Bản dịch ý nghĩa nội dung Qur'an - Bản dịch tiếng Thổ Nhĩ Kỳ, phân tích ngắn gọn về Qur'an * - Mục lục các bản dịch


Ý nghĩa nội dung Chương: Chương Ibrahim   Câu:

Sûratu İbrâhîm

Trong những ý nghĩa của chương Kinh:
إثبات قيام الرسل بالبيان والبلاغ، وتهديد المعرضين عن اتباعهم بالعذاب.
(Bu sure) Rasûllerin (dini) açıklayıp tebliğ ettiklerini ve kendilerine tabi olmaktan yüz çevirenlerin azap edilmekle tehdit edildiklerini ispat etmektedir.

الٓرۚ كِتَٰبٌ أَنزَلۡنَٰهُ إِلَيۡكَ لِتُخۡرِجَ ٱلنَّاسَ مِنَ ٱلظُّلُمَٰتِ إِلَى ٱلنُّورِ بِإِذۡنِ رَبِّهِمۡ إِلَىٰ صِرَٰطِ ٱلۡعَزِيزِ ٱلۡحَمِيدِ
{Elif, Lâm, Râ} Bakara Suresi'nin başında buna benzer harfler hakkında açıklama yapılmıştır. -Ey Rasûl!- Sana indirdiğimiz bu Kur'an, Yüce Allah'ın dilemesi ve yardımı ile insanları küfür, cehalet, sapıklıktan imana, ilme ve her şeyde hamt edilmeye layık, kimsenin galip gelemeyeceği Azîz olan Allah'ın yolu İslam dinine irşad etmen için indirdiğimiz bir kitaptır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ٱللَّهِ ٱلَّذِي لَهُۥ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِي ٱلۡأَرۡضِۗ وَوَيۡلٞ لِّلۡكَٰفِرِينَ مِنۡ عَذَابٖ شَدِيدٍ
Göklerde ve yerde ne varsa mülkü yalnızca Allah'a aittir. O, yalnızca kendisine ibadet edilmeyi hak edendir. Yaratmış olduğu mahlukatından hiçbir şey O'na ortak koşulmaz. Kâfir olanlar şiddetli bir azaba çarptırılacaklardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ٱلَّذِينَ يَسۡتَحِبُّونَ ٱلۡحَيَوٰةَ ٱلدُّنۡيَا عَلَى ٱلۡأٓخِرَةِ وَيَصُدُّونَ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ وَيَبۡغُونَهَا عِوَجًاۚ أُوْلَٰٓئِكَ فِي ضَلَٰلِۭ بَعِيدٖ
Kâfirler, nimetleri zail olan dünya hayatını, nimetleri daim olan ahiret hayatına tercih ederler. İnsanları Allah'ın yolundan uzaklaştırırlar. Karalayarak, haktan saptırarak ve hiçbir kimsenin Allah'ın yolunda istikamet üzere ilerlememesini isterler. İşte bu özelliklerle vasıflanan kimseler, doğru ve haktan uzak sapıklık içindedirler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَآ أَرۡسَلۡنَا مِن رَّسُولٍ إِلَّا بِلِسَانِ قَوۡمِهِۦ لِيُبَيِّنَ لَهُمۡۖ فَيُضِلُّ ٱللَّهُ مَن يَشَآءُ وَيَهۡدِي مَن يَشَآءُۚ وَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡحَكِيمُ
Biz her peygamberi ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki; Allah katından getirdiklerinin anlaşılması onlar için kolay olsun. Peygamberleri insanları Allah'a iman etmeye zorlamak için göndermedik. Allah dilediğini adaleti ile saptırır, dilediğini de lütfu ile hidayete muvaffak kılar. O Aziz'dir/hiç kimsenin mücadele edemeyeceği mutlak galiptir. Yaratmasında ve yönetmesinde hikmet sahibidir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا مُوسَىٰ بِـَٔايَٰتِنَآ أَنۡ أَخۡرِجۡ قَوۡمَكَ مِنَ ٱلظُّلُمَٰتِ إِلَى ٱلنُّورِ وَذَكِّرۡهُم بِأَيَّىٰمِ ٱللَّهِۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّكُلِّ صَبَّارٖ شَكُورٖ
Ant olsun ki Musa -aleyhisselam-'ı da doğruluğuna delalet eden ayetlerle destekleyerek gönderdik. O, Rabbi tarafından gönderilmiştir. Kavmini küfür ve cehaletten, iman ve ilme çıkarmasını ona emrettik. Aynı zamanda Allah'ın kendilerine nimet verdiği günleri kavmine hatırlatmasını emrettik. Şüphesiz bu günlerde Allah'ın birliğine, kudretinin azametine ve müminleri nimetlendirmesine delalet eden apaçık deliller vardır. Allah'a itaat etmeye sabreden, nimetlerine ve ihsanına şükretmeye devam eden kimseler bunlardan istifade ederler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
Trong những bài học trích được của các câu Kinh trên trang này:
• أن المقصد من إنزال القرآن هو الهداية بإخراج الناس من ظلمات الباطل إلى نور الحق.
Kur'an'ın indirilmesindeki amaç, insanları batılın karanlığından çıkarıp hakkın aydınlığına hidayet etmektir.

• إرسال الرسل يكون بلسان أقوامهم ولغتهم؛ لأنه أبلغ في الفهم عنهم، فيكون أدعى للقبول والامتثال.
Resullerin gönderilmesi kavimlerinin konuştuğu aynı dil ve lisanları ile olmuştur. Böylece onları daha iyi anlar ve itaat edip kabul ederler.

• وظيفة الرسل تتلخص في إرشاد الناس وقيادتهم للخروج من الظلمات إلى النور.
Kısaca resullerin görevi insanları irşat etmek ve karanlıklardan aydınlığa çıkarmaktır.

