِينَ تُصۡبِحُونَ
Akşam vaktine girerken Allah'ı tespih edin; o vakit akşam ve yatsı namazlarının vaktidir. Sabah vaktine girerken de O'nu tespih edin; o da sabah namazının vaktidir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَهُ ٱلۡحَمۡدُ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَعَشِيّٗا وَحِينَ تُظۡهِرُونَ
Övgü yalnızca Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'ya mahsustur. Göklerde melekleri O'na hamdeder, yeryüzünde ise yaratmış olduğu mahlukat O'na hamdeder. İkindi namazı vaktine girdiğinizde ve öğle namazı vaktine girdiğinizde O'nu tespih edin.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
يُخۡرِجُ ٱلۡحَيَّ مِنَ ٱلۡمَيِّتِ وَيُخۡرِجُ ٱلۡمَيِّتَ مِنَ ٱلۡحَيِّ وَيُحۡيِ ٱلۡأَرۡضَ بَعۡدَ مَوۡتِهَاۚ وَكَذَٰلِكَ تُخۡرَجُونَ
Yüce Allah, insanı nutfeden ve civcivi yumurtadan çıkardığı gibi ölüden diriyi çıkartır. İnsandan nutfeyi ve tavuktan yumurtayı çıkardığı gibi diriden de ölüyü çıkartır. Yeryüzü kuruduktan sonra yağmur indirerek ve yeşerterek ona hayat verir. Yeryüzüne yeşerterek hayat verdiği gibi hesaba çekmek ve amellerinizin karşılığını vermek için sizi kabirlerinizden çıkaracaktır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَمِنۡ ءَايَٰتِهِۦٓ أَنۡ خَلَقَكُم مِّن تُرَابٖ ثُمَّ إِذَآ أَنتُم بَشَرٞ تَنتَشِرُونَ
Allah'ın birliğine ve kudretine delalet eden azametli ayetlerinden biri de -Ey İnsanlar!- Babanızı topraktan yaratarak sizin aslınızı da ondan (topraktan) yaratmasıdır. Ardından sizler üreyerek nesli çoğalan beşer ve yeryüzünün doğu ve batısına yayılan canlılar oldunuz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَمِنۡ ءَايَٰتِهِۦٓ أَنۡ خَلَقَ لَكُم مِّنۡ أَنفُسِكُمۡ أَزۡوَٰجٗا لِّتَسۡكُنُوٓاْ إِلَيۡهَا وَجَعَلَ بَيۡنَكُم مَّوَدَّةٗ وَرَحۡمَةًۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يَتَفَكَّرُونَ
Aynı zamanda Yüce Allah'ın birliğine ve kudretine delalet eden büyük ayetlerinden bir tanesi de; sizin için kendi cinsinizden olan uyum içinde yaşadığınız, nefislerinizin huzur bulduğu eşler yaratmış olmasıdır. Sizler ve onlar arasında sevgi ve şefkat meydana getirmiştir. Şüphesiz ki bu zikredilenler, düşünen bir toplum için apaçık ayet ve delilerdir. Çünkü onlar akıllarını kullanarak bundan istifade eden kimselerdir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَمِنۡ ءَايَٰتِهِۦ خَلۡقُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَٱخۡتِلَٰفُ أَلۡسِنَتِكُمۡ وَأَلۡوَٰنِكُمۡۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّلۡعَٰلِمِينَ
O'nun birliğine ve kudretine delalet eden azametli ayetlerinden biri de gökleri ve yeri yaratmasıdır. Konuşmuş olduğunuz dilleriniz ve renklerinizin farklı olması da bu ayetlerdendir. Bu söylenilenlerde ilim ve basiret sahipleri için apaçık ayet ve deliller vardır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَمِنۡ ءَايَٰتِهِۦ مَنَامُكُم بِٱلَّيۡلِ وَٱلنَّهَارِ وَٱبۡتِغَآؤُكُم مِّن فَضۡلِهِۦٓۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يَسۡمَعُونَ
Gece ve işlerinizin yorgunluğundan dinlenmeniz için gündüz vaktinde uyumanız, Allah Teâlâ'nın birliğine ve kudretine delalet eden azametli ayetlerinden biridir. Aynı zamanda gündüzü, Rabbinizden rızık istemek için yeryüzüne yayıldığınız bir vakit kılması O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunlarda kabul ve tefekkür etme kasdıyla işitip, dinleyen topluluk için apaçık ayet ve deliller vardır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَمِنۡ ءَايَٰتِهِۦ يُرِيكُمُ ٱلۡبَرۡقَ خَوۡفٗا وَطَمَعٗا وَيُنَزِّلُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَيُحۡيِۦ بِهِ ٱلۡأَرۡضَ بَعۡدَ مَوۡتِهَآۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يَعۡقِلُونَ
Gökteki şimseği, içinde bulunan yıldırım ile sizi korkutmak, yağmura olan arzunuzu gerçekleştirmek için göndermesi, bulutlardan yağmuru indirip, ardından yeryüzü kurak iken orada ekinler bitirip, hayat vermesi O'nun birliğine ve kudretine delalet eden büyük ayetlerindendir. Şüphesiz bu söylenenlerde, akıl sahipleri için apaçık ayet ve deliller vardır. Onlar bununla ölümden sonra hesap ve karşılık için tekrar dirilecekleri hakkında çıkarımda bulunurlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
මෙ⁣ම පිටුවේ තිබෙන වැකිවල ප්‍රයෝජන:
• إعمار العبد أوقاته بالصلاة والتسبيح علامة على حسن العاقبة.
Kulun vaktini namaz ve tespih ile imar etmesi, akıbetinin güzel olacağına işaret eder.

