ශුද්ධවූ අල් කුර්ආන් අර්ථ කථනය - ශුද්ධ වූ අල්කුර්ආන් අර්ථ විිවරණයේ සංෂිප්ත අනුවාදය- තුර්කි පරිවර්තනය * - පරිවර්තන පටුන


අර්ථ කථනය පරිච්ඡේදය: සූරා ෆාතිර්   වාක්‍යය:

Sûratu Fâtır

සූරාවෙහි අරමුණු:
بيان فقر العباد المطلق إلى فاطر السماوات والأرض، وكمال غناه عنهم.
Tüm kulların, göklerin ve yeryüzünün yaratıcısına muhtaç olduğu, Yüce Allah'ın ise kullarına hiçbir surette ihtiyaç duymadığı beyan edilmiştir.

ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ فَاطِرِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ جَاعِلِ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةِ رُسُلًا أُوْلِيٓ أَجۡنِحَةٖ مَّثۡنَىٰ وَثُلَٰثَ وَرُبَٰعَۚ يَزِيدُ فِي ٱلۡخَلۡقِ مَا يَشَآءُۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ
Hamt; gökleri ve yeri daha önce bir örneği olmaksızın yaratan ve kaderi emirlerini yerine getirmeleri için melekleri elçiler kılan Allah'a aittir. O meleklerden bazısı peygamberlere vahiyleri ulaştırır. Zira Allah; kendilerini güvenilir kıldığı görevlerde melekleri kuvvetli kılmıştır. Meleklerden kimi iki kanatlı, kimi üç kanatlı, kimi ise dört kanatlıdır. Allah'ın emirlerini yerine getirmek için bu kanatlar ile uçarlar. Allah; yarattıklarında uzuv, güzellik ya da ses gibi hususlarda dilediği gibi arttırır. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir. Hiçbir şey O'nu aciz bırakamaz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
مَّا يَفۡتَحِ ٱللَّهُ لِلنَّاسِ مِن رَّحۡمَةٖ فَلَا مُمۡسِكَ لَهَاۖ وَمَا يُمۡسِكۡ فَلَا مُرۡسِلَ لَهُۥ مِنۢ بَعۡدِهِۦۚ وَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
Her şeyin hazineleri Allah'ın elindedir. Allah, insanlar için rızıktan, hidayetten, mutluluktan ve bunun dışındaki nimetlerden bir şey açtığında O'nu bundan hiç kimsenin alıkoyması mümkün değildir. Bunlardan herhangi bir şeyi tutup da vermeyecek olursa, hiç kimsenin bunlardan herhangi bir şeyi salıvermeye de gücü yetmez. O, hiç kimsenin kendisine üstün gelemeyeceği mutlak güç sahibidir. Yaratmasında, takdirinde ve yönetmesinde hikmet sahibidir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ٱذۡكُرُواْ نِعۡمَتَ ٱللَّهِ عَلَيۡكُمۡۚ هَلۡ مِنۡ خَٰلِقٍ غَيۡرُ ٱللَّهِ يَرۡزُقُكُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلۡأَرۡضِۚ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَۖ فَأَنَّىٰ تُؤۡفَكُونَ
Ey insanlar! Kalpleriniz, dilleriniz ve amel ettiğiniz azalarınızla Allah'ın sizin üzerindeki nimetini anıp, hatırlayın. Gökten yağmuru üzerinize indirerek, ekinleri, mahsulleri ve diğer şeyleri yerden bitirerek sizi rızıklandıracak Allah'tan başka bir yaratıcı var mı? O'ndan başka hak mabud (ilah) yoktur. Nasıl oluyor da sizi yaratan ve rızıklandıran O olduğu halde bundan sonra haktan (tevhidden) çevriliyorsunuz da ortakları olduğunu iddia ederek Allah hakkında yalan uyduruyorsunuz?
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
මෙ⁣ම පිටුවේ තිබෙන වැකිවල ප්‍රයෝජන:
• مشهد فزع الكفار يوم القيامة مشهد عظيم.
Kıyamet günü kâfirlerin müşahede edeceği korku, çok büyük bir manzaradır.

• محل نفع الإيمان في الدنيا؛ لأنها هي دار العمل.
İmanın fayda vereceği yer dünyadır. Çünkü dünya amel etme diyarıdır.

• عظم خلق الملائكة يدل على عظمة خالقهم سبحانه.
Meleklerin yaratılmasındaki büyüklük, onları yaratan Allah Teâlâ'nın azametine delalet etmektedir.

وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدۡ كُذِّبَتۡ رُسُلٞ مِّن قَبۡلِكَۚ وَإِلَى ٱللَّهِ تُرۡجَعُ ٱلۡأُمُورُ
Ey Resul! Eğer kavmin seni yalanlarsa sabret. Sen, kavmi tarafından yalanlanan ilk resul (peygamber) değilsin. Senden önce Âd, Semûd ve Lût kavmi gibi ümmetler de peygamberlerini yalanlamışlardı. İşlerin tamamı sadece Allah'a döndürülür. Allah, yalanlayanları helak eder, peygamberlerine ve Müminlere yardım eder.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ إِنَّ وَعۡدَ ٱللَّهِ حَقّٞۖ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ ٱلۡحَيَوٰةُ ٱلدُّنۡيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِٱللَّهِ ٱلۡغَرُورُ
Ey insanlar! Allah'ın vadetmiş olduğu yeniden dirilme, ceza (karşılık) ve kıyamet günü hakkında hiçbir şüphe olmayan hakikattir. Dünyanın lezzetleri ve arzuları sakın sizi, bu gün için salih ameller ile hazırlık yapmaktan alıkoymasın. Sakın şeytan, batılı süsleyerek ve dünya hayatına meylettirerek sizi kandırmasın.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنَّ ٱلشَّيۡطَٰنَ لَكُمۡ عَدُوّٞ فَٱتَّخِذُوهُ عَدُوًّاۚ إِنَّمَا يَدۡعُواْ حِزۡبَهُۥ لِيَكُونُواْ مِنۡ أَصۡحَٰبِ ٱلسَّعِيرِ
Ey insanlar! Şüphesiz şeytan sizlerin sürekli düşmanıdır. Siz de ona karşı savaşmayı bırakmayarak onu düşman edinin. Şeytan, dostlarını ancak kıyamet günü akıbetlerinin alevli ateş olması için kendine tabi olanları küfre davet eder.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَهُمۡ عَذَابٞ شَدِيدٞۖ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَهُم مَّغۡفِرَةٞ وَأَجۡرٞ كَبِيرٌ
Şeytana tabi olarak Allah'ı inkâr eden kâfirler için şiddetli bir azap vardır. Allah'a iman edip salih ameller işleyenlerin günahları için Allah'tan bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır ki, bu mükâfat cennettir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَفَمَن زُيِّنَ لَهُۥ سُوٓءُ عَمَلِهِۦ فَرَءَاهُ حَسَنٗاۖ فَإِنَّ ٱللَّهَ يُضِلُّ مَن يَشَآءُ وَيَهۡدِي مَن يَشَآءُۖ فَلَا تَذۡهَبۡ نَفۡسُكَ عَلَيۡهِمۡ حَسَرَٰتٍۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمُۢ بِمَا يَصۡنَعُونَ
Şeytanın, kötü amelini kendisine güzel gösterdiği ve bundan dolayı yaptığının iyi olduğuna itikat eden kimse, Allah'ın kendisine hakkı süsleyip de onun hak olduğuna itikat eden kimse ile bir değildir. Şüphesiz Allah; dilediğini saptırır ve dilediğine ise hidayet eder. O'nu (bir şeyi yapmaya) zorlayacak kimse yoktur. Ey Resul! Sapmış olan kimselerin sapıklığına üzülerek kendini helak etme! Allah -Subhanehu ve Teâlâ-, onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilendir. Yaptıkları hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَٱللَّهُ ٱلَّذِيٓ أَرۡسَلَ ٱلرِّيَٰحَ فَتُثِيرُ سَحَابٗا فَسُقۡنَٰهُ إِلَىٰ بَلَدٖ مَّيِّتٖ فَأَحۡيَيۡنَا بِهِ ٱلۡأَرۡضَ بَعۡدَ مَوۡتِهَاۚ كَذَٰلِكَ ٱلنُّشُورُ
Kendisi ile bulutların hareket ettirildiği rüzgârları gönderen Allah'tır. Biz; bulutları, içerisinde hiçbir bitkinin olmadığı bir beldeye doğru süreriz de kurumasından sonra yeryüzüne o yağmur suyu ile yeniden hayat veririz. İşte ölümünden sonra, içerisine bitkilerden yerleştirerek yeryüzüne hayat verdiğimiz gibi kıyamet günü ölülerin dirilmesi de böyle olacaktır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
مَن كَانَ يُرِيدُ ٱلۡعِزَّةَ فَلِلَّهِ ٱلۡعِزَّةُ جَمِيعًاۚ إِلَيۡهِ يَصۡعَدُ ٱلۡكَلِمُ ٱلطَّيِّبُ وَٱلۡعَمَلُ ٱلصَّٰلِحُ يَرۡفَعُهُۥۚ وَٱلَّذِينَ يَمۡكُرُونَ ٱلسَّيِّـَٔاتِ لَهُمۡ عَذَابٞ شَدِيدٞۖ وَمَكۡرُ أُوْلَٰٓئِكَ هُوَ يَبُورُ
Kim dünyada yahut ahirette izzet istiyorsa, bunu Allah'tan başkasından istemesin. Dünya ve ahirette izzet sadece Allah'ındır. Güzel zikir Allah'a yükselir ve kulların salih amelleri bu zikri Allah'a yükseltir. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'i öldürmeye teşebbüs etmek gibi kötü tuzaklar kuranlar var ya; işte onlar için şiddetli bir azap vardır. O kâfirlerin tuzakları boşa çıkacak ve ifsat olacaktır. Onlar için hiçbir hedefleri gerçekleşmeyecektir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَٱللَّهُ خَلَقَكُم مِّن تُرَابٖ ثُمَّ مِن نُّطۡفَةٖ ثُمَّ جَعَلَكُمۡ أَزۡوَٰجٗاۚ وَمَا تَحۡمِلُ مِنۡ أُنثَىٰ وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلۡمِهِۦۚ وَمَا يُعَمَّرُ مِن مُّعَمَّرٖ وَلَا يُنقَصُ مِنۡ عُمُرِهِۦٓ إِلَّا فِي كِتَٰبٍۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٞ
Allah; atanız olan Âdem -aleyhisselam-'ı topraktan yarattı. Sonra sizleri bir nutfeden/meniden yarattı ve ardından sizleri birbirleri ile evlenen erkek ve kadınlar kıldı. Yüce Allah'ın ilmi olmadan hiçbir dişi ne gebe kalır, ne de doğurur. Hiçbir şey O'nun ilminden gizli (saklı) olamaz. Bir canlıya ömür verilmesi de, onun ömründen azaltılması da mutlaka Levh-i Mahfûz'da yazılıdır. Şüphesiz zikredilen bu şeylerin tamamı -sizin (önce) topraktan yaratılmanız sonra yaratılmanızın aşamaları ve ömürlerinizin yazılması Levh-i Mahfûz'dadır- Allah için çok kolaydır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
මෙ⁣ම පිටුවේ තිබෙන වැකිවල ප්‍රයෝජන:
• تسلية الرسول صلى الله عليه وسلم بذكر أخبار الرسل مع أقوامهم.
Önceki peygamberlerin, kavimleri ile alakalı olan haberleri zikredilerek Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- teselli edilmiştir.