وَإِذۡ قَالَ مُوسَىٰ لِقَوۡمِهِ ٱذۡكُرُواْ نِعۡمَةَ ٱللَّهِ عَلَيۡكُمۡ إِذۡ أَنجَىٰكُم مِّنۡ ءَالِ فِرۡعَوۡنَ يَسُومُونَكُمۡ سُوٓءَ ٱلۡعَذَابِ وَيُذَبِّحُونَ أَبۡنَآءَكُمۡ وَيَسۡتَحۡيُونَ نِسَآءَكُمۡۚ وَفِي ذَٰلِكُم بَلَآءٞ مِّن رَّبِّكُمۡ عَظِيمٞ
-Ey Resul!- Musa -aleyhisselam- Rabbinin emrine itaat edip kavmi olan İsrailoğulları'na Allah'ın bahşetmiş olduğu nimetlerini hatırlatarak, şöyle demişti: "Ey Kavmim! Allah'ın Firavun ailesinden sizi kurtardığı, onların kötülüklerinden selamette kıldığı ve azabın en şiddetlisini size tattırdıkları zaman ki nimetini hatırlayın. Hani, Firavun'un mülkünü ele geçirecek kimseler doğmasın diye erkek çocuklarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı küçük düşürmek ve zelil kılmak için hayatta bırakıyordu. Onların bu yaptıkları, sabretmeniz sizin için büyük bir imtihandır. Yüce Allah bu musibete sabretmenizden dolayı, Firavun ailesinin kötülüğünden sizi kurtararak mükâfatlandırdı".
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِذۡ تَأَذَّنَ رَبُّكُمۡ لَئِن شَكَرۡتُمۡ لَأَزِيدَنَّكُمۡۖ وَلَئِن كَفَرۡتُمۡ إِنَّ عَذَابِي لَشَدِيدٞ
Musa -aleyhisselam- onlara şöyle dedi: Rabbinizin şu buyruğunu hatırlayın; zikredilen nimetlerle sizi nimetlendirdiği için Allah'a şükrederseniz lütfunu ve nimetlerini size artırır. Eğer size verdiği nimetlerine nankörlük edip şükretmezseniz, nimetlerine nankörlük edip şükretmeyenlere karşı azabı da çok çetindir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَقَالَ مُوسَىٰٓ إِن تَكۡفُرُوٓاْ أَنتُمۡ وَمَن فِي ٱلۡأَرۡضِ جَمِيعٗا فَإِنَّ ٱللَّهَ لَغَنِيٌّ حَمِيدٌ
Musa -aleyhisselam- kavmine şöyle dedi: Ey Kavmim! Siz ve sizinle birlikte bütün yeryüzündekiler inkâr etseniz, bu küfrünüz geri dönüp size zarar verir. Allah zatında zengin olandır. hamt edilmeyi hak edendir. Müminlerin iman etmesi ona fayda vermediği gibi kâfirlerin küfrü de O'na zarar vermez.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَلَمۡ يَأۡتِكُمۡ نَبَؤُاْ ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِكُمۡ قَوۡمِ نُوحٖ وَعَادٖ وَثَمُودَ وَٱلَّذِينَ مِنۢ بَعۡدِهِمۡ لَا يَعۡلَمُهُمۡ إِلَّا ٱللَّهُۚ جَآءَتۡهُمۡ رُسُلُهُم بِٱلۡبَيِّنَٰتِ فَرَدُّوٓاْ أَيۡدِيَهُمۡ فِيٓ أَفۡوَٰهِهِمۡ وَقَالُوٓاْ إِنَّا كَفَرۡنَا بِمَآ أُرۡسِلۡتُم بِهِۦ وَإِنَّا لَفِي شَكّٖ مِّمَّا تَدۡعُونَنَآ إِلَيۡهِ مُرِيبٖ
-Ey Kafirler- Sizden önce Nuh, Hûd, Âd, Salih, Semûd ve onlardan sonra yaşayıp elçileri yalanlayan kavimlerin helak haberi size ulaşmadı mı? Onların sayısını Allah'tan başka kimse bilemez. Resulleri onlara apaçık delillerle gelmişti. Resullere olan öfkelerinden dolayı parmaklarını ısırmak için ellerini ağızlarına sokarak, resullerine şöyle dediler: "Şüphesiz ki biz, gönderildiğiniz şeyi inkâr ediyoruz ve bizi çağırdığınız şey hakkında da şek ve şüphe duymaktayız."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
۞ قَالَتۡ رُسُلُهُمۡ أَفِي ٱللَّهِ شَكّٞ فَاطِرِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۖ يَدۡعُوكُمۡ لِيَغۡفِرَ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمۡ وَيُؤَخِّرَكُمۡ إِلَىٰٓ أَجَلٖ مُّسَمّٗىۚ قَالُوٓاْ إِنۡ أَنتُمۡ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُنَا تُرِيدُونَ أَن تَصُدُّونَا عَمَّا كَانَ يَعۡبُدُ ءَابَآؤُنَا فَأۡتُونَا بِسُلۡطَٰنٖ مُّبِينٖ
Resulleri onlara cevap olarak şöyle dediler: Allah'ın birliğinde ve tek başına ibadete layık olmasında şüphe mi var? O, gökleri ve yeri yaratandır, hiçbir benzerleri olmadan o ikisini yoktan var edendir. Geçmiş günahlarınızı silmek ve dünya hayatındaki ecellerinizi tamamlamanız için belirli bir zamana kadar sizleri erteleyerek kendisine iman etmeye çağırıyor. Kavimleri (resullerine) şöyle dediler: Sizler de bizim gibi beşer değil misiniz? Sizin bize bir üstünlüğünüz yoktur. Atalarımızın ibadet ettiklerine ibadet etmekten bizleri alıkoymak mı istiyorsunuz. Öyle ise Allah'ın bize göndermiş olduğu resuller olarak davet ettiğiniz şeylerde doğru söylediğinize delalet eden apaçık deliller getirin.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
Trong những bài học trích được của các câu Kinh trên trang này:
• من وسائل الدعوة تذكير المدعوين بنعم الله تعالى عليهم، خاصة إن كان ذلك مرتبطًا بنعمة كبيرة، مثل نصر على عدوه أو نجاة منه.
Allah Teâlâ'nın insanlara vermiş olduğu nimetleri, özellikle de düşmana karşı zafer kazanmak ya da onlardan kurtulmak gibi büyük nimetleri hatırlatmak izlenmesi gereken davet metotlarından biridir.

• من فضل الله تعالى أنه وعد عباده مقابلة شكرهم بمزيد الإنعام، وفي المقابل فإن وعيده شديد لمن يكفر به.
Allah Teâlâ'nın kullarına bahşettiği bir lütfu ihsanı da onların şükrüne mukabil nimetlerini arttıracağını vadetmesidir. Bununla birlikte O'nu inkâr etmelerine karşılık azabı ise çok şiddetlidir.

• كفر العباد لا يضر اللهَ البتة، كما أن إيمانهم لا يضيف له شيئًا، فهو غني حميد بذاته.
Kulların imanı kesinlikle Yüce Allah'a bir fayda sağlamaz. Küfrü de kesinlikle Allah'a zarar vermez. O zatında zengin olan, hamt edilmeyi hak edendir.

