Check out the new design

ශුද්ධවූ අල් කුර්ආන් අර්ථ කථනය - ශුද්ධ වූ අල්කුර්ආන් අර්ථ විවරණයේ සංෂිප්ත අනුවාදය- තුර්කි පරිවර්තනය * - පරිවර්තන පටුන


අර්ථ කථනය පරිච්ඡේදය: අස්සාරියාත්   වාක්‍යය:
وَٱلسَّمَآءِ ذَاتِ ٱلۡحُبُكِ
Allah Teâlâ, yolları olan ve güzel bir yaratılışa sahip olan göğe yemin etmiştir.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنَّكُمۡ لَفِي قَوۡلٖ مُّخۡتَلِفٖ
-Ey Mekke halkı!- Şüphesiz sizler, çelişkili sözler söylüyorsunuz. Sizler bazen Kur'an bir sihirdir diyorsunuz, bazen ise bir şiirdir diyorsunuz. Aynı şekilde bazen Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- sihirbazdır diyorsunuz, bazen ise o, bir şairdir diyorsunuz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
يُؤۡفَكُ عَنۡهُ مَنۡ أُفِكَ
Yüce Allah'ın ilminde Kur'an-ı Kerim ve Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'e iman etmekten çevrilen çevrilir. Bu; o kimsenin iman etmeyeceğini Allah’ın ilmi ile bilmesindendir. Bu kimse doğruya iletilmek hususunda muvaffak kılınmaz.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قُتِلَ ٱلۡخَرَّٰصُونَ
Kur’an ve peygamberleri hakkında yalan konuşan o yalancılar kahrolsun.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ٱلَّذِينَ هُمۡ فِي غَمۡرَةٖ سَاهُونَ
Onlar, ahiret yurdu hakkında cehalet içerisinde kalmış gafillerdir. Onlar, ahireti umursamazlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
يَسۡـَٔلُونَ أَيَّانَ يَوۡمُ ٱلدِّينِ
"Ceza/karşılık günü ne zamandır?" diye soruyorlar. Onlar, o gün için amel etmezler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
يَوۡمَ هُمۡ عَلَى ٱلنَّارِ يُفۡتَنُونَ
Allah Teâlâ, onların sorularına şöyle cevap verir: "O gün, onların ateşte yakılarak azap görecekleri gündür."
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ذُوقُواْ فِتۡنَتَكُمۡ هَٰذَا ٱلَّذِي كُنتُم بِهِۦ تَسۡتَعۡجِلُونَ
Onlara şöyle denir: "Azabınızı tadın! Kendisi ile uyarıldığınızda sizin, alay ederek gelmesi için acele edip durduğunuz şey işte budur!"
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِنَّ ٱلۡمُتَّقِينَ فِي جَنَّٰتٖ وَعُيُونٍ
Emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınarak Rablerinden sakınanlar var ya; şüphesiz kıyamet günü onlar, bahçelerde ve pınarlardadırlar.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
ءَاخِذِينَ مَآ ءَاتَىٰهُمۡ رَبُّهُمۡۚ إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَبۡلَ ذَٰلِكَ مُحۡسِنِينَ
Rablerinden güzel karşılığı almışlardır. Şüphesiz onlar, dünyada iken bu güzel karşılıktan önce de iyi kimseler idiler.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
كَانُواْ قَلِيلٗا مِّنَ ٱلَّيۡلِ مَا يَهۡجَعُونَ
Onlar; geceleyin namaz kılarlardı ve geceleyin az bir zamandan başka uyumazlardı.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَبِٱلۡأَسۡحَارِ هُمۡ يَسۡتَغۡفِرُونَ
Seher vakitlerinde ise Rablerinden günahları için bağışlanmayı dilerlerdi.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَفِيٓ أَمۡوَٰلِهِمۡ حَقّٞ لِّلسَّآئِلِ وَٱلۡمَحۡرُومِ
Onların mallarında gönüllü olarak isteyenler ve istemeyenler için maddi imkanlar bulamayanlara bir hak vardır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَفِي ٱلۡأَرۡضِ ءَايَٰتٞ لِّلۡمُوقِنِينَ
Yeryüzünde ve Allah'ın orada koyduğu dağlarda, denizlerde, ağaçlarda, bitkilerde ve hayvanlarda kesin olarak inananlar için Allah'ın kudretine, O'nun yaratan ve şekil veren olduğuna delalet eden nice deliller vardır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَفِيٓ أَنفُسِكُمۡۚ أَفَلَا تُبۡصِرُونَ
-Ey insanlar!- Sizin kendi nefislerinizde de Allah'ın kudretine delalet eden nice deliller vardır. İbret almak için bakmaz mısınız?
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
وَفِي ٱلسَّمَآءِ رِزۡقُكُمۡ وَمَا تُوعَدُونَ
Gökte de sizin dünyevi ve dinî rızkınız, bir de hayır ve şer olarak size vadedilen şeyler vardır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَوَرَبِّ ٱلسَّمَآءِ وَٱلۡأَرۡضِ إِنَّهُۥ لَحَقّٞ مِّثۡلَ مَآ أَنَّكُمۡ تَنطِقُونَ
Göğün ve yerin Rabbine ant olsun ki, yeniden dirilme tıpkı sizin konuşmanız gibi içinde şüphe olmayan bir haktır.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
هَلۡ أَتَىٰكَ حَدِيثُ ضَيۡفِ إِبۡرَٰهِيمَ ٱلۡمُكۡرَمِينَ
-Ey Peygamber! Sana-, İbrahim -aleyhisselam-'ın kendilerine ikramda bulunduğu misafir olan meleklerin haberi geldi mi?
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
إِذۡ دَخَلُواْ عَلَيۡهِ فَقَالُواْ سَلَٰمٗاۖ قَالَ سَلَٰمٞ قَوۡمٞ مُّنكَرُونَ
Onlar, İbrahim'in yanına girdiklerinde ona şöyle demişlerdi: "Selam!" İbrahim de onların selamını almış ve o da onlara karşılık olarak şöyle demiştir: "Selâm!" Kendi nefsinde şöyle demişti: "Bunlar kendilerini tanımadığımız kimselerdir."
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَرَاغَ إِلَىٰٓ أَهۡلِهِۦ فَجَآءَ بِعِجۡلٖ سَمِينٖ
Hemen gizlice ailesinin yanına gitti ve gelen misafirlerin insan olduklarını zannederek ailesinin yanından besili bir buzağı getirdi.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَقَرَّبَهُۥٓ إِلَيۡهِمۡ قَالَ أَلَا تَأۡكُلُونَ
Buzağıyı onlara yaklaştırdı ve onlara yumuşak bir şekilde hitap ederek: "Sizin için sunulan bu yemekten yemez misiniz?" dedi.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَأَوۡجَسَ مِنۡهُمۡ خِيفَةٗۖ قَالُواْ لَا تَخَفۡۖ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَٰمٍ عَلِيمٖ
Onlar yemeyince İbrahim -aleyhisselam-'ın nefsinde bir korku meydana geldi. Melekler bunu fark ettiler ve ona güven vererek; "Korkma! Bizler Allah katından gönderilmiş olan elçileriz." dediler. Sonra İbrahim -aleyhisselam-'a kendisini sevindirecek olan; çokça ilmi olacak olan erkek bir çocuğun doğum müjdesi haberini verdiler. Onun, kendisi ile müjdelendiği (çocuk), İshak -aleyhisselam- idi.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
فَأَقۡبَلَتِ ٱمۡرَأَتُهُۥ فِي صَرَّةٖ فَصَكَّتۡ وَجۡهَهَا وَقَالَتۡ عَجُوزٌ عَقِيمٞ
İbrahim -aleyhisselam-'ın karısı bu müjdeyi işitince sevinci sebebi ile çığlık attı ve ellerini yüzüne çarparak şaşırmış bir şekilde şöyle dedi: "Bir kocakarı doğurur mu?" Aslında o; kısır bir kadın idi.
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
قَالُواْ كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلۡحَكِيمُ ٱلۡعَلِيمُ
Melekler ona şöyle dediler: "Sana haber verdiğimiz şeyi Rabbin böyle buyurdu. O'nun buyurduğunu geri çevirecek yoktur. Şüphesiz O, yaratmasında ve takdir etmesinde çok hikmet sahibidir ve yarattıklarını ve neyin yarattıkları için yararlı olacağını hakkıyla bilendir.''
අල්කුර්ආන් අරාබි අර්ථ විවරණ:
මෙ⁣ම පිටුවේ තිබෙන වැකිවල ප්‍රයෝජන:
• إحسان العمل وإخلاصه لله سبب لدخول الجنة.
Bir ameli güzelce ve Allah için yapmak, cennete giriş sebebidir.