• الاغترار بالدنيا سبب الإعراض عن الحق.
Dünyaya aldanmak; haktan yüz çevirmeye sebebiyet verir.

• اتخاذ الشيطان عدوًّا باتخاذ الأسباب المعينة على التحرز منه؛ من ذكر الله، وتلاوة القرآن، وفعل الطاعة، وترك المعاصي.
Şeytandan sakınmayı sağlayan sebepleri yaparak onu düşman edinmek gerekir. Yüce Allah'ı zikretmek, Kur'an okumak, ibadetleri yerine getirip, günahlardan sakınmak bu sebeplerden bazılarıdır.

• ثبوت صفة العلو لله تعالى.
Allah Teâlâ hakkında Uluvv (yüksek ve yücelik) sıfatı ispat edilmiştir.

وَمَا يَسۡتَوِي ٱلۡبَحۡرَانِ هَٰذَا عَذۡبٞ فُرَاتٞ سَآئِغٞ شَرَابُهُۥ وَهَٰذَا مِلۡحٌ أُجَاجٞۖ وَمِن كُلّٖ تَأۡكُلُونَ لَحۡمٗا طَرِيّٗا وَتَسۡتَخۡرِجُونَ حِلۡيَةٗ تَلۡبَسُونَهَاۖ وَتَرَى ٱلۡفُلۡكَ فِيهِ مَوَاخِرَ لِتَبۡتَغُواْ مِن فَضۡلِهِۦ وَلَعَلَّكُمۡ تَشۡكُرُونَ
İki deniz birbirine eşit olmaz. O iki denizden birinin suyu çok tatlıdır ve tatlılığı sebebi ile içimi kolaydır. Diğeri ise tuzlu ve acıdır. Tuzlu olması sebebi ile içimi zordur. Her iki denizden de taze et yersiniz. Yediğiniz bu taze et denizde bulunan balıklardır. Ve yine bu iki denizden de ziynet olarak takındığınız inci ve mercan çıkarırsınız. Ticaret gemilerin denizleri yararak gelip gittiklerini görürsün. Sizler böylece ticaret yaparak Yüce Allah'ın dünya nimetlerini elde etmek istersiniz. Umulur ki Allah'ın sizi nimetlendirdiği pek çok nimete karşı şükredersiniz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
يُولِجُ ٱلَّيۡلَ فِي ٱلنَّهَارِ وَيُولِجُ ٱلنَّهَارَ فِي ٱلَّيۡلِ وَسَخَّرَ ٱلشَّمۡسَ وَٱلۡقَمَرَۖ كُلّٞ يَجۡرِي لِأَجَلٖ مُّسَمّٗىۚ ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبُّكُمۡ لَهُ ٱلۡمُلۡكُۚ وَٱلَّذِينَ تَدۡعُونَ مِن دُونِهِۦ مَا يَمۡلِكُونَ مِن قِطۡمِيرٍ
Allah; geceyi gündüzün içine katar ve gündüzü de uzatır. Gündüzü de gecenin içine katar ve böylece geceyi uzatır. Allah; Güneş'i ve Ay'ı emri altına almıştır. Bu ikisinden her biri de sadece Allah'ın bildiği ve takdir edilen bir süreye kadar akar gider ki, bu kıyamet günüdür. Bütün bunların akıp gitmesini sağlayan ve takdir eden Rabbiniz Allah'tır. Mülk (hükümranlık) sadece O'nundur. Sizin, Allah'ın dışında kendilerine taptığınız putlar ise bir hurma tanesinin zarına dahi sahip değildirler. Nasıl olur da beni bırakıp onlara taparsınız?
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِن تَدۡعُوهُمۡ لَا يَسۡمَعُواْ دُعَآءَكُمۡ وَلَوۡ سَمِعُواْ مَا ٱسۡتَجَابُواْ لَكُمۡۖ وَيَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ يَكۡفُرُونَ بِشِرۡكِكُمۡۚ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثۡلُ خَبِيرٖ
Kendilerine ibadet ettiğiniz mabutlarınıza dua etseniz dahi onlar sizin dularınızı işitmezler. Çünkü onlar hayat sahibi olmayan ve duymayan cansız varlıklardır. Duanızı işitecek olsalar dahi size cevap veremezler. Kıyamet günü ise onlar, şirkinizden ve onlara ibadet etmenizden beri olduklarını söyleyeceklerdir. Ey Resul! Sana, hiç kimse Yüce Allah'tan daha doğru haber veremez.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
۞ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ أَنتُمُ ٱلۡفُقَرَآءُ إِلَى ٱللَّهِۖ وَٱللَّهُ هُوَ ٱلۡغَنِيُّ ٱلۡحَمِيدُ
Ey insanlar! Her işinizde ve her halinizde Allah'a muhtaç olanlar sizlersiniz. Allah ise gerçek zengin olan ve hiçbir şeyde size ihtiyaç duymayandır. Dünya ve ahirette kulları için takdir ettikleri ile de övgüye layık olandır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِن يَشَأۡ يُذۡهِبۡكُمۡ وَيَأۡتِ بِخَلۡقٖ جَدِيدٖ
Eğer Allah Teâlâ dilerse, sizi helak edeceği bir helak ile yok eder de sizin yerinize Allah'a ibadet eden ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayan yeni bir halk getirir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَمَا ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ بِعَزِيزٖ
Sizin helak edilerek yok edilmeniz ve sizin yerinize yeni bir halkın gelmesi Yüce Allah'a zor değildir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٞ وِزۡرَ أُخۡرَىٰۚ وَإِن تَدۡعُ مُثۡقَلَةٌ إِلَىٰ حِمۡلِهَا لَا يُحۡمَلۡ مِنۡهُ شَيۡءٞ وَلَوۡ كَانَ ذَا قُرۡبَىٰٓۗ إِنَّمَا تُنذِرُ ٱلَّذِينَ يَخۡشَوۡنَ رَبَّهُم بِٱلۡغَيۡبِ وَأَقَامُواْ ٱلصَّلَوٰةَۚ وَمَن تَزَكَّىٰ فَإِنَّمَا يَتَزَكَّىٰ لِنَفۡسِهِۦۚ وَإِلَى ٱللَّهِ ٱلۡمَصِيرُ
Hiçbir günahkâr nefis bir başka günahkâr nefsin günahını yüklenmez. Bilakis her nefis, kendi günahını yüklenir. Günah yükü kendisine ağır gelen kimse onu taşımak için başkasını çağırsa ve bu çağırdığı kimse akrabası da olsa onun yükünden bir şey yüklenmez. Ey Peygamber! Sen, Rabbinin azabı ile ancak görmeden Rablerinden korkanları ve namazı en kamil şekilde (ve dosdoğru kılanları) korkutursun. Kim günah kirinden arınırsa -ki bu günahların en büyüğü şirktir- kendisi için arınmış olur. Çünkü bunun (temizlenmenin) faydası (temizlenen) kişinin kendisine döner. Allah, bu kimsenin taatine muhtaç değildir. Hesap ve karşılık için kıyamet günü dönüş de Allah'adır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
මෙ⁣ම පිටුවේ තිබෙන වැකිවල ප්‍රයෝජන:
• تسخير البحر، وتعاقب الليل والنهار، وتسخير الشمس والقمر: من نعم الله على الناس، لكن الناس تعتاد هذه النعم فتغفل عنها.
Denizin insanların hizmetine verilmesi, gece ile gündüzün biribirini takip etmesi, güneş ve ayın (insanların) hizmetine sunulması Allah'ın insanlar üzerindeki nimetlerindendir. Fakat bu nimetler alışılmış olduğu için insanlar bundan gafildirler.

