Bản dịch ý nghĩa nội dung Qur'an - Dịch thuật tiếng Thổ Nhĩ Kỳ - Trung tâm Dịch thuật Rowwad * - Mục lục các bản dịch

XML CSV Excel API
Please review the Terms and Policies

Ý nghĩa nội dung Chương: Chương Al-Shu-'ara'   Câu:

Sûratu'ş-Şuarâ'

طسٓمٓ
Ta, Sin, Mim.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
تِلۡكَ ءَايَٰتُ ٱلۡكِتَٰبِ ٱلۡمُبِينِ
Bunlar apaçık kitabın ayetleridir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
لَعَلَّكَ بَٰخِعٞ نَّفۡسَكَ أَلَّا يَكُونُواْ مُؤۡمِنِينَ
(Ey Muhammed!) İman etmiyorlar diye adeta kendini helâk edeceksin!
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِن نَّشَأۡ نُنَزِّلۡ عَلَيۡهِم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ ءَايَةٗ فَظَلَّتۡ أَعۡنَٰقُهُمۡ لَهَا خَٰضِعِينَ
Dilersek, üzerlerine gökten bir ayet/mucize indiririz de boyunları öne eğilip kalır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَا يَأۡتِيهِم مِّن ذِكۡرٖ مِّنَ ٱلرَّحۡمَٰنِ مُحۡدَثٍ إِلَّا كَانُواْ عَنۡهُ مُعۡرِضِينَ
Rahman’dan kendilerine gelen her yeni öğütten mutlaka yüz çevirirler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَقَدۡ كَذَّبُواْ فَسَيَأۡتِيهِمۡ أَنۢبَٰٓؤُاْ مَا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ
Onlar (Allah’ın ayetlerini) yalanladılar. Fakat alay edegeldikleri şeylerin haberleri başlarına gelecek.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَوَلَمۡ يَرَوۡاْ إِلَى ٱلۡأَرۡضِ كَمۡ أَنۢبَتۡنَا فِيهَا مِن كُلِّ زَوۡجٖ كَرِيمٍ
Yeryüzüne bakmazlar mı ki biz orada her güzel çiftten nice bitkiler bitirdik.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Şüphesiz bunlarda (Allah’ın varlığına) bir delil vardır, ancak onların çoğu iman etmezler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Muhakkak Rabbin Azîz, Rahîm'dir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِذۡ نَادَىٰ رَبُّكَ مُوسَىٰٓ أَنِ ٱئۡتِ ٱلۡقَوۡمَ ٱلظَّٰلِمِينَ
Hani Rabbin, Musa’ya: "Zalim kavme git!" diye seslenmişti.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَوۡمَ فِرۡعَوۡنَۚ أَلَا يَتَّقُونَ
Firavun’un kavmine. Onlar hâlâ sakınmayacaklar mı?
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ رَبِّ إِنِّيٓ أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ
Musa, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Muhakkak ki ben, beni yalanlamalarından korkuyorum.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَيَضِيقُ صَدۡرِي وَلَا يَنطَلِقُ لِسَانِي فَأَرۡسِلۡ إِلَىٰ هَٰرُونَ
“Ve göğsüm daralır, dilim çözülmez; bunun için Harun’a da (vahiy) gönder.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَهُمۡ عَلَيَّ ذَنۢبٞ فَأَخَافُ أَن يَقۡتُلُونِ
“Bir de onların benim aleyhimde bir suç (davaları) var. Dolayısıyla beni öldürmelerinden korkuyorum.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ كَلَّاۖ فَٱذۡهَبَا بِـَٔايَٰتِنَآۖ إِنَّا مَعَكُم مُّسۡتَمِعُونَ
Allah dedi ki: “Hayır, korkma! İkiniz ayetlerimizle gidin. Muhakkak biz sizinle birlikteyiz, işitenleriz.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَأۡتِيَا فِرۡعَوۡنَ فَقُولَآ إِنَّا رَسُولُ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
İkiniz Firavun’a gidin ve deyin ki: "Gerçekten biz âlemlerin Rabbinin rasulleriyiz."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَنۡ أَرۡسِلۡ مَعَنَا بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ
İsrailoğulları'nı bizimle beraber gönder.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ أَلَمۡ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدٗا وَلَبِثۡتَ فِينَا مِنۡ عُمُرِكَ سِنِينَ
Firavun, şöyle dedi: “Seni biz küçük bir çocuk olarak alıp aramızda büyütüp, yetiştirmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَفَعَلۡتَ فَعۡلَتَكَ ٱلَّتِي فَعَلۡتَ وَأَنتَ مِنَ ٱلۡكَٰفِرِينَ
“(Böyle iken) sen o yaptığın işi yaptın (adam öldürdün). Sen nankörlerdensin.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ فَعَلۡتُهَآ إِذٗا وَأَنَا۠ مِنَ ٱلضَّآلِّينَ
Musa, şöyle dedi: “Ben onu yaptığım zaman ne yaptığını bilmezlerdendim.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَفَرَرۡتُ مِنكُمۡ لَمَّا خِفۡتُكُمۡ فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكۡمٗا وَجَعَلَنِي مِنَ ٱلۡمُرۡسَلِينَ
“Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَتِلۡكَ نِعۡمَةٞ تَمُنُّهَا عَلَيَّ أَنۡ عَبَّدتَّ بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ
"Benim başıma o nimeti kakmaktasın. (Halbuki) Sen İsariloğullarını kendine köle edindin."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ فِرۡعَوۡنُ وَمَا رَبُّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