قَالَتۡ لَهُمۡ رُسُلُهُمۡ إِن نَّحۡنُ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُكُمۡ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ يَمُنُّ عَلَىٰ مَن يَشَآءُ مِنۡ عِبَادِهِۦۖ وَمَا كَانَ لَنَآ أَن نَّأۡتِيَكُم بِسُلۡطَٰنٍ إِلَّا بِإِذۡنِ ٱللَّهِۚ وَعَلَى ٱللَّهِ فَلۡيَتَوَكَّلِ ٱلۡمُؤۡمِنُونَ
Rasûlleri onlara cevap vererek şöyle dediler: Biz de ancak sizin gibi beşeriz. Bunda sizinle aynı olduğumuzu inkâr etmiyoruz. Ancak bu hususta eşit olmaları her konuda denk olmalarını gerektirmez. Yüce Allah kullarından dilediğine özel nimetler lutfeder. İnsanlara göndermek için aralarından rasûller seçer. Yüce Allah'ın dilemesi olmadan sizlerin bizlerden istediğiniz delilleri size getirmemiz bizim gücümüz dahilinde değildir. Bilakis Yüce Allah bunu tek başına yapmaya kadirdir. Müminlerin bütün işlerinde yalnızca Yüce Allah'a itimat edip güvenmeleri gerekir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَا لَنَآ أَلَّا نَتَوَكَّلَ عَلَى ٱللَّهِ وَقَدۡ هَدَىٰنَا سُبُلَنَاۚ وَلَنَصۡبِرَنَّ عَلَىٰ مَآ ءَاذَيۡتُمُونَاۚ وَعَلَى ٱللَّهِ فَلۡيَتَوَكَّلِ ٱلۡمُتَوَكِّلُونَ
O'na (Allah'a) tevekkül etmek ile bizim aramızda hangi engel ya da mazeret olabilir? Andolsun ki bizi en doğru ve en açık yola irşad etti. Bizimle alay etmeniz ve yalanlamanız hususundaki eziyetlerinize sabredeceğiz. Müminlerin bütün işlerinde yalnızca Yüce Allah'a itimat edip güvenmeleri gerekir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لِرُسُلِهِمۡ لَنُخۡرِجَنَّكُم مِّنۡ أَرۡضِنَآ أَوۡ لَتَعُودُنَّ فِي مِلَّتِنَاۖ فَأَوۡحَىٰٓ إِلَيۡهِمۡ رَبُّهُمۡ لَنُهۡلِكَنَّ ٱلظَّٰلِمِينَ
(Allah Teâlâ'nın gönderdiği) Resullerin kavimlerinden olan ve onlara karşı delil getirmekten aciz kalan kâfirler şöyle dediler: Ya sizi beldemizden çıkaracağız ya da kendi dininizden bizim dinimize döneceksiniz. Bunun akabinde Yüce Allah resullerini teyit ederek şöyle vahyetmiştir: Allah'ı ve resulünü (küfre girerek) inkâr eden zalimleri muhakkak helak edeceğiz.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَنُسۡكِنَنَّكُمُ ٱلۡأَرۡضَ مِنۢ بَعۡدِهِمۡۚ ذَٰلِكَ لِمَنۡ خَافَ مَقَامِي وَخَافَ وَعِيدِ
-Ey Resuller ve size tabi olanlar!- Onları helak ettikten sonra o yere sizi yerleştireceğiz. Burada zikredilen yalanlayan kâfirlerin helak edilmeleridir. Onlar helak olduktan sonra o yere resullerin ve Müminlerin yerleştirilmesi ise ancak azametimi ve yüceliğimi hatırlayan ve azabımla uyarımdan korkan kimseler içindir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱسۡتَفۡتَحُواْ وَخَابَ كُلُّ جَبَّارٍ عَنِيدٖ
Resuller düşmanlarına karşı Rablerinden kendilerine yardım etmesini istediler. Kendisi için hakkın ortaya çıkmasıyla beraber hakka karşı her inat eden ve kibirlenen hüsrana uğradı.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
مِّن وَرَآئِهِۦ جَهَنَّمُ وَيُسۡقَىٰ مِن مَّآءٖ صَدِيدٖ
Kıyamet günü bu kibirli kişinin önünde cehennem vardır. cehennem onu gözetlemektedir. Orada ona cehennem halkından akan irin içirilir. Bu onun susuzluğunu gidermez. Susuzluk ve diğer azap çeşitleriyle o kimseye azap edilmeye devam eder.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
يَتَجَرَّعُهُۥ وَلَا يَكَادُ يُسِيغُهُۥ وَيَأۡتِيهِ ٱلۡمَوۡتُ مِن كُلِّ مَكَانٖ وَمَا هُوَ بِمَيِّتٖۖ وَمِن وَرَآئِهِۦ عَذَابٌ غَلِيظٞ
Acılığının, sıcaklığının ve iğrenç kokusunun, şiddetinden dolayı yudum yudum içmek için kendisini zorlayacak ancak yutamayacaktır. Çekmiş olduğu azabın şiddetinden dolayı ölüm ona her yönden gelecek, ancak ölüp rahata kavuşamayacaktır. Bilakis diri olarak kalıp azabı tadacaktır. Önünde onu bekleyen daha şiddetli başka bir azap olacaktır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
مَّثَلُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِرَبِّهِمۡۖ أَعۡمَٰلُهُمۡ كَرَمَادٍ ٱشۡتَدَّتۡ بِهِ ٱلرِّيحُ فِي يَوۡمٍ عَاصِفٖۖ لَّا يَقۡدِرُونَ مِمَّا كَسَبُواْ عَلَىٰ شَيۡءٖۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلضَّلَٰلُ ٱلۡبَعِيدُ
Kâfirlerin; sadaka, ihsanda bulunmak ve acizlere merhamet etmek gibi yapıp takdim ettikleri iyi amelleri, fırtınanın şiddetli olduğu bir günde (savrulan) küle benzer. Rüzgâr onu şiddetli bir şekilde taşıyarak savurur, ondan hiçbir eser kalmayana kadar onu her yere dağıtır. İşte kâfirlerin amelleri de böyledir, küfür onları savurur. Kıyamet günü (amel) sahibi ondan hiçbir şey istifade etmez. İman temelleri üzerine yapılmayan her amel, doğru yoldan uzak bir sapıklıktır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
Trong những bài học trích được của các câu Kinh trên trang này:
• أن الأنبياء والرسل بشرٌ من بني آدم، غير أن الله تعالى فضلهم بحمل الرسالة واصطفاهم لها من بين بني آدم.
Şüphesiz ki resuller ve peygamberler, âdemoğlundan insanlardır. Ancak Allah Teâlâ, onları âdemoğlu arasından risaleti taşıma ile üstün kılmış ve seçmiştir.

