مەنالار تەرجىمىسى سۈرە سۈرە ساپپات - تۈرۈكچە تەرجىمىسى - شەئبان بىرىيتىش - قۇرئان كەرىم ئىنىسكىلوپىدىيىسى

Sûratu's-Saffât

ئايەت: 1

وَٱلصَّٰٓفَّٰتِ صَفّٗا

Andolsun saf saf dizilenlere.

ئايەت: 2

فَٱلزَّٰجِرَٰتِ زَجۡرٗا

Sürüp sevk edenlere.

ئايەت: 3

فَٱلتَّٰلِيَٰتِ ذِكۡرًا

Zikir okumakta olanlara.

ئايەت: 4

إِنَّ إِلَٰهَكُمۡ لَوَٰحِدٞ

İlahınız tek birdir!

ئايەت: 5

رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَهُمَا وَرَبُّ ٱلۡمَشَٰرِقِ

O, göklerin, yerin ve arasındakilerin Rabbidir. O, doğuların da Rabbidir. @تەكشۈرگۈچى

ماتىريالنىڭ ئەسلىسى, göklerin, yerin ve arasındakilerin Rabbidir. O, doğuların da Rabbidir. پەرقىنى بايان قىلىش

ئايەت: 6

إِنَّا زَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنۡيَا بِزِينَةٍ ٱلۡكَوَاكِبِ

Biz, en yakın göğü yıldızlarla süsledik.

ئايەت: 7

وَحِفۡظٗا مِّن كُلِّ شَيۡطَٰنٖ مَّارِدٖ

Her inatçı şeytandan koruyarak.

ئايەت: 8

لَّا يَسَّمَّعُونَ إِلَى ٱلۡمَلَإِ ٱلۡأَعۡلَىٰ وَيُقۡذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٖ

Onlar, artık mele-i a'la'ya kulak veremezler. Her taraftan kendilerine (ateş topları) atılır.

ئايەت: 9

دُحُورٗاۖ وَلَهُمۡ عَذَابٞ وَاصِبٌ

Uzaklaştırılarak... Onlar için devamlı bir azap vardır.

ئايەت: 10

إِلَّا مَنۡ خَطِفَ ٱلۡخَطۡفَةَ فَأَتۡبَعَهُۥ شِهَابٞ ثَاقِبٞ

Ancak, tek bir söz kapan olursa, hemen onu delip geçen bir alev takip eder.

ئايەت: 11

فَٱسۡتَفۡتِهِمۡ أَهُمۡ أَشَدُّ خَلۡقًا أَم مَّنۡ خَلَقۡنَآۚ إِنَّا خَلَقۡنَٰهُم مِّن طِينٖ لَّازِبِۭ

Şimdi onlara sor: Yaratılışça onlar mı daha çetin/zor yoksa bizim yarattıklarımız mı? Biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık.

ئايەت: 12

بَلۡ عَجِبۡتَ وَيَسۡخَرُونَ

Belki sen buna hayret ediyorsun, onlar da alay ediyorlar.

ئايەت: 13

وَإِذَا ذُكِّرُواْ لَا يَذۡكُرُونَ

Onlara öğüt verildiği zaman öğüt almıyorlar.

ئايەت: 14

وَإِذَا رَأَوۡاْ ءَايَةٗ يَسۡتَسۡخِرُونَ

Bir ayet gördükleri zaman onunla alay ediyorlar.

ئايەت: 15

وَقَالُوٓاْ إِنۡ هَٰذَآ إِلَّا سِحۡرٞ مُّبِينٌ

Bu, apaçık bir sihirden başka bir şey değil! diyorlar.

ئايەت: 16

أَءِذَا مِتۡنَا وَكُنَّا تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبۡعُوثُونَ

Ölüp, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, biz yeniden diriltileceğiz?

ئايەت: 17

أَوَءَابَآؤُنَا ٱلۡأَوَّلُونَ

Veya önceki atalarımız mı?

ئايەت: 18

قُلۡ نَعَمۡ وَأَنتُمۡ دَٰخِرُونَ

De ki: Evet! Hem de hor ve hakir olarak!

ئايەت: 19

فَإِنَّمَا هِيَ زَجۡرَةٞ وَٰحِدَةٞ فَإِذَا هُمۡ يَنظُرُونَ

Çünkü o, korkunç bir sesten ibarettir. O zaman derhal bakıp, dururlar.

ئايەت: 20

وَقَالُواْ يَٰوَيۡلَنَا هَٰذَا يَوۡمُ ٱلدِّينِ

Eyvah bize, işte hesap günü!

ئايەت: 21

هَٰذَا يَوۡمُ ٱلۡفَصۡلِ ٱلَّذِي كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ

İşte sizin yalanladığınız hüküm günü!

