Përkthimi i kuptimeve të Kuranit Fisnik - El Muhtesar fi tefsir el Kuran el Kerim - Përkthimi turqisht * - Përmbajtja e përkthimeve


Përkthimi i kuptimeve Surja: Suretu Merjem   Ajeti:

Sûratu Meryem

Qëllimet e sures:
إبطال عقيدة نسبة الولد لله من المشركين والنصارى، وبيان سعة رحمة الله بعباده.
Bazı Hristiyan ve müşriklerin Allah Teâlâ'ya çocuk nispet etme inancının boşa çıkarılması ve Allah'ın kullarına olan geniş rahmeti beyan edilmiştir.

كٓهيعٓصٓ
(Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd) Bu hususta benzer bir açıklama Bakara suresinin başında zikredilmiştir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
ذِكۡرُ رَحۡمَتِ رَبِّكَ عَبۡدَهُۥ زَكَرِيَّآ
Bu, Rabbinin Zekeriya -aleyhisselam- kuluna olan rahmetinin zikredilmesidir. Düşünüp ibret alasınız diye o kıssayı sana anlatacağız.
Tefsiret në gjuhën arabe:
إِذۡ نَادَىٰ رَبَّهُۥ نِدَآءً خَفِيّٗا
Hani o, duasının kabul edilmesi için Rabbi -Subhânehu ve Teâlâ-'ya gizlice yalvarmıştı.
Tefsiret në gjuhën arabe:
قَالَ رَبِّ إِنِّي وَهَنَ ٱلۡعَظۡمُ مِنِّي وَٱشۡتَعَلَ ٱلرَّأۡسُ شَيۡبٗا وَلَمۡ أَكُنۢ بِدُعَآئِكَ رَبِّ شَقِيّٗا
Dedi ki: "Ey Rabbim! Kemiklerim zayıfladı, saçlarımdaki beyazlıklar arttı. Sana yapmış olduğum duamda hiç hayal kırıklığına uğramadım. Bilakis sana her dua ettiğimde duama icabet ettin."
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَإِنِّي خِفۡتُ ٱلۡمَوَٰلِيَ مِن وَرَآءِي وَكَانَتِ ٱمۡرَأَتِي عَاقِرٗا فَهَبۡ لِي مِن لَّدُنكَ وَلِيّٗا
Ben öldükten sonra akrabalarımın dünya ile meşgul olarak dini hakkıyla yaşamamalarından dolayı endişe içindeyim. Hanımım da kısır olduğu için çocuk doğuramaz. Bundan dolayı kendi katından bana yardımcı olacak bir çocuk bağışla.
Tefsiret në gjuhën arabe:
يَرِثُنِي وَيَرِثُ مِنۡ ءَالِ يَعۡقُوبَۖ وَٱجۡعَلۡهُ رَبِّ رَضِيّٗا
Benden ve Yakup -aleyhisselam-'ın oğullarından peygamberliği miras alsın. -Ey Rabbim!- Onu dininden, ahlakından ve amelinden razı olacağın bir kimse kıl.
Tefsiret në gjuhën arabe:
يَٰزَكَرِيَّآ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَٰمٍ ٱسۡمُهُۥ يَحۡيَىٰ لَمۡ نَجۡعَل لَّهُۥ مِن قَبۡلُ سَمِيّٗا
Yüce Allah, duasına icabet etti ve ona ey Zekeriya! diye seslendi. Şüphesiz ki seni mutlu edecek bir şeyi haber vereceğiz. Duana icabet ettik ve sana Yahya isminde bir oğul verdik. Ondan önce bu ismi kimseye vermedik.
Tefsiret në gjuhën arabe:
قَالَ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَٰمٞ وَكَانَتِ ٱمۡرَأَتِي عَاقِرٗا وَقَدۡ بَلَغۡتُ مِنَ ٱلۡكِبَرِ عِتِيّٗا
Zekeriya Allah'ın kudreti karşısında hayrete kapılarak şöyle dedi: Hanımım kısır olduğu için çocuk doğuramazken ve ben ise ihtiyarlığın son noktasına ulaşmış ve kemiklerim zayıflamışken nasıl olur da benim çocuğum olur?
Tefsiret në gjuhën arabe:
قَالَ كَذَٰلِكَ قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٞ وَقَدۡ خَلَقۡتُكَ مِن قَبۡلُ وَلَمۡ تَكُ شَيۡـٔٗا
Melek dedi ki: Evet dediğin gibi hanımın doğuramaz ve sen de ihtiyarlığın son noktasına gelmiş ve kemiklerin zayıflamış bir yaştasın. Ancak Rabbin şöyle buyurdu: Allah'ın Yahya'yı kısır bir anneden ve ihtiyarlığın son noktasına ulaşmış bir babadan yaratması çok kolaydır. Ey Zekeriya! Ben seni daha önceden zikredilen bir şey değilken yoktan var ettim.
Tefsiret në gjuhën arabe:
قَالَ رَبِّ ٱجۡعَل لِّيٓ ءَايَةٗۖ قَالَ ءَايَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ ٱلنَّاسَ ثَلَٰثَ لَيَالٖ سَوِيّٗا
Zekeriya -aleyhisselam- dedi ki: Ey Rabbim! Meleklerin beni müjdelediği şeyin gerçekleşeceğine işaret eden mutmain olacağım bir işaret göster. Müjdelendiğin şeyin gerçekleşeceğine dair işaret, hiçbir sebebi olmamasına ve sağlık ve afiyet üzere olmana rağmen (üç gün) üç gece insanlarla konuşmaya güç yetiremeyecek olmandır.
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَخَرَجَ عَلَىٰ قَوۡمِهِۦ مِنَ ٱلۡمِحۡرَابِ فَأَوۡحَىٰٓ إِلَيۡهِمۡ أَن سَبِّحُواْ بُكۡرَةٗ وَعَشِيّٗا
Zekeriya ibadet ettiği yerden kavminin karşısına çıktı. Konuşmadan: "Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'yı sabah akşam tespih edin." diye işaret etti.
Tefsiret në gjuhën arabe:
Dobitë e ajeteve të kësaj faqeje:
• الضعف والعجز من أحب وسائل التوسل إلى الله؛ لأنه يدل على التَّبَرُّؤِ من الحول والقوة، وتعلق القلب بحول الله وقوته.
Zayıflık ve azciyet Yüce Allah'a tevessül edilen en sevimli sebeplerden sayılır. Çünkü her türlü güç ve kuvvetten uzaklaşıp kalbin Allah'ın güç ve kuvvetine bağlanmasına işaret eder.

• يستحب للمرء أن يذكر في دعائه نعم الله تعالى عليه، وما يليق بالخضوع.
Kişinin duasında, Allah Teâlâ'nın kendisine verdiği nimetleri ve boyun eğen bir kul olduğunu ifade eden hususları hatırlaması güzeldir.

• الحرص على مصلحة الدين وتقديمها على بقية المصالح.
Dinin yararına olan şeylerde ve onu diğer yararı olan şeylere üstün tutmada hırslı olunması gerekir.

• تستحب الأسماء ذات المعاني الطيبة.
Hoş manalar içeren isimleri kullanmak güzeldir.