Firavun: “Alemlerin Rabbi de nedir?” dedi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ رَبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَهُمَآۖ إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ
Dedi ki: “Eğer yakin sahibi iseniz, (biliniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ لِمَنۡ حَوۡلَهُۥٓ أَلَا تَسۡتَمِعُونَ
(Firavun) Etrafında bulunanlara: “İşitmiyor musunuz” dedi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ رَبُّكُمۡ وَرَبُّ ءَابَآئِكُمُ ٱلۡأَوَّلِينَ
Musa: “O; sizin de Rabbiniz, geçmiş atalarınızın da Rabbidir.” dedi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ ٱلَّذِيٓ أُرۡسِلَ إِلَيۡكُمۡ لَمَجۡنُونٞ
(Firavun): “Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir” dedi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ رَبُّ ٱلۡمَشۡرِقِ وَٱلۡمَغۡرِبِ وَمَا بَيۡنَهُمَآۖ إِن كُنتُمۡ تَعۡقِلُونَ
(Musa): “Doğunun, batının ve onların etrafında olanların Rabbidir. Eğer akıl ederseniz” dedi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ لَئِنِ ٱتَّخَذۡتَ إِلَٰهًا غَيۡرِي لَأَجۡعَلَنَّكَ مِنَ ٱلۡمَسۡجُونِينَ
“Eğer benden başka ilâh edinirsen elbette seni zindana atılanlar arasına katarım” dedi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ أَوَلَوۡ جِئۡتُكَ بِشَيۡءٖ مُّبِينٖ
Musa: “Sana apaçık bir delil getirmiş olsam da mı?” dedi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ فَأۡتِ بِهِۦٓ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
Firavun: “Doğru söyleyenlerden isen haydi getir onu!” dedi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَأَلۡقَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعۡبَانٞ مُّبِينٞ
(Musa) bunun üzerine asasını bıraktı. O da hemen apaçık bir yılan oluverdi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَنَزَعَ يَدَهُۥ فَإِذَا هِيَ بَيۡضَآءُ لِلنَّٰظِرِينَ
Elini koynundan çıkardı. Bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ لِلۡمَلَإِ حَوۡلَهُۥٓ إِنَّ هَٰذَا لَسَٰحِرٌ عَلِيمٞ
Firavun, çevresindeki ileri gelenlere: “Şüphesiz bu, bilgin bir sihirbazdır.” dedi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
يُرِيدُ أَن يُخۡرِجَكُم مِّنۡ أَرۡضِكُم بِسِحۡرِهِۦ فَمَاذَا تَأۡمُرُونَ
“Sizi sihri ile yerinizden çıkarmak istiyor; ya siz ne buyurursunuz?”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالُوٓاْ أَرۡجِهۡ وَأَخَاهُ وَٱبۡعَثۡ فِي ٱلۡمَدَآئِنِ حَٰشِرِينَ
Dediler ki: "Onu ve kardeşini alıkoy. Şehirlere de toplayıcı adamlar gönder.''
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
يَأۡتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلِيمٖ
“Sana bütün usta sihirbazları getirsinler.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَجُمِعَ ٱلسَّحَرَةُ لِمِيقَٰتِ يَوۡمٖ مَّعۡلُومٖ
Böylece sihirbazlar, belli bir günün belirlenen bir vaktinde bir araya getirildiler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلۡ أَنتُم مُّجۡتَمِعُونَ
İnsanlara da; “Siz de toplanır mısınız?” denildi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ ٱلسَّحَرَةَ إِن كَانُواْ هُمُ ٱلۡغَٰلِبِينَ
“Umarız ki sihirbazlar galip gelirlerse biz de onlara uyarız.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَلَمَّا جَآءَ ٱلسَّحَرَةُ قَالُواْ لِفِرۡعَوۡنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجۡرًا إِن كُنَّا نَحۡنُ ٱلۡغَٰلِبِينَ
Sihirbazlar gelince, Firavun’a: “Eğer biz üstün gelirsek, gerçekten bize bir mükâfat var mı?” dediler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ نَعَمۡ وَإِنَّكُمۡ إِذٗا لَّمِنَ ٱلۡمُقَرَّبِينَ
Firavun: “Evet! Hem o takdirde mutlaka bana yakın kimselerden olacaksınız.” dedi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ لَهُم مُّوسَىٰٓ أَلۡقُواْ مَآ أَنتُم مُّلۡقُونَ
Musa onlara: “Hadi ortaya atacağınız şeyi atın!” dedi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَأَلۡقَوۡاْ حِبَالَهُمۡ وَعِصِيَّهُمۡ وَقَالُواْ بِعِزَّةِ فِرۡعَوۡنَ إِنَّا لَنَحۡنُ ٱلۡغَٰلِبُونَ
Bunun üzerine onlar iplerini ve asalarını attılar ve; “Firavun’un gücüyle elbette bizler üstün geleceğiz.” dediler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَأَلۡقَىٰ مُوسَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ تَلۡقَفُ مَا يَأۡفِكُونَ
Musa asasını bırakır bırakmaz onların hile ile yaptıklarını yutuverdi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَأُلۡقِيَ ٱلسَّحَرَةُ سَٰجِدِينَ
Bunun üzerine sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالُوٓاْ ءَامَنَّا بِرَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
