மொழிபெயர்ப்பு அத்தியாயம் ஸூரா அல்முர்ஸலாத் - துருக்கிய மொழிபெயர்ப்பு - டாக்டர். அலி ஓஸ்க் மற்றும் பலர் - அல்குர்ஆன் கலைக்களஞ்சியம்

Sûretu'l-Mürselât

வசனம்: 1

وَٱلۡمُرۡسَلَٰتِ عُرۡفٗا

Yemin olsun, (iyiliklerle) birbiri peşinden gönderilenlere;

வசனம்: 2

فَٱلۡعَٰصِفَٰتِ عَصۡفٗا

Şiddetle eserek (zararlıları) savurup atanlara;

வசனம்: 3

وَٱلنَّٰشِرَٰتِ نَشۡرٗا

(Hakikat ve hayırları) yaydıkça yayanlara;

வசனம்: 4

فَٱلۡفَٰرِقَٰتِ فَرۡقٗا

(Hak ile batılı) birbirinden iyice ayıranlara;

வசனம்: 5

فَٱلۡمُلۡقِيَٰتِ ذِكۡرًا

öğüt telkin edenlere;

வசனம்: 6

عُذۡرًا أَوۡ نُذۡرًا

(Allah'a yönelenleri) arıtmak, (kötüleri) sakındırmak için.

வசனம்: 7

إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَٰقِعٞ

Bilin ki size vadolunan şey gerçekleşecek!

வசனம்: 8

فَإِذَا ٱلنُّجُومُ طُمِسَتۡ

Yıldızların ışığı söndürüldüğü,

வசனம்: 9

وَإِذَا ٱلسَّمَآءُ فُرِجَتۡ

gökkubbe yarıldığı,

வசனம்: 10

وَإِذَا ٱلۡجِبَالُ نُسِفَتۡ

dağlar ufalanıp savrulduğu

வசனம்: 11

وَإِذَا ٱلرُّسُلُ أُقِّتَتۡ

ve peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyamet kopmuştur).

வசனம்: 12

لِأَيِّ يَوۡمٍ أُجِّلَتۡ

(Bu alâmetler) hangi vakte ertelenmiştir?

வசனம்: 13

لِيَوۡمِ ٱلۡفَصۡلِ

Hüküm gününe. @திருத்தம் செய்யப்பட்டது

மூலம்(அசல் உரை)Ayırım gününe. வேறுபாட்டை எடுத்துப் பார்க்கவும்

வசனம்: 14

وَمَآ أَدۡرَىٰكَ مَا يَوۡمُ ٱلۡفَصۡلِ

(Rasûlüm!) Hüküm gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin! (O gün insanlar amellerine göre Cennet yahut Cehennem'e sevkedilirler) @திருத்தம் செய்யப்பட்டது

மூலம்(அசல் உரை)(Rasûlüm!) Ayırım gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin! வேறுபாட்டை எடுத்துப் பார்க்கவும்

வசனம்: 15

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ

O gün (Peygamber'i ve ahireti) yalan sayanların vay haline!

வசனம்: 16

أَلَمۡ نُهۡلِكِ ٱلۡأَوَّلِينَ

Biz, (bunlar gibi inkârcı olan) öncekileri helâk etmedik mi?

வசனம்: 17

ثُمَّ نُتۡبِعُهُمُ ٱلۡأٓخِرِينَ

Sonra arkadakileri de onların ardına takacağız.

வசனம்: 18

كَذَٰلِكَ نَفۡعَلُ بِٱلۡمُجۡرِمِينَ

İşte biz suçlulara böyle yaparız!

வசனம்: 19

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ

O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline! 

வசனம்: 20

أَلَمۡ نَخۡلُقكُّم مِّن مَّآءٖ مَّهِينٖ

(Ey insanlar!) Biz sizi dayanıksız bir sudan yaratmadık mı?

வசனம்: 21

فَجَعَلۡنَٰهُ فِي قَرَارٖ مَّكِينٍ

İşte o suyu, sağlam bir yere yerleştirdik.

வசனம்: 22

إِلَىٰ قَدَرٖ مَّعۡلُومٖ

Belli bir süreye kadar…

வசனம்: 23

فَقَدَرۡنَا فَنِعۡمَ ٱلۡقَٰدِرُونَ

Biz buna güç yetirmişizdir. Ve bizim gücümüz ne büyüktür!