• الاستدلال على البعث بتجدد الحياة، حيث يخلق الله الحي من الميت والميت من الحي.
Hayatın yenilenmesi, öldükten sonra yeniden dirilmeye bir delildir. Öyle ki Yüce Allah; ölüden diriyi, diriden ölüyü yaratır.

• آيات الله في الأنفس والآفاق لا يستفيد منها إلا من يُعمِل وسائل إدراكه الحسية والمعنوية التي أنعم الله بها عليه.
Nefislerde ve göklerde bulunan ayetlerden sadece Allah Teâlâ'nın kendilerine somut ve soyut şeyleri doğru algılama yeteneği verdiği kimseler yararlanır.

وَمِنۡ ءَايَٰتِهِۦٓ أَن تَقُومَ ٱلسَّمَآءُ وَٱلۡأَرۡضُ بِأَمۡرِهِۦۚ ثُمَّ إِذَا دَعَاكُمۡ دَعۡوَةٗ مِّنَ ٱلۡأَرۡضِ إِذَآ أَنتُمۡ تَخۡرُجُونَ
Yüce Allah'ın emri ile düşmeden göğün ayakta durması ve yerin yıkılmaması O'nun birliğine ve kudretine delalet eden büyük ayetlerindendir. Sonra Allah -Subhanehu ve Teâlâ- meleğin Sûr'a üflemesiyle sizi yerden çağırdığında hesap ve karşılığınızın görülmesi için hemen kabirlerinizden çıkıverirsiniz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَهُۥ مَن فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۖ كُلّٞ لَّهُۥ قَٰنِتُونَ
Göklerde ve yerde ne varsa mülk, yaratma ve idare etme bakımından yalnızca O'nundur. Gökteki ve yerdeki her şey O'nun mahlukatıdır. O'na boyun eğmiş ve emrine teslim olmuşlardır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَهُوَ ٱلَّذِي يَبۡدَؤُاْ ٱلۡخَلۡقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥ وَهُوَ أَهۡوَنُ عَلَيۡهِۚ وَلَهُ ٱلۡمَثَلُ ٱلۡأَعۡلَىٰ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۚ وَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
O -Subhanehu ve Teâlâ-, geçmiş bir benzeri olmadan ilk defa yaratan, öldükten sonra onları tekrardan yaratandır. Bu, O'na göre ilk olarak yaratmadan daha kolaydır. Aslında her ikisi de O'nun için kolaydır. Eğer O, bir şeyin olmasını isterse ona; "Ol!" der o da hemen oluverir. Allah -Azze ve Celle-'nin vasfedildiği bütün eşsiz, yüce, celâl ve kemâl sıfatları O'na aittir. O, kendisine, kimsenin galip gelemeyeceği izzet sahibidir. Yaratma ve yönetmesinde hikmet sahibi olandır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ضَرَبَ لَكُم مَّثَلٗا مِّنۡ أَنفُسِكُمۡۖ هَل لَّكُم مِّن مَّا مَلَكَتۡ أَيۡمَٰنُكُم مِّن شُرَكَآءَ فِي مَا رَزَقۡنَٰكُمۡ فَأَنتُمۡ فِيهِ سَوَآءٞ تَخَافُونَهُمۡ كَخِيفَتِكُمۡ أَنفُسَكُمۡۚ كَذَٰلِكَ نُفَصِّلُ ٱلۡأٓيَٰتِ لِقَوۡمٖ يَعۡقِلُونَ
-Ey Müşrikler!- Allah size kendi içinizden bir örnek vermektedir. Bu, hür olan ortağınız ile malınızı taksim etmekten endişe duyduğunuz gibi kendileriyle mallarınızı taksim etmekten endişe duyduğunuz ve mallarınıza eşit olarak ortak olan köleleriniz örneğidir. Kendiniz için köleleriniz üzerinden verilen bu örnekten razı olur musunuz? Şüphesiz, siz bundan razı olmazsınız. Yüce Allah'ın da mülkünde mahlukatı ve kullarından böyle bir ortağa razı olması asla düşünülemez. Bu ve benzeri misaller getirerek apaçık delil ve hüccetleri akıl sahibi topluluklar için çeşitlendirerek açıklıyoruz. İşte onlar, bunlardan istifade edenlerin ta kendileridir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
