പരിഭാഷ അദ്ധ്യായം സൂറത്തുന്നജ്മ് - തുർകിഷ് വിവർത്തനം - ഡോ. അലി ഓസ്കും സംഘവും - വിശുദ്ധ ഖുർആൻ വിജ്ഞാനകോശം

Sûretu'n-Necm

ആയത്ത്: 1

وَٱلنَّجۡمِ إِذَا هَوَىٰ

Battığı zaman yıldıza andolsun ki,

ആയത്ത്: 2

مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمۡ وَمَا غَوَىٰ

arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı;

ആയത്ത്: 3

وَمَا يَنطِقُ عَنِ ٱلۡهَوَىٰٓ

o, arzusuna göre de konuşmaz.

ആയത്ത്: 4

إِنۡ هُوَ إِلَّا وَحۡيٞ يُوحَىٰ

O, kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir.
@തിരുത്തപ്പെട്ടത്

ഒറിജിനൽ ടെക്സ്റ്റ്O (bildirdikleri) vahyedilenden başkası değildir. വ്യത്യാസം കാണിക്കുക

ആയത്ത്: 5

عَلَّمَهُۥ شَدِيدُ ٱلۡقُوَىٰ

Çünkü onu güçlü kuvvetli ve üstün yaratılışlı biri (Cebrail) öğretti.

ആയത്ത്: 6

ذُو مِرَّةٖ فَٱسۡتَوَىٰ

Asıl şekliyle doğruldu.

ആയത്ത്: 7

وَهُوَ بِٱلۡأُفُقِ ٱلۡأَعۡلَىٰ

Sonra en yüksek ufukta iken.

ആയത്ത്: 8

ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ

Sonra (Muhammed'e) yaklaştı, derken daha da yaklaştı.

ആയത്ത്: 9

فَكَانَ قَابَ قَوۡسَيۡنِ أَوۡ أَدۡنَىٰ

O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.

ആയത്ത്: 10

فَأَوۡحَىٰٓ إِلَىٰ عَبۡدِهِۦ مَآ أَوۡحَىٰ

Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi.

ആയത്ത്: 11

مَا كَذَبَ ٱلۡفُؤَادُ مَا رَأَىٰٓ

(Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı.

ആയത്ത്: 12

أَفَتُمَٰرُونَهُۥ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ

Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız?

ആയത്ത്: 13

وَلَقَدۡ رَءَاهُ نَزۡلَةً أُخۡرَىٰ

Önceden bir defa daha görmüştü.

ആയത്ത്: 14

عِندَ سِدۡرَةِ ٱلۡمُنتَهَىٰ

Andolsun onu, Sidretü’l Müntehâ'nın yanında

ആയത്ത്: 15

عِندَهَا جَنَّةُ ٱلۡمَأۡوَىٰٓ

cennetü’l-me’vâ da onun yanındadır.

ആയത്ത്: 16

إِذۡ يَغۡشَى ٱلسِّدۡرَةَ مَا يَغۡشَىٰ

Sidre'yi kaplayan kaplamıştı.

ആയത്ത്: 17

مَا زَاغَ ٱلۡبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ

Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.

ആയത്ത്: 18

لَقَدۡ رَأَىٰ مِنۡ ءَايَٰتِ رَبِّهِ ٱلۡكُبۡرَىٰٓ

Andolsun o, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü.

ആയത്ത്: 19

أَفَرَءَيۡتُمُ ٱللَّٰتَ وَٱلۡعُزَّىٰ

Gördünüz mü o Lât ve Uzzâ’yı?

ആയത്ത്: 20

وَمَنَوٰةَ ٱلثَّالِثَةَ ٱلۡأُخۡرَىٰٓ

Ve üçüncüleri olan ötekini, Menât'ı.

ആയത്ത്: 21

أَلَكُمُ ٱلذَّكَرُ وَلَهُ ٱلۡأُنثَىٰ

Demek erkek size, dişi O’na öyle mi?

ആയത്ത്: 22

تِلۡكَ إِذٗا قِسۡمَةٞ ضِيزَىٰٓ

O zaman bu, insafsızca bir taksim!

ആയത്ത്: 23

إِنۡ هِيَ إِلَّآ أَسۡمَآءٞ سَمَّيۡتُمُوهَآ أَنتُمۡ وَءَابَآؤُكُم مَّآ أَنزَلَ ٱللَّهُ بِهَا مِن سُلۡطَٰنٍۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ وَمَا تَهۡوَى ٱلۡأَنفُسُۖ وَلَقَدۡ جَآءَهُم مِّن رَّبِّهِمُ ٱلۡهُدَىٰٓ

Bunlar (putlar), sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar. Halbuki kendilerine Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.