• على الداعية الذي يريد التغيير أن يتوقع أن هناك صعوبات جَمَّة سوف تقابله، ومنها الطرد والنفي والإيذاء القولي والفعلي.
Toplumu değiştirmek isteyen davetçinin, sayısız zorluklarla karşılaşacağını bilmesi gerekir. Bunlardan bazısı; kovulmak, sürgün edilmek, sözlü ve fiilî eziyetlere maruz kalmaktır.

• أن الدعاة والصالحين موعودون بالنصر والاستخلاف في الأرض.
Şüphesiz ki davetçi ve salih kimselere, yeryüzünde halife kılınacaklarına ve yardım edileceklerine dair söz verilmiştir.

• بيان إبطال أعمال الكافرين الصالحة، وعدم اعتبارها بسبب كفرهم.
Kâfirlerin küfründen dolayı salih amellerinin iptal edilip onlara itibar edilmeyeceği açıklanmıştır.

أَلَمۡ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ بِٱلۡحَقِّۚ إِن يَشَأۡ يُذۡهِبۡكُمۡ وَيَأۡتِ بِخَلۡقٖ جَدِيدٖ
-Ey İnsan!- Şüphesiz ki Yüce Allah'ın gökleri ve yeri hak ile yarattığını bilmez misin? O ikisini oyun olsun diye yaratmamıştır. -Ey İnsanlar!- Şayet sizi yok edip yerinize kendisine ibadet eden ve itaat eden birilerini getirmek isterse, sizi yok eder. Kendisine ibadet eden ve itaat eden başka kimseleri getirir. Bu O'nun için çok kolay ve basit bir iştir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَا ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ بِعَزِيزٖ
Sizi yok edip başkalarını getirmek Allah -Subhânehu ve Teâlâ-'yı aciz bırakacak değildir. O, her şeye kadirdir. Hiçbir şey O'nu aciz bırakamaz.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَبَرَزُواْ لِلَّهِ جَمِيعٗا فَقَالَ ٱلضُّعَفَٰٓؤُاْ لِلَّذِينَ ٱسۡتَكۡبَرُوٓاْ إِنَّا كُنَّا لَكُمۡ تَبَعٗا فَهَلۡ أَنتُم مُّغۡنُونَ عَنَّا مِنۡ عَذَابِ ٱللَّهِ مِن شَيۡءٖۚ قَالُواْ لَوۡ هَدَىٰنَا ٱللَّهُ لَهَدَيۡنَٰكُمۡۖ سَوَآءٌ عَلَيۡنَآ أَجَزِعۡنَآ أَمۡ صَبَرۡنَا مَا لَنَا مِن مَّحِيصٖ
İnsanlar, vadedilen gün kabirlerinden çıkıp Yüce Allah'ın huzuruna gelecekler. Tabi olan zayıflar, önderlik yapan efendilerine şöyle diyecekler: "-Ey Efendiler!- Bizler size tabi olanlardık. Emirlerinize itaat ediyor, yasakladıklarınızdan da sakınıyorduk. Siz Allah'ın azabına karşı bizi koruyabilecek misiniz?" Önderlik yapan efendiler şöyle dediler: "Eğer Allah bizi doğru yola eriştirerek muvaffak kılsaydı, biz de sizi doğru yola eriştirir ve hep beraber O'nun azabından kurtuluşa ererdik. Ancak sapıttık ve sizi de yoldan çıkardık. Şimdi azaba tahammül etmede aciz kalmakta ya da sabretmekte hepimiz eşitiz. Hiçbirimiz için azaptan kaçışı yoktur."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَقَالَ ٱلشَّيۡطَٰنُ لَمَّا قُضِيَ ٱلۡأَمۡرُ إِنَّ ٱللَّهَ وَعَدَكُمۡ وَعۡدَ ٱلۡحَقِّ وَوَعَدتُّكُمۡ فَأَخۡلَفۡتُكُمۡۖ وَمَا كَانَ لِيَ عَلَيۡكُم مِّن سُلۡطَٰنٍ إِلَّآ أَن دَعَوۡتُكُمۡ فَٱسۡتَجَبۡتُمۡ لِيۖ فَلَا تَلُومُونِي وَلُومُوٓاْ أَنفُسَكُمۖ مَّآ أَنَا۠ بِمُصۡرِخِكُمۡ وَمَآ أَنتُم بِمُصۡرِخِيَّ إِنِّي كَفَرۡتُ بِمَآ أَشۡرَكۡتُمُونِ مِن قَبۡلُۗ إِنَّ ٱلظَّٰلِمِينَ لَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ
Cennet ehli cennete, cehennem ehli de cehenneme girdiğinde İblis şöyle der: Şüphesiz ki Allah'ın size verdiği söz haktı ve size verdiği sözü yerine getirdi. Ben de size batıl bir söz verdim ve size verdiğim sözü yerine getirmeyip, caydım. Zaten benim sizi dünyada küfür ve sapıklığa zorlayacak bir gücüm yoktu. Fakat sizi küfre çağırdım, günahları süsledim ve bana ittiba etmek için acele ettiniz. İçinde bulunduğunuz sapıklıktan dolayı beni kınamayın, kendinizi kınayın. Kınanacak birisi varsa o da sizin kendi nefislerinizdir. Azabı sizden def etmek için yardıma gelecek değilim, siz de azabı benden def etmek için yardıma koşacak değilsiniz. İbadette beni Allah'a şirk koşmanızı inkâr ettim. Şüphesiz ki -dünyada Yüce Allah'a şirk koşarak O'nu inkâr eden- zalimler için kıyamet günü onları bekleyen elem verici bir azap vardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَأُدۡخِلَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ جَنَّٰتٖ تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا بِإِذۡنِ رَبِّهِمۡۖ تَحِيَّتُهُمۡ فِيهَا سَلَٰمٌ
Yüce Allah zalimlerin varacağı yerin aksine iman eden ve salih amel işleyenleri saraylarının ve ağaçlarının altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Rabbinin izni, güç ve kuvveti ile orada ebedî kalacaklardır. Onların birbiri arasındaki selamlamaları, meleklerin onlara esenlik dilemesi ve Rableri -Subhânehu ve Teâlâ-'nın karşılama sözü "selam"dır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَلَمۡ تَرَ كَيۡفَ ضَرَبَ ٱللَّهُ مَثَلٗا كَلِمَةٗ طَيِّبَةٗ كَشَجَرَةٖ طَيِّبَةٍ أَصۡلُهَا ثَابِتٞ وَفَرۡعُهَا فِي ٱلسَّمَآءِ
-Ey Resul- Allah'ın kelime-i tevhit (Lâ ilahe illallâh) için nasıl örnek verdiğini görmedin mi? Onu güzel bir hurma ağacına benzetir. Gövdesi yerin altındadır. Temiz kökleri ile suyu içer (suyu çekerek beslenir), dalları göğe doğru yükselmiş olup (üzerine düşen) çiğ damlalarından beslenir ve temiz havayı solur.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
Trong những bài học trích được của các câu Kinh trên trang này:
• بيان سوء عاقبة التابع والمتبوع إن اجتمعا على الباطل.
Tabi olan ve kendilerine tabi olunan kimseler batıl üzere bir araya gelirlerse onların hepsinin sonu çok kötü olacaktır.