ئايەت: 22

۞ ٱحۡشُرُواْ ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ وَأَزۡوَٰجَهُمۡ وَمَا كَانُواْ يَعۡبُدُونَ

Zalimleri, onlara eşlik edenleri ve Allah'tan başka ibadet etmiş olduklarını toplayın.

ئايەت: 23

مِن دُونِ ٱللَّهِ فَٱهۡدُوهُمۡ إِلَىٰ صِرَٰطِ ٱلۡجَحِيمِ

Allah'tan başka (ibadet etmiş oldukları) onları Cehennem yoluna iletin! @تەكشۈرگۈچى

ماتىريالنىڭ ئەسلىسىOnları Cehennem yoluna iletin! پەرقىنى بايان قىلىش

ئايەت: 24

وَقِفُوهُمۡۖ إِنَّهُم مَّسۡـُٔولُونَ

Durdurun onları! Çünkü hesaba çekilecekler.

ئايەت: 25

مَا لَكُمۡ لَا تَنَاصَرُونَ

Size ne oldu da birbirinize yardım etmiyorsunuz?

ئايەت: 26

بَلۡ هُمُ ٱلۡيَوۡمَ مُسۡتَسۡلِمُونَ

Hayır! Onlar, bugün artık teslim olmuşlardır.

ئايەت: 27

وَأَقۡبَلَ بَعۡضُهُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٖ يَتَسَآءَلُونَ

Birbirlerine dönüp, sorarlar.

ئايەت: 28

قَالُوٓاْ إِنَّكُمۡ كُنتُمۡ تَأۡتُونَنَا عَنِ ٱلۡيَمِينِ

Siz bize sağdan geliyordunuz, derler.

ئايەت: 29

قَالُواْ بَل لَّمۡ تَكُونُواْ مُؤۡمِنِينَ

Diğerleri de derler ki: Hayır! Siz iman eden kimseler değildiniz.

ئايەت: 30

وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيۡكُم مِّن سُلۡطَٰنِۭۖ بَلۡ كُنتُمۡ قَوۡمٗا طَٰغِينَ

Bizim sizin üzerinizde zorlayıcı bir gücümüz de yoktu. Fakat siz, zaten azgın bir toplum idiniz.

ئايەت: 31

فَحَقَّ عَلَيۡنَا قَوۡلُ رَبِّنَآۖ إِنَّا لَذَآئِقُونَ

Artık Rabbimizin hakkımızdaki sözü gerçekleşti. Kesinlikle biz onu/azabı tadacağız.

ئايەت: 32

فَأَغۡوَيۡنَٰكُمۡ إِنَّا كُنَّا غَٰوِينَ

Evet sizi saptırdık, çünkü biz de sapkın kimseler idik.

ئايەت: 33

فَإِنَّهُمۡ يَوۡمَئِذٖ فِي ٱلۡعَذَابِ مُشۡتَرِكُونَ

Doğrusu onlar, o gün azapta müşterektirler.

ئايەت: 34

إِنَّا كَذَٰلِكَ نَفۡعَلُ بِٱلۡمُجۡرِمِينَ

Biz, günahkârlara işte böyle yaparız.

ئايەت: 35

إِنَّهُمۡ كَانُوٓاْ إِذَا قِيلَ لَهُمۡ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّهُ يَسۡتَكۡبِرُونَ

Çünkü onlar, kendilerine: Allah’tan başka (hak) ilah yoktur, denildiği zaman büyüklenirlerdi.

ئايەت: 36

وَيَقُولُونَ أَئِنَّا لَتَارِكُوٓاْ ءَالِهَتِنَا لِشَاعِرٖ مَّجۡنُونِۭ

Bir mecnun şair için ilahlarımızı terk mi edeceğiz? derlerdi.

ئايەت: 37

بَلۡ جَآءَ بِٱلۡحَقِّ وَصَدَّقَ ٱلۡمُرۡسَلِينَ

Hayır! O, hakkı getirdi ve peygamberleri doğruladı.

ئايەت: 38

إِنَّكُمۡ لَذَآئِقُواْ ٱلۡعَذَابِ ٱلۡأَلِيمِ

Siz ise, o acı veren azabı tadacaksınız.

ئايەت: 39

وَمَا تُجۡزَوۡنَ إِلَّا مَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ

Ancak yaptıklarınızın cezasını göreceksiniz.

ئايەت: 40

إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلۡمُخۡلَصِينَ

Ancak Allah’ın ihlaslı kulları hariç.

ئايەت: 41

أُوْلَٰٓئِكَ لَهُمۡ رِزۡقٞ مَّعۡلُومٞ

Onlar için bilinen rızıklar vardır.

ئايەت: 42

فَوَٰكِهُ وَهُم مُّكۡرَمُونَ

Meyveler (vardır) ve onlar ikrama layık olanlardır. @تەكشۈرگۈچى

ماتىريالنىڭ ئەسلىسىMeyveler ve onlar ikrama layık olanlardır. پەرقىنى بايان قىلىش

ئايەت: 43

فِي جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ

Nimet cennetlerinde.