بَلِ ٱتَّبَعَ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوٓاْ أَهۡوَآءَهُم بِغَيۡرِ عِلۡمٖۖ فَمَن يَهۡدِي مَنۡ أَضَلَّ ٱللَّهُۖ وَمَا لَهُم مِّن نَّٰصِرِينَ
Onların dalalet üzere olmalarının sebebi, delillerin yetersiz olup onlara açıklanmaması değildir. Ancak bunun sebebi Yüce Allah'ın üzerlerindeki haklarından cahil olup babalarını taklit edip hevalarının peşinden gitmeleridir. Yüce Allah'ın saptırdığı kimseyi, kim hidayete muvaffak kılabilir? Kimse muvaffak kılamaz. Allah'ın azabını onlardan giderecek hiçbir yardımcıları da yoktur.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَأَقِمۡ وَجۡهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفٗاۚ فِطۡرَتَ ٱللَّهِ ٱلَّتِي فَطَرَ ٱلنَّاسَ عَلَيۡهَاۚ لَا تَبۡدِيلَ لِخَلۡقِ ٱللَّهِۚ ذَٰلِكَ ٱلدِّينُ ٱلۡقَيِّمُ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعۡلَمُونَ
-Ey Resul!- Sen ve seninle birlikte olanlar bütün dinlerden yüz çevirerek Allah'ın sizi yönelttiği dine, insanları fıtratına uygun yarattığı İslam dinine yönelin. Allah’ın yaratışında bir değişiklik olmaz. İşte bu dosdoğru din, kendisinde hiçbir eğrilik yoktur. Fakat insanların çoğu bu dinin hak din olduğunu bilmezler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
۞ مُنِيبِينَ إِلَيۡهِ وَٱتَّقُوهُ وَأَقِيمُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَلَا تَكُونُواْ مِنَ ٱلۡمُشۡرِكِينَ
Günahlarınızdan tövbe ederek Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'ya dönün. Emirlerine uyarak ve yasaklarından sakınarak O'ndan korkun. Namazı en mükemmel şekilde eda edin. İbadetlerinde başkasını Yüce Allah'a ortak koşan, fıtrata muhalefet eden müşrikler gibi olmayın.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
مِنَ ٱلَّذِينَ فَرَّقُواْ دِينَهُمۡ وَكَانُواْ شِيَعٗاۖ كُلُّ حِزۡبِۭ بِمَا لَدَيۡهِمۡ فَرِحُونَ
Bir kısmına iman edip, bir kısmını inkâr ederek dinlerini değiştiren müşrikler gibi olmayın. Onlar fırka ve cemaatlere bölünmüşlerdir. Onlardan her bir fırka üzerinde olduğu sapıklıkla sevinmekte ve yalnızca kendilerini hak, diğerlerini de batıl üzere görmekteydiler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
මෙ⁣ම පිටුවේ තිබෙන වැකිවල ප්‍රයෝජන:
• خضوع جميع الخلق لله سبحانه قهرًا واختيارًا.
Zoraki ya da gönüllü olarak bütün yaratılmışlar Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'ya boyun eğerler.

• دلالة النشأة الأولى على البعث واضحة المعالم.
İlk yaratılış yeniden dirilme hakkında apaçık bir delildir.

• اتباع الهوى يضل ويطغي.
Hevâ ve hevese tabi olmak kişiyi sapkınlığa ve azgınlığa sürükler.

• دين الإسلام دين الفطرة السليمة.
İslam dini, selim fıtrat dinidir.

