แปล​ความหมาย​อัลกุรอาน​ - คำแปลภาษาตุรกี สำหรับ Al-Mukhtasar ในการตีความหมายอัลกุรอานอันสูงส่ง * - สารบัญ​คำแปล


แปลความหมาย​ สูเราะฮ์: An-Noor   อายะฮ์:

Sûratu'n-Nûr

วัตถุประสงค์ของสูเราะฮ์:
الدعوة إلى العفاف وحماية الأعراض.
İffetli olmaya ve ırzları korumaya davet edilmiştir.

سُورَةٌ أَنزَلۡنَٰهَا وَفَرَضۡنَٰهَا وَأَنزَلۡنَا فِيهَآ ءَايَٰتِۭ بَيِّنَٰتٖ لَّعَلَّكُمۡ تَذَكَّرُونَ
Bu; indirmiş olduğumuz, hükümleri ile amel etmeyi farz kıldığımız ve düşünüp içerisindeki hükümler ile amel edesiniz diye içerisinde apaçık ayetler indirdiğimiz bir suredir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ٱلزَّانِيَةُ وَٱلزَّانِي فَٱجۡلِدُواْ كُلَّ وَٰحِدٖ مِّنۡهُمَا مِاْئَةَ جَلۡدَةٖۖ وَلَا تَأۡخُذۡكُم بِهِمَا رَأۡفَةٞ فِي دِينِ ٱللَّهِ إِن كُنتُمۡ تُؤۡمِنُونَ بِٱللَّهِ وَٱلۡيَوۡمِ ٱلۡأٓخِرِۖ وَلۡيَشۡهَدۡ عَذَابَهُمَا طَآئِفَةٞ مِّنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Bekâr olup zina eden kadın ve erkekten her birine yüz değnek vurun. Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız sakın zina eden o iki kimseye karşı duyduğunuz acıma ve merhamet duygusu sizleri o ikisine had cezasını uygulamamaya yahut bu cezayı onlardan hafifletmeye sevk etmesin ve haddin uygulandığı esnada bunu teşhir etmek ve hem zina eden o iki kimseyi, hem de diğerlerini böyle bir günahı işlemekten caydırmak için Müminlerden bir topluluk da orada hazır bulunsun.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ٱلزَّانِي لَا يَنكِحُ إِلَّا زَانِيَةً أَوۡ مُشۡرِكَةٗ وَٱلزَّانِيَةُ لَا يَنكِحُهَآ إِلَّا زَانٍ أَوۡ مُشۡرِكٞۚ وَحُرِّمَ ذَٰلِكَ عَلَى ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Yüce Allah zinanın çirkinliğini, dolayısıyla zinaya alışan bir erkeğin ancak kendisi gibi zina eden ya da kendisiyle evlenilmesi caiz olmayıp zinadan da sakınmayan müşrik bir kadınla evlenmek isteyeceğini zikretmiştir. Aynı şekilde zinaya alışan bir kadının da ancak kendisi gibi zina eden ya da kendisiyle evlenilmesi caiz olmayan ve zinadan da sakınmayan müşrik bir erkek ile evlenmek isteyeceğini zikretmiştir. Zinakâr kadınla evlenmek ve zinakâr erkeği evlendirmek Müminlere haram kılınmıştır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَٱلَّذِينَ يَرۡمُونَ ٱلۡمُحۡصَنَٰتِ ثُمَّ لَمۡ يَأۡتُواْ بِأَرۡبَعَةِ شُهَدَآءَ فَٱجۡلِدُوهُمۡ ثَمَٰنِينَ جَلۡدَةٗ وَلَا تَقۡبَلُواْ لَهُمۡ شَهَٰدَةً أَبَدٗاۚ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡفَٰسِقُونَ
Ey Hakim ve Kadılar! Kadınlardan iffetli olan kimselere (aynı şekilde iffetli erkeklere de) zina iftirasında bulunup sonra attıkları bu zina iftirasına dair dört şahit getirmeyenlere seksen değnek vurun ve onların şahitliklerini ebediyen kabul etmeyin. İşte iffetli olan kimselere iftira atanlar, Allah'a itaatten çıkmış kimselerdir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
إِلَّا ٱلَّذِينَ تَابُواْ مِنۢ بَعۡدِ ذَٰلِكَ وَأَصۡلَحُواْ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ رَّحِيمٞ
Ancak bundan sonra Allah'a tövbe edip amellerini düzeltenler bunun dışındadır. Şüphesiz Allah; onların tövbelerini ve şehadetlerini kabul eder. Şüphesiz Allah, kullarından tövbe edenlere karşı çok bağışlayıcı ve onlara karşı çok merhametlidir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَٱلَّذِينَ يَرۡمُونَ أَزۡوَٰجَهُمۡ وَلَمۡ يَكُن لَّهُمۡ شُهَدَآءُ إِلَّآ أَنفُسُهُمۡ فَشَهَٰدَةُ أَحَدِهِمۡ أَرۡبَعُ شَهَٰدَٰتِۭ بِٱللَّهِ إِنَّهُۥ لَمِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
Eşlerine zina isnadında bulunup da isnat ettikleri şeyin doğruluğuna dair kendilerinden başka şahitleri olmayan erkeklere gelince, onlardan (eşini zina etmekle itham eden) birinin, eşine nispet ettiği zina isnadında doğru söylediğine dair Allah adına dört defa şahitlik etmesi gerekir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَٱلۡخَٰمِسَةُ أَنَّ لَعۡنَتَ ٱللَّهِ عَلَيۡهِ إِن كَانَ مِنَ ٱلۡكَٰذِبِينَ
Sonra, eğer hanımına isnat ettiği zina iddiasında yalan söylüyorsa kendisine beddua ederek beşinci şahitliğinde Allah'ın lanetinin kendi üzerine olması için şahitlik etmesidir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَيَدۡرَؤُاْ عَنۡهَا ٱلۡعَذَابَ أَن تَشۡهَدَ أَرۡبَعَ شَهَٰدَٰتِۭ بِٱللَّهِ إِنَّهُۥ لَمِنَ ٱلۡكَٰذِبِينَ
Bu şekilde kadın, had cezasının kendisine uygulanmasını hak eder. Eğer kadın, kendisine zina isnadında bulunan kocasının yalan söylediğine dair Allah adına dört kere şahitlik (yemin) ederse bu durum kadını had cezasından uzaklaştırır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَٱلۡخَٰمِسَةَ أَنَّ غَضَبَ ٱللَّهِ عَلَيۡهَآ إِن كَانَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
Sonra eğer koca, hanımına isnat ettiği zina iddiasında doğru söylüyorsa; bu durumda kadın, kendisine beddua ederek beşinci şahitliğinde Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını dileyerek şahitlik (yemin) eder.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلَوۡلَا فَضۡلُ ٱللَّهِ عَلَيۡكُمۡ وَرَحۡمَتُهُۥ وَأَنَّ ٱللَّهَ تَوَّابٌ حَكِيمٌ
Ey insanlar! Eğer Allah'ın size olan ihsanı ve rahmeti olmasaydı ve kullarından tövbe edenlerin tövbesini çokça kabul eden, idare etmesinde ve dininde hikmet sahibi olmasaydı; günahlarınıza karşılık olarak sizi cezalandırmakta acele eder ve sizi bu cezalandırma ile rezil rüsva ederdi.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ประโยชน์​ที่​ได้รับ​:
• التمهيد للحديث عن الأمور العظام بما يؤذن بعظمها.
Büyük işlerle alakalı söze giriş konuşması ile başlamak, o işlerin ne kadar büyük olduğunu haber verir.

• الزاني يفقد الاحترام والرحمة في المجتمع المسلم.
Zina eden kimse; Müslüman toplumdaki değerini ve onların merhametini kaybeder.

• الحصار الاجتماعي على الزناة وسيلة لتحصين المجتمع منهم، ووسيلة لردعهم عن الزنى.
Zina eden kimselere karşı gerçekleşen toplumsal kuşatma, toplumun onlardan korunmasına ve onların zinadan caydırılmasına vesiledir.

• تنويع عقوبة القاذف إلى عقوبة مادية (الحد)، ومعنوية (رد شهادته، والحكم عليه بالفسق) دليل على خطورة هذا الفعل.
İftira eden kimseye uygulanan cezanın had cezası gibi somut, şahitliğinin kabul edilmemesi ve kendisine fasık hükmünün konulması gibi soyut bir çok ceza verilmesi bu davranışın ne kadar çok tehlikeli olduğunun delilidir.

• لا يثبت الزنى إلا ببينة، وادعاؤه دونها قذف.
Zina apaçık delillerden başka bir şey ile ispat edilemez. Delilsiz bir şekilde zina iddiasında bulunmak iftira etmektir.