يَٰيَحۡيَىٰ خُذِ ٱلۡكِتَٰبَ بِقُوَّةٖۖ وَءَاتَيۡنَٰهُ ٱلۡحُكۡمَ صَبِيّٗا
Yahya dünyaya geldi ve kendisine hitap edilecek yaşa ulaştı. Ardından ona: "Ey Yahya! Tevrat'ı ciddiyet ve gayret ile al." dedik. Daha çocuk yaştayken ona anlayış, ilim, ciddiyet ve kararlılık verdik.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَحَنَانٗا مِّن لَّدُنَّا وَزَكَوٰةٗۖ وَكَانَ تَقِيّٗا
Katımızdan ona bir rahmet verdik, onu günahlardan temizledik. Allah'ın emirlerini emreden ve yasaklarından sakınan takvalı bir kimseydi.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَبَرَّۢا بِوَٰلِدَيۡهِ وَلَمۡ يَكُن جَبَّارًا عَصِيّٗا
Ana babasına karşı lütufta ve ihsanda bulunan itaatkâr birisiydi. Rabbine ve ana babasına itaatte büyüklük taslayan ve isyankâr biri olmadı.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَسَلَٰمٌ عَلَيۡهِ يَوۡمَ وُلِدَ وَيَوۡمَ يَمُوتُ وَيَوۡمَ يُبۡعَثُ حَيّٗا
Doğduğu gün, bu hayattan ölerek çıkacağı gün ve kıyamet günü diriltileceği gün Allah'ın selameti ve emaneti onun üzerine olsun. Bu üç yer insanın başından geçecek en zor yerdir. Eğer buralarda emanda olursa buraların dışında onun için korku yoktur.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَٱذۡكُرۡ فِي ٱلۡكِتَٰبِ مَرۡيَمَ إِذِ ٱنتَبَذَتۡ مِنۡ أَهۡلِهَا مَكَانٗا شَرۡقِيّٗا
-Ey Resul!- Sana indirilen Kur'an'da Meryem -aleyhisselam-'ın haberini de zikret. Hani ailesinden ayrılıp tek başına doğu yönündeki bir yerde inzivaya çekildi.
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَٱتَّخَذَتۡ مِن دُونِهِمۡ حِجَابٗا فَأَرۡسَلۡنَآ إِلَيۡهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرٗا سَوِيّٗا
Kavmi ile kendisi arasına Rabbine olan ibadetini görmeyecekleri bir perde edindi. Biz ona Cebrail -aleyhisselam-'ı gönderdik. Tam bir insan suretinde ona gözüktü. Meryem de bu kimsenin ona zarar vermek istemesinden korktu.
Tefsiret në gjuhën arabe:
قَالَتۡ إِنِّيٓ أَعُوذُ بِٱلرَّحۡمَٰنِ مِنكَ إِن كُنتَ تَقِيّٗا
Onu kendisine doğru yönelmiş, normal yaratılışta bir insan suretinde görünce ona: "Eğer Allah’tan korkan takvalı bir kimse isen, sana karşı Rahman'ın himayesini dilerim.
Tefsiret në gjuhën arabe:
قَالَ إِنَّمَآ أَنَا۠ رَسُولُ رَبِّكِ لِأَهَبَ لَكِ غُلَٰمٗا زَكِيّٗا
Cebrail -aleyhisselam-: "Ben beşer değilim. Ancak ben Rabbinin sana tertemiz bir oğul bahşetmesinden dolayı sana gönderdiği elçisiyim." dedi.
Tefsiret në gjuhën arabe:
قَالَتۡ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَٰمٞ وَلَمۡ يَمۡسَسۡنِي بَشَرٞ وَلَمۡ أَكُ بَغِيّٗا
Meryem şaşırmış bir halde: "Bana bir eş ya da başkası yaklaşmamış ve ben zinakâr biri olmadığım halde nasıl bir oğlum olabilir?" dedi.
Tefsiret në gjuhën arabe:
قَالَ كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٞۖ وَلِنَجۡعَلَهُۥٓ ءَايَةٗ لِّلنَّاسِ وَرَحۡمَةٗ مِّنَّاۚ وَكَانَ أَمۡرٗا مَّقۡضِيّٗا
Cebrail ona: "Evet böyle. Sana bir eş ya da başkası dokunmamıştır ve sen zinakâr biri de olmadın." dedi. Fakat Rabbin -Subhanehu ve Teâlâ- şöyle buyurdu: "Babasız bir çocuk yaratmak bana çok kolaydır. Sana bahşedilen bu çocuk Allah'ın kudretine dair insanlar için bir alamet, sana ve ona iman edenlere bir rahmet olacaktır. Senin çocuğunun yaratılması Allah tarafından takdir edilmiş ve Levh-i Mahfuz'da yazılmış bir husustur."
Tefsiret në gjuhën arabe:
۞ فَحَمَلَتۡهُ فَٱنتَبَذَتۡ بِهِۦ مَكَانٗا قَصِيّٗا
Meryem meleğin kendisine çocuğun ruhunu üfledikten sonra hamile kaldı ve insanlardan uzak bir yerde inzivaya çekildi.
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَأَجَآءَهَا ٱلۡمَخَاضُ إِلَىٰ جِذۡعِ ٱلنَّخۡلَةِ قَالَتۡ يَٰلَيۡتَنِي مِتُّ قَبۡلَ هَٰذَا وَكُنتُ نَسۡيٗا مَّنسِيّٗا
Doğum sancısı onu bir hurma ağacına (dayanmaya) sevk etti. Meryem -aleyhisselam-: "Keşke bugünden önce ölseydim, benim hakkımda kötü düşünmemeleri için unutulup gitseydim." dedi.
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَنَادَىٰهَا مِن تَحۡتِهَآ أَلَّا تَحۡزَنِي قَدۡ جَعَلَ رَبُّكِ تَحۡتَكِ سَرِيّٗا
Ayaklarının altından İsa ona seslenerek: "Üzülme sakın! Rabbin ayaklarının altından kendisinden içeceğin bir su arkı kılmıştır." dedi.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَهُزِّيٓ إِلَيۡكِ بِجِذۡعِ ٱلنَّخۡلَةِ تُسَٰقِطۡ عَلَيۡكِ رُطَبٗا جَنِيّٗا
Hurma ağacını sıkıca tut ve silkele ki senin için toplayacağın taze hurma dökülsün.
Tefsiret në gjuhën arabe:
Dobitë e ajeteve të kësaj faqeje:
• الصبر على القيام بالتكاليف الشرعية مطلوب.
Dini sorumlulukları yerine getirme konusunda sabır göstermek istenilen bir şeydir.

• علو منزلة بر الوالدين ومكانتها عند الله، فالله قرنه بشكره.
Yüce Allah'ın katında, ana babanın saygınlığı ve makamı yüksektir. Allah onları kendine şükredilmesi ile birlikte zikretmiştir.

• مع كمال قدرة الله في آياته الباهرة التي أظهرها لمريم، إلا أنه جعلها تعمل بالأسباب ليصلها ثمرة النخلة.
Yüce Allah Meryem'e apaçık ayetlerini mükemmel kudreti ile göstermeye kadir olmasına rağmen yine de ağaçtaki hurmaya ulaşmasını sebeplere bağlı kılmıştır.