"Alemlerin Rabbine iman ettik." dediler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
رَبِّ مُوسَىٰ وَهَٰرُونَ
Musa’nın ve Harun’un Rabbine.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ ءَامَنتُمۡ لَهُۥ قَبۡلَ أَنۡ ءَاذَنَ لَكُمۡۖ إِنَّهُۥ لَكَبِيرُكُمُ ٱلَّذِي عَلَّمَكُمُ ٱلسِّحۡرَ فَلَسَوۡفَ تَعۡلَمُونَۚ لَأُقَطِّعَنَّ أَيۡدِيَكُمۡ وَأَرۡجُلَكُم مِّنۡ خِلَٰفٖ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمۡ أَجۡمَعِينَ
Dedi ki: “Ben size izin vermeden önce mi ona iman ettiniz? Demek ki o, size sihri öğreten büyüğünüzmüş. Yakında bileceksiniz. Mutlaka el ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi toptan asacağım.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالُواْ لَا ضَيۡرَۖ إِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا مُنقَلِبُونَ
"Hiç zararı yok. Biz muhakkak Rabbimize döneceğiz."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّا نَطۡمَعُ أَن يَغۡفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَٰيَٰنَآ أَن كُنَّآ أَوَّلَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
“Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimizin bizim hatalarımızı bağışlayacağını ummaktayız.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
۞ وَأَوۡحَيۡنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ أَنۡ أَسۡرِ بِعِبَادِيٓ إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ
Biz Musa’ya; “Kullarımı geceleyin yola çıkar. Muhakkak ki takip edileceksiniz.” diye vahyettik.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَأَرۡسَلَ فِرۡعَوۡنُ فِي ٱلۡمَدَآئِنِ حَٰشِرِينَ
Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ لَشِرۡذِمَةٞ قَلِيلُونَ
“Şüphesiz bunlar azınlık olan bir topluluktur (dediler).”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِنَّهُمۡ لَنَا لَغَآئِظُونَ
"Ve onlar bizi kızdırmaktadırlar."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَٰذِرُونَ
Biz ise şüphesiz uyanık, ihtiyatlı bir topluluğuz."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَأَخۡرَجۡنَٰهُم مِّن جَنَّٰتٖ وَعُيُونٖ
(Allah Teâlâ buyurdu ki): Böylece onları bahçelerden ve pınarlardan çıkardık.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَكُنُوزٖ وَمَقَامٖ كَرِيمٖ
Hazinelerden ve değerli yerlerden.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
كَذَٰلِكَۖ وَأَوۡرَثۡنَٰهَا بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ
İşte böyle yaptık ve onlara İsrailoğulları'nı mirasçı kıldık.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَأَتۡبَعُوهُم مُّشۡرِقِينَ
Firavun ve adamları gün doğarken onları takibe koyuldular.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَلَمَّا تَرَٰٓءَا ٱلۡجَمۡعَانِ قَالَ أَصۡحَٰبُ مُوسَىٰٓ إِنَّا لَمُدۡرَكُونَ
İki topluluk birbirini görünce, Musa’nın adamları: "İşte yakalandık." dediler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ كَلَّآۖ إِنَّ مَعِيَ رَبِّي سَيَهۡدِينِ
Musa: “Hayır! Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir.” dedi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَأَوۡحَيۡنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ أَنِ ٱضۡرِب بِّعَصَاكَ ٱلۡبَحۡرَۖ فَٱنفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرۡقٖ كَٱلطَّوۡدِ ٱلۡعَظِيمِ
İşte o sırada, Musa’ya: "Asanı denize vur!" diye vahyettik. O, hemen yarıldı ve (on iki yol açıldı) her parçası koca bir dağ gibi oluverdi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَأَزۡلَفۡنَا ثَمَّ ٱلۡأٓخَرِينَ
Ötekileri de oraya yaklaştırdık.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَأَنجَيۡنَا مُوسَىٰ وَمَن مَّعَهُۥٓ أَجۡمَعِينَ
Musa’yı ve beraberindekilerin hepsini kurtardık.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ثُمَّ أَغۡرَقۡنَا ٱلۡأٓخَرِينَ
Sonra ötekileri suda boğduk.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Bunda şüphesiz bir ibret vardır. Ama pek çokları iman etmiş değillerdi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Şüphesiz ki senin Rabbin elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱتۡلُ عَلَيۡهِمۡ نَبَأَ إِبۡرَٰهِيمَ
Ey Muhammed! Onlara İbrahim’in haberini de oku.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِذۡ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوۡمِهِۦ مَا تَعۡبُدُونَ
Hani o, babasına ve kavmine; “Neye ibadet ediyorsunuz?” demişti.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالُواْ نَعۡبُدُ أَصۡنَامٗا فَنَظَلُّ لَهَا عَٰكِفِينَ