إِنَّ ٱلَّذِينَ جَآءُو بِٱلۡإِفۡكِ عُصۡبَةٞ مِّنكُمۡۚ لَا تَحۡسَبُوهُ شَرّٗا لَّكُمۖ بَلۡ هُوَ خَيۡرٞ لَّكُمۡۚ لِكُلِّ ٱمۡرِيٕٖ مِّنۡهُم مَّا ٱكۡتَسَبَ مِنَ ٱلۡإِثۡمِۚ وَٱلَّذِي تَوَلَّىٰ كِبۡرَهُۥ مِنۡهُمۡ لَهُۥ عَذَابٌ عَظِيمٞ
Ey Müminler! (Müminlerin annesi Aişe -radıyallahu anhâ-'ya zina ettiği iddiasında bulunarak iftira atanlar) kendilerini, size nispet eden bir topluluktur. Sizler sakın onların attıkları bu iftirayı sizin için şer sanmayın. Aksine bu; içerisinde var olan sevap, Müminler için bir arınma ve Müminlerin annesini temize çıkardığı için hayırdır. O'nun hakkında zina etti iftirasını atmaya iştirak eden her bir kimseye iftira atarak konuştukları için işledikleri günahın cezası vardır. Bu cezanın en büyüğünü, iftirayı ilk olarak ortaya atan kimse yüklenecektir ve onun için elem verici bir azap vardır. Burada zina iftirasını ilk olarak ortaya atan kimse ile kastedilen münafıkların başı Abdullah b. Ubey b. Selûl'dür.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
لَّوۡلَآ إِذۡ سَمِعۡتُمُوهُ ظَنَّ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ وَٱلۡمُؤۡمِنَٰتُ بِأَنفُسِهِمۡ خَيۡرٗا وَقَالُواْ هَٰذَآ إِفۡكٞ مُّبِينٞ
Mümin erkek ve Mümin kadınların bu büyük iftirayı işittiklerinde Mümin kardeşlerinin iftirada bulunulan kimse hakkında güzel zanda bulunup; "Bu apaçık bir yalandır." demeleri gerekmez miydi?
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
لَّوۡلَا جَآءُو عَلَيۡهِ بِأَرۡبَعَةِ شُهَدَآءَۚ فَإِذۡ لَمۡ يَأۡتُواْ بِٱلشُّهَدَآءِ فَأُوْلَٰٓئِكَ عِندَ ٱللَّهِ هُمُ ٱلۡكَٰذِبُونَ
Müminlerin annesi Aişe -radıyallahu anhâ-'ya bu büyük iftirayı atanların ona nispet ettikleri bu iddianın doğruluğuna dair şahitlik eden dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Eğer onlar, bu iddialarına dair dört şahit getiremezlerse -ki onlar bu şahitleri ebediyen getiremezler- işte o zaman, Allah'ın hükmüne göre yalancı olanlar onlardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلَوۡلَا فَضۡلُ ٱللَّهِ عَلَيۡكُمۡ وَرَحۡمَتُهُۥ فِي ٱلدُّنۡيَا وَٱلۡأٓخِرَةِ لَمَسَّكُمۡ فِي مَآ أَفَضۡتُمۡ فِيهِ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Ey Müminler! Eğer Allah'ın sizin üzerinizdeki lütfu ve sizi cezalandırmakta acele etmemesi sebebi ile rahmeti olmasaydı ve sizden, tövbe edenlerin tövbesini kabul etmemiş olsaydı; Müminlerin annesine atmış olduğunuz yalan ve iftira sebebi ile size büyük bir azap isabet ederdi.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
إِذۡ تَلَقَّوۡنَهُۥ بِأَلۡسِنَتِكُمۡ وَتَقُولُونَ بِأَفۡوَاهِكُم مَّا لَيۡسَ لَكُم بِهِۦ عِلۡمٞ وَتَحۡسَبُونَهُۥ هَيِّنٗا وَهُوَ عِندَ ٱللَّهِ عَظِيمٞ
Asılsız olmasına ve bu hususta herhangi bir bilginiz olmamasına rağmen sizler bu iftirayı birbirinize aktarıyor, ağızlarınızda bunu dolaştırıyor ve bunun önemsiz bir şey olduğunu sanıyordunuz. Hâlbuki bu, yalan ve iftira olması sebebi ile Allah katında büyük bir şeydir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلَوۡلَآ إِذۡ سَمِعۡتُمُوهُ قُلۡتُم مَّا يَكُونُ لَنَآ أَن نَّتَكَلَّمَ بِهَٰذَا سُبۡحَٰنَكَ هَٰذَا بُهۡتَٰنٌ عَظِيمٞ
Bu iftirayı işittiğinizde: "Ey Rabbimiz! Seni tenzih ederiz." diyerek, "Bu çirkin iş hakkında konuşmak doğru olmaz." demeniz gerekmez miydi? Müminlerin annesi hakkında ortaya attıkları bu şey, gerçekten büyük bir iftira ve büyük bir yalandır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
يَعِظُكُمُ ٱللَّهُ أَن تَعُودُواْ لِمِثۡلِهِۦٓ أَبَدًا إِن كُنتُم مُّؤۡمِنِينَ
Eğer Allah'a iman ediyorsanız, sizin temiz olan bir kimseye zina iftirasında bulunmak gibi bir günaha tekrar geri dönmemeniz için Yüce Allah size hatırlatıp öğüt veriyor.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَيُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُمُ ٱلۡأٓيَٰتِۚ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
Allah, hükümleri ve ibret içeren ayetleri size açıklıyor. Allah; sizin fiillerinizi hakkıyla bilendir. O hususta hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Yapmış olduklarınızın karşılığını size verecektir. O, idare etmesinde ve dininde çok hikmet sahibidir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
إِنَّ ٱلَّذِينَ يُحِبُّونَ أَن تَشِيعَ ٱلۡفَٰحِشَةُ فِي ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ فِي ٱلدُّنۡيَا وَٱلۡأٓخِرَةِۚ وَٱللَّهُ يَعۡلَمُ وَأَنتُمۡ لَا تَعۡلَمُونَ
İçerisinde zina iftirasında bulunmanın da yer aldığı kötülüklerin, Müminlerin arasında yayılmasını isteyen kimseler için dünyada, iftiracıya uygulanan had cezası ile ahirette ise cehennem ateşi ile elem verici bir azap vardır. Onların (o iftiracıların) yalanlarını, kullarının işinin sonunun nereye varacağını ve kullarının faydasına olan şeyleri Allah bilir, siz bilmezsiniz.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلَوۡلَا فَضۡلُ ٱللَّهِ عَلَيۡكُمۡ وَرَحۡمَتُهُۥ وَأَنَّ ٱللَّهَ رَءُوفٞ رَّحِيمٞ
Ey iftira atma olayına karışanlar! Eğer Allah'ın sizin üzerinize olan lütfu olmasaydı ve size karşı çok şefkatli merhameti olmasaydı, üzerinize cezayı hemen gönderirdi.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ประโยชน์​ที่​ได้รับ​:
• تركيز المنافقين على هدم مراكز الثقة في المجتمع المسلم بإشاعة الاتهامات الباطلة.
Münafıkların, batıl ithamlarını yayarak Müslüman toplumun güven merkezlerini yıkmaya yoğunlaşmaları beyan edilmiştir.

• المنافقون قد يستدرجون بعض المؤمنين لمشاركتهم في أعمالهم.
Münafıklar, bazı amellerinde Müslümanlara katılmak suretiyle onları kandırabilirler.

• تكريم أم المؤمنين عائشة رضي الله عنها بتبرئتها من فوق سبع سماوات.
Müminlerin annesi Aişe -radıyallahu anhâ-'ya değer verilmiş ve onun temiz olduğu yedi sema üzerinden bildirilmiştir.

• ضرورة التثبت تجاه الشائعات.
Söylenti ve yaygaraların doğruluğunun tespit edilmesinin zorunluluğu beyan edilmiştir.