வசனம்: 24

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ

O gün (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

வசனம்: 25

أَلَمۡ نَجۡعَلِ ٱلۡأَرۡضَ كِفَاتًا

Biz, yeryüzünü toplanma yeri yapmadık mı?

வசனம்: 26

أَحۡيَآءٗ وَأَمۡوَٰتٗا

Dirilere ve ölülere.

வசனம்: 27

وَجَعَلۡنَا فِيهَا رَوَٰسِيَ شَٰمِخَٰتٖ وَأَسۡقَيۡنَٰكُم مَّآءٗ فُرَاتٗا

Yeryüzünde haşmetli dağlar yarattık, sizlere tatlı sular içirdik.

வசனம்: 28

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ

O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

வசனம்: 29

ٱنطَلِقُوٓاْ إِلَىٰ مَا كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ

(İnkarcılara o gün şöyle denilir:) yalan sayageldiğiniz azaba doğru gidin!

வசனம்: 30

ٱنطَلِقُوٓاْ إِلَىٰ ظِلّٖ ذِي ثَلَٰثِ شُعَبٖ

Üç kola ayrılmış, (ama) bir gölgeye gidin.

வசனம்: 31

لَّا ظَلِيلٖ وَلَا يُغۡنِي مِنَ ٱللَّهَبِ

Ne gölgelendiren, ne de alevden koruyan.

வசனம்: 32

إِنَّهَا تَرۡمِي بِشَرَرٖ كَٱلۡقَصۡرِ

O, saray gibi kocaman kıvılcım saçar.

வசனம்: 33

كَأَنَّهُۥ جِمَٰلَتٞ صُفۡرٞ

Her bir kıvılcım, sanki birer sarı deve gibidir.

வசனம்: 34

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ

O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

வசனம்: 35

هَٰذَا يَوۡمُ لَا يَنطِقُونَ

Bu, (kâfirlerin) konuşamayacağı bir gündür.

வசனம்: 36

وَلَا يُؤۡذَنُ لَهُمۡ فَيَعۡتَذِرُونَ

Onlara izin de verilmez ki (sözde) mazeretlerini beyan etsinler.

வசனம்: 37

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ

O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

வசனம்: 38

هَٰذَا يَوۡمُ ٱلۡفَصۡلِۖ جَمَعۡنَٰكُمۡ وَٱلۡأَوَّلِينَ

(O zaman şöyle denir:) Bu, ayırım günüdür. Sizi ve sizden öncekileri bir araya getirdik.

வசனம்: 39

فَإِن كَانَ لَكُمۡ كَيۡدٞ فَكِيدُونِ

(Azaptan kurtulmanız için) bir hileniz varsa, gösterin bana hilenizi!

வசனம்: 40

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ

O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

வசனம்: 41

إِنَّ ٱلۡمُتَّقِينَ فِي ظِلَٰلٖ وَعُيُونٖ

Şüphesiz (o gün) takvâ sahipleri, gölgeliklerde ve pınar başlarında,

வசனம்: 42

وَفَوَٰكِهَ مِمَّا يَشۡتَهُونَ

canlarının çektiğinden çeşit çeşit meyveler (arasında olacaklardır.)

வசனம்: 43

كُلُواْ وَٱشۡرَبُواْ هَنِيٓـَٔۢا بِمَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ

(Kendilerine:) «İşlediklerinizin karşılığı olarak şimdi âfîyetle yiyin için» (denir).

வசனம்: 44

إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡمُحۡسِنِينَ

İşte, biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.

வசனம்: 45

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ

O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

வசனம்: 46

كُلُواْ وَتَمَتَّعُواْ قَلِيلًا إِنَّكُم مُّجۡرِمُونَ

(Ey inkârcılar!) yiyiniz, (dünyadan) faydalanınız biraz! Gerçek şu ki, sizler suçlusunuz!

வசனம்: 47

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ

O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

வசனம்: 48

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱرۡكَعُواْ لَا يَرۡكَعُونَ

Onlar, kendilerine: «Allah'ın huzurunda eğilin!» denildiği vakit eğilmezler.

வசனம்: 49

وَيۡلٞ يَوۡمَئِذٖ لِّلۡمُكَذِّبِينَ

O gün, (hakikatleri) yalan sayanların vay haline!

வசனம்: 50

فَبِأَيِّ حَدِيثِۭ بَعۡدَهُۥ يُؤۡمِنُونَ

Onlar artık bundan (Kur'an'dan) sonra hangi söze inanacaklar?