ئايەت: 44

عَلَىٰ سُرُرٖ مُّتَقَٰبِلِينَ

Karşılıklı koltuklar üzerinde.

ئايەت: 45

يُطَافُ عَلَيۡهِم بِكَأۡسٖ مِّن مَّعِينِۭ

Etraflarında pınardan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır.

ئايەت: 46

بَيۡضَآءَ لَذَّةٖ لِّلشَّٰرِبِينَ

Berrak bir kaynaktan, içenlere lezzet verir. @تەكشۈرگۈچى

ماتىريالنىڭ ئەسلىسىBerrak bir kaynaktan, içenlere lezzet veren پەرقىنى بايان قىلىش

ئايەت: 47

لَا فِيهَا غَوۡلٞ وَلَا هُمۡ عَنۡهَا يُنزَفُونَ

O, ne baş ağrısı/sersemliği verir, ne de ondan sarhoş olurlar.

ئايەت: 48

وَعِندَهُمۡ قَٰصِرَٰتُ ٱلطَّرۡفِ عِينٞ

Yanlarında da, gözlerini sadece kendisine çevirmiş, güzel gözlü eşler.

ئايەت: 49

كَأَنَّهُنَّ بَيۡضٞ مَّكۡنُونٞ

Sanki onlar, saklı bir yumurta...

ئايەت: 50

فَأَقۡبَلَ بَعۡضُهُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٖ يَتَسَآءَلُونَ

İşte o zaman birbirlerine dönerek (dünyadaki hallerini) soracaklar:

ئايەت: 51

قَالَ قَآئِلٞ مِّنۡهُمۡ إِنِّي كَانَ لِي قَرِينٞ

Onlardan biri: Benim bir yakın arkadaşım vardı, der.

ئايەت: 52

يَقُولُ أَءِنَّكَ لَمِنَ ٱلۡمُصَدِّقِينَ

Bana derdi ki: Sen gerçekten tasdik edenlerden misin?

ئايەت: 53

أَءِذَا مِتۡنَا وَكُنَّا تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَدِينُونَ

Ölüp, toprak ve kemik olduktan sonra, biz hesap mı vereceğiz?

ئايەت: 54

قَالَ هَلۡ أَنتُم مُّطَّلِعُونَ

(Cennet'e giren) Ona ne olduğunu görüyor musunuz? der.

ئايەت: 55

فَٱطَّلَعَ فَرَءَاهُ فِي سَوَآءِ ٱلۡجَحِيمِ

Bir de bakar ki onun ateşin ortasında olduğunu görür.

ئايەت: 56

قَالَ تَٱللَّهِ إِن كِدتَّ لَتُرۡدِينِ

Allah’a yemin ederim ki, sen neredeyse beni de helak edecektin! der.

ئايەت: 57

وَلَوۡلَا نِعۡمَةُ رَبِّي لَكُنتُ مِنَ ٱلۡمُحۡضَرِينَ

Eğer Rabbimin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (Cehennem'e) getirilenlerden olurdum, dedi.

ئايەت: 58

أَفَمَا نَحۡنُ بِمَيِّتِينَ

Şimdi, artık biz ölmeyeceğiz değil mi?

ئايەت: 59

إِلَّا مَوۡتَتَنَا ٱلۡأُولَىٰ وَمَا نَحۡنُ بِمُعَذَّبِينَ

İlk ölümümüzden başka. Biz, azaba da çarptırılmayacağız.

ئايەت: 60

إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ ٱلۡفَوۡزُ ٱلۡعَظِيمُ

İşte bu, en büyük kurtuluştur.

ئايەت: 61

لِمِثۡلِ هَٰذَا فَلۡيَعۡمَلِ ٱلۡعَٰمِلُونَ

Çalışıp amel edenler, böylesi için çalışsınlar.

ئايەت: 62

أَذَٰلِكَ خَيۡرٞ نُّزُلًا أَمۡ شَجَرَةُ ٱلزَّقُّومِ

Bu mu daha hayırlı nimet olarak, yoksa zakkum ağacı mı?

ئايەت: 63

إِنَّا جَعَلۡنَٰهَا فِتۡنَةٗ لِّلظَّٰلِمِينَ

Biz onu zalimler için bir fitne kıldık.

ئايەت: 64

إِنَّهَا شَجَرَةٞ تَخۡرُجُ فِيٓ أَصۡلِ ٱلۡجَحِيمِ

O, Cehennem'in dibinden çıkan bir ağaçtır.

ئايەت: 65

طَلۡعُهَا كَأَنَّهُۥ رُءُوسُ ٱلشَّيَٰطِينِ

Tomurcukları (ürünleri) sanki Şeytanlar'ın başları gibidir.