۞ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَتَّبِعُواْ خُطُوَٰتِ ٱلشَّيۡطَٰنِۚ وَمَن يَتَّبِعۡ خُطُوَٰتِ ٱلشَّيۡطَٰنِ فَإِنَّهُۥ يَأۡمُرُ بِٱلۡفَحۡشَآءِ وَٱلۡمُنكَرِۚ وَلَوۡلَا فَضۡلُ ٱللَّهِ عَلَيۡكُمۡ وَرَحۡمَتُهُۥ مَا زَكَىٰ مِنكُم مِّنۡ أَحَدٍ أَبَدٗا وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ يُزَكِّي مَن يَشَآءُۗ وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٞ
Ey Allah'a iman eden ve Allah'ın dini ile amel edenler! Sakın şeytanın, batılı süslediği yollarına uymayın. Kim, onun yollarına uyarsa şüphesiz o; dinin kabul etmeyip kötü gördüğü kötü fiilleri ve sözleri emreder. Ey Müminler! Eğer Allah'ın size olan lütfu olmasaydı, sizden tövbe eden hiç kimse tövbe ile temizlenmezdi. Fakat Allah; kullarından dilediğini, tövbesini kabul ederek temizler. Allah; sizin sözlerinizi hakkıyla işiten ve amellerinizi hakkıyla bilendir. Bu hususta hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Yaptıklarınızın karşılığını size verecektir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلَا يَأۡتَلِ أُوْلُواْ ٱلۡفَضۡلِ مِنكُمۡ وَٱلسَّعَةِ أَن يُؤۡتُوٓاْ أُوْلِي ٱلۡقُرۡبَىٰ وَٱلۡمَسَٰكِينَ وَٱلۡمُهَٰجِرِينَ فِي سَبِيلِ ٱللَّهِۖ وَلۡيَعۡفُواْ وَلۡيَصۡفَحُوٓاْۗ أَلَا تُحِبُّونَ أَن يَغۡفِرَ ٱللَّهُ لَكُمۡۚ وَٱللَّهُ غَفُورٞ رَّحِيمٌ
İçinizden fazilet sahibi olanlar ve mal bakımından servet sahibi olanlar, muhtaç olan yakınlarına -fakirlik içerisinde olan ve Allah yolunda hicret eden bu kimselere- işledikleri günahtan dolayı yardımda bulunmayacaklarına dair yemin etmesinler. Onları affetsinler ve kusurlarına bakmasınlar. Onları affedip kusurlarına bakmadığınızda Yüce Allah’ın sizin günahlarınızı bağışlamasını istemez misiniz? Zira Yüce Allah, tövbe eden kullarına karşı çok bağışlayıcıdır ve onlara karşı çok merhametlidir. Kulları da Allah'ın bağışlamasını örnek almalıdırlar. Bu ayet; Mistah -radıyallahu anh-'ın ifk (iftira atma) olayına iştirak etmesi üzerine Ebu Bekr -radıyallahu anh-'ın, kendisine yapmakta olduğu infakı terk edeceğine dair yemin etmesi üzerine inmiştir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
إِنَّ ٱلَّذِينَ يَرۡمُونَ ٱلۡمُحۡصَنَٰتِ ٱلۡغَٰفِلَٰتِ ٱلۡمُؤۡمِنَٰتِ لُعِنُواْ فِي ٱلدُّنۡيَا وَٱلۡأٓخِرَةِ وَلَهُمۡ عَذَابٌ عَظِيمٞ
Namuslu, iffet sahibi ve (kötülükten) bihaber olan Mümin kadınlara zina iftirası atanlar; dünyada ve ahirette Allah'ın rahmetinden kovulmuşlardır. Onlar için ahirette çok büyük bir azap vardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
يَوۡمَ تَشۡهَدُ عَلَيۡهِمۡ أَلۡسِنَتُهُمۡ وَأَيۡدِيهِمۡ وَأَرۡجُلُهُم بِمَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ
Kıyamet günü, dilleri konuştukları batıl şeyler hususunda aleylerinde şahitlik eder. Aynı şekilde elleri ve ayakları da yapmakta oldukları şeyler hususunda aleyhlerinde şahitlik eder.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
يَوۡمَئِذٖ يُوَفِّيهِمُ ٱللَّهُ دِينَهُمُ ٱلۡحَقَّ وَيَعۡلَمُونَ أَنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلۡحَقُّ ٱلۡمُبِينُ
O gün Yüce Allah, adaletle onlara hak ettikleri cezayı tastamam verecek ve onlar, Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'nın hak olduğunu bileceklerdir. Aynı şekilde O'ndan sadır olan her haber, her vaat ve her tehdit içinde şüphe olmayan apaçık bir haktır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ٱلۡخَبِيثَٰتُ لِلۡخَبِيثِينَ وَٱلۡخَبِيثُونَ لِلۡخَبِيثَٰتِۖ وَٱلطَّيِّبَٰتُ لِلطَّيِّبِينَ وَٱلطَّيِّبُونَ لِلطَّيِّبَٰتِۚ أُوْلَٰٓئِكَ مُبَرَّءُونَ مِمَّا يَقُولُونَۖ لَهُم مَّغۡفِرَةٞ وَرِزۡقٞ كَرِيمٞ
Her kötü erkek ve her kötü kadın, her kötü söz ve fiil kötülere yaraşır. Aynı şekilde her temiz olan da temiz olana yaraşır. Temiz olan kimseler, kötü olan kadınların ve erkeklerin söylediklerinden uzaktırlar. (Temiz olan) Bu kimseler için Allah'tan bir bağışlanma vardır. Allah, mağfireti ile onları affedecektir. Yine onlar için güzel bir rızık vardır ki, o rızık cennettir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَدۡخُلُواْ بُيُوتًا غَيۡرَ بُيُوتِكُمۡ حَتَّىٰ تَسۡتَأۡنِسُواْ وَتُسَلِّمُواْ عَلَىٰٓ أَهۡلِهَاۚ ذَٰلِكُمۡ خَيۡرٞ لَّكُمۡ لَعَلَّكُمۡ تَذَكَّرُونَ
Ey Allah'a iman eden ve Allah'ın dini ile amel edenler! Sakın kendi evleriniz dışındaki evlere sahipleri size izin vermeden girmeyin. Bilakis izin alarak ve selam vererek: "Esselamu aleykum, girebilir miyim?" deyin. Almakla emrolunduğunuz bu izin, sizin için aniden izin almadan girmenizden daha hayırlıdır. Umulur ki, emrolunduğunuz bu husustan öğüt alır ve onu uygularsınız.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ประโยชน์​ที่​ได้รับ​:
• إغراءات الشيطان ووساوسه داعية إلى ارتكاب المعاصي، فليحذرها المؤمن.
Şeytanın kışkırtıp, vesvese vererek günah işlemeye davet eder. Mümin kimsenin bunlardan sakınması gerekir.

• التوفيق للتوبة والعمل الصالح من الله لا من العبد.
tövbe etmek ve salih amel işlemek hususunda muvaffak kılınmak kulun elinde değildir. Bu başarı, Yüce Allah'tandır.

• العفو والصفح عن المسيء سبب لغفران الذنوب.
Hata eden kimseyi affedip bağışlamak, günahlardan affedilmeye sebeptir.

• قذف العفائف من كبائر الذنوب.
İffetli kimselere zina iftirasında bulunmak büyük günahlardandır.

• مشروعية الاستئذان لحماية النظر، والحفاظ على حرمة البيوت.
Evlerin mahremiyetinin ve ev halkının da bakışlardan korunması için oraya girmeden önce izin alınması emredilmiştir.

فَإِن لَّمۡ تَجِدُواْ فِيهَآ أَحَدٗا فَلَا تَدۡخُلُوهَا حَتَّىٰ يُؤۡذَنَ لَكُمۡۖ وَإِن قِيلَ لَكُمُ ٱرۡجِعُواْ فَٱرۡجِعُواْۖ هُوَ أَزۡكَىٰ لَكُمۡۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعۡمَلُونَ عَلِيمٞ
Eğer o evlerde hiç kimseyi bulamazsanız, izin verme hakkına sahip olan bir kimse tarafından size girmeniz için izin verilinceye kadar oralara girmeyin. Eğer size evlerin sahipleri geri dönün derse bu durumda sizler geri dönün ve evlere girmeyin. Allah katında bu sizin için daha temiz olandır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla bilendir. Yaptıklarınızdan hiçbir şey O'na gizli kalmaz. O yaptıklarınızın karşılığını size verecektir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
لَّيۡسَ عَلَيۡكُمۡ جُنَاحٌ أَن تَدۡخُلُواْ بُيُوتًا غَيۡرَ مَسۡكُونَةٖ فِيهَا مَتَٰعٞ لَّكُمۡۚ وَٱللَّهُ يَعۡلَمُ مَا تُبۡدُونَ وَمَا تَكۡتُمُونَ
İnsanların genelinin faydalanması için hazırlanmış olan evlere, kütüphanelere ve çarşılardaki dükkanlar gibi yerlere izin almadan girmenizde bir sakınca yoktur. Yüce Allah sizin, amelleriniz ve ahvalinizden açığa vurduğunuzu da gizlediğinizi de bilir. Bundan hiçbir şey O'na gizli kalmaz. O yaptıklarınızın karşılığını size verecektir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
قُل لِّلۡمُؤۡمِنِينَ يَغُضُّواْ مِنۡ أَبۡصَٰرِهِمۡ وَيَحۡفَظُواْ فُرُوجَهُمۡۚ ذَٰلِكَ أَزۡكَىٰ لَهُمۡۚ إِنَّ ٱللَّهَ خَبِيرُۢ بِمَا يَصۡنَعُونَ
Ey Rasûl! Mümin erkeklere söyle! Gözlerini, kendilerine helal olmayan kadınlara, mahrem yerlere bakmaktan da sakınsınlar ve ırzlarını harama düşmekten ve ifşa etmekten korusunlar. Çünkü Allah'ın haram kıldıklarından gözleri sakınmak ve namusu korumak Allah katında daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından hakkıyla haberdardır. Bu konuda hiçbir şey O'na gizli kalmaz. O, yaptıklarının karşılığını onlara verecektir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَقُل لِّلۡمُؤۡمِنَٰتِ يَغۡضُضۡنَ مِنۡ أَبۡصَٰرِهِنَّ وَيَحۡفَظۡنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبۡدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنۡهَاۖ وَلۡيَضۡرِبۡنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَىٰ جُيُوبِهِنَّۖ وَلَا يُبۡدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ أَوۡ ءَابَآئِهِنَّ أَوۡ ءَابَآءِ بُعُولَتِهِنَّ أَوۡ أَبۡنَآئِهِنَّ أَوۡ أَبۡنَآءِ بُعُولَتِهِنَّ أَوۡ إِخۡوَٰنِهِنَّ أَوۡ بَنِيٓ إِخۡوَٰنِهِنَّ أَوۡ بَنِيٓ أَخَوَٰتِهِنَّ أَوۡ نِسَآئِهِنَّ أَوۡ مَا مَلَكَتۡ أَيۡمَٰنُهُنَّ أَوِ ٱلتَّٰبِعِينَ غَيۡرِ أُوْلِي ٱلۡإِرۡبَةِ مِنَ ٱلرِّجَالِ أَوِ ٱلطِّفۡلِ ٱلَّذِينَ لَمۡ يَظۡهَرُواْ عَلَىٰ عَوۡرَٰتِ ٱلنِّسَآءِۖ وَلَا يَضۡرِبۡنَ بِأَرۡجُلِهِنَّ لِيُعۡلَمَ مَا يُخۡفِينَ مِن زِينَتِهِنَّۚ وَتُوبُوٓاْ إِلَى ٱللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ لَعَلَّكُمۡ تُفۡلِحُونَ
Mümin kadınlara da söyle, bakışlarını kendilerine helal olmayan kimselerden sakınsınlar ve mahrem yerlerini/ırzlarını fuhşiyattan uzak durarak ve örtünerek korusunlar. Dış elbise gibi açıkta olup da kendiliğinden görünen ve örtülmesi mümkün olmayan kısmı hariç ziynetlerini yabancı (kendilerine haram olan) erkeklere göstermesinler. Başörtüleri ile saçlarını, yüzlerini, boyun ve göğüslerini kapatsınlar. Gizli olan süslerini; kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, kendi kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi (gibi Mümine) kadınlar, sahip oldukları Mümin ve kâfir erkek ve kadın köleler, kadınlara ihtiyacı kalmamış hizmetçiler, küçüklükleri sebebi ile kadınların mahrem yerlerinin farkına henüz varmamış olan çocuklardan başkasına göstermesinler. Kadınlar, halhal ve benzeri olarak gizleyip örttükleri süslerinin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey Müminler! İstenilen kurtuluşa ermek ve korkulan şeyden de emin olmak için sizlerden hasıl olan haram bakışlar ve benzeri şeylerden dolayı hep birden Allah’a tövbe edin!
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ประโยชน์​ที่​ได้รับ​:
• جواز دخول المباني العامة دون استئذان.
Kamuya ait olan binalara izin almaksızın girmenin caiz olduğu beyan edilmiştir.