فَكُلِي وَٱشۡرَبِي وَقَرِّي عَيۡنٗاۖ فَإِمَّا تَرَيِنَّ مِنَ ٱلۡبَشَرِ أَحَدٗا فَقُولِيٓ إِنِّي نَذَرۡتُ لِلرَّحۡمَٰنِ صَوۡمٗا فَلَنۡ أُكَلِّمَ ٱلۡيَوۡمَ إِنسِيّٗا
Taze hurmadan ye, sudan iç, yeni doğan bebeğinden dolayı mutlu ol, sakın üzülme. İnsanlardan birini görür de sana yeni doğan bebeğinden sorarsa ona de ki: "Ben Rabbim için kendime konuşmamayı adadım. Bugün hiç bir kimseyle konuşmayacağım."
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَأَتَتۡ بِهِۦ قَوۡمَهَا تَحۡمِلُهُۥۖ قَالُواْ يَٰمَرۡيَمُ لَقَدۡ جِئۡتِ شَيۡـٔٗا فَرِيّٗا
Meryem çocuğunu taşıyarak halkının yanına geldi. Halkı, onun bu yaptığını kötü gördü ve şöyle dedi: "Ey Meryem! Çok büyük bir kötülükle, babası olmayan bir çocukla geldin."
Tefsiret në gjuhën arabe:
يَٰٓأُخۡتَ هَٰرُونَ مَا كَانَ أَبُوكِ ٱمۡرَأَ سَوۡءٖ وَمَا كَانَتۡ أُمُّكِ بَغِيّٗا
"Ey ibadet etmede Harun'a benzeyen kadın! Senin baban da annen de zinakâr biri değildi. Sen salihliği ile bilinen temiz bir ailedensin. Nasıl olur da babası olmayan bir çocukla gelirsin?"
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَأَشَارَتۡ إِلَيۡهِۖ قَالُواْ كَيۡفَ نُكَلِّمُ مَن كَانَ فِي ٱلۡمَهۡدِ صَبِيّٗا
Meryem kundakta bulunan oğlu İsa -aleyhisselam-'ı işaret etti. Halkı da şaşkın bir şekilde: "Kundaktaki bir çocukla nasıl konuşabiliriz?" dediler.
Tefsiret në gjuhën arabe:
قَالَ إِنِّي عَبۡدُ ٱللَّهِ ءَاتَىٰنِيَ ٱلۡكِتَٰبَ وَجَعَلَنِي نَبِيّٗا
İsa -aleyhisselam- konuşarak şöyle dedi: "Şüphesiz ki ben Allah'ın kuluyum, bana İncil'i verdi ve beni peygamberlerinden biri kıldı.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَجَعَلَنِي مُبَارَكًا أَيۡنَ مَا كُنتُ وَأَوۡصَٰنِي بِٱلصَّلَوٰةِ وَٱلزَّكَوٰةِ مَا دُمۡتُ حَيّٗا
"Nerede olursam olayım kullar için beni çok faydalı kıldı. Hayatım boyunca bana namaz kılmamı ve zekât vermemi emretti."
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَبَرَّۢا بِوَٰلِدَتِي وَلَمۡ يَجۡعَلۡنِي جَبَّارٗا شَقِيّٗا
"Beni anneme itaatkâr biri kıldı. Rabbimin itaatine büyüklük taslayan ve O'na isyan eden biri kılmadı."
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَٱلسَّلَٰمُ عَلَيَّ يَوۡمَ وُلِدتُّ وَيَوۡمَ أَمُوتُ وَيَوۡمَ أُبۡعَثُ حَيّٗا
"Doğduğum gün, öldüğüm gün ve kıyamette diriltileceğim gün, şeytan ve avenelerinden bana eman verildi. Bu dehşet verici üç durumda şeytan beni kandıramayacaktır."
Tefsiret në gjuhën arabe:
ذَٰلِكَ عِيسَى ٱبۡنُ مَرۡيَمَۖ قَوۡلَ ٱلۡحَقِّ ٱلَّذِي فِيهِ يَمۡتَرُونَ
İşte bu vasıflarla zikredilen kişi Meryem oğlu İsa -aleyhisselam-'dır. Bu söz onun hakkında söylenmiş hak olan sözdür. Onun hakkında ihtilafa düşen sapkınların söylediği gibi değildir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
مَا كَانَ لِلَّهِ أَن يَتَّخِذَ مِن وَلَدٖۖ سُبۡحَٰنَهُۥٓۚ إِذَا قَضَىٰٓ أَمۡرٗا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ
Yüce Allah'ın çocuk edinmesi düşünülemez. Yüce Allah bundan yüce ve münezzehtir. Bir işe hükmettiğinde Allah -Subhanehu ve Teâlâ- için ona (Ol!) demesi yeterlidir. Muhakkak oluverir. İşte kim bu vasıflara sahipse çocuk edinmekten münezzehtir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَإِنَّ ٱللَّهَ رَبِّي وَرَبُّكُمۡ فَٱعۡبُدُوهُۚ هَٰذَا صِرَٰطٞ مُّسۡتَقِيمٞ
Şüphesiz Allah -Subhanehu ve Teâlâ- benim ve sizin Rabbinizdir. İbadeti yalnızca O'na has kılın. Size bahsetmiş olduğum Allah'ın rızasına ulaştıracak dosdoğru yoldur.
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَٱخۡتَلَفَ ٱلۡأَحۡزَابُ مِنۢ بَيۡنِهِمۡۖ فَوَيۡلٞ لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ مِن مَّشۡهَدِ يَوۡمٍ عَظِيمٍ
Onlar İsa -aleyhisselam- hakkında ihtilaf ettiler ve kavimleri içinde farklı gruplara ayrıldılar. Bazısı ona iman edip: "O resuldür." dedi. Yahudiler'den oluşan diğer grup da onu inkâr etti. Bazı gruplar da onun hakkında aşırılığa giderek bazısı: "O Allah'tır." dediler. Kimileri ise: "O, Allah'ın oğludur." dediler. Allah Teâlâ bu söylediklerinden uzak ve yücedir. Kıyamet sahnesini, hesabı ve cezayı görecek olmalarına rağmen onun hakkında ihtilafa düşenlerin vay haline.
Tefsiret në gjuhën arabe:
أَسۡمِعۡ بِهِمۡ وَأَبۡصِرۡ يَوۡمَ يَأۡتُونَنَا لَٰكِنِ ٱلظَّٰلِمُونَ ٱلۡيَوۡمَ فِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٖ
O gün (gerçekleri) ne iyi işitip, ne iyi görecekler. Duydukları zaman duymaları onlara fayda sağlamayacağı zaman duyacaklar, gördükleri zaman görmeleri onlara fayda sağlamayacağı zaman görecekler. Fakat zalimler dünya hayatında dosdoğru yoldan sapmış kimselerdir. Onlar zulüm etmeye devam ederken kıyamet ansızın gelir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
Dobitë e ajeteve të kësaj faqeje:
• في أمر مريم بالسكوت عن الكلام دليل على فضيلة الصمت في بعض المواطن .
Meryem'e konuşmamasının emredilmesi, bazı zamanlarda susmanın faziletine delalet etmektedir.

• نذر الصمت كان جائزًا في شرع من قبلنا، أما في شرعنا فقد دلت السنة على منعه.
Konuşmamak üzere adak adamak bizden önceki şeriatlerde caiz kılınmıştır. Ancak bizim şeriatimizde sünnette gelen deliller bunu yasaklamaktadır.

• أن ما أخبر به القرآن عن كيفية خلق عيسى هو الحق القاطع الذي لا شك فيه، وكل ما عداه من تقولات باطل لا يليق بالرسل.
Kuran'ı Kerim'in İsa'nın yaratılışı hakkında haber verdikleri kendisi ile ilgili hiçbir şüphe olmayan gerçeğin kendisidir. Bunun dışında söylenenler batıldır ve resuller hakkında söylenmesi uygun değildir.