ئايەت: 66

فَإِنَّهُمۡ لَأٓكِلُونَ مِنۡهَا فَمَالِـُٔونَ مِنۡهَا ٱلۡبُطُونَ

İşte onlar, bundan yerler ve karınlarını onunla doldururlar.

ئايەت: 67

ثُمَّ إِنَّ لَهُمۡ عَلَيۡهَا لَشَوۡبٗا مِّنۡ حَمِيمٖ

Sonra onlar için, bunun üzerine kaynar bir içecek vardır.

ئايەت: 68

ثُمَّ إِنَّ مَرۡجِعَهُمۡ لَإِلَى ٱلۡجَحِيمِ

Sonra da onların dönüşü yine ateşedir.

ئايەت: 69

إِنَّهُمۡ أَلۡفَوۡاْ ءَابَآءَهُمۡ ضَآلِّينَ

Onlar, babalarını, atalarını sapık kimseler olarak bulmuşlardı.

ئايەت: 70

فَهُمۡ عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِمۡ يُهۡرَعُونَ

Onların izinde koşturmuşlardı.

ئايەت: 71

وَلَقَدۡ ضَلَّ قَبۡلَهُمۡ أَكۡثَرُ ٱلۡأَوَّلِينَ

Andolsun ki, onlardan önce eski milletlerin çoğu dalalete düştü.

ئايەت: 72

وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا فِيهِم مُّنذِرِينَ

İçlerinden uyarıcılar gönderdik.

ئايەت: 73

فَٱنظُرۡ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلۡمُنذَرِينَ

Uyarılanların sonu nasıl oldu bir bak!

ئايەت: 74

إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلۡمُخۡلَصِينَ

Allah’ın ihlaslı kullarının dışında...

ئايەت: 75

وَلَقَدۡ نَادَىٰنَا نُوحٞ فَلَنِعۡمَ ٱلۡمُجِيبُونَ

Şüphesiz Nuh bize seslenmişti de, doğrusu biz pek güzel icabet edenleriz!

ئايەت: 76

وَنَجَّيۡنَٰهُ وَأَهۡلَهُۥ مِنَ ٱلۡكَرۡبِ ٱلۡعَظِيمِ

Onu ve ailesini, o büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.

ئايەت: 77

وَجَعَلۡنَا ذُرِّيَّتَهُۥ هُمُ ٱلۡبَاقِينَ

Onun neslini baki kalanlar kıldık.

ئايەت: 78

وَتَرَكۡنَا عَلَيۡهِ فِي ٱلۡأٓخِرِينَ

Sonradan gelenler arasında (güzel bir) nam bıraktık.

ئايەت: 79

سَلَٰمٌ عَلَىٰ نُوحٖ فِي ٱلۡعَٰلَمِينَ

Alemler içinde Nuh’a selam olsun!

ئايەت: 80

إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡمُحۡسِنِينَ

İşte biz iyileri böyle ödüllendiririz.

ئايەت: 81

إِنَّهُۥ مِنۡ عِبَادِنَا ٱلۡمُؤۡمِنِينَ

Çünkü O, mü’min kullarımızdan idi.

ئايەت: 82

ثُمَّ أَغۡرَقۡنَا ٱلۡأٓخَرِينَ

Diğerlerini ise suda boğmuştuk.

ئايەت: 83

۞ وَإِنَّ مِن شِيعَتِهِۦ لَإِبۡرَٰهِيمَ

Şüphesiz İbrahim de onun yolunda olanlardan idi.

ئايەت: 84

إِذۡ جَآءَ رَبَّهُۥ بِقَلۡبٖ سَلِيمٍ

Hani O, Rabbine (şirkten) selamette olan bir kalp ile gelmişti.

ئايەت: 85

إِذۡ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوۡمِهِۦ مَاذَا تَعۡبُدُونَ

Hani o, babasına ve kavmine demişti ki: Siz, nelere ibadet ediyorsunuz?

ئايەت: 86

أَئِفۡكًا ءَالِهَةٗ دُونَ ٱللَّهِ تُرِيدُونَ

Allah’tan başka uydurma ilahlar mı istiyorsunuz?

ئايەت: 87

فَمَا ظَنُّكُم بِرَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ

Alemlerin Rabbi hakkında ne düşünüyorsunuz ki (O'na şirk koştunuz)?

ئايەت: 88

فَنَظَرَ نَظۡرَةٗ فِي ٱلنُّجُومِ

İbrahim yıldızlara bir göz attı...

ئايەت: 89

فَقَالَ إِنِّي سَقِيمٞ

Ve “Ben hastayım.” dedi.

ئايەت: 90

فَتَوَلَّوۡاْ عَنۡهُ مُدۡبِرِينَ

Arkalarını dönüp, gittiler.