“Putlara ibadet ediyoruz ve onlara ibadet etmeye devam edeceğiz.” demişlerdi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ هَلۡ يَسۡمَعُونَكُمۡ إِذۡ تَدۡعُونَ
İbrahim, dedi ki: “Onlara dua ettiğinizde sizi işitiyorlar mı?”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَوۡ يَنفَعُونَكُمۡ أَوۡ يَضُرُّونَ
“Yahut size fayda veya zararları dokunur mu?”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالُواْ بَلۡ وَجَدۡنَآ ءَابَآءَنَا كَذَٰلِكَ يَفۡعَلُونَ
“Hayır! Ama biz babalarımızı böyle yaparken bulduk.” dediler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ أَفَرَءَيۡتُم مَّا كُنتُمۡ تَعۡبُدُونَ
İbrahim, şöyle dedi: “Gördünüz mü şu sizin (ve önceki atalarınızın) neye ibadet ettiklerini?”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَنتُمۡ وَءَابَآؤُكُمُ ٱلۡأَقۡدَمُونَ
Siz ve çok daha önce gelip geçen atalarınız.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَإِنَّهُمۡ عَدُوّٞ لِّيٓ إِلَّا رَبَّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
"İşte onlar benim düşmanlarımdır. Yalnız alemlerin Rabbi hariç."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ٱلَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهۡدِينِ
“O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱلَّذِي هُوَ يُطۡعِمُنِي وَيَسۡقِينِ
"Beni yediren ve içiren O'dur.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِذَا مَرِضۡتُ فَهُوَ يَشۡفِينِ
"Hastalandığımda da O bana şifa verir."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱلَّذِي يُمِيتُنِي ثُمَّ يُحۡيِينِ
“O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱلَّذِيٓ أَطۡمَعُ أَن يَغۡفِرَ لِي خَطِيٓـَٔتِي يَوۡمَ ٱلدِّينِ
“O, hesap gününde hatalarımı bağışlayacağını umduğumdur.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
رَبِّ هَبۡ لِي حُكۡمٗا وَأَلۡحِقۡنِي بِٱلصَّٰلِحِينَ
“Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱجۡعَل لِّي لِسَانَ صِدۡقٖ فِي ٱلۡأٓخِرِينَ
“Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱجۡعَلۡنِي مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ ٱلنَّعِيمِ
“Beni Naîm Cenneti'nin varislerinden eyle.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱغۡفِرۡ لِأَبِيٓ إِنَّهُۥ كَانَ مِنَ ٱلضَّآلِّينَ
"Babamı da bağışla. Şüphesiz o sapıklardandır."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَا تُخۡزِنِي يَوۡمَ يُبۡعَثُونَ
“(Kulların yeniden) diriltilecekleri gün beni utandırma!”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
يَوۡمَ لَا يَنفَعُ مَالٞ وَلَا بَنُونَ
“O gün ki ne mal fayda verir, ne oğullar!”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِلَّا مَنۡ أَتَى ٱللَّهَ بِقَلۡبٖ سَلِيمٖ
“Allah’a arınmış bir kalp ile gelen başka.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَأُزۡلِفَتِ ٱلۡجَنَّةُ لِلۡمُتَّقِينَ
O gün cennet takva sahiplerine yaklaştırılır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَبُرِّزَتِ ٱلۡجَحِيمُ لِلۡغَاوِينَ
Cehennem de azgınlar için ortaya çıkarılıverir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَقِيلَ لَهُمۡ أَيۡنَ مَا كُنتُمۡ تَعۡبُدُونَ
Ve onlara; "İbadet etmekte olduklarınız nerede?" denilir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
مِن دُونِ ٱللَّهِ هَلۡ يَنصُرُونَكُمۡ أَوۡ يَنتَصِرُونَ
Allah'ın dışında (edindiğiniz ilahların), size yardımları dokunuyor mu veya kendilerine yardımları oluyor mu?
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَكُبۡكِبُواْ فِيهَا هُمۡ وَٱلۡغَاوُۥنَ
Onlar ve azgınlar hep birlikte oraya atılırlar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَجُنُودُ إِبۡلِيسَ أَجۡمَعُونَ
Ve İblis'in bütün orduları da.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالُواْ وَهُمۡ فِيهَا يَخۡتَصِمُونَ
Orada birbirleriyle çekişerek, şöyle derler:
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
تَٱللَّهِ إِن كُنَّا لَفِي ضَلَٰلٖ مُّبِينٍ
“Allah’a andolsun, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِذۡ نُسَوِّيكُم بِرَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
“Çünkü sizi, alemlerin Rabbi ile bir tutuyorduk.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَآ أَضَلَّنَآ إِلَّا ٱلۡمُجۡرِمُونَ
Bizi o suçlulardan başkası saptırmadı.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَمَا لَنَا مِن شَٰفِعِينَ
“Artık bize şefaat edecek bir kimse de yoktur.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٖ
"Sıcak bir dost da yok."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَلَوۡ أَنَّ لَنَا كَرَّةٗ فَنَكُونَ مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
"Ah! Keşke bizim için (dünyaya) bir dönüş daha olsa da Mü'minlerden olsak!"
