Bản dịch ý nghĩa nội dung Qur'an - Dịch thuật tiếng Thổ Nhĩ Kỳ - Trung tâm Dịch thuật Rowwad * - Mục lục các bản dịch

XML CSV Excel API
Please review the Terms and Policies

Ý nghĩa nội dung Chương: Chương Al-Zariyat   Câu:

Sûretu'z-Zâriyât

وَٱلذَّٰرِيَٰتِ ذَرۡوٗا
Savurup tozutan rüzgârlara andolsun.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَٱلۡحَٰمِلَٰتِ وِقۡرٗا
Ağır yük taşıyan (bulut) lara.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَٱلۡجَٰرِيَٰتِ يُسۡرٗا
Kolayca akıp giden (gemi) lere.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَٱلۡمُقَسِّمَٰتِ أَمۡرًا
İşleri taksim edenlere (meleklere).
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٞ
Size vadedilen kesinlikle doğrudur.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَإِنَّ ٱلدِّينَ لَوَٰقِعٞ
Ceza (karşılık) günü kuşkusuz vuku bulacaktır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱلسَّمَآءِ ذَاتِ ٱلۡحُبُكِ
Güzel yolları (ve yörüngeleri) olan göğe andolsun.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّكُمۡ لَفِي قَوۡلٖ مُّخۡتَلِفٖ
Muhakkak siz çelişkili bir söz içindesiniz.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
يُؤۡفَكُ عَنۡهُ مَنۡ أُفِكَ
Ondan döndürülen kimseler döndürülür.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قُتِلَ ٱلۡخَرَّٰصُونَ
Kahrolsun o yalancılar!
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ٱلَّذِينَ هُمۡ فِي غَمۡرَةٖ سَاهُونَ
Onlar koyu bir cehalet içerisinde kalmış gafillerdir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
يَسۡـَٔلُونَ أَيَّانَ يَوۡمُ ٱلدِّينِ
"Ceza günü ne zaman diye sorarlar?"
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
يَوۡمَ هُمۡ عَلَى ٱلنَّارِ يُفۡتَنُونَ
O gün, onların ateşte yakılarak azap görecekleri gündür.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ذُوقُواْ فِتۡنَتَكُمۡ هَٰذَا ٱلَّذِي كُنتُم بِهِۦ تَسۡتَعۡجِلُونَ
(Görevli melekler onlara şöyle der): “Azabınızı tadın! İşte acele isteyip durduğunuz şey budur.”
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّ ٱلۡمُتَّقِينَ فِي جَنَّٰتٖ وَعُيُونٍ
Takva sahibi olanlar ise, Cennetler'de ve pınarlardadır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
ءَاخِذِينَ مَآ ءَاتَىٰهُمۡ رَبُّهُمۡۚ إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَبۡلَ ذَٰلِكَ مُحۡسِنِينَ
Rablerinin kendilerine verdiklerini almışlardır. Çünkü onlar bundan önce iyi kimseler idiler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
كَانُواْ قَلِيلٗا مِّنَ ٱلَّيۡلِ مَا يَهۡجَعُونَ
Geceleri pek az uyurlardı.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَبِٱلۡأَسۡحَارِ هُمۡ يَسۡتَغۡفِرُونَ
Seher vakitlerinde istiğfar ederlerdi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَفِيٓ أَمۡوَٰلِهِمۡ حَقّٞ لِّلسَّآئِلِ وَٱلۡمَحۡرُومِ
Mallarında, muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَفِي ٱلۡأَرۡضِ ءَايَٰتٞ لِّلۡمُوقِنِينَ
Yeryüzünde gerçekten iman edecekler için ayetler vardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَفِيٓ أَنفُسِكُمۡۚ أَفَلَا تُبۡصِرُونَ
Ve kendi nefislerinizde de (ayetler vardır). Yine de görmüyor musunuz?
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَفِي ٱلسَّمَآءِ رِزۡقُكُمۡ وَمَا تُوعَدُونَ
Gökte de sizin rızkınız ve size vadedilen şeyler vardır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَوَرَبِّ ٱلسَّمَآءِ وَٱلۡأَرۡضِ إِنَّهُۥ لَحَقّٞ مِّثۡلَ مَآ أَنَّكُمۡ تَنطِقُونَ
Göğün ve yerin Rabbi hakkı için o sizin konuştuğunuz gibi kesin bir gerçektir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
هَلۡ أَتَىٰكَ حَدِيثُ ضَيۡفِ إِبۡرَٰهِيمَ ٱلۡمُكۡرَمِينَ
İbrahim’in şerefli kılınmış konuklarının haberi sana geldi mi?
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِذۡ دَخَلُواْ عَلَيۡهِ فَقَالُواْ سَلَٰمٗاۖ قَالَ سَلَٰمٞ قَوۡمٞ مُّنكَرُونَ