ئايەت: 91

فَرَاغَ إِلَىٰٓ ءَالِهَتِهِمۡ فَقَالَ أَلَا تَأۡكُلُونَ

İbrahim, onların ilahlarıyla baş başa kaldı. Yemez misiniz? dedi.

ئايەت: 92

مَا لَكُمۡ لَا تَنطِقُونَ

Size ne oldu da konuşmuyorsunuz?

ئايەت: 93

فَرَاغَ عَلَيۡهِمۡ ضَرۡبَۢا بِٱلۡيَمِينِ

Sonra, üzerlerine gelip sağ eliyle (kuvvetle) vurdu.

ئايەت: 94

فَأَقۡبَلُوٓاْ إِلَيۡهِ يَزِفُّونَ

Kavmi (telaş içinde) koşarak ona doğru geldi.

ئايەت: 95

قَالَ أَتَعۡبُدُونَ مَا تَنۡحِتُونَ

İbrahim, onlara; (Ellerinizle) Yonttuğunuz şeylere mi ibadet ediyorsunuz? dedi.

ئايەت: 96

وَٱللَّهُ خَلَقَكُمۡ وَمَا تَعۡمَلُونَ

Oysa sizi de yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır.

ئايەت: 97

قَالُواْ ٱبۡنُواْ لَهُۥ بُنۡيَٰنٗا فَأَلۡقُوهُ فِي ٱلۡجَحِيمِ

Onun için bir bina yapın, onu ateşin içine atın! dediler.

ئايەت: 98

فَأَرَادُواْ بِهِۦ كَيۡدٗا فَجَعَلۡنَٰهُمُ ٱلۡأَسۡفَلِينَ

Ona tuzak kurmak istediler. Ama biz onları alçalttık.

ئايەت: 99

وَقَالَ إِنِّي ذَاهِبٌ إِلَىٰ رَبِّي سَيَهۡدِينِ

İbrahim dedi ki: Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek.

ئايەت: 100

رَبِّ هَبۡ لِي مِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ

Rabbim, bana salihlerden bir evlat bağışla.

ئايەت: 101

فَبَشَّرۡنَٰهُ بِغُلَٰمٍ حَلِيمٖ

Biz de ona yumuşak huylu bir erkek çocuk müjdesi verdik.

ئايەت: 102

فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ ٱلسَّعۡيَ قَالَ يَٰبُنَيَّ إِنِّيٓ أَرَىٰ فِي ٱلۡمَنَامِ أَنِّيٓ أَذۡبَحُكَ فَٱنظُرۡ مَاذَا تَرَىٰۚ قَالَ يَٰٓأَبَتِ ٱفۡعَلۡ مَا تُؤۡمَرُۖ سَتَجِدُنِيٓ إِن شَآءَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلصَّٰبِرِينَ

Çocuk, onunla yürüyüp, dolaşacak bir yaşa gelince, ona dedi ki; Oğulcuğum, ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Bir bak, sen ne görüyorsun? Oğlu: Babacığım! Sana emrolunanı yap! dedi. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın!

ئايەت: 103

فَلَمَّآ أَسۡلَمَا وَتَلَّهُۥ لِلۡجَبِينِ

Her ikisi de teslimiyet gösterip, İbrahim oğlunu alnı üzerine yatırdığı zaman...

ئايەت: 104

وَنَٰدَيۡنَٰهُ أَن يَٰٓإِبۡرَٰهِيمُ

Ey İbrahim! diye seslendik.

ئايەت: 105

قَدۡ صَدَّقۡتَ ٱلرُّءۡيَآۚ إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡمُحۡسِنِينَ

Sen rüyanı gerçekten tasdik ettin. Biz, iyileri böyle mükafatlandırırız.

ئايەت: 106

إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ ٱلۡبَلَٰٓؤُاْ ٱلۡمُبِينُ

Bu, elbette apaçık bir imtihandı.

ئايەت: 107

وَفَدَيۡنَٰهُ بِذِبۡحٍ عَظِيمٖ

Ona fidye/bedel olarak büyük bir kurbanlık (koç) vermiştik.

ئايەت: 108

وَتَرَكۡنَا عَلَيۡهِ فِي ٱلۡأٓخِرِينَ

Sonradan gelenler arasında (güzel bir) nam bıraktık.

ئايەت: 109

سَلَٰمٌ عَلَىٰٓ إِبۡرَٰهِيمَ

İbrahim’e selam olsun!

ئايەت: 110

كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡمُحۡسِنِينَ

İşte iyileri böyle ödüllendiririz.

ئايەت: 111

إِنَّهُۥ مِنۡ عِبَادِنَا ٱلۡمُؤۡمِنِينَ

Çünkü o, mü’min kullarımızdan idi.

ئايەت: 112

وَبَشَّرۡنَٰهُ بِإِسۡحَٰقَ نَبِيّٗا مِّنَ ٱلصَّٰلِحِينَ

O’na salihlerden bir peygamber olacak İshak’ı müjdeledik.