• وجوب غض البصر على الرجال والنساء عما لا يحلّ لهم.
Kendilerine helal olmayan kimselerden gözleri sakınmanın erkeklere ve kadınlara vacip olduğu beyan edilmiştir.

• وجوب الحجاب على المرأة.
(Yüce Allah'ın emrettiği şekilde) Örtünmenin kadına vacip olduğu beyan edilmiştir.

• منع استخدام وسائل الإثارة.
(Zinaya) Vesile olan ve zinayı tetikleyici unsurların engellenmesinin gerektiği beyan edilmiştir.

وَأَنكِحُواْ ٱلۡأَيَٰمَىٰ مِنكُمۡ وَٱلصَّٰلِحِينَ مِنۡ عِبَادِكُمۡ وَإِمَآئِكُمۡۚ إِن يَكُونُواْ فُقَرَآءَ يُغۡنِهِمُ ٱللَّهُ مِن فَضۡلِهِۦۗ وَٱللَّهُ وَٰسِعٌ عَلِيمٞ
Ey Müminler! Eşleri olmayan erkekleri, kocaları olmayan hür kadınları, kadın ve erkek kölelerinizden Mümin olanları evlendirin. Eğer onlar fakir iseler Allah, onları geniş lütfundan zenginleştirir. Allah, bol rızık sahibidir. O'nun rızkı bir kimseyi zenginleştirmeyle eksilmez. O, kullarının hallerini hakkıyla bilendir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلۡيَسۡتَعۡفِفِ ٱلَّذِينَ لَا يَجِدُونَ نِكَاحًا حَتَّىٰ يُغۡنِيَهُمُ ٱللَّهُ مِن فَضۡلِهِۦۗ وَٱلَّذِينَ يَبۡتَغُونَ ٱلۡكِتَٰبَ مِمَّا مَلَكَتۡ أَيۡمَٰنُكُمۡ فَكَاتِبُوهُمۡ إِنۡ عَلِمۡتُمۡ فِيهِمۡ خَيۡرٗاۖ وَءَاتُوهُم مِّن مَّالِ ٱللَّهِ ٱلَّذِيٓ ءَاتَىٰكُمۡۚ وَلَا تُكۡرِهُواْ فَتَيَٰتِكُمۡ عَلَى ٱلۡبِغَآءِ إِنۡ أَرَدۡنَ تَحَصُّنٗا لِّتَبۡتَغُواْ عَرَضَ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۚ وَمَن يُكۡرِههُّنَّ فَإِنَّ ٱللَّهَ مِنۢ بَعۡدِ إِكۡرَٰهِهِنَّ غَفُورٞ رَّحِيمٞ
(Fakirlik sebebiyle) Evlenme imkânı bulamayanlar, Allah lütfu ile kendilerini zenginleştirinceye kadar iffetlerini zinadan korusunlar. Özgürlüklerine kavuşmak için mal vererek efendileri ile mükatebe yapmayı talep edenler varsa, (efendileri) borçlarını ödemeye güçleri olduğunu biliyor ve dinlerinde salih kimseler ise onlardan bu anlaşmayı kabul etsinler. Onlara, yaptıkları mükatebenin karşılığından bir kısmını ödemeleri için Allah'ın kendilerine vermiş olduğu maldan verin. Sakın mal aramak için cariyelerinizi zina etmeye zorlamayın. -Tıpkı Abdullah b. Ubey'in, iffetli olup zinadan uzak durmayı isteyen iki cariyesini yapmaya zorladığı gibi; o, iki cariyesini zina karşılığında mal elde etmeye zorlamıştır.- Sizden kim, onları böyle yapmaya zorlarsa; Allah bu zorlanmalarından sonra da onların günahlarını bağışlayandır, onlara karşı çok merhametlidir. Çünkü onlar, bunu yapmaya zorlanmışlardır. Bu fiilin günahı, onları bunu yapmaya zorlayan kimseleredir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلَقَدۡ أَنزَلۡنَآ إِلَيۡكُمۡ ءَايَٰتٖ مُّبَيِّنَٰتٖ وَمَثَلٗا مِّنَ ٱلَّذِينَ خَلَوۡاْ مِن قَبۡلِكُمۡ وَمَوۡعِظَةٗ لِّلۡمُتَّقِينَ
Ey insanlar! Size hakkı batıldan detaylı bir şekilde ayırt eden apaçık ayetler indirdik. Sizlere; sizden önce yaşamış olan Mümin ve kâfir kimselerin örneklerinden misaller getirdik. Aynı şekilde, emirlerini yerine getirip yasaklarından uzak durarak Rablerinden sakınan takva sahibi kimseler için öğütler indirdik.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
۞ ٱللَّهُ نُورُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۚ مَثَلُ نُورِهِۦ كَمِشۡكَوٰةٖ فِيهَا مِصۡبَاحٌۖ ٱلۡمِصۡبَاحُ فِي زُجَاجَةٍۖ ٱلزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوۡكَبٞ دُرِّيّٞ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٖ مُّبَٰرَكَةٖ زَيۡتُونَةٖ لَّا شَرۡقِيَّةٖ وَلَا غَرۡبِيَّةٖ يَكَادُ زَيۡتُهَا يُضِيٓءُ وَلَوۡ لَمۡ تَمۡسَسۡهُ نَارٞۚ نُّورٌ عَلَىٰ نُورٖۚ يَهۡدِي ٱللَّهُ لِنُورِهِۦ مَن يَشَآءُۚ وَيَضۡرِبُ ٱللَّهُ ٱلۡأَمۡثَٰلَ لِلنَّاسِۗ وَٱللَّهُ بِكُلِّ شَيۡءٍ عَلِيمٞ
Yüce Allah, göklerin ve yerin nurudur. Orada bulunanlara hidayet edendir. Müminin kalbinde O'nun nurunun misali; üzerinde pencere olmayan bir duvarda aydınlanmak için yapılan bir kandillik içinde bulunan kandil gibidir. Bu kandil kristal bir fanusun içinde olan bir kandildir. Söz konusu fanus sanki inciye benzer bir yıldız gibi etrafı aydınlatır. Bu kandilin yağı mübarek bir ağaçtan tutuşturulur. Bu ağaç ne sabah ve ne de akşam güneşin ışıklarından kendisini engelleyen herhangi bir şeyin olmadığı zeytin ağacıdır. Onun yağı; berraklığı sebebi ile tutuşturulmasa dahi aydınlık verir. Kendisine ateş değmese dahi ışık saçar. Bir de tutuşturulmuş olsa etrafı çok aydınlatır. Kandilin nuru cam kristalin nurunun üstündedir. İşte hidayet nuru Müminin kalbinde parıldadığında böyle olur. Yüce Allah dilediği kulunu Kur'an'a tabi kılarak muvaffak kılar. İşte Yüce Allah; kimi şeyleri o şeylerin benzerlerini örnek vererek böylece açıklar. Yüce Allah her şeyi hakkıyla bilendir. Hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
فِي بُيُوتٍ أَذِنَ ٱللَّهُ أَن تُرۡفَعَ وَيُذۡكَرَ فِيهَا ٱسۡمُهُۥ يُسَبِّحُ لَهُۥ فِيهَا بِٱلۡغُدُوِّ وَٱلۡأٓصَالِ
Bu kandil Yüce Allah'ın; kadrinin bilinmesini ve binasının yükseltilmesini emrettiği mescitlerde tutuşturulur. Orada ezan, zikir ve namaz ile Yüce Allah'ın adı zikredilir. Orada Allah'ın rızasını elde etmek için günün ilk vaktinde ve sonunda namaz kılarlar.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ประโยชน์​ที่​ได้รับ​:
• الله عز وجل ضيق أسباب الرق (بالحرب) ووسع أسباب العتق وحض عليه .
Allah Teâlâ, köleliğin sebeplerini savaş ile daraltarak, sınırlandırmış, azat edilme sebeplerini teşvik ederek, genişletmiştir.

