Check out the new design

《古兰经》译解 - 土耳其语翻译版古兰经简明注释。 * - 译解目录


含义的翻译 章: 优努斯   段:
وَمِنۡهُم مَّن يَنظُرُ إِلَيۡكَۚ أَفَأَنتَ تَهۡدِي ٱلۡعُمۡيَ وَلَوۡ كَانُواْ لَا يُبۡصِرُونَ
-Ey Peygamber!- Müşriklerden bakışları ile basiretsizce sana bakanlar vardır. Gözleri/bakışları kendilerinden alınmış olanlara sen gösterebilir misin? Muhakkak ki sen buna güç yettiremezsin ve aynı şekilde basiretini kaybetmiş olan kimseye de hidayet edemezsin.
阿拉伯语经注:
إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَظۡلِمُ ٱلنَّاسَ شَيۡـٔٗا وَلَٰكِنَّ ٱلنَّاسَ أَنفُسَهُمۡ يَظۡلِمُونَ
Muhakkak ki Allah, kullarına zulmetmekten münezzehtir. O, kullarına zerre (karınca yavrusu) kadar dahi zulmetmez. Fakat onlar, batılda ısrar etmek, büyüklenmek ve inat sebebiyle kendilerini helaka götüren yerlere götürerek kendilerine zulmederler.
阿拉伯语经注:
وَيَوۡمَ يَحۡشُرُهُمۡ كَأَن لَّمۡ يَلۡبَثُوٓاْ إِلَّا سَاعَةٗ مِّنَ ٱلنَّهَارِ يَتَعَارَفُونَ بَيۡنَهُمۡۚ قَدۡ خَسِرَ ٱلَّذِينَ كَذَّبُواْ بِلِقَآءِ ٱللَّهِ وَمَا كَانُواْ مُهۡتَدِينَ
Yüce Allah, kıyamet günü insanları topladığında onlar, dünya ve berzah hayatlarında gündüzden belirli bir vakit kalmış gibi olacaklardır. Daha fazla değil. O gün orada birbirlerini tanırlar. Sonra kıyamet gününün şiddetinden ve zorluğundan dolayı birbirlerini tanımaları kesiliverir. Kıyamet günü Rableri ile karşılaşmayı yalanlayanlar hüsrana uğramışlardır. Dünyada iken yeniden dirilmeye iman edenlerden olsalardı hüsrandan kurtulacaklardı.
阿拉伯语经注:
وَإِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعۡضَ ٱلَّذِي نَعِدُهُمۡ أَوۡ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِلَيۡنَا مَرۡجِعُهُمۡ ثُمَّ ٱللَّهُ شَهِيدٌ عَلَىٰ مَا يَفۡعَلُونَ
-Ey Peygamber!- Ya senin vefatından önce onlara vadetmiş olduğumuz azabın bir kısmını gösteririz ya da seni bundan önce vefat ettiririz. Her iki durumda da kıyamet günü onların dönüşü bizedir. Sonra Allah, onların yapmakta oldukları şeylerden haberdardır. Onların yaptıklarından hiçbir şey O'na gizli kalmaz. Yüce Allah, amellerinin karşılığını onlara verecektir.
阿拉伯语经注:
وَلِكُلِّ أُمَّةٖ رَّسُولٞۖ فَإِذَا جَآءَ رَسُولُهُمۡ قُضِيَ بَيۡنَهُم بِٱلۡقِسۡطِ وَهُمۡ لَا يُظۡلَمُونَ
Geçmiş her ümmetin kendilerine gönderilmiş olan bir peygamberi vardır. Kendilerine tebliğ olunması istenen şey onlara ulaşıp da onu yalanladıklarında peygamber ve o peygamberin gönderildiği ümmet arasında adaletle hükmedilir. Allah, o peygamberi fazlı ile kurtarır ve onları da adil bir şekilde helak eder. Amellerinin karşılığının verilmesi hususunda onlara hiçbir şekilde zulmedilmez.
阿拉伯语经注:
وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلۡوَعۡدُ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ
Ve işte o meydan okuyan inatçı kâfirler şöyle derler: "Eğer iddianızda doğru kimseler iseniz bize vadettiğiniz o azap ne zamandır?"
阿拉伯语经注:
قُل لَّآ أَمۡلِكُ لِنَفۡسِي ضَرّٗا وَلَا نَفۡعًا إِلَّا مَا شَآءَ ٱللَّهُۗ لِكُلِّ أُمَّةٍ أَجَلٌۚ إِذَا جَآءَ أَجَلُهُمۡ فَلَا يَسۡتَـٔۡخِرُونَ سَاعَةٗ وَلَا يَسۡتَقۡدِمُونَ