• في الدنيا يكون الكافر أصم وأعمى عن الحق، ولكنه سيبصر ويسمع في الآخرة إذا رأى العذاب، ولن ينفعه ذلك.
Kâfir kimse dünyada iken, hakka karşı sağır ve kör olur. Ne var ki ahirette azabı gördüğünde gerçeği duyup görecektir. Ancak bu ona hiçbir fayda sağlamayacaktır.

وَأَنذِرۡهُمۡ يَوۡمَ ٱلۡحَسۡرَةِ إِذۡ قُضِيَ ٱلۡأَمۡرُ وَهُمۡ فِي غَفۡلَةٖ وَهُمۡ لَا يُؤۡمِنُونَ
-Ey Resul!- Kötülük yapanın yaptığı kötülüğe pişman olacağı, iyilik yapanın da çokça ibadet etmediğine pişman olacağı gün hakkında insanları uyar. Öyle ki, kulların defterleri kapatılıp hesapları görüldüğünde, herkes yapmış olduğunun karşılığını bulur. Onlar dünya hayatlarında aldanmışlardır. Ahireti umursamayan ve kıyamet gününe de iman etmeyen kimselerdi.
Tefsiret në gjuhën arabe:
إِنَّا نَحۡنُ نَرِثُ ٱلۡأَرۡضَ وَمَنۡ عَلَيۡهَا وَإِلَيۡنَا يُرۡجَعُونَ
Şüphesiz yaratılmışlar fani olduktan sonra biz kalıcı olacak, yeryüzünün mirasçıları olacağız. Onlar fani olup biz kalıcı olduktan sonra yeryüzünün üzerinde olan şeylerin sahibi ve mirasçısı olacağız. Dilediğimiz gibi onlar hakkında tasarrufta bulunacağız. Kıyamet günü hesap ve ceza için yalnızca bize döndürülecekler.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَٱذۡكُرۡ فِي ٱلۡكِتَٰبِ إِبۡرَٰهِيمَۚ إِنَّهُۥ كَانَ صِدِّيقٗا نَّبِيًّا
-Ey Resul!- Sana indirilen Kur'an'da İbrahim -aleyhisselam-'ın haberini de zikret. Şüphesiz ki o, çok doğru sözlü, Allah'ın ayetlerini tasdik eden, Yüce Allah'ın katından gönderilmiş peygamberdi.
Tefsiret në gjuhën arabe:
إِذۡ قَالَ لِأَبِيهِ يَٰٓأَبَتِ لِمَ تَعۡبُدُ مَا لَا يَسۡمَعُ وَلَا يُبۡصِرُ وَلَا يُغۡنِي عَنكَ شَيۡـٔٗا
Hani babası Azer'e şöyle demişti: "Ey Babacığım! Allah'ın dışında dua ettiğinde duanı işitmeyen, ibadet ettiğinde ibadetini görmeyen, senden zararı gideremeyen ve sana fayda sağlamayacak puta neden tapıyorsun?"
Tefsiret në gjuhën arabe:
يَٰٓأَبَتِ إِنِّي قَدۡ جَآءَنِي مِنَ ٱلۡعِلۡمِ مَا لَمۡ يَأۡتِكَ فَٱتَّبِعۡنِيٓ أَهۡدِكَ صِرَٰطٗا سَوِيّٗا
"Ey Babacığım! Vahiy aracılığıyla sana gelmeyen ilim bana gelmiştir. Bana uy ki, seni dosdoğru bir yola ileteyim."
Tefsiret në gjuhën arabe:
يَٰٓأَبَتِ لَا تَعۡبُدِ ٱلشَّيۡطَٰنَۖ إِنَّ ٱلشَّيۡطَٰنَ كَانَ لِلرَّحۡمَٰنِ عَصِيّٗا
"Ey Babacığım! Şeytana itaat ederek ona ibadet etme. Şüphesiz şeytana Âdem'e secde etmesi emredildiğinde secde etmeyerek Rahman'a karşı asi olmuştur."
Tefsiret në gjuhën arabe:
يَٰٓأَبَتِ إِنِّيٓ أَخَافُ أَن يَمَسَّكَ عَذَابٞ مِّنَ ٱلرَّحۡمَٰنِ فَتَكُونَ لِلشَّيۡطَٰنِ وَلِيّٗا
"Ey Babacığım! Küfrün üzerine ölürsen Rahman'ın azabının sana isabet etmesinden ve Şeytan'a olan dostluğundan dolayı azapta onun arkadaşı olmandan korkuyorum.''
Tefsiret në gjuhën arabe:
قَالَ أَرَاغِبٌ أَنتَ عَنۡ ءَالِهَتِي يَٰٓإِبۡرَٰهِيمُۖ لَئِن لَّمۡ تَنتَهِ لَأَرۡجُمَنَّكَۖ وَٱهۡجُرۡنِي مَلِيّٗا
Azer, oğlu İbrahim -aleyhisselam-'a şöyle dedi: "Ey İbrahim! Sen benim ibadet ettiğim ilahlarımdan mı yüz çeviriyorsun? Eğer ilahlarıma sövmeyi terk etmezsen seni mutlaka taşlarım. Uzun bir zaman benden uzak ol, benimle konuşma, benimle aynı ortamda da olma."
Tefsiret në gjuhën arabe:
قَالَ سَلَٰمٌ عَلَيۡكَۖ سَأَسۡتَغۡفِرُ لَكَ رَبِّيٓۖ إِنَّهُۥ كَانَ بِي حَفِيّٗا
İbrahim -aleyhisselam- babasına şöyle dedi: "Benden selam olsun sana, benden hoşnut olmadığın şey sana ulaşmaz. Rabbimden senin için hidayet ve bağışlanma dileyeceğim. Şüphesiz ki, O -Subhanehu ve Teâlâ- bana karşı çok lütufkârdır."
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَأَعۡتَزِلُكُمۡ وَمَا تَدۡعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَأَدۡعُواْ رَبِّي عَسَىٰٓ أَلَّآ أَكُونَ بِدُعَآءِ رَبِّي شَقِيّٗا
Sizi ve Allah'tan başka ilah edinip ibadet ettiğiniz ilahlarınızı terk ediyorum. Hiçbir şeyi ortak koşmadığım Rabbime dua ediyorum. Dua ettiğimde beni men etmeyeceğini ve bu duam ile bedbahtlardan olmayacağımı ümit ediyorum.
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَلَمَّا ٱعۡتَزَلَهُمۡ وَمَا يَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ وَهَبۡنَا لَهُۥٓ إِسۡحَٰقَ وَيَعۡقُوبَۖ وَكُلّٗا جَعَلۡنَا نَبِيّٗا
Onları ve ibadet ettikleri ilahlarını terk edince, ehlini kaybetmesine karşılık olarak ona oğlu İshak'ı bağışladık. Ve ona torunu Yakup'u bahşettik. Onlardan her ikisini de peygamber kıldık.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَوَهَبۡنَا لَهُم مِّن رَّحۡمَتِنَا وَجَعَلۡنَا لَهُمۡ لِسَانَ صِدۡقٍ عَلِيّٗا
Onlara, peygamberlikle birlikte birçok hayrı rahmetimizden bağışladık. Kulların dilinde sürekli olarak hayırla yâd edilmelerini sağladık.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَٱذۡكُرۡ فِي ٱلۡكِتَٰبِ مُوسَىٰٓۚ إِنَّهُۥ كَانَ مُخۡلَصٗا وَكَانَ رَسُولٗا نَّبِيّٗا
-Ey Resul!- Sana indirilen Kur'an'da Musa -aleyhisselam-'ın haberini de zikret. O seçilmiş seçkin bir kul, resul ve nebiydi.
Tefsiret në gjuhën arabe:
Dobitë e ajeteve të kësaj faqeje:
• لما كان اعتزال إبراهيم لقومه مشتركًا فيه مع سارة، ناسب أن يذكر هبتهما المشتركة وحفيدهما، ثم جاء ذكر إسماعيل مستقلًّا مع أن الله وهبه إياه قبل إسحاق.
İbrahim -aleyhisselam- hanımı Sâre ile birlikte kavminden uzaklaşıp, ayrıldı. Bundan dolayı ayette her ikisine birden verilen çocuk ve torunun hatırlatılması bu yönden uygun oldu. Ardından Allah Teâlâ İbrahim -aleyhisselam-'a İsmail -aleyhisselam-'ı bahşettiğini tek olarak zikretti. Hâlbuki İsmail'i İshak'tan önce bahşetmiştir.