وَإِذَا مَسَّ ٱلنَّاسَ ضُرّٞ دَعَوۡاْ رَبَّهُم مُّنِيبِينَ إِلَيۡهِ ثُمَّ إِذَآ أَذَاقَهُم مِّنۡهُ رَحۡمَةً إِذَا فَرِيقٞ مِّنۡهُم بِرَبِّهِمۡ يُشۡرِكُونَ
Müşriklere; fakirlik, hastalık, kuraklık gibi sıkıntılı bir durum isabet etse kendilerine isabet edeni kaldırması için yalnızca Rableri olan Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'ya boyun bükerek ve yönelerek dönerler. Sonra onlara rahmet ederek kendilerine isabet edeni kaldırdığında, onlardan bir grup dua ederken başkaları da Allah Teâlâ'ya ortak koşmaya geri dönerler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
لِيَكۡفُرُواْ بِمَآ ءَاتَيۡنَٰهُمۡۚ فَتَمَتَّعُواْ فَسَوۡفَ تَعۡلَمُونَ
Yüce Allah'ın nimetlerini inkâr edip - ki insanların inkâr ettiği nimetlerden bir tanesi de Yüce Allah'ın sıkıntıları onlardan gidermesidir- ardından bu hayatta sahip oldukları şeylerden yararlananlar kıyamet gününde kendilerinin sapıklık içinde olduğunu kendi gözleri ile göreceklerdir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَمۡ أَنزَلۡنَا عَلَيۡهِمۡ سُلۡطَٰنٗا فَهُوَ يَتَكَلَّمُ بِمَا كَانُواْ بِهِۦ يُشۡرِكُونَ
Onları, Allah'a şirk koşmaya çağıran şey nedir? Hâlbuki hiçbir delilleri yoktur. Kitapta, Allah'a şirk koşmalarına delil getirebilecekleri hiçbir delil indirmedik. Onların yanlarında şirklerinden bahseden ve üzerlerinde bulundukları küfrün doğruluğunu ikrar eden hiçbir kitapları yoktur.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَإِذَآ أَذَقۡنَا ٱلنَّاسَ رَحۡمَةٗ فَرِحُواْ بِهَاۖ وَإِن تُصِبۡهُمۡ سَيِّئَةُۢ بِمَا قَدَّمَتۡ أَيۡدِيهِمۡ إِذَا هُمۡ يَقۡنَطُونَ
İnsanlara, zenginlik ve sağlık gibi nimetlerimizden verdiğimizde sevinçte sınırı aşarak bundan mutlu olur ve kibirlenirler. Fakirlik ve hastalık gibi kendi elleri ile işledikleri günahlardan dolayı onları üzecek bir şey isabet ettiğinde ise, Allah'ın rahmetinden ve kendilerine isabet eden şeyin kalkmayacağına dair ümitsizliğe kapılırlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَوَلَمۡ يَرَوۡاْ أَنَّ ٱللَّهَ يَبۡسُطُ ٱلرِّزۡقَ لِمَن يَشَآءُ وَيَقۡدِرُۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّقَوۡمٖ يُؤۡمِنُونَ
Görmüyorlar mı ki Allah, kullarından dilediğinin rızkını şükür mü edecek yoksa nankörlük mü edecek diye imtihan etmek için genişletiyor, onlardan dilediğinin rızkını da sabredecek mi yoksa isyan mı edecek diye sınav olması için daraltıyor. Bazı kimseler için rızkın genişletilmesi ve bazıları için daraltılmasında, Müminler için Yüce Allah'ın lütuf ve rahmetine dair birçok deliller vardır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَـَٔاتِ ذَا ٱلۡقُرۡبَىٰ حَقَّهُۥ وَٱلۡمِسۡكِينَ وَٱبۡنَ ٱلسَّبِيلِۚ ذَٰلِكَ خَيۡرٞ لِّلَّذِينَ يُرِيدُونَ وَجۡهَ ٱللَّهِۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡمُفۡلِحُونَ
-Ey Müslüman!- İyilik ve akrabalık bağı hakkı için akrabalarına hak ettiklerini, muhtaç olanlara ihtiyaçlarını giderecek kadarını, kendi memleketine gitmek için yol bulamayan yolda kalmış kimseye (yardımcı olmak için) ver. Yüce Allah'ın yüzünü isteyenler için, bu belirtilen konularda yardımcı olmaları kendileri için çok hayırlıdır. Bu yardım ve hakları yerine getirenler, Cennet'te istediklerine nail olup, korktuğu azaptan selamette olarak kurtuluşa erecek olanların ta kendileridir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَمَآ ءَاتَيۡتُم مِّن رِّبٗا لِّيَرۡبُوَاْ فِيٓ أَمۡوَٰلِ ٱلنَّاسِ فَلَا يَرۡبُواْ عِندَ ٱللَّهِۖ وَمَآ ءَاتَيۡتُم مِّن زَكَوٰةٖ تُرِيدُونَ وَجۡهَ ٱللَّهِ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡمُضۡعِفُونَ
İnsanlardan herhangi birine, fazlasıyla size geri ödemesi için verdiğiniz mallarınızın, Allah katında ecri/sevabı artmaz. Allah'ın rızasını isteyerek ihtiyacını karşılamak için bir kimseye mallarınızdan verip ve bu amelinizle insanlardan hiçbir karşılık ve makam beklemediğiniz takdirde, (bu davranış sahipleri) Yüce Allah'ın katında ecirleri kat kat verilecek olan kimselerdir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ٱللَّهُ ٱلَّذِي خَلَقَكُمۡ ثُمَّ رَزَقَكُمۡ ثُمَّ يُمِيتُكُمۡ ثُمَّ يُحۡيِيكُمۡۖ هَلۡ مِن شُرَكَآئِكُم مَّن يَفۡعَلُ مِن ذَٰلِكُم مِّن شَيۡءٖۚ سُبۡحَٰنَهُۥ وَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشۡرِكُونَ
Allah, sizi tek başına yaratan sonra rızıklandıran sonra sizi öldürecek sonra da yeniden diriltmek için size hayat verecek olandır. Allah'tan başka ibadet ettiğiniz putlarınızdan bunlardan herhangi bir şeyi yapan var mıdır? Allah -Subhanehu ve Teâlâ- müşriklerin inandıkları ve söyledikleri sözlerden yüce ve münezzehtir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ظَهَرَ ٱلۡفَسَادُ فِي ٱلۡبَرِّ وَٱلۡبَحۡرِ بِمَا كَسَبَتۡ أَيۡدِي ٱلنَّاسِ لِيُذِيقَهُم بَعۡضَ ٱلَّذِي عَمِلُواْ لَعَلَّهُمۡ يَرۡجِعُونَ
Kuraklık, yağan yağmurun azalması, sağlık sorunları ve bulaşıcı hastalıkların çoğalması gibi hususlar baş göstererek karada ve denizde fesat ortaya çıkmıştır. Bütün bunların sebebi işlemiş oldukları günahlarıdır. Bunların ortaya çıkması, dünya hayatında işlemiş oldukları bazı kötü amellerin karşılığını Allah Teâlâ'nın onlara tattırması içindir. Umulur ki tevbe ederek O'na dönerler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
මෙ⁣ම පිටුවේ තිබෙන වැකිවල ප්‍රයෝජන:
• فرح البطر عند النعمة، والقنوط من الرحمة عند النقمة؛ صفتان من صفات الكفار.
Nimet içinde yaşarken sevinçte aşırı gidip kibirlenmek ve sıkıntı anında (Allah'ın) rahmetinden ümidini kesmek; kâfirlerin özelliğidir.