• بيان أن الشيطان أكبر عدو لبني آدم، وأنه كاذب مخذول ضعيف، لا يملك لنفسه ولا لأتباعه شيئًا يوم القيامة.
Âdemoğlunun en büyük düşmanının şeytan olduğu açıklanmıştır. O terk edilmiş yalancı bir acizdir. Kıyamet gününde kendisi ve ona tabi olanlar için hiçbir şeye sahip değildir.

• اعتراف إبليس أن وعد الله تعالى هو الحق، وأن وعد الشيطان إنما هو محض الكذب.
İblis, Allah Teâlâ'nın vaadinin hak olduğunu itiraf etmiştir. Şüphesiz ki şeytanın vaadi düpedüz yalandır.

• تشبيه كلمة التوحيد بالشجرة الطيبة الثمر، العالية الأغصان، الثابتة الجذور.
Kelime-i tevhit meyvesi güzel, dalları yüksek ve kökü sağlam olan bir ağaca benzetilmiştir.

تُؤۡتِيٓ أُكُلَهَا كُلَّ حِينِۭ بِإِذۡنِ رَبِّهَاۗ وَيَضۡرِبُ ٱللَّهُ ٱلۡأَمۡثَالَ لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمۡ يَتَذَكَّرُونَ
Rabbinin emri ile her vakit bu güzel ağaç güzel meyveler verir. Allah -Subhânehu ve Teâlâ- öğüt almalarını umarak insanlara misaller verir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَثَلُ كَلِمَةٍ خَبِيثَةٖ كَشَجَرَةٍ خَبِيثَةٍ ٱجۡتُثَّتۡ مِن فَوۡقِ ٱلۡأَرۡضِ مَا لَهَا مِن قَرَارٖ
Kötü olan şirk sözünün misali, kötü ağaç gibidir. Bu ağaç Ebu Cehil karpuzu ağacıdır. Kökü sökülmüş olup, ne yere bağlı olan bir kökü, ne de göğe yükselen bir dalı vardır. Bu ağaç kuruyup, ölür ve rüzgâr onu bir yerlere savurur. Küfür sözün sonu da böyle yok olmaktır. (Küfür söz) sahibi adına Yüce Allah'a güzel hiç bir amel yükselmez.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
يُثَبِّتُ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ بِٱلۡقَوۡلِ ٱلثَّابِتِ فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا وَفِي ٱلۡأٓخِرَةِۖ وَيُضِلُّ ٱللَّهُ ٱلظَّٰلِمِينَۚ وَيَفۡعَلُ ٱللَّهُ مَا يَشَآءُ
Yüce Allah Müminleri tam bir iman ile ölene kadar dünya hayatında kelime-i tevhit üzere sabit kılar. Berzah hayatında kabirde sorguya çekilirken de sabit kılar. Ve yine kıyamet gününde de sabit kılar. Yüce Allah kendisine şirk koşan, hak yolu ve doğruyu inkâr eden zalimleri saptırır. Adaleti ile saptırmak istediği kimseleri saptırarak ve lütfu ile hidayet ettiği kullarına hidayet ederek dilediğini yapar. Allah -Subhânehu ve Teâlâ-'yı bir şey yapmaya zorlayacak kimse yoktur.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
۞ أَلَمۡ تَرَ إِلَى ٱلَّذِينَ بَدَّلُواْ نِعۡمَتَ ٱللَّهِ كُفۡرٗا وَأَحَلُّواْ قَوۡمَهُمۡ دَارَ ٱلۡبَوَارِ
Harem bölgede güven içinde olmak ile nimetlendirmesine ve Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in kendi içlerinden gönderilmesine karşın Kureyş'ten Allah'ı ve resulünü inkâr edenlerin halini gördün. Peygamberin Rabbinden getirdiğini yalanladıklarında O'nun (Allah'ın) nimetlerine nankörlük ettiler. Kavimlerinden küfür hususunda kendilerine ittiba edenleri helak diyarına sürüklediler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
جَهَنَّمَ يَصۡلَوۡنَهَاۖ وَبِئۡسَ ٱلۡقَرَارُ
Helak diyarı cehennemdir ve oraya girecek ve cehennemin sıcağını çekeceklerdir. Onların kalacakları yer, ne kötü bir yerdir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَجَعَلُواْ لِلَّهِ أَندَادٗا لِّيُضِلُّواْ عَن سَبِيلِهِۦۗ قُلۡ تَمَتَّعُواْ فَإِنَّ مَصِيرَكُمۡ إِلَى ٱلنَّارِ
Müşrikler, Allah'ın yolundan saptıktan sonra kendilerine ittiba edenleri saptırmak için Yüce Allah'a, benzerler ve denkler edindiler. -Ey Resul!- Onlara de ki: İçinde olduğunuz şehvetlerden/arzulardan istifade edin ve bu dünya hayatında şüpheleri yayın. Muhakkak kıyamet gününde döneceğiniz yer ateştir. Sizin ondan başka dönüş yeriniz yoktur.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قُل لِّعِبَادِيَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ يُقِيمُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَيُنفِقُواْ مِمَّا رَزَقۡنَٰهُمۡ سِرّٗا وَعَلَانِيَةٗ مِّن قَبۡلِ أَن يَأۡتِيَ يَوۡمٞ لَّا بَيۡعٞ فِيهِ وَلَا خِلَٰلٌ
-Ey Resul!- Müminlere, -Ey Müminler!- Namazı en kamil bir şekilde eda edin. Allah'ın azabına karşı feda edilecek hiçbir alışverişin ve fidyenin olmadığı ve hiçbir dostun dostuna şefaat edeceği dostluğun bulunmadığı bir gün gelmeden önce, Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden farz ve müstehap olan harcamalarda, riyadan korkarak gizli bir şekilde ve diğer insanların da sizi örnek almaları için açıktan infakta bulunun." diye öğüt ver.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ٱللَّهُ ٱلَّذِي خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ وَأَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءٗ فَأَخۡرَجَ بِهِۦ مِنَ ٱلثَّمَرَٰتِ رِزۡقٗا لَّكُمۡۖ وَسَخَّرَ لَكُمُ ٱلۡفُلۡكَ لِتَجۡرِيَ فِي ٱلۡبَحۡرِ بِأَمۡرِهِۦۖ وَسَخَّرَ لَكُمُ ٱلۡأَنۡهَٰرَ
Allah Teâlâ, daha önce bir benzeri olmamış gökleri ve yeri yoktan var edip, bina edendir. Size rızık olması için bulutlardan yağmuru indiren ve indirdiği su ile çeşitli meyveler çıkarandır. -Ey İnsanlar!- Takdiri gereğince suyun üzerinde yüzen gemileri sizin hizmetinize sundu. Ayrıca suyundan içmeniz, hayvanlarınızı ve ekinlerinizi sulamanız için nehirleri de sizin hizmetinize sunmuştur.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَسَخَّرَ لَكُمُ ٱلشَّمۡسَ وَٱلۡقَمَرَ دَآئِبَيۡنِۖ وَسَخَّرَ لَكُمُ ٱلَّيۡلَ وَٱلنَّهَارَ
Sürekli (yörüngelerinde) akıp giden Güneş'i ve Ay'ı sizin hizmetinize sunmuştur. Aynı şekilde peşi sıra gelen gece ve gündüzü de hizmetinize sunmuştur. Gece uyumanız ve rahat etmeniz, gündüz ise işlerinizi yapıp çalışmanız içindir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
Trong những bài học trích được của các câu Kinh trên trang này:
• تشبيه كلمة الكفر بشجرة الحَنْظل الزاحفة، فهي لا ترتفع، ولا تنتج طيبًا، ولا تدوم.
Küfür kelimesi, gövdesi yere yapışık olan Ebû Cehil karpuzuna benzetilmiştir. Bu bitki yukarı doğru yükselmez, güzel meyve vermez ve devamlılığı da yoktur.