• التخلص من الرِّق عن طريق المكاتبة وإعانة الرقيق بالمال ليعتق حتى لا يشكل الرقيق طبقة مُسْتَرْذَلة تمتهن الفاحشة.
Mükatebe (kölenin kendi özgürlüğünü satın alması) yolu ve köleye yardım edilmesiyle kölelikten kurtulması için ona yardım etmekten bahsedilmiştir. Böylece kölelerin zina gibi kötü işleri kendine meslek edinerek toplumda alt bir tabaka oluşturmalarına imkân verilmemiş olur.

• قلب المؤمن نَيِّر بنور الفطرة، ونور الهداية الربانية.
Mümin kimsenin kalbi, fıtrat ve Rabbani hidayetin nuru ile aydınlanır.

• المساجد بيوت الله في الأرض أنشأها ليعبد فيها، فيجب إبعادها عن الأقذار الحسية والمعنوية.
Mescitler, yeryüzünde içerisinde ibadet edilmesi için bina edilmiş olan Yüce Allah'ın evleridir. Bundan dolayı mescitlerin maddi ve manevi pisliklerden uzak tutulması gerekir.

• من أسماء الله الحسنى (النور) وهو يتضمن صفة النور له سبحانه.
En-Nûr; Allah'ın en güzel isimlerindendir ve Allah'ın nur sıfatını ihtiva eder.

رِجَالٞ لَّا تُلۡهِيهِمۡ تِجَٰرَةٞ وَلَا بَيۡعٌ عَن ذِكۡرِ ٱللَّهِ وَإِقَامِ ٱلصَّلَوٰةِ وَإِيتَآءِ ٱلزَّكَوٰةِ يَخَافُونَ يَوۡمٗا تَتَقَلَّبُ فِيهِ ٱلۡقُلُوبُ وَٱلۡأَبۡصَٰرُ
O kimseler ki; onları ne ticaret ve ne de alışveriş Allah Teâlâ'nın zikrinden, namazı en kamil bir şekilde dosdoğru kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyabilir. Kıyamet gününden korkarlar. O gün, kalplerin azaptan kurtulmak arzusu ile azaba çarptırılmak korkusu arasında kararsız kaldığı ve gözlerin hangi yöne bakacağı hakkında bir o yana bir bu yana dönüp durduğu gündür.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
لِيَجۡزِيَهُمُ ٱللَّهُ أَحۡسَنَ مَا عَمِلُواْ وَيَزِيدَهُم مِّن فَضۡلِهِۦۗ وَٱللَّهُ يَرۡزُقُ مَن يَشَآءُ بِغَيۡرِ حِسَابٖ
Onlar bu amelleri işlemişlerdir. Zira Yüce Allah'ın bu yaptıklarına karşılık en iyi şekilde mükâfat vermesi ve lütfunu arttırmasını beklerler. Yüce Allah, dilediklerine yaptıkları amellerin kadrince hesapsız rızık verir. Bu karşılık yaptıklarından kat kat daha fazladır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ أَعۡمَٰلُهُمۡ كَسَرَابِۭ بِقِيعَةٖ يَحۡسَبُهُ ٱلظَّمۡـَٔانُ مَآءً حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءَهُۥ لَمۡ يَجِدۡهُ شَيۡـٔٗا وَوَجَدَ ٱللَّهَ عِندَهُۥ فَوَفَّىٰهُ حِسَابَهُۥۗ وَٱللَّهُ سَرِيعُ ٱلۡحِسَابِ
Yüce Allah'a iman etmeyip, kâfir olanların yaptığı amellerin bir sevabı yoktur. Bu ameller, düz bir arazideki seraba benzer. Susayan kimse onu su zanneder ve ona doğru gelir. Nihayet ona vardığında yanında durur, fakat su bulamamıştır. İşte kâfir de böyledir. O; amellerinin kendisine fayda vereceğini zanneder. Ölüp de yeniden diriltilir. Fakat amellerinin sevabını bulamamış ve Rabbini yanı başında bulmuştur. Yüce Allah onun hesabını, amellerinin karşılığını tastamam vererek görür. Allah hesabı çok çabuk görendir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
أَوۡ كَظُلُمَٰتٖ فِي بَحۡرٖ لُّجِّيّٖ يَغۡشَىٰهُ مَوۡجٞ مِّن فَوۡقِهِۦ مَوۡجٞ مِّن فَوۡقِهِۦ سَحَابٞۚ ظُلُمَٰتُۢ بَعۡضُهَا فَوۡقَ بَعۡضٍ إِذَآ أَخۡرَجَ يَدَهُۥ لَمۡ يَكَدۡ يَرَىٰهَاۗ وَمَن لَّمۡ يَجۡعَلِ ٱللَّهُ لَهُۥ نُورٗا فَمَا لَهُۥ مِن نُّورٍ
Yahut onların amelleri derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. O karanlıkların üstünü bir dalga örter. O dalganın üstüne bir dalga ve bir dalga daha. Bunların üstünde ise o kimsenin yolunu bulmasını sağlayan yıldızları örten bir bulut vardır. Birbiri üstüne birikip yığılmış olan karanlıklar. Öyle ki böyle bir karanlığa düşmüş kimse elini çıkarıp uzatsa karanlığın şiddetinden dolayı neredeyse elini dahi göremez. İşte kâfir böyledir. Cehaletin, şüphenin, şaşkınlığın ve kalbindeki mühürlenmenin karanlıkları onun üzerine üst üste yığılmıştır. Allah kimi, kendisini sapıklıktan hidayete ileterek ve kitabından ilim vererek rızıklandırmazsa o kimse için kendisi ile doğruyu bulacağı ne bir hidayet ve ne de aydınlanacağı bir kitap vardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
أَلَمۡ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ يُسَبِّحُ لَهُۥ مَن فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَٱلطَّيۡرُ صَٰٓفَّٰتٖۖ كُلّٞ قَدۡ عَلِمَ صَلَاتَهُۥ وَتَسۡبِيحَهُۥۗ وَٱللَّهُ عَلِيمُۢ بِمَا يَفۡعَلُونَ
Ey Resul! Göklerde ve yerde Allah'ın yarattığı tüm varlıkların O'nu tespih ettiğini bilmez misin? Kuşlar; havada kanatlarını çırparak O'nu tespih ederler. Yüce Allah; mahlukatından her birinin ne yaptığını çok iyi bilir. Yarattığı insanın namazını ve kuşların O'nu tespih etmesini çok iyi bilir. Yüce Allah, tüm yaratılmışların yaptıklarını hakkıyla bilendir. Onların yaptıklarından hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَلِلَّهِ مُلۡكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۖ وَإِلَى ٱللَّهِ ٱلۡمَصِيرُ
Göklerin ve yerin mülkü sadece Allah'ındır. Kıyamet günü, hesap ve karşılık için dönüş de ancak O'nadır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
أَلَمۡ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ يُزۡجِي سَحَابٗا ثُمَّ يُؤَلِّفُ بَيۡنَهُۥ ثُمَّ يَجۡعَلُهُۥ رُكَامٗا فَتَرَى ٱلۡوَدۡقَ يَخۡرُجُ مِنۡ خِلَٰلِهِۦ وَيُنَزِّلُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن جِبَالٖ فِيهَا مِنۢ بَرَدٖ فَيُصِيبُ بِهِۦ مَن يَشَآءُ وَيَصۡرِفُهُۥ عَن مَّن يَشَآءُۖ يَكَادُ سَنَا بَرۡقِهِۦ يَذۡهَبُ بِٱلۡأَبۡصَٰرِ
Ey Resul! Allah'ın, bulutları sürüp sevk ettiğini sonra o bulutların parçalarını bir araya getirdiğini sonra da bulutları üst üste yığdığını görmez misin? Yağmurun o bulutların içinden çıktığını görürsün. Yine Allah, gökyüzünden dağlara benzeyen yoğun bulutlardan taş gibi donmuş su (dolu) indirir. Bu doluyu, kullarından dilediğine isabet ettirir ve dilediğinden de uzaklaştırır. Bulutların şimşeği; parlaklığının şiddetinden dolayı neredeyse gözleri alır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ประโยชน์​ที่​ได้รับ​:
• موازنة المؤمن بين المشاغل الدنيوية والأعمال الأخروية أمر لازم.
Müminin, dünyevi işleri ile uhrevi işlerini dengelemesi gerekli olan bir husustur.