• سفه عقول المشركين حين يدعون أصنامًا لا تسمع ولا تعقل.
Müşriklerin akılsızlıkları beyan edilmiştir. Zira onlar işitmeyen ve akıl etmeyen putlara dua etmektedirler.

• الافتقار إلى الله صفة لازمة للبشر، والغنى صفة كمال لله.
İnsan sürekli olarak Allah'a muhtaç bir şekilde yaşar. Hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmamak Yüce Allah'ın kemal sıfatlarındandır.

• تزكية النفس عائدة إلى العبد؛ فهو يحفظها إن شاء أو يضيعها.
Bir kimsenin nefsinin arınması kulun kendisine bağlıdır. Kul; isterse nefsini korur, isterse zayi eder.

وَمَا يَسۡتَوِي ٱلۡأَعۡمَىٰ وَٱلۡبَصِيرُ
Kör ile gören kimsenin bir olmadığı gibi kâfir ile Mümin de makam olarak bir değildir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَا ٱلظُّلُمَٰتُ وَلَا ٱلنُّورُ
Karanlıklar ile aydınlığın bir olmadığı gibi küfür ile iman da bir değildir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَلَا ٱلظِّلُّ وَلَا ٱلۡحَرُورُ
Gölge ile sıcak rüzgâr bir olmadığı gibi cennet ile cehennem de içerik bakımından bir değildir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَمَا يَسۡتَوِي ٱلۡأَحۡيَآءُ وَلَا ٱلۡأَمۡوَٰتُۚ إِنَّ ٱللَّهَ يُسۡمِعُ مَن يَشَآءُۖ وَمَآ أَنتَ بِمُسۡمِعٖ مَّن فِي ٱلۡقُبُورِ
Ölüler ile dirilerin bir olmadığı gibi, Müminler ile kâfirler de bir olamazlar. Allah, dilediği kimseye hidayetini işittirir. Ey Resul! Sen, kabirlerdeki ölüler gibi olan kâfirlere işittiremezsin.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنۡ أَنتَ إِلَّا نَذِيرٌ
Sen; sadece Allah'ın azabı ile uyaran bir uyarıcısın.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنَّآ أَرۡسَلۡنَٰكَ بِٱلۡحَقِّ بَشِيرٗا وَنَذِيرٗاۚ وَإِن مِّنۡ أُمَّةٍ إِلَّا خَلَا فِيهَا نَذِيرٞ
Ey Resul! Şüphesiz biz seni, içerisinde şüphe olmayan bir hak ile; Müminler için Allah'ın hazırlamış olduğu o güzel karşılığı müjdeleyici ve kâfirler için Allah'ın hazırlamış olduğu elem verici azap ile uyarıcı olman için gönderdik. Geçmiş ümmetlerden her birine Allah'ın azabı ile uyaran bir peygamber gelmiştir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدۡ كَذَّبَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡ جَآءَتۡهُمۡ رُسُلُهُم بِٱلۡبَيِّنَٰتِ وَبِٱلزُّبُرِ وَبِٱلۡكِتَٰبِ ٱلۡمُنِيرِ
Ey Resul! Eğer kavmin seni yalanlarsa sabret! Kavmi tarafından yalanlanan ilk peygamber sen değilsin. Âd, Semûd ve Lût kavmi gibi senden önce gelip geçmiş olan ümmetler de peygamberlerini yalanlamışlardı. Peygamberleri onlara, Allah katından kendilerinin doğru olduğuna dair apaçık deliller ve iyice düşünüp dikkat eden kimseler için sahifeler ve aydınlatıcı kitaplar getirmişlerdi.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ثُمَّ أَخَذۡتُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْۖ فَكَيۡفَ كَانَ نَكِيرِ
Bununla birlikte Allah'ı ve O'nun peygamberlerini inkâr ettiler ve peygamberlerin Allah katından getirdiklerini doğrulamadılar. Ben de onları helak ettim. Ey Resul! Onları helak ettiğim zaman benim onlara cezamın nasıl olduğuna bir bak!