• الرابط بين الأمر بالصلاة والزكاة مع ذكر الآخرة هو الإشعار بأنهما مما تكون به النجاة يومئذ.
Namaz ve zekâtın emredilmesi ile ahiretin zikredilmesi arasındaki bağ; namaz ve zekât, o gün kurtuluşun bu ikisi ile olacağının bildirilmesini ifade eder.

• تعداد بعض النعم العظيمة إشارة لعظم كفر بعض بني آدم وجحدهم نعمه سبحانه وتعالى .
Birtakım büyük nimetlerin zikredilmesi, kimi insanlar tarafından Allah -Subhânehu ve Teâlâ-'nın gönderdiği nimetlerin inkâr edilmesinin ne kadar büyük bir nankörlük olduğuna işaret etmek içindir.

وَءَاتَىٰكُم مِّن كُلِّ مَا سَأَلۡتُمُوهُۚ وَإِن تَعُدُّواْ نِعۡمَتَ ٱللَّهِ لَا تُحۡصُوهَآۗ إِنَّ ٱلۡإِنسَٰنَ لَظَلُومٞ كَفَّارٞ
O'ndan isteyip, talep ettiğiniz ve talep etmediğiniz her şeyi size vermiştir. Yüce Allah'ın nimetlerini saymaya kalkışsanız, sayılarının çokluğu sebebiyle sayıp belirlemeye güç yetiremezsiniz. Sizlere sadece bunlardan bazı örnekler vermiştir. Şüphesiz ki insan, kendi nefsine çokça zulmeden, Allah -Subhânehu ve Teâlâ-'nın nimetlerine çokça nankörlük edendir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِذۡ قَالَ إِبۡرَٰهِيمُ رَبِّ ٱجۡعَلۡ هَٰذَا ٱلۡبَلَدَ ءَامِنٗا وَٱجۡنُبۡنِي وَبَنِيَّ أَن نَّعۡبُدَ ٱلۡأَصۡنَامَ
-Ey Resul!- İbrahim, oğlu İsmail'i ve hanımı Hacer'i Mekke'deki vadiye yerleştirdikten sonra: "Ey Rabbim! Ailemi yerleştirdiğim beldeyi (Mekke'yi) güvenli bir belde kıl. Orada kan dökülmesin, kimseye zulüm edilmesin. Beni ve evlatlarımı putlara ibadet etmekten uzak tut." dediği zamanı hatırla.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
رَبِّ إِنَّهُنَّ أَضۡلَلۡنَ كَثِيرٗا مِّنَ ٱلنَّاسِۖ فَمَن تَبِعَنِي فَإِنَّهُۥ مِنِّيۖ وَمَنۡ عَصَانِي فَإِنَّكَ غَفُورٞ رَّحِيمٞ
Ey Rabbim! Şüphesiz ki putlar birçok insanı saptırdılar. İnsanlar onların kendilerine şefaat edeceklerini zannedip fitneye düştüler. Allah'a ibadeti bırakıp putlara ibadet ettiler. İnsanlardan kim Allah'ı birleyip, O'na itaat etmede bana tabi olursa, o benim destekçim ve benim yolum üzeredir. Kim de bana karşı gelip Allah'ı birleme ve O'na itaat etmede bana tabi olmazsa, şüphesiz ki sen -Ey Rabbim!- günahını bağışlamak istediğin kullarının günahlarını bağışlar ve onlara merhamet edersin.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
رَّبَّنَآ إِنِّيٓ أَسۡكَنتُ مِن ذُرِّيَّتِي بِوَادٍ غَيۡرِ ذِي زَرۡعٍ عِندَ بَيۡتِكَ ٱلۡمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقِيمُواْ ٱلصَّلَوٰةَ فَٱجۡعَلۡ أَفۡـِٔدَةٗ مِّنَ ٱلنَّاسِ تَهۡوِيٓ إِلَيۡهِمۡ وَٱرۡزُقۡهُم مِّنَ ٱلثَّمَرَٰتِ لَعَلَّهُمۡ يَشۡكُرُونَ
Rabbimiz! Zürriyetimden olan oğlum İsmail ve oğullarını ekin bitmeyen, su çıkmayan Beytu'l Haram'ın yanında bir vadiye (Mekke'ye) yerleştirdim. Rabbimiz! Namazlarını dosdoğru kılmaları için bunu böyle yaptım. -Ey Rabbim!- İnsanların kalplerini onlara çevir ki, onları ve bu beldeyi sevsinler. Onları ürünlerle rızıklandır, umulur ki onlara vermiş olduğun nimetlerden dolayı sana şükrederler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
رَبَّنَآ إِنَّكَ تَعۡلَمُ مَا نُخۡفِي وَمَا نُعۡلِنُۗ وَمَا يَخۡفَىٰ عَلَى ٱللَّهِ مِن شَيۡءٖ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَا فِي ٱلسَّمَآءِ
Rabbimiz! Gizlediğimiz ve açığa vurduğumuz her şeyi hakkıyla bilirsin. Göklerde ve yerde hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz. Bilakis Allah her şeyi bilir. Aynı zamanda muhtaç olduğumuz şeyler ve kendisine olan ihtiyacımız O'na gizli kalmaz.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ ٱلَّذِي وَهَبَ لِي عَلَى ٱلۡكِبَرِ إِسۡمَٰعِيلَ وَإِسۡحَٰقَۚ إِنَّ رَبِّي لَسَمِيعُ ٱلدُّعَآءِ
Şükür ve sena bana salihlerden vermesi için ettiğim duama icabet eden Allah -Subhânehu ve Teâlâ-'ya aittir. Bana ilerlemiş yaşıma rağmen Hacer'den İsmail'i, Sâre'den de İshak'ı verdi. Şüphesiz ki benim Rabbim Allah -Subhânehu ve Teâlâ- kendisine dua edenin duasını işitip kabul edendir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
رَبِّ ٱجۡعَلۡنِي مُقِيمَ ٱلصَّلَوٰةِ وَمِن ذُرِّيَّتِيۚ رَبَّنَا وَتَقَبَّلۡ دُعَآءِ
Ey Rabbim! Beni, namazı en kamil şekilde eda edenlerden kıl. Aynı şekilde zürriyetimi de namazı böyle eda edenlerden eyle. Ey Rabbimiz! Duama icabet et! Katında makbul olan dualardan eyle.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
رَبَّنَا ٱغۡفِرۡ لِي وَلِوَٰلِدَيَّ وَلِلۡمُؤۡمِنِينَ يَوۡمَ يَقُومُ ٱلۡحِسَابُ
Rabbimiz! Benim, ana babamın günahlarını bağışla. (İbrahim -aleyhisselâm- bu duayı babasının Allah'ın düşmanı olduğunu bilmeden önce yapmıştır. Babasının Allah'ın düşmanı olduğunu anladığında ondan beri olup uzaklaşmıştır). Ve insanlar Rablerinin huzuruna hesap vermek için tekrardan dirilip, geldiği gün Müminlerin günahlarını da bağışla.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَا تَحۡسَبَنَّ ٱللَّهَ غَٰفِلًا عَمَّا يَعۡمَلُ ٱلظَّٰلِمُونَۚ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمۡ لِيَوۡمٖ تَشۡخَصُ فِيهِ ٱلۡأَبۡصَٰرُ
-Ey Resul!- Yüce Allah'ın zalimlere azabını geciktirmesini asla onların yalanlamaları, Allah'ın yolundan alıkoymaları ve diğer yaptıkları şeylerden habersiz olduğu için sanma. Bilakis O, bunu hakkıyla bilmektedir. Bunlardan hiçbirisi O'na gizli kalmaz. Ancak onların azabını kıyamet gününe erteliyor. O gün öyle bir gündür ki, gördüğü dehşet verici şeyden korktuğu için gözler yerinden fırlar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
Trong những bài học trích được của các câu Kinh trên trang này:
• بيان فضيلة مكة التي دعا لها نبي الله إبراهيم عليه الصلاة والسلام.
İbrahim -aleyhisselatu vesselam-'ın hakkında dua ettiği Mekke'nin fazileti beyan edilmiştir.