• بطلان عمل الكافر لفقد شرط الإيمان.
İman şartını yerine getirmemesi sebebi ile kâfir kimsenin amellerinin boşa gitmesi beyan edilmiştir.

• أن الكافر نشاز من مخلوقات الله المسبِّحة المطيعة.
Kâfir kimse; Allah'ı tespih eden ve O'na itaat eden kullarına uyum göstermez, onlara aykırıdır.

• جميع مراحل المطر من خلق الله وتقديره.
Yağmur yağma aşamaları tümüyle Yüce Allah'ın yaratması ve takdirindendir.

يُقَلِّبُ ٱللَّهُ ٱلَّيۡلَ وَٱلنَّهَارَۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَعِبۡرَةٗ لِّأُوْلِي ٱلۡأَبۡصَٰرِ
Yüce Allah; uzun ve kısa, geliş ve gidiş olarak gece ve gündüzü birbiri ardından getirir. İşte zikredilen bu hususta basiret sahipleri için Yüce Allah'ın rububiyetine, kudretine ve O'nun birliğine dair deliller ve ibretler vardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَٱللَّهُ خَلَقَ كُلَّ دَآبَّةٖ مِّن مَّآءٖۖ فَمِنۡهُم مَّن يَمۡشِي عَلَىٰ بَطۡنِهِۦ وَمِنۡهُم مَّن يَمۡشِي عَلَىٰ رِجۡلَيۡنِ وَمِنۡهُم مَّن يَمۡشِي عَلَىٰٓ أَرۡبَعٖۚ يَخۡلُقُ ٱللَّهُ مَا يَشَآءُۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ
Yüce Allah, yeryüzündeki canlıların tamamını bir nutfeden yaratmıştır. Onlardan kimi yılan gibi sürünerek karnı üzerinde hareket eder, kimi insan ve kuş gibi iki ayağının üzerinde yürür ve kimi de koyun ve sığır gibi dört ayağının üzerinde yürür. Yüce Allah zikredilenler ve zikredilmeyenlerden dilediği canlıları yaratır. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir. Hiçbir şey O'nu aciz bırakamaz.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
لَّقَدۡ أَنزَلۡنَآ ءَايَٰتٖ مُّبَيِّنَٰتٖۚ وَٱللَّهُ يَهۡدِي مَن يَشَآءُ إِلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ
Andolsun biz, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e hak yola götüren apaçık ayetler indirdik. Yüce Allah, dilediği kimseyi içerisinde hiçbir eğrilik olmayan dosdoğru yola iletir ve bu yol o kimseyi Cennet'e ulaştırır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَيَقُولُونَ ءَامَنَّا بِٱللَّهِ وَبِٱلرَّسُولِ وَأَطَعۡنَا ثُمَّ يَتَوَلَّىٰ فَرِيقٞ مِّنۡهُم مِّنۢ بَعۡدِ ذَٰلِكَۚ وَمَآ أُوْلَٰٓئِكَ بِٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Münafıklar; "Allah'a ve resulüne iman ettik, Allah'a ve resulüne itaat ettik." derler. Sonra onlardan bir grup yüz çevirir. Allah'a ve resulüne iman ve itaat ettikleri iddiasında bulunduktan sonra Allah yolunda cihat emri hususunda ve diğer emirlerde Allah'a ve resulüne itaat etmezler. Allah'a ve O'nun resulüne itaatten yüz çeviren bu kimseler iman ettikleri iddiasında bulunsalar da Mümin değillerdir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَإِذَا دُعُوٓاْ إِلَى ٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ لِيَحۡكُمَ بَيۡنَهُمۡ إِذَا فَرِيقٞ مِّنۡهُم مُّعۡرِضُونَ
Bu münafıklar; anlaşmazlığa düştükleri şeylerde aralarında peygamberin hüküm vermesi için Allah'a ve resulüne çağrıldıkları zaman, onlar nifakları sebebiyle onun hükmünden yüz çevirirler.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَإِن يَكُن لَّهُمُ ٱلۡحَقُّ يَأۡتُوٓاْ إِلَيۡهِ مُذۡعِنِينَ
Eğer onlar hakkın kendi lehine olduğunu ve hükmün kendi faydalarına olduğunu bilirlerse ona boyun eğerek gelirler.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
أَفِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ أَمِ ٱرۡتَابُوٓاْ أَمۡ يَخَافُونَ أَن يَحِيفَ ٱللَّهُ عَلَيۡهِمۡ وَرَسُولُهُۥۚ بَلۡ أُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلظَّٰلِمُونَ
Onların kalplerinde orada sürekli olan bir hastalık mı var? Yoksa O'nun Allah'ın resulü olduğundan bir şüpheleri mi var? Ya da Allah'ın ve resulünün hükümde onlara haksızlık etmesinden mi korkuyorlar? Hayır! Bunun sebebi, zikredilen bu şeyler değildir. Aksine O'nun hükmünden yüz çevirmeleri ve O'na karşı inat etmeleri sebebi ile kendi nefislerindeki hastalıktır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
إِنَّمَا كَانَ قَوۡلَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ إِذَا دُعُوٓاْ إِلَى ٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ لِيَحۡكُمَ بَيۡنَهُمۡ أَن يَقُولُواْ سَمِعۡنَا وَأَطَعۡنَاۚ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡمُفۡلِحُونَ
Aralarında hükmedilmek üzere Allah'a ve resulüne çağrıldıklarında Müminler; "O'nun sözünü işittik ve emrine itaat ettik." derler. Dünyada ve ahirette asıl kurtuluşa erenler işte bu özellikler ile nitelenmiş kimselerdir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَمَن يُطِعِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَيَخۡشَ ٱللَّهَ وَيَتَّقۡهِ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡفَآئِزُونَ
Kim Allah'a ve resulüne itaat eder, ikisinin hükmüne teslim olur, günahların kendisini götüreceği şeylerden korkar ve emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınarak Allah'tan sakınırsa, işte dünya ve ahiretin hayırları ile kurtuluşa erenler sadece bunlardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
۞ وَأَقۡسَمُواْ بِٱللَّهِ جَهۡدَ أَيۡمَٰنِهِمۡ لَئِنۡ أَمَرۡتَهُمۡ لَيَخۡرُجُنَّۖ قُل لَّا تُقۡسِمُواْۖ طَاعَةٞ مَّعۡرُوفَةٌۚ إِنَّ ٱللَّهَ خَبِيرُۢ بِمَا تَعۡمَلُونَ
Münafıklar, şayet onlara cihada çıkmalarını emredecek olsan cihada çıkacaklarına dair bütün güçleriyle Allah'a yemin etmektedirler. Ey Resul! Onlara de ki; "Yemin etmeyin, sizin yalanınız açıktır ve itaatiniz ise bilinen bir iddiadan ibarettir. Muhakkak Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. Siz hangi amelinizi gizlerseniz gizleyin; muhakkak ki yaptıklarınızdan hiçbir şey O'na gizli kalmaz."
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ประโยชน์​ที่​ได้รับ​:
• تنوّع المخلوقات دليل على قدرة الله.
Yüce Allah'ın yarattığı canlıların çok çeşitli olması, Allah'ın kudretine işaret eder.

• من صفات المنافقين الإعراض عن حكم الله إلا إن كان الحكم في صالحهم، ومن صفاتهم مرض القلب والشك، وسوء الظن بالله.
Kendi menfaatlerinin aksine olması hariç, Yüce Allah'ın hükmünden yüz çevirmek münafıkların özelliklerindendir. Aynı şekilde kalp ve şüphe hastalığı, Allah hakkında kötü zanda bulunmak da onların özelliklerindendir.

• طاعة الله ورسوله والخوف من الله من أسباب الفوز في الدارين.
Allah'a ve resulüne itaat etmek ve Allah'tan korkmak; iki cihanda da kurtulmanın sebeplerindendir.

• الحلف على الكذب سلوك معروف عند المنافقين.
Yalan yere yemin etmek münafıkların en bilindik davranışlardandır.