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Şüphesiz bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
كَذَّبَتۡ قَوۡمُ نُوحٍ ٱلۡمُرۡسَلِينَ
Nuh kavmi rasûlleri yalanladılar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِذۡ قَالَ لَهُمۡ أَخُوهُمۡ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Hani kardeşleri Nuh onlara demişti ki: "Siz sakınmıyor musunuz?
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنِّي لَكُمۡ رَسُولٌ أَمِينٞ
“Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir rasûlüm.''
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٍۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak alemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
“O halde, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
۞ قَالُوٓاْ أَنُؤۡمِنُ لَكَ وَٱتَّبَعَكَ ٱلۡأَرۡذَلُونَ
Dediler ki: “Sana, sıradan aşağılık insanlar uymuşken(biz) sana îmân eder miyiz?”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ وَمَا عِلۡمِي بِمَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ
Nuh, şöyle dedi: “Onların yaptıklarına dair benim ne bilgim olabilir?”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنۡ حِسَابُهُمۡ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّيۖ لَوۡ تَشۡعُرُونَ
“Onların hesaplarını görmek ancak Rabbime aittir. Bir anlayabilseniz!”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَآ أَنَا۠ بِطَارِدِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
"Ben, Mü'minleri kovacak değilim."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنۡ أَنَا۠ إِلَّا نَذِيرٞ مُّبِينٞ
"Ben, ancak apaçık bir uyarıcıyım."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالُواْ لَئِن لَّمۡ تَنتَهِ يَٰنُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلۡمَرۡجُومِينَ
Dediler ki: “Ey Nûh! (Bu işten) vazgeçmezsen mutlaka taşlananlardan olacaksın!”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوۡمِي كَذَّبُونِ
Nuh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَٱفۡتَحۡ بَيۡنِي وَبَيۡنَهُمۡ فَتۡحٗا وَنَجِّنِي وَمَن مَّعِيَ مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Artık benimle onların aralarında hüküm ver ve beni ve benimle beraber olan mü'minleri kurtar."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَأَنجَيۡنَٰهُ وَمَن مَّعَهُۥ فِي ٱلۡفُلۡكِ ٱلۡمَشۡحُونِ
Biz de onu ve onunla birlikte olanları dopdolu o gemi içerisinde kurtardık.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ثُمَّ أَغۡرَقۡنَا بَعۡدُ ٱلۡبَاقِينَ
Sonra geride kalanları suda boğduk.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Muhakkak bunda bir ayet vardır. Onların çoğu iman etmediler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Muhakkak Rabbin Azîz olandır, Rahîm olandır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
كَذَّبَتۡ عَادٌ ٱلۡمُرۡسَلِينَ
Âd kavmi de peygamberleri yalanlamıştı.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِذۡ قَالَ لَهُمۡ أَخُوهُمۡ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Hani onlara kardeşleri Hûd, “Sakınmaz mısınız?” demişti.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنِّي لَكُمۡ رَسُولٌ أَمِينٞ
“Şüphesiz ben, size gönderilmiş güvenilir bir rasûlüm.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
"Öyle ise Allah'tan sakının ve bana itaat edin."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٍۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak alemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَتَبۡنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ ءَايَةٗ تَعۡبَثُونَ
"Siz her yüksek yerde eğlenmek için koca bir bina mı inşa edip durursunuz?"
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمۡ تَخۡلُدُونَ
"Ve ebedi kalırsınız ümidi ile sapasağlam kaleler mi yapar durursunuz?"
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِذَا بَطَشۡتُم بَطَشۡتُمۡ جَبَّارِينَ
"Yakaladığınız zaman da zorbaca mı davranırsınız?"
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
"Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱتَّقُواْ ٱلَّذِيٓ أَمَدَّكُم بِمَا تَعۡلَمُونَ
"Bilmekte olduğunuz şeylerle size yardım edenden korkup sakının."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَمَدَّكُم بِأَنۡعَٰمٖ وَبَنِينَ
"Size hayvanlar ve çocuklar (vererek) yardım etti."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَجَنَّٰتٖ وَعُيُونٍ
Hem de bahçeler ve pınarlar da (vermiştir).
