Kur'an-ı Kerim meal tercümesi - Türkçe Kur'an-ı Kerim Meali- Kral Fahd Kur'an-ı Kerim Basım Kompleksi Tercümesi * - Mealler fihristi

XML CSV Excel API
Please review the Terms and Policies

Anlam tercümesi Sure: Sûretu'n-Necm   Ayet:

Sûretu'n-Necm

وَٱلنَّجۡمِ إِذَا هَوَىٰ
Battığı zaman yıldıza andolsun ki,
Arapça tefsirler:
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمۡ وَمَا غَوَىٰ
arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı;
Arapça tefsirler:
وَمَا يَنطِقُ عَنِ ٱلۡهَوَىٰٓ
o, arzusuna göre de konuşmaz.
Arapça tefsirler:
إِنۡ هُوَ إِلَّا وَحۡيٞ يُوحَىٰ
O, kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir.
@Düzeltilmiş
O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir.
Arapça tefsirler:
عَلَّمَهُۥ شَدِيدُ ٱلۡقُوَىٰ
Çünkü onu güçlü kuvvetli ve üstün yaratılışlı biri (Cebrail) öğretti.
Arapça tefsirler:
ذُو مِرَّةٖ فَٱسۡتَوَىٰ
Asıl şekliyle doğruldu.
Arapça tefsirler:
وَهُوَ بِٱلۡأُفُقِ ٱلۡأَعۡلَىٰ
Sonra en yüksek ufukta iken.
Arapça tefsirler:
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ
Sonra (Muhammed'e) yaklaştı, derken daha da yaklaştı.
Arapça tefsirler:
فَكَانَ قَابَ قَوۡسَيۡنِ أَوۡ أَدۡنَىٰ
O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.
Arapça tefsirler:
فَأَوۡحَىٰٓ إِلَىٰ عَبۡدِهِۦ مَآ أَوۡحَىٰ
Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi.
Arapça tefsirler:
مَا كَذَبَ ٱلۡفُؤَادُ مَا رَأَىٰٓ
(Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı.
Arapça tefsirler:
أَفَتُمَٰرُونَهُۥ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ
Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız?
Arapça tefsirler:
وَلَقَدۡ رَءَاهُ نَزۡلَةً أُخۡرَىٰ
Önceden bir defa daha görmüştü.
Arapça tefsirler:
عِندَ سِدۡرَةِ ٱلۡمُنتَهَىٰ
Andolsun onu, Sidretü’l Müntehâ'nın yanında
Arapça tefsirler:
عِندَهَا جَنَّةُ ٱلۡمَأۡوَىٰٓ
cennetü’l-me’vâ da onun yanındadır.
Arapça tefsirler:
إِذۡ يَغۡشَى ٱلسِّدۡرَةَ مَا يَغۡشَىٰ
Sidre'yi kaplayan kaplamıştı.
Arapça tefsirler:
مَا زَاغَ ٱلۡبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ
Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.
Arapça tefsirler:
لَقَدۡ رَأَىٰ مِنۡ ءَايَٰتِ رَبِّهِ ٱلۡكُبۡرَىٰٓ
Andolsun o, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü.
Arapça tefsirler:
أَفَرَءَيۡتُمُ ٱللَّٰتَ وَٱلۡعُزَّىٰ
Gördünüz mü o Lât ve Uzzâ’yı?
Arapça tefsirler:
وَمَنَوٰةَ ٱلثَّالِثَةَ ٱلۡأُخۡرَىٰٓ
Ve üçüncüleri olan ötekini, Menât'ı.
Arapça tefsirler:
أَلَكُمُ ٱلذَّكَرُ وَلَهُ ٱلۡأُنثَىٰ
Demek erkek size, dişi O’na öyle mi?
Arapça tefsirler:
تِلۡكَ إِذٗا قِسۡمَةٞ ضِيزَىٰٓ
O zaman bu, insafsızca bir taksim!
Arapça tefsirler:
إِنۡ هِيَ إِلَّآ أَسۡمَآءٞ سَمَّيۡتُمُوهَآ أَنتُمۡ وَءَابَآؤُكُم مَّآ أَنزَلَ ٱللَّهُ بِهَا مِن سُلۡطَٰنٍۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ وَمَا تَهۡوَى ٱلۡأَنفُسُۖ وَلَقَدۡ جَآءَهُم مِّن رَّبِّهِمُ ٱلۡهُدَىٰٓ
Bunlar (putlar), sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar. Halbuki kendilerine Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.
Arapça tefsirler:
أَمۡ لِلۡإِنسَٰنِ مَا تَمَنَّىٰ
Yoksa insan, her arzu ettiği şeye sahip mi olacaktır?
Arapça tefsirler:
فَلِلَّهِ ٱلۡأٓخِرَةُ وَٱلۡأُولَىٰ
Ahiret de dünya da Allah'ındır.
Arapça tefsirler:
۞ وَكَم مِّن مَّلَكٖ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ لَا تُغۡنِي شَفَٰعَتُهُمۡ شَيۡـًٔا إِلَّا مِنۢ بَعۡدِ أَن يَأۡذَنَ ٱللَّهُ لِمَن يَشَآءُ وَيَرۡضَىٰٓ
Göklerde nice melek var ki onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah'ın izin vermesi dışında, bir işe yaramaz.
Arapça tefsirler:
إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡأٓخِرَةِ لَيُسَمُّونَ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةَ تَسۡمِيَةَ ٱلۡأُنثَىٰ
Ahirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar.
Arapça tefsirler:
وَمَا لَهُم بِهِۦ مِنۡ عِلۡمٍۖ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّۖ وَإِنَّ ٱلظَّنَّ لَا يُغۡنِي مِنَ ٱلۡحَقِّ شَيۡـٔٗا
Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.
Arapça tefsirler:
فَأَعۡرِضۡ عَن مَّن تَوَلَّىٰ عَن ذِكۡرِنَا وَلَمۡ يُرِدۡ إِلَّا ٱلۡحَيَوٰةَ ٱلدُّنۡيَا
Onun için sen bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselere yüz verme.
Arapça tefsirler:
ذَٰلِكَ مَبۡلَغُهُم مِّنَ ٱلۡعِلۡمِۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعۡلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِۦ وَهُوَ أَعۡلَمُ بِمَنِ ٱهۡتَدَىٰ
İşte onların erişebilecekleri bilgi budur. Şüphesiz ki senin Rabbin, evet O, yolundan sapan daha iyi bilir. O, hidayette olanı da çok iyi bilir.
Arapça tefsirler:
وَلِلَّهِ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِ لِيَجۡزِيَ ٱلَّذِينَ أَسَٰٓـُٔواْ بِمَا عَمِلُواْ وَيَجۡزِيَ ٱلَّذِينَ أَحۡسَنُواْ بِٱلۡحُسۡنَى
Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah'ındır. Bu, Allah'ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, güzel davrananları da daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir.
Arapça tefsirler:
ٱلَّذِينَ يَجۡتَنِبُونَ كَبَٰٓئِرَ ٱلۡإِثۡمِ وَٱلۡفَوَٰحِشَ إِلَّا ٱللَّمَمَۚ إِنَّ رَبَّكَ وَٰسِعُ ٱلۡمَغۡفِرَةِۚ هُوَ أَعۡلَمُ بِكُمۡ إِذۡ أَنشَأَكُم مِّنَ ٱلۡأَرۡضِ وَإِذۡ أَنتُمۡ أَجِنَّةٞ فِي بُطُونِ أُمَّهَٰتِكُمۡۖ فَلَا تُزَكُّوٓاْ أَنفُسَكُمۡۖ هُوَ أَعۡلَمُ بِمَنِ ٱتَّقَىٰٓ
Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol olandır. O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada (bile), sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.
Arapça tefsirler:
أَفَرَءَيۡتَ ٱلَّذِي تَوَلَّىٰ
Gördün mü arkasını döneni?
Arapça tefsirler:
وَأَعۡطَىٰ قَلِيلٗا وَأَكۡدَىٰٓ
Azıcık verip sonra vermemekte direneni?
Arapça tefsirler:
أَعِندَهُۥ عِلۡمُ ٱلۡغَيۡبِ فَهُوَ يَرَىٰٓ
Acaba gaybın bilgisi kendi yanındadır da o görüyor mu?
Arapça tefsirler:
أَمۡ لَمۡ يُنَبَّأۡ بِمَا فِي صُحُفِ مُوسَىٰ
Yoksa, Musa’nın ve ahdine vefa gösteren kendisine haber verilmedi mi?
Arapça tefsirler:
وَإِبۡرَٰهِيمَ ٱلَّذِي وَفَّىٰٓ
İbrahim’in sahifelerinde yazılı olanlar kendisine haber verilmedi mi?
Arapça tefsirler:
أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٞ وِزۡرَ أُخۡرَىٰ