ئايەت: 113

وَبَٰرَكۡنَا عَلَيۡهِ وَعَلَىٰٓ إِسۡحَٰقَۚ وَمِن ذُرِّيَّتِهِمَا مُحۡسِنٞ وَظَالِمٞ لِّنَفۡسِهِۦ مُبِينٞ

Onu da İshak’ı da mübarek kıldık. İkisinin soyundan iyi davranan da var, açıkça kendi nefsine zulmetmekte olan da.

ئايەت: 114

وَلَقَدۡ مَنَنَّا عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَٰرُونَ

Musa ve Harun’a da lütufda bulunmuştuk.

ئايەت: 115

وَنَجَّيۡنَٰهُمَا وَقَوۡمَهُمَا مِنَ ٱلۡكَرۡبِ ٱلۡعَظِيمِ

O ikisini ve kavimlerini büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık.

ئايەت: 116

وَنَصَرۡنَٰهُمۡ فَكَانُواْ هُمُ ٱلۡغَٰلِبِينَ

Onlara yardım etmiştik de onlar galip gelmişlerdi.

ئايەت: 117

وَءَاتَيۡنَٰهُمَا ٱلۡكِتَٰبَ ٱلۡمُسۡتَبِينَ

O ikisine açıkça anlaşılan kitabı vermiştik.

ئايەت: 118

وَهَدَيۡنَٰهُمَا ٱلصِّرَٰطَ ٱلۡمُسۡتَقِيمَ

Onlara dosdoğru olan yola hidayet ettik.

ئايەت: 119

وَتَرَكۡنَا عَلَيۡهِمَا فِي ٱلۡأٓخِرِينَ

Sonradan gelenler arasında (güzel bir) nam bıraktık.

ئايەت: 120

سَلَٰمٌ عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَٰرُونَ

Musa ve Harun’a selam olsun!

ئايەت: 121

إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡمُحۡسِنِينَ

İşte iyileri böyle ödüllendiririz.

ئايەت: 122

إِنَّهُمَا مِنۡ عِبَادِنَا ٱلۡمُؤۡمِنِينَ

Çünkü ikisi de mü’min kullarımızdan idi.

ئايەت: 123

وَإِنَّ إِلۡيَاسَ لَمِنَ ٱلۡمُرۡسَلِينَ

İlyas da peygamberlerden idi.

ئايەت: 124

إِذۡ قَالَ لِقَوۡمِهِۦٓ أَلَا تَتَّقُونَ

Halkına şöyle demişti: Sakınmıyor musunuz?

ئايەت: 125

أَتَدۡعُونَ بَعۡلٗا وَتَذَرُونَ أَحۡسَنَ ٱلۡخَٰلِقِينَ

Yaratıcıların en iyisini bırakıp Ba’l (adlı puta) mi dua ediyorsunuz?

ئايەت: 126

ٱللَّهَ رَبَّكُمۡ وَرَبَّ ءَابَآئِكُمُ ٱلۡأَوَّلِينَ

Sizin Rabbinizin de, daha önceki atalarınızın Rabbi de Allah’tır.

ئايەت: 127

فَكَذَّبُوهُ فَإِنَّهُمۡ لَمُحۡضَرُونَ

Onu yalanladılar, bundan dolayı gerçekten onlar, (azap için getirilip) hazır bulundurulacak olanlardır.

ئايەت: 128

إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلۡمُخۡلَصِينَ

Allah’ın ihlaslı kulları başka.

ئايەت: 129

وَتَرَكۡنَا عَلَيۡهِ فِي ٱلۡأٓخِرِينَ

Sonradan gelenler arasında (güzel bir) nam bıraktık.

ئايەت: 130

سَلَٰمٌ عَلَىٰٓ إِلۡ يَاسِينَ

İlyas’a selam olsun!

ئايەت: 131

إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡمُحۡسِنِينَ

İşte iyileri böyle ödüllendiririz.

ئايەت: 132

إِنَّهُۥ مِنۡ عِبَادِنَا ٱلۡمُؤۡمِنِينَ

Çünkü o, mü’min kullarımızdan idi.

ئايەت: 133

وَإِنَّ لُوطٗا لَّمِنَ ٱلۡمُرۡسَلِينَ

Lût da elbette peygamber idi.

ئايەت: 134

إِذۡ نَجَّيۡنَٰهُ وَأَهۡلَهُۥٓ أَجۡمَعِينَ

Onu ve ailesini topluca kurtarmıştık.

ئايەت: 135

إِلَّا عَجُوزٗا فِي ٱلۡغَٰبِرِينَ

Sadece geride kalanlardan olan yaşlı bir kadın dışında.