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنِّيٓ أَخَافُ عَلَيۡكُمۡ عَذَابَ يَوۡمٍ عَظِيمٖ
"Gerçekten sizin için büyük bir günün azabından korkarım."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالُواْ سَوَآءٌ عَلَيۡنَآ أَوَعَظۡتَ أَمۡ لَمۡ تَكُن مِّنَ ٱلۡوَٰعِظِينَ
Onlar dediler ki: "Sen öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da bizim için birdir."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنۡ هَٰذَآ إِلَّا خُلُقُ ٱلۡأَوَّلِينَ
"Bu öncekilerin adetlerinden başka bir şey değildir."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَا نَحۡنُ بِمُعَذَّبِينَ
"Biz azap olunacaklardan da değiliz."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَكَذَّبُوهُ فَأَهۡلَكۡنَٰهُمۡۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
"Böylece onu yalanladılar. Biz de onları helâk ettik. Muhakkak bunda bir ayet vardır. Onların çoğu da iman etmiş değildi."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Muhakkak Rabbin Azîz olandır, Rahîm olandır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
كَذَّبَتۡ ثَمُودُ ٱلۡمُرۡسَلِينَ
Semûd da rasulleri yalanladılar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِذۡ قَالَ لَهُمۡ أَخُوهُمۡ صَٰلِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Hani kardeşleri Salih onlara demişti ki: "Sakınmaz mısınız?"
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنِّي لَكُمۡ رَسُولٌ أَمِينٞ
“Ben size gönderilmiş güvenilir bir rasûlüm.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
"O halde Allah’tan korkun ve bana itaat edin."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٍۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak alemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَتُتۡرَكُونَ فِي مَا هَٰهُنَآ ءَامِنِينَ
"Siz burada güven içinde bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz?"
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فِي جَنَّٰتٖ وَعُيُونٖ
Bahçelerde ve akarsular arasında,
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَزُرُوعٖ وَنَخۡلٖ طَلۡعُهَا هَضِيمٞ
Ekinler ve meyveleri olgunlaşmış güzel hurma ağaçları arasında,
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَتَنۡحِتُونَ مِنَ ٱلۡجِبَالِ بُيُوتٗا فَٰرِهِينَ
“Dağları maharetle oyup alımlı köşkler yapıyorsunuz?”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
"Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَا تُطِيعُوٓاْ أَمۡرَ ٱلۡمُسۡرِفِينَ
"Aşırı olanların emrine uymayın!"
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ٱلَّذِينَ يُفۡسِدُونَ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَا يُصۡلِحُونَ
"Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarır ve (hiçbir şeyi) ıslah etmezler."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالُوٓاْ إِنَّمَآ أَنتَ مِنَ ٱلۡمُسَحَّرِينَ
Dediler ki: “Sen muhakkak aşırı bir şekilde büyülenmişlerdensin.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
مَآ أَنتَ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُنَا فَأۡتِ بِـَٔايَةٍ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
“Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ هَٰذِهِۦ نَاقَةٞ لَّهَا شِرۡبٞ وَلَكُمۡ شِرۡبُ يَوۡمٖ مَّعۡلُومٖ
Salih, şöyle dedi: “İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوٓءٖ فَيَأۡخُذَكُمۡ عَذَابُ يَوۡمٍ عَظِيمٖ
“Sakın ona bir kötülükle dokunmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَعَقَرُوهَا فَأَصۡبَحُواْ نَٰدِمِينَ
Derken onu boğazladılar da pişman oluverdiler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَأَخَذَهُمُ ٱلۡعَذَابُۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Bunun üzerine azap onları yakaladı. Muhakkak bunda bir ayet vardır ama onların çoğu iman etmediler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Muhakkak senin Rabbin Azîz olandır, Rahîm olandır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
كَذَّبَتۡ قَوۡمُ لُوطٍ ٱلۡمُرۡسَلِينَ
Lût’un kavmi de rasûlleri yalanlamıştı.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِذۡ قَالَ لَهُمۡ أَخُوهُمۡ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Hani kardeşleri Lût, onlara şöyle demişti: "Sakınmaz mısınız?”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنِّي لَكُمۡ رَسُولٌ أَمِينٞ
“Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir rasûlüm.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
“Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٍۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak alemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَتَأۡتُونَ ٱلذُّكۡرَانَ مِنَ ٱلۡعَٰلَمِينَ
"İnsanların içinde erkeklere mi yanaşıyorsunuz?"
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمۡ رَبُّكُم مِّنۡ أَزۡوَٰجِكُمۚ بَلۡ أَنتُمۡ قَوۡمٌ عَادُونَ
“Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi terk edersiniz demek? Hayır, siz haddi aşan bir kavimsiniz.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالُواْ لَئِن لَّمۡ تَنتَهِ يَٰلُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلۡمُخۡرَجِينَ
Dediler ki: "Ey Lut! Eğer sen (bu işe) son vermezsen muhakkak ki (buradan) çıkarılanlardan olacaksın."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُم مِّنَ ٱلۡقَالِينَ
(Lut) dedi ki: "Doğrusu ben sizin yaptığınıza çok kızanlardanım.
"
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
رَبِّ نَجِّنِي وَأَهۡلِي مِمَّا يَعۡمَلُونَ
“Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları çirkin işten kurtar.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَنَجَّيۡنَٰهُ وَأَهۡلَهُۥٓ أَجۡمَعِينَ
Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِلَّا عَجُوزٗا فِي ٱلۡغَٰبِرِينَ
Ancak o yaşlı kadın müstesna. O, geride kalanlardan oldu.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ثُمَّ دَمَّرۡنَا ٱلۡأٓخَرِينَ
Sonra diğerlerini helâk ettik.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَأَمۡطَرۡنَا عَلَيۡهِم مَّطَرٗاۖ فَسَآءَ مَطَرُ ٱلۡمُنذَرِينَ
Onların üzerine bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) uyarılanların yağmuru ne kadar da kötü idi!