Gerçekten hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenemez.
Arapça tefsirler:
وَأَن لَّيۡسَ لِلۡإِنسَٰنِ إِلَّا مَا سَعَىٰ
Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.
Arapça tefsirler:
وَأَنَّ سَعۡيَهُۥ سَوۡفَ يُرَىٰ
Ve çalışması da ileride görülecektir.
Arapça tefsirler:
ثُمَّ يُجۡزَىٰهُ ٱلۡجَزَآءَ ٱلۡأَوۡفَىٰ
Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir
Arapça tefsirler:
وَأَنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ ٱلۡمُنتَهَىٰ
ve şüphesiz en son varış Rabbinedir.
Arapça tefsirler:
وَأَنَّهُۥ هُوَ أَضۡحَكَ وَأَبۡكَىٰ
Doğrusu güldüren de ağlatan da O’dur.
Arapça tefsirler:
وَأَنَّهُۥ هُوَ أَمَاتَ وَأَحۡيَا
Öldüren de dirilten de O’dur. 
Arapça tefsirler:
وَأَنَّهُۥ خَلَقَ ٱلزَّوۡجَيۡنِ ٱلذَّكَرَ وَٱلۡأُنثَىٰ
Şurası muhakkak ki (rahime) erkek ve dişiden ibaret olan iki çifti O yarattı.
Arapça tefsirler:
مِن نُّطۡفَةٍ إِذَا تُمۡنَىٰ
Atıldığında nutfeden.
Arapça tefsirler:
وَأَنَّ عَلَيۡهِ ٱلنَّشۡأَةَ ٱلۡأُخۡرَىٰ
Şüphesiz tekrar diriltmek de O'na aittir.
Arapça tefsirler:
وَأَنَّهُۥ هُوَ أَغۡنَىٰ وَأَقۡنَىٰ
Zengin eden de yoksul kılan da O'dıır.
Arapça tefsirler:
وَأَنَّهُۥ هُوَ رَبُّ ٱلشِّعۡرَىٰ
Doğrusu Şi’râ yıldızının Rabbi de O'dur.
Arapça tefsirler:
وَأَنَّهُۥٓ أَهۡلَكَ عَادًا ٱلۡأُولَىٰ
Ve şüphesiz ki önceki Âd kavmini O helâk etti.
Arapça tefsirler:
وَثَمُودَاْ فَمَآ أَبۡقَىٰ
Semûd’u da (O helâk etti) ve geriye hiçbir şey bırakmadı.
Arapça tefsirler:
وَقَوۡمَ نُوحٖ مِّن قَبۡلُۖ إِنَّهُمۡ كَانُواْ هُمۡ أَظۡلَمَ وَأَطۡغَىٰ
Daha önce de çok zalim ve pek azgın olan Nuh kavmini (helâk etmişti).
Arapça tefsirler:
وَٱلۡمُؤۡتَفِكَةَ أَهۡوَىٰ
Altüst olan şehirleri de o böyle yaptı.
Arapça tefsirler:
فَغَشَّىٰهَا مَا غَشَّىٰ
Onların başına getireceğini getirdi!
Arapça tefsirler:
فَبِأَيِّ ءَالَآءِ رَبِّكَ تَتَمَارَىٰ
Şimdi Rabbinin nimetlerinin hangisinde şüpheye düşersin.
Arapça tefsirler:
هَٰذَا نَذِيرٞ مِّنَ ٱلنُّذُرِ ٱلۡأُولَىٰٓ
İşte bu ilk uyarıcılardan bir uyarıcıdır.
Arapça tefsirler:
أَزِفَتِ ٱلۡأٓزِفَةُ
Yaklaşan yaklaştı.
Arapça tefsirler:
لَيۡسَ لَهَا مِن دُونِ ٱللَّهِ كَاشِفَةٌ
Onu (vaktini) Allah’tan başka açığa çıkaracak yoktur.
Arapça tefsirler:
أَفَمِنۡ هَٰذَا ٱلۡحَدِيثِ تَعۡجَبُونَ
Şimdi siz bu söze (Kur’an'a) mı şaşıyorsunuz?
Arapça tefsirler:
وَتَضۡحَكُونَ وَلَا تَبۡكُونَ
Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz!
Arapça tefsirler:
وَأَنتُمۡ سَٰمِدُونَ
Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız!
Arapça tefsirler:
فَٱسۡجُدُواْۤ لِلَّهِۤ وَٱعۡبُدُواْ۩
Haydi Allah'a secde edip O’na kulluk edin!
Arapça tefsirler:
 
Anlam tercümesi Sure: Sûretu'n-Necm
Surelerin fihristi Sayfa numarası
 
Kur'an-ı Kerim meal tercümesi - Türkçe Kur'an-ı Kerim Meali- Kral Fahd Kur'an-ı Kerim Basım Kompleksi Tercümesi - Mealler fihristi

Türkçe Kur'an-ı Kerim Meali- Tercüme Şaban Piriş. Not: Belirtilen bazı ayetlerin tercümesi Ravad Tercüme Merkezi tarafından düzeltilmiştir. Değerlendirme, görüş belirtme ve gelişimin devamlı olabilmesi için orijinal tercümeye erişim sağlanmaktadır.

Kapat