• أن الإنسان مهما ارتفع شأنه في مراتب الطاعة والعبودية ينبغي له أن يخاف على نفسه وذريته من جليل الشرك ودقيقه.
Şüphesiz ki insanın itaat ve kulluk mertebelerindeki makamı ne kadar yükselirse yükselsin, kendi nefsi ve zürriyeti için şirkin büyüğünden ve küçüğünden korkması gerekir.

• دعاء إبراهيم عليه الصلاة والسلام يدل على أن العبد مهما ارتفع شأنه يظل مفتقرًا إلى الله تعالى ومحتاجًا إليه.
İbrahim -aleyhisselatu vesselam-'ın duası, kulun makamı ne kadar yükselirse yükselsin, Allah'ın katında fakir ve O'na muhtaç olarak kalmaya devam ettiğine delalet eder.

• من أساليب التربية: الدعاء للأبناء بالصلاح وحسن المعتقد والتوفيق في إقامة شعائر الدين.
Eğitim metotlarından biri de; çocukların salih olmaları, doğru inanca sahip olmaları, dinin emir ve yasaklarını yerine getirmede muvaffak olmaları için dua etmektir.

مُهۡطِعِينَ مُقۡنِعِي رُءُوسِهِمۡ لَا يَرۡتَدُّ إِلَيۡهِمۡ طَرۡفُهُمۡۖ وَأَفۡـِٔدَتُهُمۡ هَوَآءٞ
İnsanlar kabirlerinden kalktığında (kendilerini) çağırana doğru koşarlar. Başlarını kaldırarak endişeli bir şekilde gökyüzüne bakarlar. Kendilerine bile dönüp bakamazlar. Bilakis gördükleri dehşet verici şeyden dolayı gözleri yerinden fırlamış bir şekilde bakakalırlar. Kalpleri ise idrak etmekten uzak, gördükleri dehşet verici şeyi anlayamayacak durumdadır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَأَنذِرِ ٱلنَّاسَ يَوۡمَ يَأۡتِيهِمُ ٱلۡعَذَابُ فَيَقُولُ ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ رَبَّنَآ أَخِّرۡنَآ إِلَىٰٓ أَجَلٖ قَرِيبٖ نُّجِبۡ دَعۡوَتَكَ وَنَتَّبِعِ ٱلرُّسُلَۗ أَوَلَمۡ تَكُونُوٓاْ أَقۡسَمۡتُم مِّن قَبۡلُ مَا لَكُم مِّن زَوَالٖ
-Ey Resul!- Ümmetini kıyamet günü gelecek olan Allah'ın azabı ile korkut. Kendi nefislerine Allah'a şirk koşarak ve küfrederek zulüm edenler, o gün şöyle derler: Ey Rabbimiz! Bize mühlet ver, azabımızı geçiktir, kısa bir süre için bizi dünyaya tekrardan döndür sana iman edelim. Bize gönderdiğin resullerine tabi olalım, derler. Onlar azarlanacak ve kendilerine şöyle denilecektir: Öldükten sonra dirilmeyi inkâr ederek, dünya hayatından ahirete intikal etmeyeceğiz diye dünyada iken yemin edenler siz değil miydiniz?
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَسَكَنتُمۡ فِي مَسَٰكِنِ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوٓاْ أَنفُسَهُمۡ وَتَبَيَّنَ لَكُمۡ كَيۡفَ فَعَلۡنَا بِهِمۡ وَضَرَبۡنَا لَكُمُ ٱلۡأَمۡثَالَ
Allah'ı inkâr ederek kendi nefislerine zulmeden Hûd'un kavmi ve Salih'in kavmi gibi geçmiş ümmetlerin diyarlarına yerleştiniz. Onları helaka uğrattığımız sizlere apaçık beyan oldu. Öğüt almanız için Allah'ın kitabında size bir çok misaller getirdik, ancak bundan öğüt almadınız.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَقَدۡ مَكَرُواْ مَكۡرَهُمۡ وَعِندَ ٱللَّهِ مَكۡرُهُمۡ وَإِن كَانَ مَكۡرُهُمۡ لِتَزُولَ مِنۡهُ ٱلۡجِبَالُ
Geçmişte yaşamış zalim toplulukların diyarına yerleşenler Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'i öldürmek ve davetini sonlandırmak için tuzaklar kurdular. Onların kurmuş olduğu planlardan hiçbirisi Yüce Allah'a gizli kalmaz. Onların bu planları zayıftır. Allah'ın onlar için yaptığı planın aksine onların planları zayıflığından dolayı ne dağları yerinden oynatır ne de başka bir şey yapar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَلَا تَحۡسَبَنَّ ٱللَّهَ مُخۡلِفَ وَعۡدِهِۦ رُسُلَهُۥٓۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٞ ذُو ٱنتِقَامٖ