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَلَمۡ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَأَخۡرَجۡنَا بِهِۦ ثَمَرَٰتٖ مُّخۡتَلِفًا أَلۡوَٰنُهَاۚ وَمِنَ ٱلۡجِبَالِ جُدَدُۢ بِيضٞ وَحُمۡرٞ مُّخۡتَلِفٌ أَلۡوَٰنُهَا وَغَرَابِيبُ سُودٞ
Ey Resul! Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'nın gökten yağmur suyunu indirdiğini, o su ile ürünlerin bulunduğu ağaçları suladığımızı ve kırmızı, yeşil, sarı ve bundan başka çeşitli renklerde ürünleri o ağaçlardan çıkardığımızı görmez misin? Yine dağlardan geçen beyaz, kırmızı, değişik renklerde ve simsiyah yollar yaptık.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَمِنَ ٱلنَّاسِ وَٱلدَّوَآبِّ وَٱلۡأَنۡعَٰمِ مُخۡتَلِفٌ أَلۡوَٰنُهُۥ كَذَٰلِكَۗ إِنَّمَا يَخۡشَى ٱللَّهَ مِنۡ عِبَادِهِ ٱلۡعُلَمَٰٓؤُاْۗ إِنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ غَفُورٌ
Burada zikredilenler gibi insanlardan, hayvanlardan; deve, inek ve koyun gibi davarlardan da muhtelif renklerde olanlar vardır. Allah Teâlâ'nın makamını (gereğince) ancak âlimler yüceltirler ve O'ndan (gereğince yine) ancak âlimler korkarlar. Çünkü onlar; Allah'ın sıfatlarını, dinini ve kudretinin delillerini bilirler. Şüphesiz Allah Teâlâ; hiç kimsenin kendisine üstün gelemeyeceği şekilde mutlak güç sahibidir. O; kullarından tövbe edenlerin günahlarını çokça bağışlayandır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنَّ ٱلَّذِينَ يَتۡلُونَ كِتَٰبَ ٱللَّهِ وَأَقَامُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَأَنفَقُواْ مِمَّا رَزَقۡنَٰهُمۡ سِرّٗا وَعَلَانِيَةٗ يَرۡجُونَ تِجَٰرَةٗ لَّن تَبُورَ
Şüphesiz resulümüze indirmiş olduğumuz Allah'ın kitabını okuyanlar, o kitabın içindekiler ile amel edenler, namazı en kamil şekilde kılanlar ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden zekât ve diğer yollar ile açıktan ve gizli olarak sarf edenler var ya; işte onlar, bu ameller ile Allah katında zarara uğramayacakları bir ticaret umarlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
لِيُوَفِّيَهُمۡ أُجُورَهُمۡ وَيَزِيدَهُم مِّن فَضۡلِهِۦٓۚ إِنَّهُۥ غَفُورٞ شَكُورٞ
Bu; Allah'ın onların amellerinin karşılığını tam bir şekilde vermesi ve ihsanından onlara daha da artırması içindir. Çünkü Allah; bunun ehlidir. Şüphesiz O; bu sıfatlar ile vasıflanmış olanların günahlarını çokça bağışlayan ve onların güzel amellerinin karşılığını bol bol verendir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
මෙ⁣ම පිටුවේ තිබෙන වැකිවල ප්‍රයෝජන:
• نفي التساوي بين الحق وأهله من جهة، والباطل وأهله من جهة أخرى.
Bir açıdan hak ve hak ehlinin; diğer bir açıdan da batıl ve batıl ehlinin birbirlerine eşit olabilmesi reddedilmiştir.

• كثرة عدد الرسل عليهم السلام قبل رسولنا صلى الله عليه وسلم دليل على رحمة الله وعناد الخلق.
Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-'den önce gönderilen peygamberlerin çokluğu, Allah'ın rahmetinin ve insanların ne kadar inatçı olduğunun delilidir.

• إهلاك المكذبين سُنَّة إلهية.
Yalancıların helak edilmesi ilahi bir kanundur.

• صفات الإيمان تجارة رابحة، وصفات الكفر تجارة خاسرة.
İman sıfatları kazançlı bir ticaret iken, küfür sıfatları ise zararlı bir ticarettir.