ആയത്ത്: 24

أَمۡ لِلۡإِنسَٰنِ مَا تَمَنَّىٰ

Yoksa insan, her arzu ettiği şeye sahip mi olacaktır?

ആയത്ത്: 25

فَلِلَّهِ ٱلۡأٓخِرَةُ وَٱلۡأُولَىٰ

Ahiret de dünya da Allah'ındır.

ആയത്ത്: 26

۞ وَكَم مِّن مَّلَكٖ فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ لَا تُغۡنِي شَفَٰعَتُهُمۡ شَيۡـًٔا إِلَّا مِنۢ بَعۡدِ أَن يَأۡذَنَ ٱللَّهُ لِمَن يَشَآءُ وَيَرۡضَىٰٓ

Göklerde nice melek var ki onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah'ın izin vermesi dışında, bir işe yaramaz.

ആയത്ത്: 27

إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡأٓخِرَةِ لَيُسَمُّونَ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةَ تَسۡمِيَةَ ٱلۡأُنثَىٰ

Ahirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar.

ആയത്ത്: 28

وَمَا لَهُم بِهِۦ مِنۡ عِلۡمٍۖ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّۖ وَإِنَّ ٱلظَّنَّ لَا يُغۡنِي مِنَ ٱلۡحَقِّ شَيۡـٔٗا

Halbuki onların bu hususta hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez.

ആയത്ത്: 29

فَأَعۡرِضۡ عَن مَّن تَوَلَّىٰ عَن ذِكۡرِنَا وَلَمۡ يُرِدۡ إِلَّا ٱلۡحَيَوٰةَ ٱلدُّنۡيَا

Onun için sen bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselere yüz verme.

ആയത്ത്: 30

ذَٰلِكَ مَبۡلَغُهُم مِّنَ ٱلۡعِلۡمِۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعۡلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِۦ وَهُوَ أَعۡلَمُ بِمَنِ ٱهۡتَدَىٰ

İşte onların erişebilecekleri bilgi budur. Şüphesiz ki senin Rabbin, evet O, yolundan sapan daha iyi bilir. O, hidayette olanı da çok iyi bilir.

ആയത്ത്: 31

وَلِلَّهِ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِ لِيَجۡزِيَ ٱلَّذِينَ أَسَٰٓـُٔواْ بِمَا عَمِلُواْ وَيَجۡزِيَ ٱلَّذِينَ أَحۡسَنُواْ بِٱلۡحُسۡنَى

Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah'ındır. Bu, Allah'ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, güzel davrananları da daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir.

ആയത്ത്: 32

ٱلَّذِينَ يَجۡتَنِبُونَ كَبَٰٓئِرَ ٱلۡإِثۡمِ وَٱلۡفَوَٰحِشَ إِلَّا ٱللَّمَمَۚ إِنَّ رَبَّكَ وَٰسِعُ ٱلۡمَغۡفِرَةِۚ هُوَ أَعۡلَمُ بِكُمۡ إِذۡ أَنشَأَكُم مِّنَ ٱلۡأَرۡضِ وَإِذۡ أَنتُمۡ أَجِنَّةٞ فِي بُطُونِ أُمَّهَٰتِكُمۡۖ فَلَا تُزَكُّوٓاْ أَنفُسَكُمۡۖ هُوَ أَعۡلَمُ بِمَنِ ٱتَّقَىٰٓ

Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol olandır. O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada (bile), sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.

ആയത്ത്: 33

أَفَرَءَيۡتَ ٱلَّذِي تَوَلَّىٰ

Gördün mü arkasını döneni?

ആയത്ത്: 34

وَأَعۡطَىٰ قَلِيلٗا وَأَكۡدَىٰٓ

Azıcık verip sonra vermemekte direneni?

ആയത്ത്: 35

أَعِندَهُۥ عِلۡمُ ٱلۡغَيۡبِ فَهُوَ يَرَىٰٓ

Acaba gaybın bilgisi kendi yanındadır da o görüyor mu?

ആയത്ത്: 36

أَمۡ لَمۡ يُنَبَّأۡ بِمَا فِي صُحُفِ مُوسَىٰ

Yoksa, Musa’nın ve ahdine vefa gösteren kendisine haber verilmedi mi?

ആയത്ത്: 37

وَإِبۡرَٰهِيمَ ٱلَّذِي وَفَّىٰٓ

İbrahim’in sahifelerinde yazılı olanlar kendisine haber verilmedi mi?