ئايەت: 136

ثُمَّ دَمَّرۡنَا ٱلۡأٓخَرِينَ

Sonra da diğerlerini helak etmiştik.

ئايەت: 137

وَإِنَّكُمۡ لَتَمُرُّونَ عَلَيۡهِم مُّصۡبِحِينَ

Siz sabah vakti onların üstünden (yanından) muhakkak geçip gidiyorsunuz.

ئايەت: 138

وَبِٱلَّيۡلِۚ أَفَلَا تَعۡقِلُونَ

Ve akşam da, aklınızı kullanmıyor musunuz?

ئايەت: 139

وَإِنَّ يُونُسَ لَمِنَ ٱلۡمُرۡسَلِينَ

Yunus da peygamberlerden idi.

ئايەت: 140

إِذۡ أَبَقَ إِلَى ٱلۡفُلۡكِ ٱلۡمَشۡحُونِ

Hani o, kaçıp, yüklü bir gemiye binmişti.

ئايەت: 141

فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنَ ٱلۡمُدۡحَضِينَ

Kura çekmişler ve kaybedenlerden olmuştu.

ئايەت: 142

فَٱلۡتَقَمَهُ ٱلۡحُوتُ وَهُوَ مُلِيمٞ

O, kınanmış iken bir balık onu yuttu.

ئايەت: 143

فَلَوۡلَآ أَنَّهُۥ كَانَ مِنَ ٱلۡمُسَبِّحِينَ

Eğer Allah’ı tesbih edenlerden olmasaydı.

ئايەت: 144

لَلَبِثَ فِي بَطۡنِهِۦٓ إِلَىٰ يَوۡمِ يُبۡعَثُونَ

İnsanların tekrar diriltilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.

ئايەت: 145

۞ فَنَبَذۡنَٰهُ بِٱلۡعَرَآءِ وَهُوَ سَقِيمٞ

Ama biz onu bitkin (hasta) olduğu halde boş bir yere çıkardık.

ئايەت: 146

وَأَنۢبَتۡنَا عَلَيۡهِ شَجَرَةٗ مِّن يَقۡطِينٖ

Onun üzerine de (geniş yapraklı) bir bal kabağı bitkisi bitirdik.

ئايەت: 147

وَأَرۡسَلۡنَٰهُ إِلَىٰ مِاْئَةِ أَلۡفٍ أَوۡ يَزِيدُونَ

Sonra da onu yüz bin kişiye veya daha fazlasına göndermiştik.

ئايەت: 148

فَـَٔامَنُواْ فَمَتَّعۡنَٰهُمۡ إِلَىٰ حِينٖ

Ona iman ettiler, biz de onlara bir süreye kadar geçimlik verdik.

ئايەت: 149

فَٱسۡتَفۡتِهِمۡ أَلِرَبِّكَ ٱلۡبَنَاتُ وَلَهُمُ ٱلۡبَنُونَ

Onlara sor, kızlar Allah’ın da, oğlanlar onların mı?

ئايەت: 150

أَمۡ خَلَقۡنَا ٱلۡمَلَٰٓئِكَةَ إِنَٰثٗا وَهُمۡ شَٰهِدُونَ

Yoksa bizim melekleri dişi olarak yarattığımıza mı şahitlik ettiler?

ئايەت: 151

أَلَآ إِنَّهُم مِّنۡ إِفۡكِهِمۡ لَيَقُولُونَ

Bak, onlar nasıl da uydurarak,

ئايەت: 152

وَلَدَ ٱللَّهُ وَإِنَّهُمۡ لَكَٰذِبُونَ

“Allah'ın erkek bir çocuğu oldu” diyorlar. Gerçekten onlar yalancıdırlar.

ئايەت: 153

أَصۡطَفَى ٱلۡبَنَاتِ عَلَى ٱلۡبَنِينَ

Allah, kızları oğullara tercih mi etmiş?

ئايەت: 154

مَا لَكُمۡ كَيۡفَ تَحۡكُمُونَ

Size ne oluyor? Nasıl hüküm verebiliyorsunuz?

ئايەت: 155

أَفَلَا تَذَكَّرُونَ

Hiç düşünmüyor musunuz?

ئايەت: 156

أَمۡ لَكُمۡ سُلۡطَٰنٞ مُّبِينٞ

Yoksa sizin çok açık bir deliliniz mi var?

ئايەت: 157

فَأۡتُواْ بِكِتَٰبِكُمۡ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ

Eğer doğru söylüyorsanız, haydi kitabınızı getirin.

ئايەت: 158

وَجَعَلُواْ بَيۡنَهُۥ وَبَيۡنَ ٱلۡجِنَّةِ نَسَبٗاۚ وَلَقَدۡ عَلِمَتِ ٱلۡجِنَّةُ إِنَّهُمۡ لَمُحۡضَرُونَ

Allah ile cinler arasında bir soy bağı icat ettiler. Cinler de elbette (hesaba) götürüleceklerini biliyorlar.