• إعطاء الحقوق لأهلها سبب للفلاح.
Hak sahiplerine haklarını vermek kurtuluşun sebeplerindendir.

• مَحْقُ الربا، ومضاعفة أجر الإنفاق في سبيل الله.
Faiz yerle bir edilerek, yok edilmiş ve Allah yolunda infakın karşılığı kat kat verilmiştir.

• أثر الذنوب في انتشار الأوبئة وخراب البيئة مشاهد.
Bulaşıcı hastalıkların yayılması ve toplumun bozulmasında günahların eseri gözle görülmektedir.

قُلۡ سِيرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَٱنظُرُواْ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلُۚ كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّشۡرِكِينَ
-Ey Resul!- Bu müşriklere de ki: "Yeryüzünde dolaşın, sizden önce yalanlamış olan kavimlerin akıbeti nasıl oldu bir düşünün? Onların akıbetleri çok kötü olmuştu. Onların çoğunluğu Allah'a şirk koşan ve O'nunla birlikte başkasına ibadet eden kimselerdi. Bu kimseler, Yüce Allah'a şirk koşmalarından dolayı helak edildiler."
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَأَقِمۡ وَجۡهَكَ لِلدِّينِ ٱلۡقَيِّمِ مِن قَبۡلِ أَن يَأۡتِيَ يَوۡمٞ لَّا مَرَدَّ لَهُۥ مِنَ ٱللَّهِۖ يَوۡمَئِذٖ يَصَّدَّعُونَ
-Ey Resul!- Geri çevrilmesi mümkün olmayan kıyamet günü gelmeden önce; yüzünü, hiçbir eğriliğin bulunmadığı dosdoğru İslam dinine çevir. O gün insanlar, cennette nimetlendirilen ve cehennemde azap edilen topluluklar olarak gruplara ayrılacaklardır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
مَن كَفَرَ فَعَلَيۡهِ كُفۡرُهُۥۖ وَمَنۡ عَمِلَ صَٰلِحٗا فَلِأَنفُسِهِمۡ يَمۡهَدُونَ
Kim Allah'a iman etmeyip, küfrederse, küfrünün zararı -cehennemde ebedî kalmak- kendisine geri döner. Kim de Allah'ın yüzünü murat ederek ihlasla salih ameller işlerse, işte onlar kendilerine cennete girmeyi ve orada ebedî kalarak nimetlerinden faydalanmayı hazırlamış olurlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
لِيَجۡزِيَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ مِن فَضۡلِهِۦٓۚ إِنَّهُۥ لَا يُحِبُّ ٱلۡكَٰفِرِينَ
Yüce Allah kendisine iman edip, O'nun razı olduğu salih amelleri işleyen kimselere lütuf ve ihsanda bulunarak mükâfatlarını verecektir. Şüphesiz ki Allah -Subhânehû ve Teâlâ-, kendisini ve rasûllerine iman etmeyip, küfre sapanları asla sevmez. Bilakis şiddetli bir şekilde onlara buğzeder ve kıyamet gününde onlara azap edecektir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَمِنۡ ءَايَٰتِهِۦٓ أَن يُرۡسِلَ ٱلرِّيَاحَ مُبَشِّرَٰتٖ وَلِيُذِيقَكُم مِّن رَّحۡمَتِهِۦ وَلِتَجۡرِيَ ٱلۡفُلۡكُ بِأَمۡرِهِۦ وَلِتَبۡتَغُواْ مِن فَضۡلِهِۦ وَلَعَلَّكُمۡ تَشۡكُرُونَ