قُلۡ أَطِيعُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُواْ ٱلرَّسُولَۖ فَإِن تَوَلَّوۡاْ فَإِنَّمَا عَلَيۡهِ مَا حُمِّلَ وَعَلَيۡكُم مَّا حُمِّلۡتُمۡۖ وَإِن تُطِيعُوهُ تَهۡتَدُواْۚ وَمَا عَلَى ٱلرَّسُولِ إِلَّا ٱلۡبَلَٰغُ ٱلۡمُبِينُ
Ey Resul! O münafıklara de ki; "Açıkta ve gizlide Allah'a ve resulüne itaat edin. Eğer emrolunduğunuz hususlarda o ikisinden yüz çevirecek olursanız; Peygamber'in sorumluluğu (size) tebliğ etmekten başka bir şey değildir. Sizin sorumluluğunuz ise (ona) itaat etmek ve onun getirdikleri ile amel etmektir. Eğer emrettiklerini yapıp yasakladıklarından uzak durarak ona itaat ederseniz hakka hidayet olunursunuz. Resule düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir. Onun sizleri hidayete erdirmek ve sizi buna zorlamak gibi yüklendiği bir sorumluluk yoktur."
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَعَدَ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مِنكُمۡ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَيَسۡتَخۡلِفَنَّهُمۡ فِي ٱلۡأَرۡضِ كَمَا ٱسۡتَخۡلَفَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمۡ دِينَهُمُ ٱلَّذِي ٱرۡتَضَىٰ لَهُمۡ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّنۢ بَعۡدِ خَوۡفِهِمۡ أَمۡنٗاۚ يَعۡبُدُونَنِي لَا يُشۡرِكُونَ بِي شَيۡـٔٗاۚ وَمَن كَفَرَ بَعۡدَ ذَٰلِكَ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡفَٰسِقُونَ
Allah, içinizden iman edenlere ve salih ameller işleyenlere düşmanlarına karşı onlara yardım etmeyi, onları kendilerinden önceki Müminleri hükümran kıldığı gibi, onları da yeryüzünde hükümran kılmayı vadetmiştir. Aynı şekilde kendileri için hoşnut olduğu dinlerini -ki o din İslam'dır-, yine onlar için iyice yerleştirip yücelteceğini ve onların korkulu hallerini güvene çevireceğini vadetmiştir. Çünkü onlar, yalnız bana ibadet ederler ve hiçbir şeyi bana şirk (ortak) koşmazlar. Bu nimetlerden sonra her kim küfrederse, işte Allah'ın itaatinden çıkanlar onlardır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَأَقِيمُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتُواْ ٱلزَّكَوٰةَ وَأَطِيعُواْ ٱلرَّسُولَ لَعَلَّكُمۡ تُرۡحَمُونَ
Allah'ın rahmetine nail olmak için namazı en kamil şekilde eda edin, mallarınızın zekâtını verin ve size emrettiği şeyleri yapıp yasakladığı şeyleri terk ederek resul -sallallahu aleyhi ve sellem-'e itaat edin.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
لَا تَحۡسَبَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ مُعۡجِزِينَ فِي ٱلۡأَرۡضِۚ وَمَأۡوَىٰهُمُ ٱلنَّارُۖ وَلَبِئۡسَ ٱلۡمَصِيرُ
Ey Resul! Yüce Allah'ın kâfirlere bir azap indirecek olması durumunda onların Allah'ı bundan aciz bırakabileceklerini sanma! Kıyamet günü onların varacakları yer cehennemdir. Varış yerleri cehennem olan kimselerin varacakları yer ne kötü bir yerdir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لِيَسۡتَـٔۡذِنكُمُ ٱلَّذِينَ مَلَكَتۡ أَيۡمَٰنُكُمۡ وَٱلَّذِينَ لَمۡ يَبۡلُغُواْ ٱلۡحُلُمَ مِنكُمۡ ثَلَٰثَ مَرَّٰتٖۚ مِّن قَبۡلِ صَلَوٰةِ ٱلۡفَجۡرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُم مِّنَ ٱلظَّهِيرَةِ وَمِنۢ بَعۡدِ صَلَوٰةِ ٱلۡعِشَآءِۚ ثَلَٰثُ عَوۡرَٰتٖ لَّكُمۡۚ لَيۡسَ عَلَيۡكُمۡ وَلَا عَلَيۡهِمۡ جُنَاحُۢ بَعۡدَهُنَّۚ طَوَّٰفُونَ عَلَيۡكُم بَعۡضُكُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٖۚ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُمُ ٱلۡأٓيَٰتِۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٞ
Ey Allah'a iman eden ve onun dini ve şeriatı ile amel edenler! Erkek ve kadın köleleriniz ve henüz büluğ çağına girmemiş olan hür çocuklar, sizin yanınıza girmek için şu üç vakitte sizden izin isterler. Bu vakitler; sabah namazından önce geceliklerinizi gündüz dışarıda giydiğiniz elbiselerle değiştirdiğiniz vakit, öğle vakti kaylule (öğle uykusu) için elbiselerinizi çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonraki vakittir. Çünkü bu vakit (yani yatsı namazından sonra) sizin uyanıkken giymiş olduğunuz elbiselerinizi çıkarıp geceliklerinizi giymiş olduğunuz vakittir. Bu üç vakit avret vaktidir (sizden sakınmaları gereken zamandır). Bu kimseler sizin yanınıza ancak sizden izin aldıktan sonra girebilirler. Bu üç vakit dışında onların sizin yanınıza izin almadan girmelerinde size de onlara da bir günah yoktur. Çünkü onlar, sizin etrafınızda ve kendi aralarında çokça dolaşan kimselerdir. Onlar her vakitte sizin yanınıza izinle girmek hususunda sıkıntı çekerler. Allah; izin isteme ile alakalı sizin için koymuş olduğu hükümleri açıkladığı gibi, sizin için din olarak belirlediği apaçık hükümleri de açıklamaktadır. Allah, kullarının yararrına olan şeyleri hakkıyla bilendir ve onlar için koymuş olduğu hükümlerinde çok hikmet sahibidir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ประโยชน์​ที่​ได้รับ​:
• اتباع الرسول صلى الله عليه وسلم علامة الاهتداء.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e tabi olmak hidayet üzere olmanın alametlerindendir.

• على الداعية بذل الجهد في الدعوة، والنتائج بيد الله.
Davetçinin üzerine düşen davette çaba sarf etmektir. Netice ise ancak Yüce Allah'ın elindedir.

• الإيمان والعمل الصالح سبب التمكين في الأرض والأمن.
İman etmek ve salih amel işlemek, yeryüzünde güven içerisinde ve kudret sahibi olmanın sebeplerindendir.

• تأديب العبيد والأطفال على الاستئذان في أوقات ظهور عورات الناس.
Çocuk ve kölelerin, insanların özel hallerini sakınmaları gereken vakitlerde yanlarına girerken izin isteme adabıyla eğitilmesi beyan edilmiştir.