ആയത്ത്: 38

أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٞ وِزۡرَ أُخۡرَىٰ

Gerçekten hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenemez.

ആയത്ത്: 39

وَأَن لَّيۡسَ لِلۡإِنسَٰنِ إِلَّا مَا سَعَىٰ

Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.

ആയത്ത്: 40

وَأَنَّ سَعۡيَهُۥ سَوۡفَ يُرَىٰ

Ve çalışması da ileride görülecektir.

ആയത്ത്: 41

ثُمَّ يُجۡزَىٰهُ ٱلۡجَزَآءَ ٱلۡأَوۡفَىٰ

Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir

ആയത്ത്: 42

وَأَنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ ٱلۡمُنتَهَىٰ

ve şüphesiz en son varış Rabbinedir.

ആയത്ത്: 43

وَأَنَّهُۥ هُوَ أَضۡحَكَ وَأَبۡكَىٰ

Doğrusu güldüren de ağlatan da O’dur.

ആയത്ത്: 44

وَأَنَّهُۥ هُوَ أَمَاتَ وَأَحۡيَا

Öldüren de dirilten de O’dur. 

ആയത്ത്: 45

وَأَنَّهُۥ خَلَقَ ٱلزَّوۡجَيۡنِ ٱلذَّكَرَ وَٱلۡأُنثَىٰ

Şurası muhakkak ki (rahime) erkek ve dişiden ibaret olan iki çifti O yarattı.

ആയത്ത്: 46

مِن نُّطۡفَةٍ إِذَا تُمۡنَىٰ

Atıldığında nutfeden.

ആയത്ത്: 47

وَأَنَّ عَلَيۡهِ ٱلنَّشۡأَةَ ٱلۡأُخۡرَىٰ

Şüphesiz tekrar diriltmek de O'na aittir.

ആയത്ത്: 48

وَأَنَّهُۥ هُوَ أَغۡنَىٰ وَأَقۡنَىٰ

Zengin eden de yoksul kılan da O'dıır.

ആയത്ത്: 49

وَأَنَّهُۥ هُوَ رَبُّ ٱلشِّعۡرَىٰ

Doğrusu Şi’râ yıldızının Rabbi de O'dur.

ആയത്ത്: 50

وَأَنَّهُۥٓ أَهۡلَكَ عَادًا ٱلۡأُولَىٰ

Ve şüphesiz ki önceki Âd kavmini O helâk etti.

ആയത്ത്: 51

وَثَمُودَاْ فَمَآ أَبۡقَىٰ

Semûd’u da (O helâk etti) ve geriye hiçbir şey bırakmadı.

ആയത്ത്: 52

وَقَوۡمَ نُوحٖ مِّن قَبۡلُۖ إِنَّهُمۡ كَانُواْ هُمۡ أَظۡلَمَ وَأَطۡغَىٰ

Daha önce de çok zalim ve pek azgın olan Nuh kavmini (helâk etmişti).

ആയത്ത്: 53

وَٱلۡمُؤۡتَفِكَةَ أَهۡوَىٰ

Altüst olan şehirleri de o böyle yaptı.

ആയത്ത്: 54

فَغَشَّىٰهَا مَا غَشَّىٰ

Onların başına getireceğini getirdi!

ആയത്ത്: 55

فَبِأَيِّ ءَالَآءِ رَبِّكَ تَتَمَارَىٰ

Şimdi Rabbinin nimetlerinin hangisinde şüpheye düşersin.

ആയത്ത്: 56

هَٰذَا نَذِيرٞ مِّنَ ٱلنُّذُرِ ٱلۡأُولَىٰٓ

İşte bu ilk uyarıcılardan bir uyarıcıdır.

ആയത്ത്: 57

أَزِفَتِ ٱلۡأٓزِفَةُ

Yaklaşan yaklaştı.

ആയത്ത്: 58

لَيۡسَ لَهَا مِن دُونِ ٱللَّهِ كَاشِفَةٌ

Onu (vaktini) Allah’tan başka açığa çıkaracak yoktur.

ആയത്ത്: 59

أَفَمِنۡ هَٰذَا ٱلۡحَدِيثِ تَعۡجَبُونَ

Şimdi siz bu söze (Kur’an'a) mı şaşıyorsunuz?

ആയത്ത്: 60

وَتَضۡحَكُونَ وَلَا تَبۡكُونَ

Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz!

ആയത്ത്: 61

وَأَنتُمۡ سَٰمِدُونَ

Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız!

ആയത്ത്: 62

فَٱسۡجُدُواْۤ لِلَّهِۤ وَٱعۡبُدُواْ۩

Haydi Allah'a secde edip O’na kulluk edin!