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Şüphesiz bunda büyük bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Ve muhakkak Rabbin Azîz olandır, Rahîm olandır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
كَذَّبَ أَصۡحَٰبُ لۡـَٔيۡكَةِ ٱلۡمُرۡسَلِينَ
Eyke halkı da peygamberleri (Şuayb'ı) yalanlamıştı.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِذۡ قَالَ لَهُمۡ شُعَيۡبٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Hani Şu’ayb, onlara şöyle demişti: "Siz sakınmıyor musunuz?
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنِّي لَكُمۡ رَسُولٌ أَمِينٞ
"Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir rasûlüm."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ
"Artık, Allah'tan sakının ve bana itaat edin."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٍۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak alemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
۞ أَوۡفُواْ ٱلۡكَيۡلَ وَلَا تَكُونُواْ مِنَ ٱلۡمُخۡسِرِينَ
“Ölçüyü tam yapın. Eksik verenlerden olmayın.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَزِنُواْ بِٱلۡقِسۡطَاسِ ٱلۡمُسۡتَقِيمِ
"Doğru terazi ile tartın."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَا تَبۡخَسُواْ ٱلنَّاسَ أَشۡيَآءَهُمۡ وَلَا تَعۡثَوۡاْ فِي ٱلۡأَرۡضِ مُفۡسِدِينَ
“İnsanların mal ve haklarını eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱتَّقُواْ ٱلَّذِي خَلَقَكُمۡ وَٱلۡجِبِلَّةَ ٱلۡأَوَّلِينَ
"Sizi ve önceki nesilleri yaratandan sakının."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالُوٓاْ إِنَّمَآ أَنتَ مِنَ ٱلۡمُسَحَّرِينَ
Dediler ki: "Sen ancak aşırı bir şekilde büyülenmişlerdensin."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَآ أَنتَ إِلَّا بَشَرٞ مِّثۡلُنَا وَإِن نَّظُنُّكَ لَمِنَ ٱلۡكَٰذِبِينَ
"Sen ancak bizim gibi bir beşersin ve muhakkak biz seni yalancılardan sanıyoruz."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَأَسۡقِطۡ عَلَيۡنَا كِسَفٗا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
"Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi üzerimize gökten parçalar indir."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالَ رَبِّيٓ أَعۡلَمُ بِمَا تَعۡمَلُونَ
Şu’ayb: “Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir.” dedi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمۡ عَذَابُ يَوۡمِ ٱلظُّلَّةِۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَذَابَ يَوۡمٍ عَظِيمٍ
Onlar Şu’ayb’ı yalanladılar. Derken gölge gününün azabı onları yakaladı. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ
Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Muhakkak Rabbin Azîz olandır, Rahîm olandır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِنَّهُۥ لَتَنزِيلُ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ
"Muhakkak ki bu (Kur'an) alemlerin Rabbinin indirmesidir."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
نَزَلَ بِهِ ٱلرُّوحُ ٱلۡأَمِينُ
O'nu Ruhu'l-Emîn/Cebrail indirdi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
عَلَىٰ قَلۡبِكَ لِتَكُونَ مِنَ ٱلۡمُنذِرِينَ
Uyaranlardan olman için senin kalbine (indirdi).
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
بِلِسَانٍ عَرَبِيّٖ مُّبِينٖ
Apaçık Arapça bir dille.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِنَّهُۥ لَفِي زُبُرِ ٱلۡأَوَّلِينَ
Şüphesiz bu (Kur’an) öncekilerin kitaplarında da vardı.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَوَلَمۡ يَكُن لَّهُمۡ ءَايَةً أَن يَعۡلَمَهُۥ عُلَمَٰٓؤُاْ بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ
İsrail oğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar için ispatlayıcı bir delil (ayet) değil midir?
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَوۡ نَزَّلۡنَٰهُ عَلَىٰ بَعۡضِ ٱلۡأَعۡجَمِينَ
Eğer onu Arapça bilmeyen birine de indirmiş olsaydık.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَقَرَأَهُۥ عَلَيۡهِم مَّا كَانُواْ بِهِۦ مُؤۡمِنِينَ
O da onlara (Kur'an'ı Arapça) okusaydı, yine de ona iman edecek değillerdi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
كَذَٰلِكَ سَلَكۡنَٰهُ فِي قُلُوبِ ٱلۡمُجۡرِمِينَ
İşte böylece biz onu günahkârların kalbine soktuk.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
لَا يُؤۡمِنُونَ بِهِۦ حَتَّىٰ يَرَوُاْ ٱلۡعَذَابَ ٱلۡأَلِيمَ
Acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَيَأۡتِيَهُم بَغۡتَةٗ وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ
İşte (bu azap) onlara ansızın gelecek ve farkında bile olmayacaklar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَيَقُولُواْ هَلۡ نَحۡنُ مُنظَرُونَ
Ardından: “Acaba bize mühlet verilir mi” derler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَفَبِعَذَابِنَا يَسۡتَعۡجِلُونَ
Onlar yine de azabımızın çarçabuk gelmesini mi istiyorlar?