وَإِذَا بَلَغَ ٱلۡأَطۡفَٰلُ مِنكُمُ ٱلۡحُلُمَ فَلۡيَسۡتَـٔۡذِنُواْ كَمَا ٱسۡتَـٔۡذَنَ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِمۡۚ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُمۡ ءَايَٰتِهِۦۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٞ
Çocuklarınız ergenlik çağına girdiklerinde, kendilerinden önceki büyüklerin her vakitte evlere girmek için izin istedikleri gibi onlar da izin istesinler. İşte Allah, izin isteme ile alakalı hükümleri sizlere açıkladığı gibi ayetlerini de sizlere böyle açıklar. Allah, kullarının yararına olan şeyleri hakkıyla bilendir ve onlar için koymuş olduğu hükümlerinde çok hikmet sahibidir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
وَٱلۡقَوَٰعِدُ مِنَ ٱلنِّسَآءِ ٱلَّٰتِي لَا يَرۡجُونَ نِكَاحٗا فَلَيۡسَ عَلَيۡهِنَّ جُنَاحٌ أَن يَضَعۡنَ ثِيَابَهُنَّ غَيۡرَ مُتَبَرِّجَٰتِۭ بِزِينَةٖۖ وَأَن يَسۡتَعۡفِفۡنَ خَيۡرٞ لَّهُنَّۗ وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٞ
Evlenme arzusu kalmayıp, yaşlılıkları sebebi ile hayızdan kesilen ve hamile kalmaları da mümkün olmayan yaşlı kadınların, örtmekle emrolundukları gizli olan ziynetlerini/süslerini açığa vurmaksızın rida ve peçe gibi dış elbiselerini çıkarmalarında kendileri için bir günah/sakınca yoktur. Daha iffetli olmaları ve iyice örtünmeleri için dış elbiselerini giymeleri kendileri için daha hayırlıdır. Allah sözlerinizi hakkıyla işiten ve yaptıklarınızı hakkıyla bilendir. Bundan hiçbir şey O'na gizli kalmaz. O, yaptıklarınızın karşılığını size verecektir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
لَّيۡسَ عَلَى ٱلۡأَعۡمَىٰ حَرَجٞ وَلَا عَلَى ٱلۡأَعۡرَجِ حَرَجٞ وَلَا عَلَى ٱلۡمَرِيضِ حَرَجٞ وَلَا عَلَىٰٓ أَنفُسِكُمۡ أَن تَأۡكُلُواْ مِنۢ بُيُوتِكُمۡ أَوۡ بُيُوتِ ءَابَآئِكُمۡ أَوۡ بُيُوتِ أُمَّهَٰتِكُمۡ أَوۡ بُيُوتِ إِخۡوَٰنِكُمۡ أَوۡ بُيُوتِ أَخَوَٰتِكُمۡ أَوۡ بُيُوتِ أَعۡمَٰمِكُمۡ أَوۡ بُيُوتِ عَمَّٰتِكُمۡ أَوۡ بُيُوتِ أَخۡوَٰلِكُمۡ أَوۡ بُيُوتِ خَٰلَٰتِكُمۡ أَوۡ مَا مَلَكۡتُم مَّفَاتِحَهُۥٓ أَوۡ صَدِيقِكُمۡۚ لَيۡسَ عَلَيۡكُمۡ جُنَاحٌ أَن تَأۡكُلُواْ جَمِيعًا أَوۡ أَشۡتَاتٗاۚ فَإِذَا دَخَلۡتُم بُيُوتٗا فَسَلِّمُواْ عَلَىٰٓ أَنفُسِكُمۡ تَحِيَّةٗ مِّنۡ عِندِ ٱللَّهِ مُبَٰرَكَةٗ طَيِّبَةٗۚ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُمُ ٱلۡأٓيَٰتِ لَعَلَّكُمۡ تَعۡقِلُونَ
Güç yetiremedikleri için Allah yolunda cihat gibi bazı sorumlulukları yerine getiremeyen kör kimseye bir günah yoktur, topal veya hasta olan kimseye de bir günah yoktur. Ey Müminler! Aynı şekilde evlerinizde yemek yemenizde, babalarınızın evlerinde, annelerinizin evlerinde, erkek kardeşlerinizin evlerinde, kız kardeşlerinizin evlerinde, amcalarınızın evlerinde, halalarınızın evlerinde, dayılarınızın evlerinde, teyzelerinizin evlerinde yahut bekçilik yaparak korumakla görevlendirildiğiniz bahçe ve bostanlardaki evlerde yemenizde de bir günah yoktur. Aynı şekilde arkadaşlarınızın evlerinden gönül rızasıyla yemenizde ve topluca ya da ayrı ayrı yemek yemenizde de bir günah yoktur. Zikredilen evlere yahut bunun dışında diğer evlere girdiğiniz vakit, o evde bulunanlara "Esselamu Aleykum" diyerek selam verin. Eğer bu evlerde kimseyi bulamazsanız; "Allah'ın selamı bizim ve salih kullarının üzerine olsun." diyerek kendinize selam verin. Allah'ın katından sizler için meşru kıldığı, aranızdaki sevgiyi ve ülfeti yaydığı için mübarek, duyanın da gönlünü hoş eden güzel bir selamlaşmadır. Surede geçen bunun gibi açıklamalar ile Allah, akıl edesiniz ve akıl ettiğiniz bu ayetlerle amel edesiniz diye size ayetleri böyle açıklamaktadır.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ประโยชน์​ที่​ได้รับ​:
• جواز وضع العجائز بعض ثيابهنّ لانتفاء الريبة من ذلك.
(Evlenme arzusu kalmamış olan) Yaşlı kadınların şüphe ihtimalinin ortadan kalkması sebebi ile dış örtü ve elbiselerini çıkarmaları caizdir.

• الاحتياط في الدين شأن المتقين.
Dinde ihtiyatlı davranmak, Yüce Allah'tan sakınan muttaki kimselerin özelliğidir.

• الأعذار سبب في تخفيف التكليف.
Özür sahibi olmak, dini yükümlülüklerin hafifletilmesine sebeptir.

• المجتمع المسلم مجتمع التكافل والتآزر والتآخي.
Müslüman toplumu; dayanışma, yardımlaşma ve kardeşlik toplumudur.

إِنَّمَا ٱلۡمُؤۡمِنُونَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَإِذَا كَانُواْ مَعَهُۥ عَلَىٰٓ أَمۡرٖ جَامِعٖ لَّمۡ يَذۡهَبُواْ حَتَّىٰ يَسۡتَـٔۡذِنُوهُۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ يَسۡتَـٔۡذِنُونَكَ أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ يُؤۡمِنُونَ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦۚ فَإِذَا ٱسۡتَـٔۡذَنُوكَ لِبَعۡضِ شَأۡنِهِمۡ فَأۡذَن لِّمَن شِئۡتَ مِنۡهُمۡ وَٱسۡتَغۡفِرۡ لَهُمُ ٱللَّهَۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ رَّحِيمٞ
İmanlarında sadık olan Müminler ancak Allah'a ve resulü'ne iman edenlerdir. Eğer onlar, Müslümanların yararına olan bir durum için Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- ile bir araya toplandıysalar, oradan ayrılmak için izin almadan oradan ayrılmazlar. Ey Resul! Senden ayrılmak için izin isteyenler Allah'a ve resulüne gerçekten iman eden Müminlerdir. O halde bazı işlerini halletmek için (Senin yanından) ayrılmak üzere izin isteyen kimselerden dilediğine izin ver ve onların günahları için Allah'tan af dile. Şüphesiz Allah, kullarından tövbe edenlerin günahlarını çokça bağışlayandır. Onlara karşı çok merhametlidir.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
لَّا تَجۡعَلُواْ دُعَآءَ ٱلرَّسُولِ بَيۡنَكُمۡ كَدُعَآءِ بَعۡضِكُم بَعۡضٗاۚ قَدۡ يَعۡلَمُ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ يَتَسَلَّلُونَ مِنكُمۡ لِوَاذٗاۚ فَلۡيَحۡذَرِ ٱلَّذِينَ يُخَالِفُونَ عَنۡ أَمۡرِهِۦٓ أَن تُصِيبَهُمۡ فِتۡنَةٌ أَوۡ يُصِيبَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Ey Müminler! Allah'ın Rasûlüne gereken saygıyı gösterip, ona değer verin. O'nu çağırdığınız zaman birbirinizi çağırdığınız gibi ismi ile, "Ey Muhammed!" ya da babasının ismi ile, "Ey Abdullah'ın Oğlu!" diye çağırmayın! Fakat, "Ey Allah'ın Rasûlü! Ey Allah'ın Nebisi!" diye çağırın. Allah'ın Rasûlü sizi bir şeye davet edip çağırdığı zaman onun davetini birbirinizi davet ettiğiniz davetler gibi ehemmiyetsiz bir davet olarak görmeyin. Aksine onun davetine icabet etmekte acele edin. Şüphesiz Yüce Allah, sizden izin almadan gizlice sıvışıp gidenleri bilmektedir. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in emrine muhalefet edenler, Allah'ın kendilerine bir bela ve bir musibet isabet ettirmesinden yahut sabredemeyecekleri bir azap ile azap etmesinden sakınsınlar.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
أَلَآ إِنَّ لِلَّهِ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۖ قَدۡ يَعۡلَمُ مَآ أَنتُمۡ عَلَيۡهِ وَيَوۡمَ يُرۡجَعُونَ إِلَيۡهِ فَيُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُواْۗ وَٱللَّهُ بِكُلِّ شَيۡءٍ عَلِيمُۢ
Bilmiş olun ki yaratma, sahip olma ve idare etme bakımından göklerde ve yerde ne varsa sadece Allah'ındır. Ey insanlar! O, sizin hangi haller üzerinde olduğunuzu çok iyi bilir. Bu hususta hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Kıyamet günü, ölümden sonra diriltilerek O'na döndüğünüzde O, sizlere dünyada iken yapmakta olduğunuz amelleri haber verecektir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. Göklerde ve yerde hiçbir şey O'na gizli kalmaz.
ตัฟสีรต่างๆ​ ภาษาอาหรับ:
ประโยชน์​ที่​ได้รับ​:
• دين الإسلام دين النظام والآداب، وفي الالتزام بالآداب بركة وخير.
İslam dini, nizam ve ahlak dinidir. ahlak kurallarına uymakta, hayır ve bereket vardır.

• منزلة رسول الله صلى الله عليه وسلم تقتضي توقيره واحترامه أكثر من غيره.
Rasûlullah -sallallahu aleyh ve sellem-'in yeri ve konumu ona herkesten daha fazla ihtiram edilip saygı duyulmasını gerektirir.

• شؤم مخالفة سُنَّة النبي صلى الله عليه وسلم.
Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-’e muhalefet etmenin kötülüğü beyan edilmiştir.

• إحاطة ملك الله وعلمه بكل شيء.
Allah'ın mülkü ve ilmi her şeyi kuşatmıştır.

 
แปลความหมาย​ สูเราะฮ์: An-Noor
สารบัญสูเราะฮ์ หมายเลข​หน้า​
 
แปล​ความหมาย​อัลกุรอาน​ - คำแปลภาษาตุรกี สำหรับ Al-Mukhtasar ในการตีความหมายอัลกุรอานอันสูงส่ง - สารบัญ​คำแปล

คำแปลภาษาตุรกี Al-Mukhtasar ในการตีความหมายอัลกุรอานอันสูงส่ง - ออกโดย ศูนย์ตัฟซีร์เพื่อการศึกษาอัลกุรอาน

ปิด