-Ey Resul!- Resullerine galibiyeti ve dini aşikâr kılacağını vadetmiş olan Yüce Allah'ın resullerine vadettiği şeyden döneceğini zannetme! Şüphesiz ki Yüce Allah Azîz'dir, kimse O'na galip gelemez. Dostlarını da kuvvetli kılacaktır. Kendisine ve resullerine düşmanlık edenlerden şiddetli bir şekilde intikam alır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
يَوۡمَ تُبَدَّلُ ٱلۡأَرۡضُ غَيۡرَ ٱلۡأَرۡضِ وَٱلسَّمَٰوَٰتُۖ وَبَرَزُواْ لِلَّهِ ٱلۡوَٰحِدِ ٱلۡقَهَّارِ
Bu intikam kıyamet günü kâfirlerden alınacaktır. Yeryüzü pak beyaz bir yere dönüştürülecek ve gökler de başka göklere dönüştürülecektir. Öyle ki, insanlar Kahhâr, mutlak hâkim, hiç kimsenin kendisine hükmedemediği, mutlak galip, hiç kimsenin kendisine galip gelemediği, azametinde ve mülkünde tek olan Allah'ın huzurunda durmak için bedenleri ve amelleri ile kabirlerinden çıkacaklardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَتَرَى ٱلۡمُجۡرِمِينَ يَوۡمَئِذٖ مُّقَرَّنِينَ فِي ٱلۡأَصۡفَادِ
49-50 -Ey Resul!- Yeryüzünün ve gökyüzünün başkasıyla değiştirildiği gün, kâfir ve müşriklerin bazısının bazısına zincirlerle bağlandığını görürsün. Elleri ve ayakları boyunlarında zincirlerle bağlanarak birleştirilir. O gün giyecekleri elbiseleri katrandandır (o da hızlı tutuşan bir maddedir). Asık olan yüzlerini ateş kaplar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
سَرَابِيلُهُم مِّن قَطِرَانٖ وَتَغۡشَىٰ وُجُوهَهُمُ ٱلنَّارُ
49-50 -Ey Rasû!l- Yeryüzünün ve gökyüzünün başkasıyla değiştirildiği gün, kâfir ve müşriklerin bazısının bazısına zincirlerle bağlandığını görürsün. Elleri ve ayakları boyunlarında zincirlerle bağlanarak birleştirilir. O gün giyecekleri elbiseleri katrandandır (o da hızlı tutuşan bir maddedir). Asık olan yüzlerini ateş kaplar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
لِيَجۡزِيَ ٱللَّهُ كُلَّ نَفۡسٖ مَّا كَسَبَتۡۚ إِنَّ ٱللَّهَ سَرِيعُ ٱلۡحِسَابِ
Yüce Allah herkese hayır ve şerden kazandığının karşılığını vermek için böyle yapar. Şüphesiz ki Allah, amellerin hesabını çabuk görendir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
هَٰذَا بَلَٰغٞ لِّلنَّاسِ وَلِيُنذَرُواْ بِهِۦ وَلِيَعۡلَمُوٓاْ أَنَّمَا هُوَ إِلَٰهٞ وَٰحِدٞ وَلِيَذَّكَّرَ أُوْلُواْ ٱلۡأَلۡبَٰبِ
Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e indirilen bu Kur'an Yüce Allah'tan insanlara bir bildiridir. İçinde barındırdığı korkutucu ve şiddetli tehditten korkmaları, ibadet edilmeye layık hak ilahın Allah Teâlâ olduğunu bilip hiçbir şeyi ortak koşmadan O'na ibadet etmeleri, aklıselim sahiplerinin ibret ve öğüt almaları içindir. Çünkü onlar vaazlardan ve öğütlerden isitifade ederler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
Trong những bài học trích được của các câu Kinh trên trang này:
• تصوير مشاهد يوم القيامة وجزع الخلق وخوفهم وضعفهم ورهبتهم، وتبديل الأرض والسماوات.
Kıyamet günü, insanların endişesi, korkusu, zayıflığı, göklerin ve yerin değiştirilmesi tasvir edilmiştir.

• وصف شدة العذاب والذل الذي يلحق بأهل المعصية والكفر يوم القيامة.
Kıyamet günü küfür ehli ve günahkârlara isabet edecek zillet ve şiddetli azap vasfedilmiştir.

• أن العبد في سعة من أمره في حياته في الدنيا، فعليه أن يجتهد في الطاعة، فإن الله تعالى لا يتيح له فرصة أخرى إذا بعثه يوم القيامة.
Şüphesiz kula dünya hayatında çokça fırsat verilmiştir. Allah'a itaatte çok hırslı olması gerekir. Şüphesiz Allah Teâlâ, kıyamet günü onu dirilttiğinde itaat etmesi için ona başka bir fırsat tanımaz.

 
Ý nghĩa nội dung Chương: Chương Ibrahim
Mục lục các chương Kinh Số trang
 
Bản dịch ý nghĩa nội dung Qur'an - Bản dịch tiếng Thổ Nhĩ Kỳ, phân tích ngắn gọn về Qur'an - Mục lục các bản dịch

Bản dịch tiếng Thổ Nhĩ Kỳ, phân tích ngắn gọn về Qur'an do Trung Tâm Tafsir Nghiên Cứu Qur'an phát triển

Đóng lại