Hani O’nun yanına girmişler: “Selam!” demişlerdi. O da: "Selam! (Sizin üzerinize). (Sizler) tanınmayan yabancı kimselersiniz.” demişti.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَرَاغَ إِلَىٰٓ أَهۡلِهِۦ فَجَآءَ بِعِجۡلٖ سَمِينٖ
Hemen ailesinin yanına gidip semiz bir buzağı getiriverdi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَقَرَّبَهُۥٓ إِلَيۡهِمۡ قَالَ أَلَا تَأۡكُلُونَ
Bunu onların önüne yaklaştırdı ve: "Yemez misiniz?" dedi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَأَوۡجَسَ مِنۡهُمۡ خِيفَةٗۖ قَالُواْ لَا تَخَفۡۖ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَٰمٍ عَلِيمٖ
Onlardan dolayı içine bir korku düştü. "Korkma!" dediler. Ona bilgin bir erkek çocuğu müjdelediler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَأَقۡبَلَتِ ٱمۡرَأَتُهُۥ فِي صَرَّةٖ فَصَكَّتۡ وَجۡهَهَا وَقَالَتۡ عَجُوزٌ عَقِيمٞ
Karısı bir çığlık içinde çıka gelip, (elleriyle) yüzüne vurarak: "Ben, kısır bir kocakarıyım." dedi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالُواْ كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلۡحَكِيمُ ٱلۡعَلِيمُ
Dediler ki: "Rabbin böyle buyurdu. Muhakkak ki O; Hakîm'dir, Alîm'dir."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
۞ قَالَ فَمَا خَطۡبُكُمۡ أَيُّهَا ٱلۡمُرۡسَلُونَ
İbrahim, onlara: “O halde göreviniz nedir ey elçiler?” dedi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
قَالُوٓاْ إِنَّآ أُرۡسِلۡنَآ إِلَىٰ قَوۡمٖ مُّجۡرِمِينَ
Onlar: “Şüphe yok ki biz günahkâr bir topluluğa gönderildik” dediler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
لِنُرۡسِلَ عَلَيۡهِمۡ حِجَارَةٗ مِّن طِينٖ
"Onların üzerilerine balçıktan yapılmış taşlar atacağız."
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
مُّسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَ لِلۡمُسۡرِفِينَ
(Bu taşlar) Rabbinin katında haddi aşanlar için işaretlenmiş (taşlardır).
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَأَخۡرَجۡنَا مَن كَانَ فِيهَا مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Bunun üzerine orada bulunan Mü’minleri çıkardık.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَمَا وَجَدۡنَا فِيهَا غَيۡرَ بَيۡتٖ مِّنَ ٱلۡمُسۡلِمِينَ
Zaten orada bir ev halkından başka Müslüman bulamadık.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَتَرَكۡنَا فِيهَآ ءَايَةٗ لِّلَّذِينَ يَخَافُونَ ٱلۡعَذَابَ ٱلۡأَلِيمَ
Orada, elem dolu azaptan korkacaklar için bir ibret bıraktık.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَفِي مُوسَىٰٓ إِذۡ أَرۡسَلۡنَٰهُ إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ بِسُلۡطَٰنٖ مُّبِينٖ
Musa (kıssasında da ibret vardır). Hani biz, onu açık bir delil ile Firavun’a göndermiştik.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَتَوَلَّىٰ بِرُكۡنِهِۦ وَقَالَ سَٰحِرٌ أَوۡ مَجۡنُونٞ
Firavun, bütün (kişisel ve askeri) gücüyle yüz çevirmiş ve: "Bu, ya bir büyücü veya bir delidir." demişti.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَأَخَذۡنَٰهُ وَجُنُودَهُۥ فَنَبَذۡنَٰهُمۡ فِي ٱلۡيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٞ
Nihayet onu da ordularını da yakalayıp denize attık. O (küfründen dolayı) kınanmış bir kimseydi.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَفِي عَادٍ إِذۡ أَرۡسَلۡنَا عَلَيۡهِمُ ٱلرِّيحَ ٱلۡعَقِيمَ
Ad kavminde de (ibretler vardır). Onlara kasıp kavuran rüzgârı göndermiştik.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
مَا تَذَرُ مِن شَيۡءٍ أَتَتۡ عَلَيۡهِ إِلَّا جَعَلَتۡهُ كَٱلرَّمِيمِ
Üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül ediyordu.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَفِي ثَمُودَ إِذۡ قِيلَ لَهُمۡ تَمَتَّعُواْ حَتَّىٰ حِينٖ
Semud'da da (ibretler) vardır. Onlara: "Bir süreye kadar faydalanın." denmişti.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَعَتَوۡاْ عَنۡ أَمۡرِ رَبِّهِمۡ فَأَخَذَتۡهُمُ ٱلصَّٰعِقَةُ وَهُمۡ يَنظُرُونَ