-Ey Peygamber!- Onlara de ki: Ben, Allah'ın dilemesi dışında kendi nefsimden bir zararı savmaya veya kendi nefsime bir fayda vermeye sahip değilken nasıl olur da bir başkasından bir zararı savabilir yahut ona bir fayda verebilirim? Ve ben, bunların gaybını nasıl bilebilirim? Ümmetlerden, Allah'ın kendilerini helak etmek ile tehdit ettiği her ümmetin helak edilmeleri için kendilerine belirlenmiş olan bir zaman vardır. Bunun ne zaman olacağını sadece Allah bilir. Onların helak edilecekleri o vakit (ecel) geldiğinde ise artık o (helak) ne bir saat geri kalır, ne de ileri gider.
阿拉伯语经注:
قُلۡ أَرَءَيۡتُمۡ إِنۡ أَتَىٰكُمۡ عَذَابُهُۥ بَيَٰتًا أَوۡ نَهَارٗا مَّاذَا يَسۡتَعۡجِلُ مِنۡهُ ٱلۡمُجۡرِمُونَ
-Ey Peygamber!- Azabın gelmesi hususunda acele edenlere de ki: Allah'ın azabı size, gecenin yahut gündüzün herhangi bir vaktinde gelecek olsa bu azaptan hangisini istemekte acele ettiğinizi bana haber verin?
阿拉伯语经注:
أَثُمَّ إِذَا مَا وَقَعَ ءَامَنتُم بِهِۦٓۚ ءَآلۡـَٰٔنَ وَقَدۡ كُنتُم بِهِۦ تَسۡتَعۡجِلُونَ
Size vadedilen o azap geldikten sonra, daha önce iman etmemiş iken, iman etmenin hiçbir kimseye fayda vermediği bu zamanda mı iman ediyorsunuz? Yani şimdi mi iman etmek aklınıza geldi? Oysa sizler, yalanlamak suretiyle o azabın çabucak gelmesini istiyordunuz.
阿拉伯语经注:
ثُمَّ قِيلَ لِلَّذِينَ ظَلَمُواْ ذُوقُواْ عَذَابَ ٱلۡخُلۡدِ هَلۡ تُجۡزَوۡنَ إِلَّا بِمَا كُنتُمۡ تَكۡسِبُونَ
Onlar azaba sokulduktan sonra oradan çıkmayı isterler. Bunun üzerine onlara şöyle denir: Ahirette devamlı olan azabı tadın. Küfür ve masiyet olarak yapmış olduğunuzdan başka bir karşılık bulamayacaksınız?
阿拉伯语经注:
۞ وَيَسۡتَنۢبِـُٔونَكَ أَحَقٌّ هُوَۖ قُلۡ إِي وَرَبِّيٓ إِنَّهُۥ لَحَقّٞۖ وَمَآ أَنتُم بِمُعۡجِزِينَ
-Ey Peygamber!- Müşrikler soruyorlar: "Bizim kendisi ile vadolunduğumuz bu azap gerçek mi?" Onlara de ki: "Evet! Muhakkak ki -Allah'a yemin olsun ki- bu, haktır ve sizler bu azaptan kurtulacak değilsiniz!"
阿拉伯语经注:
这业中每段经文的优越:
• الإنسان هو الذي يورد نفسه موارد الهلاك، فالله مُنَزَّه عن الظلم.
Kendisini helak olmaya götüren bizzat insanın kendisidir. Yüce Allah, zulmetmekten beridir, münezzehtir.

• مهمة الرسول هي التبليغ للمرسل إليهم، والله يتولى حسابهم وعقابهم بحكمته، فقد يعجله في حياة الرسول أو يؤخره بعد وفاته.
Peygamberin görevi tebliğ etmektir. Peygamberlerin gönderildiği kimselerin hesap ve cezalarını ise hikmeti ile takdir edecek olan Allah'tır. Ya onların cezalarını peygamber hayatta iken verir ya da peygamberin vefatından sonraya erteler.

• النفع والضر بيد الله عز وجل، فلا أحد من الخلق يملك لنفسه أو لغيره ضرًّا ولا نفعًا.
Fayda ve zarar Allah -Azze ve Celle-'nin elindedir. Yaratılmışlardan hiç kimse ne kendi nefsi için ne de başkaları için bir zarar ve fayda vermeye sahip değildir.

• لا ينفع الإيمان صاحبه عند معاينة الموت.
Ölümü anında iman eden kimseye imanı fayda vermez.

 
含义的翻译 章: 优努斯
章节目录 页码
 
《古兰经》译解 - 土耳其语翻译版古兰经简明注释。 - 译解目录

古兰经注释研究中心发行。

关闭