وَٱلَّذِيٓ أَوۡحَيۡنَآ إِلَيۡكَ مِنَ ٱلۡكِتَٰبِ هُوَ ٱلۡحَقُّ مُصَدِّقٗا لِّمَا بَيۡنَ يَدَيۡهِۗ إِنَّ ٱللَّهَ بِعِبَادِهِۦ لَخَبِيرُۢ بَصِيرٞ
Ey Resul! Sana vahyetmiş olduğumuz kitap, içerisinde şüphe olmayan ve kendinden önceki kitapları doğrulayıcı haktır. Şüphesiz Allah, kullarından hakkıyla haberdardır ve (onları hakkıyla) görendir. O, her ümmetin peygamberine zamanındaki ihtiyaca göre vahyeder.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ثُمَّ أَوۡرَثۡنَا ٱلۡكِتَٰبَ ٱلَّذِينَ ٱصۡطَفَيۡنَا مِنۡ عِبَادِنَاۖ فَمِنۡهُمۡ ظَالِمٞ لِّنَفۡسِهِۦ وَمِنۡهُم مُّقۡتَصِدٞ وَمِنۡهُمۡ سَابِقُۢ بِٱلۡخَيۡرَٰتِ بِإِذۡنِ ٱللَّهِۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلۡفَضۡلُ ٱلۡكَبِيرُ
Sonra Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in, diğer ümmetlerin üzerinde seçmiş olduğumuz ümmetine Kur'an'ı verdik. Onlardan kimi haramları işleyip vacipleri terk ederek kendilerine zulmeder. Kimileri vacipleri yapıp haramlardan uzaklaşmanın yanında; bazı müstehapları terk edip bazı mekruhları işlemek suretiyle ortadadır. Kimileri ise Allah'ın izni ile hayırlı amellerde yarışır. Bu; vaciplerin ve müstehapların yerine getirilmesi, haramların ve mekruhların terk edilmesi ile olur. Burada zikredilen -bu ümmetin seçkin kılınması ve kendilerine Kur'an'ın gönderilmesi- hiçbir faziletin ve ihsanın kendisine yakınlaşamayacağı şekilde Allah'tan büyük bir ihsandır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
جَنَّٰتُ عَدۡنٖ يَدۡخُلُونَهَا يُحَلَّوۡنَ فِيهَا مِنۡ أَسَاوِرَ مِن ذَهَبٖ وَلُؤۡلُؤٗاۖ وَلِبَاسُهُمۡ فِيهَا حَرِيرٞ
İşte bu seçilmiş kimselerin yerleşeceği yer (Adn) cennetleridir. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Orada giyecekleri elbiseleri de ipektir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَقَالُواْ ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ ٱلَّذِيٓ أَذۡهَبَ عَنَّا ٱلۡحَزَنَۖ إِنَّ رَبَّنَا لَغَفُورٞ شَكُورٌ
Cennete girdikten sonra şöyle derler: "Dünyada iken cehenneme girme korkusu ile içinde bulunduğumuz tasayı gideren Allah'a hamdolsun. Şüphesiz bizim Rabbimiz günahlarından tövbe eden kullarına karşı çokça bağışlayıcıdır, taatlerinin karşılığını bol bol verendir."
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ٱلَّذِيٓ أَحَلَّنَا دَارَ ٱلۡمُقَامَةِ مِن فَضۡلِهِۦ لَا يَمَسُّنَا فِيهَا نَصَبٞ وَلَا يَمَسُّنَا فِيهَا لُغُوبٞ
O; bizden bir güç ve kuvvet olmaksızın bizi lütfu ile bir başka yere ayrılıp, gitmeyeceğimiz kalıcı yurda yerleştirdi. Orada bize ne bir yorgunluk isabet eder ne de bir bıkkınlık.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَهُمۡ نَارُ جَهَنَّمَ لَا يُقۡضَىٰ عَلَيۡهِمۡ فَيَمُوتُواْ وَلَا يُخَفَّفُ عَنۡهُم مِّنۡ عَذَابِهَاۚ كَذَٰلِكَ نَجۡزِي كُلَّ كَفُورٖ
Kâfirler için içinde ebedî kalacakları cehennem azabı vardır. Ölmeleri için hükmedilmez ki, ölüp azaptan kurtulsunlar. Onlar için cehennem azabından hiçbir şey hafifletilmez. İşte Rabbinin nimetlerine nankörlük eden her inkârcıyı biz, kıyamet günü bunun gibi bir ceza ile cezalandırırız.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَهُمۡ يَصۡطَرِخُونَ فِيهَا رَبَّنَآ أَخۡرِجۡنَا نَعۡمَلۡ صَٰلِحًا غَيۡرَ ٱلَّذِي كُنَّا نَعۡمَلُۚ أَوَلَمۡ نُعَمِّرۡكُم مَّا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَن تَذَكَّرَ وَجَآءَكُمُ ٱلنَّذِيرُۖ فَذُوقُواْ فَمَا لِلظَّٰلِمِينَ مِن نَّصِيرٍ
Onlar; yüksek sesleriyle feryat edip, yardım isteyerek şöyle derler: "Rabbimiz! Bizi ateşten çıkar da dünyada iken işlemiş olduğumuz amellerin yerine senin rızanı elde edeceğimiz salih ameller işleyelim ve senin azabından selamette olalım." Yüce Allah ise onlara şöyle cevap verir: Size, düşünecek kimsenin düşüneceği ve Allah'a tövbe edip salih ameller işleyeceği kadar bir ömür vermedik mi? Yine Allah'ın azabına karşı sizi uyaran bir peygamber gelmedi mi? Sizin bir bahaneniz olamaz. Bütün bunlardan sonra bir özür yoktur. O halde tadın azabı! Kendi nefislerine küfür ve masiyet ile zulmetmiş olan zalimleri Allah'ın azabından kurtaracak yahut azabı onlardan hafifletecek bir yardımcı da yoktur.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنَّ ٱللَّهَ عَٰلِمُ غَيۡبِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۚ إِنَّهُۥ عَلِيمُۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ
Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilendir. Bundan hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Şüphesiz O, kullarının gönüllerinde hayırdan ve şerden gizledikleri ne varsa onu hakkıyla bilendir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
මෙ⁣ම පිටුවේ තිබෙන වැකිවල ප්‍රයෝජන:
• فضل أمة محمد صلى الله عليه وسلم على سائر الأمم.
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ümetinin diğer ümmetlere olan üstünlüğü beyan edilmiştir.