ئايەت: 159

سُبۡحَٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ

Allah, onların vasıflandırdıkları (sıfatlardan) münezzehtir.

ئايەت: 160

إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلۡمُخۡلَصِينَ

Allah’ın ihlaslı kulları müstesna.

ئايەت: 161

فَإِنَّكُمۡ وَمَا تَعۡبُدُونَ

Siz ve ibadet ettikleriniz.

ئايەت: 162

مَآ أَنتُمۡ عَلَيۡهِ بِفَٰتِنِينَ

Hiçbiriniz, (Allah'a karşı) başka kimseyi fitneye düşürüp yoldan çıkaramazsınız. @تەكشۈرگۈچى

ماتىريالنىڭ ئەسلىسىCehenneme atılacaklardan başka kimseyi fitneye düşürüp, yoldan çıkaramazsınız. پەرقىنى بايان قىلىش

ئايەت: 163

إِلَّا مَنۡ هُوَ صَالِ ٱلۡجَحِيمِ

Cehenneme atılacaklardan başkasını… @تەكشۈرگۈچى

ماتىريالنىڭ ئەسلىسى پەرقىنى بايان قىلىش

ئايەت: 164

وَمَا مِنَّآ إِلَّا لَهُۥ مَقَامٞ مَّعۡلُومٞ

Biz (meleklerin) her birimizin belli bir makamı vardır.

ئايەت: 165

وَإِنَّا لَنَحۡنُ ٱلصَّآفُّونَ

Şüphesiz biziz o saf saf dizilenler.

ئايەت: 166

وَإِنَّا لَنَحۡنُ ٱلۡمُسَبِّحُونَ

Ve yine biz, tesbih edicileriz. @تەكشۈرگۈچى

ماتىريالنىڭ ئەسلىسىVe yine biz, tesbih ediciler biziz. پەرقىنى بايان قىلىش

ئايەت: 167

وَإِن كَانُواْ لَيَقُولُونَ

Onlar, şöyle diyorlardı:

ئايەت: 168

لَوۡ أَنَّ عِندَنَا ذِكۡرٗا مِّنَ ٱلۡأَوَّلِينَ

Öncekilerden yanımızda bir zikir/kitap olsaydı.

ئايەت: 169

لَكُنَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلۡمُخۡلَصِينَ

Elbette Allah’ın ihlaslı kulları olurduk.

ئايەت: 170

فَكَفَرُواْ بِهِۦۖ فَسَوۡفَ يَعۡلَمُونَ

Şimdi ise O’na küfrettiler. Yakında bilecek onlar.

ئايەت: 171

وَلَقَدۡ سَبَقَتۡ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا ٱلۡمُرۡسَلِينَ

Andolsun ki, (peygamber) gönderilmiş kullarım için Bizim (onlara yardım) sözümüz geçmiştir.

ئايەت: 172

إِنَّهُمۡ لَهُمُ ٱلۡمَنصُورُونَ

Onlara mutlaka yardım edilecektir.

ئايەت: 173

وَإِنَّ جُندَنَا لَهُمُ ٱلۡغَٰلِبُونَ

Bizim ordularımız galip gelecektir.

ئايەت: 174

فَتَوَلَّ عَنۡهُمۡ حَتَّىٰ حِينٖ

Öyleyse bir süreye kadar onlardan yüz çevir.

ئايەت: 175

وَأَبۡصِرۡهُمۡ فَسَوۡفَ يُبۡصِرُونَ

Ve onlara (gelecek azabı) gözetleyedur. Onlar da yakında görecekler.

ئايەت: 176

أَفَبِعَذَابِنَا يَسۡتَعۡجِلُونَ

Azabımızı mı acele istiyorlar?

ئايەت: 177

فَإِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمۡ فَسَآءَ صَبَاحُ ٱلۡمُنذَرِينَ

Fakat (azap) onların sahasına indiği zaman, uyarılıp korkutulanların sabahı pek de kötü olacak!

ئايەت: 178

وَتَوَلَّ عَنۡهُمۡ حَتَّىٰ حِينٖ

Bir süreye kadar onlardan uzaklaş.

ئايەت: 179

وَأَبۡصِرۡ فَسَوۡفَ يُبۡصِرُونَ

Ve onlara (gelecek azabı) gözetleyedur. Onlar da yakında görecekler.

ئايەت: 180

سُبۡحَٰنَ رَبِّكَ رَبِّ ٱلۡعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ

İzzet/güç sahibi olan senin Rabbin, onların nitelendirmekte olduklarından münezzehtir.

ئايەت: 181

وَسَلَٰمٌ عَلَى ٱلۡمُرۡسَلِينَ

Selam elçilere!

ئايەت: 182

وَٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ

Hamd ise alemlerin Rabbi Allah’adır.