• التأدب واللطف والرفق في محاورة الوالدين واختيار أفضل الأسماء في مناداتهما.
Ana-baba ile konuşurken şefkatli, yumuşak ve edepli olmak ve onlara seslenirken en güzel isimlerin seçilmesi gerekir.

• المعاصي تمنع العبد من رحمة الله، وتغلق عليه أبوابها، كما أن الطاعة أكبر الأسباب لنيل رحمته.
Günahlar insanın, Yüce Allah'ın rahmetine ulaşmasına engel olup, üzerine rahmet kapılarının kapanmasına sebep olur. Yüce Allah'a itaat etmek ise O'nun rahmetine nail olunacak en büyük sebeplerden birisidir.

• وعد الله كل محسن أن ينشر له ثناءً صادقًا بحسب إحسانه، وإبراهيم عليه السلام وذريته من أئمة المحسنين.
Allah Teâlâ iyilik yapana ihsanı ölçüsünde hayırla yâd edilmeyi vadetmiştir. İbrahim -aleyhisselam- ve zürriyeti, muhsinlerin önderlerindendir.

وَنَٰدَيۡنَٰهُ مِن جَانِبِ ٱلطُّورِ ٱلۡأَيۡمَنِ وَقَرَّبۡنَٰهُ نَجِيّٗا
Musa -aleyhisselam-'ın durduğu yere göre Tur dağının sağ tarafından seslendik. Konuşmak için onu yakınlaştırdık. Öyle ki Yüce Allah kelamını ona işittirdi.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَوَهَبۡنَا لَهُۥ مِن رَّحۡمَتِنَآ أَخَاهُ هَٰرُونَ نَبِيّٗا
Ona olan rahmetimiz ve nimetimizin sonucu olarak kardeşi Harun -aleyhisselam-'ı peygamber kıldık. Zira o Rabbinden kardeşinin peygamber olmasını dilediği zaman duasına icabet edildi.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَٱذۡكُرۡ فِي ٱلۡكِتَٰبِ إِسۡمَٰعِيلَۚ إِنَّهُۥ كَانَ صَادِقَ ٱلۡوَعۡدِ وَكَانَ رَسُولٗا نَّبِيّٗا
-Ey Resul!- Sana indirilen Kur'an'da İsmail -aleyhisselam-'ın haberini de zikret. O doğru sözlü bir kimse idi. Bir vaatte bulunsa onu yerine getirirdi. Bir resul, bir nebi idi.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَكَانَ يَأۡمُرُ أَهۡلَهُۥ بِٱلصَّلَوٰةِ وَٱلزَّكَوٰةِ وَكَانَ عِندَ رَبِّهِۦ مَرۡضِيّٗا
Ailesine namazı kılmayı ve zekâtı vermeyi emrederdi. Rabbinin yanında razı olunan birisiydi.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَٱذۡكُرۡ فِي ٱلۡكِتَٰبِ إِدۡرِيسَۚ إِنَّهُۥ كَانَ صِدِّيقٗا نَّبِيّٗا
-Ey Resul!- Sana indirilen Kur'an'da İdris -aleyhisselam-'ın haberini de zikret. Şüphesiz ki o, çok doğru sözlü, Allah'ın ayetlerini tasdik eden, Yüce Allah'ın katından gönderilmiş bir peygamberdi.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَرَفَعۡنَٰهُ مَكَانًا عَلِيًّا
Kendisine vermiş olduğumuz peygamberlikle onun zikrini yücelttik. O, yüksek bir makamdaydı.
Tefsiret në gjuhën arabe:
أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ أَنۡعَمَ ٱللَّهُ عَلَيۡهِم مِّنَ ٱلنَّبِيِّـۧنَ مِن ذُرِّيَّةِ ءَادَمَ وَمِمَّنۡ حَمَلۡنَا مَعَ نُوحٖ وَمِن ذُرِّيَّةِ إِبۡرَٰهِيمَ وَإِسۡرَٰٓءِيلَ وَمِمَّنۡ هَدَيۡنَا وَٱجۡتَبَيۡنَآۚ إِذَا تُتۡلَىٰ عَلَيۡهِمۡ ءَايَٰتُ ٱلرَّحۡمَٰنِ خَرُّواْۤ سُجَّدٗاۤ وَبُكِيّٗا۩
Bu surede Zekeriya -aleyhisselam-'ın zikri ile başlayıp İdris -aleyhisselam- ile biten ismi zikredilen herkes Âdem -aleyhisselam-'ın, Nuh -aleyhisselam- ile gemide taşıdığımız kimselerin, İbrahim ve Yakup -aleyhimesselam-'ın ve İslam'a muvaffak kıldığımız kimselerin soyundan gelen Allah'ın peygamberlikle nimetlendirdiği kimselerdir. Onları seçip peygamberler kıldık. Allah Teâlâ'nın ayetleri okunurken duyduklarında Yüce Allah'ın korkusundan ağlayarak secdeye kapanırlardı.
Tefsiret në gjuhën arabe:
۞ فَخَلَفَ مِنۢ بَعۡدِهِمۡ خَلۡفٌ أَضَاعُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَٱتَّبَعُواْ ٱلشَّهَوَٰتِۖ فَسَوۡفَ يَلۡقَوۡنَ غَيًّا
Bu seçilmiş peygamberlerin ardından sapıklık ve kötülüğe tabi olan bir nesil geldi. Namazı zayi ederek istenilen şekilde kılmadılar. Zina gibi nefislerinin arzuladığı günahları işlediler. Onlar cehennem ve hüsrana uğrayarak şer ile karşılaşacaklardır.
Tefsiret në gjuhën arabe:
إِلَّا مَن تَابَ وَءَامَنَ وَعَمِلَ صَٰلِحٗا فَأُوْلَٰٓئِكَ يَدۡخُلُونَ ٱلۡجَنَّةَ وَلَا يُظۡلَمُونَ شَيۡـٔٗا
İhmalkâr ve gevşek davranışlarından dolayı tövbe eden ve Allah'a iman edip salih amel işleyenler müstesnadır. Bu vasıflarla nitelenenler cennete girecek, yapmış oldukları amelleri az olsa bile ecirleri eksilmeyecektir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
جَنَّٰتِ عَدۡنٍ ٱلَّتِي وَعَدَ ٱلرَّحۡمَٰنُ عِبَادَهُۥ بِٱلۡغَيۡبِۚ إِنَّهُۥ كَانَ وَعۡدُهُۥ مَأۡتِيّٗا
Rahman’ın salih kullarına görmedikleri halde gireceklerine dair vadettiği yerleşip kalacakları cennetleridir. Onlar bu cennetleri görmedikleri halde iman etmiştir. Allah'ın cenneti vadetmesi -gayb olsa bile- geleceği hususunda hiçbir şüphe yoktur.
Tefsiret në gjuhën arabe:
لَّا يَسۡمَعُونَ فِيهَا لَغۡوًا إِلَّا سَلَٰمٗاۖ وَلَهُمۡ رِزۡقُهُمۡ فِيهَا بُكۡرَةٗ وَعَشِيّٗا
Orada boş ve çirkin söz işitmezler. Bilakis birbirlerine verdikleri selamı ve meleklerin verdiği selamı işitirler. Orada canlarının çektiği yemekler sabah akşam onlara sunulur.
Tefsiret në gjuhën arabe:
تِلۡكَ ٱلۡجَنَّةُ ٱلَّتِي نُورِثُ مِنۡ عِبَادِنَا مَن كَانَ تَقِيّٗا
İşte bu vasıflarla nitelendirilen cennet, emirleri yerine getirip yasaklardan sakınan kullarımıza miras olarak vereceğiz.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَمَا نَتَنَزَّلُ إِلَّا بِأَمۡرِ رَبِّكَۖ لَهُۥ مَا بَيۡنَ أَيۡدِينَا وَمَا خَلۡفَنَا وَمَا بَيۡنَ ذَٰلِكَۚ وَمَا كَانَ رَبُّكَ نَسِيّٗا
-Ey Cibril!- Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e de ki: Şüphesiz ki melekler kendi isteğiyle inmezler. Ancak Allah'ın emri ile inerler. İlerideki ahiret işleri, geride bıraktığımız dünya işleri, dünya ve ahiret arasındaki her iş ancak Yüce Allah'a aittir. -Ey Resul!- Rabbin hiçbir şeyi unutmuş değildir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
Dobitë e ajeteve të kësaj faqeje:
• حاجة الداعية دومًا إلى أنصار يساعدونه في دعوته.
Davetçinin davetinde kendisine yardımcı olacak kimselere her zaman ihtiyacı vardır.