O'nun birliğine ve kudretine delalet eden azametli ayetlerinden birisi de, yağmurun yağmasının yaklaştığını müjdelemek için rüzgârları göndermesidir. -Ey İnsanlar!- Yağmur yağdıktan sonra rahmetinden bolluk ve bereketi size tattırır ve denizde gemiler O'nun dilemesi ile hareket ederler. Sizler böylece denizde ticaret yaparak O'nun lütfundan istersiniz. Umulur ki, Allah'ın size bahşetmiş olduğu nimetlerine şükredersiniz de bunları size arttırır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ رُسُلًا إِلَىٰ قَوۡمِهِمۡ فَجَآءُوهُم بِٱلۡبَيِّنَٰتِ فَٱنتَقَمۡنَا مِنَ ٱلَّذِينَ أَجۡرَمُواْۖ وَكَانَ حَقًّا عَلَيۡنَا نَصۡرُ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
-Ey Resul!- Ant olsun ki biz, senden önce nice peygamberleri kendi kavimlerine gönderdik. Bu elçiler, doğruluklarına delalet eden apaçık delil ve hüccetleri kavimlerine getirdiler. Ancak onlar resullerinin getirdiklerini yalanladılar. Günahkarlardan intikam aldık ve onları azabımızla helak ettik. Resullerimizi ve Müminleri helak olmaktan kurtardık. Müminlerin kurtarılması ve kendilerine yardım edilmesi, kendimize gerekli kıldığımız bir haktır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ٱللَّهُ ٱلَّذِي يُرۡسِلُ ٱلرِّيَٰحَ فَتُثِيرُ سَحَابٗا فَيَبۡسُطُهُۥ فِي ٱلسَّمَآءِ كَيۡفَ يَشَآءُ وَيَجۡعَلُهُۥ كِسَفٗا فَتَرَى ٱلۡوَدۡقَ يَخۡرُجُ مِنۡ خِلَٰلِهِۦۖ فَإِذَآ أَصَابَ بِهِۦ مَن يَشَآءُ مِنۡ عِبَادِهِۦٓ إِذَا هُمۡ يَسۡتَبۡشِرُونَ
Rüzgârları yollayıp gönderen Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'dır. Bu rüzgârlar bulutları hareket ettirir ve gökyüzünde az ya da çok olarak dilediği gibi yayar ve parça parça kılar. -Ey İnsan!- Yağmurun bulutların arasından çıktığını görürsün. Kullarından dilediğine yağmuru indirdiği zaman, kendileri ve hayvanları için ihtiyaç duydukları şeylerin yağmurun akabinde yeryüzünde filizlenmesi ile Allah'ın kendilerine bahşettiği bu rahmeti ile sevinirler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَإِن كَانُواْ مِن قَبۡلِ أَن يُنَزَّلَ عَلَيۡهِم مِّن قَبۡلِهِۦ لَمُبۡلِسِينَ
Yüce Allah, insanlara yağmuru indirmeden önce onlar kendilerine yağmurun yağmasından ümitlerini kesmiş durumdaydılar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَٱنظُرۡ إِلَىٰٓ ءَاثَٰرِ رَحۡمَتِ ٱللَّهِ كَيۡفَ يُحۡيِ ٱلۡأَرۡضَ بَعۡدَ مَوۡتِهَآۚ إِنَّ ذَٰلِكَ لَمُحۡيِ ٱلۡمَوۡتَىٰۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ
-Ey Resul!- Allah'ın kullarına rahmet olarak indirdiği yağmurun eserlerine bir bak! Yeryüzünü çoraklaşıp kuruduktan sonra Allah, nasıl da orada çeşit çeşit bitkiler bitiriyor? Bu kurak yeryüzüne hayat veren, ölüleri yeniden hayat verip diriltecektir. O, her şeye kadirdir. Hiçbir şey O'nu aciz bırakamaz
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
මෙ⁣ම පිටුවේ තිබෙන වැකිවල ප්‍රයෝජන:
• إرسال الرياح، وإنزال المطر، وجريان السفن في البحر: نِعَم تستدعي أن نشكر الله عليها.
Rüzgârların gönderilmesi, yağmurun indirilmesi ve gemilerin denizde hareket etmesi, bu nimetlerden dolayı Yüce Allah'a şükrü gerekli kılar.