• فضل قيام الليل وأنه من أفضل القربات.
Gece ibadetinin fazileti ve onun Allah'a yakınlaşmada en faziletli amellerden olduğu beyan edilmiştir.

• من آداب الضيافة: رد التحية بأحسن منها، وتحضير المائدة خفية، والاستعداد للضيوف قبل نزولهم، وعدم استثناء شيء من المائدة، والإشراف على تحضيرها، والإسراع بها، وتقريبها للضيوف، وخطابهم برفق.
Şunlar misafir ağırlamanın adabından olan hususlardandır: Selamın karşılığını verilen selamdan daha hayırlısı ile vermek, gizlice sofra hazırlamak, misafirler gelmeden önce hazırlanmak, sofradan herhangi bir şeyi ayırt etmemek, sofranın hazırlanmasına gözetmenlik yapmak, sofrayı hızlıca hazırlamak, misafir gelmeden önce sofrayı hazırlamak, sofrayı misafirlere yakınlaştırmak ve onlara yumuşak bir üslup ile hitap etmektir.

 
අර්ථ කථනය පරිච්ඡේදය: අස්සාරියාත්
සූරා පටුන පිටු අංක
 
ශුද්ධවූ අල් කුර්ආන් අර්ථ කථනය - ශුද්ධ වූ අල්කුර්ආන් අර්ථ විවරණයේ සංෂිප්ත අනුවාදය- තුර්කි පරිවර්තනය - පරිවර්තන පටුන

අල්කුර්ආන් අධ්‍යයන සඳහා වූ තෆ්සීර් මධ්‍යස්ථානය විසින් නිකුත් කරන ලදී.

වසන්න