• إثبات صفة الكلام لله تعالى.
Allah Teâlâ'ya kelam sıfatı ispat edilmiştir.

• صدق الوعد محمود، وهو من خلق النبيين والمرسلين، وضده وهو الخُلْف مذموم.
Vaadinde doğru sözlü olmak övülmüştür. Bu resul ve peygamberlerin ahlakıdır. Bunun zıddı olan sözünde durmamak ise yerilmiş bir ahlaktır.

• إن الملائكة رسل الله بالوحي لا تنزل على أحد من الأنبياء والرسل من البشر إلا بأمر الله.
Melekler Yüce Allah'ın elçileridir, insanlardan olan resul ve peygamberlerden hiçbirine Allah'ın emri olmaksızın inmezler.

رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَهُمَا فَٱعۡبُدۡهُ وَٱصۡطَبِرۡ لِعِبَٰدَتِهِۦۚ هَلۡ تَعۡلَمُ لَهُۥ سَمِيّٗا
Göklerin ve yerin yaratıcısı O'dur. O ikisinin sahibi ve işlerini yönetendir. O ikisinin arasındakileri yaratan, sahibi ve işlerini idare edendir. Yalnızca O'na ibadet et. İbadeti yalnızca hak eden O'dur. Ona ibadette sebat et/devam et. İbadette O'na ortak olacak bir eşi ve benzeri yoktur.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَيَقُولُ ٱلۡإِنسَٰنُ أَءِذَا مَا مِتُّ لَسَوۡفَ أُخۡرَجُ حَيًّا
Yeniden dirilmeyi inkâr eden kâfir alaya alarak şöyle der: "Ben öldükten sonra mı diriltilip, kabrimden ikinci bir hayat için çıkarılacağım? Şüphesiz bu uzak bir şeydir."
Tefsiret në gjuhën arabe:
أَوَلَا يَذۡكُرُ ٱلۡإِنسَٰنُ أَنَّا خَلَقۡنَٰهُ مِن قَبۡلُ وَلَمۡ يَكُ شَيۡـٔٗا
Yeniden dirilmeyi inkâr eden, o hiçbir şey değilken kendisini yarattığımızı düşünmez mi? İlk yaratılışı, ikinci yaratılışa delil getirmiştir. Bununla birlikte ikinci yaratılış daha kolay ve basittir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَوَرَبِّكَ لَنَحۡشُرَنَّهُمۡ وَٱلشَّيَٰطِينَ ثُمَّ لَنُحۡضِرَنَّهُمۡ حَوۡلَ جَهَنَّمَ جِثِيّٗا
-Ey Resul!- Rabbine ant olsun olsun ki onları sapıklığa sürükleyen şeytanlarıyla birlikte kabirlerinden mahşere çıkaracağız. Sonra onları zelil, dizleri üzerine çökmüş olarak cehennemin kapısına doğru sürükleyeceğiz.
Tefsiret në gjuhën arabe:
ثُمَّ لَنَنزِعَنَّ مِن كُلِّ شِيعَةٍ أَيُّهُمۡ أَشَدُّ عَلَى ٱلرَّحۡمَٰنِ عِتِيّٗا
Sonra her sapık topluluktan en isyankar olanlarını şiddetli ve sert bir şekilde çekip çıkarırız. Onlar o topluluğun önderleridir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
ثُمَّ لَنَحۡنُ أَعۡلَمُ بِٱلَّذِينَ هُمۡ أَوۡلَىٰ بِهَا صِلِيّٗا
Sonra biz cehenneme girmeye, sıcağına ve sıkıntılarına dayanmaya daha layık olan kimseleri bilmekteyiz.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَإِن مِّنكُمۡ إِلَّا وَارِدُهَاۚ كَانَ عَلَىٰ رَبِّكَ حَتۡمٗا مَّقۡضِيّٗا
-Ey İnsanlar!- Cehennemin ortasına kurulmuş Sırat köprüsünden geçmeyecek kimse kalmayacaktır. Bu geçiş Allah'ın kesin bir hükme bağladığı bir husustur. O'nun bu hükmünü kimse geri çeviremez.
Tefsiret në gjuhën arabe:
ثُمَّ نُنَجِّي ٱلَّذِينَ ٱتَّقَواْ وَّنَذَرُ ٱلظَّٰلِمِينَ فِيهَا جِثِيّٗا
Sonra Sırat köprüsünden bu geçişin ardından Rablerinin emirlerini yerine getirip yasaklarından sakınarak korkanları selamette kılacağız. Zalimleri diz üstü çökmüş bir vaziyette bırakırız. Ondan kaçmaya güç yetiremeyeceklerdir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَإِذَا تُتۡلَىٰ عَلَيۡهِمۡ ءَايَٰتُنَا بَيِّنَٰتٖ قَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لِلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ أَيُّ ٱلۡفَرِيقَيۡنِ خَيۡرٞ مَّقَامٗا وَأَحۡسَنُ نَدِيّٗا
İnsanlara resulümüze indirilen apaçık ayetler okunduğunda, kâfirler Müminlere şöyle dediler: "Kalacak ve yerleşecek, meclis ve topluluk bakımından hangimizin grubu daha hayırlıdır. Bizim grubumuz mu sizin grubunuz mu?"
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَكَمۡ أَهۡلَكۡنَا قَبۡلَهُم مِّن قَرۡنٍ هُمۡ أَحۡسَنُ أَثَٰثٗا وَرِءۡيٗا
Bu kâfirlerden önce içinde bulundukları maddi imkanların üstünlüğü ile övünen nice ümmetleri helak ettik. Onlardan daha çok servete sahip, güzelliğinden dolayı görünüş olarak daha güzel elbiseler giyen kimselerdi ve nimetler içinde yüzüyorlardı.
Tefsiret në gjuhën arabe:
قُلۡ مَن كَانَ فِي ٱلضَّلَٰلَةِ فَلۡيَمۡدُدۡ لَهُ ٱلرَّحۡمَٰنُ مَدًّاۚ حَتَّىٰٓ إِذَا رَأَوۡاْ مَا يُوعَدُونَ إِمَّا ٱلۡعَذَابَ وَإِمَّا ٱلسَّاعَةَ فَسَيَعۡلَمُونَ مَنۡ هُوَ شَرّٞ مَّكَانٗا وَأَضۡعَفُ جُندٗا
-Ey Resul!- De ki: "Kim sapıklık içinde debeleniyorsa, Rahman onun sapıklığı artana kadar mühlet verir. Dünyada kendilerine vadedilen azabı ya da kıyamete ertelenen azabı bizzat gördüklerinde kimin yerinin daha kötü olduğunu ve yardımcısının az olacağını anlayacaklar. Onların grubu mu yoksa Müminlerin grubu mu?"
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَيَزِيدُ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ٱهۡتَدَوۡاْ هُدٗىۗ وَٱلۡبَٰقِيَٰتُ ٱلصَّٰلِحَٰتُ خَيۡرٌ عِندَ رَبِّكَ ثَوَابٗا وَخَيۡرٞ مَّرَدًّا
Sapıklıklarını arttırmaları için onlara mühlet vermesinin karşılığında, Yüce Allah hidayet bulanların iman ve itaatlerini artırır. -Ey Resul!- Rabbinin katında, karşılık ve hayırlı akıbet bakımından ebedî saadete götüren salih ameller daha faydalıdır.
Tefsiret në gjuhën arabe:
Dobitë e ajeteve të kësaj faqeje:
• على المؤمنين الاشتغال بما أمروا به والاستمرار عليه في حدود المستطاع.
Müminlerin emrolundukları şeyle meşgul olup, güçleri ölçüsünde bunları yapmaya devam etmeleri gerekir.