• إهلاك المجرمين ونصر المؤمنين سُنَّة إلهية.
Zalimlerin helak edilmesi ve iman edenlere yardım gönderilmesi ilahi bir sünnettir.

• إنبات الأرض بعد جفافها دليل على البعث.
Kuraklıktan sonra yeryüzünün tekrardan yeşertilmesi yeniden diriliş hakkında bir delildir.

وَلَئِنۡ أَرۡسَلۡنَا رِيحٗا فَرَأَوۡهُ مُصۡفَرّٗا لَّظَلُّواْ مِنۢ بَعۡدِهِۦ يَكۡفُرُونَ
Ekin ve ürünlerinin üzerine onları bozacak bir rüzgâr göndersek ve yeşil olduktan sonra bu ekinleri sararmış olarak görseler hemen bunun ardından nankörlük etmeye başlarlar. Hâlbuki, Yüce Allah'ın daha önceki nimetleri ne kadar da çoktur.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَإِنَّكَ لَا تُسۡمِعُ ٱلۡمَوۡتَىٰ وَلَا تُسۡمِعُ ٱلصُّمَّ ٱلدُّعَآءَ إِذَا وَلَّوۡاْ مُدۡبِرِينَ
Ölülere duyuramadığın gibi, sağırlara da duyuramazsın. Onlar duyup, dinlememek için senden uzaklaşıp, dururlar. Yüzünü çevirip, istifade etmeyenleri ve onlara bu konularda benzeyenleri de doğru yola iletemezsin.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَمَآ أَنتَ بِهَٰدِ ٱلۡعُمۡيِ عَن ضَلَٰلَتِهِمۡۖ إِن تُسۡمِعُ إِلَّا مَن يُؤۡمِنُ بِـَٔايَٰتِنَا فَهُم مُّسۡلِمُونَ
Dosdoğru yoldan sapan kimseyi doğru yolda muvaffak kılacak olan sen değilsin. Sen, ancak ayetlerimize iman eden kimselere faydalanacakları şeyleri duyurabilirsin. Çünkü sadece bu kimseler, senin söylediğinden istifade ederler. İşte onlar bizim emirlerimize itaat eden ve boyun eğenlerdir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
۞ ٱللَّهُ ٱلَّذِي خَلَقَكُم مِّن ضَعۡفٖ ثُمَّ جَعَلَ مِنۢ بَعۡدِ ضَعۡفٖ قُوَّةٗ ثُمَّ جَعَلَ مِنۢ بَعۡدِ قُوَّةٖ ضَعۡفٗا وَشَيۡبَةٗۚ يَخۡلُقُ مَا يَشَآءُۚ وَهُوَ ٱلۡعَلِيمُ ٱلۡقَدِيرُ
-Ey İnsanlar!- Allah; sizi değersiz olan bir sudan yaratmıştır. Çocukluğunuzdaki zayıflıktan sonra size erkeklik gücünü vermiştir. Sonra bu erkeklik gücünün akabinde yaşlılık ve ihtiyarlık zayıflığı vermiştir. Yüce Allah, dilediğini zayıf ve kuvvetli yaratmıştır. O, her şeyi hakkıyla bilendir. Hiçbir şey O'na gizli kalmaz. O, her şeye kadir olandır, hiçbir şey O'nu aciz bırakamaz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَيَوۡمَ تَقُومُ ٱلسَّاعَةُ يُقۡسِمُ ٱلۡمُجۡرِمُونَ مَا لَبِثُواْ غَيۡرَ سَاعَةٖۚ كَذَٰلِكَ كَانُواْ يُؤۡفَكُونَ
Kıyametin kopacağı gün mücrimler, kabirlerinde az bir zamandan fazla kalmadıkları hakkında yemin ederler. Kabirlerinde ne kadar kaldıklarını bilmekten çevrildikleri gibi dünyada da haktan böyle çevriliyorlardı.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَقَالَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلۡعِلۡمَ وَٱلۡإِيمَٰنَ لَقَدۡ لَبِثۡتُمۡ فِي كِتَٰبِ ٱللَّهِ إِلَىٰ يَوۡمِ ٱلۡبَعۡثِۖ فَهَٰذَا يَوۡمُ ٱلۡبَعۡثِ وَلَٰكِنَّكُمۡ كُنتُمۡ لَا تَعۡلَمُونَ