Rablerinin emrine kibirlenip isyan ettiler. Bu yüzden bakıp dururken onları yıldırım çarpmıştı.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَمَا ٱسۡتَطَٰعُواْ مِن قِيَامٖ وَمَا كَانُواْ مُنتَصِرِينَ
Ayağa kalkacak güçleri kalmamış, yardım edenleri de olmamıştı.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَقَوۡمَ نُوحٖ مِّن قَبۡلُۖ إِنَّهُمۡ كَانُواْ قَوۡمٗا فَٰسِقِينَ
Bunlardan önce de Nuh kavmini (helâk etmiştik). Çünkü onlar, fasık/yoldan çıkmış bir toplum idiler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱلسَّمَآءَ بَنَيۡنَٰهَا بِأَيۡيْدٖ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ
Ve biz göğü kudret ve kuvvetle bina ettik ve muhakkak biz genişleticiyiz.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَٱلۡأَرۡضَ فَرَشۡنَٰهَا فَنِعۡمَ ٱلۡمَٰهِدُونَ
Yeryüzünü de yayıp döşedik. Ne güzel döşeyiciyiz.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمِن كُلِّ شَيۡءٍ خَلَقۡنَا زَوۡجَيۡنِ لَعَلَّكُمۡ تَذَكَّرُونَ
Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَفِرُّوٓاْ إِلَى ٱللَّهِۖ إِنِّي لَكُم مِّنۡهُ نَذِيرٞ مُّبِينٞ
O halde Allah’a kaçın. Çünkü ben, size Onun katından (gönderilmiş) açık bir uyarıcıyım.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَلَا تَجۡعَلُواْ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَۖ إِنِّي لَكُم مِّنۡهُ نَذِيرٞ مُّبِينٞ
Allah ile beraber başkasını ilah edinmeyin. Zira ben, size O'nun tarafından (gönderilmiş) açık bir uyarıcıyım.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
كَذَٰلِكَ مَآ أَتَى ٱلَّذِينَ مِن قَبۡلِهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا قَالُواْ سَاحِرٌ أَوۡ مَجۡنُونٌ
İşte böylece, onlardan öncekilere herhangi bir peygamber geldiğinde hemen; "O, bir büyücüdür veya delidir." dediler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
أَتَوَاصَوۡاْ بِهِۦۚ بَلۡ هُمۡ قَوۡمٞ طَاغُونَ
Bunu birbirlerine vasiyet mi ettiler? Doğrusu onlar, taşkın bir toplum idiler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَتَوَلَّ عَنۡهُمۡ فَمَآ أَنتَ بِمَلُومٖ
Sen yüz çevir onlardan, artık kınanacak değilsin.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَذَكِّرۡ فَإِنَّ ٱلذِّكۡرَىٰ تَنفَعُ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ
Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt, iman edenlere fayda verir.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
وَمَا خَلَقۡتُ ٱلۡجِنَّ وَٱلۡإِنسَ إِلَّا لِيَعۡبُدُونِ
Ben cinleri de insanları da ancak bana ibadet etsinler, diye yarattım.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
مَآ أُرِيدُ مِنۡهُم مِّن رِّزۡقٖ وَمَآ أُرِيدُ أَن يُطۡعِمُونِ
Onlardan bir rızık istemiyorum, beni doyurmalarını da istemiyorum.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلرَّزَّاقُ ذُو ٱلۡقُوَّةِ ٱلۡمَتِينُ
Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah’tır.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُواْ ذَنُوبٗا مِّثۡلَ ذَنُوبِ أَصۡحَٰبِهِمۡ فَلَا يَسۡتَعۡجِلُونِ
Muhakkak (geçmişteki) arkadaşlarının azaptan payları olduğu gibi, zulmedenlerin de azaptan bir payları vardır. Artık acele etmesinler.
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
فَوَيۡلٞ لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ مِن يَوۡمِهِمُ ٱلَّذِي يُوعَدُونَ
Tehdit olundukları o (azap) günlerinden dolayı vay o kâfir olanlara!
Các Tafsir tiếng Ả-rập:
 
Ý nghĩa nội dung Chương: Chương Al-Zariyat
Mục lục các chương Kinh Số trang
 
Bản dịch ý nghĩa nội dung Qur'an - Dịch thuật tiếng Thổ Nhĩ Kỳ - Trung tâm Dịch thuật Rowwad - Mục lục các bản dịch

Bản dịch ý nghĩa nội dung Kinh Qur'an bằng tiếng Thổ Nhĩ Kỳ, dịch thuật bởi tập thể Trung tâm Dịch thuật Rowwad, phối hợp với trang web www.islamhouse.com, năm 1440 A.H.

Đóng lại