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَفَرَءَيۡتَ إِن مَّتَّعۡنَٰهُمۡ سِنِينَ
(Ey Muhammed!) Ne dersin? Biz onları yıllarca (dünya nimetlerinden) yararlandırsak...
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ثُمَّ جَآءَهُم مَّا كَانُواْ يُوعَدُونَ
Sonra kendilerine vaadedilen başlarına gelse, (halleri nice olurdu?)
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
مَآ أَغۡنَىٰ عَنۡهُم مَّا كَانُواْ يُمَتَّعُونَ
(Dünyada) yararlandırıldıkları şeyler onlara fayda sağlamayacaktır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَآ أَهۡلَكۡنَا مِن قَرۡيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنذِرُونَ
Biz uyarıcıları olmaksızın hiçbir memleketi helâk etmiş değiliz.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ذِكۡرَىٰ وَمَا كُنَّا ظَٰلِمِينَ
"Bu, bir hatırlatmadır. Biz zalimler değiliz."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَا تَنَزَّلَتۡ بِهِ ٱلشَّيَٰطِينُ
Kur’an’ı Şeytanlar indirmedi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَا يَنۢبَغِي لَهُمۡ وَمَا يَسۡتَطِيعُونَ
Zaten bu onların harcı değildir, buna güçleri de yetmez.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّهُمۡ عَنِ ٱلسَّمۡعِ لَمَعۡزُولُونَ
Çünkü onlar (vahyedileni) duymaktan kesinlikle uzak tutulmuşlardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَلَا تَدۡعُ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ فَتَكُونَ مِنَ ٱلۡمُعَذَّبِينَ
O halde Allah ile birlikte başka bir ilaha dua etme. O takdirde azap edilenlerden olursun.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَأَنذِرۡ عَشِيرَتَكَ ٱلۡأَقۡرَبِينَ
Önce en yakın akrabalarını uyar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱخۡفِضۡ جَنَاحَكَ لِمَنِ ٱتَّبَعَكَ مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Mü’minlerden sana tabi olanlara kanatlarını indir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَإِنۡ عَصَوۡكَ فَقُلۡ إِنِّي بَرِيٓءٞ مِّمَّا تَعۡمَلُونَ
Eğer sana karşı gelirlerse, de ki; “Şüphesiz ben sizin yaptığınız şeylerden uzağım.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَتَوَكَّلۡ عَلَى ٱلۡعَزِيزِ ٱلرَّحِيمِ
Sen, Azîz ve Rahîm olana tevekkül et.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ٱلَّذِي يَرَىٰكَ حِينَ تَقُومُ
O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَتَقَلُّبَكَ فِي ٱلسَّٰجِدِينَ
Secde edenler ile (secdeye) yatıp kalktığın zaman da görür.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡعَلِيمُ
Şüphesiz O; hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
هَلۡ أُنَبِّئُكُمۡ عَلَىٰ مَن تَنَزَّلُ ٱلشَّيَٰطِينُ
Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
تَنَزَّلُ عَلَىٰ كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٖ
Her yalancı günahkâr üzerine inerler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
يُلۡقُونَ ٱلسَّمۡعَ وَأَكۡثَرُهُمۡ كَٰذِبُونَ
Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱلشُّعَرَآءُ يَتَّبِعُهُمُ ٱلۡغَاوُۥنَ
Şairlere de azgınlar uyar.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَلَمۡ تَرَ أَنَّهُمۡ فِي كُلِّ وَادٖ يَهِيمُونَ
Onlar her vadide şaşkın şaşkın dolaşmakta olduklarını görmedin mi?
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَأَنَّهُمۡ يَقُولُونَ مَا لَا يَفۡعَلُونَ
Ve gerçekten onlar yapmadıkları şeyi söylerler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِلَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَذَكَرُواْ ٱللَّهَ كَثِيرٗا وَٱنتَصَرُواْ مِنۢ بَعۡدِ مَا ظُلِمُواْۗ وَسَيَعۡلَمُ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوٓاْ أَيَّ مُنقَلَبٖ يَنقَلِبُونَ
Ancak iman edip, salih amel işleyen, Allah’ı çokça zikreden ve kendilerine zulmedildikten sonra öçlerini alanlar müstesna. Zulmedenler de yakında nasıl bir yere devrileceklerini bileceklerdir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
 
Ý nghĩa nội dung Chương: Chương Al-Shu-'ara'
Mục lục các chương Kinh Số trang
 
Bản dịch ý nghĩa nội dung Qur'an - Dịch thuật tiếng Thổ Nhĩ Kỳ - Trung tâm Dịch thuật Rowwad - Mục lục các bản dịch

Bản dịch ý nghĩa nội dung Kinh Qur'an bằng tiếng Thổ Nhĩ Kỳ, dịch thuật bởi tập thể Trung tâm Dịch thuật Rowwad, phối hợp với trang web www.islamhouse.com, năm 1440 A.H.

Đóng lại