• تفاوت إيمان المؤمنين يعني تفاوت منزلتهم في الدنيا والآخرة.
Müminlerin imanlarının dünyada ve ahirette derece bakımından birbirlerinden farklı ve üstün olduğu beyan edilmiştir.

• الوقت أمانة يجب حفظها، فمن ضيعها ندم حين لا ينفع الندم.
Vakit (zaman) emanettir ve vakti muhafaza etmek gerekir. Kim vakti zayi edecek olursa, pişmanlığın fayda vermeyeceği zaman pişman olur.

• إحاطة علم الله بكل شيء.
Yüce Allah'ın ilmi, her şeyi kuşatmıştır.

هُوَ ٱلَّذِي جَعَلَكُمۡ خَلَٰٓئِفَ فِي ٱلۡأَرۡضِۚ فَمَن كَفَرَ فَعَلَيۡهِ كُفۡرُهُۥۖ وَلَا يَزِيدُ ٱلۡكَٰفِرِينَ كُفۡرُهُمۡ عِندَ رَبِّهِمۡ إِلَّا مَقۡتٗاۖ وَلَا يَزِيدُ ٱلۡكَٰفِرِينَ كُفۡرُهُمۡ إِلَّا خَسَارٗا
Ey İnsanlar! Nasıl amel işleyeceğiniz hususunda imtihan etmek için sizi yeryüzünde birbirinizin ardından gelen halifeler kılan O'dur. Kim Allah'ı ve peygamberlerin getirdikleri hakkında kâfir olursa, onun bu küfrünün günahı ve cezası kendi aleyhine döner. O'nun küfrü Rabbine zarar veremez. Kâfirlerin küfrü, Rableri katında kendileri için ancak onun gazabını arttırır. Kâfirlerin küfrü, kendilerine ziyandan başka bir şey getirmez. Onlar şayet iman etmiş olsalardı Allah'ın onlara vadetmiş olduğu cenneti kaybederek ziyana uğramazlardı.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قُلۡ أَرَءَيۡتُمۡ شُرَكَآءَكُمُ ٱلَّذِينَ تَدۡعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ أَرُونِي مَاذَا خَلَقُواْ مِنَ ٱلۡأَرۡضِ أَمۡ لَهُمۡ شِرۡكٞ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ أَمۡ ءَاتَيۡنَٰهُمۡ كِتَٰبٗا فَهُمۡ عَلَىٰ بَيِّنَتٖ مِّنۡهُۚ بَلۡ إِن يَعِدُ ٱلظَّٰلِمُونَ بَعۡضُهُم بَعۡضًا إِلَّا غُرُورًا
Ey Resul! O müşriklere de ki: "Allah'tan gayrı tapmış olduğunuz ortaklarınız yeryüzünde ne yaratmışlar haber verin? Yeryüzünün dağlarını mı yaratmışlar? Yeryüzünün nehirlerini mi yaratmışlar? Yeryüzünde hareket eden canlıları mı yaratmışlar? Yoksa onların, göklerin yaratılışında Allah ile bir ortaklıkları mı var? Yoksa onlara, ortaklarına yaptıkları ibadetlerinin doğruluğuna dair içinde delil olan bir kitap mı verdik?" Bu sayılanlardan hiçbiri hasıl olmamıştır. Hayır! Zalimler birbirlerine küfür ve masiyet ile aldatmaktan başka bir vaatte bulunmuyorlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
۞ إِنَّ ٱللَّهَ يُمۡسِكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ أَن تَزُولَاۚ وَلَئِن زَالَتَآ إِنۡ أَمۡسَكَهُمَا مِنۡ أَحَدٖ مِّنۢ بَعۡدِهِۦٓۚ إِنَّهُۥ كَانَ حَلِيمًا غَفُورٗا
Şüphesiz gökleri ve yeri yok olmaması için tutan Allah'tır. -Farz edelim ki- gökler ve yer yok olacak olsa onları tutup onların yok olmalarına O'ndan başka mani olacak kimse yoktur. O; Halîm'dir, cezalandırmakta acele etmeyendir. Allah, günahlarından tövbe eden kullarını çok bağışlayandır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَأَقۡسَمُواْ بِٱللَّهِ جَهۡدَ أَيۡمَٰنِهِمۡ لَئِن جَآءَهُمۡ نَذِيرٞ لَّيَكُونُنَّ أَهۡدَىٰ مِنۡ إِحۡدَى ٱلۡأُمَمِۖ فَلَمَّا جَآءَهُمۡ نَذِيرٞ مَّا زَادَهُمۡ إِلَّا نُفُورًا
Yalanlayan bu kâfirler; kendilerini Allah'ın azabı ile uyaracak bir uyarıcı peygamber gelirse, Yahudilerden, Hristiyanlardan ve diğerlerinden daha çok doğru yolda olacaklarına ve ona tabi olacaklarına dair bütün güçleriyle Allah adına büyük bir yemin etmişlerdi. Fakat kendilerine Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Allah'ın azabı ile korkutmak üzere peygamber olarak gelince, bu onların batıla bağlanıp haktan uzaklaşmalarından başka bir şeyi arttırmadı. Onlar; kendilerinden öncekilerden daha çok doğru yolda olacaklarına dair bütün güçleri ile ettikleri yeminlerini yerine getirmediler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ٱسۡتِكۡبَارٗا فِي ٱلۡأَرۡضِ وَمَكۡرَ ٱلسَّيِّيِٕۚ وَلَا يَحِيقُ ٱلۡمَكۡرُ ٱلسَّيِّئُ إِلَّا بِأَهۡلِهِۦۚ فَهَلۡ يَنظُرُونَ إِلَّا سُنَّتَ ٱلۡأَوَّلِينَۚ فَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ ٱللَّهِ تَبۡدِيلٗاۖ وَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ ٱللَّهِ تَحۡوِيلًا
Onların, Allah adına yemin etmeleri ve iyi niyetli olmaları iyi bir kasıt sebebiyle değildir. Bilakis onlar; yeryüzünde büyüklenmek ve insanları aldatmak için bunu yapıyorlar. Kötülük üzere tuzak kuran kimselerin kurduğu tuzak ancak tuzağı kuran kimseleri kuşatıverir. Yoksa büyüklenen bu kimseler, Allah'ın değişmeyen sünnetinden başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın sünneti (kanunu), kendilerinden öncekiler gibi onların da helak edilmeleridir. Büyüklenen kimseler hakkında onların helak edileceğine dair Allah'ın sünneti (kanunu) asla değişmez ve helak; bunu hak eden kimselerden başkasına da uğramaz. Çünkü bu, değişmeyen ilahi bir sünnettir (kanundur).
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
أَوَلَمۡ يَسِيرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَيَنظُرُواْ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡ وَكَانُوٓاْ أَشَدَّ مِنۡهُمۡ قُوَّةٗۚ وَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيُعۡجِزَهُۥ مِن شَيۡءٖ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَلَا فِي ٱلۡأَرۡضِۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَلِيمٗا قَدِيرٗا
Kureyş kabilesinden seni yalanlayanlar yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden önce (peygamberlerini) yalanlayan ümmetlerin sonunun nasıl olduğunu görmediler mi? Onların sonu, Allah'ın kendilerini helak etmesiyle kötü son olmadı mı? Hâlbuki onlar, Kureyş'ten daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde hiçbir şey Allah'ı aciz bırakamaz. Şüphesiz O, yalanlayan kimselerin yaptıklarını hakkıyla bilendir. Onların amellerinden hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Dilediği zaman onları helak etmeye kadirdir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
මෙ⁣ම පිටුවේ තිබෙන වැකිවල ප්‍රයෝජන:
• الكفر سبب لمقت الله، وطريق للخسارة والشقاء.
Küfür; Yüce Allah'ın gazap etmesine sebep olmakta, kişiyi hüsranlık ve bedbahtlığa sürüklemektedir.