• وُرُود جميع الخلائق على النار - أي: المرور على الصراط، لا الدخول في النار - أمر واقع لا محالة.
Bütün insanlar Cehennem'e uğraması yani Sırat Köprüsü'nden geçecekler demektir. Yoksa bununla tüm insanların Cehennem'e girecekleri ifade edilmemektedir. Bu olay, üzerinde şüphe bulunmayan bir gerçektir.

• أن معايير الدين ومفاهيمه الصحيحة تختلف عن تصورات الجهلة والعوام.
Dinin ortaya koyduğu mana ve kriterler, cahil ve avam kimselerin tasavvur ettiklerinden farklıdır.

• من كان غارقًا في الضلالة متأصلًا في الكفر يتركه الله في طغيان جهله وكفره، حتى يطول اغتراره، فيكون ذلك أشد لعقابه.
Kim sapıklıkta boğulur ve küfürde kök salarsa, Yüce Allah o kimseyi küfür ve cehalet bataklığında terk eder. Böylece aldanması artar ve bundan dolayı cezası da şiddetli olur.

• يثبّت الله المؤمنين على الهدى، ويزيدهم توفيقًا ونصرة، وينزل من الآيات ما يكون سببًا لزيادة اليقين مجازاةً لهم.
Yüce Allah Müminleri hidayet üzere sabit kılar. Başarı ve desteklerini arttırır ve onlara mükâfaat olması için kesin inançlarını arttıracak mucizeler indirir.