Yüce Allah'ın kendilerine ilim verdiği peygamber ve melekler şöyle derler: "Allah'ın ezeli ilmiyle bilip, sizin için yazdığına göre, sizleri yarattığı günden itibaren inkâr ettiğiniz o yeniden diriliş gününe kadar kabirlerinizde kaldınız. Bu insanların kabirlerinden diriltildikleri gündür. Ancak sizler yeniden dirilişin yaşanacağını bilmiyor ve bu günü inkâr ediyordunuz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَيَوۡمَئِذٖ لَّا يَنفَعُ ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ مَعۡذِرَتُهُمۡ وَلَا هُمۡ يُسۡتَعۡتَبُونَ
Yüce Allah'ın mahlukatı hesap ve karşılık için yeniden dirilteceği gün uydurdukları mazeretleri zalimlere fayda sağlamaz. Vakti geçtiği için onlardan tövbe ederek ve O'na yönelerek Yüce Allah'ı razı etmeleri de talep edilmez.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَقَدۡ ضَرَبۡنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا ٱلۡقُرۡءَانِ مِن كُلِّ مَثَلٖۚ وَلَئِن جِئۡتَهُم بِـَٔايَةٖ لَّيَقُولَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ إِنۡ أَنتُمۡ إِلَّا مُبۡطِلُونَ
Ant olsun ki biz, bu Kur'an'da insanlara - onlara verdiğimiz özen sebebiyle- hakkın batıldan açıkça anlaşılması için kendilerine her hususta örnekler verdik. -Ey Resul!- Şayet doğruluğuna işaret eden deliller getirsen, kâfirler sana şöyle der: "Siz ancak asılsız şeyler uydurmaktasınız."
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
كَذَٰلِكَ يَطۡبَعُ ٱللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِ ٱلَّذِينَ لَا يَعۡلَمُونَ
İşte onlara bir ayet getirdiğinde ona iman etmeyenlerin kalbine böyle mühür vurulur. Kendilerine getirdiğin hakkı bilmeyen herkesin kalbine Yüce Allah böyle mühür vurur.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَٱصۡبِرۡ إِنَّ وَعۡدَ ٱللَّهِ حَقّٞۖ وَلَا يَسۡتَخِفَّنَّكَ ٱلَّذِينَ لَا يُوقِنُونَ
-Ey Resul!- Kavminin seni yalanlamasına sabret. Allah'ın sana yardım ve imkân sağlama vaadi şüphe barındırmayan bir gerçektir. Yeniden dirileceklerine inanmayanlar, seni acele etmeye ve sabrı terk etmeye itmesin.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
මෙ⁣ම පිටුවේ තිබෙන වැකිවල ප්‍රයෝජන:
• يأس الكافرين من رحمة الله عند نزول البلاء.
Bela indiğinde kâfirler, Allah'ın rahmetinden ümitsizliğe kapılırlar.

• هداية التوفيق بيد الله، وليست بيد الرسول صلى الله عليه وسلم.
Hidayete muvaffak kılmak, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in değil sadece Allah Teâlâ’nın elindedir.

• مراحل العمر عبرة لمن يعتبر.
Hayatın her aşaması ibret alan kimseler için bir öğüttür.

• الختم على القلوب سببه الذنوب.
Kalplere mühür vurulmasının sebebi günahlardır.

 
අර්ථ කථනය පරිච්ඡේදය: සූරා අර් රූම්
සූරා පටුන පිටු අංක
 
ශුද්ධවූ අල් කුර්ආන් අර්ථ කථනය - ශුද්ධ වූ අල්කුර්ආන් අර්ථ විිවරණයේ සංෂිප්ත අනුවාදය- තුර්කි පරිවර්තනය - පරිවර්තන පටුන

ශුද්ධ වූ අල්කුර්ආන් අර්ථ විිවරණයේ සංෂිප්ත අනුවාදය- තුර්කි පරිවර්තනය අල්කුර්ආන් අධ්‍යයන සඳහා වූ තෆ්සීර් මධ්‍යස්ථානය විසින් නිකුත් කරන ලදී.

වසන්න