• المشركون لا دليل لهم على شركهم من عقل ولا نقل.
Müşrikler tarafından koşulan şirkin ne akli, ne de nakli bir delili vardır.

• تدمير الظالم في تدبيره عاجلًا أو آجلًا.
Zalimin er ya da geç yerle bir edileceği beyan edilmiştir.

وَلَوۡ يُؤَاخِذُ ٱللَّهُ ٱلنَّاسَ بِمَا كَسَبُواْ مَا تَرَكَ عَلَىٰ ظَهۡرِهَا مِن دَآبَّةٖ وَلَٰكِن يُؤَخِّرُهُمۡ إِلَىٰٓ أَجَلٖ مُّسَمّٗىۖ فَإِذَا جَآءَ أَجَلُهُمۡ فَإِنَّ ٱللَّهَ كَانَ بِعِبَادِهِۦ بَصِيرَۢا
Eğer Allah, insanları işledikleri günahlar sebebi ile cezalandırmakta acele etseydi yeryüzündeki varlıkların hepsini helak ederdi de onlar; hayvan ve mal sahibi olamazlardı. Fakat Allah, onları belirli bir süre olan kıyamet gününe kadar erteler. Kıyamet günü geldiği zaman ise Allah, kullarını hakkıyla görendir. Bundan hiçbir şey O'na gizli kalmaz. O; onlara yaptıklarına göre karşılık verecektir. Hayır ise hayır, şer ise şer.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
මෙ⁣ම පිටුවේ තිබෙන වැකිවල ප්‍රයෝජන:
• العناد مانع من الهداية إلى الحق.
Kibirlenmek hakka uymaya (hidayete erişmeye) engeldir.

• العمل بالقرآن وخشية الله من أسباب دخول الجنة.
Kur'an ile amel etmek ve Allah'tan korkmak cennete girme sebeplerindendir.

• فضل الولد الصالح والصدقة الجارية وما شابههما على العبد المؤمن.
Salih evladın, sadaka-i câriyenin ve bu türden amellerin Mümin kul için ne kadar faziletli olduğu beyan edilmiştir.

 
අර්ථ කථනය පරිච්ඡේදය: සූරා ෆාතිර්
සූරා පටුන පිටු අංක
 
ශුද්ධවූ අල් කුර්ආන් අර්ථ කථනය - ශුද්ධ වූ අල්කුර්ආන් අර්ථ විිවරණයේ සංෂිප්ත අනුවාදය- තුර්කි පරිවර්තනය - පරිවර්තන පටුන

ශුද්ධ වූ අල්කුර්ආන් අර්ථ විිවරණයේ සංෂිප්ත අනුවාදය- තුර්කි පරිවර්තනය අල්කුර්ආන් අධ්‍යයන සඳහා වූ තෆ්සීර් මධ්‍යස්ථානය විසින් නිකුත් කරන ලදී.

වසන්න