أَفَرَءَيۡتَ ٱلَّذِي كَفَرَ بِـَٔايَٰتِنَا وَقَالَ لَأُوتَيَنَّ مَالٗا وَوَلَدًا
-Ey Resul!- Delillerimiz ve tehdidimiz hakkında kâfir olup: "Ben ölüp yeniden diriltildiğimde bana çok mal ve evlat verilecek!" diyen kimseyi gördün mü?
Tefsiret në gjuhën arabe:
أَطَّلَعَ ٱلۡغَيۡبَ أَمِ ٱتَّخَذَ عِندَ ٱلرَّحۡمَٰنِ عَهۡدٗا
O gaybı bildi de elinde bir kanıt olduğu için mi böyle söyledi? Yoksa Rabbinden kendisini cennete girdireceğine, mal ve evlat verileceğine dair bir söz mü aldı?
Tefsiret në gjuhën arabe:
كَلَّاۚ سَنَكۡتُبُ مَا يَقُولُ وَنَمُدُّ لَهُۥ مِنَ ٱلۡعَذَابِ مَدّٗا
İş onun iddia ettiği gibi değildir. Onun söylediklerini de yaptıklarını da yazacağız. Batıl bir iddiada bulunduğu için azabına azap katacağız.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَنَرِثُهُۥ مَا يَقُولُ وَيَأۡتِينَا فَرۡدٗا
Biz onu helak ettikten sonra bıraktığı malının ve evlatlarının mirasçısı olacağız. Kıyamet günü keyif sürdüğü malı ve makamı kendisinden alınmış bir şekilde tek başına bize gelecektir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَٱتَّخَذُواْ مِن دُونِ ٱللَّهِ ءَالِهَةٗ لِّيَكُونُواْ لَهُمۡ عِزّٗا
Kendilerine yardım edip destekçi olsunlar diye müşrikler, Allah'tan başka ilahlar edindiler.
Tefsiret në gjuhën arabe:
كَلَّاۚ سَيَكۡفُرُونَ بِعِبَادَتِهِمۡ وَيَكُونُونَ عَلَيۡهِمۡ ضِدًّا
İş onların iddia ettiği gibi değildir. Allah'tan başka ibadet ettikleri bu ilahları, kıyamet günü müşriklerin kendilerine yaptığı ibadeti inkâr edecek, onlardan uzak olacaklar ve onların düşmanı olacaklardır.
Tefsiret në gjuhën arabe:
أَلَمۡ تَرَ أَنَّآ أَرۡسَلۡنَا ٱلشَّيَٰطِينَ عَلَى ٱلۡكَٰفِرِينَ تَؤُزُّهُمۡ أَزّٗا
-Ey Resul!- Şeytanları kâfirlere gönderdiğimizi bilmez misin? Onları kâfirlere musallat ettik. Böylece onları günah işlemeye kışkırtıp, Allah'ın dininden uzaklaştırmak için harekete geçirdiler.
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَلَا تَعۡجَلۡ عَلَيۡهِمۡۖ إِنَّمَا نَعُدُّ لَهُمۡ عَدّٗا
-Ey Resul!- Onların helak edilmelerini Allah Teâlâ'dan istemede aceleci davranma. Biz onların günlerini sayıyor ve onlara verilen müddet bittiğinde hak ettikleri cezayı vereceğiz.
Tefsiret në gjuhën arabe:
يَوۡمَ نَحۡشُرُ ٱلۡمُتَّقِينَ إِلَى ٱلرَّحۡمَٰنِ وَفۡدٗا
-Ey Rasûl!- Rablerinin emirlerini yerine getirip yasaklarından sakınan müttakileri, kıyamet günü ikram edilip hürmet edilen konuklar olarak Rablerinin huzurunda toplayacağımız günü hatırla.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَنَسُوقُ ٱلۡمُجۡرِمِينَ إِلَىٰ جَهَنَّمَ وِرۡدٗا
Günahkârları ise susamış oldukları halde cehenneme süreriz.
Tefsiret në gjuhën arabe:
لَّا يَمۡلِكُونَ ٱلشَّفَٰعَةَ إِلَّا مَنِ ٱتَّخَذَ عِندَ ٱلرَّحۡمَٰنِ عَهۡدٗا
Kâfirler kıyamet gününde birbirlerine şefaat etme yetkisine sahip olamayacaklar. Ancak dünyada Allah'a ve resullerine iman etmelerinden dolayı kendilerine söz verilenlere bu yetki verilecektir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَقَالُواْ ٱتَّخَذَ ٱلرَّحۡمَٰنُ وَلَدٗا
Yahudiler, Hristiyanlar ve bazı müşrikler: "Rahman, çocuk edindi." dediler.
Tefsiret në gjuhën arabe:
لَّقَدۡ جِئۡتُمۡ شَيۡـًٔا إِدّٗا
- Ey bu sözü söyleyenler!- Çok büyük bir şey ile geldiniz.
Tefsiret në gjuhën arabe:
تَكَادُ ٱلسَّمَٰوَٰتُ يَتَفَطَّرۡنَ مِنۡهُ وَتَنشَقُّ ٱلۡأَرۡضُ وَتَخِرُّ ٱلۡجِبَالُ هَدًّا
Bu kötü sözden dolayı neredeyse gök parçalanacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp yerle bir olacaktı.
Tefsiret në gjuhën arabe:
أَن دَعَوۡاْ لِلرَّحۡمَٰنِ وَلَدٗا
Bunların hepsi Rahman'a çocuk isnat etmelerinden dolayıdır. Allah Teâlâ onların bu söylediklerinin ötesindedir, yücedir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَمَا يَنۢبَغِي لِلرَّحۡمَٰنِ أَن يَتَّخِذَ وَلَدًا
Bundan münezzeh olduğu için Rahman'ın çocuk edinmesi O'na yakışmaz
Tefsiret në gjuhën arabe:
إِن كُلُّ مَن فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ إِلَّآ ءَاتِي ٱلرَّحۡمَٰنِ عَبۡدٗا
Göklerde ve yerde bulunan melek, insan ve cinlerden herkes kıyamet günü boyun eğerek Rabbinin huzuruna gelecektir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
لَّقَدۡ أَحۡصَىٰهُمۡ وَعَدَّهُمۡ عَدّٗا
Allah Teâlâ, onları ilmiyle kuşatmış ve tek tek saymıştır. Onlar ile alakalı hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَكُلُّهُمۡ ءَاتِيهِ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ فَرۡدًا
Onlardan her biri kıyamet günü malı ve kendisine yardım edecek birisi olmadan tek başına gelecektir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
Dobitë e ajeteve të kësaj faqeje:
• تدل الآيات على سخف الكافر وسَذَاجة تفكيره، وتَمَنِّيه الأماني المعسولة، وهو سيجد نقيضها تمامًا في عالم الآخرة.
Ayetler kâfirin akılsızlığına ve düşüncesindeki saflığına ve tatlı hayaller içinde olduklarına delalet etmektedir. O, ahiret hayatında bunun tam tersini bulacaktır.

• سلَّط الله الشياطين على الكافرين بالإغواء والإغراء بالشر، والإخراج من الطاعة إلى المعصية.
Allah Teâlâ, kötülük ile kışkırtıp aldatmaları ve itaatten çıkarıp günahlara sürüklemeleri için şeytanları, kâfirlerin üzerine musallat etmiştir.

• أهل الفضل والعلم والصلاح يشفعون بإذن الله يوم القيامة.
İlim, fazilet ve takva sahipleri Allah'ın izniyle kıyamet gününde şefaat edeceklerdir.

إِنَّ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ سَيَجۡعَلُ لَهُمُ ٱلرَّحۡمَٰنُ وُدّٗا
Şüphesiz Allah'a iman edip Allah Teâlâ'nın katında razı olunan salih amel işleyenler için Yüce Allah, onlara kendi sevgisini verecek ve onları kullarına sevdirecek bir sevgi var edecektir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
فَإِنَّمَا يَسَّرۡنَٰهُ بِلِسَانِكَ لِتُبَشِّرَ بِهِ ٱلۡمُتَّقِينَ وَتُنذِرَ بِهِۦ قَوۡمٗا لُّدّٗا
-Ey Resul!- Emirlerimi yerine getirip, yasaklarımdan sakınan muttakileri müjdelemen, hakka itaat etmede kibirlenen ve husumette şiddetli olan kavmi kendisi ile korkutman için bu Kur'an'ı senin diline indirerek kolaylaştırdık.
Tefsiret në gjuhën arabe:
وَكَمۡ أَهۡلَكۡنَا قَبۡلَهُم مِّن قَرۡنٍ هَلۡ تُحِسُّ مِنۡهُم مِّنۡ أَحَدٍ أَوۡ تَسۡمَعُ لَهُمۡ رِكۡزَۢا
Senin kavminden önce nice kavimleri helak ettik. Bugün o kavimlerden birini hissediyor musun? Onlara ait en ufak bir ses işitiyor musun? Allah izin verdiğinde onlara isabet eden başkalarına da isabet edebilir.
Tefsiret në gjuhën arabe:
Dobitë e ajeteve të kësaj faqeje:
• ليس إنزال القرآن العظيم لإتعاب النفس في العبادة، وإذاقتها المشقة الفادحة، وإنما هو كتاب تذكرة ينتفع به الذين يخشون ربهم.
Azim olan Kur'an, ibadet edilirken nefsi yormak ve onu ağır bir zorluk içine düşürmek için indirilmemiştir. Ancak o, Rablerinden korkanların istifade edip öğüt almaları için indirilen bir kitaptır.

• قَرَن الله بين الخلق والأمر، فكما أن الخلق لا يخرج عن الحكمة؛ فكذلك لا يأمر ولا ينهى إلا بما هو عدل وحكمة.
Yüce Allah, yaratmayı ve emretmeyi bir arada zikretmiştir. Nasıl ki yaratması hikmetin dışına çıkmıyorsa, aynı şekilde emretmesi ve yasaklaması da adalet ve hikmet iledir.

• على الزوج واجب الإنفاق على الأهل (المرأة) من غذاء وكساء ومسكن ووسائل تدفئة وقت البرد.
Kocanın ehline (hanımına) yiyecek, giyecek, kalacak yer ve kışın ısınacak alet ve araçları infak etmesi farzdır.

 
Përkthimi i kuptimeve Surja: Suretu Merjem
Përmbajtja e sureve Numri i faqes
 
Përkthimi i kuptimeve të Kuranit Fisnik - El Muhtesar fi tefsir el Kuran el Kerim - Përkthimi turqisht - Përmbajtja e përkthimeve

Libri "El Muhtesar fi tefsir el Kuran el Kerim" i përkthyer në turqisht - Botuar nga Qendra e Tefsirit për Studime Kuranore.

Mbyll